2. isra ve mirac olayı - Doc. Dr. Ismail KARAGOZ

advertisement
ÜÇ AYLAR
Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
Yıl içerisinde Müslümanların özlemle bekledikleri ve coşkuyla
karşıladıkları zaman dilimleri vardır. Bu zaman dilimlerine
mübarek üç aylar denilmektedir. Bu aylar, sırasıyla recep, şaban
ve ramazan aylarıdır.
Dinimizde kutsal sayılan geceler, bu ayların içinde yer
almaktadır. Sevgili Peygamberimiz ve onun güzide sahabesi bu
aylara ve bu gecelere özel bir önem atfetmişlerdir. Zira Peygamber
Efendimiz hadis-i şeriflerinde bu mübarek aylarda özellikle kandil
gecelerinde yapılan ibadet ve hayırlara kat kat sevap verileceğine
dair açıklamalarda bulunmuşlardır.
Bu kutsal kandil gecelerinde camiler dolmakta, Kur’an’lar,
mevlitler okunmakta, salâvat-ı şerifeler getirilmekte, dualar
edilerek yüce Allah’tan tüm insanlara af ve mağfiret
istenmektedir. Bu kutsal kandiller vesilesiyle inançlarımız
kuvvetlenmekte ve gönüllerimiz günah kirlerinden arınmaktadır.
İnananlar kardeş olma şuuruna ererek birbirlerine karşı sevgi,
saygı ve hoşgörü duygularıyla yardımlaşma ve dayanışmaya
yönelmektedirler. Böylece bu kutsal kandiller, fert ve toplum
hayatında hayırlara vesile olmaktadır.
Hz. Peygamber (s.a.s.) üç aylar hakkında şöyle buyurmuştur:
“Recep Allah’ın ayı, şaban benim ayım, ramazan da ümmetimin
ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358)
Mübarek üç ayların ilki recep ayıdır
Bu ayın ilk Cuma gecesi Regaib Kandilidir. Regaib kelimesi;
“çok değerli hediye, bağış, içten gelerek ve yoğun bir şekilde arzu
edilen şey” anlamlarına gelmektedir. İhsanı bol olan Rabbimizden
günahlarımızın mağfiretini, ömrümüzün bereketini isteyerek
gündüzünü oruç, gecesini namazla geçirmemiz tavsiye edilen bir
gecedir. Ayrıca bu gece, bundan sonra gelecek olan kutsal
gecelerin ve Ramazan ayının ilk habercisidir. Nitekim Recep
ayının başlangıcında Peygamberimizin şöyle dua ettiği rivayetler
arasında yer almaktadır:
“Ey Allah’ım, recep ve şabanı bize mübarek kıl, bizi ramazana
kavuştur.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 259)
Recep ayı, gerek İslam’dan önce gerekse İslam’dan sonra
mukaddes bilinen bir aydır. İslam dini gelmeden önce, bu ay girer
girmez, Arap kabileleri arasında harp etmek, baskın ve çapulculuk
yapmak yasaklanır, herkes kendisini bu ayda güven içinde
hissederdi. İslam geldikten sonra da, bu aya olan hürmet devam
ettirildi. Bu ay, Regaip ve Miraç gibi mübarek geceler ve ilahî
tecellilerle şereflendirildi. Recep ayının ilk cuma gecesi, Regaip
Gecesi, yirmi yedinci gecesi, Miraç Gecesidir.
Miraç Gecesi; Allah’ın, sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed’i
Mekke’deki Mescid-i Haram’dan, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya
götürdüğü (Bkz. İsrâ, 1) ve oradan da göklere yükselttiği gecedir.
Miraç Gecesi, Cenab-ı Hakk’ın Hz. Peygamber’e büyük hakikatlerin
ilahî sırlarını gösterdiği, vasıtaları kaldırarak ilahî vahye muhatap
kıldığı, kendi ayetlerini ve kâinatın sırlarını seyrettirdiği,
müminlere namazın farz kılındığı ilahî lütuflarla dolu olan bir
gecedir.
Üç ayların ikincisi ise şaban ayıdır
Bu ay da Hz. Peygamber'in değer verdiği, bol bol ibadet ettiği
ve oruç tuttuğu bir aydır. Nitekim bu ayın on beşinci gecesi Berat
gecesi olarak kutlanmaktadır.
Hz. Peygamber'den gelen bazı rivayetlerde, sevgili
Peygamberimizin şaban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci
gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiği belirtilmektedir.
Nitekim bir hadis-i şeriflerinde Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle
buyurmuştur: “Şabanın 15. gecesini ibadetle, gündüzünü de
oruçla geçirin! O gece Allah Teâlâ buyurur ki: 'Af isteyen yok
mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Dertli yok
mu, sıhhat, afiyet vereyim. Ne isteyen varsa, istesin vereyim.'
Bu hâl, sabaha kadar devam eder." (İbn Mâce, İkame, 191) İşte bundan
dolayı, bu geceyi ibadetle geçirmek, büyük bir sevaba vesile
olmaktadır. Ayrıca bir kısım bilginlerin, kıblenin Kudüs’teki
Mescid’i Aksa’dan, Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin
(Bkz., Bakara, 185); Hicretin ikinci yılında Berat Gecesinde vuku
bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmıştır.
(Geniş bilgi için bkz., DİA, V, 475-476)
Üç ayların üçüncüsü ise mübarek ramazan ayıdır
Yüce Allah, mübarek ramazan ayını diğer aylarda bulunmayan
hayır ve bereketli birçok özellikle süslemiştir. Bu ay, müminler
için rahmet ve mağfiret ayıdır. Ramazan; evveli rahmet, ortası
mağfiret sonu da cehennem azabından azat olma ayıdır. Bu ay, şifa
ayıdır, hayır ayıdır. Bu ay, orucu, sahuru, iftarı, teravihi, dolan
camileri, dinlenen vaaz ve mukabeleleri ile bereket ayıdır, şefaat
ayıdır. Bu ay, öz ifadeyle Kur’an ve oruç ayıdır. Nitekim Ebu
Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte sevgili
Peygamberimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: “Kim, inanarak ve
mükâfatını Allah’tan bekleyerek ramazan orucunu tutarsa,
geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, İman, 28; Savm, 6; Müslim, Sıyam, 203;
Tirmizî, Savm, 1)
Bu ayın Allah katında büyük bir değeri olduğundan; insanları
doğru yola ileten, insana insanca yaşamayı, çalışmayı, ilerlemeyi
öğreten, insanı ahlaklı, faziletli dürüst bir hayata sevk eden
Kur’an-ı Kerim bu ayda indirilmiştir. Bu hususta yüce Allah şöyle
buyurmuştur: “Ramazan ayı öyle bir aydır ki, Kur’an-ı Kerim onda
indirilmiştir. (O Kur’an ki) insanlara hidayettir. Onda doğru yolun,
hak ile batılı ayırt eden hükümlerin nice açık delilleri vardır. O
hâlde içinizden kim o aya erişirse oruç tutsun. Kim hasta olur
yahut seferde bulunursa, o zaman tutamadığı günler sayısınca
başka günlerde oruç tutsun. Allah size kolaylık diler, size güçlük
istemez.” (Bakara, 185)
Kur’an-ı Kerim’de ifade edildiği gibi bu ay içerisinde bin aydan
daha hayırlı olan Kadir Gecesi bulunmaktadır. Dolayısıyla Kadir
Gecesinin dinî hayatımızda ayrı bir yeri ve önemi vardır. Yüce
Allah, bu gecenin öneminin nereden kaynaklandığını bizlere Kadir
suresinde şöyle açıklamaktadır: “Kadir Gecesi'nin ne olduğunu sen
nereden bileceksin?” Yüce Allah, bu soruyla bu gecenin önemini
vurguluyor. Sonra Kadir Gecesinin faziletini üç madde ile şöyle
açıklıyor:
Birincisi, Kur’an-ı Kerim bu gece inmeye başlamıştır.
İkincisi; “Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır.” Bin ay, yaklaşık
olarak 84 yıl eder. İşte bu gece yapılan ibadet, âdeta içinde Kadir
Gecesi olmayan seksen dört yıl ibadet etmek kadar sevaptır.
Üçüncüsü; “Melekler ve Ruh, o gece Rablerinin izniyle her iş
için iner de iner.” Bu ayette meleklerin ve Ruh’un Rablerinin
izniyle yeryüzüne inecekleri belirtilmektedir. Ayetteki Ruh’tan
kasıt, Cebrâil’dir. “Tan yeri ağarıncaya kadar o gece selamettir.”
Yani o gece melekler müminlere selam verirler. Çünkü melekler,
gecenin başından itibaren ta tan yeri ağarıncaya dek grup grup
inerler.
Mübarek gün ve gecelerin fert ve topluma kazandırdıkları
Dinimizde kutsal sayılan gün ve geceler, fert ve toplum
hayatında birçok hayıra vesile olmaktadır. Bunlardan bazılarını şu
şekilde zikredebiliriz:
Yapılan dua ve niyazların dalga dalga Allah’a ulaşmasına,
dökülen pişmanlık gözyaşlarının günahları silip yok etmesine
vesile olur.
Yıl boyunca bilerek veya bilmeyerek işlenen günahlardan
kurtulma ve arınmaya vesile olur.
