Sinema ve Tiyatro

advertisement
Sinema hem bir sanat hem de bir kitle iletişim aracı. Sanat özelliğini kendine özgü bir
dili olmasından alıyor. Her sanatın olduğu gibi sinemanın da duygu ve düşünceleri
anlatmak için kullandığı araçlar var. Çerçeve içindeki görüntü, kurgu, kamera
hareketleri, ışıklandırma, ses, oyuncu ve dekor sinemanın anlatım araçları. Bu araçların
estetik bir bütünü oluşturmak için yaratıcı bir biçimde kullanılması sinemayı sanat
yapıyor. Sinema sanatçıları ilk yıllardan başlayarak sinemanın anlatım zenginliğini
keşfetmeye çalıştılar. Örneğin, Kuleşov’un deneyi, kurgunun anlam yaratmada bir
yöntem olduğu düşüncesinden doğmuştu. Kuleşov, hiçbir duygu ifadesi iletmeyen bir
erkek yüzünün yakın çekim görüntüsünü ve bir tabak çorbayı art arda ekleyip gösterir ve
seyirciye sorar: “Bundan ne anladınız?” Seyirci cevap verir: “Adamın aç olduğunu …”.
Bu ve benzer denemeler sinema sanatının anlam iletme gücünü keşfetmeye yardımcı
olmuştur.
Sinema aynı zamanda bir kitle iletişim aracıdır. Filmler haber vermedikleri, olayları
canlı yayınlamadıkları hâlde, sinemayı, kitlesel bir iletişim biçimi olarak
nitelendirmemizin başlıca nedenleri şunlardır:
– Seyircinin kolay tükettiği popüler filmler yığınlara ulaşır.
Pazarlama yöntemleri, kültürel yayılma gibi etkenleri göz ardı ederek düşünecek
olursak; filmlerin, insanları gerçek hayattan kopartıp kurmaca bir dünyanın
gerçekliğine inandırması; insanın yerel ve evrensel kaygılarını, çatışmalarını,
etkileyici biçimde anlatması bu filmleri yığınlarla buluşturan nedenlerdendir.
– Sinema, kitlelere ucuz bir eğlence sunar.
– Sinema, görüntü ve ses teknolojilerini kitlesel ortamlarda (salonlar, açık
alanlar vb.) iletileri gönderebilecek şekilde kullanır.
Hızla büyüyen bir örümcek ağı gibi tüm dünyayı saran teknolojiyle birlikte ortaya
çıkan “iletişimsizlik çağında” insani değerler unutulmaya başladı. İlk çağ filozoflarının
yaptığı gibi, yeniden, insanı aramanın zamanı geldi demektir.
Günümüzde, okul öncesi ve ilköğretim düzeyindeki çocukların psikiyatr veya
psikologa daha fazla ihtiyaç duyması ya da bu duruma zorlanması, kendini keşfeden,
“doğal insanın” da kökünün kazıldığını; mekanikleşen dünyada mekanikleşen yeni
insanın var olmaya başladığını göstermektedir.
Bütün bunlara karşıt olarak, insancıllığı hep temelinde tutan “tiyatro sanatı”
bireyciliğe ve mekanikleşmeye karşı savaşını sürdürmektedir.
Tiyatro sanatı ve tiyatro eğitimindeki “iletişim” sistemlerinin doğal insanı nasıl
ortaya çıkardığı ve evrensel boyuta ulaştırdığı şu şekilde açıklanabilir:
İletişim Nedir?
Genel olarak iletişim; iki sistem arasındaki alışveriştir. Teknik olarak da, kaynaktan
çıkan verinin alıcıya bir kanal yoluyla aktarılmasıdır.
İletişim Yöntemi Olarak Tiyatro:
Tiyatro yazarı, yönetmeni, oyuncusu vb. ile kendi içinde tek bir sistemdir.
Yazarın(kaynak) ürettiği düşünce(veri), yazı(kanal) olarak, yönetmenin(alıcı) eline
geçer. Yönetmen bu veriyi işler ve bu düşünce(veri), sözel olarak(kanal),
oyunculara(alıcı) aktarır.
Oyuncu(kanal) kendisine aktarılan bu düşünceyi(veri) işler, eylemsel olarak(kanal)
seyirciye(alıcı) aktarır.
O halde yukarıda belirtilen tanımlara göre, yazardan oyuncuya kadar olan iletişim iç
iletişim; yazardan seyirciye kadar olan ise dış iletişimdir.
