Avrupa Birliği Gümrük Birliği Anlaşması ve Yeni Düzenlemeler

advertisement
Türkiye – Avrupa Birliği Gümrük Birliği Anlaşması ve Yeni Düzenlemeler
Hazırlayan: Sıla Özsümer
Uluslararası İlişkiler Müdürlüğü
AB ve Uluslararası Organizasyonlar Şefliği
Uzman Yardımcısı
Mart 2016
Gümrük Birliği’nin 1995’den Günümüze Kadar Getirileri ve Değerlendirilmesi
Türkiye ve AB arasında Ankara Anlaşması ile düzenlenen Gümrük Birliği (GB) Ortaklık
Konseyi’nin 1/95 sayılı kararı ile 1995 yılında tamamlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu sayede AB ile
Türkiye arasında sanayi ürünlerinin gümrük vergilerinden ve tarife dışı engellerden muaf olarak
ticaretinin yapılmasının önü açılmıştır.
GB hayata geçtiği günden itibaren Türkiye ile AB arasında sanayi ürünlerinin ticareti üzerinden
önemli bir bağ kurulmasını sağlamıştır. Bu sayede Türkiye GB Anlaşması’nın geçerli olduğu
alanlarda AB ile serbest ticaret yapılması ile Türkiye AB’nin ortak pazarının bir parçası haline
gelmiştir. Bir başka önemli nokta da Türkiye’nin AB’ye sanayi ürünleri alanında serbest ticaret
yapabilmesi için AB’nin hukuki standartlarına uygun üretim yapması gerekliliğidir. Dolayısıyla
Türkiye bu kapsamda AB müktesebatına uyum sağlamak için gerekli hukuki düzenlemeleri
gümrük birliği kapsamında gerçekleştirmiştir. Bu durum Türk mallarının daha kaliteli ve uluslararası
alanda rekabet edebilir olmasını sağlamıştır. GB’nin Türkiye’ye en büyük katkılarından bir tanesinin
bu kapsamda olduğu görülmektedir.
1995 yılından 2015 yılına kadar geçen 20 yıllık süreçte Türkiye ile AB arasındaki dış ticaret
hacminde ciddi artışlar görülmektedir. 1995 yılında AB ile Türkiye’nin dış ticaret hacmi 28 milyar
dolar iken 2015 yılında bu rakam 142 milyar dolara çıkmıştır. Bu durum başlı başına GB’nin
ticarete olumlu etkisini göstermektedir. Bu süreçte AB Türkiye’nin bir numaralı ihracat pazarı
haline getirmiştir. 1
Grafik 1: 1996 - 2015 Türkiye - AB arasında ihracat, ithalat ve ticaret hacmi 1000 $
180.000.000
160.000.000
140.000.000
120.000.000
100.000.000
İhracat
İthalat
80.000.000
Ticaret Hacmi
60.000.000
40.000.000
20.000.000
1996
1997
1998
1999
2000
2001
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
2009
2010
2011
2012
2013
2014
2015
0
Kaynak: TÜİK
1
http://www.gmfus.org/publications/why-eu-turkey-customs-union-upgrade-good-turkey ve TÜİK
1
Grafik 2: 1995 - 2015 Yılları Arasında Türkiye'nin İhracat ve İthalat Rakamları 1000$
300.000.000
250.000.000
200.000.000
150.000.000
İhracat
İthalat
100.000.000
50.000.000
2015*
2014
2013
2012
2011
2010
2009
2008
2007
2006
2005
2004
2003
2002
2001
2000
1999
1998
1997
1996
1995
0
Kaynak: TÜİK
GB kapsamında Türkiye’de yapılan düzenlemeler ile sadece AB ile değil genel olarak dış ticarette
yükselme olduğu izlenmektedir. Bu kapsamda Türkiye’nin 1995 yılında toplam dış ticaret hacmi
57 milyar dolar iken 2015 yılında 351 milyar dolara yükselmiştir. Hem ihracat hem de ithalatta
ciddi artışlar meydana gelmiştir.
Grafik 3: 1995 - 2015 Yılları Arasında Türkiye'nin Dış Ticaret Hacmi 1000 $
Dış Ticaret Hacmi
450.000.000
400.000.000
350.000.000
300.000.000
250.000.000
200.000.000
150.000.000
100.000.000
50.000.000
0
Kaynak: TÜİK
GB’nin ticaret hacmi ve üretim kalitesi bakımından hem AB hem de Türkiye için karlı olduğu
görülmektedir. Fakat bir süredir devam eden tartışmalar kapsamında GB Anlaşması’nda belli
noktalarda güncelleme yapılması gerektiği konusunda iki tarafta da konsensüse ulaşılmıştır.
Gümrük Birliği’nin Revize Edilmesinin Nedenleri
Gümrük Birliği’nin revize edilme ihtiyacı duyulmasının ana nedenleri incelendiğinde, GB’nin
başlatılırken bir geçiş anlaşması olarak Türkiye’nin AB’ye üye olana kadar AB ortak pazarına uyum
2
sağlamasını kolaylaştırmak amacıyla yapılması, ticari konjonktürün o dönemde güncel yapıya
nazaran çok daha kapalı bir sistemde olması, AB’nin daha az üyeli, daha az entegre olmuş bir
birlik olması ve son olarak da o dönemde fark edilmeyen ama ilerleyen dönemlerde ciddi
sorunlara yol açan karar verme sürecindeki asimetriler olarak özetlenebilmektedir.
