Görülme Sıklığı

advertisement
Psikozlar ve psikonevrozlar ayrımı
Psikoz
Psikonevroz
Hastalığın derecesi….................ağır ………..........görece hafif
Kişilik bütünlüğü benlik işlevleri..dağılmış...............dağılmamış
Benlik sınırları…………………....belirsiz….............belirli
Beden imgesi…………………….bozuk……...........bozuk değil
Gerçeği değerlendirme…………bozuk…………....bozuk değil
Hastalığı kabullenme…………...olmayabilir...........vardır
Yanılsama ve varsanılar………..olabilir……. …….yoktur
Duygulanım bozukluğu…………olabilir……..........olabilir
Düşünce bozukluğu…………….vardır………........yok ya da az
Bilişsel bozukluk…………………olabilir………......yoktur
Savunma düzenekleri…………..gerileme…….......bastırma
yadsıma…………saplanma
yansıtma…..........yer değiştirme
içe atım…….........yalıtım
bölünme…….......karşıt-tepki kurma
somutlaştırma......yapma bozma,
döndürme,somatizasyon
Topluma uyum……………………bozuk……………yeterli,iyi olabilir
İş uyumu…………………………..bozuk veya……..yeterli, iyi olabilir
çalışamaz
Kişilerarası ilişkiler……………….bozuk,çelişkili……genellikle bozulmaz
tutarsız
İÇERİK







ANKSİYETE(KAYGI) BOZUKLUKLARI
Panik Bozukluk
Agorafobi
Yaygın Kaygı Bozukluğu
Toplumsal Kaygı Bozukluğu( Sosyal Fobi)
Özgül Fobi
Maddenin/İlacın Yol Açtığı Kaygı Bozuklukları
Başka Bir Sağlık Durumuna Bağlı Kaygı Bozukluğu








TAKINTI-ZORLANTI BOZUKLUĞU(OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK) ve İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Takıntı- Zorlantı Bozukluğu
Beden Algısı Bozukluğu(Vücut Dismorfik Bozukluk)
Biriktiricilik Bozukluğu
Saç Yolma Bozukluğu( Trikotillomani)
Deri Yolma Bozuklukluğu
Bedene Odaklı Yinelemeli Davranış Bozukluğu
Takıntısal Kıskançlık




ÖRSELENME ve TETİKLEYİCİ ETKENLE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Örselenme Sonrası Gerginlik Bozukluğu( Travma Sonrası Stres bozukluğu)
Akut Gerginlik Bozukluğu
Uyum Bozukluğu




ÇÖZÜLME BOZUKLUKLARI
Kimlik Çözülmesi Bozukluğu
Unutkanlık Çözülmesi
Kendine yabancılaşma/ Gerçekdışılık Çözülmesi





BEDENSEL BELİRTİ BOZUKLUKLARI ve İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Bedensel Belirti Bozukluğu
Hastalık Kaygısı Bozukluğu
Dönüştürme Bozukluğu( Konversiyon Bozukluğu)
Yapay Bozukluk
KAYGI(ANKSİYETE)
BOZUKLUKLARI
Anksiyete birçok farklı sebebi ve klinik belirtisi olan
non-spesifik bir semptomdur. Fizyolojik olarak
çarpıntı, terleme gibi duyumlar, korku ve endişenin
fark edilmesi başlıca iki bileşendir. Anksiyete,
periferik motor ve organlarla ilgili belirtilerin yanı sıra
konfüzyon, algının bozulması, dikkat
yoğunlaştırmada azalma, hatırlamanın güçleşmesi,
durumlar arasında ilişki kurmada güçlük sonucu
öğrenme yeteneğinin bozulması gibi sonuçlar da
doğurur.
ANKSIYETENIN PERIFERIK BELIRTILERI,
















İshal
Baş dönmesi,
sersemleme hali
Terleme
Refl ekslerde artma
Hipertansiyon
Çarpıntı
Pupiller genişleme
Huzursuzluk
Senkop
Taşikardi
Kol ve bacaklarda yanma,
acıma hissi
Titreme
Midede rahatsızlık (Kelebekler uçuşuyormuş hissi)
Sık idrara çıkma
PANİK BOZUKLUĞU

