Embriyonik Dönemde Germ hücrelerinin oluşumu ve Genital

advertisement
Genel Embriyoloji 1
Germ hücrelerinin oluşumu
Genital sistemin gelişimi
Embriyolojik Gelişimin İlk 2 haftası
Uteroplasental Dolaşım
Dr. Murat TOSUN
Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı
http://www.murattosun.com
 İnsanda gebelik süresi 280 gün olup bu dönemin ilk 60
günü embriyonun geliştiği ve tüm organ taslaklarının
oluştuğu Embriyogenesis dönemidir. Bu dönemde
canlı EMBRİYO olarak isimlendirilir
 60 günden doğuma dek olan süreç ise Organogenesis
dönemi olup bu dönemde canlı FETUS adını alır.
 Klinikte ise genelde gebelik süresi kabaca 3’er aylık 3
döneme ayrılır ve her döneme TRİMESTER adı verilir.
 Hamile olan bir kişinin kabaca doğum zamanını
belirlemek için son adet gördüğü tarihin 1 yıl sonrası
tarihten 3 ay çıkarılıp 10 gün eklenir.
 Embriyonik gelişimin değerlendirilmesinde bilimsel
anlamda yaygın olarak kabul edilen bir sınıflama
Carnegie sınıflamasıdır. Bu sınıflamada tüm gebelik
süresi belli periodlara ayrılmıştır.
 Erkek ve dişi gonadlarının, genital kanallarının ve dış
genitallerin gelişimi oldukça komplike bir olaydır ve
genetik ekspresyon, gelişim zamanlanması ve cinsiyet
hormonlarının arasında gelişen kompleksin bir
sonucudur
Germ Hücrelerinin Gelişimi
 Üreme sisteminin gelişiminde, gonadların yani üreme sistemi
ana hücrelerinin yerleşip geliştiği yerdeki gelişime, esas olarak 4
farklı türde hücre serisi katkıda bulunmaktadır.
 mesonefrozun medial kesimindeki çoğalmakta olan
çölom epiteli
 altta uzanan mezonefrik mezenşim
 hemen hemen mezenşimin her yerinde görülen
anjiojenik mezenşimin istilası
 gelişimin erken döneminde epiblasttan köken alan
primordial germ hücrelerinin ilerleyen dönemlerde
allantoik duvardaki birikimlerinden göçü.
 Gametlerin yani dişi ve erkek cinsiyet hücrelerinin
geliştiği hücre dizisine germ line adı verilir. Bu
hücreler ilk olarak gelişimin 4. haftasında ayırt
edilebilir ki bu hücrelere primordial germ
hücreleri (PGH) adı verilir.
 Bu hücreler vitellüs kesesinin arka duvarındaki
endodermden köken alırlar.
 Pluripotent kök hücre karakterindeki bu hücreler
erişkinlerde de bulunan yegane Pluripotent kök hücre
grubudur
 Primordial germ hücreleri gelişimin erken dönemlerinde
ilkel çizginin (=Primitive streak) yanındaki
ekstraembriyonik dokular ile bunların bağlandığı sapta
bulunurlar. Burada erken gelişim süresince somatik
hücrelerin büyük bir kısmını etkileyen uyarıcı etkide
bulunurlar.
 Primordial germ hücreleri embriyo gelişiminin 11.
basamağında (25-30 gün) yapısal hücrelerden
büyüklükleri ve kromatin içerikleri bakımından
ayrılırlar.
 Bir çok vücut hücresi ile karşılaştırıldığında 12-20m
çapa kadar ulaşan büyüklükte oldukça iri hücrelerdir.
Karakteristik olarak zarı oldukça iyi bir şekilde
gözlenebilen veziküler bir nukleusları vardır.
 Bu hücreler allantoisin çıkış kısmının hemen önünde
vitellüs kesesi duvarında kaudal bölgede yerleşik
durumda bulunur.
 13. basamakta (4. hafta sonrasında) bu hücreler
ameboid hareketlerle vitellüs kesesi duvarından dorsal
mezenter aracılığıyla gonadal kabartıya göç eder. Göç 6.
haftaya kadar devam eder.
 Göçlerinin takibi yapılarında bulunan Alkalen Fosfataz
enzimi işaretlemesiyle yapılır.
 Bu göç sırasında ameboid hareketler yanında embriyonun
büyümesine bağlı yer değişimi sonucunda primordial
germ hücreleri dorsokranial yönde mezenter içine geçer.
Buradan çölomun dorsal açısını geçerek 15. basamakta
genital tüberküle ulaşır.
 Genital tüberkülün göç etmekte olan primordial germ
hücreleri sayısı üzerine geniş bir alanda etki ettiği ve
göçün yönünü belirleyip primordial germ hücreleri
topluluğuna destek konusunda yardımcı olduklarına
inanılmaktadır.
 PGH’leri göç hareketlerini tamamlayıp gonadal
kabartıya ulaştıklarında embriyo Dişi karakterdeyse
(XX) gonadal kabartının dış kısmına; Erkek
karakterdeyse (XY) iç kısmına yerleşirler. (Erkeklerde
testis tübüllerinin iç kısımda; dişilerde ovarium’un
epitelinin dış kısımda olduğunu hatırlayınız)
 Diğer yandan embriyoda gonadların dişi veya erkek
yönde farklılaşması için bu PGH lerinin uyarımına ihtiyaç
vardır. Eğer bu hücreler gonadal kabartıya ulaşamazlarsa
gonadlar oluşmaz ve Sterilite meydana gelir.
 Bazen bu hücreler göç sırasında batın duvarında bir
araya gelerek keseleşirler. Bunun sonucunda oldukça
ölümcül bir gençlik çağı hastalığı olan Teratom meydana
gelir.
 PGH’leri 2n kromozomlu çekirdeğe sahip hücreler olup
mitoz bölünmeyle çoğalma gösterirler. 1. mayoz bölünmeye
girmeden önce hücre siklusunda S fazında DNA miktarı 2
katına çıktığı için 2n kromozom sayısına karşın 4C DNA
miktarı vardır
 PGH’leri göçleri süresince mitoz bölünmelerine devam
ederler
 Göç ettikleri gonadal kabartıda embriyonun cinsine göre
spermatogonia veya oogonia’lara farklılaşırlar. Bu
hücrelerde 2n kromozomlu hücrelerdir. Ama DNA miktarı
2C’ye indirgenmiştir.
 Gonadal kabartıya ulaştıklarında gonadın cinsini
belirlemek üzere buradaki mezodermal dokuyu uyararak
ovaryum veya testis gelişme sinyallerini oluştururlar.
 Bir çok omurgalıda germ hücrelerinde mitoz, genital
primordiuma ulaştıklarında yenilenmek için erken
dönemde ayrıldıklarından sonra durmaktadır.
 Bununla birlikte memelilerde duraklama görülmez ve
hücreler mezonefrik tüberküle doğru gerek giderken ve
gerekse ulaştıktan sonra üremeye devam ederler. Bu
göçü tamamlayamayan hücreler parçalanırlar
Embriyonik Dönemde Üreme
Sisteminin Oluşması
 Üreme sisteminin gelişiminde ilk dönem olan indifferent veya
ambisexual dönemde gerek erkek ve gerekse dişi üreme
sisteminin embriyolojik gelişim özellikleri tamamen aynıdır.
 Nitekim embriyonun geliştiği ilk 6 haftayı içine alan bu
dönemde daha embriyonun cinsiyeti morfolojik olarak henüz
belirlenmemiş durumdadır.
 Embriyonun incelenmesinde gerek erkek ve gerekse dişi genital
sistemin iletici yollarını oluşturacak olan her iki kanalda
(Mezonefrik ve Paramezonefrik kanallar) embriyoda ilk 6 haftada
bir arada bulunurlar.
 Embriyo kural olarak öncelikle dişi geliştirmek üzere
programlanmıştır. Bu nedenle ilerleyen dönemde paramezonefrik
kanalların gelişim yönü cinsiyet hakkında belirleyici rol oynamaya
başlar
 Erkek embriyoda testisten çıkıştan başlayarak epididimisten
penise kadar olan tüm iletim yolları Mezonefrik Kanal
(Wolffian kanal)dan gelişir
 Dişi embriyoda ise tuba uterinanın ovariuma bakan ağzından
vaginanın alt 2/3 duvarına kadar olan tüm iletim yolları
Paramezonefrik Kanal (Mullerian kanal)dan gelişir.
 Gelişim sürecinde eğer embriyonun cinsiyeti erkek ise Y
kromozomu üzerinde yer alan Sry geni aktivasyonu sonucu
salınan TDF (Testis Determining Factor=Testis Belirleyici
Faktör) embriyodaki dişiye ait yapıları oluşturacak
Paramezonefrik (Mullerian) kanalların gerilemesine neden
olur.
 TDF yanında Sertoli hücrelerinden salınan MIS (Mullerian
Inhibiting Substance= Anti Mullerian Hormon)ve Leydig
hücrelerinde salınan Testosteron ile paramezonefirk
kanalların yok olması sağlanır.
 Eğer embriyo dişi ise Mezonefrik kanallar kaybolur.
 Ancak bu kanallar tamamen kaybolmazlar ve çok
küçük doku artıkları şeklinde dişi ve erkekte bulunurlar.
 Erkekte Paramezonefrik kanal kaybolduktan sonra
geride prostatın yakınında Utriculus prostaticus adı
verilen doku artığı kalır
 Dişide ise Mezonefrik kanal kalıntısı vagen duvarında
Gartner kisti olarak kendini gösterir
Erkek ve Dişi Genital Sistemlerin Gelişimlerinin Karşılaştırılması
MAYOZ BÖLÜNME
SPERMATOGENESİS
OOGENESİS
ERKEK VE DİŞİDE
MAYOZ BÖLÜNME FARKLILIKLARI
İşler Yolunda Gitmezse?
Spermatogenesis-Spermiogenesis)
Oogenesis
Menstrüel siklusta
görülen değişiklikler
Fertilizasyon

Cinsel birleşme sonrası vagina içine akıtılan meni
(=Semen) içinde yaklaşık olarak 70-150 milyon/ml
civarında spermatozoa vardır. Bunların büyük kısmı
ilk dönemlerde elimine olur ve kaliteli olanlar
yollarına devam eder. Tubalara ulaşıp orada
ovariumdan gelecek oositi bekleyen spermatozoa
sayısı 200-500 kadardır.

