HARS VE MEDENİYET Orhan Türkdoğan değerli çalışması `Ziya

advertisement
HARS VE MEDENİYET
Orhan Türkdoğan değerli çalışması ‘Ziya Gökalp sosyolojisinin temel ilkeleri’ adlı eserde Gökalp
sosyolojisinin özünü teşkil eden hars ve medeniyet kavramları üzerinden Gökalp metodolojisini ele
alır. Bu metod ile Gökalp’in dahili olduğunu düşündüğü Durkheim sosyoloji okulunun metodu
arasında müşterek noktaları tespit etmeyi dener. Mezkur iki sosyolog arasındaki müşterek noktaları
tespit ederken de bu benzerliği Gökalp’in kuru mukallitliğine yormaz. Ziya Gökalp düşüncesinin sui
generisine ,Gökalp’in şahsına münhasır kavramsallaştırmalarına yoğunlaşır. Tandoğan için Gökalp
teorisi; bir Durheim tercemesi ya da karikatürü değil, Durkheim sosyoloji okulu yöntem ve kurallarının
toplum yapımıza ilmi bir titizlikle adaptasyonudur.
İlgili çalışmasında Tandoğan Gökalp’i Durkheim çizgisinde birleştiren noktaları (mekanik
dayanışmadan organik dayanışmaya doğru ilerleyen toplumsal evrim yaklaşımı gibi) belirlerken
,Gökalpte olup da Durkheimde olmayan kavramsallaştırmaların da peşine düşer ki bu da Gökalp
sosyolojisinin en otantik kavram çifti olan hars-medeniyet mefhumlarıdır
Türkdoğan; Durkheim ile Gökalp düşüncesi arasındaki temel farkı; özellikle Heyd’e referansla ve bir
çok araştırmacının hemfikir olduğu üzere hars ve medeniyet kavramları olarak görür. Zira Durkheim
için aynı anlamı haiz bu kavram çifti Gökalp için neredeyse dikatomi oluşturacak kadar birbirinden
farklıdır. Gökalp bu kavramı üstadı Durkheim’den almamışsa nereden iktibas etmiş olabilir? Veya bu
kavram çifti Gökalp’e bir başka düşünürün bir başka kavram çiftinden mülhem olabilir mi? Türkdoğan
bunu sorgularken bazı ihtimaller üzerinde durur. Yine Heyd’den bir alıntıyla bu ayrımın kaynağını
alman sosyolojisinde özellikle Tönniesin cemaat(gemeinshaft) cemiyet(gesselshaft) kavramlarında
arar .Bu ihtimal kanaatime göre zayıftır, çünkü Tönnies’in toplumsal evrim yaklaşımı organik
kuruluştan mekanik yapıya doğrudur. Buradaki organik kuruluş olan cemaat ve mekanik yapı olan
cemiyet ayrımı zaten benzer bir sosyal evrim telakkisine sahip olan Gökalpte de mevcuttur. Bilindiği
üzere Gökalpe göre de toplumlar klan(cemia)dan ümmete(camia) ve oradan millete(cemiyet)
yönelen unilinear bir çizgisel evrim izlerler. Dolayısıyla Tönnies’in cemaat cemiyet ayrımı Gökalpte
hars medeniyet ayrımının karşılığı veya esini olamaz. Bu ayrım neredeyse aynı kavramlarla Gökalp
sosyolojisinde zaten mevcuttur. Tek fark tıpkı Durkheimde olduğu gibi Gökalpte de mekanik yapılı
toplumlardan organik yapılı toplumlara doğru olan sosyal evrimin Tönniesttee organik yapılı
toplumsal formasyonlardan mekanik yapılı toplumsal formasyonlara doğru olmasıdır.
Kanaatime göre hars medeniyet ayrımı-ki bu ayrım Gökalp düşüncesinin can damarı ve temel
dayanağıdır-Gökalbe özellikle iki düşünürden mülhemdir. Bunlardan birincisi Jan Jak Ruso’dur.
Ruso’nun meşhur doğa kültür ayrımı Gökalp’in kültür medeniyet ayrımıyla ciddi biçimde benzerlik
oluşturur. İnsanın el değmemiş, akıl ve teknik aletle işlenmemiş en halis yanını oluşturan doğa
durumu Ruso için insanlığın cennet durumudur. Bu dönemde insan doğanın bir uzantısı gibi
olduğundan onunla bütünleşmiştir. İnsanlığı cennet durumundan cinnet durumuna getiren şey ise
uygarlığın kendisidir. İnsanı kendisine yabancılaştıran duygusal yoğunluğunu baltalayan akıl ve aletle
onu yapaylaştıran şeydir uygarlık. Sermayenin ve şahsi mülkiyetin veledi zinası, sınıflı toplumların
çıkar cehennemidir. Ancak yasak meyve olarak uygarlık tadılmıştır bir kere ve tarih geriye doğru
akamayacağından Ruso modern insan için bir uyum arayışındadır. Bu uyum; biçimde modern ve
medeni, özde doğal ve vahşi insanda tahakkuk edecektir. O halde siyasetçilerin eğitmenlerin
ebeveynlerin ana amacı uygar insanı doğa durumuna yaklaştıracak yolları arayıp bulmak olmalıdır.
İnsanlığın kurtuluşu ancak bu sayede mümkündür.
Ziya Gökalp de tıpkı Ruso gibi hars ve medeniyet ayrımını duygu-düşünce, doğal-yapay, asıl-taklit gibi
dikatomiler üzerinden kurgular. Ruso’nun “natüre” dediği şeye hars, “culture” dediği şeye medeniyet
der. Ancak ince bir ustalıkla bu ayrımı fertten cemiyete taşıyarak içtimai siyasi iktisadi fenni
programının temel ilkesi haline getirir.