Panik bozukluk tekrarlayan, beklenmedik panik
ataklarla ciddi sıkıntı ve işlevsellik kaybına yol
açtığı bir hastalıktır. Özellikle agorafobi ile
komplike olduğu zaman hayat kalitesi de düşer.
Görülme sıklığı:
 12 ayda erişkinler ve ergenler için %2-3’tür.
Kadınlarda, erkeklere göre 2:1 oranında
görülmektedir.
 Çocuklarda görülebilse de, 14 yaşından önce
görülme sıklığı düşüktür. Ergenliğe
girilmesiyle birlikte giderek artar ve erişkinlik
yıllarında doruğa ulaşır. Görülme sıklığı
oranları, ilerleyen yaşla birlikte düşer.
PANIK ATAĞI BELIRLEYICILERI
Aşağıdaki belirtilerden dördünün (veya daha fazlasının) birden
başladığı ve 10 dk. içinde en yüksek düzeyine ulaştığı ayrı bir korku
veya rahatsızlık duyma döneminin olması:
 1. Çarpıntı, kalp atımlarını hissetme veya kalp hızında artma
olması
 2. Terleme
 3. Titreme veya sarsılma
 4. Nefesin kesilmesi veya boğulma hissi
 5. Sesin kesilmesi hissi
 6. Göğüste ağrı veya sıkıntı hissi
 7. Bulantı veya karında rahatsızlık hissi
 8. Sersemlik hissi, yerinde duramama, baş dönmesi ve
fenalaşma hissi
 9. Derealizasyon (gerçek dışılık hissi) veya depersonalizasyon
(kendinden ayrılmış olma hissi) 10.Denetimi yitirme veya çıldırma
korkusu
 11.Ölüm korkusu
 12.Paresteziler
 13.Sıcak basması veya üşüme hissi
YATKINLIK ETKENLERI
Çocuklukta cinsel ve bedensel sömürü
yaşantılarının olduğuna dair bildirimlerin, panik
bozuklukta, diğer kaygı bozukluklarında
olduğundan daha sık görülmektedir.
 Sigara içme, panik atakları ve panik bozukluğu
ortaya çıkartabilen bir etkendir.

Depresyon bozuklukları ve iki uçlu bozuklukları
olan hastalarda gelişme olasılığı daha
yüksektir.
 Çocukluk ayrılma anksiyetesi bozukluğu (AAB)
ile erişkin dönemde görülen psikiyatrik
bozukluklar arasında ilişki olduğu da öne
sürülmektedir.

GELIŞME VE GIDIŞ
Ortalama başlangıç yaşı 20-24’tür.45 yaşından
sonra başladığı seyrek görülmüştür. Tedavi
edilmezse olağan gidişi süreklilik gösterir ancak
alevlenmeleri ve yatışmaları olur.
 Panik bozukluğunun gidişi, özellikle diğer kaygı
bozuklukları, depresyon bozuklukları ve madde
kullanım bozuklukları ile birlikte görülmesi
durumunda kötüleşebilir.

TEDAVI
a-İlaç tedavisi:
PB’nun tedavisinde farmakolojik ve bilişseldavranışçı yaklaşımlara beraberce başvurulur.
Bilişsel davranışçı tedavilerin tekrarı önlemede
ilaçlara göre üstün olabildiğini gösteren
çalışmalar vardır.
 Trisiklik antidepresanlardan klomipramin,
imipramin, amitriptilin, MAO inhibitörleri, SSRI
grubu antidepresanlardan fluoxetine, sertralin,
benzodiazepinlerden alprazolam kullanılabilir
b-Psikoterapi:
 Birinci basamak da dahil olmak üzere
hastaya hastalığın nedenleri, belirtileri,
belirtilerin ortaya çıkış düzenekleri, seyri ve
tedavi edilebilirliği ve tedavi yöntemleri
hastanın anlayacağı biçimde anlatılmalıdır.
Anksiyete belirtilerinin zararsız olduğu ve
bedensel bir zarara yol açmayacağı kesin bir
dille mutlaka ifade edilmelidir.


bilişsel/davranışçı tedavi uzun dönemde esastır.
Bundan başka uygulanabilecek yöntemler ruhsal
eğitim, anksiyete yönetimi, iç uyaranlara alıştırma,
gevşeme ve solunum eksersizleri, ayrıca korkulan
durumlarla hastayı yüzleştirerek
desensitize(hassasiyeti ortadan kaldırma) etmeyi
amaçlayan sınırlı davranışçı yaklaşımlar (gerçek
yaşamda alıştırma) da en az psikofarmakoloji
kadar etkilidir. İdeal olan psikofarmakoloji ile
bilişsel-davranışçı tedavilerinin birlikte
uygulanmasıdır.
AGORAFOBİ
Kişinin zorlanıcı/istenmeyen bir durumla (örn:
panik atağı) karşılaştığında kaçmanın ve yardım
sağlamanın zor olacağı yerlerde bulunmaktan
kaçınmasına agorafobi denir.
 Tanı konulabilmesi için aşağıdaki beş
durumdan en az ikisinde belirtilerin ortaya
çıktığı doğrulanmalıdır:

Otomobil, otobüs, tren, gemi, uçak gibi toplu
taşıma araçlarını kullanma;
 Otopark, alışveriş merkezi ya da köprü gibi açık
yerlerde bulunma;
 Mağaza, tiyatro ya da sinema gibi kapalı
yerlerde bulunma;
 Sıra bekleme ya da kalabalık bir yerde bulunma
ya da
 Tek başına evin dışında olma.

GÖRÜLME SIKLIĞI

Ergenlerin ve erişkinlerin yaklaşık %1,7’si
agorafobi tanısı konur. Kadınlarda, erkeklere
göre yaklaşık iki kat daha sık görülür. Çocukluk
yıllarında da görülür, fakat geç ergenlik ve
erken erişkinlikte doruğa ulaşır. Altmış beş yaş
üzerindekilerde 12 aylık görülme sıklığı
%0,4’tür.
YATKINLIK ETKENLERI
Çocuklukta yaşanan olumsuz olayların(ayrılma,
ana-babanın ölümü gibi) ve saldırıya uğrama ya da
soyulma gibi zorlayıcı olayların, agorafobinin
başlaması ile ilişkisi vardır.
 Ayrıca agorafobisi olan kişiler, aile ortamlarının ve
yetiştirilme biçimlerinin sıcaklıktan yoksun ve aşırı
koruyucu olduğunu söylerler.
 Kalıtımsal geçişi %61’tir.bütün fobiler arasında en
çok ve en özgün olarak agorafobinin kalıtımsal
geçişi vardır.

