İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARININ

advertisement
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
İŞLETME ANABİLİM DALI
ÜRETİM YÖNETİMİ VE PAZARLAMA BİLİM DALI
İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARININ
MÜŞTERİ BAĞLILIĞINA ETKİLERİ ÜZERİNE BİR
ARAŞTIRMA
Yüksek Lisans Tezi
Danışman
Doç. Dr. Muammer ZERENLER
Hazırlayan
Gülhan DAĞDAŞ
KONYA 2013
ÖNSÖZ
Lisans eğitimden başlayarak bugüne kadar üzerimden desteğini hiç esirgemeyen, tez
çalışmamın her aşamasında bana bilgisi ve deneyimleri ile yönlendiren, engin tecrübesi ile
yolumu aydınlatan, sevgisini her daim hissettirerek güç veren çok değerli saygıdeğer hocam
ve danışmanım Doç. Dr. Muammer ZERENLER’e teşekkürü bir borç bilmekteyim.
Çalışmalarım boyunca deneyim ve tecrübelerinden faydalandığım hocam Prof. Dr.
Mahmut TEKİN’e, Doç. Dr. Baki YILMAZ’a, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Erem ŞAHİN’e ve elem
bir kazayla hayatını kaybeden ve bizleri derin bir yasa boğan hocamız Yrd. Doç. Dr. Mehmet
Yıldız’a, çok teşekkür ederim.
Dünyaya gözümü açtığım andan beri elimi bırakmayan, her daim yanımda olan canım
aileme, evlatları olmaktan her zaman gurur duyduğum sevgili annem Heybet URGAN ve
sevgili babam Yaşar URGAN, canım kardeşlerim Zeynep MUTLU, İrfan URGAN, Nail
Yasin URGAN ve biricik eşim İbrahim DAĞDAŞ’ a varlıkları için teşekkür ederim.
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Tezin Adı
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Gülhan URGAN
Numarası 104227021004
İŞLETME
Üretim Yönetimi ve Pazarlama
Doç. Dr. Muammer ZERENLER
İşletmelerde Retro Pazarlama Uygulamalarının Müşteri
Bağlılığına Etkileri Üzerine Bir Araştırma
ÖZET
Bu çalışmanın temel konusu güncel bir kavram olarak pazarlama literatürüne
kazandırılmış olan retro pazarlamadır. Bu çalışmada pazarlama kavramından yola çıkarak
retro pazarlama kavramı çeşitli açılardan incelenmiştir. Retro pazarlamadan etkilenme
düzeyleri ve koşulları ele alınmış; bu kavramın hangi değişkenlere bağlı olduğu belirlenmeye
çalışılmıştır. Birinci bölümde pazarlama kavramının içeriği ve pazarlamada ortaya çıkan yeni
yaklaşımlar üzerinde durulmuştur. Bu bölümde, pazarlama kavramı ele alınmış ve bağlantılı
olarak retro pazarlama kavramına yer verilmiştir. İkinci bölümde ise retro pazarlama kavramı
açıklanmış, kavramının dünyadaki ve Türkiye'deki uygulamalarına ve işleyişine değinilmiştir.
Üçüncü bölümde müşteri kavramı, müşteri ilişkileri yönetimi ve müşteri bağlılığı ele
alınmıştır. Dördüncü bölümde, retro pazarlamanın tüketicileri nasıl etkilediği ve nasıl
uygulandığını gösteren bir örnek araştırmaya yer verilmiştir. Konya’da bulunan işletmelerde
örnek bir araştırma yapılmıştır. Sonuç bölümünde ise araştırma sonucunda elde edilen
bilgilerin değerlendirilmesi ve bu konuyla ilgili öneriler yer almaktadır.
T.C.
SELÇUK ÜNİVERSİTESİ
Öğrencinin
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü
Adı Soyadı
Ana Bilim /
Bilim Dalı
Danışmanı
Tezin İngilizce Adı
Gülhan URGAN
Numarası 104227021004
İŞLETME
Üretim Yönetimi ve Pazarlama
Doç. Dr. Muammer ZERENLER
Retro Marketing Practices in Business to Customer
Loyalty A Study on Effects
SUMMARY
The main subject of this study to date has brought in marketing literature as a concept is
a retro marketing. In this study, the concept of retro marketing has been examined in various
points of view. From Retro marketing effect levels and conditions are investigated to found
out that factors which the concept depend
on. In the first section, contents of marketing
concept and new approaches on marketing are indicated. In this section, not only marketing
but also concept of retro marketing is discussed. In the second section, concept of retro
marketing is expounded, applications of the concept in Turkey and at the world is mentioned.
In the third section, the concept of customer, customer relatıonshıp management and customer
loyalty is examined. In fourth section, it’s determined a sample study that shows how retro
marketing affects the customers and applied. Study has been done on a group of business in
Konya. Evaluations and discussion of this study are taken place in conclusion section.
İÇİNDEKİLER
BİLİMSEL ETİK SAYFAS I...........................................................
i
TEZ K ABUL FORMU....................................................................
ii
iii1
ÖNSÖ Z/TEŞEK K ÜRLER...............................................................
Ö ZET............................................................................................
iv
SUMMARY....................................................................................
v
K ISALTMALAR............................................................................
vi
TABLOLAR LİSTESİ....................................................................
vii
ŞEK İLLER LİSTESİ......................................................................
ix
GİRİŞ............................................................................................
1
BİRİNCİ BÖLÜM
POSTMODERN PAZARLAMA YAKLAŞIMIYLA MODERN PAZARLAMA
YÖNTEMLERİ
Sayfa
No
1.1. Dene yimsel P azar la ma ve Uygulama lar ı ………..........................
3
1.2. İlişkisel Pazar lama ……………………………………………………
4
1.3. Ver it abanı Pazar laması.............................................................
6
1.4. Tuzak Pazar lama ……………………………………………………….
8
1.5. Ret ro Pazar lama ……………………………………………………….
10
1.6.Ger illa P azar la ma ………………………………………………………
13
1.7. Yeşil P azar la ma ……………………………………………………….
16
1.8. Ağızdan Ağıza Pazar la ma …………………………………………….
19
1.9. Tacizkar Pazar lama …………………………………………………..
21
1.10. İzinli Pazarama ……………………………………………………….
21
1.11. Mobil P azar la ma …………………………………….....................
24
1.12. Buzz Pazar lama ………………………………………………………
25
1.13. Virüt ik Pazar lama ……………………………………………………
25
1.14. Uluslar arası P azar la ma ……………………………………………
27
1.14.1. İşlet meler i U luslar arası Pazar lama ya Yönlendiren
Fakt ör ler ……………………………………………………………………..
28
1.14.2. Uluslar arası Pazar lar a Gir iş S t rat ejiler i …………………..
29
İKİNCİ BÖLÜM
İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARI VE ETKİLERİ
2.1. Postmodern Pazarlama ………………………………………………………….
33
2.2.Retro Pazarlama…..………………………………................................................
41
2.3. Retro Pazarlamanın Modern ve Postmodern Pazarlama Anlayışlarıyla
Karşılaştırılması…..……………………………….......................................................
42
2.4. Retro ve Nostalji ………………………………………………………………...
43
2.5. Retro Pazarlama Kavramı ve Uygulamaları ……………………………………..
47
2.6. Dünyada ve Türkiye’de Retro Pazarlamanın Uygulanmasına Yönelik Örnekler
51
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜŞTERİ KAVRAMI,
MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ VE MÜŞTERİ BAĞLILIĞI
3.1. Müşteri Kavramı ……………………………………………………………….
55
3.1.1. İç Müşteri …………………………………………………………………..
56
3.1.2. Dış Müşteri …………………………………………...................................
57
3.2. Müşteri Yapısındaki Değişimler ………………………………………………..
58
3.3. Müşteri Değeri …………………………………………….................................
59
3.4. Müşteri Yaşam Boyu Değeri ……………………………………......................
61
3.5. Müşteri Odaklılık ………………………………………………………………
62
3.6. Müşteri Memnuniyeti …………………………………………………………..
64
3.7. Müşteri İlişkileri Yönetimi Kavramı …………………… ………………………
67
3.8. Müşteri İlişkileri Yönetimi Tanımı ……………………………………………..
69
3.9. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Amaçları ………………………………………..
71
3.10. Müşteri İlişkileri Yönetimi İlkeleri …………………………………………….
73
3.11. Müşteri İlişkileri Yönetiminin İşletmelere Sağladığı Fırsatlar ………………....
74
3.12. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Pazarlama Faaliyetlerine Katkıları ……………
77
3.13. Müşteri İlişkileri Yönetimi Bileşenleri ……………………………………….
78
3.13.1. İnsan Bileşeni …………………………………………………………….
79
3.13.2. İş Süreçleri ……………………………………………………………….
80
3.13.3. Teknoloji ………………………………………………………………….
81
3.14. Müşteri İlişkileri Yönetimi Süreci ……………………………………………..
84
3.14.1. Müşteri Seçimi ………………………………………………………….
84
3.14.2. Müşteri Koruma ………………………………………………………...
84
3.14.3. Müşteri Derinleştirme …………………………………………………..
85
3.14.4. Müşteri Geliştirme ………………………………………………………
85
3.15. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Boyutları ………………………………………
85
3.15.1. Müşteriyle İletişim …………………………………………………….
86
3.15.2. Müşteri Sadakati ………………………………………………………
86
3.15.3. Müşteriyle Etkileşim …………………………………………………..
87
3.15.4. Müşteri Veri Bankacılığı ………………………………………………
87
3.15.5. Müşteriye Verilen Değer ………………………………………………..
87
3.16. Müşteri İlişkileri Yönetiminde Başarı İlkeleri …………………………………
88
3.17. Müşteri Bağlılığı Kavramı …………………………………………………….
90
3.17.1. Müşteri Bağlılığının Önemi …………………………………………….
93
3.17.2. Müşteri Kaybının Maliyeti …………………………………………….
94
3.17.3. Müşteri Bağlılığının İşletme Karlılığına Etkisi …………………………
95
3.18. Müşteri Bağlılığı Oluşum Süreci ………………………………………………
96
3.19. Müşteri Bağlılığı Çeşitleri ……………………………………………………..
97
3.19.1. Marka Bağlılığı ………………………………………………………
97
3.19.2. Hizmet Bağlılığı ………………………………………………………
99
3.19.3. Mağaza Bağlılığı ……………………………………………………..
100
3.20. Müşteri Bağlılığı Düzeyleri ……………………………………………………
100
3.20.1. Sahte Bağlılık …………………………………………………………
101
3.20.2. Gizli Bağlılık ………………………………………………………….
101
..
3.20.3. Güçlü Bağlılık …………………………………………………………
102
3.21. Müşteri Bağlılığının Sağlanmasında Etkili Olan Faktörler ……………………
102
3.21.1. Kalite ve Müşteri Memnuniyeti ………………………………………
103
3.21.2. İmaj ……………………………………………………………………
104
3.21.3. Müşteri Değeri …………………………………………………………
104
3.21.4. Müşteri Alışkanlığı …………………………………………………….
106
3.21.5. Müşterilerin Risk Almaktan Kaçınma İsteği …………………………..
106
3.21.6. Pazar ve Rekabet Koşulları ……………………………………………
106
3.21.7. Karar Verme Kolaylığı ………………………………………………..
107
3.21.8. Sürekli Müşterilerin Ödüllendirilmesi ………………………………...
107
3.22. Müşteri Bağlılığı Programları ………………………………………………………
108
3.23. Müşteri Bağlılığı İle İlgili Yaklaşımlar ……………………………………......
110
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARININ MÜŞTERİ
BAĞLILIĞINA ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
4.1. Araştırmanın Konusu ..........................................................................................
113
4.2. Araştırmanın Amacı..............................................................................................
115
4.3. Araştırmanın Önemi …………………………………………………………...
115
4.4. Araştırmanın Kapsamı ………………………………………………………….
116
4.5. Araştırmanın Yöntemi ………………………………………………………….
117
4.5.1. Araştırmanın Modeli ve Hipotezleri ……………………………………..
117
4.5.2. Anket Formunun Oluşturulması ve Veri Toplama Yöntemi …………….
119
4.5.3. Anakütle ve Örnek Kütlenin Seçimi ……………………………………..
120
4.5.4. Güvenilirlik Analizleri ve Sonuçları ……………………………………..
122
4.5.5. Verilerin Kodlanması, Düzenlenmesi ve Analizi …………………………
123
4.6. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi.............................................................
123
4.7. Sonuç ve Öneriler...................................................................................................
143
Yararlanılan Kaynaklar..................................................................................................
145
KISALTMALAR
KOBİ: Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler
MMS: Multimedia Messaging Service
3G: 3. Generation (3. Nesil)
SMS: Short Message Service
CRM: Customer relationship Management
MİY: Müşteri İlişkileri Yönetimi
iii
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo 1: Güvenilirlik Analizi Değerlendirmesi…………………………………………….123
Tablo 2: Tüketicilerin Cinsiyete Göre Dağılımı……………………………………..……..124
Tablo 3: Katılanların Medeni Duruma Göre Dağılımı………………………………..…….125
Tablo 4: Araştırmaya Katılanların Yaşa Göre Dağılımı…………………………..………..126
Tablo 5: Tüketicilerin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı………………………………..…127
Tablo 6: Tüketicilerin Aylık Ortalama Hane Gelirine Göre Dağılımı……………………...127
Tablo 7: Tüketicilerin Mesleklerine Göre Dağılımı…………………………………...……128
Tablo 8: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “nostalji ve geçmişe özlem duyuyorum” İfadesine
Katılım Dereceleri…………………………………………………………………..……….129
Tablo 9: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmeler nostaljiye ve geçmişteki yaşananlara
önem vermelidir” İfadesine Katılım Dereceleri…………………………..…………………130
Tablo 10: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişte yaşananları olumlu hatırlarım”
İfadesine Katılım Dereceleri………………………………..……………………...………..131
Tablo 11: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmelerin kuruluş tarihinin eski olması beni
etkiler” İfadesine Katılım Dereceleri……………………………………………………..…131
Tablo 12: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Tanıtım ve reklamlarında nostalji kullanan
firmaları tercih ederim” İfadesine Katılma Dereceleri……………………….……………...132
Tablo 13: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Ambalaj ve logolarda nostalji kullanımı beni
etkiler” İfadesine Katılım Dereceleri………………………………………………………..133
Tablo 14: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “reklamlarda nostalji kullanımı beni etkiler”
İfadesine Katılım Dereceleri………………………………………………………………...133
Tablo 15: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişteki yaşanmışlıkların hatırlatılması beni
mutlu ediyor” İfadesine Katılım Dereceleri…………………………………………………134
iv
Tablo 16: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Bayramlar öncesindeki nostaljik reklamlar beni
mutlu ediyor” İfadesine Katılım Dereceleri…………………………………………………135
Tablo 17: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Alışveriş yaptığım firma duygularıma önem
vermeli” Katılım Dereceleri…………………………………………………………………135
Tablo 18: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişteki bir müziği yeniden dinlemek beni
mutlu eder ” İfadesine Katılım Dereceleri…………………………………………………..136
Tablo 19: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişle barışık firmaları tercih ederim”
İfadesine Katılım Dereceleri……………………………………………...............................136
Tablo 20: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmeler Retro Pazarlama Uygulamalarına
Önem Vermelidir” İfadesine Katılım Dereceleri………………............................................137
Tablo 21: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Retro Pazarlama Uygulamalarını Takip
Ediyorum” İfadesine Katılma Dereceleri…………………………………............................138
Tablo 22: Araştırmaya Katılanların İşletmelerin Uyguladığı Sadakat Programlarına Karşı
Tutumu……………………………………………………………………………………....139
Tablo 23: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin Retro Pazarlama Uygulamalarını Yapan
İşletmelere Bağlılık Dereceleri……………………………………………………………...140
Tablo 24: Araştırmaya Katılan Tüketicilerin İşletmelerin Uyguladıkları Retro Pazarlama
Stratejilerinden Etkilenme Durumu…………………………………………………………141
Tablo 25: Retro Pazarlama Uygulamalarının Müşteri Bağlılığına Etkilerine Yönelik Hipotez
Testleri………………………………………………………………………………………142
v
ŞEKİLLER LİSTESİ
Şekil 1: Araştırmanın Modeli……………………………………………………...118
Şekil 2: Örnekleme Süreci………………………………………………………....121
Şekil 3: Katılanların Cinsiyete Göre Dağılımı…………………………………….124
Şekil 4: Tüketicilerin Medeni Duruma Göre Dağılımı…………………………….125
Şekil 5: Araştırmaya Katılanların Yaşa Göre Dağılımı……………………………126
Şekil 6: Tüketicilerin Aylık Ortalama Hane Gelirine Göre Dağılımı……………..128
Şekil 7: Tüketicilerin Mesleklerine Göre Dağılımı……………………………..…129
vi
BİRİNCİ BÖLÜM
POSTMODERN PAZARLAMA YAKLAŞIMIYLA MODERN PAZARLAMA
YÖNTEMLERİ
Giriş
İşletmeler, müşteri için mal, hizmet ve fikirler üreterek, müşterilerin istek ve
ihtiyaçlarını tatmin etmek üzere çeşitli faaliyetlerde bulunurlar. İşletmeler faaliyetlerini,
işletme fonksiyonları aracılığıyla yerine getirmektedir. İşletme fonksiyonları; yönetim
fonksiyonu, finansman fonksiyonu, üretim fonksiyonu ve pazarlama fonksiyonudur.
