ve çocuk terbıyesı

advertisement
TARTIŞMAL 1
iLMi
TOPLA NT IL AR
D iz is i
İSLAM'DA AİLE VE
•
•
ÇOCUK TERBIYESI
SEMPOZYUMU
(TEBLİG VE MÜZAKERELER)
I
Doç. Dr. Musa Kazım YILMAZ * Doç. Dr. Mustafa BAKTIR * Doç. Dr. Abdullah
ÖZBEK * Yard. Doç. Dr. Abdülkadir ETÖZ * Prof. Dr. Necmeddin TOZLU
Doç. Dr. Mehmet Faruk BAYRAKTAR * Doç. Dr. Bayraktar BAYRAKLI *Hülya
KÜÇÜK * Dr. Tahsin NART * Dr. Mehmet Emin AY * Prof. Dr. Asaf ATASEVEN
Doç. Dr. Osman TÜRER * Doç. Dr. Abdullah AYDINLI * Dr. Sabri AKDENİZ
BUKİTAP
p=~
tsı\.\1
..
\..AMi ILIMLER ARAŞTIRMA VAKFI
. ARAFlNDAN HAZIALANMIŞTIR
r---~·~·._----~
nmıneŞ.nm
i~ H: DIŞ
TiC.tRET .t.Ş,.
İLMİ NEŞRiYAT
12
iSLAMİ İLİMLER ARAŞTIRMA VAKFI (İSAV)
Tartışmalı ilmi Toplantılar Dizisi : ı 8
Editör
Redakte
Tas hih
Sayfa tertibi
Dizgi
Baskı
Cilt
: Prof.Dr. İbrahim CANAN
: Seyyit Ali TÜZ
:Heyet
: İsmail KURT
Sinan CUMHUR
POLATOFSET
YEDİGÜN Mücellithanesi
4.
Tebliğ
NEFİS TERBİYESİ İLE İLGİLİ BAZI AYETLER
Yard. Doç.Dr. Abdülkadir ETÖZ
Selçuk Ü. ilahiyat Fak. Öğrt. Üyesi
TERBİYE'DE BAŞLANGlÇ KÖTÜLÜKTEN KORUNMAK
Cenab-ı Hak "Gü enfüseküm ve ehliküm nara" (Kendinizi ve ehateş azabından koruyun) buyuruyor. Bununla mürninleri
uyarıyor. (1) Ayrıca "Vela tülgu bi eydiyeküm ile't-tehlüke" (Kendi
ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayınız) ayeti ile (2) dikkatimizi
çekiyor. Bu iki ve benzeri ayetler bir vazife ile korunınayı emreder.
Bu vazifelerin başı imanla birlikte kötülüklerden sakınmaktır. Vermek için çalışmak, hakkın ikamesi ve adaletin yerine gelmesi için
cihad etmek bizi tehlikelerden koruyacaktır.
linizi
Çocukta: N~fis terbiyesi çocukluktan başlar. Büyük mutasavvıf
ve Islam alimi Imam Gazzali, çocuk terbiyesi için, konuşmaya
başlayan bir çocuğa ilk öğretilecek şeyin, çocuk konuşmaya
başlayınca ilk olarak "Allah" (c.c.) ismi eelili ve kolay gelen esmasını sık sık çocuklara telkin ve tekrar ettirmeyi öğütler. Terbiye
bir bütün olduğuna göre çocuklara, emsal arkadaşlarından daha
süslü elbiseler ve daha lezzetli yemekler yedirmemeyi, çok yemeyi
ayıp saymayı, hatta acıkınca ara-sıra katıksız ekmek yedirmeyi
tavsiye eder.
Büyüklerde itaat ekzersizi : Perhizkarlık daha ziyade büyükler
için geçerlidir. Orucun farziyeti nefis terbiyesi içindir. Bütün semavi
dinlerde oruç farzdır. (3) Bu farziyyet ile insan; aczini, fakrını ve ihtiyacını anlar. Kendi üzerinde Kadir veRazık bir zat vardır. O'na
itaat eder. "yeme" der, yemez. "ye" der, iftar eder. Bu ibadeti ile
Maliki Hakiki'ye tam itaat eder. Açlık ve susuzluk elemiyle emsal
musibetzedeleri daha iyi anlar. Onlara karşı şefkat ve merhameti
galeyana gelir. Böylece hakiki ubudiyyet lezzeti alır. Bu emre itaat
olmasaydı mücerret aç kalmanın hiçbir anlamı olmazdı.