GELIŞME VE GIDIŞ
Olguların üçte ikisinin ilk başlangıç yaşı 35
yaşından öncedir. Gidişi süreklilik gösterir ve
süreğendir. Tedavi edilmezse tam yatışma çok
seyrek görülür.
 Kaygı bozuklukları ile birlikte ortaya çıkması
gidişi kötüleştirebilir.

YAYGIN KAYGI BOZUKLUĞU

Yaygın anksiyete bozukluğunun başlıca özelliği,
hemen her gün ortaya çıkan, birçok olay ve
etkinlik hakkında aşırı anksiyete ve üzüntü
duymaktır. Yaşanan endişenin yoğunluğu,
olayın gerçekleşebilme olasılığına oranla süre
ya da görülme sıklığı bakımından umulandan
çok fazladır. Kişi üzücü ve endişelendirici
düşüncelere engel olamaz ve bu nedenle
günlük faaliyetlerindeki verimlilik azalır
Kaygı ve kuruntulara, şu belirtilerden, en az
üçü eşlik eder:
 1.Dinginleşememe(huzursuzluk) ya da gergin
olma,
 2.kolay yorulma,
 3.Odaklanmada güçlük çekme ya da zihnin
boşalması,
 4.Kolay kızma,
 5.Kas gerginliği,
 6.Uyku bozukluğu
GÖRÜLME SIKLIĞI

Kadınlarda erkeklere göre iki kat sık olduğu,
ayrıca boşanmışlar, dullar ve işsizlerde daha
yaygın olduğu görülmektedir. 12 aylık görülme
sıklığı ergenlerde %0,9, erişkinlerde %2,9
olarak bulunmuştur. Yaşam boyu görülme
sıklığı %9’dur. Hastaların %65’inde eşlik eden
bir başka ruhsal hastalık saptanmıştır.
YATKINLIK ETKENLER
Yaygın kaygı bozukluğu yaşama olasılığının üçte
biri kalıtımsallıkla ilişkilidir ve bu kalıtımsal
etkenler nörotisizm olasılığıyla örtüşür.
 Çocuklukta yaşanan olumsuzluklar ve
anababanın aşırı koruyuculuğu eşlik ediyor olsa
da bu bozukluğa özgü çevresel bir etken yoktur.

GELIŞME VE GIDIŞ

Tedaviye başvuran hastalardan alınan bilgiler,
bu hastalığın genellikle çocukluk ve ergenlikte
başladığına işaret etmekte ise de, 20 yaş
sonrasında da ortaya çıkabilir. YAB’nun
ortalama süresi ise 20 yıldır. Stresli durumlarda
alevlenen, kronik, dalgalı bir seyir gösteren
yaygın anksiyete bozukluğu tanısı koymak için
belirtilerin en az 6 aydır devam ediyor olması
gerekmektedir.
TEDAVI

YAB’nun en etkili tedavisi psikoterapi ve
farmakolojik tedavilerin birlikte uygulanmasıyla
gerçekleştirilebilir. ilk seçenek tedavisi seçici
serotonin geri alım inhibitörleridir
(essitalopram, paroksetin, sertralin).En az 6 ay
sürmesi gerektiğini bildirmektedir.
TOPLUMSAL KAYGI BOZUKLUĞU (SOSYAL FOBİ)
Başkaları tarafından zayıf, kaçık ve sıkıntılı
olmakla yargılanma korkusu nedeniyle,
toplumsal etkinliklerde bulunmaktan sürekli
kaçınma ya da bu tür ortamlara ancak aşırı
sıkıntı duyarak katlanabilme halidir.
 Sosyal fobisi olan hastalar toplum önünde
konuşma, yazma, yeme, içme, ortak
tuvaletleri kullanma gibi çeşitli faaliyetlerden
kaçınırlar, ellerinin ve seslerinin titrediğinin
fark edileceği endişesiyle toplumdan uzak
dururlar

GÖRÜLME SIKLIĞI

Sosyal fobinin görülme sıklığı bakımından
cinsiyetler arasında belirgin fark bulunmadığı
kabul edilmekle beraber, hastalar genellikle
genç, bekar, kadın, eğitim ve gelir düzeyi düşük
ve düzenli işi olmayan kişilerde sıktır. Yaşam
boyu görülme prevelansı ile ilgili rakamlar % 2-7
arasında değişmektedir.
YATKINLIK ETKENLERI

İnsanları toplumsal kaygı bozukluklarına
yatkınlaştıran, davranışsal çekingenlik gibi
özellikler kalıtım yoluyla geçebilir. Birinci derece
yakınlarında görülme olasılığı iki-altı kat daha
yüksektir.
GELIŞME VE GIDIŞ