Gümrük Birliği değerlendirilirken göz önünde tutulması gereken önemli bir nokta GB
Anlaşması’nın Türkiye ile AB arasında tam üyelik yolunda bir geçiş aşaması olarak hayata
geçirilmiş olmasıdır. Yani Türkiye ile AB arasında GB kurulurken amaç serbest ticaret
yapılmasından çok Türkiye’nin AB’nin standartlarına uygun üretim yapması ve ileride tek pazara
sorunsuz uyum sağlaması olarak düşünülmekteydi. Bu sebeple GB imzalanırken nihai amaç tam
üyelik, GB’nin ise bu yolda bir adım olduğu düşünülmekteydi. Fakat aradan geçen 21 yılda
Türkiye AB üyeliği için beklediğinden çok daha az ilerleme kat etmiştir. Buna ek olarak AB
içerisindeki bazı ülkelerin Türkiye’nin tam üyeliğine karşı çıkarak “Stratejik Ortaklık”ı tercih ettiği
bilinmektedir. Sonuç olarak Türkiye GB’nin daha geniş çaplı (farklı sektörlere yayılacak şekilde) ve
daha verimli işlemesi için revizyon taleplerinde bulunmuştur.
İkinci önemli bir nokta ise küresel ekonominin bu 21 yıl içinde yaşadığı değişimlerdir. Gelişmekte
olan ekonomilerin hızlı büyüdüğü, üretimin gelişmiş ülkelerden bu ülkelere kaydığı, uluslararası
sermaye hareketlerinin hızla arttığı bir dönem yaşanmıştır. Bu süreçte, önce Dünya Ticaret
Örgütü (DTÖ) aracılığıyla çok taraflı serbest ticaret anlaşmaları denenmiş, fakat sonrasında
beklenen verim alınamayarak bölgesel ticaret ortaklıkları ortaya çıkmıştır. Bu kapsamda bir örneği
olmayan GB’nin önemi daha da öne çıkmakla birlikte, GB küresel ekonomideki değişiklikler
karşısında yetersiz kalmaya başlamıştır.
Bir diğer açıdan bakıldığında, Türkiye 1995 yılına göre birçok değişim yaşamış, aynı zamanda
AB’de ciddi değişimler meydana gelmiştir. AB’nin ilk seviyede politik bir birlikten çok bölgesel
ticari ve ekonomik işbirliği olarak başlatıldığı da göz önünde bulundurulmalıdır. Bu noktada dikkat
edilmesi gereken konu AB’nin Kömür ve Çelik Birliği olarak kurulduğu 2. Dünya Savaşı sonrası
dönemden günümüze kadar geliştiği, benzeri olmayan bir ulus üstü Birlik haline geldiğidir.
Dolayısıyla 1995 yılından itibaren uygulanmakta olan GB sabit kalırken AB’nin 28 üyeye
genişlediği, siyasi, mali ve ekonomik olarak derinleştiği ve küreselleşmenin artmasıyla birlikte daha
önemli ve yönlendirici bir role sahip olduğu yadsınmamalıdır.
Aynı zamanda 1995 yılında Türkiye’nin 2016 yılına göre çok daha kapalı bir ekonomik sisteme
sahip olduğu, aynı zamanda gelişmişlik olarak da geride olduğu, politik istikrarsızlıklarla ilgili
sorunlar yaşandığı bilinmektedir. Bu 21 yıllık dönemde Türkiye’de büyük değişimler meydana
gelmiş, Türkiye daha liberal bir ekonomik sisteme geçmiş, gayrisafi yurtiçi hasılasını arttırmış,
ticarette daha rekabetçi bir noktaya gelmiştir. Bu sebeple GB bu haliyle Türkiye’ye istediği kazancı
sağlamamaktadır.
Son olarak GB imzalanırken eksik kalan bazı noktalar yüzünden AB ve Türkiye arasında karar
verme sürecinde ciddi asimetriler ortaya çıkmıştır. AB’nin 28 üyesinin AB Komisyonu tarafından
temsil edilmesi, fakat Türkiye’nin GB kapsamında AB’ye karşı sorumlulukları olmasına rağmen AB
üzerinde bir yetkisi bulunmaması ve temsil edilmemesi ciddi bir örnektir.
AB’nin farklı ülkelerle Serbest Ticaret Anlaşmaları imzalaması ve müzakere sürecinin 28 üye ülke
adına AB Komisyonu tarafından yürütülmesi sonucunda bu müzakerelerde Türkiye çıkarlarının
3
tam üye olmamasından kaynaklı olarak Komisyon tarafından temsil edilmemesi durumu ortaya
çıkmaktadır. Bu noktada GB Anlaşması kapsamında hem hukuki olarak hem de ticaret dezavantajı
yaşamamak adına Türkiye’nin AB’nin serbest ticaret anlaşması imzaladığı ülkeler ile benzer bir
anlaşma imzalaması zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durum Türkiye’nin bu ülkelerle serbest ticaret
anlaşması müzakerelerinde konumunu zayıflatmaktadır. Aynı zamanda GB ile ilgili olarak
oluşabilecek anlaşmazlıkları çözmek için GB Uyuşmazlık Mekanizmaları verimsiz olması da ciddi
bir sorundur. GB kapsamında iki tarafın arasında oluşan uyuşmazlıklar durumunda, sorunların
çözümü adına yetkili olarak çalışan ve bu konuda uzmanlaşmış bir kurumun eksikliği bu sorunun
en önemli nedenidir. Bu kapsamda, GB’de doğan anlaşmazlıkların çözülmesi için iki tarafında
yetkilendireceği bir Komite’nin kurularak yasal ve teknik sorunlar ile ilgili verimli bir mekanizma
oluşturulması son derece önemlidir.