100 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi
İBADETİN ROLÜ VE SOSYAL TERBiYE
Ferdin eğitim ve terbiyesinde aile, okul ve çevre gibi üç faktör
önemli bir yer tutar. (4) Toplumda saadet ve şekavetin fidanlığı
veya bahçeleri bunlardır.
Bütünüyle toplumun uyması gerekli dinin temel esasları, bütün
dünya dinlerinin üzerinde ittifak ettiği dört büyük yasaktır. Yalan
söylemek, hırsızlık yapmak, zina ve adam öldürmedir. İslamiyet
bunları haram saymıştır. Bu yasaklara uyan ve eylemsiz ibadet
eden müminlere "muttagi" dendiği gibi eylem halindeki ibadetleri
de "muhlis" olanlar yerine getirir. Bunlar dinin temelidir. Derbiyenin de esasıdır.
1- Namaz : Cemaatle, cumada ve iki bayramda topluca eda edilir. Bunlar, ülfete, görüş alış-verişine ve yardımıaşmaya medar olan
şerefli bir mazhariyettir. (5)
2- Zekat : Zenginle fakir arasında iyi ilişkilerin gelişmesinde,
artan malın ehline ödenmesi için toplumda zenginlerin önemli bir
vazifesi vardır. (6) Bununla zengin, fakire şefkat ve merhamet eder.
Fakir de zengine karşı hürmet ve muhabbet eder. Böylece içtimai
saadet te'sis edilmiş olur. Toplumun fertleri de terbiye kazanır.
3- Hac : İslam cemaatlerinin hepsinin bir yerde, bir yönde ve bir
hedefte buluşması için bu ideal bir farzdır. (7) Bu, kalpleri ve
gönülleri birleştiren Allah'ın bir lütfu ve rahmetidir. Hac, müslümanların dini ve dünyevi şurasıdır.
"Ey insanlar biz sizi bir erkekle dişiden yarattık ve sizi, birbirinizi tanıyasınız diye büyük ve küçük cemiyetZere ayırdık." (8)
Kur'an "Ey Ademoğlu" hitabı ile insanların bir ırk, bir cins ve bir
tür olduğunu ihtar eder. Hiç kimsenin soy üstünlüğü taslamaya
hakkı olmadığını ilan eder. Kur'an "İNSAN" tabiri ile onun karakter
ve huylarına, "BEŞER" tabiri ile de onun maddesine ve yapısına işaret
eder. Ana rahmindeki acizliği içindeki gelişimleri hatırlatarak, insanların mütevazi olmalarını öğütleyerek terbiye eder. Yukarıdaki
ayette işaret edildiği gibi, büyük ve küçük cemiyetten maksat isim
ve ünvandan ibarettir. Adres ve plaka gibi insanların bilinmesi ve
tanınması içindir. Hayırdayarışma ve şerde engelleme içindir. Yoksa, bazı kafasız ırkçıların zannettiği gibi üstün ırk ve ayrıcalıklı ırk
iddiası batıldır. Dinen, ilmen ve hakikaten hiçbir hükmü yoktur.
Nefis Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler 101
TERBiYENİN DÜŞMANI HARAM VE YASAKLAR : İnsanı helaka
götüren küfür (şirk) hem zulme sebeb, hem de cehalete sebeb olur.
Çünkü fıtratı selime tevhiddedir. Hakiki "Ma'büd" Allah'tır. Bu
hakkı inkar anlamına gelen şirk ve küfürle insan, nefsinin hedmine,
helakına, hederine ve mahfolmasına sebep olur. Kur'an, nefıslerin
terbiyesi hususunda ilk iş olarak "Tevhid"i nazara verir. Bir örnek
verecek olursak:
Lokman Hekim, çocuğunu öğütlerken şunları tavsiye eder: "Ey
oğulcağızım, hiçbir surette Allah'a eş tutma, şüphesiz şirk büyük bir
zulümdür." (9) dedikten sonra:
- Müşrik olması dışında ana-babaya itaatlı olmayı,
- Namaz kılmayı,
- Ma'rufu emir ve münkeri nehyetmeyi,
-Hardal tanesi kadar iyilik veya kötülüğün hesabı sorulacağı,
- Kibirlenmeyi ve öğünmeyi Allah'ın yasakladığım ve
- Sabırlı olmayı, azınedilmesi gerekli işlerin başında sayar. (10)
AFFEDİLMEYEN EN BÜYÜK GÜNAH "ŞİRK" :Yukarıdaki
örnekte
üzere, nefıslerin terbiyesi "Tev-hid" ile başlıyor. Çünkü
Allah'a ortak koşmak, hem zat-ı Akdes'i tanımamak korkunç bir
hatadır.