Yapılan ibadetler, okunan Kur’an'lar ve getirilen salâvat-ı
şerifelerle sevaplarla bezenmeye vesile olur.
Geçmişin muhasebesini yaparak, geleceğe azim ve enerji dolu
bir şevkle atılmak için iyi bir imkândır.
İnsanlar arasında İslam kardeşliğinin yaşanmasına vesile olur.
Barış, hoşgörü, kardeşlik ortamının doğmasına, birlik ve
beraberliğimizin güçlenmesine, insani ve ahlakî erdemlerin
yeniden yeşermesine vesile olur.
Zenginlerin fakirleri hatırlamasına, onlara yardım ellerini
uzatmalarına, böylece insanlar arasında yardımlaşma ve
dayanışmanın artmasına vesile olur.
İnsan hayatında otokontrol sisteminin kurulmasına vesile olur.
Dünyevi meşguliyetlerden sıyrılıp yaratılış gayesini
düşünmemiz, gerek yaratanla gerekse yaratılanlarla olan
münasebetlerimizi değerlendirmemiz için son derece kıymetli
fırsatlardır.
Hayat su gibi akıp gitmektedir. Dün, hatası ve sevabı ile
geçmiştir. Geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Gelecek
günleri yaşayacağımıza dair bir garantimiz de yoktur. Bugünün
değerlendirilmesi ise bizim elimizdedir. Mübarek gün ve gecelerin
manevi ikliminden yararlanarak içinde bulunduğumuz zamanın
kıymetini bilip üzerimize düşen kulluk görevlerini hakkıyla yerine
getirmeye çalışmalıyız.
Bu mübarek gün ve geceler, kendimizi toparlamak,
sorgulamak, davranışlarımıza çeki düzen vermek için bulunmaz
fırsatlar sunmaktadır.
Bir kere daha, bu mübarek gün ve gecelerde geçmişimizin
muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı olmanın tedbirlerini
almalıyız.
Bütün okuyucularımızın üç aylarını ve Regaip Kandilini
kutluyor, hayırlara vesile olmasını yüce Mevla’dan niyaz
ediyorum.
1. REGAİB KANDİLİ
Yüce Allah’ın insanlara rahmetini ve nimetlerini çokça ihsan
ettiği belli vakitler, belli mevsimler vardır. Haftanın günleri
arasında Cuma; kameri aylardan olan Recep, Şaban ve Ramazan bu
türden feyiz ve bereketi bol zaman dilimlerindendir.
Allah’a şükürler olsun ki, İslam dinine gönülden bağlı Yüce
milletimizin “üç aylar” diyerek özel bir önem verdiği Recep, Şaban
ve Ramazan aylarının başlangıcına ulaşmış bulunuyoruz.
…… /…../……gününü …….gününe bağlayan gece, rahmet ve
mağfiret mevsimi olarak isimlendirilen üç aylara girdiğimizi
müjdeleyen Regaip Kandili’dir.
Üç aylar ve bu aylar içinde yer alan kandiller, dinî duyguların
yoğunluk kazandığı, merhamet, şefkat, yardımlaşma ve dayanışma
hislerinin doruk noktaya ulaştığı, hayır ve iyiliklerin arttığı bir
mevsimdir. Yaratılış gayemizi düşünmemiz, Yüce Yaratanla ve
çevremizle bağlarımızı yeniden gözden geçirmemiz ve günahlarla
kirlenmeye yüz tutmuş gönüllerimizi arındırmamız için son
derece değerli fırsatlardır.
Üç aylar dediğimiz mübarek aylar içinde kutlanan ilk kandil
de Recep Ayının ilk Cuma gecesi olan Reğaib Kandilidir.
Reğaib Kandili, Yüce Allah’ın af ve mağfiretinin istendiği,
umut, huzur ve ilahî müjdelerle dolu bir gecedir. Yine bu gece;
Miraç, Berat ve bin aydan hayırlı olan Kadir gecesinin
müjdecisidir.
Regaip gecesinin, içinde bulunduğu Recep ayı da, rahmeti,
bereketi ve mağfireti bol olan bir aydır. Sevgili Peygamberimiz bu
aylara girdiğimizde şöyle dua ederdi: "Allah'ım! Recep ve Şaban
aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan'a kavuştur"1.
Hayat su gibi akıp gitmektedir. Dün, hatası ve sevabı ile
geçmiştir. Geçen günleri geri getirmek mümkün değildir. Gelecek
günleri yaşayacağımıza dair hiçbir garantimiz de yoktur. Bugünün
değerlendirilmesi ise bizim elimizdedir. Mübarek gün ve gecelerin
manevi ikliminden yararlanarak içinde bulunduğumuz zamanın
kıymetini bilip, üzerimize düşen kulluk görevlerini hakkıyla yerine
1 Ahmet
b. Hanbel, Müsned, I, 259.
getirmeye çalışmalıyız. Bu mübarek gün ve geceler, kendimizi
toparlamak, sorgulamak, davranışlarımıza çeki düzen vermek için
bulunmaz fırsatlar sunmaktadır. Bir kere daha, bu mübarek gün
ve gecelerde geçmişimizin muhasebesini yapıp geleceğe hazırlıklı
olmanın tedbirlerini almalıyız.
Ahiretin tarlası olan dünya hayatını çok iyi değerlendirmeli,
fırsat elimizde iken Cenâb-ı Allah'a yönelip O'na karşı kulluk
görevlerimizi yerine getirmeliyiz. Kaybedecek zamanımız yoktur.
Hedefimize ulaşmak için zamanında gereken yükümlülüklerimizi
yerine getirmeli ve Yüce Rabbimize yönelerek dua ve niyazda
bulunmalıyız. Kur'an-ı Kerim'de "Öyleyse, bir işi bitirince diğerine
koyul. Ancak Rabbine yönel ve yalvar" 2 buyrulmuştur.
Yüce Allah'ı sevmek, O'na karşı kulluk görevini yapmamızı;
Hz. Peygamberi sevmek O'nun sünnetini yaşamamızı gerektirir.
Kur'an-ı Kerîm’in Allah kelâmı olduğuna inanmak, onun emirlerini
tutup yasaklarından sakınmamızı, Yüce Allah'ın verdiği nimetlere
şükretmemizi; ahiret için hazırlık yapmamızı ön görür. Geçen yıl
bizimle birlikte olan eş, dost, akraba ve arkadaşlarımızdan bu
geceye ulaşamayanlar var. Bu kandilin bizim için de son kandil
olabileceğini düşünmeli, görevlerimizi Yüce Allah'ın istediği
şekilde yerine getirmeye gayret göstermeliyiz.
İlahi rahmete fazlasıyla mazhar olan bu zaman diliminde,
gönül huzuru içerisinde yaratıcımıza, ailemize, çocuklarımıza,
milletimize ve tüm insanlığa karşı görev ve sorumluluklarımızın
olduğunu bir kez daha hatırlayalım, yanlış ve kusurlarımızdan
dönelim, elimizi ve gönlümüzü uzanabileceğimiz herkese açalım,
aramızdaki sevgi bağını, dayanışma ruhunu güçlendirelim, kırgın
gönülleri barıştıralım, ihtiraslarımızı dizginleyip küçük menfaat
çekişmelerinden uzak duralım, yüce Dinimiz'in bizden istediği
kardeşlik ve beraberliğimizin güçlenmesine, insanî ve ahlâkî
meziyetlerin yaygınlaşmasına gayret gösterelim. Yapılan duaların
kabul edildiği, günahların bağışlandığı ve manen yeni bir sayfanın
açıldığı bereketli zaman dilimlerini iyi değerlendirelim.
Bu duygu ve düşüncelerle Regaib Kandilinin aziz milletimizin
ve bütün İslâm aleminin birlik ve beraberliğine, insanlık aleminin
barış ve huzuruna vesile olmasını, insanlığın ortak huzurunu
tehdit eden terör ve şiddetin, savaş ve düşmanlığın yerini
2
İnşirâh, 7-8.
birbirimizi olanca farklılıklarımızla severek ve sayarak barış
içinde yaşama sorumluluğunun almasını Cenâb-ı Allah'tan niyaz
ediyorum. Kandiliniz mübarek olun.
2. İSRA VE MİRAC OLAYI
Sözlükte gece yürüyüşü anlamına gelen “isrâ”, Hz. Peygamber
(s.a.s)’in bir gece Cebrail tarafından Mekke’deki Mescid-i
Haram'dan Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya götürülmesi; sözlükte
merdiven, yukarı çıkmak ve yükselmek anlamına gelen “mirac”
ise Hz. Peygamberin Mescid-i Aksa’dan semalara yükselmesi ve
Allah’a mülâki olması demektir.
İsrâ ve mirac olayı yüce Allah'ın sevgili peygamberine bir
mükâfatı, büyük bir ihsanı, eşsiz bir armağanı ve ilâhi bir
mucizedir.
Miladî 610 tarihinde peygamberlik görevi verilen Hz.
Muhammed (s.a.s.), bütün gücüyle tevhit inancını yerleştirmeye ve
ilahî mesajı tebliğe çalıştı. Mekkeli müşrikler direniş gösterdiler,
atalarının putperest dinlerini terk etmek istemediler. Hz.