Sürekli olarak gelişen ve farklı bölgesel örgütler ve ülkeler ile serbest ticaret anlaşması imzalayarak
liberalleşen AB’ye uyum sağlanması ve GB’den fayda elde edilmesi için GB’nin güncellenmesi
gerekliliği kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu durum sadece Türkiye veya AB tarafından değil 2014
yılında Dünya Bankası tarafından da gündeme getirilerek GB’ye sanayi ürünlerinin yanı sıra tarım,
hizmetler ve kamu alımlarının da eklenmesi gerektiği belirtilmiştir.
Yine güncelleme kapsamında Türkiye otoriterleri ve iş dünyası tarafından sıkça dile getirilen bir
başka konu da Türkiye’nin AB’ye tam üye olmayıp GB kapsamında sorumlulukları bulunmasından
kaynaklanan sorunlardır. Türkiye ile doğrudan serbest ticaret anlaşması olmayan fakat AB
üzerinden Türkiye’ye gümrük vergisinden muaf ürün satan üçüncü ülkeler bulunmaktadır. Bu
duruma ticaret sapması adı verilmektedir. Ticaret sapması sebebiyle Türkiye üçüncü ülkeler
karşısında dezavantajlı duruma düşmektedir. 2
Bütün bu sorunlar göz önüne alındığında daha geniş çaplı ve çağdaş bir GB Anlaşması için gerekli
çalışmalar başlatılmıştır.
Uluslararası Konjonktür, Türkiye’nin Dış Ticaretine Yansıması ve Gümrük Birliği’nin Önemi
Son dönemde bölgesel risklerin yükselmesi ve ekonomik durgunluklar sebebiyle küresel ticaret
hacminde düşüşler izlenmektedir. Bu durum Türkiye’nin dış ticaretine de yansımıştır. Aşağıda
verilen grafikte görüleceği şekilde özellikle Orta Doğu’da Arap Baharı’yla başlayarak ve son
dönemlerde Suriye ile doruğa ulaşan gerilimler Türkiye’nin ihracat pazarlarını önemli ölçüde
daraltmıştır. 2015 yılında Orta Doğu’ya yapılan ihracatta bir önceki yıla göre %12,1 azalma
gerçekleşmiştir. Benzer bir durum ithalat rakamları için de geçerlidir. 2015 yılında Orta Doğu
bölgesinden Türkiye’ye yapılan ithalat bir önceki yıla göre %33,7 daralmıştır.
Orta Doğu’da yaşanan sorunlara ek olarak Rusya’nın Ukrayna topraklarını ele geçirmesi ile bu
coğrafyada başlayan kriz, Batılı ülkelerin Rusya ile karşılıklı ekonomik yaptırım uygulamaya
başlaması ile derinleşmiştir. Petrol fiyatlarının düşüşü de eklenince Rusya’da ekonomik
durgunluklar baş göstermiştir. Batı ülkelerinden ithalatını kesen Rusya’ya bir dönem Türkiye’den
yüksek oranlarda ihracat yapılmış, fakat ekonomik olarak sarsılan ülke zamanla talebini düşürmüş,
dahası ödemelerin dolar karşısında ciddi kayıplar yaşayan Ruble ile yapılması Türk ihracatçılarını
zarara sokmuştur.
2
Kemal Kirişçi & Sinan Ekim: Güncellenmiş bir Gümrük Birliği Türkiye için Neden İyidir, 29 Mayıs 2015
4
Grafik 4: 2006 - 2015 Yılları Arasında Türkiye - Orta Doğu Ticaret Rakamları 1000 $
45.000.000
40.000.000
35.000.000
30.000.000
25.000.000
20.000.000
15.000.000
10.000.000
5.000.000
0
Orta Doğu Yıllık İhracat Tutarı
Orta Doğu'dan Yıllık İthalat Tutarı
Kaynak: TÜİK
İlerleyen dönemde, Rusya ile ilişkilerin Suriye üzerindeki görüş ayrılıkları sebebiyle olumsuz yönde
ilerlemesi ve son olarak yaşanan politik kriz sebebiyle Türkiye’nin Rusya ile olan ticaretinde ciddi
düşüşler meydana gelmiştir. Türkiye’nin Rusya’ya ihracatı 2015 yılında bir önceki yıla göre %19,3
daralma göstermiştir.
Orta Doğu’da ve Rusya’da yaşanan politik sorunların devam etmesi beklenmektedir. Türkiye’nin
Rusya’ya son dönemlerde ihracat yapmasındaki zorlukların artarak devam etmesi de tahminler
doğrultusundadır. Bu durumda ABD ve AB gibi gelişmiş ve uzun süredir devam eden ticaret
ortaklıklarının önemi artmaktadır. Her ne kadar AB ekonomik krizden etkilenmiş olsa da politik
olarak Türkiye’nin diğer ihracat pazarlarına göre daha istikrarlı ve GB’den kaynaklı olarak daha
avantajlı bir pazar konumundadır. Türkiye’nin gelirlerinin büyük bir kısmının ihracata dayalı olduğu
hesaba katıldığında yaşanan sorunların aşılması ve AB ile ihracatın artırılması için GB’nin yeniden
düzenlemesinin önemi ortaya çıkmaktadır.