Ortalama başlangıç yaşı 13 yaş olarak kabul
edilmektedir. Genelde 10-13 ile 19 yaş
arasında belirtilerin başladığı gözlenmektedir.
Sıklıkla yaşam boyu dalgalı bir seyir
göstermekle beraber ortalama hastalık süresi
19 yıl olarak tahmin edilmektedir. Stresli ve
küçük düşürücü bir olaydan sonra aniden
başlayabileceği gibi başlangıç sinsi bir seyir de
izleyebilir. Hastaların %95inde eşlik eden başka
bir ruhsal hastalık vardır.
TEDAVI

Sosyal fobinin tedavisinde hem farmakolojik
hem de psikoterapötik yaklaşımlar etkili
olmaktadır. Bazı olgularda bu iki yaklaşımın
birlikte uygulanması tedavinin etkinliğini
artırmaktadır. Araştırmalar, özellikle yaygın
fobisi olanlarda klasik MAO inhibitörlerinin en
etkili ilaç olduğunu göstermektedir

Psikoterapötik yaklaşımlardan en etkili olan
bilişsel-davranışcı tedavi kombinasyonlarıdır.
Yanlış düşünceler gözden geçirilmeli, seanslar
halinde hastayı korku duyulan ortamlarla
yüzleştirerek duyarsızlaşma eksersizleri
yaptırılmalı ve tüm bunlar ev ödevleri ile
desteklenmelidir
ÖZGÜL FOBİ

Belli nesneler ya da durumlardan anormal
korkudur. Korku odağı bir nesne ya da durumun bir
yönünden zarar görme şeklinde olabileceği gibi
(kaza geçirme korkusu ile uçağa binememe ya da
araç kullanamama, ısırılma tehlikesi ile
köpeklerden korkma), korkulan nesne ile
karşılaşınca ortaya çıkabilecek kontrolünü
kaybetme, paniğe girme, bayılma gibi sonuçlardan
kaygı duyma tarzında da kendisini gösterebilir
(yüksek yerlere çıkınca baş dönmesi
olabileceğinden, kapalı yerlerde kontrolünü
kaybedeceğinden korkma).
Durumsal Tip: Korkuyu toplu taşıma araçlarında
bulunma, tüneller, köprüler, asansörler, uçak
yolculuğu, araba kullanma gibi durumlar
başlatmaktadır. En sık çocuklukta ve yirmili
yaşların ortalarında görülür.
 Doğal Çevre Tipi: Korkuyu fırtına, yüksek yerler,
su gibi doğal koşullar başlatmaktadır.
Genellikle çocuklukta başlar.

Kan-enjeksiyon-yara tipi: En sık kalıtımsal geçiş
gösteren tiptir. Korkuyu kan, yara, enjeksiyon ya
da invaziv tıbbi girişimler başlatır. Genellikle
ailevidir ve çoğu zaman güçlü bir vazovagal
tepki ile belirgindir. Hastaların % 75’i bu
durumla karşılaştıklarında bayılırlar
 Hayvan Tipi: Korkunun nedeni hayvan ya da
böceklerdir. Genellikle çocuklukta başlar.
 Diğer Tip: Tıkanıp boğulmaktan, soluğun
kesilmesine, kusmaya ya da hastalığa
yakalanmaya yol açabilecek durumlardan,
yüksek ses ya da masal kahramanlarından
korkma ile belirli özgül fobi alt tipidir. Boğulma
korkusu beslenme bozukluğu oluşturacak
şiddette olabilir

GÖRÜLME SIKLIĞI

Başta hayvan ve doğal çevre tipi olmak üzere
özgül fobiler çoğunlukla kadınlarda görülür ve
kadın/erkek oranı yaklaşık 2–2.5 olarak
bildirilmektedir. Bir yıllık prevalansı % 6-9,
yaşam boyu hastalığa yakalanma riski ise % 11
civarındadır.
YATKINLIK ETKENLERI
Ana babanın aşırı koruyuculuğu, ana baba
yitimi ya da ana babadan ayrılma, bedensel ve
cinsel sömürü gibi çevresel etkenler
sözkonusudur.
 Belirli tür özgül fobiye kalıtımsal yatkınlık vardır(
hayvan özgül fobisi olan kişinin birinci derece
akrabasında aynı tür özgül fobinin olma olasılığı
yüksektir.)

GELIŞME VE GIDIŞ
Özgül fobi genellikle erken çocukluk yıllarında
gelişir, olguların büyük bir çoğunluğu 10 yaşından
önce gelişir. Durumsal fobiler, doğal çevre, hayvan,
kan-iğne yaralanma özgül fobilerine daha ileri
yaşlarda rastlanır.
 Kaçınma davranışı ile bir şekilde yaşantısını
sürdüren hastaların çoğunluğu tedaviye
başvurmazlar. Erişkin döneme kadar ulaşan
fobilerin tedavi edilmeden düzelme şansı
düşüktür.