İşletmelerin bu fonksiyonlardan başka; tedarik, muhasebe, insan kaynakları yönetimi, halkla
ilişkiler ve araştırma geliştirme vb. fonksiyonları da vardır. İşletmenin bütün fonksiyonlarının
amacı müşterinin tatmin edilmesini sağlayan mal ve hizmetin üretilerek pazarlanmasıdır.
İşletme yönetimi, pazarlama ile başlayıp pazarlama ile devam eden bir süreçten oluşur.
Bu süreçte pazarlama zaman, yer ve sahiplik faydası sağlar. Pazarlama biliminin müşteri
odaklı pazarlama anlayışının geçerli olduğu, yoğun bir rekabetin yaşandığı küresel bir
dünyada önemi artmıştır. Bu bağlamda, pazarlamanın diğer işletme fonksiyonlarının önüne
geçtiği görülmektedir. Çünkü; işletmecilik ancak yeterli mal ve hizmetin pazarının (müşteri)
olması ve başarılı bir pazarlama yönetimiyle mümkün olabilecektir. Bu nedenle işletmeler,
pazarlama fonksiyonuna ayrı bir önem vermektedirler. Pazarlama fonksiyonu geçmiş
dönemlerde daha birçok farklı görevi yerine getiren işletme yöneticileri tarafından yerine
getirilirken artık yalnız pazarlama fonksiyonunu yerine getiren işletme bölümleri tarafından
yönetilmektedir.
Pazarlama, müşteri ihtiyaç ve isteklerinin belirlenmesini, başarılı olunacak hedef
pazarların seçimini ve bu pazarlara sunulacak mal ve hizmet ve programlarıyla ilgili
faaliyetlerden oluşur. Pazarlama faaliyetleri, işletmenin dışa dönük faaliyetler grubunu
oluşturmaktadır. Pazarlama faaliyetlerini etkileyen çok sayıda dış faktör bulunmakta olup,
ayrıca belirsizlik ve risk koşulları altında karar verilmesi de gerekmektedir.
Pazarlama, üretici ile tüketici arasında yer alan ve tarafları buluşturan bir köprüdür. Bu
köprü ayrıca işletmeler ve toplumun tüm kesimleri arasında iletişim kurulmasını sağlar.
1
Pazarlama kavramı, gerek pazarlamanın günden güne göstermiş olduğu gelişim
sayesinde, gerekse her geçen gün sayısı daha da artan araştırmalar, bu konuda edinilen yeni
bilgiler sayesinde farklı tanımlamalara sahip olmuş, çok farklı yönlerden açıklanmaya
çalışılmıştır. Bunun yanında günden güne etkisini her yönde gösteren küreselleşme olgusu ve
artan rekabet ile birlikte tüm alanlarda çarpıcı gelişmeler yaşanmaktadır. Bu olgudan en çok
etkilenen kavramların başında pazarlama gelmektedir.
Pazarlama; müşterilerin ihtiyaçlarını karşılamak ve onlarda güven ve sadakat
oluşturmaktır. Sadece ve sadece bu tür bir ilişkiyle firma bir büyüme sağlayıp, hissedar
değerini gerçekleştirebilir. Başarılı pazarlamanın başlangıç noktası, müşterilerin ihtiyaçlarını
anlamak ve onların üstün bir değer önerisi olarak nitelendirecekleri bir ürün geliştirmektir.
İkinci adım ise müşterilerin güvenecekleri ve iş ilişkisine devam etmek isteyecekleri bir
hizmet geliştirmektir. Tüm bunların adım adım gerçekleştirilmesi, rakiplerin sunduğu
değerden çok daha üstün bir değerin yaratılmasına vesile olan hünerler, yetenekler ve işe
kendini adama gibi unsurların kurum içinde geliştirilmesine bağlıdır. İşletmeler ancak bu
şekilde tercih edilmeye ve satın almaya değer ürün ve hizmetler sunabileceklerdir. Böylece
rakipleri arasından farklı üstünlükleri sayesinde sıyrılıp müşterilerin dikkatini çekebilecek ve
onları kendilerine bağlayabileceklerdir.
Küreselleşmenin hız kazanmasıyla birlikte sanayi toplumunun bilgi toplumuna
dönüşmesi ekonomik ve sosyal hayatın her yönünü etkisi altına almış, pazarlama dünyasında
da tüketicilere ulaşmada alternatif yöntemlerin geliştirilmesine neden olmuştur.
Pazarlamada yeni yaklaşımlarla ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, pazarlama
faaliyetinin işlevselliğine yönelik olarak ortaya çıkmış birçok kavram vardır. Bu bağlamda
değişik isimler altında çeşitli yaklaşımlar bulunmaktadır. Bunlar arasında, birebir pazarlama,
izinli
(permission marketing) pazarlama, müşteri odaklı (customer oriented marketing)
pazarlama, esnek (adaptive marketing) pazarlama, mikro (micro marketing) pazarlama,
ilişkisel (relationship marketing) pazarlama, kitlesel bireyselleştirme (mass customization),
retro pazarlama, etkinlik pazarlaması (event marketing), bulaşıcı pazarlama (viral marketing),
veritabanlı pazarlama, tavsiye pazarlama (word of mouth), gerilla pazarlama (guerilla
marketing) vb. sayılabilir. Bazı yaklaşımlarda bu kavramların pazarlama olarak ifade edilmesi
pazarlama kavramının genel çerçevesine uygun bulunmamaktadır. Ancak, pazarlama tekniği
olarak da ifade edebileceğimiz bu kavramların hepsinin ortak dayanak noktası, pazar ve
müşteri odaklı olmalarıdır. Bu kavramların hepsinde pazarlamanın müşteri/tüketici eksenli
2
olması gerektiği düşüncesi öne çıkmaktadır. Yaklaşımlar arasındaki farklılığın sebebi ise,
müşteri eksenli davranmanın nasıl uygulanması gerektiği konusunda yatmaktadır.
İşletmeler, dünyada yaşanan bu değişimler sonucunda geleneksel pazarlama
anlayışlarından uzaklaşarak müşteri ve pazar odaklı çok sayıda modern pazarlama yöntemleri
uygulamaya başlamışlardır. Kimi yöntemler, çeşitli sektörel uygulamalardan ortaya çıkarak
belirli bir nitelik kazanmış ve pazarlama yazınına girmiş kimi yöntemler de bu alanda çalışan
uzman ve akademisyenlerin görüş ve fikirleri ışığında şekillenmiştir. Bu bağlamda; bu
bölümde uygulamada yaygın bir biçimde kullanılan modern pazarlama yöntemlerinden
bazıları ele alınmıştır.
1.1.
DENEYİMSEL PAZARLAMAVE UYGULAMALARI
Berndt Schmitt tarafından ortaya atılmış olan deneyimsel pazarlama, pazarlama
alanındaki yeni yaklaşımlardan bir diğeridir. Tüketicilerin alışveriş tercihlerini daha önce
edindikleri deneyimler doğrultusunda yaptıkları görüşüne dayanan deneyimsel pazarlama,
geleneksel pazarlamadan farklı olarak ürünün fonksiyonel özellikleri ve yararları yerine
tüketicilerin deneyimlerini anlamaya odaklanırken, insanlar bir ürünü güzel ve çekici
buldukları için mi alıyorlar, ürün onların yaşam stillerini mi yansıtıyor gibi soruların
yanıtlarını arayarak tüketicilerin ürünün hangi özelliklerinden hoşlandıklarını ortaya
çıkartmaya çalışmaktadır.
Marka değeri ve marka bilinirliğini artırmaya, uzun süreli ve pozitif ilişkiler kurmaya
yönelik, marka ve tüketici arasındaki interaktivite olarak da tanımlanan deneyimsel
pazarlama; tüketicilerin ürünü almadan önce denemelerine, ürün hakkında bilgi sahibi
olmalarına, arkadaşları ve yakınlarıyla ürün hakkında konuşmalarına ortam hazırlamaktadır.
Bir ürüne karşı duyulan heyecanın ya da o ürünün müşteri tarafından cazip ve güzel
bulunmasının algılama faktörüdür. Hissetme faktörü ise müşterinin hizmet aldığı ortamdaki
duyguları, ruh hali ya da çok istedikleri bir ürünü alırken yaşadığı deneyim olarak
tanımlanmaktadır. Düşünme faktörü, tüketicileri bir konu üzerinde düşünmeye ve çalışmaya
yönelten mesajlar içeren stratejilerdir. Harekete geçme; tüketici davranışları, yaşam biçimleri,
kültürel özellikleriyle ilgilidir. Kuruluşların kullanabileceği bir başka unsur ise ilişki
kurmaktır. Klasik bir Volswagen’e ya da Harley Davidson’a sahip olan bir tüketici, aynı
3
zamanda bir topluluğa da üye sayılmaktadır. Bu durum da kuruluşlar için çok önemli bir
unsurdur.
Deneyimsel pazarlamanın amaçları tüketiciyle interaktif ilişki yaratmak, tüketiciye
pozitif bir deneyim yaşatmak, sadakati sağlamak, marka elçileri yaratmak, dikkat çekmek,
tüketicinin duygularını açığa çıkarmak ve düşüncelerini değiştirmek, ürünle ilgili bilgilerin ve
tüketicinin yaşadığı gerçek deneyimin ağızdan ağıza yayılmasını sağlamak, güven
uyandırmak ve ürünü satın almaya karşı duyulan isteği arttırmaktır (Toros, 2009: 13).
1.2.İLİŞKİSEL PAZARLAMA
İşletmeler rekabetin yoğun olarak yaşandığı pazar ortamında, mevcut müşterilerinin
sayısını arttırabilmek ve müşteri memnuniyeti aracılığıyla müşteri sadakati oluşturabilmek
amacıyla geleneksel pazarlama faaliyetlerinden farklı olarak yeni bir pazarlama anlayışını
benimsemek zorunda kalmışlardır. İlişkisel pazarlama olarak adlandırılan bu yeni pazarlama
anlayışı, işletmelerin müşterileri ile uzun vadeli ve kazançlı ilişkiler kurmasını sağladığı ve
rakiplerine karşı üstünlük sağlayabilecek bir pazarlama yaklaşımı olduğu için işletmelerin
stratejilerinin merkezine oturttukları bir yaklaşım niteliğini taşımaktadır.
İlişkisel pazarlama 1980’lerin başında pazarlama yazınına giren yeni bir kavramdır. Bu
kavram ilk kez 1983’te Leonard Berry tarafından hizmet pazarlaması konusunda
kullanılmıştır. Buna göre, uzun süreli firma-müşteri ilişkilerinin getirdiği faydalar üzerine
artan bir ilginin oluşmasıyla ilişkisel pazarlama kavramının temelleri atılmıştır. Müşteriler
için yeni bir değer yaratma, sonrasında ise ömür boyu bu ilişkiden faydalanma anlamına gelen
ilişkisel pazarlama, müşteri sadakatini arttırmak ve mevcut müşterilerle yeniden iş yapmak
amacıyla daha yakın ve duygusallığı da içeren uzun dönemli ilişkiler geliştirmeye dönük
olarak tasarlanan bir pazarlama stratejisi ve politikasıdır.
Grönroos’un yapmış olduğu tanıma göre ise ilişkisel pazarlama “müşteriler ve diğer
partilerle ilişki kurmak, bu ilişkileri geliştirerek devam ettirmek, böylece karşılıklı hedeflere
belirli bir kâr ile ulaşılabilmesini sağlamaktır. Bu durum, karşılıklı değişim ve verilen sözlerin
tutulması ile gerçekleştirilebilmektedir.” Başarılı bir ilişkisel pazarlamanın anahtarı, ilişkiye
bağlılık ve güvendir. Bu iki öğe, uzun süreli ilişkinin temelini oluşturmaktadır. İlişkilerin
4
süresi, kuruluşun kârlılığıyla doğru orantılıdır. İlişki ne kadar uzarsa kârlılık da o kadar
artacaktır.
İlişkisel pazarlama yaklaşımı ile birlikte, müşteri memnuniyeti ve müşteri değeri
kavramları işletmelerin öncelikleri arasında yer almaya başlamıştır. Bir işletmenin uzun
vadede kazanç sağlayabilmesi için, müşterilerinin ihtiyaçlarına cevap verebilmesi ve müşteri
odaklı bir politika izlemesi gerekmektedir. Aksi halde, müşterilerin rakiplere yönelmesiyle
hem işletme kaybetmekte hem de diğer işletmeleri tanımak için harcanan zaman ve para
nedeniyle müşteriler kaybetmektedir. Diğer taraftan İlişki pazarlaması uygulamalarının önemi
ve değeri yeni müşteri edinmenin eldeki müşteriyi tutmaktan çok daha maliyetli olduğu
konusundaki bulgular ile desteklenmiştir.
İlişkisel pazarlama kavramının ve bu konudaki çalışmaların hizmet kalitesi ve müşteri
tatmini konusundaki çabalar ve kavramlarla yakından ilişkili olması, hizmet endüstrisi için bu
kavramın önemini özellikle arttırmaktadır. Teknolojideki gelişmeler sayesinde, müşterilerin
profillerinin ve alışveriş alışkanlıklarının bulunduğu bir veri tabanı oluşturmak eskisine göre
çok daha kolay hale gelmiştir. Böylelikle, kişiye özel, sürekli ve yoğun bir iletişim mümkün
olabilmektedir. Bütün bu gelişme ve ihtiyaçlar, işletmelerin sadakat programlarını
uygulamaları sonucunu doğurmuştur (Erk, 2009: 56).
Teknolojik gelişmelerin son derece önem kazandığı dünyanın giderek küreselleştiği
günümüzde yaşanan rekabetin etkisi ile işletmelerin müşteri sadakatine verdikleri önem
artmıştır. İlişkisel pazarlama müşteri sadakatini sağlanmasında vazgeçilmez bir pazarlama
anlayışı olarak kabul edilmektedir. Temelde ilişkisel pazarlama anlayışı yeni müşteriler
kazanmayı, mevcut müşteriyi elde tutmayı ve müşteri sadakati sağlamayı amaç edinmektedir.
Müşteri sadakati kavramı mevcut müşteriler ile kişisel iletişim kurulması, müşteri sadakati
programları ile müşteri sadakati yaratarak uzun dönemde karlılığın yakalanması için
yürütülen her türlü çabayı içermektedir. Müşteri sadakatini yaratılması için müşterilerle uzun
dönemli birebir ilişki kurulması gerekmektedir. Bu da ancak ilişkisel pazarlama anlayışının
benimsenmesi ile gerçekleşecektir.
5
1.3.VERİ TABANI PAZARLAMASI
1980’lerin ortalarında teknolojinin gelişimi ve dijitalizasyonla birlikte geniş çapta bilgi
yönetimi mümkün hale gelmiştir. Sözü edilen bu büyük teknolojik gelişmenin getirdiği
olanaklar küresel bir pazar yaratmakla birlikte bu küresel pazarı tanıma ve söz konusu hedef
kitlelere anında ulaşma şansını da beraberinde getirmiştir. Bilginin dijitalizasyonu ile
mümkün kılınan yeni pazarlama teknolojileri pazarlama organizasyonlarının önüne büyük
fırsatlar çıkarmıştır. Bunların başında özellikle teknolojinin nimeti olarak işletmelere sunulan
veri tabanları sistemi gelmektedir. Geleneksel satış odaklı pazarlama yaklaşımında, müşteriler
hakkında bilgi sahibi olmak hem şimdiki kadar önem taşımamakta, hem de teknoloji
anlamında mümkün görülmemekteydi. Oysaki işletmelerin pazarlama iletişimi yöntem ve
teknikleri ile ulaşmaya çalıştıkları hedef kitleleri hakkında verilerin toplanması, depolanması,
saklanması ve değerlendirilmesi günümüzün modern pazarlama anlayışının temelini
oluşturmaktadır. Teknolojinin pazarlama alanında tam anlamıyla kullanılması, pazarlama
iletişimi konusunda büyük bir fırsat yaratmıştır. Gelişen teknoloji sonucu veri tabanı
oluşturma ve bu verilerden yararlanma imkânı çağdaş pazarlama iletişimi uygulanmalarının
benimsenmesini ve gelişmesini de sağlamıştır.
Bilgisayarın işletmeler tarafında giderek daha yaygın şekilde kullanılmasıyla, pazarlama
işlevlerinde veri tabanı pazarlaması kavramı ortaya çıkmıştır. Kavram, ürüne, müşteriye ve
işlevlere ilişkin oluşturulan veri tabanları ile pazarlama işlevlerinin çeşitli analizlerini
yapmak, planlama ve uygulamada gereksinim duyulan bilgiye ulaşmak ve izlenebilecek
stratejileri daha sağlıklı araştırmak amacına yöneliktir.
Amerikan pazarlama derneğinin tanımına göre veri tabanlı pazarlama; tasarımında,
oluşturulmasında ve yönetiminde bilgisayar veri tabanı teknolojilerinin kullanıldığı;
içeriğinde mevcut ve olası müşterilerin karakteristik özelliklerini ve satın alma davranışlarını,
firma ile olan ilişkilerini açıklayan bilgilerin bulunduğu müşteri veri listesinin oluşturulması
yoluyla hazırlanan, müşterilerin işletmeye göre uzun dönem değerlerini artırmayı amaçlayan,
müşteriler ve ilişkilerin geliştirilmesinde ve pazarlama stratejilerinin oluşturulmasında
kullanılan bir yaklaşımdır (Kitapçı, 2008: 225).