Fertilitede sperm sayısının öneminden daha çok
sperm kalitesinin çok önemi vardır. Yoğun mayotik
bölünmelerden geçen ve sürekli çoğalan ve
farklılaşan spermatogonialardan bu çoğalma
sırasında çok sayıda morfolojik veya fonksiyonel
anlamda bozuk hücreler gelişir.
Fertilizasyon
Fertilizasyon

Bu spermatozoa’ların oosite ulaşabilmesi mümkün
değildir. Bu nedenle doğal yollardan bu hücrelerin
yok edilmesi ve sağlıklı ve güçlü spermatozoaların
yolunun açılması sağlanmalıdır.

Sağlıklı bir semende tam fertilizasyon yeteneğine
sahip yani

Morfolojisi düzgün

Hızı yüksek

Viabilitesi yüksek
spermatozoaların seçimi semenin vagina içinde
kapasite olmasıyla başlar
Fertilizasyon

Kapasitasyon sürecinde semenin bazik pH’sı ile
vagina’nın asit pH’sı etkileşerek hasarlı hücrelerin yok
olmasını sağlayacak bir nötr ortam hazırlanmış olur.

Önceleri yapışkan olan semenin bu süreç sonunda
10-15 dakika içinde tamamen çözünmesi sağlanır ve
içindeki tüm kaliteli spermatozoalar cervix uteri’den
içeri girmeye başlar ve uterus içinde yolculuklarına
uterus’un ve tuba uterinanın siliar epiteli yardımcı
olur.
Tuba Uterina (Lümene bakan yüzeylerdeki
silialara dikkat ediniz)
Fertilizasyon

Yapılan bir çalışmada spermatozoaların üzerinde
koku reseptörleri olduğu ve bu reseptörlerin incir
çiçeği kokusuna duyarlı olup bu koku etkisinde
hızlarını arttırdıkları bilinmektedir. Uterusta
ovulasyonda bu tarzda bir kokunun mevcut olduğu
tespit edilmiştir.

Bunlar sekonder oosit arayarak bulduklarında içine
penetre olurlar. Sperm oosit zona pellucidasına
ulaştığında zonada mevcut olan insana özel
glikoprotein reseptörlere (ZP1,2 ve 3) bağlanır ve
spermin akrozomunda bulunan yıkıcı enzimlerle zona
pellucidanın yırtılması sağlanır.
Fertilizasyon

Sperm oosite penetre olduktan sonra 2 hücrenin
hücre zarı kaynaşır. Bunun sonucunda oosit hücre
zarının hemen yanında binlerce küçük kortikal
granüller meydana gelir. Bu granüllerden salınan
maddelerle sperm reseptör moleküllerine cevap
şekli değiştirilir ve başka sperm penetrasyonu
engellenmiş olur. Ancak nadiren tam eş zamanlı
penetrasyon veya aynı anda 2 veya daha fazla
oosit olgunlaşması durumlarında beklendiği üzere
çoğul gebelikler değil CİDDİ ANOMALİLER
meydana gelir.
Fertilizasyon
Fertilizasyon
Fertilizasyon

Fertilizasyon süreci Tuba uterinanın ampulla kısmında görülür.

Sperm ve oosit zarı füzyonu oositin mayoz bölünmesini uyarır.
Oosit 2. mayotik metafazı tamamlayarak anafaza geçer ve
ikinci polar cisimcik meydana gelir. Bu arada 1. polar
cisimcikte eş zamanlı olarak 2.mayoz bölünmeye girer.

2. mayoz bölünmede spermin önemi 1. mayoz sonunda
inaktif hale gelmiş oosit sentriollerinin yerine spermin
sentriollerinin gelmesi ve bunlarla metafaz iği ipliklerinin
sağlanmasıdır.
Fertilizasyon
Fertilizasyon

Eğer sperm varlığını saymazsak 2. mayoz bölünme sonundaki
oosit definitive oosit (tam anlamıyla olgun)adını alır. Sonrasında
oosit ve sperm kromozomları dişi ve erkek pronükleus ile
kaynaşır. Bu pronukleuslar kaynaşarak tek, diploid ve 2n
kromozomlu fertilize zigot nükleusu meydana gelir. Bu an
embryonik gelişimin “0” noktasıdır.
İşler Yolunda Gitmezse?

Mole hidatiform; farklı tipte olabilir. %0.1-0.5 oranında görülür.
Komplete yani tam formunda embriyo olmaksızın gebelik
durumu (anembriyonik gebelik) söz konusudur. Sadece
plasental membranlar vardır. Normalde maternal dolaşımdan
alınan sıvının fetal damarlara geçmesi gerekirken bu hastalıkta
bu olay olmaz.

Plasental villuslar şişmiş ve vezikül şeklindedir. Bu haliyle bir üzüm
salkımını andıran (Mole=Üzüm) görüntüye sahiptir. Bu hastalar
kliniğe vajinal kanama, ödem ve hipertansiyon ile başvururlar.
Normal gebeliklerdeki gibi bu hastalarda da hcG salgısı mole
tarafından yapılır. Ancak bu hormon kontrolsüz üretildiği için
anormal seviyelere çıkarki bu tanı amaçlı kullanılır.
İşler Yolunda Gitmezse?

Burada genetik analizde hücrelerde normal karyotip gözlenir
ama tüm kromozomlar babadan alınmadır. Bunun olma nedeni
olarak aynı anda 2 spermin oositi fertilize etmesi gösterilir. Ancak
burada oosit kendi nükleusunu kaybetmiş durumdadır.
Dolayısıyla 2 spermin pronükleusu birleşir ve diploid nükleus
meydana gelir (dispermik fertilizasyon).

Alternatif olarak eğer tek bir sperm nükleusu olmayan oositi
insemine ederse sperm pronükleusu mitozla 2’ye bölünüp
cleavage (yarıklanma) olmaksızın diploid nükleusu (2n
kromozomlu) meydana getirir (monospermik fertilizasyon).
Dispermik tipte zigot XX veya XY olabilirken monospermikte
sadece XX olur. Çünkü YY zigotlar X kromozomları üzerinde
bulunan esansiyel genler olmadığı için gelişemezler
İşler Yolunda Gitmezse?
Complete Mole Hydatiform
İşler Yolunda Gitmezse?
Parsiyel Mole Hydatiform

Parsiyel mole hidatiformda triploidi vardır. 2 adet
paternal kromozom vardır ve embryo parsiyel
olarakda olsa gelişir. Sex kromozom karyotipi XXX,
XXY veya XYY şeklinde olur.
İşler Yolunda Gitmezse?
Mole Hydatiform
İşler Yolunda Gitmezse?