Peygambere ve Müslüman olanlara her türlü baskı ve eziyeti
yaptılar, onları dinlerinden döndürmeye, insanların Müslüman
olmalarına engel olmaya çalıştılar. Bu konuda o kadar ileri gittiler
ki bazı kimsesiz Müslümanlara işkence yaptılar, Müslümanlara üç
yıl süren boykot uyguladılar, Müslümanlar açlık ve sıkıntı çekti.
Peygamberimiz her şeye rağmen görevini yapmaya devam etti.
İslam’ı tebliğ etmek için Mekke dışına çıktı, Taif’e gitti, onları
İslam’a davet etti. Taifliler davete icabet etmedikleri gibi
Peygamberimizi taşlattılar. Peygamberimizin ayakları kan revan
içinde kaldı. Peygamberimizin bütün bu sıkıntılara karşı en büyük
destekçisi amcası Ebu Talib ve can yoldaşı güzide eşi Hz. Hatice
vefat etti. Peygamberimiz çok üzüldü. İşte böyle sıkıntılı günlerin
akabinde hicretten bir buçuk yıl önce Recep ayının 27. gecesinde
isra ve mirac olayı gerçekleşti. Yüce Allah sevgili kulunu teselli
etti, üzüntüsünü dindirdi.
İsrâ mucizesi, İsrâ suresinin birinci ayetiyle açık seçik
bildirilmekte, mirac olayına ise Necm suresi 10–18. Ayetlerinde
işaret edilmektedir:
ُ‫ار ْكنَا َح ْولَه‬
ُ
َ ‫صا الَّذ۪ ي َب‬
َ ‫ي اَس ْٰرى ِب َع ْبدِه۪ َلي اًْل ِمنَ ْال َمس ِْج ِد ْال َح َر ِام اِلَى ْال َمس ِْج ِد ْاْلَ ْق‬
ٓ ۪‫س ْب َحانَ الَّذ‬
ۜ
ٰ
ْ
‫ير‬
ُ ‫ِلنُ ِريَهُ ِم ْن ايَاتِنَا ۜ اِنَّهُ ه َُو الس َّ۪مي ُع ال َب ۪ص‬
“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu
(Muhammed’i) gecenin bir kısmında Mescid-i Haram’dan
çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın
şanı yücedir. Hiç şüphesiz o, hakkıyla işitendir, hakkıyla
görendir.3
ُ‫ارونَهُ َع ٰلى َما يَ ٰرى• َولَقَدْ َر ٰاه‬
ُ ‫ب ْالفُ َؤادُ َما َر ٰاى • اَفَت ُ َم‬
َ َ‫فَا َ ْو ٰح ٓى ا ِٰلى َع ْبدِه۪ َما ٓ ا َ ْو ٰح ۜى • َما َكذ‬
َ ‫السد َْرةَ َما يَ ْغ ٰش ۙى • َما زَ ا‬
َ ِ ‫ن َْزلَةا ا ُ ْخ ٰر ۙى • ِع ْندَ ِسد َْرةِ ْال ُم ْنتَهٰ ى • ِع ْندَهَا َجنَّةُ ْال َما ْ ٰو ۜى • اِذْ َي ْغشَى‬
َ ‫ص ُر َو َما‬
‫ت َر ِب ِه ْال ُكب ْٰرى‬
ِ ‫ط ٰغى • لَقَدْ َر ٰاى ِم ْن ٰا َيا‬
َ َ‫ْالب‬
“Allah kuluna vahyedeceğini vahyetti. Kalp, (gözün) gördüğünü
yalanlamadı. (Ey Müşrikler! Şimdi siz Peygamberin) gördüğü şey
hakkında onunla tartışıyor musunuz? Andolsun ki, o, Cebrail’i bir
başka inişte daha (aslî şekliyle) Sidretü’l Müntehâ’nın yanında
görmüştü. Me’va cenneti de Sidre’nin yanındadır. O zaman Sidre’yi
kaplayan kaplamıştı. Göz (gördüğünden) şaşmadı ve (onu) aşmadı.
Andolsun, o, Rabbinin en büyük alametlerinden bir kısmını
gördü.”4
İsra ve mirac olayının detayı hadislerde geçmektedir.
Hadislere göre isrâ ve mirac olayı şöyle gerçekleşmiştir:
Bir gece Hz. Peygamber Kâbe’de Hatim denilen yerde veya
amcası Ebu Talib’in kızı Ümmühânî’nin evinde uyku ile uyanıklık
arası bir durumda iken Cebrail gelir, göğsünü açar, zemzemle
yıkar, göğsünü iman ve hikmetle doldurur ve kapatır. Burak5 adlı
bir binite bindirir, Kudüs’teki Beyt-i Makdis’e yani Mescid-i
Aksa’ya götürür. Hz. Peygamber burada iki rekât namaz kılar.
Cebrail kendisine biri süt diğeri şarap dolu iki kap getirir. Hz.
Peygamber sütü seçer. Cebrail, fıtratı seçtin der.
Cebrail, Hz. Peygamberi “mirac” (göğe yükselme vasıtası) ile
Mescid-i Aksâ’dan semalara çıkarır. Birinci semada Âdem,6 ikinci
semada İsa ve Yahya, üçüncü semada Yusuf, dördürncü semada
İdris, beşinci semada Harun ve altıncı semada Musa ile görüşür
ve selamlaşır, peygamberler kendisine hayır dua ederler. Her gün
İsra, 17/1.
Necm, 53/8–10.
5
Burak, eşekten büyük, katırdan küçük, her adımını ufkun sonun atabilen beyaz renkli bir canlıdır.
(Müslim, İman, 259)
6
Âdemin sağında cennetliklerin ruhları, solunda cehennemliklerin ruhları vardır. Âdem (a.s), sağıda
bakınca güler, soluna bakınca ağlar. (Müslim, İman, 263),
3
4
70 bin meleğin ibadet ettiği Beytü’l-Ma’mur’un bulunduğu 7.
semada Hz. İbrahim ile buluşur. Hz. İbrahim kendisini selamlar ve
hayır dua eder. Sonra Sidretü’l-Münteha (hudut ağacı) denilen
yere ulaşırlar. Burada Hz. Peygambere evrenin sırları, varlığın
kaderiyle ilgili hükümlerin tespiti için görevli meleklerin
çalışmaları gösterilir.7
Cebrail buradan ileri geçemeyeceğini bildirir ve Sidretü’lMünteha’da kalır. Cebrail, ُ‫“ لو دَنَ ْوتُ ا َ ْن ِملَةا ْلُحْ ِرقت‬Bir parmak ucu daha
öteye yaklaşmış olsaydım yakılırdım” demiştir.
Hz. Peygamber tek başına Refref adlı binekle yükselişini
sürdürür. Sonunda Yüce Allah’a mülaki olur.8
Hz. Peygamber,
َّ ‫صلَ َواتُ َوٱل‬
ُ‫طيِبَات‬
َّ ‫أَلتَّ ِحيَّاتُ ِ هّلِلِ َوٱل‬
“Her türlü sözel, bedensel ve mâlî ibâdetler, dualar, güzellikler
ve iyilikler Allâh'a mahsustur” diye Allah’a tazim eder.
Yüce Allah,
‫ى َو َرحْ َمةُ ه‬
ُ‫اّلِلِ َوبَ َركَاتُه‬
َّ ‫أَل‬
ُّ ِ‫سًلَ ُم َعلَيْكَ اَيُّ َها ٱلنَّب‬
“Ey Peygamber! Selâm, Allah’ın rahmeti ve bereketi senin
üzerine olsun” karşılığını verir.
Hz. Peygamber,
‫سًلَ ُم َعلَ ْينَا َو َع ٰلى ِعبَا ِد ه‬
َ‫صا ِل ِحين‬
َّ ‫أَل‬
َّ ‫اّلِلِ ٱل‬
“Selâm bizlere ve Allah’ın sâlih kullarına olsun” diye mukabele
eder.
Cebrail ve melekler,
‫اَ ْش َهدُ ا َ ْن ْلَ ا ِٰلهَ اِْلَّ ه‬
ُ‫سولُه‬
ُ ‫اّلِلُ َوا َ ْش َهد ُ ا َ َّن ُم َح َّمداا َع ْبدُهُ َو َر‬
“Ben tanıklık ederim ki, Allah’tan başka hiçbir ilâh yoktur. Ve
yine tanıklık ederim ki Hazret-i Muhammed Allah’ın kulu ve
Resulüdür" derler.
Biz bu “tahıyyat” duasını miracımız olan namazımızda
okuyoruz.9
Peygamberimize miracta üç şey verilmiştir:
1. Beş vakit namaz farz kılınmıştır.10
Müslim, İman, 263.
Müslim, İman, 259; bk, Miras, II, 275; Yazır, VII, 4572–4580.
9
Ebû Dâvûd, Salât, 182, I, 591.
7
8
Beş vakit namaz farz kılınmadan önce de Peygamberimiz ve
Müslümanlar namaz kılıyorlardı. İlk vahyin peşinden Cebrail
Peygamberimize abdest ve namazı öğretmiştir. Peygamberimiz ilk
kıldığı namaz, Cebrail’in imamlık yaptığı sabah namazıdır.11
2. Bakara suresinin son ayetleri verilmiştir.
3. Allah’a ortak koşmayanların affedileceği ve cennete
girecekleri bildirilmiştir.12
Mirac esnasında Hz. Peygambere cennet, cehennem ve
buralardaki insanların durumları gösterilir ve birçok olaya muttali
olur.13
Hz. Peygamber (s.a.s.), Refref adlı binit ile Sidretü'lMünteha'ya çıkartılır ve buradan aynı binitle Kudüs'e döndürülür.