Kotlerin tanımına göre ise; “Bir müşteri veri tabanı, mevcut ve muhtemel müşterilere
bir mal veya hizmeti satmak veya müşteri ilişkilerini korumak için, ferdi müşteriler ve
beklentileri hakkında en yeni ve en geniş kapsamlı verilerin organize edilmiş bir şekilde
6
toplanmasıdır (Davis, 1979:105). Kotler ve Armstrong’a göre müşteri veri tabanları; bireysel
müşteriler ya da olasılıklarla ilgili olan, organize edilmiş, kapsamlı, içerisinde coğrafi,
demografik, psikolojik ve davranışsal bilgilerin bulunduğu verilerdir. Veri tabanlı pazarlama
ise, müşteri veri tabanlarının ya da diğer veri tabanlarının kullanılmasına dayanan pazarlama
anlayışıdır (Eser, 2007:9).
Veri tabanlarındaki bilgiler, müşterilerin isim ve adres bilgilerinden çok daha fazlasını
içermektedir. Bir müşteriye ne zaman ürün ya da hizmet ile ilgili bilgi gönderildiği,
müşterinin ne zaman telefonla arandığı, kendisinin bu aramaya nasıl yanıt verdiği, eğer bir
ürün satılıyorsa müşterinin bu ürünü satın alıp almadığı, hangi ürünü satın aldığı, ne kadar
para harcadığı, bu ürünü satın aldıysa hangi mağazayı ziyaret ettiği, ödeme şekli, kaç beden
giydiği ve hangi renkleri tercih ettiği vs. gibi bilgiler bunlardan bazılarıdır. Veri tabanlı
pazarlamanın amaçları şu şekilde sıralanabilir (Küçük, 2009: 81):
1. Mevcut müşterilerin karakteristik özelliklerini ve satın alma alışkanlıklarını
öğrenmek, bu bilgileri veri tabanlarında saklayarak gelecekteki stratejilerde kullanmak.
2. Mevcut müşterilerin karakteristik özelliklerini ve satın alma alışkanlıklarını ışığında
olası müşterileri tespit etmek ve bu müşterilere yönelik stratejiler geliştirmek.
3. Bir mal veya hizmetin pazarlanması sırasında doğru insana, doğru zamanda doğru
mesajlarla ulaşılmasını sağlamak.
4. Pazarlama bütçesinin daha etkin bir biçimde kullanılmasını sağlamak.
5. Müşterilerle uzun dönemli ilişkiler kurarak müşteri kazanma maliyetlerini azaltmak.
Veri tabanlı pazarlamanın işletmelere sağladığı katkıları şu şekilde sıralamak
mümkündür:

Veri tabanlı pazarlama ile işletme, pazar içerisindeki heterojen yapıyı rahatlıkla
homojen gruplara ayırabilmekte ve bu homojen grupların her birine yönelik pazarlama
karması hazırlama imkânı sağlayabilmektedir.

Veri tabanlı pazarlamada, diğer müşterilere oranla daha uzun süre elde
tutulabilecek ve daha karlı olan müşterilerle daha çok ilgilenmeyi öneren; sadakate göre
bölümlere ayırma yöntemi uygulanmaktadır. Diğer bir ifadeyle veri tabanlı pazarlama
7
anlayışına göre işletme için bütün müşteriler eşit değerde değildir. Her bir müşteri işletmeye
sağladığı katma değere göre değerlendirilmelidir. Böylece işletme müşteriler arasında önem
sıralaması yapıp kendi için değerli müşterileri belirlemelidir.

Mevcut müşterilerin özelliklerini ortaya koyarak, bu müşterilerin özelliklerine
yakın, bu güne kadar hiçbir şekilde mübadele içine girilmemiş kişileri belirlemede işletmelere
imkân sunmaktadır. Veri tabanlı pazarlamada mevcut müşteriler potansiyel müşterilerden
daha önemlidir. Bu durumun temel nedeni maliyetlerdir. Mevcut müşterileri elde tutmak yeni
müşteriler kazanmaktan daha düşük maliyetli olduğundan; işletmeler daha çok müşteri
kazanmak yerine mevcut müşteriyi koruma yolunu tercih etmektedirler.

Veri tabanlı pazarlama sayesinde müşterilerin geçmişteki davranışlarına
bakılarak gelecek davranışlarıyla ilgili tahminler geliştirilebilmektedir. Bu müşterinin istek ve
beklentilerinin neler olabileceğini göstermekte ve bu sayede de müşterileri memnuniyeti
sağlanmaktadır.

Veri tabanlı pazarlama sayesinde kitlesel pazarlama anlayışı yerini bireysel
pazarlama anlayışına bırakmıştır. Bu sayede kişiye özel mesajlarla ulaşılması gereken
potansiyel müşterilere ulaşmak daha kolay hale gelmiştir.

Veri tabanlı pazarlama sayesinde müşterilerin satın alma sıklıkları incelenerek
uzun zamandır alışveriş yapmayan müşterilerin neden alışveriş yapmadıkları araştırılabilir.
1.4. TUZAK PAZARLAMA
Decoy, Türkçe’ de, tuzak, tuzak yemi, tuzağa düşürmek, yanıltmak anlamına
gelmektedir. Bir başka tanıma göre tuzak; bir kimsenin veya grubun aradığı bir şeyi gizlemek,
dikkatini dağıtmak için kullanılan bir nesne, araç veya bir olay olarak tanımlanıyor. Siyasette,
avda, savaşta veya suç işlemede ve suçları aydınlatmada kullanılır. Pazarlamada “tuzak etkisi”
veya “asimetrik başatlık etkisi”, sunulan seçenekler arasında orantısız baskınlığa yol açan
üçüncü bir seçeneğin bulunduğu durumlarda müşterinin uğradığı belirli bir davranış
değişikliğinin adıdır.
8
Tuzak Pazarlama, tüketicilerin bir ürün veya hizmet hakkında karar verme süreçlerine
bilişsel olarak etki ederek tüketici davranışlarına yön vermek için kullanılan bir pazarlama
tekniği olarak tanımlanabilir.
Tuzak Pazarlama uygulamaları, tüketicilerin karar verme süreçlerine etki edebilmek için
bilişsel bir yönteme başvurarak asıl hedeflenen ürün veya hizmetin tercih edilmesi için iki
seçenekli ürün sunumu yerine seçenek sayını üç veya daha yukarısına çıkararak tuzak bir
seçenek ekleyip tüketici üzerinde karşılaştırarak karar verme psikolojisi yaratmaktadır.
Tüketici bu sonradan eklenen seçenek sayesinde zaman yeterliliği problemini minimuma
indirerek seçenekler arasından daha kolay tercih yapabilme şansını yakalamış olacaktır. Bu
yöntem bir işletmenin kendi ürünleri arasından bir ürünün tercih edilme eğilimini arttırmanın
yanı sıra aynı firmanın rakiplerine karşı tüketicinin algı haritasında da daha avantajlı bir
konuma sahip olmasına büyük bir katkı sağlamaktadır.
Bir işletmenin, gerçekten satmaya çalıştıkları ürün veya hizmetin satışlarını arttırmak
amacıyla, fiyat olarak aynı veya yakın değerde olan fakat daha düşük kalitedeki benzer bir
ürün veya hizmeti müşterilerine sunduğu bir pazarlama yöntemidir.
Tuzak etkisi şu şekilde uygulanmaktadır: Şayet bir seçenek başka bir seçeneğe oranla
bütün yönleriyle daha düşük düzeydeyse, bu seçeneğe, “orantısız olarak domine edilmiş
seçenek” denir. Fakat diğer bir alternatife nazaran bazı bakımlardan üstün, bazı bakımlardan
düşük olabilir. Başka bir deyişle, tercih edilebilirliği belirleyen belli özellikler itibariyle bir
seçenek, başka bir seçenek tarafından tamamen domine edilmişken, diğer seçeneğe karşı
kısmen üstün olabilir. Orantısız hâkim olunan bir seçenek mevcut iken, tüketicilerin büyük bir
yüzdesi, asimetrik üstünlük taşıyan başka bir alternatifin bulunmadığı durumlara kıyasla bu
seçeneği daha büyük oranda seçebiliyorlar. Böylece, asimetrik olarak üstün bulunan seçenek,
hâkim seçeneğin seçim şansını arttırmak için bir tuzak olarak kullanılabiliyor. Bu yöntemle
pazarlama stratejileri geliştirilirken hangi ürün veya hizmetin satışlarının arttırılması
isteniyorsa tuzak olarak benzer bir seçeneğin daha eklenmesi ile satışı amaçlanan ürünün
tüketiciler tarafından daha kolay tercih edilmesi sağlanabilmektedir.
Tuzak pazarlama uygulamalarına The Ekonomist dergisinde yayınlanan bir gazete ilanı
örnek olarak verilebilir. Bu ilanda yer alan seçenekleri incelenmiş ve derginin abonelik için üç
farklı yayınlama seçeneği sunduğu görülmüştür. Ancak ilan içeriğindeki 3 seçenekten 2’ si
eşdeğer ücrettedir. Örnekten de anlaşılacağı üzere tüketiciler iki seçenek arasında tercih
9
yaparken sadece fiyat kriterine göre hareket ederken olay örgüsüne üçüncü bir seçeneğin
tuzak nesne olarak dahil edilmesi ile tüketici kararları fiyat + fayda kriterine göre yeniden
şekillenmiştir ve ilk önerideki internet ve yazılı basım aboneliği ile ikinci önerideki abonelik
fiyat olarak aynı olmasına rağmen denekler ikinci öneride birinci önerinin aksine hareket
ederek internet ve yazılı basım aboneliğini tercih etmişlerdir.
Tuzak pazarlama uygulamalarından, dikkat çekilen, öne çıkarılan özelliklere bağlı
olarak insanlar tercihlerinde rasyonellikten uzaklaşabiliyorlar. Müşterilerin, kararlarında
dikkatlerini dağıtmamaları, rasyonellikten uzaklaşmamaları, kurulan tuzaklara düşmemeleri
için, satıcıların oyunlarına ve etkileme çabalarına dikkat etmeleri ve zor bir seçimin birden
bire basitleştiği durumlara karşı da özellikle dikkatli olmaları önerilmektedir.
Tuzak Pazarlama uygulamaları bu yönüyle sadece ürün veya hizmetlerin pazarlaması
için değil daha birçok alanda etkin bir şekilde kullanılabilecek bir yöntemdir. Özellikle
konumlandırma stratejileri belirlenirken bu pazarlama stratejisinden yola çıkarak işletmeler
hizmet veya ürününü rakiplerine üstün gelecek şekilde düzenleyerek tüketicinin kendilerini
tercih etmelerinde büyük bir etki yaratabilir.
1.5. RETRO PAZARLAMA (GEÇMİŞİN PAZARLANMASI)
Nostalji kavramı Yunanca yuvaya, vatana dönüş anlamına gelen ‘nostos’ ve acı çekmek
anlamına gelen ‘algos’ kelimelerinin
birleşiminden oluşmuştur.
Nostalji;
kişilerin
geçmişlerinde yaşadıkları yerler, eşyalar ve ilişkide bulundukları kişiler ile olarak
biriktirdikleri duygusal tepkilerdir. Bir başka tanıma göre ise nostalji; geçmişteki yaşama
duyulan aşırı sevgi ve özlemdir (Phelps, 2004: 12). Nostalji hissettiren deneyimlerde arkadaş,
aile ve ev hayatı önemle yer alır. Örneğin, pişmekte olan kurabiye kokusu anne yada büyük
anneyle, özellikle de çocukluğa dayanan ev hayatıyla ilgili nostaljik duygular uyandırabilir.
Geçmişe ait bir müzik gençlik dönemlerine ilişkin duyguları yeniden hissettirebilir. Antikalar,
mücevherler, oyuncaklar, kitaplar ve arabalar nostaljik duygular yaratabilecek eşyalardır.
Nostalji, kişisel deneyimlere dayanabileceği gibi uzak geçmişe ve atalarının
deneyimlerine de dayanabilir. Deneyimlerin özelliklerine göre de “gerçek, canlandırılmış ve
toplumsal nostalji” ya da “tarihsel ve kişisel nostalji” olarak sınıflandırılmaktadır. Gerçek ve
kişisel nostalji, tecrübe edilmiş geçmişe ve bu geçmişin hissettirdiği duygulara atıfta bulunur.
10
Gerçek nostalji ancak kişisel deneyimlerle kazanılabilir. Nostalji, ayrıca insanlara
hayatlarındaki önemli geçitlerden sonra kimliklerini devam ettirme izni verir (Levinson, 2009:
37).
Nostalji; tüketim dünyasında hem tüketiciye hem de pazarlamacıya kazandıran ve
kaybolanların yerine ortak bir değer silsilesi oluşturarak onları birbirine bağlayan bir köprü
vazifesi görmektedir. Bu sürecin kesintisiz işlemesi ve anlam kazanması; tüketicilerin
farkındalık geliştirmelerine ve işletmelerin etik değerleri içselleştirmelerine bağlı olarak
gerçekleşecektir.
Nostalji, kişilerin yaşamlarında iki şekilde ortaya çıkmaktadır. Bunlardan birincisi,
kişisel (gerçek) nostalji diğeri ise toplumsal (canlandırılmış) nostaljidir. Kişisel nostalji,
kişinin kendi deneyimlediklerini yansıtmakta ve onun beğeni ve tercihleriyle örtüşmektedir.
Toplumsal nostalji ise kişisel yaşanmışlıklara dayanmayan ve toplumun genel hafızasında
önemli yer edinmiş, ilgi görmüş ve hatırlandığında belirli bir anlam ve değer ifade eden
durumlardır (Eser, 2007: 13).
Nostalji, ikna edici pazarlama taktiği ve yüksek bir etki alanına sahip olması nedeniyle
iş yayınlarında dikkat çekerek artan bir önem kazanmıştır. Son zamanlarda literatürde,
tüketim deneyimlerine ve nostaljiye artan bir ilgi olmuştur. Nostalji, özellikle ürün yönetimi
içinde reklam yoluyla duygusal tepki oluşturan temalar, müzik ve eğlence etkilerini katarak
pazarlamacıların dikkatini
çekmiştir.
Nostaljiyi oluşturabilmek
için
pazarlamacılar,
tüketicilerin fantezilerini, anılarını yakalamaya çalışmaktadırlar (Hill, 2007: 91).
Nostaljiye dayalı pazarlama çabaları geçmişle bağ kurmak isteyen post modern bireye
odaklıdır. Bu da geçmiş aktivitelerinin yeniden üretilmesiyle ya da hafızalardaki sembolik
temsillerin hatırlanmasıyla sağlanabilir. Retrospektif (geriye dönük) markalama kapsamında,
makarna firmalarının ürettiği erişteler, sabun firmalarının ürettiği geleneksel konseptli
sabunlar gündelik hayata dair sıradan ürünlere gösterilebilecek örneklerdir. Teknoloji ve
bilimsel ilerlemelerle geçmiş alışkanlıkların sentezi talep edilmektedir. Brown, Kozinets ve
Sherry (2001: 17) retro pazarlamayla ilgili incelemelerini dört temaya dayandırmıştır. Retro
markalamanın 4A’ sı olarak allegory (marka hikâyesi), arcadia (idealize edilmiş marka
toplumu), aura (marka özü) ve antinomy (marka paradoksu) temalarını kabul ederler.
Allegory; sembolik hikâyeler, öyküler ya da eklenen metaforlardır. Arcadis ile; geçmiş
dünyanın ve toplumların ütopik anlamı yeniden çağırılır. Geçmişin sihirli ve özel bir yer
11
olduğu algısı retro pazarlamada albeninin ayrılmaz parçasıdır. Elden geldiği kadar, idealize
edilmiş bir geçmiş olarak ileri teknolojiyle süslenir. Aura; sahihlikle algılanan duruşa aittir.
Eşsizlik veya teklik anlamına gelen sahihlik marka kimliğinin önemli yanlarından birisidir.
Antinomy; durmaksızın devam eden teknolojik ve bilimsel süreçle birlikte tüketicilerin daha
yavaş, daha basit ve daha az stresli günlere dönme isteğine ilişin çelişkiyi ifade eder.
Günümüzde yeni bir pazarlama kavramı olarak ortaya çıkan “Retro Pazarlama” ilk
olarak Stephen Brown tarafından ortaya atılmıştır. Brown Retro pazarlamayı, “Bir önceki
tarihsel döneme ait ürün veya hizmetin canlanması veya yeniden başlatılmasıdır” olarak
tanımlamaktadır (Gallagher, 2004: 163). Retro pazarlama, geçmiş döneme ait çağrışımlarla
(müzik, koku, filmler, kitaplar vb.) farklı bir pazarlama yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Retro pazarlama, geçmişte işe yaramış veya yaramamış, yapmayı bırakmadığımız
alışkanlıklardan veya öğretilerden meydana gelen, geçmişe ait, fark oluşturmayı engelleyen
yaklaşımlar olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir tanıma göre de Retro pazarlama “geçmişteki
markaların, olayların, modaların vb. yeniden canlandırılması şeklinde nostalji referanslı
pazarlamadır.
Retro pazarlama; bir taraftan geçmişi özleyen tüketicileri, özledikleri mekânların ve
ürünlerin sıcaklığına kavuştururken, diğer taraftan da bu duyguları, o zamanı yaşamamış genç
kuşaklara aktarmaktadır. Duygu aktarımını sağlamak için pazarlamacılar, eskiyi canlandıran
çeşitli lezzetler, markalar, simgeler, ambalajlar ve reklamlardan yararlanmaktadırlar. Anne
kurabiyeli, erişteli, ev salçalı geleneksel konseptli ürünler; Coca- Colanın klasik yeşil renkli
cam şişesi ya da Disneyland, Minyatürk gibi geçmişe süreklilik kazandıran mekânsal
tasarımlar; retro pazarlamanın nostaljiyi besleyen ve nostaljiden beslenen örnekleridir
(Altıntuğ, 2011: 4).