Mole hidatiform zamanında tahliye edilemezse
persistan trofoblastik hastalık adı verilen tümöral form
gelişir. Parsiyel mole’de tümör genelde benign
karakterdeyken komplete tipte malign formdadır ve
hem invaziv mole hemde koriokarsinom gelişebilir.
İşler Yolunda Gitmezse?
Nadir Görülen Triploid Yenidoğan Olgusu
EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİN
1. HAFTASI
 Gelişimin ilk gününde zigot tuba uterinaya ilerlerken bir
yandanda yarıklanıp bölünmeye başlar. Bu mitoz bölünme
tarzında bir çoğalma büyümesi değildir. Zigot adını verdiğimiz
büyük hücrenin küçük hücrelere bölünmesini sağlar. Bu olaya
cleavage (Yarıklanma) adı verilir. Cleavage sonucu oluşan bu
hücrelere blastomer adı verilir.
 Bu dönemde zigot hacminde değişme olmaz. Fertilizasyondan
40 saat sonra 2. bölünme olur ve 4 eşdeğer blastomer
meydana gelir. 3. gün 6-12 hücre , 4. gün 16-32 hücre oluşmuş
olur. 32 hücreli dönem görünüşü nedeniyle morula adını alır.
Gelişimin 1. haftası
Gelişimin 1. haftası
 Morula hücreleri embriyo ve bağlandığı zarlar yanında
plasenta ve ilişkili oluşumların düzenli gelişimini sağlayacak
yapılarıda geliştirecektir. Cleavage süresince bu hücreler
yığılma gösterir. 8 hücre fazında yuvarlak ve birbirine zayıf bağlı
blastomerler giderek yassılaşmaya başlar
 Bunun sonucu hücre kitlesinin merkezinde blastomerler
arasında iç-dış yüz polaritesi gelişerek hücre-hücre ilişkisi
güçlenir. Bu durumda hücrelerin dış yüzü konvex iç yüzü konkav
halini alır. Bu süreç compaction (sıkılaşma) adını alır ve
blastomer hücre iskeleti ile direkt ilişkilidir.
Gelişimin 1. haftası
 Hücreler arasında merkezdeki ve çevredeki yığılma farklı
blastomer grupları arasındaki farklı yapışmaya bağlı meydana
gelir. İç taraftaki hücreler embriyoblast, dış kısımdaki hücreler
trofoblast adını alır.
 Kesin olmamakla birlikte genelde embriyoblast embriyonun
büyük kısmını meydana getirir. Dıştaki trofoblastların bu adı
alma nedeni ise öncelikle plasenta membranlarının kaynağını
oluşturmasıdır.
 Morula yaklaşık 30 kadar hücreden meydana gelir ve giderek
sıvı emmeye başlar. Bu sıvı ile blastomer içinde ilk hücre içi
vakuoller meydana gelir. Daha sonra bu sıvı hücreler arasına
geçmeye başlar. Blastomerler arasında tight junctionlar gelişir.
Gelişimin 1. haftası
 Artan hidrostatik basınca bağlı kavite genişleyerek blastosist
kavitesi adını alır. Embryoblast hücreleri kavitenin bir tarafına
yığılırlar ve trofoblast tabakası tek katlı epitel haline dönüşür. Bu
haliyle embriyo blastosist adını alır. Embryoblast içeren blastosist
kısmı embriyonik kutup adını alırken diğer taraf abembriyonik
kutup olarak isimlendirilir.
 Morula uterusa 3-4. günlerde ulaşırken 5.günde blastosist
enzimatik yollarla zona pellucidadan sıkışmak suretiyle ayrılır
(hatching). Bu haliyle artık blastosist orijinal yapıda ve
endometriumla direkt etkileşim kuracak bir yapıya erişir.
Gelişimin 1. haftası
Gelişimin 1. haftası
Gelişimin 1. haftası
 Bir süre sonra uterusa ulaşan blastosist uterusla sıkı yapışma
gösterir. Endometrial stroma hücreleri embryo varlığını
algılayınca cevap oluşturarak corpus luteumdan farklılaşan
metabolik olarak aktif salgı hücreleri olan desidual hücreleri
aracılığıyla progesteron salgısına başlarlar.
 Bu süreç desidual reaksiyon adını alır. Endometrial bezler şişer,
lokal olarak uterus duvarı vaskülarize olur ve ödem oluşur.
Bunun nedeni olarak desidual hücrelerin salgısının içindeki
growth faktörlerin gibi değişik uyarıcı faktörlerdir.
Gelişimin 1. haftası
 Uterus epiteli en uygun hale gelmiştir ve aşırı progesteron
salgısından korunacak şekildedir. Eğer implantasyon olmazsa
korpus luteum 13 gün içinde dejenere olur. Eğer olursa
trofoblastlar hcG salgısına başlayarak corpus luteumu
progesteron salgısıyla desteklerler.
 Korpus luteum sex steroidlerini 11-12. haftaya dek salgılar.
Sonrasında bu görevi plasenta üstüne alır ve corpus luteum
kaybolarak corpus albicansa dönüşür.
İşler Yolunda Gitmezse?
Ektopik Gebelikler
► Normal koşullarda uterus
içinde ampulla alt
kesimine implante olması
gereken embriyonun
başka bir kavite içine
yerleşmesidir. En sık olarak
periton içine, ovarium
yüzeyine, tuba uterinanın
değişik bölgelerine ve
uterusun anormal
bölgelerine yerleşim
görülür.
İşler Yolunda Gitmezse?
Ektopik Gebelikler
► Buralarda da implantasyon alanındaki hücreler uterus epitel
hücreleri gibi benzer şekilde tepki göstererek blastosiste uygun
destek vermeye çalışırlar.
► Ancak buralarda artan vaskülarizasyon bir dönem sonra ağır
kanamalarla annenin ölümüne neden olabilir. Genelde karın
ağrısı ve vaginal kanama semptomları ile kendini gösterir.
Cerrahi tedavi uygulanması şarttır.
İşler Yolunda Gitmezse?
Ektopik Gebelikler
İşler Yolunda Gitmezse?
Ektopik Gebelikler
İşler Yolunda Gitmezse?
Ektopik Gebelikler
İşler Yolunda Gitmezse?
Çoğul Gebelikler
 Genelde normal ovulasyon sürecinde sadece 1 tane oosit tam
olgunluğa erişir. Ancak bazen bunun sayısı 2 ve daha fazla
olabilir. Bu durumlarda bir cinsel ilişki sırasında atılan
spermlerden ayrı ayrı 2 ve/veya daha fazla tanesi, ayrı ayrı
olgunlaşmış bu 2 ve/veya daha fazla oositi fertilize eder
(döller). Bu durumda doğan bebekler birbirlerinden tamamen
farklı özelliklere sahip normal insanlar olacaktır.
İşler Yolunda Gitmezse?
Çoğul Gebelikler
 Ancak bazen tek bir embriyo bilinmedik nedenlerle
embriyoblast fazında kendini dublike eder ve çoğul gebelikler
ortaya çıkar. Burada kendi içinde farklılıklar olmakla birlikte
doğacak bebekler genetik bakımdan hemen hemen
identiktirler.
 Bu gebeliklerde bazen embriyoların plasentasıda ortak olabilir.
Bu oldukça saf bir DNA benzerliği doğurmaktadır
 Ancak unutulmaması gereken nokta her ne kadar aynı genetik
diziye sahip insanlar olsalarda bu bebeklerin arasında
epigenetik farklılıkların mevcut olduğu gerçeğidir.
İşler Yolunda Gitmezse?
Çoğul Gebelikler
İşler Yolunda Gitmezse?
Çoğul Gebelikler
İşler Yolunda Gitmezse?
Çoğul Gebelikler
EMBRİYOLOJİK GELİŞİMİN
2. HAFTASI
(İmplantasyon-Bilaminar Germ Diski Oluşumu)
Hatching olan embriyo implantasyona başlar
•
•
1. hafta sonunda blastosist uterus duvarına tutunur. Bu tutunma
sonucu lokal olarak embriyonik kutupta trofoblastları çoğalmaları
için uyarır. Bu çoğalan hücrelerin bazıları hücre zarlarını kaybederek
sinsityumu meydana getirir. Bu oluşan yapılar ise sinsityotrofoblast
adını alır.
Zıt olarak blastosist duvarını oluşturan trofoblast hücreleri hücre
zarlarını koruyarak sitotrofoblast adını alırlar. Sinsityotrofoblastlar
2. hafta süresince sayıca artarak embriyonik kutupta mevcut olan ve
sinsityumla kaynaşmış ve sayıları giderek artan sitotrofoblastlardan
ayrılır.
GELİŞİMİN 7.GÜNÜ
Hatching olan embriyo implantasyona başlar
• Son yıllarda yapılan çalışmalarda embriyonun uterus
duvarına tutunabilmesi için etkin rol oynayan
faktörlerden birinin L-selectin adı verilen bir hücre
yapışma molekülü olduğunu ortaya koymuştur.
• Fertilizasyon sonrası oluşan sinyallerle trofoblastların
yüzeyinde ortaya çıkan L-Selectin ve uterus üzerinde bu
proteine karşı mevcut karbohidrat reseptörü etkileşerek
zigotun uterus duvarına tutunmasını sağlarlar.
Hatching olan embriyo implantasyona başlar
• 6. günde başlayan implantasyon 9. gün civarında
tamamlanırki bu süreç esas olarak çok invaziv bir şekilde
sinsityotrofoblastların etkinliği ile sağlanır. Bu
hücrelerden salınan hidrolitik enzimler endometrial
hücreler arasındaki ekstrasellüler matriksi parçalar ve bu
hücrelerin arasında embriyo sinsityotrofoblastların
etkisiyle yerleştirilir.
GELİŞİMİN 8.GÜNÜ
Hatching olan embriyo implantasyona başlar
• İmplantasyon sürerken genişleyen sinsityotrofoblastlar
blastosisti sarar. 9. günde blastosist tam olarak bu
hücrelerle örtülü hale gelir. Ancak sadece küçük bir
noktada (endometriuma implante olunan noktada)
hücresiz bir koagülasyon tıkacı kalır.
• Bu dönemde implantasyonunu tamamlayan embriyonun
dış kısmında bulunan koagülasyon tıkacının kaybolması
ve gerçek anlamda implantasyonun %100 olarak
tamamlanması 11-12. günde gerçekleşir.
GELİŞİMİN 9.GÜNÜ
GELİŞİMİN 9.GÜNÜ
12.
Gün
Embriyoblast epiblast ve hipoblast tabakalarına ayrılır;
•
İmplantasyon olmadan önce embriyoblast 2 tabakaya ayrılmaya
başlar. 8. günde 2 esas tabakaya yani
•
•
Epiblast (primer ektoderm)
Hipoblast (primer endoderm)
tabakalarına ayrılır.
•
Epiblastlar morulanın iç hücre kitlesinin en içindeki apolar
hücrelerden köken aldığı için bu iç hücre kitle bölgesinin bu
tabakalara ayrılacak hücreleri kendi belirlediği görüşünü
uyandırmaktadır. Ekstrasellüler bazal membran bu 2 tabaka arasında