Dönüşte kendisini peygamberler karşılar ve onu kendilerine imam
yaparak arkasında namaz kılarlar. Kudüs’ten Burak adlı binit ile
Mekke'ye döndürülür.
Mescid-i Aksa, Mescid-i Haram’dan yaya yürüyüşle bir aylık
mesafededir, Hz. Musa ve Hz. İsa dâhil pek çok peygamberin
uğradığı ve yeryüzünde yapılan ikinci mescittir. Mescid-i Aksa’nın
içinde bulunduğu Kudüs ve çevresi dinî merkez olması ile
bereketlendirildiği gibi nehirler ve verimli bahçelerle de
bereketlendirilmiştir.14
Hz. Peygamber (s.a.s) ertesi günü isrâ ve mirac olayını
Mekkelilere anlatır. Olayı duyan müşrikler Hz. Peygamber (s.a.s)'i
suçlamaya, onu alaya almaya başlarlar. Elli yıldır aralarında
yaşadığı ve güvenilir niteliğini verdikleri Hz. Muhammed’i
yalanlarlar, bizim kervanlarımız Mekke’den Şam’a bir ayda gider
ve bir ayda geri döner, Muhammed bir gecede Kudüs’e gidip geri
nasıl geri dönebilir? Bu apaçık bir yalandır” derler. Hz.
Peygamberin daha önce Mescid-i Aksa’yı hiç görmediğini
bildikleri için orayı bilenler “Beyt-i Makdis’i bize tarif et” derler.15
Müşrikler Hz. Peygambere kaç kapısı, kaç penceresi var diye
sorarlar, Hz. Peygamber, Beyt-i Makdis’i incelememiş, kapı ve
pencerelerini saymamıştır. Müşriklerin soruları karşısında çok
Buhârî, Salât, 1; Müslim, İman, 259, 262, 263.
Ahmet Naim, II, 279.
12
Ahmed, I, 422; Müslim, İman, 279; Miras, II, 261–275.
13
Müslim, İman, 263.
14
Miras, X, 56–57.
15
Miras, II, 266.
10
11
sıkıntıya düşer ancak Allah Mescid-Aksa’yı gözünün önüne getirir
ve onların sorularını mescide bakarak cevaplandırır.
Şaşkına dönen müşrikler Hz. Ebu Bekir’e giderler. Muhammed
bir gecede Kudüs’e gidip geldiğini söylüyor, ne dersin derler. Hz.
Ebu Bekir, Muhammed ne diyorsa doğrudur, ben bundan daha
ötesinde söylediklerini, ona meleğin Allah’tan haber getirdiğine de
inanıyorum, der.16
Müşrikler yine tatmin olmazlar, Peygamberimize, “Hadi
bakalım bize kervandan haber ver, bu bizce daha önemlidir”
derler. Peygamberimiz,”Evet, filanların kervanına yolda rastladım,
Revha denilen mevkide idi. Bir deve kaybetmişler, onu arıyorlardı.
Yüklerinde bir su kadehi vardı, o kadehteki suyu içtim, gelince
sorun bakalım kadehte su kalmış mı” der. Müşrikler
kervandakilerin sayılarını, yüklerini ve durumlarını sorarlar.
Peygamberimize kervan gösterilir ve müşriklerin sorularının
hepsini cevaplar, “falan, filan kervanın önündedir, filan günü
güneşin doğumu ile birlikte Mekke’ye ulaşırlar” der. Müşrikler
işaret edilen günü dört gözle beklerler. Bildirilen vakitte kervan
gelir, yine de Hz. Peygamberi tasdik edip iman etmezler ve "Bu
apaçık bir büyüdür" derler.17
İsra ve miracın ruh ile rüyada vuku bulunduğunu söyleyenler
olmuş18 ise de konu ile ilgili hadislere dayanarak hadis, tefsir, fıkıh
ve kelam âlimlerinin büyük çoğunluğu isra ve miracın ruh ve
beden ile uyanık bir halde iken bir seferde gerçekleştiğini ifade
etmişlerdir.19 İsra ve mirac uyku halinde gerçekleşmiş olsaydı
(Yüce Allah) ayette ‫" عبده‬kulunu" demez, bunun yerine: "kulunun
ruhunu" derdi. Ayrıca Yüce Allah "Göz kaymadı ve (sınırı)
aşmadı"20 buyurmaktadır. Üstelik eğer olay uyku halinde
gerçekleşmiş olsaydı bir mucize olmazdı. Çünkü böyle bir şeyi
kâfirler inkâr etmez ve yalanlamazlardı. Çünkü bu tür olayların
rüyada gerçekleşmesi yadırganmaz ve inkâr edilmezdi.
Ayette geçen “sübhân” kelimesi olayın azametini ifade eder.
16
Miras, X, 59–60.
Neml, 27/13; Saff, 61/6; Yazır, V, 3146
18
bk. DİA, XXX, 133.
19
Miras, X, 58; DİA, XXX, 133.
20
Necm, 53/17.
17
Mirac’da Hz. Peygamberin Allah’ı gördüğünü söyleyenler
olmuş ise de ayet ve hadislere göre bu dünyada Allah’ı görmek
mümkün değildir. Şu ayetler bunun açık delilidir:
‫ير‬
ُ ‫يف ْالخ َ۪ب‬
ُ ُۘ ‫ص‬
ُ ‫ار َوه َُو اللَّ ۪ط‬
َ َۚ ‫ص‬
َ ‫ار َوه َُو يُد ِْركُ ْاْلَ ْب‬
َ ‫َْل تُد ِْر ُكهُ ْاْلَ ْب‬
“Gözler onu idrak edemez ama o, gözleri idrak eder.” O (idrak
ötesi olup) en gizli şeyleri bilendir, (her şeyden) hakkıyla haberdar
olandır.”21
‫س ا‬
‫َو َما َكانَ ِلبَش ٍَر ا َ ْن يُك َِل َمهُ ه‬
۪‫ي ِب ِاذْنِه‬
ِ ‫وْل فَي‬
ُ ‫ب ا َ ْو ي ُْر ِس َل َر‬
ٍ ‫ئ ِح َجا‬
ِ ٓ‫اّلِلُ ا َِّْل َوحْ ياا ا َ ْو ِم ْن َو َرا‬
َ ‫ُوح‬
ۜ
ٓ
َّ
‫ي َح ۪كيم‬
َ َ‫َما ي‬
ٌّ ‫شا ُء اِنهُ َع ِل‬
“Allah bir insanla ancak vahiy yolu ile yahut perde arkasından
konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder.
Şüphesiz o yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.”22
Sahabeden Ebu Zer el-Ğıfârî, Hz. Peygambere, “Rabbini gördün
mü?” diye sormuş, Hz. Peygamber de “O bir nurdur, O’nu nasıl
görebilirim?” cevabını vermiştir.23
Müminler Allah’ı cennette iken göreceklerdir.24
Sonuç olarak; isrâ ve mirac olayı 45 sahabi tarafından bize
nakledilmiştir, inkârı mümkün olmayan ilahî bir mucizedir. Hz.
Peygamberin isrâ ve mirac gecesinde karşılaştığı olaylar, gördüğü
ayetler ve kendisine karşı yapılan muamele onun Allah katında ne
büyük bir değere sahip olduğunu ortaya koyar.
Her şeyi maddî âlemin kanunlarına göre izah etmeğe kalkışan
ve yüce Yaratıcı'nın üstün gücünü anlayamayan bir kısım insanlar
isra ve mirac olayını kavramakta güçlük çekebilirler. İlâhi gücün
ve peygamberlik mertebesinin ne demek olduğunu biraz idrak
edebilenler bu olayda bir gariplik görmezler. İnsanoğlunun sahip
olduğu güç sınırlıdır, ama insanoğlu için zor veya imkânsız
görünen şeylerin hepsi ilâhi gücün önünde eşittir. Hepsi aynı
kolaylıkla gerçekleştirilir.
İmanı, ibadeti ve ahlakıyla yücelmesi, İslâm'ın güzelliklerini
kendinde toplayabilmesi müminin miracıdır. Miracı yaşamak
isteyenlerin, önce kalplerini imanla doldurmaları, Kur’ân’ın
aydınlık yoluna girmeleri, Hz. Peygamberi kendilerine rehber
edinmeleri gerekir.
En’âm, 6/103.
Şura, 42/51.
23
Müslim, İman, 291–292.
24
Kıyâme, 75/23.
21
22
İsra ve miracı iyi anlayan müminler, İslam’ın ilkelerini
uygulamaya, dünya ve ahireti kazanmaya çalışır, beş vakit
namazını kılar. Çünkü namaz müminin miracıdır. Hayatlarında
miracı gerçekleştirebilenler, iman kardeşliğinin getirdiği
sorumluluğun farkında olurlar ve ona göre hareket ederler.