Retro pazarlamanın temelinde yatan düşünce, tüketicilerin satın alma sürecinde ürünü
tercih ederken ailenin, etkilenilen bir filmin veya tüketicinin hayatından bir şeylerin izlerini
taşımasıdır. Öyle ki son yıllardaki retro kavramının geçmişe olan özlemle yoğun bir biçimde
bağdaştırılması nedeniyle tüketicileri o dönemin yaşayış biçimi, toplumsal koşulları ve diğer
özelliklerini de talep eder hale getirmiştir. Dolayısıyla, bu gelişmeler çerçevesinde Retro
pazarlamanın, tüketicilerin geçmişe bağlılığını kullanmak için en uygun maliyetli yol olduğu
söylenebilir. Retro pazarlama uygulamada genel olarak üç grupta toplanmaktadır (Levinson,
2008: 22).
12
Repro, eskiden güzel olan objeleri yeniden üretmektir. Retro, reprodan farklı olarak
yeni ile eskiyi birleştirmektedir. Diğer yandan Repro-Retro ise; nostaljiden başlayarak
geliştirilmiş ürünleri simgelemektedir. Repro-retroya, Neo-nostalji de denilmektedir.
Eski bir siyah-beyaz reklamın yeniden yayınlanması işletme açısından oldukça düşük
maliyetli olmaktadır. Eski reklamlar, özellikle reklamların son teknoloji ile yeniden
biçimlendirilmesinden sonra eğlenceli olmaktadırlar. Bununla birlikte reproda, nostaljiyi
yakalamak daha basittir. Retro ise, aksine geçmişle şimdiyi bir araya getirmektedir. TAG
Heuer saat markası 1930’lu yıllarda üretmiş olduğu ürünün benzer tasarımını üretmektedir.
Ancak, eskiden saatlerde mekanik bir maşa kullanılırken; günümüzde güneş enerjisiyle
çalışan mikroçipler kullanılmaktadır. Repro-Retro ise, nostaljiden başlayarak günümüze kadar
geliştirilmiş ürünleri ifade etmektedir. Buna örnek olarak Fiat’ın 110. yılı nedeniyle vermiş
olduğu reklam verilebilir. Fiat bu reklamında, ilk araba üretimine başlamış olduğu 1899
yılından günümüze kadar üretmiş olduğu birkaç modeli ve yapmış olduğu ilkleri ekrana
taşıyarak geçmişten günümüze kadar geçen süreçte Fiat ile ilgili nostalji yapmıştır.
1.6. GERİLLA PAZARLAMA
Günümüzde
firmaların pazarlarda başarılı olabilmesi
için tüketici istek ve
gereksinmelerine uygun bir mal ya da hizmet üretmiş, uygun bir fiyat saptamış olması ve
istenildiği yer ve zamanda bulundurması yeterli olamamaktadır. Firmalar modern pazarlama
karması içinde yer alan ve farklılaşan pazar yapısı, firmaların pazarda bir yer edinmesi,
pazarını koruması ve geliştirmesi için tüketicilerin, firmaların ürettiği mal ya da hizmetler
konusunda bilgilendirilmeleri ikna edilmelerine ilişkin işlevleri içeren tutundurma kavramına
da önem vermek zorundadırlar. Bunun yanında tüketicinin istek ve ihtiyaçlarını karşılayıp onu
tatmin eden ürünü seçmesini ve ürünü algısında ön plana çıkarabilmek için günümüz pazar
şartlarında farklı pazarlama taktiklerinde de yararlanmak gerekir. Günümüzde gelişen
teknoloji beraberinde farklılaşan pazarı ve rekabeti getirmiş, firmalar da bu bağlamda
markalarını hem daha ucuz maliyetle hem de daha etkili pazarlama taktiklerine gitmiştir (Tek,
2010: 104).
Gerilla pazarlama; geleneksel olmayan ortamlarda, beklenmedik metotlarla, minimum
pazarlama yatırımları ile (hatta ekstra hiç bir yatırım yapmadan), maksimum geri dönüşlerin
alındığı pazarlama aktiviteleri ve stratejileri bütünüdür. Levinson’a göre gerilla pazarlama;
13
küçük hayalleri büyük girişimciler için ortaya çıkartılmış bir pazarlama. Geleneksel hedeflere
alışılmamış yolları kullanarak ulaşma biçimidir. En az para ile kâr sağlamayı başarabilen,
kanıtlanmış bir metoddur (Ünüsan, 2008: 72).
Gerilla pazarlamanın amacı çok küçük bütçeler ile dikkat çekici ve etkili pazarlama
çalışmaları yapmaktır. Yaratıcı fikirler ve şaşırtıcı yaklaşımlar ile daha küçük gruplara marka
bilincini ve tüketim alışkanlıkları kazandırmak bu pazarlama tekniğinin hedeflerindendir.
Gerilla Pazarlama ilk başlarda sadece küçük firmaların büyük firmalarla daha iyi mücadele
edebilmesi için kullanılmıştır.
Gerilla pazarlama özellikle KOBİ niteliğindeki işletmelerin küçük, periyodik ve şaşırtıcı
hamlelerle, rakiplerini demoralize etmesine dayanan, hızlı hareket kabiliyeti gerektiren ve
yaratıcılık ile hayal gücünden geniş ölçüde yararlanan bir pazarlama tekniğidir. İşletmeler
gerilla pazarlaması çabaları aracılığıyla olabildiğince dinamik, tüketici ihtiyaçlarına duyarlı ve
değişikliklere kolaylıkla adapte olabilen bir pazarlama yönetimi oluşturmayı hedeflemektedir.
Günümüzde giderek artan ürün çeşitliliği ve ürün ve hizmetlerin giderek birbirlerine
daha çok benzemesi, işletmelerin kârlılıklarını olumsuz yönde etkilemektedir. Diğer taraftan
sürekli değişimin beraberinde getirdiği ekonomik belirsizlik, işletme bütçelerinde oldukça
önemli bir paya sahip olan pazarlama faaliyetlerinin sonuçlarını hesaplamayı çok daha önemli
hale getirmiştir. Bu durum da işletmeler, pazarlama faaliyetlerini oluştururken farklı,
yenilikçi, etkili ve daha az maliyetli stratejiler arayışı içine girmiştir. Bu noktada gerilla
pazarlaması birçok açıdan geleneksel pazarlamaya benzemesine rağmen amaçlara ulaşmada
izlenecek yollar ve kullanılacak teknikler bakımından geleneksel pazarlamadan farklılıklar
göstermekte ve kullanıcılarına önemli avantajlar sunmaktadır (Kotler, 2010: 44).
Gerilla pazarlamanın amacı çok küçük bütçeler ile dikkat çekici ve etkili pazarlama
çalışmaları yapmaktır. Yaratıcı fikirler ve şaşırtıcı yaklaşımlar ile daha küçük gruplara marka
bilincini ve tüketim alışkanlıkları kazandırmak bu pazarlama tekniğinin hedeflerindendir.
Gerilla Pazarlama ilk başlarda sadece küçük firmaların büyük firmalarla daha iyi mücadele
edebilmesi için kullanılmıştır. Fakat daha sonra ucuz maliyetli bir pazarlama stratejisine
dönüşmüştür, bu yüzden sadece KOBİ’ler değil, güçlü şirketlerde pazarlama stratejisi olarak
gerilla pazarlamayı kullanmaya başlamışlardır.
Gerçekleştirilecek bu küçük ama etkili saldırılarla; fiyat indirim stratejileri, piyasalara
daha az kaliteli ama daha ucuz mal sunma veya daha kaliteli, daha pahalı mal sunma
14
stratejileri, ürün farklılaştırma stratejileri, servis stratejilerinde farklılaşmalar (eve teslim vb.),
tüketiciyle direkt temas kurma, dağıtımda yenilik/etkinlik stratejileri, ilgi çekici, şaşırtıcı,
karşılaştırıcı yoğun reklam kampanyaları, üründe yenilik stratejileri, pazarlarda hedef şaşırtma
(malı geçici bir süre tamamen piyasadan çekme veya malı piyasaya yığma) gibi değişik
taktikler kullanılabilmektedir (Kotler, 2009: 85).
Bu bağlamda, Gerilla pazarlamanın amacı kendi mallarına, hizmetlerine, tekliflerine
olan ilgiyi en yükseğe çıkarırken bu uğraş için harcanılan kaynakları, masrafları en aza
indirmektir. Gerilla pazarlama tıpkı bir gerilla savaşçısı gibi dikkati başka bir tarafa çekmeye
çalışır. Bunu yaparken de uyguladıkları politikalar “değişik, şaşırtıcı, orijinal, eğlendiricidir.
Her şey küçük bir bütçeyle meydana gelir ve her türlü sektörde kullanılabilir. Gerilla
pazarlamanın temel özellikleri şu şekilde sıralanabilir (Gallagher, 2004: 71):
1. Kısa bir pazarlama planına sahip olmak,
2. Takip etmenin gücünü anlamak,
3. Bir planı üstlenmenin önemini kavramak,
4. Gerilla pazarlama takvimine göre hareket etmek,
5. Seminer, Konferans, vb. etkinliklere katılarak firmayı tanıtabilmek,
6. Doğrudan posta kartları göndermek,
7. Elektronik posta kampanyaları düzenlemek,
8. Ücretsiz bilgi sağlamak için web sitesi hazırlamak ve forumlara üye olmak şeklinde
sıralanabilir.
Küresel İşletmelerin gerilla stratejisini kullanarak başarıya ulaşması için atması gereken
ilk adım işletme içerisinde pazar, ürün, rakipler, reklâm ve medya konusunda geniş bir bilgi
tabanı oluşturulmasıdır. Bunun arkasından atılması gereken ikinci adım ise; işletmenin
rakiplerinden farklı olarak önerebilecek, yapabilecek farklılıkların bir listesinin çıkartılarak
bir pazarlama stratejisinin belirlenmesidir. Bu liste içerisinde özellikle işletmeye rekabet gücü
kazandıracak faktörleri ön plana çıkartmak gerekmektedir. Strateji belirlenirken hedef pazar
da net bir şekilde tanımlanmalıdır.
15
Üçüncü adım ise; pazarlama silahının seçilmesidir. Bu belirlenirken işletmeyi başarıya
götürecek hedefler üzerinde yoğunlaşarak, çalışanlara da danışılmalıdır. Daha sonraki
aşamalar da ise; pazarlama yöneticisi tarafından bir gerilla pazarlama takvimi hazırlanarak, bu
takvimde öncelikler, acil girişimler ve karar verme zamanları belirlenerek, bir pazarlama
partneri seçilmelidir. Bu aşamalarda dikkat edilmesi gereken en önemli husus; bütün silahlar
aynı anda kullanmamaya özen göstermek ve rakiplerden gelebilecek karşı saldırılara karşı her
an hazırlıklı olmaktır.
1.7. YEŞİL PAZARLAMA
Günümüzde uluslararası pazarlarda başarılı olmak isteyen işletmeler, çevreyi ve
ekolojik üretimi dikkate alan çalışmalar yapmak zorundadır. Çünkü artık müşteriler, satın
alacağı bir ürünün çevreye olan etkilerini fiyatı ile birlikte değerlendirmektedir. Yeni
ekonomik düzende pazarın aradığı güveni sağlayan kuruluşlar başarılı olacaktır. Dolayısıyla
üreticiler pazarı daha iyi tanımak durumundadırlar. Bundan dolayı her türlü işletme kendi
kurumu içinde çevre etkisini iyi planlamak durumundadır. Yeşil stratejilerin yarattığı
toplumsal kazanımlar, kârlılık, verimlilik, kurumsal güven, inandırıcılık, en iyi elemanları
kazanmak, marka değerini, çalışanların bağlılığını ve hissedarların güvenini arttırmak, oluşan
hataları daha kolay telafi etmek, tüketicilerle ve rakiplerle işbirlikleri oluşturmak, kredi
olanaklarını artırmak gibi avantajlar olarak, işletmelere katlanarak geri dönmektedir
İşletmelerle ilgili her şeyi araştıran, sorgulayan, zor beğenen, işletmelerin doğal
çevrelerine zarar vermesini kabul etmeyen müşteri modelinin ortaya çıkmasıyla, işletmelerde
post modern sistemleri benimsenmiş sosyal sorumluluk bilincine sahip işletme kültürü
yaygınlaşmıştır. Bu zorlu rekabet ortamında işletmelerin ayakta kalabilmeleri için
tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını karşılamış olmaları artık yeterli değildir. Sosyal
sorumluluğa ve toplumsal bilince sahip olan işletmeler tüketicilerin gözünde son derece
önemli bir imaj kazanmaktadır.
İşletmelerin sosyo-ekonomik bir varlık olduğu göz önüne alındığında, tüketicilerin
davranışlarını yönlendirebilen ‘Çevre Duyarlılığı’ karşısında tepkisiz kalmaları beklenemez.
Özellikle pazarlama yöneticileri çevre sorunlarına duyarlı tüketicilerle karşı karşıya
gelmektedir. İşletmeleri sadece kâr elde etmeye çalışan kurumlar olarak değerlendiren eski
16
anlayış yerini sosyal sorunlara duyarlı, kaliteyi hedefleyen kurumlar olarak değerlendiren yeni
bir anlayış karşısında hızla önemini kaybetmektedir.
Yeşil pazarlama; kirlilik, enerji tüketimi ve tükenebilir kaynakların olumlu ve olumsuz
yanlarını inceleyen, toplumun ve tüketicilerin ihtiyacını tatmin etmede sorumluluk anlayışı
içerisinde uzun vadeli kârlılığı hedefleyen bir iş stratejisidir. Amerikan Pazarlama Birliği’ne
göre yeşil pazarlama; “pazarlama faaliyetlerinin çevre kirliliği, enerji tüketimi ve diğer
kaynakların tüketimi üzerine olumlu veya olumsuz etkileriyle ilgili çalışmalardır”. Sosyal
pazarlama kavramının bir boyutu olan yeşil pazarlama, çevresel kaygılar güdülerek üretilmiş
ürünleri satın almayı tercih eden tüketiciler için mal ve hizmetleri üretme, fiyatlandırma,
dağıtma ve tutundurma faaliyetlerinin bulunduğu bir süreçtir.
Yeşil pazarlama; sürdürülebilir gelişme, sosyal sorumluluk, çevre korumaya uygun
ürünlerin üretilmesi, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını karşılarken ve uzun vadede kazançlı
olmayı düşünürken çevreye verilen zararı minimum düzeye indirmeyi amaçlayan pazarlama
düşünüşüdür. Çevreye duyarlı ve uyumlu ürünlerin üretilmesini teşvik edici önlemler
geliştirmek ve uygulamak da bu kapsamda değerlendirilmektedir. Geri dönüştürülebilir,
çevreyle dost ürünlerin üretilerek, fiyatının diğerlerine oranla yüksek olmasına karşın,
tüketicilerin bu ürünleri tercih etmelerini sağlamaya çalışan pazarlama çabalarıdır. Sadece
ürünün kendisinin çevreye duyarlı olmasından değil aynı zamanda tasarımından başlayarak
üretilmesi, dağıtılması, tüketilmesi ve sonrasında yaşanan süreçlerde de çevreye duyarlı
olmak anlaşılmaktadır.
Yeşil pazarlama; tüketici ve toplum ihtiyaçlarının kârlı ve sürdürülebilir bir şekilde
belirlenmesi, tahminlenmesi ve karşılanmasından sorumlu bütünsel bir yönetim sürecidir.
Yeşil pazarlama, günümüze kadar ürünün çevresel özelliklerinin reklâmını yapma şeklinde
tanımlanmıştır. “Çevre dostu”, “geri dönüşebilir”, “doğal”, “ozon dostu” gibi sadece ürünün
çevreci özelliklerini yansıtan birçok kavram, yeşil pazarlama için kullanılmıştır. Oysa sadece
tüketim malları ve hizmetleri değil endüstriyel mallar ve hizmetleri de kapsayan yeşil
pazarlama stratejisi, sadece ürünün değil, tüm pazarlama bileşenlerinin yeşil olmasını
gerektirir. Geleneksel pazarlama tanımı, çevreci bir yaklaşımla yeniden anlamlandırıldığında;
yeşil pazarlama, toplumun istek ve ihtiyaçlarını tatmin etmeye istekli değişimlerin meydana
getirilmesi ve kolayca uygulanması amacıyla doğal çevreye en az seviyede zarar verecek
şekilde oluşturulmasıdır (Ekinci, 2007: 49).
17
Bazı işletmeler, toplumsal duyarlılığı değerlendirmek amacıyla yeşil pazarlamaya önem
veriyormuş gibi izlenim yaratmakta, gerçekte yeşil pazarlama uygulamalarına kısmen ya da
hiç yer vermemektedir. Bu tür işletmelere yeşil boyama denir. Yeşil Boyama; işletmelerin
yeşil bilinci edinmeden, çevre konusunun sadece reklam ve tanıtım kampanyalarında, imaj
unsuru olarak kullanılmasını ifade eder. Yeşil yıkama ya da yeşil giydirme olarak da
adlandırılan yeşil boyama, kurumların sürdürülebilir anlayışı benimsemeden, sadece dışardan
bakıldığı zaman yeşil bir işletme olarak görünmesini sağlayan yaklaşımdır. Bu içi boş bir imaj
çalışmasından öte değildir. Temelde işletmenin pazarlamanın hiçbir ayağında yenilenme,
değişim ya da doğaya uyumlaşma çalışması yapılmadığını gözlemlenir. Bununla birlikte yeşil
pazarlama uygulamaları, işletmelere çok sayıda önemli katkılar sağlamaktadır. Bu katkılardan
bazıları şu şekilde sıralanabilir (Küçük, 2009: 33):
 İşletmeler kendilerine özgü ve taklit edilmesi zor çevre stratejileri geliştirdikleri
ölçüde lider hale gelmektedir.