Müşrik bu hataya bağlanır ve itikat eder. O zaman
kainatın vücudu kadar şahidieri nefy ettiği gibi vücud-u ilahi kadar
bir azameti de inkar ettiğinden sonsuz bir cü-rüm işler. Bir kibritle
sonsuz bir ormanı yakmak gibi Allah'ı ve mülkünü tesadüf
tanrılarının eline havale eder. Haktan sapan müşrik artık hiçbir
terbiye kabul edemez. Halbuki "Elhamdülillahi rabbi'l-alemin" diyen bir kimse, hakkı tasdik ettiği gibi, kisbi olmadan ne varsa her
şeyin kendisi için ihsan olduğunu bilir. Allah'ı sena eder.
Tanrı kim?: Hiç şüphesiz ki tanrılık makamının sahibi Allah'tır.
Kişinin en çok korktuğu, en çok sevdiği ve en çok umduğu şey kimse
tansısı da odur. Mü'min her hal ü karda "Alemlerin Rabbi" olan
Allah'a güvenir. O'nu sever, O'ndan korkar ve O'ndan umar. Müşrik
ise sayısız sevgi, korku ve ümitlerle bağlandığı şeyleri veya kimseleri -nöbetle- hesaba katmak zorundadır. Müşrik hiçbir kalıba giremez ve belli bir terbiye de alamaz. Bir şeye bağlanır, sonra ondan
vazgeçip başka birine bağlanır. Sonra her defasında yeniden bağlan­
dığı yolun vey dinin kurallarına uyamaz. Mesela, evrimcilerde
olduğu gibi, tesadüf tanrılarına havale ettikleri dünya hayatını,
başıboş sandıkları için, dünyayı dünya hesabına ister. Gayesiz sebeblilik-determinizm zincirinde boğulup giderler.
görüldüğü
102 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi
TEVBE: Tevhidden sonra en önemli esas, terbiye için "tevbe"dir.
Terbiyeden maksat iki şeydir. Birincisi, herkesin bir iş ve meslek
edinınesi için eğitilmesi, ikincisi de her işte doğruluktur. Bunu kazanma yolunda, Kur'an'ın eğitim metodu, önce günahkar insanı manevi bir temizliğe tabi tutar. Bu da "tevbe"dir. (ll) Mesela tevbe ile
ilgili bir ayette: "Seninle beraber tevbe eden, sizler haddi aşmayın,
çünkü Allah yaptıklarınızı hakkıyla görür." (12) Hem manen temizlenmeyi emrediyor hem de devamlı gözetlediğini ihtar eden "Rab"
terbiyeci.
Tevbenin dört ruknü vardır. Bunlar da tevhid, itiraf, pişmanlık
ve sebattır. Tevbe öyle bir terkiptir ki bunlardan biri eksik olsa
gerçekleşmez. Tıpkı, helva içi şeker, yağ, un, su ve ateşin lüzumu
gibidir. Tevhid, Allah'tan başka müracaat kıpısı olmadığı, tek
mürebbi ve merc1, gafür ve tevvab (tevbeleri kabul eden) Rab
Teala'dır. Kadir-i Mutlak o'dur. iTiRAF, kişinin suçu ve günahını kabul etmesi, tek ve gizli merciye itiraf suretiyle haksızlığını ilan ve
kabul etmesidir. Günahını insanlara ve papazlara itiraf etmek haramdır. Hiç kimse Allah'tan başkasına günah itiraf etmemelidir.
Allah'tan başka hiç kimsede bağışlama yetkisi yoktur. Allah (c.c.)
kulunun yaptığı itiraf adalet etmesi üzerine, fazilet ve lütuf ile
karşılık vermek ister. PiŞMANLIK, bir özür dilemedir. Hatayı kabuldür. Hakk'a itaattır. Makamın büyüklüğü karşısında ezilmek,
hakkı teslim etmek, "keşke bu günahlar yerin~ iyilikler yapsaydım"
demek gibi samimi pişmanlık bir fazilettir. Gafür, Rahim, Kerim,
ve Latif olan Rab Allah, kulunu af ile taltif ve tekrim eder. İzzetine
yakıştığı gibi kuluna lutf eder. SEBAT, tevbede istikamettir. Bir daha
eski günaha dönmernek bağışlanmanın alametidir.