uzanır. Bu nedenle bu 2 tabakalı embriyoblast bilaminar germ diski
olarak adlandırılır.
Amnion kavitesi epiblastlar içinde gelisir;
•
•
8. günde epiblast hücreleri arasında toplanan sıvı ile amnion kavitesi
meydana gelir. Epiblast hücre tabakası bu sıvının etkisiyle embriyonik
kutuba doğru yoğun bir şekilde yer değiştirir ve sitotrofoblastları yeni
oluşan bu kaviteden ayıran ince bir zar oluşturmak üzere farklılaşırlar.
Bu zar amnion zarı adını alır ve yeni kavitede amnion adını alır. Bu
amnion zarını oluşturan hücreler amnioblast adını alır. Amnion
kavitesi ilk başlarda küçük olmasına karşın giderek genişleyerek 8.
haftada tüm embriyoyu kaplar hale gelir.
GELİŞİMİN
8.-9.GÜNÜ
(Epiblast-Hipoblast
tabakaları oluşumu)
Hipoblastlardan primer vitellüs kesesini olusturan
ekstraembriyonik endoderm gelisir;
• 8. günde yeni oluşmuş hipoblastların periferinde yer alan
hücreler sitotrofoblastların iç yüzüne göç ederek
yassılaşırlar. 12. günde bu hücreler tüm blastosist
kavitesini döşeyen ince ekstraembriyonik endodermi
meydana getirir. Bu membran eksoçölomik veya Heuser
membranı adını alır
GELİŞİMİN 9.GÜNÜ
(Heuser membranı oluşumu)
Hipoblastlardan primer vitellüs kesesini olusturan
ekstraembriyonik endoderm gelisir;
• Önceki blastosist kavitesi ise primer vitellüs kesesi veya
eksoçölomik kavite adını alır. Primer vitellüs kesesi
oluşurken kalın ve gevşek yapıda asellüler karakterde
ekstraembriyonik retikulum oluşur. Bu yapı Heuser
membranı ve sitotrofoblastlar tarafından salınır.
GELİŞİMİN
10-12.GÜNÜ
Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin
gelisimi ile iliskilidir;
• Her ne kadar ekstraembriyonik retikulum
hipoblast orijinli hücreler içerse de bariz olarak
ekstraembriyonik mezoderm hücrelerinin ayırt
edilebilmesi için 12. ve 13. günlere ulaşılması
gerekmektedir. Yeni koryonik kavitenin oluşumu
ile ilgili çelişkili teoriler vardır.
Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin
gelisimi ile iliskilidir;
• Bunlardan biri ekstraembriyonik mezoderm hücrelerinin
bilaminar germ diskinin tabanındaki epiblastlardan köken
aldığı ve 2 tabakayı (Heuser membranının dış yüzü ve
sitotrofoblastların iç yüzünü) oluşturduğu yönündedir.
• Ekstraembriyonik retikulum ekstraembriyonik
mezodermin 2 tabakası arasına sıkıştırılır ve parçalanarak
koryonik kaviteyi oluşturacak sıvıya dönüşür.
GELİŞİMİN
10-12.GÜNÜ
Koryonik Kavitenin
Ekstraembryonik
Mezoderm oluşuma
katkısı teoremi
Vitellüs kesesi olusumu ve koryonik kavite olusumu
tam anlaşılamamıştır;
• Peşisıra 2 adet membran hipoblasttan göç ederek
blastosist kavitesini döşer ve önce primer sonra kalıcı
vitellüs kesesine dönüşür. Yeni oluşan boşluk koryonik
kavite adını alır ve amnion ve vitellüs kesesi ile birlikte
olan embriyoyu blastosist dış duvarından ayırır ve bu
haliyle koryon adını alır. Bununla birlikte, tam olarak bu
süreç anlaşılamamıştır.
GELİŞİMİN
12-13.GÜNÜ
(Extraembriyonik
mesoderm oluşumu)
Kalıcı vitellüs kesesi hipoblastdan göç eden ve yeni tip
hücrelerden ve Heuser membranının yer degistirmesinden
meydana gelir;
• Kalıcı vitellüs kesesi 4. haftaya dek embryonun en önemli
kısmını oluşturur. Vitellüs kesesinin dış tabakasını
oluşturan ekstraembryonik mezoderm hematopesis’in
esas alanıdır. Kese duvarını örten endoderm ise serum
proteinlerinin yapıldığı yerdir. Kalıcı vitellüs kesesi
embriyonik besin metabolizması konusunda sınırlı etkiye
sahiptir.
Kalıcı vitellüs kesesi hipoblastdan göç eden ve yeni tip
hücrelerden ve Heuser membranının yer degistirmesinden
meydana gelir;
• Ayrıca vitellüs kesesi endodermi primordial germ
hücrelerinin ana kökenini oluşturur. Vitellüs kesesi
gelişen embryonik diske paralel olarak 4. haftadan sonra
hızla büyür. Normalde doğumdan önce kaybolmakla
birlikte nadiren kaybolamaz.
Koryonik kavite ekstraembriyonik mezodermin
gelisimi ile iliskilidir;
• 2. hafta süresince koryonik kavite genişlerken
ekstraembryonik mezodermde büyüyüp göç
etmek suretiyle amniondan sitotrofoblastları
ayırır. 13. günde embryonik disk koryonik kavite
içinde tek başına kalın bir mezoderm sapı
(bağlayıcı sap) ile asılı durumda bulunur.
2. HAFTANIN SONU(14.GÜN)
(Bilaminar Germ diski oluşumu tamamlanması)
İşler Yolunda Gitmezse?
• Primer vitellüs
kesesinin kalıcı
vitellüs kesesine
dönüşmesinden
sonra geri kalan
artıklar tam rezorbe
olmazsa
(kaybolmazsa)
Meckel divertikülü
meydana gelir.
Meckel Divertikülü
• Uteroplasental Dolaşım
Uteroplasental dolaşım sistemi 2. haftada baslar;
• 1. hafta süresince embriyo besin alım ve atılımı basit
difüzyonla sağlanmakla birlikte ilerleyen dönemlerde
daha iri bir embryo söz konusu olduğu için daha etkin
mekanizmaların çalışması gerekir. Bu ihtiyaç
uteroplasental dolaşım ile giderilir. Maternal ve fetal kan
plasenta aracılığıyla gaz ve metabolitleri difüzyon yoluyla
bir yerden diğerine aktarır.
Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar;
• Bu sistem ilk olarak 9. günde sinsityotrofoblastlar
arasında oluşan ve trofoblastik lakuna adı verilen
vakuollerin oluşumuyla başlar. Sinsityotrofoblastların
yanındaki maternal kapillerler hızla büyüyerek maternal
sinusoidleri meydana getirir. Bunlarda trofoblastik
lakunalarla hemen anastomoz kurarlar.
GELİŞİMİN 9.GÜNÜ
Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar;
• 11-13. günlerde bu anastomozlar büyür ve
sitotrofoblastlar lokal olarak çoğalarak
sinsityotrofoblastlar içine doğru uzantılar uzatırlar.
Bunların yeni ekstraembryonik mezoderm tarafından
uyarıldığı düşünülmektedir. Bu uzantılar kan dolu
lakunalara doğru uzar ve primer stem villi adı verilen ilk
büyüme sürecini gerçekleştirir.
Uteroplasental Dolaşım 11-13.gün
Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar;
• 16. günde sitotrofoblastlarla ilişkide bulunan
ekstraembryonik mezoderm primer stem villiyi deler ve
sekonder stem villiye dönüşümü sağlar. 3. hafta sonunda
ise villöz mezoderm kan damarlarına dönüşür. Bu yapı
damarlar aracılığıyla embriyo ile bağlantı kurarak
uteroplasental dolaşımın olması sağlanmış olur.
Farklılaşmış kan damarları içeren villuslar tersiyer stem
villi adını alır
Uteroplasental Dolaşım 16.gün
Uteroplasental Dolaşım 21.gün
Uteroplasental dolasım sistemi 2. hafta baslar;
• Tüm besin maddelerinin maternal-fetal kan arasında
difüzyonu sırasında 4 katman geçilmek zorundadır.
•
•
•
•
Villus kapiller endoteli
Villus ortasındaki gevşek bağ doku
Sitotrofoblast tabakası
Sinsityotrofoblast tabakası
• Maternal kan damarlarının endotelial döşemesi
trofoblastik lakunalar içine uzanmaz.
Plasenta ve Fetal
Zarların Gelişimi
2. hafta timeline şeması
2. hafta timeline şeması
Gelişimin 2.haftası özet
• 1. haftada bilindiği üzere iç hücre kitlesi (embriyoblast) ve
dış hücre kitlesi (trofoblast) adı verilen tabakalardan
meydana gelmiş blastosist oluşum söz konusudur. 2. hafta
ise bilaminar germ diskinin oluştuğu dönemdir.
• 2. haftanın başında embriyoblast 2 parçaya ayrılır.
•
•
Epiblast(primer ektoderm)
Hipoblast (primer endoderm)
Gelişimin 2.haftası özet
• Kavite amniotik kavite adını alır ve sonrasında epiblastlar
içinde ince bir tabaka halinde amniotik membran gelişir.
Geriye kalan epiblastlar ve hipoblastlar amniotik kavite ile
blastosist kavitesi arasında yer alan bilaminar germ diskini
meydana getirir.
• Bu germ disk hücreleri embriyo içine büyür ve
ekstraembriyonik membranların bazılarının oluşumuna
yardımcı olur. 2. hafta süresince hipoblastlar blastosist
kavitesini döşeyen endodermal hücrelere 2 adet uyaran
gönderir.
Gelişimin 2.haftası özet
• Bunlardan ilki ile blastoseller dönüşüm göstererek primer
vitellüs kesesi oluşturur. 2. ile ise primer vitellüs kesesi
sekonder (kalıcı) vitellüs kesesine dönüşür.
• 2. hafta ortasında sitotrofoblastların iç yüzü ve vitellüs
kesesinin dış yüzü ve amnion ekstraembriyonik adı verilen
yeni bir epitelle döşeli hale gelir. Ekstraembriyonik
mezodermin iki tabakası arasında ise ekstraembriyonik
çölom veya koryonik kavite adı verieln yeni bir kavite
meydana gelir.
Gelişimin 2.haftası özet
• Bu arada implantasyon devam etmektedir. Burada
öncelikle trofoblastlar çok yardımcı olur. Hücresel
trofoblastlar artık sitotrofoblast olarak isimlendirilir.
Trofoblastlardan sinsityotrofoblast adı verilen
endometrium içine yayılarak blastosisti uterus duvarına
yapıştıran periferal sinsityal tabaka meydana gelir.
Gelişimin 2.haftası özet
• Bu trofoblast tabakaları embriyoyu değil bizzat
ekstrasellüler membranları etkilerler. 2. hafta süresince
ekstraembriyonik mezoderm, sitotrofoblast ve
sinsityotrofoblast bir araya gelerek plasentayı meydana
getirir. Fetal dokularda dışa doğru uzantılar (koryonik