 Çevre açısından verimliliğin sağlanması üretim maliyetlerini azaltmaktadır. Atıkları
azaltmak, enerji tasarrufu ve malzemelerin yeniden kullanımıyla işletmeler maliyetlerini
azaltabilmektedir.
 Çevre bilinçli yaklaşım, kaynakların tüketimi, enerji maliyetlerindeki dalgalanmalar,
kirlilik ve atık yönetimi gibi konularda uzun vadeli riskleri azaltmaktadır.
 Çevre dostu olmak bir işletmenin halkla ilişkiler ve imajı bakımından önemli olup
işletmenin sosyal sorumluluğu göze çarpacaktır.
 İşletmelerin çevresel performanslarının artması toplumun da faydasınadır. Sanayi
kirliliğinden kaynaklanan sağlık sorunlarına yapılan harcamalar azaltılabilmektedir.
 Çevre dostu olmak işletmelerin yasalara karşı daha güvencede olmasını
sağlamaktadır.
 Pek çok tüketici bugün çevre dostu ürünleri, paketlemeyi ve yönetim tarzlarını talep
etmektedir. Bu tüketicilerse çevreye bilinçli yaklaşan işletmeleri tercih etmektedir.
 Yeşil hale gelmek işletmenin yeni ürünler sunarak yeni pazarlarda ve/veya var olan
ürünler için ek yararlar sunarak kendisini farklılaştırmasını sağlar. Bu belki onun müşterilere
karşı değer önerisini geliştirir ve onun yeni tüketici kesimlerine ulaşmasına olanak sağlar,
tüketici sadakatini artırır. Kârlılığını artırır, diğer bir ifadeyle pazardaki konumunu
güçlendirir.
 Yeşil pazarlama felsefesini benimseyen işletmeler ürünlerini üretip tüketicilere
sunmadan önce, ürünlerin çevreyle ilişkili yanlarını göz önünde bulundurmalıdır. Geleneksel
18
pazarlama ürünün kullanımını öne çıkarırken; yeşil pazarlama, ürünün nasıl üretildiğini ve
ömrünün sonunda nasıl yok olacağını öne çıkartmaktadır.
1.8. AĞIZDAN AĞIZA PAZARLAMA
İnsanlar, gündelik yaşamlarında çevrelerindeki kişilerle herhangi bir ürün ya da hizmet
hakkında konuşur, fikir alışverişinde bulunur ve yorumlarını paylaşırlar. Kişilerin
birbirlerinden etkilenmeleri; bir dergi, gazete ya da televizyon reklamından etkilenmelerinden
dokuz kat daha güçlüdür. Ağızdan ağıza pazarlama şirketlerin bu gerçeği, ölçümlenebilir bir
pazarlama stratejisi olarak kullanmaları ve müşterilerine, ürünleri ya da hizmetleri hakkında
konuşmalarını sağlayacak araçları vererek bunları sohbet ortamı içine yerleştirmeleri
demektir.
Tüketiciler, bir taraftan kitle iletişiminin hedef kitlesini oluştururken, diğer taraftan da
kendileri arasında sözel ve biçimsel olmayan bir iletişim ağı içerisinde yer alırlar. Bu iletişime
“ağızdan ağıza” iletişim (word of-mouth) denir. Ağızdan ağıza iletişim, yıllardır insanların
bildikleri, hissettikleri ve yaptıkları üstünde önemli bir etki faktörü olarak bilinir. Ağızdan
ağıza iletişim farkındalığı, algılamayı, beklentileri, tutumları ve davranışları etkileme
özelliğine sahiptir. Ağızdan ağıza iletişimde; negatif iletişimin, pozitif ağızdan ağıza
iletişimden daha hızlı bir şekilde yayıldığı kabul edilmektedir. Ağızdan ağıza iletişim, tatmin
gerçekleştiremeyen firmaların ürünlerinin yok olmasına neden olabilir. Bu da ağızdan ağıza
iletişimin gücünü ortaya koymaktadır (Toros, 2009: 65).
Ağızdan ağıza pazarlama insanların ürün, marka ya da hizmetlerle ilgili konuşmalarını
sağlayan farklı birçok pazarlama yöntemini içinde barındırmaktadır. Bu yöntemlerden
bazıları; başkalarını etkileme gücüne sahip kişilerin ürünü denemelerinin sağlanmasını öneren
“ürün yerleştirme” yoluyla pazarlama, sosyal ağlar vasıtasıyla ürünle ilgili bilgi yayacak
“toplum gönüllüleri” organize ederek pazarlama, marka elçilerinin ön plana çıktığı evangelist
pazarlama ya da çevrimiçi ortamda gerçekleştirilen farklı viral pazarlama uygulamalarıdır.
Ağızdan ağıza yayılma, bir tüketicinin ürün ya da servis ile ilgili bilgisinin olması ve
bunlarla ilgili fikirlerini, düşüncelerini ve deneyimlerini diğer tüketicilerle paylaşması
durumunda gerçekleşmektedir. Carl ise daha spesifik bir tanım yapmıştır: “İki ya da daha
fazla insan arasındaki; çevrimiçi ya da çevrimdışı ortamda gerçekleşen; bir kuruluş, marka,
ürün ya da hizmet ile ilgili, her zaman tavsiyeyi içermeyen; resmi olmayan; olumlu ya da
19
olumsuz konuşmalardır”. Ağızdan Ağıza Pazarlama Derneği’nin (Word of Mouth Marketing
Association/WOMMA) tanımına göre ağızdan ağıza yayılma, “tüketicilerin yarattığı ve
dağıttığı, pazarlamayla ilgili bilgilerin bir başka tüketiciye iletilmesidir”. Ağızdan ağıza
pazarlama ise “tüketicilerin pazarlama odaklı bilgileri yaratma ve diğer tüketicilere yayma
konusundaki çalışmalarını etkilemek için kuruluş tarafından gerçekleştirilen çabalarının
tümüdür (Kotler, 2010:116).
Tüketiciler ve endüstriyel satın alıcıların karar verme sürecinde ağızdan ağıza iletişimi
kullanmalarının birçok sebebi vardır. Bu perspektiften bakıldığında, kişisel iletişim yoluyla
deneyimlerin paylaşılması, ürünün satın alınmasında belirleyici olabilmektedir. Bu yüzden
ağızdan ağıza iletişim, satın alma kararı verilirken belirsizlikleri azaltan informal bir bilgi
kaynağıdır. Ağızdan ağıza iletişimin asıl avantajı, genellikle yüksek esnekliği ve karşılıklı
ilişkinin olduğu sürekli geribildirimlerde görülür.
Ağızdan ağıza pazarlama, tüketiciye bir mesaj iletmekten çok, onlarla birlikte bir mesaj
yaratmayı hedeflemektedir. Tüketicileri kampanyanın bir parçası haline getirerek, onları bir
marka elçisine dönüştürmeyi amaçlamaktadır. Böylelikle tüketiciler kuruluşun satış
elemanlarına dönüşmektedir. En eski pazarlama yöntemi olan “tavsiyenin öneminin farkına
varılmasıyla birlikte alternatif bir yöntem olarak ön plana çıkan ağızdan ağıza pazarlama,
etkililiğini kanıtlayarak günümüz pazarlama dünyasındaki yerini almıştır.
Ağızdan ağıza pazarlama; insanları, hizmet ya da ürünler hakkında birbirleriyle
konuşmaları konusunda teşvik eden, destekleyen ve onlara konuşmaları için bir neden verip
bu konuşmaların başlamasını kolaylaştıran farklı pazarlama yöntemlerini kapsayan bir
kavramdır. Bu yöntemlerden bazıları, gönüllüleri kendi sosyal ortamları içinde organize ve
motive etmeyi; medyayı ya da bir ünlüyü kullanarak marka, ürün ya da hizmet hakkında
söylenti yaratmayı ya da diğerlerini etkileme gücüne sahip insanların ürünü kullanmalarını
sağlamayı içermektedir.
Bütün ağızdan ağıza pazarlama yöntemleri müşteri memnuniyeti, iki yönlü diyalog ve
şeffaf iletişime dayanmaktadır. Asıl amaç, tüketicilerin ürün ya hizmetlerle ilgili eğitilmesi;
düşüncelerini paylaşabilecek yetiye sahip insanların belirlenmesi; bilgi paylaşımını
kolaylaştıracak araçların sağlanması; fikirlerin ve bilgilerin nasıl, nerede ve ne zaman
paylaşıldığının öğrenilmesi; ürünü ya da hizmeti destekleyenlerin, onlara karşı olanların ya da
20
onlarla ilgili hiçbir fikre sahip olmayanların dinlenmesi ve sorularına yanıt verilmesi olarak
özetlenebilir (Toros, 2009: 90).
1.9. TACİZKÂR PAZARLAMA
Reklâm ve seçenek kirliliği gün geçtikçe artmaktadır. Bir gün içinde televizyon
reklâmları, radyo reklâmları, gazete ve dergi ilanlarının yanı sıra, bilgisayardan gelen
mesajlar, telefon mesajları, billboardlar, tişörtlerdeki logolar, havaalanı, asansör ve toplu
taşıma araçlarındaki reklâmlar olmak üzere sayılamayacak kadar çok reklâm mesajıyla karşı
karşıya kalınmaktadır. Bu mesajlar tüketiciye yönlendirilirken izin alınmamakta tüketicinin
ilgisini bölüp, başka bir şey düşünmeye yönlendirmek amacı güdülmektedir. İzin alınmadan
yapılan bu pazarlama çeşidine “Tacizkâr Pazarlama” denilmektedir.
Tacizkâr pazarlama; zamandan tasarruf etmek isteyen bireyler için önemli bir sorundur.
Bireylerin dikkatini çekerek bir takım mesajlar vermeye çalışan işletmeler çoğunlukla
başarısız olmakla kalmayıp, bireylerin zamanını da gereksiz şekilde harcarlar.
1.10. İZİNLİ PAZARLAMA
1999 yılında Amerikalı pazarlama uzmanı Seth Godin tarafından ortaya atılan “İzinli
Pazarlama” (Permission Marketing) kavramı, geleneksel pazarlama iletişiminin hedef kitleyi
mesajla bombardımana tutmak yaklaşımına karşı yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bu yeni bakış
açısı, bireylere özel, bekledikleri ve almak istedikleri iletişim mesajlarını vermeye dayanır.
İzinli pazarlama, tüketicilerin anket, üyelik bilgileri yoluyla kendi izinleri doğrultusunda
vermiş oldukları kişisel bilgilerinin kullanılarak ilgi alanları ve ihtiyaçlarına yönelik yapılan
pazarlama çalışmalarının tümünü kapsamaktadır. Bu yöntemde tüketiciler kendilerine
yapılacak olan pazarlama kampanyasının şekillenmesinde pazarlamacılara yardımcı
olmaktadır. Tüketicilerin kendileri tarafından şekillendirilmiş ve ilgi alanları doğrultusunda
hazırlanmış kampanyalara daha istekli katılmaları söz konusu olmaktadır.
İzinli pazarlama; tüketicilerin anket, üyelik bilgileri vs. yoluyla kendi izinleri
doğrultusunda vermiş oldukları kişisel bilgilerinin kullanılmasıyla onların ilgi alanları
21
ihtiyaçları, demografik bilgileri, gelir seviyeleri göz önüne alınarak hazırlanmış pazarlama
çalışmalarının tümünü kapsamaktadır.
İzinli pazarlama yaklaşımı, geleneksel pazarlamanın, “tacizkâr pazarlama’ nın
(interruption marketing) hedef kitleyi mesaj bombardımanına tutmasına ve reklam kirliliğine
karşı yeni bir bakış açısı getirmiştir. Bu yaklaşım, bireylere özel ve onların almak istedikleri
iletişim mesajlarını verme esasına dayanmaktadır. Bunun yapılabilmesi için bireyler birer
yabancı olarak görülmemeli, birebir ilişkiler başlatılmalı ve bu ilişkiler sonucunda onlardan
alınan izin ve izinli olarak elde edilen bilgilere dayanan bir pazarlama iletişimi stratejisi
belirlenmelidir.
İzinli pazarlama uygulamalarında tüketiciler, yapılacak olan kampanyanın sınırlarını
kendileri belirlemektedirler. Kampanyalara dahil olmak ya da kampanyadan çıkmak kendi
inisiyatiflerindedir. Böylelikle istedikleri kampanyaya katılırken, istemedikleri kampanyadan
da ayrılma hakkına sahiptirler. Seth Godin’e göre iznin beş aşaması vardır:
En yüksek düzeydeki izne “serum takma izni” denilmektedir. Doktor, hastasına iyi
geleceğini düşündüğü her şeyi kendisine enjekte etmek için hastasından yazılı izin almaktadır.
Böylelikle sadece hastanın alacağı ilaçları belirlemekle kalmaz, tedavi için gereken masrafları
da hastasına fatura etme imkânı bulmuş olmaktadır. Tüketiciden serum izni alan şirketler de o
kişi adına satın alma kararı vermektedirler. Bu çok büyük bir ayrıcalık olmakla birlikte, eğer
şirketler tüketici adına yaptıkları seçimlerde yanılırlarsa ya da izinleri kötüye kullanırlarsa,
tüketici gözünde bütün güvenilirliklerini yitirmiş olacaklardır. Dergi abonelikleri bu modele
iyi birer örnek oluşturmaktadır. Tüketiciler her bir sayı için dergiyi okumadan para
ödemektedirler. Bunun altında zaman ve para tasarrufu gibi nedenler yatmaktadır.
Bir sonraki izin seviyesi puanlı sistemdir. Puanlar tüketicinin dikkatini çekecek şekilde
ölçeklendirilmekte ve resmi hale dönüştürülmektedir. Sperry and Hutchinson (S&H) isimli bir
kuruluşun yeşil pulları bu sisteme örnek oluşturmaktadır. Mağaza müşterilerine yaptıkları her
alışveriş karşılığı yeşil pullar vermiştir. Müşteriler ise bu pulları küçük bir kitapçığa
yapıştırıp, biriktirmişlerdir. Bu kitapçıkların karşılığında ise hediye kazanmışlardır. Mağaza
bu pulları müşteri sadakatini ödüllendirmek ve satın alma sıklığı yaratmak için kullanmıştır.
Puan sorumluluğu ismi verilen programlarda ise her puanın gerçek bir değeri vardır. Mil
puan gibi karşılığı olan ve garantili olarak kullanılabilecek puanlardır. Puan fırsatı modeli,
puan sorumluluğunun tam tersidir. Tüketicilere ödül verileceği garanti edilmemektedir. Ancak
22
ödül kazanmaları için daha fazla şans verilmektedir. Tüketicinin bir davranış sergilemesi
karşılığında kendisine ücretsiz olarak binlerce piyango bileti verilmesi bu modele örnek
oluşturmaktadır.
İznin üçüncü seviyesi kişisel ilişkilerdir. Bu ilişkiler sonucunda tüketicilerin davranışları
değiştirilebilmekte ve yönlendirilebilmektedir. Disney’deki birçok üst düzey yöneticinin tek
görevi sanatçılarla ilişkileri sürdürmek ve kanalların açık kalmasını sağlamaktır. Kişisel
ilişkilere verilecek en güzel örnek kartvizit kutularıdır. Kartvizit kutularındaki kartları üçe
ayırmak mümkündür. Kendileriyle iletişim kurulmasına yüksek seviyede izin veren kişiler
(kendilerine telefon edildiğinde memnuniyetle dinleyecek olanlar), orta seviyede izin veren
kişiler (bir tanıdık vasıtasıyla ulaşılan ve tüketicinin mesajını iletebilme şansı olanlar) ve
sıfırdan başlamak koşuluyla izin alınabilecek kişiler. Bu kartvizit kutusu, sahibinin dışında
kimseye fayda sağlamamaktadır. Çünkü önemli olan kutunun sahibinin bu kişilerle kurduğu
kişisel ilişkilerdir.
İzinli pazarlama uygulamalarının işletmelere sağladığı katkılardan bazılarını şu şekilde
sıralamak mümkündür (Kırcova, 2009: 167):
• Tüketicilerden izin alınarak tutundurma mesajları gönderildiği için onların bu tür
mesajlara karşı daha olumlu bir tutum göstermesi mümkündür. Bu konuda Quaris’ in yaptığı
gözatıma cevap veren 1700 Amerikalı e-posta kullanıcısının %65’i izinli gönderilen epostaları açtıklarını ve okuduklarını belirtmişlerdir.
• İzin vererek tutundurma mesajları almayı kabul eden tüketici, firmaya karşı daha sadık
olur. Bu da sonuçta işletmenin daha karlı olmasına yol açar.
• Kitlesel pazarlama yerine birebir pazarlama tercih edildiği için mesajların etkinliği
diğer yöntemlere göre çok daha yüksektir.
• İzinli olarak mesaj gönderildiği için işletme imajının da zarar görmesi söz konusu
değildir.