TEDAVI

a-Önleme: Hayvan deneylerinde korkunun ana
babadan geçebildiği gösterildiği gibi
korkusuzluğunda geçtiği gösterilmiştir. Anne ve
babalara fobik özellikleri olmayan çocuk
yetiştirmekte büyük ödevler düşmekte ve
korkuların üzerine gidilmesi ya da korkuların ele
alınması konusunda uygun yaklaşımlar
sergilenmelidir
b-Hastaya ve aileye danışmanlık: hastalığın
tedavisinde basit, uygulanabilir ve başarılı
yöntemlerin olduğu belirtilmelidir
 -Genel tedavi ilkeleri: Özgül fobilerde
antidepresan tedavileri denenmiş ancak genel
olarak etkili bulunamamıştır ya da etki güçleri
çok düşük bulunmuştur. Diazepam ve beta
blokerler ise dolaylı olarak ve ancak kısmen
(belirli otonomik belirtiler üzerinde) etkilidir.


Günümüzde ise, özgül fobilerin tedavisinde
bilinen en etkili yöntem yüzleştirmedir
(exposure). Davranışçı yaklaşımlar özellikle
özgül fobilerin tedavisinde birkaç gün, birkaç
hafta içinde etkili olabilmektedir. Amaç
hastaları desensitize (duyarsızlaştırma)
etmektir.
MADDENİN/İLACIN YOL AÇTIĞI KAYGI
BOZUKLUKLARI
Maddenin etkilerine bağlı olduğu yargısına
varılan, belirgin panik ya da kaygı belirtileridir.
Madde kullanımına bağlı olarak ortaya çıkan
anksiyete, panik atağı, fobi, obsesyon ya da
kompulsiyon şeklinde klinik görünüm verir
 madde esrikliğini ölçmek için laboratuar
değerlendirmeleri yararlı olabilir.

BAŞKA BİR SAĞLIK DURUMUNA BAĞLI KAYGI
BOZUKLUĞU

Anksiyete belirtilerinin hakim olduğu ancak
özgül bir anksiyete bozukluğuna ya da uyum
bozukluğu kriterlerini karşılamayan durumlarda
kullanılan bir tanıdır.

Bazı sağlık durumlarının belirtileri arasında kaygı
da olduğu bilinmektedir. Bunlar arasında, endokrin
hastalıklar(hipertroidizm, feokromositoma,
hipoglisemi gibi), kalp-damar hastalıkları, solunum
hastalıkları(KOAH, astma, pnömoni), metbolizma
bozuklukları(vitB12 eksikliği gibi) ve nörolojik
hastalıklar(neoplazmlar, ensefalit gibi) vardır. Eşlik
eden sağlık durumunun tanısının doğrulanması
için laboratuar testleri ya da gerekli tıbbi inceleme
yapılması gerekir.
ANKSİYETE BOZUKLUĞU HEMŞİRELİK TANILARI
TAKINTI ZORLANTI BOZUKLUĞU(OBSESİF-KOMPULSİF
BOZUKLUK) VE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR

İstenmeden, yineleyici şekilde zihne gelen ve
rahatsızlık verici düşünce, dürtü ya da
düşlemlere obsesyon denmektedir.
Obsesyonların oluşturduğu anksiyeteyi
azaltmak amacıyla yapılan yineleyici davranış
ya da zihinsel eylemlere ise kompulsiyon adı
verilmektedir.

Takıntı ve zorlantıların özgül içeriği kişiden
kişiye değişir. Ancak sık karşılaşılan konular,
temizleme, temizlenme konusu, simetri konusu
takıntıları, yasak düşünceler(saldırganlık, cinsel
ya da dinsel takıntılar ve zorlantılar) ve zarar
görme konularıdır.
TZB’nin ortalama başlangıç yaşı 19,5’tur ve
olguların yaklaşık dörtte biri 14 yaşından
önce başlar. Erkeklerde daha erken yaşta
başlar.
 Tedavi edilmezse, belirtilerin artıp
azalmasıyla giden süreğen bir gidiş gösterir.
Kendiliğinden yatışma olasılığı çok düşüktür.
 TZB olan kişilerin yaklaşık dörtte üçünde bir
kaygı bozukluğu, yarıya yakınında yeğin
depresyon bozukluğu bulunur

GÖRÜLME SIKLIĞI

Bir yıllık prevalansının % 1.1–1,8 olup
kadınlarda, erkeklerden biraz daha sık görülür.
Genellikle ergenlik ve genç erişkinlik yaşlarında
başlar.
TEDAVI
Obsesif-kompulsif bozukluğun etiyolojisinde
biyolojik faktörlerin rol oynadığı konusundaki yeni
buluşlar ve psikoanalizin yetersiz kalışı, tedavinin
büyük oranda farmakolojik ve bilişsel-davranışcı
yaklaşımlara yönelmesine yol açmıştır.
 Tüm antidepresanlar faydalı bulunmakla birlikte,
tedaviye klomipramin ya da SSRI grubu bir
antidepresanla başlamak en kabul gören tedavi
yaklaşımıdır.