İnsanların birbirinden özür dilemesi halinde -manevi zararlar
telafi edilebiliyorsa maddi zararlar kişinin mürüvvetine göre değişir
terbiyeli mü'minin şiarı özrü kabul etmektir. Özrü kabul etmemek
ayrı bir özürdür. Asaletli insanlar, özür dileyenin özrünü kabul eder.
Şu kadar ki tevbe için geçerli şartlar özür dileyen için de geçerlidir.
Allah Hakkı için tevbe, ölmeden öncedir. Kullar için özür dilerne ve
helallik istemede, mağdür tarafın hakkının iadesinin mümkün
olduğu zaman ve mekandır. Aksi halde şirk ile ölenin tevbesi ile insan hak ve haysiyetinin ziyana uğradığı özür asla kabul edilmez.
Tevbe manevi terbiye için ilk temizliktir. Nefislerin ben ben
dediği yerde tevbenin bir anlamı yoktur. Tevbe eden bilir ki herşeye
hükmü geçenKadir-i Mutlak birisi vardır. Her mahlükun Rabbi de
o'dur. O kendisine -suçlu bile olsa- tevbe ederek itaat edeni cennetine kor. O kendisine ibadet ettiği halde, sonradan isyan edip azan,
terbiye dairesinden çıkan kimseyi de cehenneme atar.
Nefis Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler 103
Tevbe edenin, tevbesini kabul sadedinde onsekiz ayet tespit ettim. (13) Alla tevbe etmeyen münafık ve kafideri azaba uğratacağı
gibi, mü'minlerin -şartına uygun- tevbesini kabul edeceğini vaad ve
garanti etmiştir.
MUI'ASAVVIFLARA GÖRE NEFİSLERİN TEZKİYE VE TERBİYESİ
Mutasavvıflara
sırasıyla:
göre Kur'an'da nefsin mertebeleri vardır. Bunlar
1- "İnne'n-nefse le emmaratün bi's-sui" ayeti ile, (15) kötülüğü
emreden nefsin şerrine işaret edilir. Bu nefis terbiyesiz -ham bir nefistir. Ve günahkardır. Hz. Bayezid-i Bestami meclisinde bir sılfinin
sözü diye, günahkarların kurtuluşu şu teşbih ile anlatılır: "Tevbe
kökünü, istiğfar yaprağıyla iyice karıştıracaksın!. .. Sonra onları
(kalp havanında) tevhid to km ağı ile iyice döveceksin!.. .. Daha sonra
(aşku'llah ateşinde) pişirip muhabbeti Muhammediyye balından
katacaksın!. Bu ilacı gece gündüz "kanaat" kaşığıyla yersen
günahtan kurtulabilirsin!. .. demiş.
2- "Velauksimü bin nefsi'l-Levvame" ayeti, (1 7) kendine çeki
düzen vermesi için nefsi ikaz ve azar eder. Buradan itibaren tevbe
ile temizlik başlar. Bu nefis suçunu itirafla pişmanlık duyar.
Müracaat mercii tevhiddir. Nefsinin şerrinden Alemierin Rabbi olan
Allah'a iltica eder. Kurtuluş ve terbiye için Rabbinin emrine girmek
ister.
3- "Fe elheme ha fucura ha ve takva ha" ayetiyle (18) hem
kötülüğe, hem de iyiliğe (takvaya) müheyya vaziyette, iki kutupludur nefisler. "Ve nefsün ve ma sevva ha" (19) Nefis yaratanı tarafından tesviye edilmiştir. Kötülüğe karşı korunmak için ilhama
muhtaç olan bu nefis, tevhid ile tevbe edip temizlenirse kurtulur.