• Mevcut ve muhtemel müşterilerle doğrudan iletişim olanağı sağlamaktadır.
• Daha düşük maliyetlidir.
23
Müşteriden alınan izinin zaman içerisinde istismar edilmesi İzinli pazarlama
uygulamalarının dezavantajı olarak gösterilebilmektedir.
1.11. MOBİL PAZARLAMA
Mobil pazarlama; rekabetin arttığı yeni dünyada öne çıkmak, daha az kaynakla daha çok
iş yapmak, en son teknolojileri kullanarak operasyonel maliyetleri en aza indirmek ve modern
bir yapı kazanmak için mobil teknolojilerinden yararlanan yeni bir pazarlama yaklaşımıdır. İş
dünyasının her geçen gün daha hızlı bir yapıya bürünmesi, mobil telefonların insanların
iletişim kurma şeklini tamamiyle değiştirmiş olması ve tüketicilerin sürekli yanlarında
taşıdıkları bir cihazla birlikte olmaları işletmeler açısından son derece önemli bir gelişmedir.
Yüksek hızdaki kablosuz ağ teknolojilerinin ortaya çıkışı ve mobil telefonlarının pazar
paylarının artışı, global pazarlama ve reklam endüstrisinin bu gerçeği bir pazarlama iletişimi
aracı olarak kullanmasına neden olmuştur. Mobil Pazarlama Birliği’nin (Mobile Marketing
Association-MMA) tanımına göre mobil pazarlama “çapraz medya ya da pazarlama iletişimi
programları kapsamında yer alan bütünleşik içeriklerin iletilmesini ve yanıtlanmasını sağlayan
kanalların kablosuz araçlar olarak kullanılmasıdır. Bu tanıma bakıldığında mobil
pazarlamanın sadece mobil iletişimi kapsamadığı; pazarlama, satış, reklam ve promosyonu da
içine aldığı görülmektedir.
Scharl’ın tanımına göre mobil pazarlama herhangi bir ürün, hizmet ya da fikrin
tanıtımının tüketicinin kişiselleştirilmiş, zaman ve lokasyon bazlı bilgi almasını sağlamak
amacıyla kablosuz bir araç vasıtasıyla yapılmasıdır. Markalar ile son kullanıcıları arasında
haberleşme ve eğlence kanalı oluşturan ve bunun için mobil cihazları ve teknolojileri kullanan
yeni pazarlama kanalı mobil pazarlama; işletmelere tüketicilerini farklı özelliklerine göre
kategorize edebilme, mesajlarını ve tekliflerini tüketicilerine hızlı, doğru ve geri dönüş oranı
yüksek bir kanaldan ulaştırabilme imkânı tanımakta ve ilişkinin değere dönüştürüldüğü bir
ortam sağlamaktadır.
Teknolojinin ilerlemesiyle önem kazanan mobil pazarlama zaman içerisinde çok önemli
gelişmeler kaydetmiştir. Önceleri hedef kitle profili düşünülmeden birçok kişiye gönderilen
kısa mesajların yerini zaman içerisinde MMS, Mobil internet ve 3G almıştır. Mobil
24
pazarlamanın geçirdiği bu evrim, kısa mesaj servislerinden, 3. Nesil mobil ağlar teknolojisine
kadar uzanmaktadır.
Mobil pazarlamada en fazla kullanılan araç olan SMS mesajları, klasik pazarlama
kanalları ile karşılaştırıldığında çok daha ucuz ve hızlı bir pazarlama aracı olarak
değerlendirilmektedir. SMS mesajların bir pazarlama aracı olarak kullanılmaya başlandığı ilk
zamanlarda; lokasyon ve yer bazlı olmaktan uzak, iletilen kitlenin ihtiyaçları göz önünde
bulundurulmaksızın gönderilen kısa metin mesajları zaman içinde yerini interaktif mesajlara
bırakmış, anlık kontör ya da hediye kazanma gibi ödüllerle desteklenmiş ve kampanyalara
katılımın artması sağlanmıştır (Fattah, 2000: 13).
1.12. BUZZ PAZARLAMA / SÖYLENTİ YAPARAK PAZARLAMA
Pazarlama profesyonellerinin daha etkili ve düşük maliyetli olduğu için gün geçtikçe
önem verdikleri buzz pazarlama, “tüketicilerin ürün, marka ya da hizmet ile ilgili
konuşmalarını sağlayacak yüksek değerde eğlence içeriği olan haberlerin kullanılması” ile
ortaya çıkmaktadır. Marka ya da kuruluş ile ilgili konuşmaların eğlenceli, ilgi çekici ve haber
değeri taşıyan bir yapıya büründüğü noktada buzz pazarlama, hem tüketicilerin hem de
medyanın dikkatini çekmektedir. Amaç, konuşulmaya değer bir olay gerçekleştirmektir.
Ağızdan ağıza yayılma ve buzz pazarlama arasında bazı farklar bulunmaktadır. Ağızdan
ağıza yayılma; tüketicilerin bilgilerini ve fikirlerini paylaşmalarını sağlamak amacıyla
düzenlenmiş bir programdır. Buzz pazarlama ise bir etkinlik vasıtasıyla kişilerin konuşmasına
imkân vermektedir. Ancak burada göz önünde bulundurulması gereken nokta, tüketicilerin
her zaman ürün ile ilgili değil, etkinlik ile ilgili konuşmalarıdır.
1.13. VİRAL / VİRÜTİK PAZARLAMA
Günümüzde, kuruluşların daha etkin pazarlama faaliyetleri gerçekleştirmelerinin
gerekliliği göz önüne alındığında, yeni teknoloji ve pazarlama yaklaşımlarına uyum
sağlamaları sonucu ortaya çıkmaktadır. Teknolojinin, pazarlama uygulamalarına getirdiği
yeniliklerle birlikte, özellikle de internet üzerinden iş yapabilme imkanının ortaya çıkmasıyla
pazarlama uygulamaları yeni bir boyut kazanmıştır. Kendisine ait kuralları bulunan ve
25
sanallığıyla fiziksel ortama önemli bir alternatif olan internet, kuruluşların rakiplerinden
farklılaşmalarını sağlayacak yeni bir mecra olarak pazarlama aktivitelerine hız ve etkinlik
kazandırmaktadır (Jurvetson, 2000: 46). Viral pazarlamanın yükselen pazarlama değeri
olmasının en önemli nedeni, pazarlama ortamlarının yüksek maliyetlere gelmesi ve
kârlılıkların bu ticari ortamda, geleneksel pazarlama maliyetlerini karşılayamamasıdır.
İnsanlar bir takım nedenlerden dolayı, ürünler ya da hizmetlerle ilgili deneyimlerini,
bilgilerini paylaşmak istemektedirler. O ürüne sahip olmanın getirdiği statü ya da başkalarına
yardımcı olmak amacıyla satın alma deneyimlerini paylaşma ihtiyaçları bu nedenlerden
bazılarıdır. Tüketicilerin bu gibi amaçlarla yaptıkları konuşmaları aile bireylerine,
arkadaşlarına ve sosyal ağlarındaki diğer kişilere iletmektedirler. Bu referans odaklı süreç
ağızdan ağıza yayılma iletişimi olarak bilinmekte, güçlü ve etkili bir iletişim yöntemi olarak
kabul edilmektedir. Viral pazarlama ise bu yayılmanın elektronik ortamda gerçekleşen
biçimidir. Kavram; tüketicilerin, genellikle elektronik ortamda birbirlerine iletmeleri için
eğlendirici ve bilgi verici mesajların yaratılması olarak tanımlanmaktadır (Kotler, 2009: 142).
Draper Fisher Jurvetson, 1997 yılında biyolojik virüsün yayılmasına benzer bir şekilde
elektronik ortamda mesajın yayılması arasındaki benzerliğe dikkat çekerek “viral pazarlama”
terimini kullanmıştır. Jurvetson bu hızlı yayılımdan faydalanmak amacıyla yeni bir ürünün
tanıtımı için web sitesinde elektronik posta bağlantısı kurmuş ve kısa sürede 12 milyon
Hotmail abonesine ulaşmıştır (2000: 45).
Viral pazarlamaya eşdeğer olarak virütik pazarlama, virüsle pazarlama, vızıltı
pazarlaması ve bulaşıcı pazarlama gibi terimlerin kullanıldığını görmek mümkündür. Viral
pazarlama, ürün tanıtımı ve dağıtımı için tüketici iletişim ağlarını kullanarak işletme
faaliyetlerinin yürütülmesinde kullanılır. Viral pazarlama, İnternette mesajların dolaşmasıyla
ortaya çıkmıştır. Elektronik ticaret, gruplar, topluluklar ve mesaj gönderme sistemi;
işletmelerin tutundurma faaliyetlerini geliştirmek için kullandıkları araçlardır (Devilson,
2007: 21).
Viral pazarlama çok katlı pazarlamanın işleyiş mantığına sahip olup kartopuna
benzetilir. Mesaj, kartopu gibi tüketiciden tüketiciye geçerek toplam ulaşılan kişi sayısı artar.
Bir ürünün tüketicisi satın aldığı ürünle ilgili bilgileri diğer insanlara aktarmaya başladığı
andan itibaren, o ürünü satın alabilecek potansiyel tüketicilere pazarlama yapma fırsatı
sunmaktadır (Fattah, 2000: 30).
26
Tüketicilerin internet ortamında tecrübelerini, memnuniyetlerini, hayal kırıklıklarını
binlerce, milyonlarca tüketiciyle paylaşmalarını sağlayacak birçok yöntem bulunmaktadır.
Arkadaşlarına e-posta gönderebilir; düşüncelerini dile getirmek için sohbet gruplarına
katılabilir; hakkında yorum yapacağı ürünü üreten kuruluşun web sitesine girip kendi
yorumunu yazabilir; Deja.com, Epinions.com, Itsbeauty.com, Şikayetvar.com gibi web
sitelerinde ürüne ya da hizmete puan verebilir; kendi web sitelerinde ürün ya da hizmetle ilgili
bilgi yayınlayabilir ya da fan sitesi, protesto sitesi gibi bir kuruluşa ithafen web sitesi
kurabilirler. Bütün bunlar, eğlenceli ve bilgi verici mesajlar içerecek şekilde hazırlanan
internet bazlı uygulamalarla insanların ürün ya da hizmet hakkında konuşmalarını sağlayan
viral pazarlamanın farklı araçlarından sadece bazılarıdır (McThilson, 2010: 155).
Viral pazarlama teknolojik alt yapısıyla işletmelere ve tüketicilere önemli katkılar
sağlamaktadır. Viral pazarlama, işletmeler için düşük maliyetli, çok kişiye ulaşma ve
geribildirimi hızlı bir pazarlama faaliyeti, tüketiciler için ise ücretsiz hizmet ve bilgilerin
sunulduğu bir servis olarak işlemektedir (Ergin, 2011: 7).
1.14. ULUSLARARASI PAZARLAMA
Pazarlamanın ülke sınırları dışında iki veya daha fazla ülkeyle yapılmasına uluslararası
pazarlama denir. Küreselleşme olgusuyla birlikte dünya pazarları uluslararası küresel pazar
haline gelmiştir. İşletmeler internet ve bilgisayar teknolojilerindeki gelişmelerle birlikte
ürettikleri mal ve hizmetler, dünyanın her yerinde pazarlayabilmektedirler. Yeni ekonomi
olarak da bilinen küresel ekonomide uluslararası pazarlama yapılmaktadır.
Uluslararası pazarlama, bir kazanç sağlama amacıyla seçilmiş müşteri gruplarının
ihtiyaç ve isteklerini tatmin için firma kaynaklarının çözümlenmesi, planlanması,
örgütlenmesi, kullanılması ve denetiminin uluslararası düzeyde yürütülmesidir.
Günümüzde giderek önem kazanan küreselleşme eğilimleri doğrultusunda uluslararası
pazarlama, “küresel tüketici ihtiyaçlarının yerli ve uluslararası rakiplerden daha iyi bir şekilde
belirlenmesi, karşılanması ve pazarlama faaliyetlerinin küresel çevrenin sınırlamaları
çerçevesinde koordine edilmesi” şeklinde tanımlanabilir. En geniş haliyle uluslararası
pazarlama şu şekilde tanımlanabilir:
27
“Uluslararası pazarlama, kişisel ve örgütsel amaçlara ulaşmayı sağlayacak mübadeleleri
gerçekleştirmek için malların, hizmetlerin ve fikirlerin geliştirilmesi, fiyatlandırılması,
tutundurulması ve dağıtılmasına ilişkin olarak birden çok ülkede yapılan planlama ve
uygulama sürecidir.”
Pazarlama uluslararası pazarlama süreci önem kazanarak gelişmektedir. Uluslararası
pazarlamanın gelişmesinde iki önemli faktör rol oynamaktadır. Bunlardan birincisi
uluslararası pazarların yüksek talep ve satışlar dolayısıyla cazip (çekici) duruma gelmesi,
ikincisi ise, ulusal (iç) pazarın doyuma ulaşmasıdır. Uluslararası pazarlamada başarılı
olabilmek için, uluslararası pazarların yapısının ve koşullarının iyi bilinmesi gerekir.
Uluslararası pazarlama koşullarına uygun fırsatların değerlendirilmesi için zamanlama, yeterli
teknoloji ve kaynaklara sahip olmak da gereklidir. Uluslararası pazarlamada üretici, aracı ve
müşteri ilişkileri ulusal pazarlamaya göre daha karmaşık olup, daha zordur.
Uluslararası pazarlamada göz önünde bulundurulması gereken faktörler vardır. Bunlar;
ekonomik ve demografik çevre koşulları, kültürel ve sosyal çevre koşulları ve politik ve yasal
çevre koşullarıdır. Uluslararası pazarlama yapmak için bu pazardaki müşterilere sunulacak
mal ve hizmet üreterek, pazara girilmesi gerekir. Uluslararası pazarlara girebilmenin birtakım
şekilleri vardır. Bunlar; ihracat, lisans anlaşması, doğrudan yatırımlar ve ortak girişimdir.
1.14.1. İşletmeleri Uluslararası Pazarlamaya Yönlendiren Faktörler
Dünya ticareti üzerindeki engellerin kaldırılmaya çalışılması; gelişen teknoloji; lojistik
sektörü ve özellikle internet gibi iletişim araçlarının etkin kullanımıyla birlikte artık pazar
fırsatı denildiğinde tek bir ülke pazarından bahsetmek doğru değildir. Bugün büyük veya
küçük bütün işletmeler tüm dünya ülkelerini potansiyel pazar ve değerlendirilmesi gereken bir
fırsat olarak görmekte; dünyanın herhangi bir ülkesindeki bir alıcıya ürünlerini
ulaştırabilmektedir. İşletmelerin uluslararası pazarlara yönelmelerinin nedenlerinin başında bu
yabancı ülke fırsatlarının çekiciliği gelmektedir. İşletmeleri uluslararası pazarlara yönlendiren
nedenleri şu şekilde açıklamak mümkündür:
İşletme İçi Çekici Faktörler
28
Artan üretim kapasitesi ve ürün maliyetlerin düşürülmesiyle avantajlı duruma geçen
işletmeler, ürünleri için yeni pazarlara açılma ihtiyacı duyarlar. İşletmeler kazandıkları bu
avantajları, faaliyette bulundukları ülkeyle sınırlı kalmayarak, daha fazla kâr dürtüsüyle başka
bir ülkede kullanmak isteyeceklerdir. Bu da uluslararası bir pazara açılmayı özendirecektir.
İşletme İçi İtici Faktörler
İşletmeler her zaman maksimum kapasitede üretim yapmayı arzularlar. Fiili kapasitenin
yükseltilmesiyle maksimum kapasiteye ulaşılmaya çalışılacağından birim başına düşen üretim
maliyetleri azalmış olur. Bu da işletmelerin yeni pazarlar arayışını tetikleyecek ve uluslararası
pazarlara yönelmelerini sağlayacaktır.
İşletme Dışı Çekici Faktörler
İşletme dışında gelişen bazı durumlar işletmelerin yeni pazarlara girme isteklerini
artırır. Bunlar daha çok politik kaynaklı durumlar olarak ortaya çıkmaktadır. İki ülke arasında
imzalanan serbest ticaret anlaşmaları; herhangi bir ülkedeki siyasi durum değişiklikleri;
hükümetlerin ihracatçıları destekleyen politikaları; biten savaşlar; durulan ekonomik krizler;
hükümetlerin tarife dışı engelleri yumuşatmaları veya kaldırmaları gibi durumlar işletmelerin
uluslararası pazara girme isteğini artırır.
İşletme Dışı İtici Faktörler
İşletme dışında gelişen itici faktörler yine işletmenin kontrolünde olmayan çeşitli
sebeplerden dolayı oluşmaktadır. Günümüzde birbirine benzer ve kopyalayıcı şekilde
faaliyetlerde bulunan işletmelerin ve rakiplerinin uluslararası alanda yürüttükleri faaliyetler;
işletmeler için dış pazara açılma gereği duymalarını gerektirmektedir. Benzer şekilde; iç
pazardaki rekabetin yoğun yaşanması da işletmeleri uluslararası bir pazar arayışı içine
sokmaktadır.