Grafik 5: 2006 - 2015 Türkiye - Rusya Ticaret Rakamları 1000 $
35.000.000
30.000.000
25.000.000
2006 - 2015 Rusya'dan
Türkiye'ye İthalat bin $
2006 - 2015 Türkiye'den
Rusya'ya İhracat Bin $
20.000.000
15.000.000
10.000.000
5.000.000
0
Kaynak: TÜİK
5
Grafik 6: 2006 - 2015 Rusya ile Türkiye Arasındaki Ticaretin Toplam Dış Ticaretteki Payı %
18,0%
16,0%
14,0%
12,0%
10,0%
8,0%
6,0%
4,0%
2,0%
0,0%
Rusya'dan
İthalatın Toplam
İthalattaki Payı
%
2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015
Kaynak: TÜİK
Yeni Bölgesel Ortaklıklar ve Türkiye’nin Konumu
Bütün bu küresel politik ekonomi konjonktürüne ek olarak küresel ticaretin liberalleşmesi için
yürütülen bölgesel serbest ticaret anlaşmaları ve Türkiye için bunlardan doğan fırsat ve riskler de
GB’nin revize edilmesi noktasında önem taşımaktadır.
Son dönemde ABD tarafından iki büyük ticaret bloğu anlaşması için çalışmalar yürütülmektedir.
Bu bloklar: Trans Pasifik Ortaklığı ve Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı’dır.
Trans Pasifik Ortaklık
(TPO) bugüne kadar
gerçekleştirilmesi
planlanan en geniş çaplı
serbest
ticaret
anlaşmalarından
bir
tanesidir. İlk olarak P4
Anlaşması
olarak
Brunei,
Şili,
Yeni
Zelanda ve Singapur ile
başlayan
ortaklık
anlaşması 10 yıl önce
yürürlüğe girmiştir ve
bu 4 ülke arasındaki
ticarette birçok tarifenin
kaldırılmasıyla hayata geçmiştir. Hali hazırda Ortaklık ABD, Japonya, Malezya, Vietnam,
Avustralya, Kanada, Meksika ve Peru’nun da dahil olması ile 12 üyeli bir blok olma yolunda
ilerlemektedir.
Ortaklığın amacı 12 ülke arasında ekonomik bağları kuvvetlendirmek, ticaretin önündeki vergi ve
bariyerleri kaldırmak ve bu sayede ticaretin ve dolayısıyla ekonomik büyümenin artırılmasını
sağlamaktır. Buna ek olarak üye ülkeler arasında ekonomik politikanın belirlenmesi ve
6
düzenlenmesi konusunda daha yakın işbirliği de amaçlanmaktadır. Ortaklık hakkında öngörüler
yeni bir AB benzeri Tek Pazar oluşturulması olarak belirtilmektedir. Hali hazırda bu ülkeler
arasında yürürlükte olan 18 bin farklı dış ticaret tarifesinin etkilenmesi beklenmektedir.
TPO’nun oluşturacağı pazar incelendiğinde 800 milyon kişinin dahil olduğu, küresel ticaretin
%40’ını yapan 12 ülkenin parçası olduğu bir blok olduğu görülmektedir. 3 Bu durum göz önünde
bulundurulduğunda bu 12 ülkeden oluşan bloğa ihracat yapmak Türkiye için dezavantajlı hale
gelecektir. Trans Pasifik Anlaşması küresel ekonominin son trendi olan bölgesel serbest ticaret
anlaşmalarından bir tanesidir. Yakın vadede benzer bölgesel serbest ticaret alanlarının artması
beklenmektedir.
Bu noktada Türkiye’nin ABD’ye serbest ticaret gerçekleştirebilmesi ayrı bir önem taşımaktadır.
Bu sayede Trans Pasifik Ortaklığı’nadahil olan diğer ülkelere ihracat yapmak Türkiye için daha
kolay bir hale gelecektir. Fakat daha da önemlisi, Türkiye’nin ABD ile serbest ticaret yapamaması
durumunda TPO’ya dahil olan ülkeler Türkiye karşısında ciddi bir avantaj edinmiş olacaktır.
Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP)
ABD ve AB arasında serbest ticaretin yürütülmesi
ve yabancı yatırımın arttırılması için müzakere
edilen anlaşmadır. Müzakereleri 2013 yılında
başlamış olup hala devam etmektedir. Anlaşma iki
blok arasında dış ticaret vergilerini ve kotalarını
kaldırmanın yanı sıra ortak hukuki düzenlemelerin
de yapılmasını ve bu sayede harmonizasyonu
amaçlamaktadır. Anlaşma hizmetler sektörünü de
kapsamaktadır.
İki bloğun toplam ticaret kapasitesi küresel ticaretin yaklaşık olarak yarısını oluşturmaktadır.. Buna
ek olarak hizmetler sektöründe de ciddi bir ticaret hacmi söz konusudur. İki bloğun arasında
gümrük vergisi oranları yüksek olmasa da bu ülkeler arasındaki ticarette tarife dışı engellerin fazla
olduğu görülmektedir. Tarife dışı engellere bürokratik ve yerel düzenlemelerden kaynaklanan
masraflar dahildir. Aynı zamanda vergi oranları düşük olsa da ticaret hacmi çok yüksek olduğu için
toplam kayıp büyük meblağlardadır.
Anlaşmanın tamamlanması ve yürürlüğe girmesi durumunda küresel ticaret ve üretim hacminin
üçte ikisini yaratan ülkeler arasındaki ticaret hacmini ciddi oranlarda geliştirecektir. Daha da
önemlisi bu dev ekonomi blokları dünya ticaretinin kurallarını ve ticaret rejimini yeniden
belirleyecektir.