10.08.2007
2. BERAT KANDİLİ
Mekânlar içerisinde Ka’be, Arafat ve camiler gibi değerli
mekânlar bulunduğu gibi zamanlar içerisinde de mübarek ay, gün
ve geceler vardır. Üç aylar diye bilinen, Recep, Şaban ve Ramazan
ayları; Recep ayının ilk gecesi olan Regaip gecesi, yine Recep
ayının 27. gecesi olan Miraç gecesi, Şaban ayının 15. gecesi olan
Berat gecesi, Ramazan ayının 27. gecesi olan Kadir gecesi, Cuma
ve bayram günleri daha değerli ve kıymetli zaman dilimleridir.
Recep, Şaban ve Ramazan aylarının, Regaip, Miraç, Berat ve
Kadir gecelerinin, cuma günlerinin, Ramazan ve Kurban
bayramlarının mübarek olarak nitelenmesi, bu zaman
dilimlerinde amellere bolca sevap verilmesine, af ve mağfiretin,
nimet ve rahmetin çokluğu, bu zaman dilimlerinde yapılan dua,
hayır ve ibadetlerin bereket ve verimliliği sebebiyledir. Bu itibarla
Müslümanlar, mübarek gün ve gecelerde; Allah’a yönelir, çeşitli
ibadetlerle meşgul olur, hayır ve hasenat yapar, dua, tövbe ve
istiğfar ile günahlarının bağışlanmasını niyaz ederler. Çünkü bu
mübarek ay, gün ve geceler; rahmet dalgalarının başladığı, manevî
huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmet ve mağfiretin
coştuğu zaman dilimleridir.
Üç aylar, imandan gelen bir heyecanla ibadet hayatımızın daha
canlı tutulduğu, Müslümanların kendilerine çeki düzen verdikleri,
hızla akıp giden zamanın farkına varıp nefis muhasebesi yaptıkları
aylardır.
“Recep, Allah’ın ayıdır. Şaban, benim ayımdır. Ramazan,
ümmetimin ayıdır” buyuran Peygamberimi (s.a.s.) bu aylarda
daha çok ibadet etmiş,
“Allah’ım! Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek kıl,
bizi Ramazan ayına kavuştur” diye dua etmiştir.25
Mübarek, gün, gece ve ayların varlığı bize zamanın hızla
geçtiğini, geçen zamanların geri gelmediğini, kalan zamanlarımızı
çok iyi değerlendirmemiz gerektiğini hatırlatmakta, bir uyarı ve
kendimizi sorgulamamıza vesile olmaktadır.
Kur’ân ve sünnetten öğreniyoruz ki biz bu dünyada bütün
yaptıklarımızdan, bütün sözlerimiz ve davranışlarımızdan, sahip
olduğumuz bütün nimetlerimizden ahirette sorgulanacağız.
“Yaptıklarınızdan (ahirette) mutlaka sorguya çekileceksiniz.”26
“Sonra o gün nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz”27
ayetleri bunun delilidir.
BERAT GECESİ
Şaban ayının gecesi berat gecesidir. “Berat” kelimesi sözlükte;
günah, suç, borç ve cezadan kurtulma anlamına gelir.
Bu gecenin dört adı vardır: "Mübarek gece", "Beraet gecesi",
"Sakk (belge, senet) gecesi" ve "Rahmet gecesi"
Duhan Suresinin 2-4. ayetlerinin Berat Gecesinden bahsettiği
bildirilmektedir.
"O apaçık kitaba and olsun ki, biz onu gerçekten mübarek bir
gecede indirdik. Çünkü biz onunla insanları uyarmaktayız. Bütün
hikmetli işler o gecede tefrik olunur."28
Bu ayetler hakkında üç görüş vardır.
1. Müfessirlerin çoğunluğuna göre, bu mübarek gece Kadir
Gecesidir.29
2. Bir grup âlime göre Berat Gecesidir.30
Kur'ân'ın bu gecede indirilmesi meselesi şu şekilde
açıklanmıştır: Berat gecesi, Kuran-ı Kerimin Levh-i Mahfuzdan
dünya semasına toptan indirilmiş (inzal) Kadir gecesinde ise
Ahmed, I, 259; ‫شعبان و بلغنا الى رمضان‬
Nahl, 16/93; َ‫ع َّما ُك ْنت ُ ْم ت َ ْع َملُون‬
َ ‫َولَتُسْـَٔلُ َّن‬
27
Tekâsür, 102/8; ‫يم‬
ِ ‫ع ِن النَّ ۪ع‬
َ ‫ث ُ َّم لَتُسْـَٔلُ َّن َي ْو َمئِ ٍذ‬
25
‫اللهم بارك لنا في رحب و‬
26
‫ار َك ٍة اِنَّا ُكنَّا ُم ْنذ ِ۪رينَ ف۪ ي َها يُ ْف َرقُ ُك ُّل ا َ ْم ٍر َح ۪ك ۜ ٍيم‬
ِ ‫َو ْال ِكت َا‬
َ َ‫ين اِنَّا ٓ اَ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ٍة ُمب‬
ِ ‫ب ْال ُم ۪ب‬
Taberî, XIII, 107.
30
Taberî, XIII, 108.
28
29
Peygamberimize ilk kez ve parça parça indirilmeye
başlanmıştır.(tenzil)
3. Hikmetli işlerin ayırımına Berat Gecesinde başlar, bu işlem
Kadir Gecesine kadar devam eder.
İbni Abbas'tan rivayet edildiğine göre, hikmetli işlerin
birbirinden ayırt edilmesi şu şekilde cereyan eder:
Bu seneden gelecek seneye kadar meydana gelecek olayların
hepsi ayrı ayrı melekler tarafından defterlere yazılır. Rızıklar,
eceller, zenginlik, fakirlik, ölümler, doğumlar hep bu esnada
kaydedilir. O yılki hacıların sayısı bile bu devrede takdir olunur.
Herkesin ve her-şeyin o sene içindeki mukadderatı kaydedilir.
—Rızıkla alakalı defterler Mikail’e verilir.
—Savaşlarla ilgili defterler Cebrail’e verilir.
—Ameller ile ilgili defterler İsrafil'e verilir.
—Ölüm ve musibetlerle ilgili defter de Azrail’e verilir.
Bu defterlerin düzenlenmesi Berat Gecesinde başlar, Kadir
Gecesinde tamamlanarak her defter sahibine teslim edilir.31
Her hikmetli işin ayırt edilmesi yukarıdaki ihtilafa göre kadir
gecesinde veya Berat gecesinde vuku bulur.32
BERAT GECESİNİN ÖZELLİKLERİ
1. Bütün hikmetli işler bu gece ayrıma başlanır.
2. Bu gecede yapılacak ibadetlere diğer vakitlere nispetle daha
çok sevap verilir.
3. İlâhi rahmetin bütün âlemi kuşatır.
4. Allah'ın af ve bağışı coşar.
5. Bu gece Peygamberimize tam bir şefaat yetkisi verilmiştir.
Bir rivayette bildirildiğine göre Resulüllah (s.a.s.) Şaban ayının
13. gecesi ümmeti hakkında şefaat niyaz etti, üçte biri verildi. 14.
gecesi niyaz etti üçte ikisi verildi. 15. gecesi niyaz etti, hepsi
verildi. Ancak Allah'tan devenin kaçması gibi kaçanlar başka”33
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde Berat Gecesinin
feyiz ve bereketini şöyle bildirmektedir:
31
Mehmet Vehbi, XIII, 5251.
Taberî, XIII, 108-109.
33
Yazır, V, 4295.
32
-Hz. Ali anlatıyor: Hz. Peygamber şöyle buyurdu: Şaban ayının
yarısı gecesi olduğu zaman gecesinde namaz kılın, gündüzünde
oruç tutun. Çünkü Allah, güneş batınca dünya semasına tecelli
eder ve şöyle buyururu: “Af dileyen yok mu affedeyim? Rızık
isteyen yok mu, ona rızık vereyim, hastalığından şifa isteyen yok
mu ona şifa vereyim. Yok mu şunu isteyen yok mu bunu isteyen”
der. Bu durum sabaha kadar devam eder.”34
Peygamberimiz Berat kandilinin gündüzü oruç, gecesini
ibadetle geçirmenin, tövbe ve istiğfarda bulunmanın gerekçesini
şöyle açıklamıştır:
“Allah Şaban ayının yarasında geceleyin dünyası semasına
tecelli eder Kelp kabilesinin koyun sürüsündeki kıllarını
sayısından dana çok kimselerin günahlarını bağışlar”35
Bu mübarek gecede nefis muhasebesi yapmak, işlerimizi,
amellerimizi, davranışlarımızı gözden geçirmek, gelecek için iyi
planlar kurmak için iyi bir fırsattır. Onun için bu mübarek gecede
kendimiz, eşimiz, çocuklarımız, anne-babamız ve milletimiz için
dua edelim. Yapılan duaları yüce Allah kabul edecektir. Kur’ân’da
yüce Rabbimiz,
“Bana dua edin duanıza icabet edeyim.”36
“(Ey Peygamberim!) Kullarım, beni senden sorarlarsa (bilsinler
ki) gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince dua
edenin duasına cevap veririm. O halde doğru yolu bulmaları için
benim davetime uysunlar, bana iman etsinler”37 buyurmaktadır.