1.14.2. Uluslararası Pazarlara Giriş Stratejileri
Ana ülkesinde pazara giriş stratejisi uygulayarak başarılı olmuş bir işletmenin
uluslararası pazarları hedeflemesi ve aynı stratejiyi uygulamaya çalışması bazı sorunlara hatta
başarısızlıklara sebep olabilir. Pazarlama stratejilerinin başarısında dağıtım sistemlerinin
29
büyük bir önemi vardır. Faaliyetlerinde riskleri azaltmaya çalışan ve akıllıca davranan aracı
bir işletme, bir üreticinin ürünlerini dağıtırken, üretici firmanın rakibi olan diğer firmalarla da
ilişkilerini sürdürmeye devam eder. Bunun sebebi özellikle üretici işletmelerin yaşayabileceği
herhangi bir ekonomik sıkıntıda veya iflas etmesi durumunda alternatif firmalara yönelerek
kendi dağıtım varlığının böylesi bir riskten etkilenmemesini sağlamaktır.
Uluslararası pazarlara girmek isteyen bir işletme pazara giriş stratejilerinden kendisi için
en uygun olanını belirlemelidir. Bunlar ihracat, ortak girişim, doğrudan yatırım şeklinde
olabilir. İşletmeler, ürünlerinin özelliklerini, işletme içi kaynaklarını ve dış pazar çevre
koşullarını göz önünde bulundurup pazara giriş şekline karar vermek zorundadır. Kararlar
verilirken her ülke için aynı stratejinin uygulanamayabileceği düşünülmelidir. Bazı ülkelerin
çevre koşulları işletme için sadece ihracat yapmaya uygunken bir diğer ülkede ortak girişim
veya doğrudan yatırımda bulunulabilir. Bu bağlamda her ülke için farklı riskler ve fırsatların
olduğu düşünülmelidir (Şenel, 2011: 18).
İhracat
Yabancı bir ülke pazarına girmenin en basit ve kolay yolu ihracat yapmaktır. Bununla
birlikte ihracat yapmak, bir pazarda daha az kontrol ve kâr payı imkânı vermektedir. İhracat,
özellikle Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmeler (KOBİ) için büyümeye yardımcı olan bir
pazarlama faaliyetidir. İhracat yapmak için işletmelerin iç bünyelerinde çok büyük bir
değişiklik yapmalarına gerek yoktur. İhracat, uluslararası pazarlara girerken izlenebilecek
stratejiler arasında en risksiz olanıdır. İhracat uluslararası pazarlara girişte en kolay ve en
doğal ilk adımdır.
Dolaylı İhracat
30
Dolaylı ihracatta işletmeler, bir başka pazara; tüccar firmalar, ihracat yönetim şirketleri
veya aracı bireylerle ulaşırlar. Aracı firma veya kişiler bir başka ülkedeki faaliyet risklerini
kendileri üstlenmişlerdir. Bu yolla yapılan faaliyetlerin en büyük avantajı işletmelerin ihracat
organizasyonu ve yatırım yapmadan dış pazara açılabilmeleridir. Dolaylı ihracat, genellikle
ihracat yapmaya istekli ancak bunun için yeterli tecrübe, insan kaynağı ve bilgisi olmayan
işletmeler tarafından yapılmaktadır. Böyle bir yöntem işletmeler açısından uluslararası
ticarette daha az risk ve hata yapma anlamına gelmektedir.
Doğrudan İhracat
Doğrudan yapılan ihracatta işletmeler daha organize yapılanmaktadırlar. Ülke dışındaki
alıcılarla bağlantılar, pazar araştırmaları ve iletişim üretici/tedarikçi firma tarafından
yapılmaktadır. Bu yolla yapılan ihracatlar da ihracat işlemleri üzerinde daha fazla kontrol
sağlanabilmekte ve pazarla olan ilişkiler doğrudan olmaktadır(24).
Doğrudan ihracatta müşterinin bulunmasından, ürün bedellerinin tahsiline kadar olan
ihracat işlemlerin tüm süreçlerini firma kendi olanakları ile gerçekleştirmek zorundadır.
Bunlar için işletmenin bir ihracat birimi oluşturması çoğunlukla gereklidir.
Lisans verme
Lisans verme bir işletmenin telif haklarını veya maddi olmayan duran varlıklarını bir
ücret ve / veya diğer bir ödeme karşılığında yabancı firmaya kullandırması olarak
tanımlanabilir. Lisans anlaşmaları, yabancı bir pazara girmenin diğer yöntemlere nazaran
kolay yollarından biridir. Lisans vermenin bir diğer avantajı ise pazar araştırmaları ve bilgisi
için yapılacak harcamaları azaltmasıdır. Bayi ile çalışmanın bir alternatifi olarak
değerlendirilebilir.
Ortak Girişim (Joint Venture)
İki veya daha fazla tüzel kişinin belirledikleri bir iş veya proje kapsamında bir araya
gelerek ortak hareket etmeleri için oluşturdukları ortaklığa denilmektedir. Uluslararası
pazarlamada ise ortak girişim; üretici veya ihracatçı işletmenin yurtdışında faaliyet gösteren
başka bir işletmeyle hatta bazen rakip bir firmayla ticari bir amaç için ortaklık kurması olarak
tanımlanabilir.
31
Ortak girişim, uluslararası pazarlama kararlarını belirleyen çevre faktörlerinden politik
ve ekonomik faktör risklerini azaltır. Bu şekilde dış pazara açılan bir işletme, ortaya koyduğu
payı nispetinde yönetime katıldığından, pazarlama ve üretim faaliyetlerini de kontrol
edebilmektedir.
Stratejik İş Birlikleri (Birleşmeler, Satın Almalar)
Stratejik iş birlikler; dağıtım iş birlikleri, üretim işbirlikleri, Ar-Ge iş birlikleri ve
ortaklıklar şeklinde olabilir. Stratejik iş birlikleri işletmeler arasında yaygınca görülen
yardımlaşma şeklidir ve son yıllarda yeni bir pazara girişte sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır.
Bazen işletmeler bu iş birliklerini sınırlar ötesine de taşıyabilirler. Bu türlü iş birlikleri daha
çok iki rakip işletmenin sahipliğiyle kurulmaktadır. Ancak dışarıda böyle bir yatırımın sonucu
olarak işletmeler yabancı olmanın dezavantajına sahip olmaktadırlar. Böyle bir sahiplikle
kurulan işletmenin kontrolü her iki ortak işletme açısından zor olmaktadır (Kırcova, 1999:
96).
32
İKİNCİ BÖLÜM
İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARI VE ETKİLERİ
2.1.POSTMODERN PAZARLAMA
Tüketim bugün nesnelerin bolluk prensibiyle birlikte gündelik hayatın pek çok alanına
yayılmış durumda ve özellikle reklamlarda, kitle iletişim araçlarında sunum biçimi de sürekli
olarak gösteriye içkin bir hal almış durumdadır. Baudrillard da bu konuda, bugün nesneler
çağının yaşandığını, geçmiş uygarlıkların tümünde dayanıklı nesneler, araçlar veya binalar
kuşaklarca insandan daha uzun yaşamışken, bugün onların doğmasını, gelişmesini ve ölmesini
izleyen bizleriz derken, bugün onların kısa ömürlü gösteriye içkin niteliklerinden bahsediyor
(2004: 26). Metaların bolluğunda, tüketimin yalnızca ihtiyaçlara veya malların işlevlerine
bağlı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu postmodern tüketimin anahtar niteliklerinden
biridir; postmodernizmde tüketim malları semboller olarak satılır, kendi gerçekliklerini
oluştururlar. Bu konuda Baudrillard’ın ortaya attığı ‘üst-gerçek’ durumu önem kazanmaktadır.
Baudrillard’a göre, göstergeler/semboller, kendisinin ‘üstgerçek’ olarak tanımladığı şeye, yani
tüketicilerin gereksinimleri ile hiç ilgisi bulunmayan bir göstergeler/semboller alanına
dönüşmüştür. Bu özellikler, tüketimin postmodern olma durumuna işaret etmesi açısından
önemlidir. Bu anlamda her türlü nesne gibi olaylar, olgular, hatta geçmişin kendisi bile birer
tüketim nesnesi olarak kullanılabilmektedir.
Gündelik yaşamın metalaşmış ilişkilerinin etkisiyle, kendine ve yaşam alanlarına
yabancılaşan metropol insanı, yılın belli günlerinde kendini geçmişin olaylarını, objelerini
veya insanlarını hatırlamaya adamaktadır. Her şeyin sıradanlaştığı, bürokrasi, hegemonya,
realitenin anlaşılmasının ve algılanması zorluğunun arttığı bir dönemde, geçmişte yaşadığımız
hayatın güzelliğine dair bir özlem, açık bir vurgu var. Bu söylenilenler paralelinde, Davis
(1979)de, nostalji olgusunun büyük değişiklikler ve kopukluklarla kendine ve yaşam alanına
yabancılaşan bireyin ihtiyacı olan süreklilik duygusunu sağladığını ifade ediyor. Bu bağlamda
nostalji, hayatımızın güzel anlarıyla bugün arasında bir köprü işlevi görüyor. Tannock da,
nostaljinin bireyi kaygı, izolasyon ve hayal kırıklığı duygularından uzaklaştıracağını
söylemektedir (1995: 453-464).
Tarihsel süreç içinde pazarlamanın geçirmiş olduğu üç temel evrenin incelenmesi,
postmodern pazarlama olgusunun ortaya çıkışının daha iyi anlaşılabilmesini sağlayacaktır.
33
Pazarlama olgusunda, pazarlamacıların merkeze aldıkları ana unsurun varlığına göre
ayrımlanan bu tarihsel süreç, ürün odaklı, satış odaklı ve pazar-tüketici odaklı olmak üzere
sınıflandırılabilir. Bu üç dönemde merkeze belli bir pazarlama unsurunun alındığı ve bu unsur
üzerinde odaklanıldığı görülmektedir. Postmodern pazarlama anlayışının ortaya çıkmasında,
yine pazarlamanın tarihsel anlamda geçirdiği değişim sürecinde Fordist Üretim Anlayışından
Post-Fordist Üretim Anlayışına geçiş de belirleyici bir rol oynamıştır. (Yegel Sinem, 2006:
200).
Pazarlama anlayışının geçmişten günümüze değişim süreci özetle aşağıdaki gibi
açıklanabilmektedir;
Birinci dönem: Ürün odaklı pazarlama anlayışı 1900’lü yılların başında 1930’lara kadar
süren bir dönemi kapsamaktadır. Odak noktası üretimdir. “Ne üretirsem satarım”
düşüncesinin ve uygulamasının egemen olduğu bu dönemdir ve fordizm ile özdeşleşmektedir.
İkinci dönem:. Satış odaklı pazarlama 1930’lardan başlayıp 1950’lere kadar süren
dönemi içermektedir. “Ne üretirsem üreteyim onu satarım yeter ki satmasını bileyim”
anlayışını benimsemektedir. Yüksek satış yüksek kâr getirir düşüncesine dayanan ve reklâm
ile kişisel satışın öne çıktığı bir pazarlama anlayışını açıklamaktadır.
Üçüncü dönem: Pazarlama kavramı ya da Pazar odaklılık, tüketici odaklılık olarak
adlandıracak olursak bu dönemin tüketicilerin ihtiyaç ve isteklerinin ortak noktasını
oluşturduğunu görebiliriz. Ne üretirsen onu satarsın anlayışı ve uygulamasının yerine
satabileceğini ve tüketicilerin ihtiyacı olanı üret anlayışı geçmiştir.
Pazarlamacılar için postmodernizm, pazarlama ile ilgili birçok konuda yeni ve karmaşık
tartışma alanlarının ortaya çıkmasına ve değişmesine neden olmaktadır. Postmodern reklam
kampanyaları çok daha ucuz maliyetlerle gerçekleştirilmekte, postmodern ürünler
geliştirilmekte ve tüketicilere ulaştırılmaktadır. Postmodern fiyatlandırma yapılmakta, tüketici
hizmetleri sağlanmakta ve postmodern satıcılar, pazarı tüketime ikna edecek, yönlendirecek
farklılıklara daha çok yönelmektedirler (Brown,1993: 23).
Postmodern pazarlamanın diğer bir ayağı olan tüketici tarafında ise; gelecek için
bugünü feda etmeyen, anında tatmin isteyen, kullan at merakı olan ve bunu gerçekleştirmek
için çok para kazanmak isteyen postmodern tüketiciler yer almaktadır (Karamurat, 2004: 67).
34
Geleneksel pazarlama anlayışının hakim olan önce üretim sonra tüketim mantığı yerini
postmodern pazarlamayla birlikte önce tüketim sonra üretim mantığına bırakmıştır.
Modern
pazarlamada
karar
alanları
olarak
belirlenen
pazarlama
karmasının
basitleştirilmesini; basit kurallara, formüllere, kolay tariflere ve sayısal analizlere
indirgenmesini reddeden postmodern pazarlama anlayışı ise, geniş, tek bir pazarlama anlamı
yerine çoklu anlamı önermektedir. Postmodern anlayış, modern pazarlama anlayışında alıcısatıcı, üretim-tüketim, birey-örgüt gibi kavramlar arasında yapılan ayrımlara karşı
çıkmaktadır. (Varinli ve Kahraman, 2008: 37-38)
Postmodern pazarlama; mükemmellik yerine sıradanlığı öneren, ortak dili olamayan,
her şeyin kullanımına hoş bakan ve her biri kendi dilini yaratmış tüketime yönelik bir
gerçeklik, modern pazarlamadaki “ya öyle ya böyle” yerine “hem öyle hem böyle” şeklindeki
ilkesizlik ilkesine göre eğlendirici neşeli ve ironik biçimleri savunan postmodernizmin
pazarlamadaki yansımasıdır (Tek, 1997: 58-59).
Tüm bu açıklamalar ve pazarlama bakış açısı bağlamında postmodernizm ana hatlarıyla
şu şekilde tanımlanabilir: “Postmodernizm; tüketici ile iletişimin ön planda olduğu ve
teknoloji hâkimiyetindeki toplumların konumunun irdelendiği, modernist anlayışı eleştiren bir
kuramdır. Postmodernizm, eleştirelliğine rağmen yeni modeller ortaya koymaz; olanı, olduğu
gibi kabullenir, uzlaşmacı bir tavır sergiler. Postmodern ya da endüstri sonrası dönem,
teknolojide büyük atılımların olduğu ve üretimin sınırsız hale geldiği dönemdir. Kol gücü
yerine beyin gücünün, bilgisayar teknolojisinin ve baskın piyasa kurallarının mutlak
hâkimiyetinin olduğu bir dönemi ifade etmektedir. Büro çalışanları hem sayısal olarak hem de
kazanç olarak fabrika işçilerinin önüne geçmektedir. Bilgi üreten ve dağıtan iş alanlarının
geliştiği ve büyüdüğü bir dönemin adıdır.
20.Yüzyılın sonlarında, Dünyada meydana gelen siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik ve
teknolojik gelişmeler hemen her alanda radikal yeniliklere, değişikliklere yol açmıştır. Bu
durum toplumla birebir etkileşim halinde olan ve genel stratejilerini, planlarını toplumun
sosyal, kültürel, ekonomik vb. ihtiyaç ve taleplerine göre şekillendiren pazarlama üzerinde de
etkili olmuştur. Sonuçta tarihsel açıdan bakıldığında pazarlamanın son dönemi olan modern
pazarlama anlayışından postmodern pazarlama anlayışına doğru yeni bir döneme geçildiği
görülmektedir. Ancak postmodernizmin bazı belirsizlikleri vardır. Ayrıca toplumun her
kesiminin bu yeni anlayışı benimsemesi de uzun ve zor bir süreçtir. İşletmelerin de bu duruma
35
yönelik stratejiler belirlemesi, diğer fonksiyonlarında olduğu gibi pazarlamada da modern ve
postmodern dönem arasında tam bir fark ortaya konulamaması ve bu iki dönemin sınırlarının
tam olarak çizilememesine neden olmuştur. Bu nedenle postmodern pazarlama kavramını
anlayabilmek için öncelikle postmodernizmi, bunu anlayabilmek için de modernizmi anlamak
gerekmektedir.
Modernizm, kapsadığı dönemdeki baskın sosyal, ekonomik ve politik koşulları
kapsayan bir kavramdır ve çağcılık, yenilikçilik anlamına gelmektedir. Postmodernizm,
“post”
ve
“modern”
sözcüklerinden
türemiş
olup
“modern
ötesi”,
modernizm
sonrası”anlamına gelmektedir. Postmodernizm modern kavramı ile açıklanan bir dönemden
sonra gelen dönemi ya da durumu açıklar. Postmodernizm ve modernizm kavramlarının
anlamları farklı olsa da kimi zaman birbirlerinin yerine kullanılabildiği görülmektedir.
Postmodern pazarlama, mükemmellik yerine sıradanlığı öneren, ortak dili olmayan, her
şeyin kullanımına hoş bakan ve her biri kendi dilini yaratmış, tüketime yönelik bir gerçeklik,
modern pazarlamadaki “ya öyle ya böyle” yerine “hem öyle hem böyle”, ilkesizlik ilkesine
göre eğlendirici, neşeli ve ironik biçimleri savunan postmodernizmin pazarlamadaki
yansımasıdır.
Postmodernizm pazarlama alanında 1990’lı yıllarda tartışılmaya başlanmıştır. Literatür
çalışmalarında postmodernizmin unsurlarının, farklı açılardan ele alınarak açıklanmaya
çalışıldığı görülmektedir. Pazarlama ve pazarlamayla bağlantılı alanlarda da farklı terimlerle,
farklı sayılarla postmodernizm koşulları, unsurları ve özellikleri açıklanmaya çalışılmaktadır.
Yapılan çalışmalar arasından iki önemli yaklaşım, postmodernizm koşullarını daha
anlaşılabilir, açıklanabilir ve uygulanabilir olarak belirlemeye çalışmıştır.