villuslar) vererek maternal kan sinusleri içine doğru
uzanırlar.
Gelişimin 2.haftası özet
2. haftayla ilgili önemli bir ipucu 2’ler kuralıdır. Ancak bazı istisnalarda
olduğu unutulmamalıdır.
• 2. hafta süresince
• 2 adet germ tabakası (epiblast ve hipoblast) embriyoblastdan gelişir
• 2 adet doku (sitottrofoblast ve sinsityotrofoblast) trofoblastlardan
gelişir.
• 2 kez blastosist kavitesi yapı değiştirir ve önce primer sonra sekonder
vitellüs kesesi meydana gelir.
• 2 yeni kavite belirir. Bunlar amniotik ve koryonik kavitedir.
• Ekstraembriyonik mezoderm (koryonik kaviteyi döşeyen) 2 tabakaya
bölünür
Genel Embriyoloji 2
Embriyolojik Gelişimin 3. haftası
Embriyolojik Gelişimin 4.-8. haftaları
Plasenta ve Fetal Zarlar
Primitif streak (çizgi) 3. hafta başında ortaya
çıkar;
• 15. günde germ diski (Bu dönemde oval şekli
almıştır.) uzunlamasına orta hattında hafif bir oluk
meydana gelir. Ertesi gün bu oluk derinleşir ve
yaklaşık olarak embriyonun yarısı kadar uzunluğa
erişecek şekilde uzar.
• 16. günde germ diskinin merkezinin yanında, bu
oluğun olası kranial ucunda beliren bir miktar
epiblastlar ile bu çöküntü sarılır. Bu oluk primitif
oluk adını alırken çökme alanı primitif çukur ve bu
çöküntüyü saran epiblast tepeciği primitif nod
adını alır. Tüm bu komponentleri ile yapı primitif
çizgi(streak) olarak isimlendirilir.
Primitif Çizgi oluşumu
Primitif streak (çizgi) 3. hafta başında
ortaya çıkar;
• Gelecekte baş primitif çukurun yanındaki germ
diski son kısmından şekillenirken, orta hatta
yakın bölgedeki epiblastların yüzeyi
embriyonun dorsal yüzünü oluşturacaktır.
Primitif çizginin görünümü uzunlamasına
olduğu için erişkinde bilateral simetri durumu
söz konusu olacaktır.
Primitif streak (çizgi) 3. hafta
başında ortaya çıkar;
• Embriyonik hayatta sağdaki dokular adult
hayatta sağ kısmı oluştururken soldakilerde sol
kısmı oluştururlar. Her ne kadar primer germ
tabakaları 4. haftada embriyo katlantılarında
değişiklik gösteriyor olsada esas olarak
kranial/kaudal, sol/sağ ve ventral/dorsal
eksenler daha 3. haftada belirlenmiş olur.
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• 14-15. günlerde epiblast tabakası altta yer
alan hipoblast tabakasına doğru göçerek bu
tabakanın endoderme dönüşmesine neden olur.
• 16. günde primitif çizgi yanındaki epiblastlar
çoğalır, yassılaşır ve birbirleriyle bağlantılarını
kaybederler.
• Bu yassılaşmış hücreler uzun, ayak benzeri
uzantılar (psödopod) geliştirerek primitif
streak boyunca ilerler ve epiblast ve hipoblast
arasına yerleşir. Bu invaginasyon yani katlanma
ve girinti oluşturma süreci gastrulasyon adını
alır.
Gastrulasyon
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• Girinti oluşturan epiblastların bazıları
hipoblastları iterek yer değişimlerine neden
olur. Bu sayede hipoblastlar yeni bir hücre
tabakası ile yer değiştirmiş olurlar ki bu tabaka
kalıcı endoderm olarak adlandırılır. Buradan
gelecekte gastrointestinal sistem ve solunum
sistemi organları gelişecektir.
Gastrulasyon
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• 16. gün başında olan bu gastrulasyon sürecinde
primitif çizgi boyunca göç eden epiblast
hücrelerinin göçleri rastgele olmayıp tamamen
belirlenmiş yönlerde gerçekleşmektedir.
• Bu hücrelerin bir kısmı lateral ve kranial yönde
ilerlerken diğerleri giriş alanının kenarında
birikirler.
• Her hücre grubu ilerleyen dönemde 3 farklı
mezodermal tabakanın ve bunlardan organların
oluşmasını sağlayacak altyapıyı oluşturacaktır.
Gastrulasyon
sürecinde
epiblast
hücrelerinin
primitif çizgi
boyunca göç
yolları
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• Primitif çukur boyunca göç eden ve orta hatta
dinlenmeye gelen hücreler 2 adet yeni yapı
oluşumunu sağlarlar. Bunlar
• prekordal tabaka: primitif çukurun kranialinde yer
alan yoğun mezoderm kitlesi
• notokordal çıkıntı: yoğun orta hat tüp yapısı
• Orta hattın diğer tarafında mezoderm
hücreleri epiblast ve endodermden ayrı kalan
gevşek bir ağ veya tabaka oluşturmak üzere
yayılırlar.
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• Her ne kadar
intraembriyonik mezoderm
tabakası epiblast tabakası
ve kalıcı endoderm arasına
yayılsa da ilerleyen
dönemde ağzın gelişeceği
«orofarengeal membran»
ve anüsün gelişeceği
«kloakal membran»
bölgelerinde mezoderm
tabakası bulunmaz.
Kalıcı endoderm ve intraembriyonik mezoderm primitif
çizginin gastrulasyonu sonucu meydana gelir;
• İntraembriyonik mezoderm ve kalıcı endoderm
geliştiğinde epiblast ektoderm olarak
isimlendirilmeye başlanır. Bu 3 kalıcı tabaka
trilaminar germ diski adını alır. Bunun nedeni
içinde ektoderm, mezoderm ve kalıcı
endoderm tabakaları olmasıdır. Dikkat edilirse
bu tabakaların her 3’üde epiblastdan
gelişmiştir.
Primitif çizginin gerileme ve kaybolma süreci;
• 16. günde primitif çizgi embriyonun yarısı
uzunluğuna ulaşır. Bununla birlikte,
gastrulasyon devam ederken kaudal kısım
giderek geriler ve küçülür. 22. günde primitif
çizgi embriyonun %10-20’sini oluştururken 26.
günde tamamen kaybolur.
• Bununla birlikte, 20. günde çizgi kaudal
eminens (kaudal yükseklik) adı verilen kaudal
ve orta hat yerleşimli mezoderm kitlesi
oluştururki buradan vücudun kaudal
mezodermal yapıları ve nöral tübün kaudal
kısmı gelişir.
•
Trilaminar germ
diski oluşum
tamamlanması
(Resim B) ve
Primitif çizgi
kaybolma süreci
başlaması (Resim
A ve C’de primtif
çizginin boyundaki
kısalmaya dikkat
ediniz.)
Gastrulasyon mekaniği;
• Tam olarak anlaşılamamkla birlikte Aktin
mikrofilamentlerinin fonksiyonlarını etkileyen
ilaçların gastrulasyonu engellemesi nedeniyle
epiblast hücrelerinin göçünde aktin aracılı
kontraktil sistemin etkin olduğu söylenebilirse de
başka faktörlerinde olduğu muhakkaktır.
• Ayrıca bu çizginin girintisindeki tüm hücrelerin
kökeni şu an için tam olarak bilinmemektedir.
• Primitif çizginin epiblast tabakasının oldukça
lateral kısmından doğan epiblast hücreleri için
taşıyıcı bir kemer gibi görev gördüğü söylenebilir.
Bununla birlikte, çizgide çoğalan hücrelerin bizzat
kendisininde etkisi olması muhtemeldir.
Gastrulasyon mekaniği;
• Primitif çizginin farklı bölgelerinin
ekstraembriyonik mezodermin,
intraembriyonik mezodermin farklı
altgruplarının ve kalıcı endodermin
yapımından sorumlu olduğu
düşünülmektedir. Örneğin yukarıda
belirtildiği gibi primitif çizgi kaudaline
göçen hücreler kaudal eminensi meydana
getirir. Göç eden epiblastların farklı alt
tiplerinin artışı hücre izleme ve hücre soyu
çalışmalarında deneysel olarak çalışılmıştır.
Gastrulasyon mekaniği;
• Bu çalışmalara göre çizginin en kaudal kısmı
ekstraembriyonik mezodermin, ortası germ
diskinin yanlarına göçen mezodermin ve
kranial kısmı orta hatta yer alan ve dinlenme
durumundaki mezodermin (kalıcı endoderm
gibi) oluşumunda yer almaktadır. Hücre soy
çalışmaları ise epiblastların çoğunun
pluripotent kök hücre karakterinde olduğunu
ortaya koymuştur.
Notokord oluşumu;
• Yeni oluşan Prekordal plağın hemen altında
primitif nod içi oyuk tüp şekilli mezodermal
uzantılar çıkartmaya başlarki bu yapı
notokordal uzantı adını alır. Bu tüpün boyu
primitif nodun proksimal kısmına hücreler
eklenip çoğalma sonucu giderek uzarken
primitif çizgi geriler.
Notokord oluşumu;
• 20. günde notokordal süreç tamamlanır. Bu dönemde
çok sayıda önemli yapısal değişiklikler olur ve tüp
şekilli yapı katı çubuk haline dönüşür. Önce tüpün
ventral yani iç kısmı alttaki endodermle kaynaşır. Tüp
daha sonra primitif çukurda ventral olarak tekrar
açılır.
• Bu kaynaşma sürecinde Vitellüs kesesi kavitesi
primitif çukurun (ki bu anda nörenterik kanal olarak
adlandırılır) açılma kısmında amniotik kaviteyle kısa
süreliğine bağlantı kurmuş olur. Tüp zemininin
açılması notokordal süreci notokordal plak adı verilen
yassılaşmış midventral mezoderm çubuğuna
dönüştürür.
Notokord oluşumu;
• 22-24. güne değin notokordal plak endodermden
tam olarak ayrılır ve ektoderm ve endoderm
arasında mezoderm içeren boşluk içine geri döner
ve notokord adı verilen katı silindirik yapıya
dönüşür. Bu süreçte endodermal orijinli bazı
hücreler notokord için girebilirler.
• Notokordun en son büyüme derecesi tartışmalıdır.
Vertebral cisimlerin artıkları başlangıçta notokord
etrafında birikir ve burası muhtemelen vertebral
disklerin orta kesiminde yer olan nukleus
pulposusun gelişeceği yerdir.
Notokord oluşumu;
• Embriyo, fetus ve yenidoğan için bu durum
ispatlanmış olup erken çocukluk döneminde
notokord orijinli bu nükleus pulposus hücrelerinin
dejenere oldukları ve komşu mezodermal hücreler
ile yer değiştirdikleri gözlenmiştir. Ancak Notokord