BU GECE AF DIŞI KALANLAR
Peygamber Efendimiz bu gecede af dışı kalanları şu hadisleri
ile bildirmektedir:
34
İbn Mâce, İkame, 191;
َّ ‫ص َلى‬
َّ ‫سول‬
،‫ع َل ْي ِه َوسلَّ ْم إذا كانت ليلة النصف من شعبان‬
ُ ‫ قال َر‬:َ‫عن علي بْن أبي طالب؛ َقال‬
َ ُ‫اّلِل‬
َ
َ ِ‫اّلِل‬
َّ ‫ فإن‬.‫فقوموا ليلها وصوموا نهارها‬
‫ أْل مِ ْن‬:‫ فيقول‬.‫اّلِل ينزل فيها لغروب الشمس إلى سماء الدنيا‬
‫ حتى يطلع الفجر‬،‫ُم ْست َ ْغ ِف ِر ِلي فَأ َ ْغ ِف ُر لَهُ! أ َ َْل من مسترزق فأرزقه! أْل مبتلى فأعافيه! أْل كذا أْل كذا‬
35
Tirmizî, Savm, 38; ‫كثر‬
‫ِصف من شَع َبانَ إلى سماءِ الدُّنيا‬
ُ
ُ ‫نز ُل لَيلَةَ الن‬
َ َ ‫فيغفر أل‬
ِ ‫اركَ وت َ َعالى َي‬
َ ‫ِإ َّن هللا ت َ َب‬
‫ب‬
َ ‫شعر‬
ٍ ‫غن َِم كَل‬
ِ ‫من عد ِد‬
36
Mümin, 40/60;
‫ي اَ ْست َِجبْ لَ ُك ۜ ْم‬
ٓ ۪‫َوقَا َل َربُّ ُك ُم ا ْدعُون‬
ۜ ‫ع ۪ني فَا ِ۪ني قَ ۪ر‬
‫ان فَ ْليَ ْست َ۪جيبُوا ل۪ ي‬
َ َ‫يب ا ُ ۪جيبُ دَع َْوة َ الدَّاعِ اِذَا د‬
َ ‫ساَلَكَ ِعبَاد۪ ي‬
َ ‫َواِذَا‬
ِۙ ‫ع‬
ْ
َّ
َ
ُ ‫َوليُؤْ مِ نُوا ۪بي لعَل ُه ْم يَ ْر‬
َ‫شدُون‬
37
Bakara, 2/186;
"Muhakkak ki, Allah Teâlâ Şaban ayının 15. gecesinde dünya
semasına rahmetiyle tecelli eder ve Benî Kelp Kabilesinin
koyunlarının kılları sayısınca insanları mağfiret eder."38
Hz. Aişe anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur: Cebrail
bana geldi ve şöyle dedi: Bu gece Şaban ayının yarısıdır. Allah bu
gece Kelp kabilesinin koyunlarının sayısı kadar Müslüman’ı
bağışlar. Ancak bu gece Allah;
—Müşrik yani Allah’a ortak koşan, riyakâr,
—Müşahin yani; Müslüman cemaatten ayrılan, bidat sahibi,
kindar ve düşman;
—Sıla-i rahmi terk eden, akrabalık bağlarını koparan,
—Kibirli, kendini beğenmiş,
—Anne-babasına zulmeden,
—Alkolik olan kimselere merhamet nazarıyla bakmaz."39
Abdullah ibn Ömer anlatıyor. Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
“Allah azze ve celle, Şaban ayının yarısında (berat gecesinde)
kullarının hallerine muttali olur ve kullarını bağışlar ancak
Müslüman cemaatten ayrılan, bidat sahibi, kindar ve düşman olan
kimse ile cana kıyan kimseyi bağışlamaz”40
"Allah Teâlâ Şaban ayının 15. gecesi tecelli eder ve anababasına asi olanlarla Allah'a ortak koşanlar dışında kalan bütün
kullarını bağışlar."41
Kin ve düşmanlık, kibir ve gurur, içki ve kumar, yalan ve iftira
ve benzeri günahların bu gece vesile edilerek terk edilmeye
azmedilmelidir. Günahlarına ısrar edenler Allah’ın affı, mağfireti
ve bu gecenin feyzinden mahrum kalırlar.42
BERAT GECESİ İBADETİ
38
İbni Mâce, İkame, 191
Münziri, II, 118; ‫قال أتاني‬
‫وروي عن عائشة رضي هللا عنها عن رسول هللا صلى هللا عليه وسلم أنه‬
‫جبريل عليه السًلم فقال هذه ليلة النصف من شعبان وهلل فيها عتقاء من النار بعدد شعور غنم كلب ْل ينظر هللا‬
‫فيها إلى مشرك وْل إلى مشاحن وْل إلى قاطع رحم وْل إلى مسبل وْل إلى عاق لوالديه وْل إلى مدمن خمر‬
40
Münziri, II, 119;
‫وعن عبد هللا بن عمر رضي هللا عنهما أن رسول هللا صلى هللا عليه وسلم قال يطلع هللا عز وجل إلى خلقه ليلة‬
‫النصف من شعبان فيغفر لعباده إْل اثنين مشاحن وقاتل نفس‬
39
41
42
İbni Mâce, İkametü's-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38.
Münzirî, II, 241.
Bu gece namaz, Kur'ân tilaveti, zikir, tesbih ve istiğfarla
geçirilebilmesi ve bu gece vesilesiyle muhtaçlara yardım ve
benzeri hayırlı amellere özel bir önem verilmesi müstehaptır.
Gündüzünde oruç tutulur. Peygamberimiz Ramazan ayından
sonra en çok Şaban ayında oruç tutmuştur:
Üsame b. Zeyd anlatıyor: Dedim ki ey Allah’ın Elçisi! Sizi aylar
içinde en çok Şaban ayında oruç tuttuğunuzu görüyorum, niçin
Şaban ayında bu kadar oruç tutuyorsunuz? Şöyle buyurdu: Şaban
Recep ve Ramazan arasında bir aydır. Birçok insan bu aydan gaflet
eder. Bu öyle bir aydır ki bu ayda insanın ameller, ibadetleri
âlemlerin Rabbine yükselir. Ben amelimin oruçlu iken
yükselmesinin isterim/severim.”43
Bazı yıllar, Şaban ayının çoğunu oruçla geçirmiş, bazı yıllar
daha az tutmuştur. Şaban ayanın tamamında oruç tutmadığı ve
tamamını oruçla geçirdiği ile ilgili rivayetler vardır.44
Bu geceye mahsus özel bir namaz yoktur. İmam Gazzalî’nin
İhyâü Ulûmi’d-Dîn adlı eserinde yüz rekâtlı bir namazdan söz
etmektedir. (I, 203) Zeynüddin el-Irakî ile İmam Nevevî bunun
aslının olmadığını söylemişlerdir.45
BERAT GECESİ DUASI
Hz. Aişe anlatıyor: Hz. Peygamber gece yarısı kalktı namaz
kıldı. Namazda secdeyi o kadar uzattı ki öldü zannettim. Hz.
Peygamberin bu durumunu görünce kalktım, yanına gittim,
parmağına dokundum, hareket ettirdi, (canlı olduğunu anlayıp)
döndüm, secdede şöyle dua ettiğini duydum:
"Allah’ım, azabından affına, gazabından rızana sığınırım,
Senden yine Sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten
acizim. Sen Kendini sena ettiğin gibi yücesin." Secdeden başını
kaldırıp namazını bitirdiği zaman bana şöyle dedi: Y Aişe! Sana
zulmettiğimi mi zannettin. Hayır, ey Allah’ın Elçisi! Dedim Fakat
secdenin uzun sürmesi sebebiyle öldüğünü zannettim. Şöyle
buyurdu: Bu gecenin hangi gece olduğunu biliyor musun? Allah ve
Peygamberi daha iyi bilir dedim. Bu gece Şaban ayının yarısıdır,
Münzirî, II, 116; ‫قلت يا رسول هللا لم أرك تصوم شهرا من الشهور ما تصوم من‬- :‫أسامة بن زيد قال‬
‫شعبان قال ذلك شهر يغفل الناس عنه بين رجب ورمضان وهو شهر ترفع فيه األعمال إلى رب العالمين فأحب‬
‫أن يرفع عملي وأنا صائم‬
44
Müslim, Savm, 175; Tirmizî, Zekât, 28; bk. Münzirî, II, 117–118.
45
DİA, V, 475.
43
berat gecesidir. Allah azze ve celle Şaban ayının yarısı olunca
kullarına haline muttali olur af isteyenleri affeder, merhamet
isteyenlere merhamet eder, kindar olanları bağışlamaz.”46
3. KADİR GECESİ
Kadir gecesi, Müslümanların coşku ile kutladığı kandil
gecelerinden biridir. Bu gece Kur’ân’ın Kadr suresinde
geçmektedir. “Kadr” kelimesi sözlükte; güç, kuvvet, hüküm,
takdir, şeref ve yücelik anlamlarına gelir.
1. KADİR GECESİNİN ZAMANI
Kadir suresinde kadir gecesinin zamanı açıkça bildirilmemekle
birlikte, bu gecenin Ramazan ayında olduğuna işaret edilmektedir.