Araştırmalar bilişsel-davranışçı yaklaşımların en
az farmakolojik yaklaşımlar kadar etkili
olduğunu, bu tür tedavilerle hastalığın
tekrarlama riskinin daha düşük bulunduğunu
göstermektedir. Temel davranışçı yaklaşımlar,
üzerine gitme ve desensitizasyondur.
BEDEN ALGISI BOZUKLUĞU
(VÜCUT DISMORFIK BOZUKLUĞU)

Dış görünümünde, başkalarınca gözlenebilir
olmayan veya başkalarınca önemsenmeyecek,
bir ya da birden fazla kusuru algılama
düşünceleri ile uğraşıp durma ile giden bir
ruhsal bozukluktur. Kişi bu bozukluğun gidişi
sırasında bir zaman, dış görünümüyle ilgili
kaygılarından dolayı yinelemeli
davranışlarda(örn. Aynaya bakıp durma, aşırı
boyanma, derisini yolma, dış görünümünü
başkalarıyla karşılaştırma) bulunur.
BIRIKTIRICILIK BOZUKLUĞU

Gerçek değeri ne olursa olsun, sahip olduklarını
elden çıkartmakta ya da onlarla ilişkisini
kesmekte zorlanmayla giden bir ruhsal
bozukluktur. Sahip olduğunu elden
çıkartamama, bu nesnelerin birikmesiyle
sonuçlanır, tüm yaşam alanını kaplayarak
kullanım amaçlarından uzaklaşır

‘’aşırı edinme ile giden’’ türünde ise kişi sahip
olduklarını elden çıkartmakta güçlüğe, ihtiyacı
duyulmayan nesneleri aşırı edinmesi ve
yaşanacak bir boşluk kalmaması eşlik eder.
SAÇ YOLMA BOZUKLUĞU(TRIKOTILLOMANI)

Saç kaybı ile sonuçlanacak biçimde, kişinin
yineleyici olarak saçını yolması ile giden ruhsal
bir bozukluktur. Yineleyici olarak saç yolmayı
azaltma ya da durdurma girişimleri vardır
DERI YOLMA BOZUKLUĞU

Deride lezyon ile sonuçlanan, yineleyici deri
yolma ile giden ruhsal bozukluktur.
BEDENE ODAKLI YINELEMELI DAVRANIŞ
BOZUKLUĞU

Yineleyici biçimde, bedene odaklı(örn. Tırnak
yeme, dudak ısırma, yanak çüğneme)yineleyici
davranışlarla ve bu davranışı azaltmak
amacıyla tekrarlanan girişimlerle karaketerize
olan bir davranış bozukluğudur
TAKINTISAL KISKANÇLIK

Eşinin kendisini aldattığı algısıyla ilgili sanrısal
olmayan düşünsel uğraşlarla sınırlı bir ruhsal
bozukluktur. Söz konusu düşünsel uğraşlar,
aldatılma kaygılarına tepki olarak yineleyici
davranışlara ya da zihinsel eylemlere yol
açabilir.
TAKINTI ZORLANTI BOZUKLUĞU(OBSESİF-KOMPULSİF BOZUKLUK) VE İLİŞKİLİ
BOZUKLUKLARDA
HEMŞİRELİK SÜRECİ
ÖRSELENME VE TETİKLEYİCİ ETKENLE İLİŞKİLİ
BOZUKLUKLAR
Örselenme Sonrası Gerginlik Bozukluğu
Travma yaratan önemli bir olay sonrası ortaya
çıkan ve kişi de aşırı uyarılma hali (hipervijilans),
travmayı hatırlatan veya çağrıştıran uyaranlardan
kaçınma ve kişinin travmatik olayı rüyalar ve
“flash back” ler yoluyla yeni den deneyim le
bulguları ile seyreden ve en az 1 ay boyunca
süregelen bir mental bozukluktur.

Bazı travmatik stresör örnekleri şunlardır:
Saldırıya uğramak, ciddi bir yaralanma veya
ölüme şahit olmak (düşman da dahil olmak
üzere), işkence, fiziksel, cinsel tacize, çocukluk
çağında temaruza maruz kalmak, yangın, sel,
fırtına, deprem, kasırga, hortum gibi doğal
afetler, terörist saldırılar, bombalama, teknolojik
felaketler, bir çatışma ya da afetten sonra insan
cesetleriyle ilgilenmek, sayılan olaylardan
herhangi birine şahit olmak (ikincil travma). Bu
olaylara maruz kalmış hastalar patolojik
anksiyete açısından sorgulanmalıdır
AŞAĞIDAKI BELIRTILERIN BIR AYDAN DAHA
FAZLA SÜRMESI ILE TANI KONUR









Olayı tekrarlayıcı biçimde anımsayabilir.
Olayı düşlerinde yaşayabilir.
Olayı çağrıştıran durumlarla karşılaşmaktan yoğun sıkıntı
duyar.
Travma ile ilgili konuşmaktan, ilgili kişiler ve etkinliklerden
kaçınır.
Eski ilgileri azalır, insanlardan uzaklaşır, yabancılaşır ve
geleceğinin kalmadığı duygusuna kapılabilir.
Uykuya dalma ve sürdürmede zorluk yaşar.
Öfke patlamaları olur.
Yoğunlaşmada zorluk gözlenebilir.
Huzursuzluk ve aşırı uyarılma tepkileri olabilir