omurganın kemik elemanlarının oluşumu ile
ilişkili değildir.
• Ancak Notokord vertebral cisimlerin uyarımında
önemli role sahip olduğu için gelişen vertebral
cisimcik merkezindeki notokordal hücrelerin
dejenerasyonu sonucu c. vertebralis anomalileri
ortaya çıkabilir.
Bukkofarengeal ve kloakal membranlarda
mezoderm yoktur;
• 3. haftaki gelişim sürecinde
ektodermde 2 küçük çökme
görülür. Bunlardan ilki
prekordal plağın yanında
embriyonun kranial ucunda ve
diğeri primitif çizgi arkasında
alt kesimdekidir. 3. hafta
sonlarında buradaki ektoderm
alttaki endodermle kaynaşarak
mezodermden ayrılır ve
bilaminar membran oluşumuna
neden olur.
Bukkofarengeal ve kloakal membranlarda
mezoderm yoktur;
• Kranial membran
bukkofarengeal membran ve
kaudal membran kloakal
membran adını alır. Bu zarlar
daha sonra mide tübünün kör
ucunu oluşturur.
Bukkofarengeal membran 4.
haftada parçalanır ve ağız
kavitesi açılırken kloakal
membran daha sonra açılarak
(7.haftada) anus, uriner ve
genital yolların dışa açılma
ağızlarını meydana getirir.
Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları
primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler
tarafından meydana getirilirler;
• Primitif çizgi 3. haftada gerilerken yanlardan
göç eden mezoderm hücreleri notokordun iki
yanında çubuk veya tabaka tarzında yoğunlaşır.
Bu süreç embriyonun kranial ucunda başlar ve
arkaya doğru ilerler. Bu süreç 3. ve 4.
haftalarda devam eder.
Mezoderm tabakalanması
Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları
primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler
tarafından meydana getirilirler;
• Notokordun hemen 2 yanında uzanan
mezoderm paraksial mezoderm adı verilen
bir çift silindirik yoğunlaşma alanlarını
meydana getirir. Daha az yoğun silindirik
yoğunlaşma çifti ise intermediate mezoderm
adını alır ki paraksial mezodermin hemen
yanında bulunur. Yan mezodermin kalanı ise
yassılaşarak lateral plak mezodermini
meydana getirir.
Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları
primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler
tarafından meydana getirilirler;
• Bu mezodermin 3’e bölünme olayı erişkin için
özel yapıların oluşumunu sağlar.
• Paraksial mezoderm aksial iskelete, istemli kas
yapılara ve derinin dermis tabakasına dönüşürken
• İntermediate (ara) mezoderm üriner sistem ve
genital sistemin bir kısmını meydana getirir.
• Lateral mezodermden ise periton boşluğu ve torakal
kavite ve bunlara ait yapılar gelişecektir.
Mezoderm tabakalanması
Paraksial, İntermediate ve lateral mezoderm plakları
primitif çizgiden yanlara doğru göç eden hücreler
tarafından meydana getirilirler;
• 17. günde lateral plak mezoderm 2 tabakaya
bölünür
• Ventral tabaka (endodermle ilişkilidir)
• Dorsal tabaka (ektodermle ilişkilidir)
• Endoderme komşu ventral tabaka visseral (iç)
organları saran mezoteli meydana getirir ve
splankno plörik mezoderm adını alır.
Ektoderme komşu dorsal tabaka ise vücudun iç
duvar döşemesini, kol ve bacakların bir kısmını
ve dermisin büyük kısmını meydana getirir ve
somatoplörik mezoderm adını alır.
Paraksial mezodermden önce
somitomerler ve sonra somitler gelişir;
• Oluştuktan sonra paraksial mezoderm seri
şekilde yuvarlak ve halka dizilimli yapıları
oluşturmaya başlarlar. Bu yapılara somitomer
denir.
• İnsanda bu yapıların diğer canlılardan daha
erken geliştiği gösterilmiştir.
• Somitomerlerin yakından gözle muayenesinde
paraksial mezodermin disk şekilli halka yapılı
hücrelerinden oluştuğu tespit edilmiştir.
Paraksial mezodermden önce
somitomerler ve sonra somitler gelişir;
• Somitomer oluşumu 3 ve 4.
haftalarda devam eder. Önce
kranial kabul edilen kısımda
çok sayıda çiftler şeklinde
başlayan somitomer oluşumu
giderek servikal, torasik,
lumbal, sakral ve koksigeal
bölgelere yani kaudal bölgeye
doğru ilerler.
Paraksial mezodermden önce
somitomerler ve sonra somitler gelişir;
• Somitomerlerin çoğu ileride somit adı
verilen segmental mezodermin ayrı
bloklarını meydana getirir. Bununla birlikte,
tüm tür çalışmalarında ilk oluşan 7
somitomerden somit gelişmediği
görülmüştür. Bu 7 çift somitomerler yüzün
çizgili kaslarının, çenenin ve boğazın
geliştiği yerlerdir
• İnsan embriyolarınında birçok
hayvanlardaki gibi 20. günden itibaren
benzer şekilde somitleri oluşturduklarına
ve tüm somitlerin embryonik olarak
kraniokaudal ilerleme ile 30. günde
tamamlandığı kabul edilmektedir.
Somitomerlerin
ve somitlerin
oluşumu
SEM’de
embriyonun
uzunlamasına
kesitinde (üst
resim) somitlerin
ve enine
kesitinde (alt
resim) nöral tüp
ve paraksial
mezodermin
görünümü
Somitlerin Gelişimi;
• İnsanda embriyonik kuyruğun oksipital tabanından
notokordun yanına doğru yaklaşık 42-44 çift somit
meydana gelir. Bununla birlikte, kaudal kısıma
doğru bazı somitler kaybolur ve yaklaşık 37 çift
somit geriye kalır.
• Somitler iskelete sisteminin büyük kısmını meydana
getirirler. Bu iskelet yapı içinde columna
vertebralis ve kafatası oksipital kemiği bulunur.
Ayrıca, boyunun, vücut duvarının ve bacakların
istemli kasları ve boyun ve gövdedeki dermisin bir
kısmını meydana getirir.
Somitler vücudun segmental
organizasyonunu sağlarlar;
• Bu nedenle, somitlerin organizasyonunun ve
göçünün tüm vücudun oluşumunun planlı
gelişiminde en önemli etkiye sahip olduğunu
söylemek yanlış olmayacaktır.
• Somitlerin ilk 4 çifti oksipital bölümü meydana
getirir. Bu somitler kafatası oksipital kısmının
gelişiminde, burun, göz ve iç kulakların
çevresindeki kemiklerde, dış oküler kaslar ve
dil kaslarının gelişiminde etkindir. Sonraki 8
çift somitdense ileride servikal bölgenin
gelişecektir
Somitler vücudun segmental
organizasyonunu sağlarlar;
• Birçok servikal somit aynı zamanda oksipital kemik
oluşumuna katkıda bulunurken daha ileridekiler
servikal vertebra ve bu bölge kasları yanında boyun
dermisi gelişimini sağlarlar. Sonraki 12 çift yani
torasik somitler torasik vertebrayı, toraks kemik ve
kas yapısını, torasik dermisin bir kısmını ve
abdominal duvarın bir bölümünü meydana getirir.
• Servikal ve torasik somit hücreleri aynı zamanda
üst ekstremite kabartısına geçerek ekstremite kas
yapısını meydana getirir.
Somitler vücudun segmental
organizasyonunu sağlarlar;
• Torasik somitler tabanına doğru 5 lumbar somit
abdominal dermisi, abdominal kasları, lumbar
vertebrayı meydana getirirken 5 sakral somit
sakrum ve bunlarla ilgili dermis ve kas yapı
gelişimini sağlarlar.
• Lumbar somitlerdeki hücreler alt ekstremite
kabartısına geçerek bu bölgedeki kas yapısının
gelişimini sağlar. Son olarak, kaudale doğru
somitlerin dejenerasyonu sonrası geriye kalan 3
koksigeal somitte coccyx oluşumunu sağlar.
Nöral Plak oluşumu;
Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak
oluşumunu sağlar;
• Gelecekte santral sinir sistemi gelişecek alandaki ilk bulgu 18.
günde midsagittal eksende kranial bölgeden primitif çukura
doğru epiblast içinde kalınlaşmış nöral plak şeklindeki yapıdır.
Nöral plak altta uzanan aksial mezoderm yapılardan salınan
uyarıcı maddelere cevap olarak gelişir.
SEM’de nöral plak görünümü
(20. gün)
Nöral Plak oluşumu;
Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak
oluşumunu sağlar;
• Bu maddeler üstte uzanan epiblast hücreleri
içine yayılır ve burada özel genleri aktive
ederek hücrelerin silindirik ve psödostratifiye
yapıda kalın plağı oluşturan nöroepitelyal
hücrelere dönüştürür ve bu yapı nöroektoderm
adını alır. Nöral plak ilk olarak embriyonun
kranial kısmında oluşur ve kraniokaudal yönde
farklılaşır.
Nöral Plak oluşumu;
Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak
oluşumunu sağlar;
• Nöral plak katlantıları 4. hafta süresince merkezi
sinir sisteminin ön yapısı olan nöral tübü meydana
getirir. Nöral plağın yan yüzleri neural crest adı
verilen çok önemli hücre topluluğunun oluşumunu
sağlar ve bunlar nöral tüp oluşumu sürecinde
buradan kopup ayrılarak değişik vücut yapılarını
oluşturmak üzere farklılaşırlar.
• Nöral plak kranial olarak genişlerken aşağıya doğru
sivrileşir. Kranial kısımdaki genişlemeden beyin
meydana gelir. Hatta erken dönemlerde beyin
taslağı 3 bölgeye ayrılmış olarak görülebilir.
Nöral Plak oluşumu;
Aksial mezoderm altındaki ektodermi uyararak nöral plak
oluşumunu sağlar;
• Bunlar
• forebrain (ön beyin),
• midbrain (orta beyin) ve
• hindbrain (arka beyin)dir.
• Nöral plağın kaudal kısmının yanından
(notokord üzerinde yer alır ve gelişen somitler
tarafından yandan kuşatılır) spinal kordon
gelişir.
Embriyolojik
Gelişimin
4.-8. Haftaları
3. hafta sonunda trilaminar germ diski oluşumundan sonra 4. hafta