(20)
4- "Ya eyyetühe'n-Nefsü'l-Mutmeinne" hitabı (21) ile Allah'ın emrine uyarak terbiye edilmiş, Tevhid'in zikri ve tevbenin temizliği ile
kalbi mutmain olmuş (22) vicdan huzuru ve kalp selameti
bakımından saadete kavuşmuştur. Artık onun yeri salih kimselerin
arasında ve cennettedir. (23)
5- "Ircii ila Rabbiki Badiyeten Mardiyye" (24) ayetiyle terbiye
edilmiş ve bunun gereği olarak Tevhid'in ileri saflıası olarak Rabbinin kader denen program ve senaryosunda itirazsiz ve itaatli rol
almış, kazasına ve belasına rıza göstermiş, O'ndan gelen her şeye
başım gözüm üstüne demiştir. Bu nefis Rabbinden mürebbi olarak
104 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi
razıdır. Yani Ralık ve Kadir Rab olarak, Malik Rab olarak, Sahib
Rab olarak, Rezzak Rab olarak ve hakeza Hakim Mürebbi olarak
Alemierin Rabbi olan Allah'tan kul olarak razıdır.
6- "En-Nefsü 'l-Mardiyye", yani kendisinden razı olunan nefis,
Allah'ın sevdiği, terbiye edilmiş ve ilahi eğitimini, insan-ı Kamil ola
rak tamamlamıştır. Allah da Rab olarak terbiye ettiği bu eserinden
ve kulundan razı olmuştur. Artık o kul, değerine paha biçilmez antika bir sanat eseri gibi, dipdiri (25) ölümsüz kalbi ile ebedi cennet
müzesine layıktır.
7- "En-Nefsü'l-Aliye". Bu nefis terbiye ve tezkiye edile edile en
son mertebeye ulaşan, kendisi Rabbinden, Rabbi de kendisinden
razı olduğu halde diri ve selim bir kalp ile (26) Allah'a ulaşan salihlerin, şehitlerin, sıddakların ve nebilerin makamıdır.
EN KISA TERBiYE : Cennete ve cennetteki makamlara liyakat için
eğitilen
insanlar bazen uzun, bazen de kısa dönemde terbiyesini tamamlar. Sadece salahat ve niyetten dolayı en kısa yoldan terbiye ve
tezkiye ile cennete liyakat kesbedenler şehitlerdir. Yoksa Allah'ın
Rab olarak terbiye ve tezkiyesi olmadan hiçbir nefis temize
çıkamaz. Kendisini tezkiye etmeye hakkı da yoktur. (27)
Terbiye edilmeyen nefis "fe emma men tağa" ve "asera'l-hayate'
d-dünya ... " (28) Dünyayı seven terbiyesiz nefis azar ve onun en çok
sevdiği, en çok korktuğu ve en çok umduğu tanrısı dünya ve onunla
ilgili her şeydir. Şeytan bunu çok süslü göstermiştir (29). Bu terbiyesiz nefislerin varacağı yer cehennemdir (30). Yani bunda teşrik ve
terbiyesizlik sonucu isyan ve hüsran vardır.
Terbiye edilen nefis itaatli, sabırlı ve Rabbi'nin huzurunda hesap vermekten korkup kendini kötü arzulardan, nefsinin hevasına
uymaktan alıkoymuştur. Onun da varacağı yer cennettir (31). Yani
bunda da tevhid ve terbiye ile itaat sonucu saadet vardır.
EBEDi HAYAT :"0 gün geldiğinde, Allah 'ın izni olmadan hiç kimse
konuşamaz. O gün insanlardan şakUer ve saidler vardır." (32).
"Şakilere gelince, onlar için ateşte (nefesi) bir soluma ve (Eşek gibi)
anırma vardır." (33) "Gökler ve yerler durdukça-Rabbi'nin dilemesi
müstesna- orada ebedi kalıcıdırlar." (34) "Saidlere gelince, gökler ve
yerler durdukça-Rabbi'nin dilemesi müstesna- onlar için ebedi bir
cennette kalma vardır. Bu kesintisiz bir ikram ve lütuftur." (35) Cehennemlikler için "Rabbi'nin dilemesi müstesna" denilmesi terbiyesi tamamlanmamış günahkar ve tevbesiz mü'min lerdir. Öteki asi
N efi s Terbiyesi İle İlgili Bazı Ayetler ı 05
ler ve kafirler gibi ebedi kalmazlar. Onlann nefislerinin tezkiyesi ve
terbiyesi cehennemde tamamlanmıştır.
Ebedi cennetlikler için "Babbi'nin dilemesi müstesna" denilmesi
de gene terbiyesi dünyadayken tamamlanmamış günahkar ve cehennemlik mü'minlerdir. Onlar ilk girenler kadar cennette kalmadıkları için istisna edilmişlerdir. "Rabbi'nin dilemesi müstesna
kesintisiz bir ikram ve lütuf vardır." {36} Denilmesinden de bu
anlaşılıyor, (her şeyin doğrusunu Allah bilir) kanaatindeyim.