Hastalık belirtileri olaydan kısa bir süre sonra
başlayabildiği gibi çok uzun yıllar sonra da
ortaya çıkabilir. Hastalar tam olarak iyileşebilir,
hafif belirtilerle yaşamını sürdürebilir veya daha
kötü bir duruma gelebilir.
GÖRÜLME SIKLIĞI
Görülme sıklığı, ülkeden ülkeye, toplumdan
topluma, bölgeden bölgeye değişiklik
gösterdiğinden genel yaygınlık ve sıklık
yüzdeleri vermek olanaksızdır.
 Psikososyal işlevsellik bozulur. Madde kötüye
kullanımı, major depresyon, distimi, panik
bozukluk ve yaygın aksiyete bozukluğu gibi
diğer anskiyete bozuklukları ve borderline
kişilik bozukluğu birlikte sıkça görülür

GIDIŞ VE SONLANIŞ
Hastaların yarısında belirtiler ilk üç ay içinde
düzelir. Ancak 12 boyunca belirtilerin sürdüğü de
bilinmektedir. İlk üç ayda düzelmeyen hastalarda
süreğenleşme olasılığı yüksektir.
 Uzun süre yatakta hareketsiz kalma, uzun süren
tazminat ya da suç davaları, işsiz, uğraşışız olmak,
başka ruhsal ya da bedensel hastalıkların
bulunması, zeka düşüklüğü, ailesel ve toplumsal
destekten yoksun olma, uygun tedaviyi
görememek rahatsızlığın süreğenleşmesine neden
olur.

TRAVMANIN KALICI ETKILERI
Travmatize olan kişilerin sahip oldukları birçok tanı
bulunabilir. Travmatize olan kişilerde sıklıkla görülen
bozukluklar şunlardır:
- Madde kötüye kullanımı ve bağımlılığı
- Kişilik bozuklukları (özellikle Sınır Kişilik Bozukluğu
[Borderline Personality Disorder]).
- Depresyon
- Kaygı bozuklukları (bu gruba Travma Sonrası Stres
Bozukluğu [TSSB] da dahildir)
- Disosyatif bozukluklar
- Yeme bozuklukları
TEDAVI

1) Farmakolojik Tedavi: ilaç tedavileri, travma
sonrası ortaya çıkan semptomlara yönelik
olmalıdır. Endişe, çaresizlik, dehşet
duygularının daha yoğun olduğu süreçler de
benzodiazepinler ve beta-blokerler daha fazla
tercih edilirken, karamsarlık, ilgilerin de
azalma, suçluluk duygularının yoğun olduğu
süreçler de antidepresanlar ön planda tercih
nedeni olmalıdır.

2) Psikoterapi: Dehşet ve korku duygularının
yoğun olduğu erken dönemlerde“Destekleyici
Psikoterapi” yöntemleri tercih edilirken,
kaçınma davranışlarının daha sık görüldüğü
uyanış dönemler de “Davranışçı Psikoterapi”
uygulamaları tercih edilir.
AKUT GERGINLIK BOZUKLUĞU

Travma yaratan olaydan sonra 1 ay içinde
strese yanıt olarak gelişir. Bu bozuklukta sıkıntı
verici olayı yaşarken ve sonrasında çözülme
belirtileri görülür. Bunlar; uyuşukluk, dalgınlık,
tepkisizlik, yabancılaşma, benliğin ayrışması,
travmanın belli bir kısmını hatırlayamama gibi
belirtilerdir.
UYUM BOZUKLUĞU
Tanılanabilir tetikleyici etkenlere tepki olarak,
bu etkenlerin ortaya çıkmasından sonraki üç ay
içinde duygusal ve davranışsal belirtiler
gelişmesiyle giden ruhsal bir bozukluktur.
 Tetikleyici etkenler ve sonuçlar bir kez ortadan
kalktığı zaman, belirtiler altı aydan uzun
sürmez. Duygudurumda çökkünlük,
ağlamaklılık ya da umutsuzluk duygusu, kaygı,
aşırı sinirlilik ya da ayrılma kaygısı eşlik eder.

ÇÖZÜLME BOZUKLUKLARI
Kimlik çözülmesi bozukluğu
 Çoğul kişilik bozukluğu olarak bilinir. Bir kişide
yineleyici biçimde başka bir ya da birden fazla
kişiliğin belirmesi, bunların kişinin yaşamına
kısa ya da uzun süre egemen olması, bu kişilik
ya da kimliklerin birbirini tanımaması, birbirinin
yaptığı eylemleri tümden unutması bu
bozukluğun asıl belirtileridir. Bu kişilerin telkin
ya da hipnoza yatkınlıklarının yüksek olduğu
kabul edilir.
 Bireydeki ayrı kimliklerinin sayısı 2-10 arası
değişmektedir. Bildirilen olguları %70-90’ı
kadındır.
UNUTKANLIK ÇÖZÜLMESI
Kişinin yaşamının bir bölümünü
anımsayamaması ve bunun normal bir
unutkanlık ya da dalgınlıkla açıklanamaması
durumudur.
 Lokalize amnezi, en sık görülen çözülme
türüdür ve belli bir zaman diliminde olmuş
olayları hatırlayamama durumudur.

Seçici unutkanlık, kişinin belli bir zaman
diliminde olmuş olayların bir bölümünü
anımsayabilme ile karakterizedir.
 Genel unutkanlık ise seyrek görülür. Kişinin
yaşam öyküsünü tümüyle unutması anlamına
gelir.