Bu iki düşünürdeki iki ayrı kavram çifti tabii olarak tamamen birbirinin aynı değildir. Zaten burada
mesele Gökalp’in hars medeniyet ayrımını kimden aşırdığı değil kimden ilhamla ürettiğidir. Yoksa
Gökalpte hars medeniyet kavramlarının Russodaki doğa kültür kavramları kadar diyalektik bir karşıtlık
içinde olmadığı açıktır.
Ancak nasıl ki Ruso insanın kurtuluşunu doğa ve kültür arasındaki uyumda aramışsa Gökalp de
milletin kurtuluşunu kültür medeniyet uyumunda aramıştır. Gökalp’e göre bir millet sağlam olmak
istiyorsa her iki unsuru dengelem zorundadır. Hangi cemiyet bu dengeyi korumuşsa kuvvetli millet
halini alır
Gökalp’e kültür medeniyet ayrımını yaptıran ikinci ilham kaynağının İbn Haldun olduğu
düşüncesindeyim. Ziya Gökalp birçok sosyolog için çok önemli bir kaynak olan Haldun’u gözden
kaçırmış ya da önemsememiş olamaz.
Haldunda ilmi ümranının başat kavramlarının bedevilik(barbarlık) hadarilik(medenilik)olduğu
meraklısının malumudur. Bedevilik-hadarilik ile kültür-medeniyet arasında kavramları arasında hangi
benzerliklerin olduğuna geçmeden, evvela Gökalp’in yaklaşımıyla Haldun’un yaklaşımının farkını
ortaya koymak gerekir. Haldunda barbarlık idam çanları çalan medeniyeti n celladı iken Gökalp’in
harsı medeniyetin mezar kazıcısı değildir .İki kavram çift arasındaki benzerliğin mezkur iki düşünürün
tarih tezleri ışığında kanıtı ise Gökalp’in 1918 yılı İstanbul üniversitesine verdiği konferanstaki şu
sözleridir:
“medeniyetteki ilerlemede ileri gidilirse hars tümden bozulur. Sonra büyük bir medeniyete sahip olan
bir millet ahlak yönünden düşkün, karaktersiz bir toplum haline gelir. Böyle olunca medeni olmayan
bir kavim onu bir darbede yıkar .Mesela:
Medler medeni bir kavimdi. Persler ise o zaman barbardı. Medler harslarını kaybettiklerinden
dolayıdır ki, Keyhüsrev barbarlardan meydana gelen ordusuyla onları yok ederek yerlerine geçti.
Sonra Asurlular Babil’i zapt ediyorlar. Onlar da medeniyette yükselmişlerdi. Nihayet mısırı da zapt
etmişlerdi. Çünkü mısır toplumunda da birlik ve dayanışma kalmamıştı. Çünkü sanayi ve ilmin
yükselmesi zevk ve eğlenceyi çoğaltmıştı. Maneviyatla ilgili duygular yıkılmıştı. Tıpkı eski Yunanlılara
karşı Makedonyalıların egemen oluşu gibi”
Gökalp’in Haldun’un barbar toplumlardaki dayanışma ruhu olarak anlamlandırdığı asabiye kavramına
da bir tür kollektif aksiyon olarak önem verdiği de açıktır. Zira barbarı medeni karşısında gürbüz ve
aktif yapan şey asabiye ise, harsı güçlü toplumları da kendisinden medeniyetçe güçlü ancak kültürce
zayıf toplumlara muzaffer kılan şey de bir tür asabiyedir. Fertler arasındaki kavi rabıtalar da ancak
harsın güçlü bir şekilde tebarüz etmesiyle güçlenen dayanışma ruhu(asabiye-tesanüt) ile mümkündür.
Sonuç olarak Gökalp sosyolojisinin en orijinal tarafı olan kültür medeniyet ayrımının iz sürümü
kanaatimce bizi ne Durkhaym’a ne Tard’a Löbon’a ne de Tönyes gibi alman toplum bilimcilerine
götürecektir. Bunun için Ruso ve Haldun’un daha belirleyici olduğu düşüncesindeyim.
Ancak kavramı kimden iktibasla ya da esinle alırsa alsın burada önemli olan Gökalp’in kendi sosyal
siyasal düşüncesine bu kavramı başarıyla tatbik etmesidir. Şöyle ki; Gökalp Osmanlı toplumunun
inhilale uğradığı bir dönemin ürünüdür. Osmanlının bakiyesi olan bu millete Gökalp’in kurtuluş için
sunduğu teklif türkçülük mefkuresidir. Ancak bu dönem aynı zamanda batı medeniyetinin özellikle
Osmanlı entelijansiyası arasında en azından teknikçe ve iktisaden üstünlüğünün kabulü dönemidir.
Yani Gökalp’in dönemi bir çok ülke aydınında, Gezilirken mestane seyredilen ve hayran olunun
“diyarı küfrün belde-kaşanelerine” karşı, “diyarı islamdaki viranelerinin” yenilmişlik psikozu yarattığı
bir dönemdir. Bu güven bunalımı içinde Gökalp’in derdi beynelmilel batı medeniyetine intiba
ederken milli özün nasıl muhafaza edileceğidir. Yani Gökalp sarayı seyrederken kaşıktaki yağı
dökmemek derdindedir. Böylece Gökalp için Öncelikle milli özün hangi unsurları muhtevi olması lazım
geldiği tayin edilecek ve sonra Avrupa medeniyet aşısı işte bu sağlam bünyeye yapılacaktır. Yanlız
buradaki sorun dışarıdan neyin nereyi kadar ithal edileceği problemidir. Bu sorunsalı çözecek anahtarı
Gökalp hars ve medeniyet ayrımıyla bulmuştur.
Download