TERBiYE VE DOGRULUK : Efendimiz "Eddebeni Rabbi fe ahsena
te'dibi" Rabbim beni terbiye etti, ne güzel terbiye etti. Buyurmuş.
Nefsin tezkiyesi ve terbiyesi onun her işte doğruluğu ve istikameti
ile mümkündür. İstİkarnet ise, mutedil bir ölçü ve eğitim ile elde edilir. Akıl, din ve ilim sentezi ile her işte aşırılıktan kaçınmak, istikameti ve bir ömür boyu devam edecek doğruluk mücahedeyi ifade
eder. İnsanın kendi kendisiyle savaşı ancak doğruluk içindir. Bu
sebeple "emr olunduğun gibi dosdoğru ol" (37) Alemler için bir uyarı
olan bu kitab, ancak sizden dosdoğru olmayı isteyenler için bir hidayet rehberidir." (38) Bir hadiste, "Büniye'l-İslamü Ale's-Sıdk"=
"İslam doğruluk üzere bina edilmiştir" diye buyrulmuştur.
Bir vaad olarak terbiyeliler cennete ve bir vaid olarak terbiyesizler de cehenneme gidecektir. Çünkü en son terbiye azabtır.
106 İslam'da Aile ve Çocuk Terbiyesi
DiPNOTLAR
1- K.K. Tahrim 66/6
2- K.K. Bakara 2/195
3- K.K. Bakara 2/183
4- Muhammed Ahmed, Et-Terbiyetü'l-İslamiyye, C. 3, s. 257
5- Et-Terbiyetü'l-İslamiyye, C.3. s. 256
6- a.g.e. aynı yer
7- a.g.e. aynı yer
8- K.K. Hucurat 49/13
9- K.K. Lokman 31/13
10- K.K. Lokman 31/ 14-19
ll- K. Kerim'de tevbe ile ilgili 87 ayet zikredilmiştir.
12- K.K. Hud 111112
13- K.K. Bakara 2/37, 54, 187; Maide 5/39, 71; En'am 6/54; Tevbe 9/117,
118; Hud 11/112; Meryem 19/60; Tahıl 20/ 82, 122 Furkan 25170, 71;
Kasas 28/67; Müci'tdile 58/13; Müzzemmil 73/20
14- Ahzab 33173
15- K.K. Yusuf 12/53
16- El-insafü nısfu'd-din (insaf dinin yarısı dır.)
17- K.K. Kıyame 75/2
18- K.K. Şems 9118
19- K.K. Şems 9117
20- K.K. Şems 91/9
21- K.K. Fecr 89/27
22- K.K. Raad 13/28
23- K.K. Fecr 89/29-30
24- K.K. Fecr 89/28
25- Tasavvufa göre kalpler beştir. 1- Ölü kalpler: Zalimlerin ve bilerek günah
işleyen fasıkiarın kalpleridir. Nefsü emınare mertebesinden kurtulamazlar. Kafır
ve münafıkların kalpleri böyledir. 2- Hasta kalpler: Arada sıdara sevap işlediği
halde günahı terketmeyen afasık kimselerin kalpleri böyledir. 3- Gafıl Kalpler:
Müslümanların, günahkarlarının kalpleri böyledir. 4- Uyanık Kalplre: Tevbe eden
hatalı da olsa fırasetli müminlerin kalpleridir. 5- Diri Kalpler: Mutmain, karlere
razı ve Rabbi de kendisinden razı olan yüce insanlar ötelerden, melekut
Aleminden ilham ve vahiy alan Allah'ın Rab olarak razı olduğu Veli ve Nebi kullarıdır.
K.K. Şuara 26/89
K.K. Necm 53/32
K.K. Naziat 79/37-39
K.K. En'am 6/43; Enfal 8/8; Nahl 16/63, Neml 27/24
K.K. Naziat 79/39
K.K. Naziat 79/40-41
K.K. Hud 11/105
K.K. Hud 11/106
KK. Hud 11/107
KK. Hud 11/108
K.K. Hud 11/108
KK. Hud 11/112 (Resulullah bu ayetteki "Festagım kema umirte" için
"beni Hud Suresi ihtiyarlattı" buyurmuş.
38- KK Tekvir 81/27-28
262728293031323334353637-
Download