Dizgeli unutkanlık, kişinin özgül birtakım
bilgilerini(ailesi, çocuklukta yaşadığı cinsel
sömürü) anımsayamaması durumudur. Sürekli
unutkanlıkta ise gelişen her olayın unutulması
gözlenir.
Unutkanlık çözülmesi yaşayan kişilerin çoğu
bellek sorunlarının farkında değildirler.


Hipnoz, bu kişilerin yönelimlerini geçici olarak
yeniden kazanmalarını, böylece disosiye
edilmiş ve silinmiş anılarına ulaşmalarını
sağlayabilir.
Kendine Yabancılaşma/Gerçekdışılık Çözülmesi
Kişinin, zihinsel süreçlerinden ya da vücudundan
koptuğunu hissettiği, sanki bunlara dışardan bir
gözlemciymiş gibi baktığı, sürekli ya da yineleyici
yaşantılardır( örn.sanli bir düş içindeymiş gibi
olduğu durumu).

Gerçekdışılık, çevredekilerin gerçekdışı
olduğuna ilişkin, sürekli ya da yineleyici
yaşantılardır.(örn.insanlar,nesneler gerçekdışı,
düşsel, uzak, sisli durumu.)
 Bu bozuklukta kişi, çıldırdığını ya delirdiğini
düşünebilir. zaman algıları bozulmuş olabilir.
başta dolgunluk, ürperme ya da sersemlik gibi
belirtiler yasabilirler.

Erişkinlerin yaklaşık yarısı hayatları boyunca en
az bir kez böyle bir dönem geçirmiştir.
Kadınlarda ve erkeklerde eşit oranda görülür.
 Çok büyük sıklıkla gelip geçici olduğundan
özgül bir tedavi yoktur. Bu tür hastalarda
klomipramin, serotonin geri alım önleyicileri
kullanılabilir.

BEDENSEL BELİRTİ BOZUKLUKLARI VE
İLİŞKİLİ BOZUKLUKLAR
Sıkıntı veren ya da günlük yaşamı kesintiye
uğratan, bir ya da birden çok bedensel belirti ile
giden ruhsal bozukluktur. Kişi, sağlıkla ya da
belirtilerle ilgili olarak sürekli bir kaygı duyar,
bunlara aşırı zaman ve içsel güç harcar.
 Bedensel belirti bozukluğunda belirtiler özgül
olabileceği gibi(lokal bir ağrı), oldukça
genel(yorgunluk, bitkinlik) de olabilir.

Tanı konulabilmesi için kişinin, belirtilerden
ötürü gerçekten acı ya da sıkıntı çekiyor olması
gerekir.
 Toplumda görülme sıklığı, %5-7 arasında
değişir, kadınlarda daha sık görülür.

HASTALIK KAYGISI BOZUKLUĞU
Ağır bir hasta olduğunu ya da olacağını düşünüp
durma ile giden ruhsal bir bozukluktur. Bedensel
belirti yoktur ya da ağır değildir. Kişinin sağlıkla
ilgili yüksek düzeyde kaygı vardır, aşırılık
davranışları görülür. Hastalıkla uğraşıp durma
süresi en az altı aydır, ancak korkulan hastalık
durumu bu süreç içinde değişebilir.
 Tedavide ise serotonin geri alım
önleyicilerinin(SSGÖ)hastalarda etikli olabileceği
öne sürülmektedir.

KONVERSIYON (DÖNÜŞTÜRME) BOZUKLUĞU

Bir ya da birden çok istemli motor ya da
duyusal işlev değişikliği ile giden, ancak klinik
bulguların genel tıp durumlarıyla uyuşmazlık
olduğunu gösteren bir ruhsal bozukluktur.
Alttürleri şunlardır:
Güçsüzlük ya da paralizi ile giden
 Olağandışı devinim ile giden(örn.tremor, yürüme
boukluğu)
 Yutma belirtileri ile giden(globus histerikus)
 Konuşma belirtisi ile giden(afoni,disfoni)
 Ataklarla ya da kasılma ile giden(epilepsi
olmayan katılma, bayılma)
 Anestezi ya da duyu yitimi ile giden(kolların
bacakların tutmaması)
 Özel duyusal belirti ile giden(çift görme, körlük)
 Karışık belirti ile giden


İlaç tedavisi genellikle etkili değildir, fakat
belirtiler geçtikten sonra ortaya çıkan bunaltı
için ilaç kullanılabilir.
YAPAY BOZUKLUK

Kendine yüklenen yapay bozukluk, aldatmayla
giden, bedensel ya da ruhsal düzmece belirtiler
ortaya çıkarma veya yaralanmaya yol açma
tutumu ile giden ruhsal bir hastalıktır. Kişi,
kendisini başkalarına hasta ya da işgöremez
olarak tanıtır.

Bir başkasına yüklenen yapay bozukluk ise
aldatmayla giden, bir başkasında bedensel ya
da ruhsal düzmece belirtileri çıkarma, hastalığa
yol açma ile giden bir ruhsal bozukluktur. Kişi,
başkasını hasta, iş göremez ya da yaralı olarak
sunar.
BEDENSEL BELİRTİ BOZUKLUKLARI VE İLİŞKİLİ BOZUKLUKLARDA
HEMŞİRELİK GİRİŞİMİ
Download