süresince bilhassa sinir sisteminin gelişeceği «nörülasyon süreci» çok
önem taşır.
Embriyonun 3 yaprağı olan ektoderm, mezoderm ve endoderm bu
dönemde oluşmuştur
Bu dönemde embryonun diğer tabakalarına ait organ taslaklarıda
gelişimlerine başlarlar veya sürdürürler.
8. hafta sonunda (56-60 gün) embriyoda organ taslakları tam olarak
oluşmuş ve artık fetal dönem başlamış ve bebek artık «FETUS» adını
almıştır.
Ektoderm Gelişimi ve
Nörulasyon
Nöral plağın nöral tübe dönüşme sürecine verilen isimdir.
Bilindiği üzere 3. hafta sonunda bir yaprak gibi yatay düzlemde olan
embriyoda gelen uyarımlara bağlı olarak kanat kısımlarında yukarı orta
kısımdan aşağı doğru yön değiştirerek bir «tüp yapısı» oluşturmaya
başlar.
Süreçte başlangıç önce servikal bölgeden olup buradan yukarıya ve
aşağıya doğru tüp yapısı kapanarak oluşmaya başlar.
Tüp yapısı oluşuncaya kadar tüp içinde yer alan 2 uç kısım olan
«anterior nöropor» ve «posterior nöropor» arasında amnion sıvısı
bulunur.
25. günde anterior nöropor 28. günde posterior nöropor kapanır ve
yapı tam bir tübüler yapıya dönüşür ve «NÖRAL TÜP» adını alır.
Nöral tüpten ilerleyen dönemde merkezi ve periferik sinir sistemi
farklılaşacaktır.
Bu süreçte nöral tüpte mevcut olan çok önemli bir yapı «nöral krest»
adı verilen bölgedir.
Bu yapı son yıllarda bazı araştırmacılarca 4. embriyo tabakası olarak da
tanımlanmaktadır.
Nöral Krest
Nöral krest’ten
gelişen yapılar
Ektodermden gelişen diğer ana yapılar ise;
◦
◦
◦
◦
Deri üst tabakası
Kıl
Kemik
Diş
İşler Yolunda Gitmezse
Anensefali: Nöral Tüp Defektlerinin en
ağır formudur. Beyin hiç oluşmamıştır.
Ensefalosel: Daha hafif bir NTD olup
bazı vakalarda dikkatli bir yaşamla
hayat normal devam ettirilebilir.
İşler Yolunda Gitmezse
Spina Bifida:
Nöral Tüp Defektlerinin bir diğer
formu olup farklı tipleri vardır.
Lumbosakral bölgede nöral tüpün
tam kapanamamasına bağlı
meydana gelir
En önemli nedenlerinden birisi Folik
asit eksikliğidir
Mezoderm Gelişimi
Temel anlamda
Paraksial (Eksen yanı) mezodermden somitlerin
Lateral (yan) plak mezodermden batın ve göğüs kafesi boşluklarının
İntermediate (Ara) mezodermden ürogenital sistemin
oluşumunu kapsar.
Somitler daha önce bahsedildiği üzere vücudun segmental
organizasyonunu sağlarlar ve buundukları segmentlere ait iskelet kas ve
deri yapılarının oluşumunu sağlarlar
Somitlerin gelişimi
Endoderm Gelişimi
3. haftada gastrulasyon sürecinde primitif çizgiden aşağıya göç
eden epiblast hücrelerinin etkisiyle hipoblast tabakasının
endoderme dönüşmesi başlar ve 3. hafta sonunda kalıcı
endoderm meydana gelir.
Endodermden tüm gastrointestinal sistem organları ve
solunum sistemi organları gelişir.
Endoderm gelişimi
Endodermden gelişen yapılar
Plasenta ve Fetal Zarlar
Bu konuya
başlamadan önce
buraya tıklayarak
«Uteroplasental
Dolaşım»
konusunu
tekrarlayınız
PLASENTA VE FETAL ZARLAR
• İlk haftalarda difüzyonla beslenen embriyonun 11. günde başlayan ve 21.
günde tamamlanan primer, sekonder ve tersiyer villus oluşumları 3. hafta
sonunda iyice olgunlaşır 2. ayın başında ise trofoblastların sekonder ve tersiyer
villuslar aracılığıyla çevrelenmesi ile yapılanma tamamlanır. Koryonik plak
mezoderminden köken alan villuslar periferik olarak yerleşmiş dış
sitotrofoblastik kabuk aracılığıyla maternal desiduaya tutunur.
• Villuslar ortada bol damarlı bir mezoderm (ekstraembriyonik mezoderm), ve
onu dıştan saran sitotrofoblast hücreleri ve en dıştada villusları saran
sinsityumdan oluşmuştur. Villusların orta kısmında gelişmeye başlayan kapiller
sistem kısa süre sonra korion plağı ve bağlantı sapı içinde gelişen kapillerlerle
birleşir ve gelişmiş bir ekstraembryonik vasküler sistem ortaya çıkar
PLASENTA VE FETAL ZARLAR
• İlerleyen aylarda ana villuslardan sayısız uzantılar çevre lakünalara doğru büyür.
İlk dönemlerde oldukça ilkel yapıda olan fetal dolaşım 4. ayın başlarında
sitotrofoblast hücrelerinin ve bağ doku hücrelerinin bir kısmının kaybolması
sonucu daha organize olur ve maternal ve fetal dolaşımlar arasında sadece
sinsityum ve fetal kan damarları engelleri kalır.
• Sıklıkla çok incelmiş sinsityumdan kopan iri parçalar maternal kan dolaşımına
geçer ve burada kaybolur. Bu parçalara sinsityal düğüm adı verilir.
Sitotrofoblastlar önce ufak sonra giderek iri villuslarda kaybolur ancak çok
irilerde hiç kaybolmayan sitotrofoblastlara da rastlanabilir. Ancak bunlar inaktif
yapılardır.
•
KORİON FRONDOZUM VE
DESİDUA BASALİS
• Gelişimin ilk haftalarında korion çevresini kaplayan villuslar ilerleyen dönemde
embriyonik kutupta daha yoğunlaşarak koryon frondosumu oluştururlar.
Abembriyonik kutuptaki villuslar ise dejenere olup kaybolur ve 3. ay civarında
burası iyice düzleşir ve koryon leve adını alır.
• Bu değişim endometriumun fonksiyonel tabakası olup doğumda atılan desidua
yapısını da etkiler. Desiduanın koryon frondosuma yakın olan kısmı desidua basalis
adını alır ve sıkıca bir araya gelmiş lipid ve glikojenden zengin desidua hücrelerinden
meydana gelir. Desidual plak adı da verilen bu yapı koriona sıkıca tutunmuş haldedir.
• Abembryonik kutupta bulunan desidua ise desidua kapsüllaris adını alır. Koryon
boşluğu büyüdükçe bu yapı baskı altında kalarak dejenere olur ve sonuç olarak
koryon leve karşı duvardaki uterus duvarı yani desidua paryetalis ile kaynaşır ve
uterus lümeni kapanır.
KORİON FRONDOZUM VE
DESİDUA BASALİS
• Korionun madde alışverişinde fonksiyon gören tek kısmı korion frondosumdur.
Korion frondozum desidua basalis ile birlikte plasentayı oluşturur. Öte yandan
amnion ile koryon kaynaşarak amniokoryonik zarı oluşturur ve koryon boşluğu
böylece kaybolur. Bu zar doğumda yırtılır.
PLASENTANIN YAPISI:
• 3. ayın başında plasenta 2 parçadan oluşur.
1. fetal parça (koryon frondozum tarafından oluşturulur)
2. maternal parça (desidua basalis tarafından oluşturulur)
• plasenta fetal tarafta koryon plak maternal tarafta ise
desidual plak ile sınırlandırılmış durumdadır. Bu iki
yapının birleşme kısmında trofoblastlar ve desidual
hücreler birbirlerine karışır.
PLASENTANIN YAPISI:
• Bu bölge yapıca desidua hücreleri ile dev sinsityum
hücreleri ve bunların arasındaki amorf maddeden
meydana gelir. Sitotrofoblastların çoğu kaybolmuştur.
Koryon plak ile desidual plak arasında anne kanı ile dolu
intervillöz boşluklar kalır. Sinsityotrofoblastik
lakünalardan köken alan intervillöz boşluklar fetal
sinsityumla döşelidir. Dallanan villuslar bu kan
gölcüklerinin içine doğru büyür.
PLASENTANIN YAPISI:
• 4. ve 5. aylarda desidua kökenli desidual septa adı
verilen bağ doku bölmeleri intervillöz aralıklar arasına
doğru büyür ama koryon plağına kadar uzanmazlar.
Septaların esas yapısını oluşturan maternal doku dıştan
sinsityotrofoblastlar ile çevrilidir. Böylece intervillöz kan
gölcüklerindeki anne kanı ile villusların fetal dokusu
arasında daima ayırıcı bir sinsityum bulunur.
PLASENTANIN YAPISI:
• Sinsityumlar plasentayı kotiledon adı verilen bölümlere ayırırlar. Desidual
septaların koryon boşluğuna kadar uzanamaması nedeniyle komşu
kotiledonlar içinde bulunan intervillöz boşluklar birbirleriyle olan ilişkisini
sürdürür.
• Fetusun sürekli büyümesi ve uterusun genişlemesiyle plasentada büyür.
Gebelik süresince plasenta uterusun iç yüzünün ortalama %15-30’unu kaplar.
Villusların dallanması plasentanın kalınlığının artmasına neden olur.
MİYADINDA (FULLTERM) PLASENTA
• Plasenta en olgun durumunda disk biçimli 15-25 cm
çapında ortalama 3 cm kalınlığında ve 500-600 gm
ağırlıktadır. Doğumdan sonra uterus duvarından ayrılır
ve 30 dakika içinde atılır. Doğum sonrası incelemede
üstünde ince bir desidua basalis tabakasıyla kaplı 1520 adet yüzeyleri hafifçe kabarık kotiledonlar seçilebilir.
Kotiledonler arasındaki oluklarda desidual septalar yer
alır. Desiduanın uterus içinde kalan kısmı doğum
sonrası devam eden kanamalarla atılır.
MİYADINDA (FULLTERM) PLASENTA
• Plasentanın fetal yüzü koryon plağı ile örtülüdür. Bu
yüzde koryonik damarları oluşturan büyük arter ve
venlerin göbek kordonuna doğru uzandıkları görülür.
Koryon içten amnion ile döşelidir. Göbek kordonu
çoğunlukla plasenta üzerinde merkezi nadiren de
kenara yakın yerleşim gösterir. Nadiren koryon
zarlarına da yapışma görülebilir ki buna velamentöz
yapışma adı verilir.
PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI
• Plasenta da kotiledonlara kan desidual plağı oldukça düzgün aralıklarla delen
80-100 adet spiral arter aracılığıyla gelir. Spiral arterlerin lümenleri dardır. Bu
yüzden kan yüksek basınçla yayılarak boşalır. Bu yüksek basınç intervillöz
boşlukların derin kısımlarının da oksijene kanla yıkanmasını sağlar