TTIP’nin başlatılmasının ardındaki çalışmalar İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızlandırılan
Transatlantik İlişkileri ile doğrudan alakalıdır. TTIP’nin 2013 yılında hayata geçirilmeye
başlanmasının sebepleri ise küresel ticarette yavaşlama ve çok taraflı ticari müzakerelerde yol kat
edilememesi olarak görülmektedir. 4 2008 krizi öncesi ve krizin erken dönemlerinde gelişmekte
olan ülkelerin hızlı büyüme trendine girerek pazar paylarını arttırmaları ve gelişmiş ülkelere
nazaran daha rekabetçi hale gelmeleri ile birlikte AB ve ABD gibi ekonomik devler küresel
3
4
http://www.bbc.com/news/business-32498715
Council of Foreign Affairs (Dış İlişkiler Konseyi)
7
ekonomideki güçlerini kaybetmek istememişlerdir. Özellikle Çin, Güney Kore, ASEAN ve
Brezilya gibi potansiyel taşıyan aktörler karşısında kuvvet kazanmak için serbest ticaret anlaşması
yoluna gittikleri görülmektedir. Bir başka nokta ise Trans Pasifik Anlaşması yoluyla Çin’in ABD ile
serbest ticaret alanına girmesinin rekabet dezavantajı yaratmasına engel olmak için AB’nin bu yola
başvurmasıdır.
Dünya ticaretini etkileyecek olan bu iki büyük ortaklık anlaşmaları müzakere edilirken Türkiye ve
diğer gelişmekte olan ülkelerde büyüme hızında düşüşler, komşularda yaşanan politik çalkantılar
ve dolayısıyla ihracat pazarlarında kayıplar meydana gelmektedir.
Küresel konjonktür belirtilen bütün sebepler dolayısıyla Türkiye üzerinde TTIP’ye taraf olmak için
ciddi bir baskı yaratmaktadır. TTIP gibi son derece ciddi bir oluşumun dışında kalmak Türkiye için
ihracat pazarında potansiyel bir düşüş anlamına gelmektedir. Bu noktada TTIP’nin dışında kalmak
Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan AB’ye gerçekleştireceği ihracatta ABD’nin karşısında
rekabet dezavantajı yaratacaktır.
Buna ek olarak ABD pazarında da benzer bir dezavantaj AB’ye karşı olacaktır. Hem AB hem de
ABD gelişmişlik ve ekonomik aktivite bakımından Türkiye’nin rekabet etmek konusunda ciddi
sorunlar yaşayacağı aktörlerdir. Bu sebeple, Türkiye’nin TTIP’ye ortak olması son derece önem
teşkil etmektedir.
TTIP’nin parçası olmak Türkiye için aynı zamanda ABD ile serbest ticaret yapabilmek anlamına
gelmektedir. Bu durumda TTIP’ye dahil olmak sadece ABD ve AB arasında serbest ticaret
kapsamında ticaret dezavantajına engel olmak için değil aynı zamanda ABD ile de ticaret
gelirlerinin artırılması olarak görülmektedir. 2006 ile 2015 yılları arasında Türkiye ve ABD
arasındaki dış ticarette ciddi bir yükseliş görülmemektedir. 5
Grafik 7: 2006 - 2015 Yılları Arasında Türkiye ve ABD Arasında Ticaret Rakamları 1000 $
18.000.000
16.000.000
14.000.000
12.000.000
10.000.000
8.000.000
6.000.000
4.000.000
2.000.000
0
Türkiye'nin ABD'den İthalatı
Bin $
Türkiye'nin ABD ihracatı Bin
$
Kaynak: TÜİK
Türkiye’nin TTIP’ye ortak olarak AB ile birlikte ABD’ye serbest ticaret gerçekleştirmeye başlaması
durumunda Türkiye’de 130 milyon dolar tutarında bir refah kazanımı öngörülmektedir.6
5
6
Kemal Kirişçi, TTIP’nin Genişlemesi ve Türkiye Örneği
Dünya Bankası: Türkiye – AB Gümrük Birliği Değerlendirmesi Raporu, 28 Mart 2014
8
Türkiye’nin TTIP’nin dışında kalması durumunda ise potansiyel kaybının 160 milyon dolardan fazla
olacağı düşünülmektedir.
TTIP gibi büyük bir oluşumun parçası olmak Türkiye’ye sadece dış ticaret ve yatırım almak
konusunda değil, uluslararası alanda istikrarlı bir görünüm kazandırma konusunda da faydalı
olacaktır. Birçok küresel yatırımcı yatırım kararlarını ülkelerin güvenilirliğine göre vermektedir.
TTIP’ye dahil edilmiş bir Türkiye ekonomik ve politik istikrar bakımından AB ve ABD’nin
desteğini alan bir ülke olarak küresel ekonominin önemli bir yatırım alanı haline gelecektir.
Genişletilmiş GB Türkiye’nin 2007 yılından beri orta hızda büyüme durumunu da
destekleyecektir. Büyüme hızını artırmak için Türkiye’nin aldığı yatırımı ve dış ticaretini artırması
gerekmekte olup, genişletilmiş GB ile bu hedeflere yaklaşması beklenmektedir. Bunun en önemli
sebebi ise Türkiye’nin yabancı yatırımı en çok AB’den almasıdır.