Çünkü Kadir suresinin birinci ayetinde Kur’ân’ın kadir gecesinde
indirildiği, Bakara suresinin 185. ayetinde ise Kur’ân’ın Ramazan
ayında indirildiği açıkça bildirilmektedir. Dolayısıyla kadir
gecesinin Ramazan ayı içersinde olduğunda şüphe yoktur. Ancak
Ramazan ayının hangi gecesinin kadir gecesi olduğu Kur’ân’da
bildirilmemiştir. Kadir gecesinin Ramazan ayının son on veya yedi
günündeki tekli gecelerde aranmasını bildiren hadisler vardır.47
Örnek olarak şu hadisleri zikredebiliriz:
َ‫ضان‬
ِ ‫ت َ َح َّر ْوا لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر فِي ْال َع ْش ِر ْاْلَ َو‬
َ ‫اخ ِر ِم ْن َر َم‬
“Kadir gecesini ramazanın son onunda arayın.”48
َ‫ضان‬
ِ ‫ ِمنَ ْال َع ْش ِر ْاأل َ َو‬،‫تَ َح َّر ْوا لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر فِي ْال ِوتْ ِر‬
َ ‫اخ ِر ِم ْن َر َم‬
“Kadir gecesini Ramazan ayının son on gününün tek
gecelerinde arayın.”49
Münziri, II, 119, 120; ‫أن عائشة رضي هللا عنها قالت قام رسول هللا صلى هللا عليه وسلم من الليل‬
‫فصلى فأطال السجود حتى ظننت أنه قد قبض فلما رأيت ذلك قمت حتى حركت إبهامه فتحرك‬
‫فرجعت فسمعته يقول في سجوده اعةذ بعفوك من غقابك و اعوذ برضاك من سخطك و اعوذ بك‬
‫منك اليك ْل احصي ثناء عليك انت كما اثنيت على نفسك فلما رفع رأسه من السجود وفر َ من‬
‫صًلته قال يا عائشة أو يا حميراء أظننت أن النبي صلى هللا عليه وسلم قد خاس بك قلت ْل وهللا يا‬
‫رسول هللا ولكني ظننت أنك قبضت لطول سجودك فقال أتدرين أي ليلة هذه قلت هللا ورسوله أعلم قال‬
‫هذه ليلة النصف من شعبان إن هللا عز وجل يطلع على عباده في ليلة النصف من شعبان فيغفر‬
‫للمستغفرين ويرحم المسترحمين ويؤخر أهل الحقد كما هم‬
46
47
48
bk. Buharî, Fezailü Leyleti’l-kadr, 2–3; Müslim, Sıyam, 205–206; Hâkim, No: 1596, 1597, 1598, 3960.
Buharî, Fazlu Leyleti’l-Kadr, 4; Malik, İtikâf, 6. No:10.
İslam bilginleri, kadir gecesinin kesin olarak bildirilmemesini,
Müslümanların Ramazan ayının özellikle son günlerinin gecelerini
ibadetle ihya etmelerini teşvik amacına yönelik olduğunu
söylemişlerdir.50 Peygamberimiz (s.a.s.) de Ramazanın son onunu
itikâfla giçirmiştir.51
2. KADİR GECESİNİN DEĞERİ
Kadir gecesini değerli kılan beş özellik vardır.
a) Kur’ân, kadir gecesinde indirilmeğe başlanmıştır.
‫اِنَّا ٓ اَ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ِة ْالقَد َۚ ِْر‬
“Biz onu (Kur’ân’ı) kadir gecesinde indirdik.”52
Kur’ân’ın Ramazan ayında kadir gecesinde indirildiğinin
bildirilmesi genel olarak iki şekilde izah edilmiştir:
aa) Kur’ân, kadir gecesinde, bir defada Levh-İ Mahfuz’dan,
dünya semasına53 (Beytü’l-ızze’ye) indirilmiş, buradan da 23
senede Peygamberimize verilmiştir.
Kur’ân’ın Levh-ı Mahfuz’da olduğu Bürûc suresinin 21–22.
ayetlerinde açıkça bildirilmektedir:
ۙ ‫َب ْل ه َُو قُ ْر ٰان َم ۪ج‬
ٍ‫يد ف۪ ي لَ ْوحٍ َمحْ فُوظ‬
“Hayır, o (kitap, aslı) Levh-i mahfuz’dadır şanı yüce bir
Kur’ân’dır.”
Kur’ân’ın Beytü’l-ızze’ye toptan indirildiğini ve buradan
Peygamberimize peyderpey verildiğini Abdullah ibn Abbas haber
vermiştir.54 Konu ile ilgili hadisler şöyledir:
‫سنَةا‬
َّ ‫احدَةا إِلَى ال‬
ِ ‫س َم‬
ِ ‫أ ُ ْن ِز َل ْالقُ ْرآنُ ُج ْملَةا َو‬
َ َ‫اء الدُّ ْن َيا فِي لَ ْيلَ ِة ْالقَد ِْر ث ُ َّم أ ُ ْن ِز َل َب ْعدَ ٰذلِكَ ِب ِع ْش ِرين‬
“Kur’ân, kadir gecesinde yakın semaya toptan bir seferde
indirildi, sonra yirmi (küsur) senede Hz. Peygambere indirildi.”55
‫اء الدُّ ْنيَا فَ َج َع َل ِجب ِْري ُل َعلَ ْي ِه الس ًََّل ُم‬
ِ ‫ض َع فِي بَ ْي‬
ِ َ‫ص َل ْالقُ ْرآنُ ِمن‬
َّ ‫ت ْال ِع َّزةِ فِي ال‬
ِ ‫س َم‬
ِ ‫الذ ْك ِر فَ ُو‬
ِ ُ‫ف‬
‫سلَّ َم َوي َُر ِتلُهُ ت َْر ِتيًلا‬
‫صلَّى ه‬
َ ‫اّلِلُ َعلَ ْي ِه َو‬
َ ِ ‫يُ ْن ِزلُهُ َعلَى النَّ ِبي‬
Buharî, Fazlu Leyleti’l-Kadr, 4.
Özvarlı, M. Said, DİA, XXIV, 125.
Buharî, İtikâf, 1.
52
Kadir, 97/1.
53
Beytü’l-ızze’ye veya Beyt-i Ma’mur’a
54
bk. Taberî, XV, 30/258; Kurtubî, XX, 130..
55
Hâkim, Tefsir, 1, No: 2879; konu ilgili geniş bilgi için bk. Süyûtî, el-İtkân, I, 127-158.
49
50
51
“Kur’ân Zikr’den ayrıldı ve en yakın semada Beytü’l-ızze’ye
konuldu. Müteakiben Cibril, onu Hz. Peygambere indiriyor ve onu
Peygambere tertîl üzer okuyordu.”56
Süyûtî, el-İtkân fî Ulûmi’l-Kur’ân adlı eserinde en sahih ve en
meşhur görüşün bu olduğunu beyan etmiş ve Beyhakî, İbn Ebî
Hatim, İbn Ebî Şeybe, Taberânî ve Bezzâr’ın konu ile ilgili aynı
anlamı ifade rivâyetlerini zikretmiştir.57
bb) “Kadir gecesinde indirildi” demek, Kur'ân bu gece
indirilmeğe başlandı demektir. Kur’ân’ın tamamı zikredilmiş, bir
kısmı kastedilmiştir. Belagat ilminde buna “mecaz-i mürsel” denir.
Kur’ân’ın Hz. Peygambere bir kitap şeklinde indirilmeyip 23
yıllık zaman diliminde indirildiği ayetle sabittir:
‫احدَ َۚة ا ك َٰذلِكَ ِلنُثَبِتَ بِه۪ فُ َؤادَكَ َو َرتَّ ْلنَاهُ ت َْرت۪ ا‬
‫يًل‬
ِ ‫َوقَا َل الَّذ۪ ينَ َكفَ ُروا لَ ْو َْل نُ ِز َل َعلَ ْي ِه ْالقُ ْر ٰانُ ُج ْملَةا َو‬
‘İnkâr edenler, ‘Kur’ân ona bir defada toptan indirilmeliydi’
dediler. Biz Kur’ân’la senin kalbini pekiştirmek için onu böyle
kısım kısım indirdik ve onu ağır ağır okuduk.”58
Kur’ân’ın indirildiği geceye niçin kadir gecesi denildi? Kadir
gecesi denildi çünkü bu gecenin kadri, değeri ve şerefi çok
yücedir; bu gecede yapılan ibadet ve itaatlerin değeri ve sevabı
çok fazladır. Çünkü bu gecede değerli bir kitap, değerli bir Elçiye
indirilmiştir. Çünkü bu gecede değerli melekler yeryüzüne inerler,
bu gecede çok hayır, bereket, rahmet ve mağfiret vardır.
b) Kadir gecesi mübarek bir gecedir.
Dühan suresinde Kur’ân’ın mübarek bir gecede indirildiği
bildirilmektedir:
ٓ َ‫ار َك ٍة اِنَّا ُكنَّا ُم ْنذ ِ۪رين‬
ِ ‫حٰ م َو ْال ِكت َا‬
َ ‫ين اِنَّا ٓ ا َ ْنزَ ْلنَاهُ ف۪ ي لَ ْيلَ ٍة ُم َب‬
ِ ۙ ‫ب ْال ُم ۪ب‬
“Hâ Mîm. Apaçık olan Kitaba yemin olsun ki, biz onu
mübarek bir gecede indirdik. Şüphesiz biz, insanları
uyarmaktayız.”59
Kadir suresindeki ve Dühan suresindeki ayetleri birlikte ele
aldığımız zaman kadir gecesinin mübarek bir gece olduğunu
anlıyoruz. Niçin mübarek bir gece? Mübarek bir gecedir, çünkü
56
Hâkim, Tefsir, 2, No: 2881.