• Buradan kan koryon plağından desiduaya geri döner ve endometrial venlere
boşalır. Böylece intervillöz kan gölcüklerindeki kan endometrial venler
aracılığıyla maternal dolaşıma dönmüş olur.
• Miyadında bir plasentada intervillöz aralıklarda dakikada ortalama 3-4 kez
yenilenen 150 ml kadar kan bulunur. Bu kan yüzey alanları 4-14 m2 kadar olan
koryon villuslarının çevresinde dolaşır.
PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI
• Ancak plasentada madde alışverişi bu villusların hepsinde değil yalnızca fetal
damarların yüzeyi örten sinsityal zarla yakın ilişkide bulunduğu villuslarda olur.
Bu villuslarda sinsityumun üzerinde iyi gelişmiş mikrovilluslardan oluşan ve
maternal-fetal dolaşımlar arasındaki alışveriş hızını büyük ölçüde arttıran bir
fırçamsı kenar bulunur.
• Bu 2 dolaşımı birbirinden ayıran plasenta bariyeri 4 ay öncesi dönemlerde
yukarıdaki slaytlarda bahsedildiği gibi 4 tabakadan meydana gelir.
•
fetal damarların endotel örtüsü
•
villusların içini dolduran bağ doku
•
sitotrofoblast tabakası
•
sinsityum
PLASENTANIN KAN DOLAŞIMI
• 4. aydan sonra incelerek bu bariyer geriye fetal damar endoteli ve sinsityal
zardan oluşan bu plasenta bu sayede daha çok madde geçişine izin verir.
İntervillöz boşluklardaki anne kanı, fetal kandan koryondan köken alan
yapılarla ayrıldığı için insan plasentası hemokoryal olarak kabul edilir.
PLASENTANIN İŞLEVLERİ
• Plasentanın temel işlevlerine bakıldığında
1. Maternal-fetal dolaşımlar arasında metabolik artık ve gaz değişimi
sağlamak
2. Hormon salgılamak
3. Maternal antikorların geçişini düzenlemek
4. Değişik enfeksiyon ajanlarının ve ilaçların geçişini engellemek veya
düzenlemek
• Gazların değişimi sürecinde CO2 gibi gazlar oksijen ile basit diffüzyon
yoluyla değişirken terme yakın dönemde fetus anne kanından
dakikada 20-30 ml kadar oksijen aldığı için kısa anoksik durumlarda
bile fetal ölüm söz konusu olabilir.
PLASENTANIN İŞLEVLERİ
(METABOLİK MADDELERİN VE PASİF İMMUNİTENİN GEÇİŞİ)
• Besin maddeleri içinde bulunan amino asitler, serbest yağ asitleri,
karbonhidratlar yanında elektrolit ve vitaminlerde plasenta aracılığıyla giderek
artan oranda geçiş yaparlar.
• Maternal antikorlar sinsityotrofoblastlar tarafından pinositozla alınıp fetal
kapillerlere geçirilirler. Fetusa bu yolla geçen IgG (7S) grubu gamma globulinler,
difteri, çiçek, kabakulak gibi hastalıklara karşı pasif bir bağışıklı meydana getirir.
Ancak varicella ve boğmacaya karşı anneden geçen antikorlarla bağışıklık
oluşmaz.
PLASENTANIN İŞLEVLERİ
(HORMON SALGISI)
► Plasenta 4. ayın sonlarına dek gebeliğin devamını sağlayacak kadar progesteron
üretir. Hormonlar sinsityotrofoblastlar tarafından üretilir. Plasenta aynı zamanda
estriol başta olmak üzere estrojenik hormonlarda salgılar. Bunların miktarı giderek
artar ve uterus büyümesi ve meme bezleri büyümesi estrojen ile sağlanmış olur.
► Sinsityotrofoblastlar LH benzeri bir hormon olan hcG’yi salgılar.
Somatommamotropin ise anne kanındaki glikozu fetusun kullanmasını sağlayarak
anneyi diabetojenik hale getirir.
► Maternal hormonların çoğu plasentadan geçmez. Tiroksin gibi geçebilenlerde çok
yavaş geçiş gösterir. Annenin sentetik progestinleri kullanması sonucu dişi
fetuslerde maskülinizayon gözlenebilir. Ancak sentetik bir estrojen olan
detilstilbestrol ise çok tehlikeli olup ilerleyen yaşlarda vajinal karsinomlara veya
testis anomalilerine neden olabilir.
PLASENTANIN İŞLEVLERİ
(ENFEKSİYON AJANLARININ GEÇİŞİ)
• Genelde plasenta iyi bir bariyer olsa da rubella (kızamıkçık), coxsakie, variola
(çiçek), varicella (suçiçeği), kızamık ve poliviruslar kolayca geçiş gösterebilir.
• Birçok ilaç geçiş gösterip ciddi anomalilere neden olabilir. Bu ilaçlar ve etkilere
ileride değinilecektir.
GEBELİK SONUNDA PLASENTADA GÖZLENEN
DEĞİŞİKLİKLER:
•
villuslar içindeki fibröz doku artar.
•
kapillerlerin bazal membranları kalınlaşır
•
villuslardaki küçük kapillerlerde tıkanmalar görülür.
•
koryon plağı ve birleşme bölgesinde villusların yüzeyinde fibrinoid birikir.
İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE
Erythroblastosis fetalis (Kan Uyuşmazlığı)
 Eritrosit antijenleri ile ilişkili olarak en önemli konulardan biri Rh
Uyuşmazlığıdır. Fetusun Rh + ve annenin Rh- olduğu durumlarda
maternal dolaşıma geçen fetal eritrositlerin antijenlerine karşı gelişen
antikorlar sonra fetusa dönerek bebeğin eritrositlerinin yıkımına neden
olur. Bu fetal dönemde anormal derecede eritrosit yıkımı
eritroblastosis fetalis adını alır ve genelde fataldir. Acil durumlarda kan
transfüzyonu bazen hayat kurtarıcı olabilirken daha önceki gebeliğinde
bu sorunu yaşayan kadınlara soraki gebelikler öncesinde yapılan
aşılamalarla immun reaksiyonun oluşumu ve klinik tablonun ortaya
çıkışı engellenebilir.
İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE
Kordon Dolanması
 Doğumda göbek kordonu ortalama 2 cm çapında 50-60 cm
uzunluğunda olup kıvrıntıları nedeniyle oluşmuş yalancı
düğümler içerir. Uzunluk çok olursa kordon dolanması, kısa
olursa güç doğum olabilir.
AMNİON VE GÖBEK KORDONU
•Amnion ve embriyonik ektoderm primitif göbek
halkası adı verilen oval biçimli bir çizgide birleşirler.
Gelişimin 5. haftasında bu halkadan
•
•
•
allantois ile 2 arter ve 1 venden oluşan umblikal damarları
içeren bağlantı sapı
vitellüs kesesi sapı ile vitellin damarlar
intra ve ektraembryonik çölom boşluklarını birleştiren
kanal
geçer. Vitellüs kesesi ise amnion ve koryon boşluğu ile
sınırlanmış koryon boşluğu içinde bulunur.
AMNİON VE GÖBEK KORDONU
•
•
Gelişimin ilerlemesiyle amnion boşluğu koryon boşluğundan daha
hızlı büyüyerek koryon boşluğunu daraltır. Böylece amnion bağlantı
sapı ile vitellüs kesesi sapını dıştan sararak ilkel göbek kordonunun
oluşmasını sağlar. Distalde kordonun içinde vitellüs kesesinin sapı ile
umblikal damarlar yer alır.
Daha proksimalde ise bunların yanında bazı barsak kıvrımları ve
allantois kalıntıları bulunur. Koryon boşluğu içinde vitellüs kesesi de
göbek kordonuna bir sapla bağlıdır. 3. ayın sonunda amnion iyice
genişleyerek koryon ile sırtsırta gelir ve koryon boşluğu kaybolur.
Vitellüs kesesi bundan sonra büzüşür ve zamanla tıkanır
AMNİON VE GÖBEK KORDONU
• Bu dönemde karın boşluğu büyümekte olan barsak
kıvrımlarının sığamayacağı kadar dar olması nedeniyle
barsak bölümlerinin bazı kısımları göbek kordonu içindeki
ekstraembryonik çölom içine sarkar ve fizyolojik umblikal
herni meydana gelir. Bu ilerleyen dönemlerde normale
döner ve göbek kordonu içindeki çölom boşluğu kaybolur.
AMNİON VE GÖBEK KORDONU
• Sonrasında kordon içindeki allantois, vitellin kanal ve
vitellin damarlarda kaybolur ve geriye sadece Wharton
jeli adı verilen bir gevşek bağ doku ile çevrili umblikal
damarlar kalır. Umblikal arterler müsküler bir duvara
sahip oldukları ve bol elastik fibril içerdiği için doğum
sonrası göbek kordon bağlandığında hızla gerilerler.
Amnion Sıvısı:
•
•
Amnion boşluğu kısmen amnion hücreleri tarafından
oluşturulan fakat esas olarak anne kanından gelen berrak bir
sıvı ile doludur. Bu sıvı miktarı 10. haftada 30 ml, 20. haftada
350 ml, 37. haftada ise 800-1000 ml kadardır. Gebeliğin erken
dönemlerinde embriyo göbek kordonuyla bu sıvı içinde
emniyettedir.
Bu sıvı ile dıştan gelen darbeler emilir, amnion zarına yapışma
engellenir ve fetus rahatça hareket eder. Amniondaki sıvı her 3
saate bir değişir. Muhtemelen 5. ayın sonunda fetus kendi
amnion sıvısını içmeye başlar. Bu sıvı ortalama 400 ml kadardır.
Yutulan sıvı fetus barsaklarından emilir ve plasenta araclığyla
anne kanına geçer.
Amnion Sıvısı:
• Gebelik sonuna doğru fetus idrarıda amnion sıvısına
karışır ancak metabolik artıklar plasenta aracılığıyla
atıldığından fetal idrar büyük oranda sudan oluşur.
Doğum anında birbirleriyle birleşmiş haldeki amnion ve
koryon servikal kanalın dilatasyonunda hidrostatik bir
görev görür
İŞLER YOLUNDA GİTMEZSE
Amnion Sıvısı miktarı değşikliği
 Amnion sıvısı çokluğuna polihidramnioz, azlığına
oligohidramnioz adı verilir. Her ikisinde de konjenital
malformasyon oranı fazladır. Polihidramnioz nedenleri arasında
maternal diabet (%25), santral sinir sistemi anomalileri
(anensefali), özofagus atrezisi böbrek agenesisi gibi
malformasyonlar bulunur.
Önemli Not:
 Bu sunum bilimsel anlamda Tıp Fakültesi öğrencilerine Genel
Embriyoloji hakkında Eğitim vermek amaçlı olarak
hazırlanmıştır.
 Sunumda kullanılan kaynaklar





Langman’ Medical Embryology 11th ed
Larsen’ Human Embryology 4th ed
Carlson Human Embryology and Developmental Biology 4th ed
Netter Atlas of Embryology 1st Ed
Histology and Cell Biology 1st Ed
Download