Genişletilmiş ve revize edilmiş olan GB Türkiye’nin AB’nin Ticaret Politikası’na dahil olması
durumunda daha doğru bir yönetim sağlayacaktır. Aynı zamanda dış ticaret rejiminin
modernleşmesi ile birlikte gelecek dönemde yapılacak olan serbest ticaret anlaşmalarına uyum
sağlamak için gerekli altyapıyı da oluşturacaktır. Türkiye’nin AB’nin Ortak Ticaret Politikası’na dahil
olması ile birlikte Türkiye diğer AB üyesi ülkeler gibi TTIP müzakerelerinde kendi çıkarlarını
savunma hakkına sahip olacaktır.
Genişletilmiş Gümrük Birliği ve Getirileri
Türkiye’nin girişimleri ve AB’nin de revizyonu
kabul
etmesinin
ardından
GB’nin
revize
edilmesi,
kapsamının
genişletilmesi ve yasal boşluklardan doğan
mağduriyetlerin giderilmesi için 2014 yılında
çalışmalar başlamıştır.
GB’de yapılacak düzenlemelerden sonra
GB’nin kapsamına sanayi ürünlerinin yanı sıra
tarım, kamu alımları ve hizmetler sektörleri de
alınacaktır. Sadece bu güncellemenin yaratacağı
toplam ek getiri 2 milyar dolar olarak
öngörülmektedir. Türkiye 1995 yılından itibaren sanayi ürünlerinde AB standartlarına uyum
sağlamış ve bu sayede küresel ticarette rekabetçi bir hale gelmiştir. Benzer bir durum GB’nin
tarım, hizmet ve kamu alımları sektörlerini de kapsaması ile bu sektörler için de geçerli olacaktır.
Türkiye’nin gayrisafi yurtiçi hasılasının kapsamına bakıldığında, hizmetler ve tarım sektörlerinin
toplamı %70 civarındadır. GB’nin bu sektörleri kapsamaması iki taraf arasındaki ticaret
potansiyelini ciddi şekilde sınırlamaktadır. Özellikle tarım sektörü göz önüne alındığında, Türkiye
ile AB arasındaki vergilerin %41,7 oranı7 ile oldukça yüksek olduğu görülmektedir. Bunun en
önemli nedenlerinden bir tanesinin, AB’nin uygulamakta olduğu Ortak Tarım Politikası ve AB
içerisindeki tarım üretimini korumak olduğu bilinmektedir.
7
Dünya Bankası: Türkiye – AB Gümrük Birliği Değerlendirmesi Raporu, 28 Mart 2014
9
Gümrük vergilerinin yanı sıra AB içerisinde gıda güvenliği, veterinerlik ve bitki sağlığı yasaları da
Türkiye için tarife dışı engeller oluşturmaktadır. AB pazarına girişin kolaylaşması için Türkiye’nin
AB içerisindeki yasalara hızlı bir şekilde uyum sağlaması gerekmektedir. Buna ek olarak,
Türkiye’nin AB ile ortak bir gümrük tarifesine geçmesi Türkiye’nin tarım ve hayvancılık alanında
ithalatının artışına sebep olabilecek bir durumdur. Bu sebeple, tarım sektörünün de gümrük
birliğine dahil edilmesinden önce Türkiye’nin tarım sektörünü güçlendirecek ve rekabetçi hale
getirecek reformlar yapması gerekmektedir.
Benzer bir durum hizmetler sektörü için de geçerlidir. Türkiye AB üyesi ülkeler ile hizmetler
sektöründe potansiyelin oldukça altında kalmaktadır. Türkiye ve AB’de hizmetler alanında dış
ticaret rejimi genel olarak benzer özelliklere sahiptir. Bu sebeple hizmetler sektörü ticareti
entegrasyonunun göreceli olarak kolay olması beklenmektedir.
GB’nin kapsamının genişlemesinin öneminin yanı sıra, Türkiye’nin anlaşmaya eklenecek maddeler
ile AB karar verme sürecinde yetkili bir aktör haline getirilmesi de son derece önemli bir
gerekliliktir. Türkiye hali hazırda yürürlükte olan GB kapsamında AB yönetmeliklerine uyum
sağlama yükümlülüğü altında olmakta birlikte, yetki bakımından son derece zayıf kalmaktadır ve
AB içerisinde temsil edilmemektedir. Bu konunun yapılan düzenlemeler ile birlikte gündeme
gelmesi beklenmektedir.
Revize Gümrük Birliği için Yol Haritası
Avrupa Komisyonu 2015 yılında GB’nin
yenilenmesi için bir yol haritası hazırlamıştır.
Bu
kapsamda
iki
noktaya
vurgu
yapılmaktadır;
GB’nin
sektörlerinin
genişletilmesi ve daha güncel hale
getirilmesi.
Komisyon GB’nin işlevini kaybetmesini üç
sebepte özetlemiştir: GB’nin güncelliğini
yitirmiş olması, yetersiz bir anlaşmazlık
çözme mekanizması ve Türkiye’nin GB
konusunda değişiklikler isteği olması.
GB’nin sanayi ürünlerinin yanı sıra tarım, kamu alımları, hizmetler sektörlerinde de geçerli hale
gelmesi bir süredir gündemde olan bir konudur. AB son dönemlerde üçüncü ülkelerle
gerçekleştirdiği serbest ticaret anlaşmalarında bu sektörleri de dahil etmektedir. Bu sebeple
Türkiye’nin de aynı koşullardan faydalandırılması önemlidir. Bu kapsamda Avrupa Komisyonu’nun
gündemine de alınması faydalı olmuştur.