Süyûtî, el-İtkân, I, 129.
58
Furkan, 25/32.
59
Duhân, 44/1–3.
57
Allah’ın son mesajı bu gecede indirilmiştir. Mübarek gecedir,
çünkü bereketli, hayırlı, önemli ve kutsal bir gecedir.
c) Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.
‫ش ْه ۜ ٍر‬
َ ‫ف‬
ِ ‫“ لَ ْيلَةُ ْالقَد ِْر َخيْر ِم ْن ا َ ْل‬Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır.”60
Bin aya içinde geçen kadir geceleri bu sayıya dâhil değildir.
Bu, kadir gecesinin değerini ve önemini ifade eder. Tabiin
âlimlerinden Mücahit b. Cebr, hayırlı olan zaman değil, bu gecede
yapılan ameller, ibadetler ve işlenen sevaplar olduğunu
söylemiştir.61 Şu hadis-i şerif de bu gecede yapılan ibadetlerin
faziletli olduğunu ifade etmektedir:
‫اس قَ ْبلَهُ أ َ ْو َما شَا َء ه‬
‫صلَّى ه‬
‫سو َل ه‬
ُ‫اّلِلُ ِم ْن ذَلِكَ فَ َكأَنَّه‬
ُ ‫إِ َّن َر‬
ِ َّ‫ار الن‬
َ ُ‫اّلِل‬
َ ‫علَ ْي ِه َو‬
َ ‫ي أ َ ْع َم‬
َ ِ‫اّلِل‬
َ ‫سلَّ َم أ ُ ِر‬
ُ
ْ
َ ‫ار أ َّمتِ ِه أ َ ْن َْليَ ْبلُغُوا ِمنَ الَ َع َم ِل ِمثْ َل الَّذِي بَلَ َغ َغي ُْر ُه ْم فَأ َ ْع‬
‫طاهُ ه‬
‫در َخي اْرا‬
َ ‫ص َر أ َ ْع َم‬
َ ‫تَقَا‬
ِ َ‫اّلِلُ لَ ْيلَةَ الق‬
ْ
َ
ْ
‫ش ْه ٍر‬
َ ‫ف‬
ِ ‫ِمن أل‬
“Hz. Peygambere önceki ümmetlerin veya Allah’ın dilediği
insanların ömürleri gösterildi. Hz. Peygamber, önceki ümmetlerin
ömürlerinin uzun olması sebebiyle işledikleri amellere ümmetinin
ulaşamayacağını düşünerek ümmetinin ömrünü biraz kısa buldu.
Allah da ona kadir gecesini verdi ve bu geceyi bin aydan hayırlı
yaptı.”62
d) Önemli işler bu gece karara bağlanır.
Kadir gecesi; hüküm gecesidir. Çünkü yüce Allah gelecek bir yıl
içinde olup bitecekleri bu gece hükme bağlar ve görevli meleklere
teslim eder.63 Bu husus Dühan ve Kadir suresinde açıkça
bildirilmektedir:
‫ف۪ ي َها يُ ْف َر ُق ُك ُّل اَ ْم ٍر َح ۪ك ٍۜيم‬
“Her hikmetli iş o gecede ayırt edilir.”64
‫الرو ُح ف۪ ي َها بِ ِاذْ ِن َربِ ِه َۚ ْم ِم ْن ُك ِل اَ ْم ۙ ٍر‬
ُّ ‫تَن ََّز ُل ْال َم ٰ ٓلئِكَةُ َو‬
“Melekler ve Ruh / Cebrail o gecede, Rab’lerinin izniyle her
türlü iş için iner.”65
e) Kadir gecesi esenlik gecesidir
Bu husus ayette şöyle ifade edilmektedir:
60
Kadir, 97/3.
Taberî, XV, 30/259,
62
Malik, İtikâf, 6, No: 15; İbn Abdilberr, bu hadisin Malik’in Muvatta’dan başka hiçbir hadis kitabında
olmadığını söylemiştir.
63
Taberî, XX, 30/260; Kurtubî, XX, 130.
64
Dühan, 44/4.
65
Kadr, 97/4.
61
ْ ‫ِي َحتهى َم‬
‫طلَعِ ْالفَجْ ِر‬
َ
َ ‫س ًَل ٌ۠مۛ ه‬
“O gece, tan yerinin ağarmasına kadar bir esenliktir.”66
Melekler kadir gecesinin başından itibaren tan yeri ağarıncaya
kadar gruplar halinde inerek müminlere selam verirler. Bu durum
gecenin karanlığı çekilinceye kadar devam eder. Bu gece hayır ve
bereket gecesidir, şer ve kötülüklerden uzak bir gecedir.
Yeryüzüne inen melekler, ibadet eden kullarını selamlarlar ve
onlara hayır dua ederler.67 Meleklerin müminlere dua ettiği
Mümin suresinin 7–8. ayetlerinde açıkça bildirilmektedir.
Kadir gecesinde yüce Allah, rahman ismiyle tecelli eder, bu
tecelli en az bir yıl boyunca esenliğin devamını sağlar, düzeni ve
dengeyi korur. Bu sebeple Ramazan’ın son on gününe girildiğinde
Peygamber efendimiz dünyevî işlerden uzaklaşır, Mescidde itikâfa
çekilir, vaktini daha çok ibadet ve tefekkürle geçirirdi.68 Hz. Aişe
validemiz
َ َ‫شدَّ ِمئْزَ َرهُ َوأَحْ يَا لَ ْيلَهُ َوأَ ْيق‬
‫صلَّى ه‬
ُ‫ظ أَ ْهلَه‬
َ ‫سلَّ َم ِإذَا دَ َخ َل ْال َع ْش َر‬
َ ‫اّلِلُ َعلَ ْي ِه َو‬
َ ‫ي‬
ُّ ‫َكانَ النَّ ِب‬
“Hz. Peygamber (s.a.s.), Ramazanın onu girdiğinde dünyevi
işlerinden uzaklaşır, gecelerini ibadetle geçirir, (ibadet etmeleri
için) aile fertlerini de uyarırdı” demiştir.69
Dolayısıyla müminler de kadir gecesini ibadetle ve dualarla
ihya etmelidirler. Hz. Âişe validemiz, bu gecenin nasıl ihya
edileceğini Hz. Peygamber’e sormuş, o da,
‫ف َعنِي‬
ُ ‫قُو ِلي اَللَّ ُه َّم اِنَّكَ َعفُ ٌّو ت ُ ِحبُّ ْالعَ ْف َو فَ ْع‬
“Allah’ım! Sen affedicisin, affı seversin, beni affet!” şeklinde
dua etmesini tavsiye etmiştir.70 Bu itibarla bu gece Kur’ân
okumak, zikretmek, namaz kılmak ve dua etmek suretiyle ihya
edilmelidir. Özellikle camiye gidip vaaz dinleyen, yatsı ve teravih
namazını cemaatle kılan Müslüman bu gecenin sevabından
hissedar olur. Tabiîn âlimlerinden Sa’îd b Müseyyeb,
‫ش ِهدَ ْال ِعشَا َء ِم ْن لَ ْيلَ ِة الَقَد ِْر فَقَدْ اَ َخذَ ِب َح ِذ ِه ِم ْن َها‬
َ ‫َم ْن‬
“Kim kadir gecesini camide cemaatle kılarsa kadir gecesinden
nasip almış olur” demiştir.71
66
Kadr, 97/5.
Kurtubî, XV, 134.
68
Buhârî, İtikâf, 1; Müslim, İtikâf, 1-5.
69
Buharî, Fazlu Leyleti’l-kadr, 6.
70
Tirmizî, Deavât, 84; İbn Mâce, Duâ, 5
71
Malik, İtikaf, 6, NO; 16.
67
Süfyan es-Sevrî, kadir gecesinde Kur’ân okuyup dua ve istiğfar
etmenin daha faziletli olduğu söylemiştir.72
Peygamberimiz (s.a.s.);
‫ساباا َغفَ َر ه‬
‫اّلِلُ َما تَقَد ََّم ِم ْن ذَ ْن ِب ِه‬
َ ِ‫َم ْن يَقُ ْم لَ ْيلَةَ ْالقَد ِْر ِإي َماناا َواحْ ت‬
“Kim kadir gecesini inanarak ve sevabını umarak ihya ederse
Allah geçmiş günahlarını bağışlar” buyurmuş,73 kendisi de bu
geceyi ihya etmiştir.
Sonuç olarak kadir gecesi, Kur’ân’ın indirilmeğe başlandığı,
meleklerin yeryüzüne indiği, önemli işlerin karara bağlandığı, bin
aydan hayırlı olan mübarek bir gecedir. Bu geceyi inanarak ve
sevabını umarak ibadet, dua, zikir ve istiğfar ile geçiren müminin
günahlarını bağışlar.
72
73
Miras, Tecrid, VI, 317
Buharî, İman. 25; Savm, 6; Fazlu Leyleti’l-kadr, 2.
Download