Nasıl ki tiyatro sistemi kendi içinde bir iletişim gerçekleştirip bunu ana alıcı
konumundaki seyirciye aktardıysa, seyirci de, kendi ihtiyaçlarının farkına varıp, iç
iletişimini gerçekleştirir ve oyuna sistemsel olarak katılır
Sahne Üstünde İç İletişim:
Prova sürecinde daha çok sözel iletişim gerçekleşir. Fakat sahne üstündeyken, seyirci
karşısında gereksinimler sözel olarak aktarılamaz. Bu durumda, iç iletişimin
gerçekleşmesi için en büyük yardımcı devreye girer; sezgi…
Oyuncular, oyun boyunca birbirlerinin ne yapacağını sezer ve ona göre hareket eder.
Aynı zamanda teknik bir aksaklığı da sezebilir ve anında çözüm üretebilirler.
Sezgisel iletişim dışında sözel ya da fiziksel olarak da sahne üstünde iç iletişim
gerçekleşir. Ezberini unutan bir oyuncuya, sözel olarak iletilen bir veri, repliğini
hatırlatabilir. Aynı zamanda, seyirciye hissettirmeden yapılan bir göz kırpma ya da bir
aksesuarın, diğer oyuncuya karşı sert bir şekilde kullanılması oyuncular arasındaki iç
iletişime örnek olabilir.
Sistemsel İletişimin Sistem Dışına Etkileri:
- Oyuncu Açısından;
Sahne üstündeki iç iletişim oyunculara çok büyük bir iletişim becerisi kazandırmaktadır. Özellikle sahne
üzerinde kazanılan sezgisel iletişim, günlük hayatta, oyuncunun diğer insanlarla çok daha rahat iletişime
girmesini sağlamaktadır. Oyuncu karşısındaki kişinin durumlara göre ne tepkiler vereceğini çok iyi
bilmekte ve iletişimi yönlendiren kişi olmaktadır. Bu yüzden, oyuncular, iletişime girilmekten
hoşlanılan kişilerdir. İkna yetenekleri yüksektir ve karşılarındaki kişiye istedikleri zaman “evet”
dedirtebilirler.
- Seyirci Açısından;
Seyirci bir komediye gitmek istiyorsa kendisini gülmeye programlar, bu yüzden günlük yaşamdakine
göre daha fazla güler. Bunun tam tersi de geçerlidir. Seyircinin kendisini bir oyunu izlemeye
hazırlaması, onun, duygularını daha iyi kontrol edebilmesini sağlar. Duygularını kontrol edebilen bir
kişi diğer kişilerle iletişime girdiğinde daha rahattır, anlık tepkilerden uzaktır ve söyleyeceklerini önce
değerlendirir, sonra aktarır ve böylece iletişimi yönlendiren kişi olur.
Seyircinin bir trajedideki ana karakterle empati kurması da onun empati yeteneğini geliştirir; ki empati
sağlıklı iletişimin temelini oluşturmaktadır.
Yine trajedideki katharsis olayı da duygusal arınma sağlamakta ve seyircinin durgunlaşmasını, günlük
yaşam stresinden bir süreliğine uzaklaşmasını ve kendi iç iletişimini daha sağlıklı kurabilmesini
sağlamaktadır.
Evrensel İletişim:
Tiyatro sanatını icra edebilmek için, tiyatro sanatçısı kendini her anlamda donatmalı
ve entelektüel bir kişilik kazanmalıdır. Kendini tamamlamış olan sanatçı bilge kişidir
ve asal görevi çoğunlukta olan diğer insanları aydınlatmaktır. Bilge kişinin yaydığı
hayat ışığı, cinsiyet, mezhep, din, ve ırk ayrımı yapmaksızın bütün insanları ve
evrende var olan bütün canlıları aydınlatmalıdır.
Sanat evrenseldir. Doğru şekilde gerçekleştirilen bütün sanat türleri de evrensel
iletişime katkı sağlamaktadır.
Sanat olarak Sinema ve Tiyatro arasındaki farklar :
Sinema’da ; Oyun birden fazla kere oynanarak çekilebilir. Yani hatalar
yapılabilir; çünkü oyunu tekrar tekrar oynama imkanı vardır .İçine bir çok görsel
efekt veya oyun gereği ek ilaveler ile süslenebilir.TV karşısında ya da Sinema da
İzleyebilirsiniz.
TİYATRO:
Tiyatro‘da ise canlıdır. Hata olsa da olmasa da tek bir seferde sahnelenir ve
oynanır. Seyirci İle birebir karşı karşıyadır ve daha doğaldır.Oyun esnasında
göz teması kurabileceğiniz kadar samimidir Tiyatro.
Neticede; Tiyatro da Sinemada Keyif Verici Bir Sanat Dalıdır..
[email protected]
Download