GB’nin verimli işlemesi için yapılması öngörülen içerik değişiklikleri de bulunmaktadır. Özelikle
Türkiye ile AB arasındaki yetki asimetrisinden doğan sorunların önüne geçilmesi için gerekli
revizelerin yapılması öngörülmektedir. Bu noktada yetki asimetrisinden kasıt, Türkiye’nin GB’den
AB’ye karşı doğan Ortak Ticaret Politikası’na karşı sorumlulukları (üçüncü ülkelere karşı ortak
gümrük politikaları, AB’nin gümrük kanunlarının Türkiye yasalarına uyumlaştırılması vb…)
bulunmasına rağmen, AB’nin yasama sürecinde hiçbir yetkisi bulunmamasıdır. Aynı durum GB
konusunda da geçerlidir. Bu noktada Avrupa Komisyonu Türkiye’nin özellikle GB’nin işleyişi ve
10
revizesi hakkında danışma organlarında daha etkili yer alması için düzenlemeler yapılmasını
önermektedir. GB’nin verimli işlemesi açısından Komisyon’un bir başka öngörüsü de GB’den
kaynaklanabilecek anlaşmazlıkların çözümü noktasında daha verimli olabilecek bir “Uyuşmazlık
Çözüm Mekanizması” oluşturulmasıdır.
Genişletilmiş GB’nin Türkiye ile AB arasında daha derin bir koordinasyon ve işbirliği
gerektirmesinden kaynaklı olarak Türkiye ile AB’nin kurumsal ve yönetimsel alanlarda ortaklık
yapması teşvik edilecektir. Bu konular düzenleyici ortaklıklar, pazara girişler ve kurumsal işbirlikleri
olarak değerlendirilmektedir. Özellikle karşılıklı danışma mekanizmasının geliştirilmesi karar alma
sürecinde konsensüse ulaşmanın ve anlaşmazlık durumlarında çözüm sürecinin kolaylaştırılmasını
sağlayacaktır.
Yeni başlatılan girişimde Türkiye’nin AB Ortak Ticaret Politikası’nda söz sahibi olmasını gündeme
getirmesi bile son derece olumlu bir gelişmedir. GB’nin geleceği ve gelişimi Türkiye ve Avrupa
Komisyonu’nun karşılıklı müzakereleri yolu ile belirlenmesi öngörülmektedir.
Komisyon tarafından çizilen yol haritasında Türkiye ve AB’nin önündeki politika tercihleri
belirtilmiştir. Bu kapsamda;





GB içerisinde hiçbir değişiklik yapılmadan eski haliyle (uygulama eksiklikleri ve
yetersizlikleri ile) devam edilmesi
GB’nin kurucu kararı olan 1/95 numaralı Karar’ın revize edilerek GB’nin daha verimli
işlemesinin sağlanması ama GB’yi kapsayan sektörlerde değişiklik yapılmaması (içerik
olarak sadece sanayi ürünlerinin kalması)
Diğer bir seçenek AB’nin diğer ülkeler ile imzaladığı serbest ticaret anlaşmaları benzeri
bütün sektörleri kapsayan yeni bir anlaşma yaparak yeni bir GB yaratmak. Bu noktada,
GB’nin kurucu maddesi olan 1/95 numaralı Karar’ın revize edilmesi yeterli olmayacaktır ve
AB’nin kendi iç kanunlarında belirtilen Uluslararası Anlaşma prosedürlerinin izlenmesi
gerekecektir.
Dördüncü seçenek GB’nin hem kapsadığı sektörlerin genişletilmesi hem de içeriğinde
bulunan eksikliklerin giderilmesi. Bunun gerçekleştirilmesi için Ortaklık Anlaşması’nın 1/95
sayılı Kararı’nın revize edilmesi ya da Ortaklık Anlaşması’na yeni bir Protokol eklenmesi
gerekmektedir.
Son olarak GB’nin tamamen ortadan kaldırılarak Türkiye ile AB arasında serbest ticaret
anlaşması yapılması da gündeme gelmiştir. Bu durumda Türkiye ile AB arasında 21 yıldır
devam etmekte olan GB’nin tamamen kaldırılması ve sadece serbest ticaret alanı
yaratılması öngörülmektedir. Bunun için hali hazırda bulunan Ortaklık Anlaşması’nın revize
edilmesi gerekmektedir.
GB’nin uygulamadan kaldırılması ve yerine serbest ticaret anlaşmasının yürürlüğe girmesi
durumunda, dış ticaret ve gümrük düzenlemeleri ile ilgili birçok değişiklik meydana gelecektir.
GB’nin serbest ticaret anlaşmasından farkı incelendiğinde, gümrük birliğinin sadece serbest ticaret
değil, daha üst seviye entegrasyon ve koordinasyon gerektiren bir çalışma olduğu görülmektedir.
Gümrük birliğinde olan iki aktör arasında gümrük vergisiz ticaretin yanı sıra tarife dışı bariyerler
de kaldırılmaktadır. Buna ek olarak iki partner arasında üçüncü ülkelere karşı ortak bir gümrük
rejimi de belirlenmektedir.
11
Bu noktada Türkiye ile AB arasında GB serbest ticaret anlaşmasına döndürülürse, Türkiye AB’nin
diğer ülkelere uyguladığı gümrük rejimini uygulamak durumda kalmayacaktır. Ayrıca AB üçüncü
ülkeler ile serbest ticaret yaptığında Türkiye’nin bu ülkeler ile anlaşması olmaması durumunda
ticaret sapması olmadan ürünler Türkiye’nin gümrük rejimine tabi olarak pazara giriş yapacaktır.
Serbest ticaret anlaşmasında gümrük birliğinden farklı olarak uygulanan kural menşei kurallarıdır.
Serbest ticaret bölgesinde ithalatı yapılan ürünün menşei ülkesine bakılmaktadır. AB’ye hangi
ülkeden geldiği değerlendirilerek, ürüne o ülkeye mahsus gümrük kuralları uygulanmaktadır.
GB’nin küçük çaplı bir revizyon ile düzenlenmesi iki taraftan da onay almayacaktır. Bunun en
önemli sebebi, güncellenmemiş ve derinleştirilmemiş GB’nin getirisinin eksiklerinden az olması
olarak görülmektedir.
GB’nin sona erdirilerek iki aktör arasında serbest ticaret anlaşması yapması ise teoride sorunların
büyük kısmını çözüyor olarak gözükse de, 21 yılda elde edilmiş olan gelişmelerin kaybedilmesine
ve AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerde bir gerilemeye neden olacaktır. Türkiye’nin liberalleşmesi
ve AB pazarına uyum sağlaması için sarf etmiş olduğu eforların sonuçsuz kalmasına neden
olacaktır. Buna ek olarak yeni sisteme geçilmesi için uzun bir dönem ve geniş çaplı yeniden
yapılandırma gerektirecektir. Bu durum da Türkiye’nin AB üyeliğinin rafa kalktığının bir göstergesi
olacaktır.
Türkiye’nin AB’ye uyum sağlaması, AB’nin karar alma sürecinde yer alması ve gelişecek bir
danışma mekanizmasıyla üçüncü ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları müzakerelerinde yer alması
için GB kapsamında ve içeriğinde değişiklikler yapılması gerekliliği Avrupa Komisyonu tarafından
da dile getirilmiştir.
Güncel Durum
Avrupa Komisyonu Dünya Bankası’nın GB üzerine hazırladığı değerlendirme raporunu ve
Türkiye’nin taleplerini inceleyerek Ağustos 2015’de bir yol haritası hazırlamıştır. Yukarıda
değerlendirilen yol haritasından çıkan sonuç, GB’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları sektörlerini
de içine alacak şekilde derinleşmesi ve GB ile ilgili sorunların çözülmesi için gerekli değişikliklerin
yapılması yönünde olduğu görülmektedir.
Bu noktada Avrupa Komisyonu ilgili tarafların da görüşünün alınması için 2016 yılı bahar
döneminde bir kamuoyu danışması anketi oluşturmayı öngörmektedir. Komisyon ilgili tarafları;
işadamları, ticaret odaları, üniversite, araştırma merkezi ve diğer benzer düşünce kuruluşları, sivil
toplum örgütleri, Hükümet ajansları, Bakanlıklar ve Yerel Yönetimler olarak değerlendirmektedir.
Etki değerlendirilmesi yapılabilmesi açısından Avrupa Komisyonu’nun içerisinde faaliyet gösteren
birçok servis ve Genel Müdürlük (Directorate General) bir araya gelerek çalışma grubu
oluşturmuştur. Bu grup düzenli olarak toplantılar gerçekleştirerek konu ile ilgili etki
değerlendirmesi raporu hazırlamaktadır. Komisyon’un ön değerlendirmesine ilişkin bilgi aşağıda
özetlenmiştir:
Ekonomik Etkiler: GB’nin revize edilmesinin iki tarafa da ekonomik değer kazandırması
beklenmektedir. Fakat kazancın büyüklüğü iki tarafın liberalleşme oranı ile doğrudan orantılıdır.
Liberalleşmenin oranı özellikle tarım gibi iki tarafın da korumacı olduğu sektörde önem teşkil
12
etmektedir. Artan ticaret hacmine paralel olarak iki taraf için de refah kazanımı ve olumlu
ekonomik etkiler beklenmektedir.
Sosyal Etkiler: Genel olarak incelendiğinde ticaret hacminin ve yatırımın artışına bağlı olarak
oluşan büyüme istihdam ve sosyal konular ile alakalı durumlara olumlu etki etmektedir.
Liberalleşmenin getirdiği reformların yapılması pazarda rekabetin artmasını sağlayacak olup, bu
durumun farklı paydaşlara farklı yansımaları olacaktır. Genel olarak tarım ve bazı özel hizmetler
sektörlerinde bu etkilerin riskli olması beklenmektedir. Fakat genel bakıldığında istihdam artışı ve
gelir dağılımının daha eşit olması bakımından faydalı olacağı öngörülmektedir.
İdari Yükler ve Kolaylaştırma Üzerine Etkiler: Yeniden düzenlenen alanlarda, özellikle de
hizmetler sektörlerinde idari zorlukların ve yüklerin hafiflemesi öngörülmektedir.
Sonuç olarak iki taraf da GB’nin yeniden düzenlenmesine ve kapsamının genişletilmesine olumlu
yaklaşmaktadır. 2016 yılının son çeyreğine kadar AB’nin kendi içerisinde etki değerlendirmeleri ve
yol haritası belirlenmesi gibi gerekli iç prosedürleri devam ettirmesi beklenmektedir. 2016 son
çeyrekte iki tarafın da katılacağı müzakerelerin başlaması öngörülmektedir. GB’nin revize edilmesi,
Türkiye’nin AB’ye entegrasyonu ve TTIP’nin bir parçası olma yolunda önemli bir adım atması
anlamına gelmektedir. Bu nedenle Türkiye’nin kendi taleplerini dile getirmesi ve müzakerelerde
paydaşların temsil edilmesi önemli bir yer tutmaktadır.
13
Download