Postmodern pazarlamanın öncülerinden Brown’a göre, postmodernizm ve pazarlama
birlikteliği “aşamalandırılmış tipte” evrensel kavramları, kuramları kabul etmemektedir.
Pazarlamanın bir kriz içinde olduğu ve gerçek yaşama fazla katkıda bulunamadığı,
uygulamanın deneyerek ve işler olanı bularak kendine yön çizdiği söylenebilir. A. Fuat Fırat
ve arkadaşları, Stephen Brown ve Bernard Cova olmak üzere diğer düşünürlerin açıklamaları
sonucu gelinen noktaları şu şekilde özetlemek olanaklıdır: Pazarlama, bugünkü durumu ve
uygulamaları ile özellikle refah düzeyi yüksek Batı Avrupa, Kuzey Amerika ve Uzak Doğu
ülkelerinde postmoderndir denilebilirken, kuramsal ve felsefik yapıları ile modernliği
36
sürdürmektedir denilebilir. Bunlara eklenmesi gereken bir nokta, postmodernizmin uygulama
ve kuram arasındaki uzlaşmayı sağlayabileceğidir.
Pazarlamanın postmodern hale dönüştüğü yaklaşımından hareketle, pazarlamada oluşan
değişiklikleri
postmodernizmin
yol
açtığı
değişikliklerle
örtüştürmek
mümkündür.
Postmodern birey ve toplulukların özelliklerinden biri, geçmişin ve geleceğin şu anda, bugün
için yaşama deneyimini arzuluyor olmasıdır. Postmodern bakış, bugünü yaşama, gelecekten
daha çok bugünde gelecek ile geçmişle bağların koparılmadan buluşmasını amaçlamaktadır.
Postmodern pazarlama çeşitli özelliklere sahiptir. Bunlar üst gerçeklik, parçalanma,
üretim ve tüketimin yer değiştirmesi, öznenin merkezliğini kaybetmesi, zıtlıkların birlikteliği
ve bunun bir sonucu olarak sadakatin kaybolmasıdır. Van Raaij bunlara bir de açıklık ve
hoşgörü ilkesini eklemiştir. Brown ise bu özellikleri genişleterek postmodern tüketicinin üç
eğilimini daha belirtmiştir. Bunlar; anın sürekliliği, şekle/stile önem verme, düzensizliğin ve
kargaşanın kabulüdür.
Açıklık ve Hoşgörü: Günümüzde pazarlama yönetimi, postmodern tüketicinin
alışılmışın dışındaki taleplerine açık ve hoşgörülü olmalıdır. Farklılıklar ve çeşitliliklere hoş
görülmesi konusunda postmodern pazarlamanın yaklaşımı, geçmişte karşılaşılan benzer
durumlarda verilen tepkilerden daha esnek davranılması hususundadır. Böyle pazarlarda
ortaya çıkan çoğulculuk veya çok sesliliğe cevap verebilmek için işletmelerin, örgüt kültürünü
bu değişime uyarlaması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, değişime açık olması, pazarlama
çabalarını bu değişime uyarlaması gerekmektedir.
Üst Gerçeklik ve Anın Sürekliliği: Üst gerçeklik benzetimlerin gerçekliğe
dönüşümüdür. Bireysel referanslar da gerçek ötesi bir platform üzerine kurulu olan yeni bir
dünya anlayışını simgelemektedir. Günümüzde yaşanan kültürel değişimle birlikte üst
gerçekliğin getirdiği önemli bir boyutta, insanların gerçeklik yerine sanal benzetimlerle
yaşama isteğidir. Las Vegas, Disneyland, Euro Disney gibi temalı merkezler bu durumun en
açık örnekleridir. Bunun yanında kişilerin zaman geçirdikleri AVM’ ler de temalı park olma
özelliği de üst gerçekliğin bir göstergesidir. Günümüz kültürünü postmodernist bir bakış
açısıyla değerlendirildiğinde, hayatın birçok alanında işlenen temaların, şehir toplumunun
hayalini yansıttığı görülmektedir. Toplum nostaljisi kavramı bunu açıklayan en iyi örnektir.
Ancak bu toplum nostaljisi, geçmişi yaşama isteği değil, geçmiş ve geleceği birlikte yaşama
37
isteğidir. Böylelikle geçmiş ve gelecek sanal benzetimlerle gerçeğe dönüştürülerek bugün
yaşatılabilir.
Zıtlıkların Birlikteliği:
Modernitenin katı ve sıkı yapıları, tutarlılıkları yerine, çoğulculuk ve hoşgörü
postmodernizmde öne çıkabilmektedir. Genel anlamda açıklık ve kabullenme yaygın
tavırların başında gelirken, farklılıkların kabulü yoluyla çoğulculuğu önemseme dışlamak
yerine kabul görmektir. Postmodern düşünürler arasında geniş Kabul görmüş konuların
başında her şeyin her şeyle birlikte bulunabilmesi gelir. ( Odabaşı Yavuz, 2004, s.45)
Karşıtlıklar ve zıtlıklar günümüz kültüründe sıklıkla bir arada görülmeye başlanmıştır.
Günümüzde tüketicileri yönlendirici bir rolü olan görsel medyada birbirinden bağımsız ve
ilişkisiz içeriklerden gelen pek çok olay bir arada olmaktadır. Bağımlılıktan kurtulma,
merkeziyetten uzaklaşma ve “Her şey her şeyle beraber olabilir” anlayışı zıtlıklara yönelik
toleransı arttırmıştır. Zaten postmodern insanın da özelliği budur. Kendisine belirli bir görüşü
ya da tarzı tam olarak giydiremeyen, “ne oradan ne buradan, hem oradan hem buradan”
olabilen postmodern tüketici birçok zıt faaliyete ya da ürüne peş peşe sahip olmak isteyebilir.
Bu da daha esnek ve yaratıcı bir hedefleme ve sunuşu zorunlu kılmaktadır. Karşıtların
birlikteliğinin ana konuları şu şekildedir;
• Her şey, her şeyle birlikte olabilir.
• Tüketim deneyimleri, farklılıkların ve paradoksların ortadan kaldırılması anlamına
gelmez. Tam tersine bunların serbestçe ortaya çıkmasına olanak sağlar.
• Parçalanma, tüketimin temelini oluşturur. Marka ve firma bağlılığı kalıcı değildirse
değişir.
• İroni ve çift anlamlılık yaşama ortamı bulur.
• Kes-yapıştır türündeki anlayış ile eklektik ve pragmatik davranışlar geçerlidir.
• Kaleydoskopik duyarlılık ve hoşgörü söz konusudur.
• Reddetme yerine, kabul edip içine alma yaklaşımı kabullenilir.
• Global ve yerel, şimdi ve geçmiş birlikte bir arada olabilir.
38
• Müşteri ihtiyaçları anında çeşitli kanallardan cevaplanabilir.
Parçalanma ve Adanmışlığın Kaybı: Günlük yaşam deneyimlerinde parçalanma ve
adanmışlığın kaybı, brikolaj pazarların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Brikolaj pazarlar, ben
merkezli ve tercihleri benzerlik göstermeyen tüketicilerden oluşmaktadır. Brikolaj pazarların
ortaya çıkışı pazarlamanın daha hızlı ve yaratıcı olmasını zorunlu hale getirmektedir. Gitgide
parçalanan ve daha küçülen pazarlara erişmek için tüketici hakkında daha fazla bilgi elde
etmek ihtiyacı doğmaktadır. Buda pazar araştırmalarının öneminin artmasına yol açmaktadır.
Ancak bu şekilde elde edilen bilgilerle ben merkezli tüketicilere ulaşım sağlanabilir.
Parçalanma, birçok farklı stil reformun kullanılmasını gerektirmektedir. Bunlar aynı zamanda,
postmodern tüketicilerin farklı yaşam stillerinin, davranışlarının ve ruh halinin yansımalarıdır.
Ürünler hemen hemen aynı kalırken, taşıdıkları imajın ve iletişimin çeşitlenmesi ve gözden
geçirilip yenilenmesi zorunluluğu doğmaktadır. Kısaca, imaj ürünü temsil etmemekte, ürün
imajı temsil etmektedir. Örneğin; bir hazır yiyecek zaten doyurur mesajı verir. Eğer bu
yiyeceğe formda tutar imajı da yüklenirse, ürün aynı urun olarak kalacak fakat taşıdığı bu
imajla piyasadaki aynı ürünlerle arasına bir fark koyacaktır.
Özenin
Merkezliğini
Yitirmesi:
Modernizmde
var
olan
insan
merkezciği
postmodernizmde bir değişime uğramıştır. Postmodernist anlayışta özne merkezciliğini
yitirmiştir. Yani insanı merkez kabul eden yaklaşım terk edilmiştir. Tüketicilerin nesnelerle
olan ilişkilerinde merkezi nesneler almıştır. Günümüzde birçok reklamda postmodernist
yaklaşımlar görülmektedir. Örneğin, Pepsi, CocaCola, Arçelik, World Card, Ulker Golf,
Duracell gibi ürünlerin reklamlarında hayvanların, sanal yaratıkların, robotların vb. aktif rol
üstlenirken insanın pasif kalması, nesnenin öznenin önüne geçmesine örnek olarak verilebilir.
Pazarlama yönetiminin hedef kitlesi hareketli ve değişkendir. İnsanlar sürekli bir farklılık
içinde olduğu için onlarla iletişimde, özellikle imaj ve mesaj oluşturmada durgun olmayan
sürekli hareket halinde olan bir pazarlama yaklaşımları geliştirilebilir.
Üretim ve Tüketimin Yer Değiştirmesi: Tüketimin üretimin yerini alması,
postmodern kültürde, üretimin ayrıcalıklı konumunu kaybetmesi ile ortaya çıkmaktadır.
Tüketim bireylerin kendi imajlarını tanımlamada kullandıkları olan araçlar konumundadır.
Pazarlama ise bu trendi destekleyen temel unsurdur. Bunun anlamı, bireyin tüketirken kendini
tasvir ettiğidir. Diğer bir deyişle “ne tüketiyorsan osun” anlamına gelmektedir. Tüketiciler,
tüketirken popüler imajlara ve sembollere de tam anlamıyla bağlı değildir. Bugün popüler
olan bir sembol yarın popüler olmayabilir. Postmodern tüketici her tüketim anında kendi
39
anlayışının tüketicisidir. Yani tüketici kendine özgü imajını bilgisayar teknolojilerinden
yararlanarak bazı ürün gruplarında ürünlerin üretimini kişiselleştirebilir. Böyle bir fırsat,
tüketiciye hayalindeki ürünlerin farklı versiyonlarını oluşturmaya imkân verir. Tüketicinin
kendine özgü stil ve şekilde ürün geliştirmesine izin veren bir pazarlama sisteminin bir takım
özelliklere sahip olması gerekmektedir. Her şeyden önce yaratıcı pazarlama süreçleri
oluşturma ihtiyacı ortaya çıkacaktır. Ayrıca, işletmenin üretimde tüketicinin partneri olduğunu
kabul etmesi gerekecektir. Buna bağlı olarak, çift yönlü iletişimin kaçınılmaz olduğunun
bilinmesi gerekecektir. Ikea’ nın müşterilerine sunduğu kendi tasarımlarını yapabilme imkânı
tüketicinin üretime katılması hususunda bir örnek teşkil etmektedir.
Postmodernist bakış açısı, modernizmin ortaya koyduğu şekliyle tüketimin yok edici bir
işleve sahip olmadığını ifade eder ve tüketimin kültürel ve sayısal bir faaliyet olarak üretilen
işaret değerlerine sahip olduğunu savunur. Postmodernizm böylece hem üretimin hem de
tüketimin birlikteliğine ve önemine vurgu yapar. Postmodern öneriye göre, tüketim olmadan
üretim olmamakta, üretim olmadan da tüketim gerçekleşememektedir. Kavramlar arasındaki
bu karşılıklı var olma durumundan dolayı, her ikisinin de önemi kabullenilmektedir. Yanı sıra
üretim ve tüketimin birbirinden ayrı olmadığı, tüketim sırasında üretimin yeniden
gerçekleştiği, farkın sadece üretim biçiminden kaynaklandığı görülmektedir. Bu bağlamda
postmodernizmde tüketim kültürü ön plandadır. Tüketiciler de pazarlamacılar gibi tüketim
sembolleri üretmekte, üretim ve tüketim bir bütünün iki parçası halinde görülmektedir
(Odabaşı Yavuz, 2004, s.40).
Stile ve Biçime Önem Verme: Yeni imajlar, sürekli iletişim ve parçalanma, her
pazarlama mesajında heyecan yaratır. Bu sebeple, pazarlarda marka imajını vurgulamak
gerekir. Marka isimleri sadece modaya uygun olmamalı, aynı zamanda canlı ve güncel imajlar
olmalıdır. Sözgelimi; Herballife, Lifebuoy gibi. Herkesin toplumda bilinen olumlu ya da
olumsuz imajı onun kişiliğini yansıtır. İşte markalar için de durum tam olarak böyledir.
Ürünlerin tüketiciler gözündeki olumlu ya da olumsuz imajı da kabulü ya da kabulsüzlüğü
olarak görülebilir. Burada önemli olan bir marka yaratılırken sürekli kişilik değiştiren ve
gitgide daha bencil bir hal alan postmodern tüketiciye adeta canlı bir marka sunabilmektir
Kargaşa ve Düzensizliğin Kabulü: Postmodern yaklaşım kargaşanın ve düzensizliğin
bile bir düzen içinde olduğunu savunur. Bu görüşte mutlaka tekdüzen içinde gitmese de kendi
içinde bir düzeni olacağı benimsenir. Yani kargaşa ve düzensizlik kabul edilir. Teknolojik
gelişmelerle birlikte daha aydınlık ve refah bekleyen tüketicilerin bu beklentilerinin
40
karşılanmaması güvenlerinin sarsılmasına neden olmuştur. Bir yandan böyle bir hayal
kırıklığı, diğer yandan, çevre kirliliği, kaynakların azalması, çeşitli türdeki canlıların yok
olması ve sefalet gibi toplumsal konular, tüketicilerin duyarlılıklarını artırmıştır. Pazarlama
yönetiminin tüketicilerin bu hassas olduğu konulara ilişkin pazarlama iletişim stratejileri
geliştirmeleri, tüketicinin dikkatini çekmek açısından anlamlı olacaktır.
2.2. RETRO PAZARLAMANIN TANIMI
Postmodern pazarlamanın pazarlama yazınında yerini almaya başlamasıyla birlikte yeni
pazarlama kavramları da ortaya çıkmıştır. Günümüzde yeni bir pazarlama kavramı olarak
ortaya çıkan “Retro Pazarlama” ilk olarak Stephen Brown tarafından ortaya atılmıştır. Brown
(2001b) Retro pazarlamayı, “Bir önceki tarihsel döneme ait ürün veya hizmetin canlanması
veya yeniden başlatılmasıdır” olarak tanımlamaktadır(Brown, 2001b:6). Retro pazarlama,
geçmiş döneme ait çağrışımlarla (müzik, koku, filmler, kitaplar vb.) farklı bir pazarlama
yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Retro, İngilizce bir kelime olmakla birlikte, Türkçe karşılığı “geri, geriye, tersine” gibi
anlamları içermektedir. Retro kelimesi pazarlamayla ilişkilendirildiğinde “geçmişte kullanılan
ürün ve hizmetleri bugüne taşımak” olarak ifade edilmektedir. Retro pazarlama ise, geçmişte
işe yaramış veya yaramamış, yapmayı bırakmadığımız alışkanlıklardan veya öğretilerden
meydana gelen, geçmişe ait, fark oluşturmayı engelleyen yaklaşımlar olarak tanımlanmaktadır
(www.pazarlama.com, 2010). Diğer bir tanıma göre de Retro pazarlama “geçmişteki
markaların, olayların, modaların vb. yeniden canlandırılması şeklinde nostalji referanslı
pazarlamadır (www.reklamtoplulugu.com, 2011).
Retro pazarlamanın temelinde yatan düşünce, tüketicilerin satın alma sürecinde ürünü
tercih ederken ailenin, etkilenilen bir filmin veya tüketicinin hayatından bir şeylerin izlerini
taşımasıdır. Öyle ki son yıllardaki retro kavramının geçmişe olan özlemle yoğun bir biçimde
bağdaştırılması nedeniyle tüketicileri o dönemin yaşayış biçimi, toplumsal koşulları ve diğer
özelliklerini de talep eder hale getirmiştir. Dolayısıyla, bu gelişmeler çerçevesinde Retro
pazarlamanın, tüketicilerin geçmişe bağlılığını kullanmak için en uygun maliyetli yol olduğu
söylenebilir (Korkmaz vd., 2009: 87)
.
41
2.3. RETRO PAZARLAMANIN MODERN VE POSTMODERN PAZARLAMA
ANLAYIŞLARI İLE KARŞILAŞTIRILMASI
Pazarlamacılar, modern pazarlama anlayışının bir sonucu olarak müşterilere
odaklanmakta ve müşterilerin ihtiyaçlarını sürekli takip ederek, yeni ürünler geliştirerek
müşteri memnuniyetini sağlamaya çalışmaktadırlar (Brown, 2001a: 83). Özellikle, modern
pazarlamada modaya vurgu yapılmaktadır. Mecazi olarak geçici hevesler olarak adlandırılan
modanın, ürünlerin ürün yaşam dönemini tamamladıktan sonra kaybolacağı belirtilmektedir
(Oluç, 1998: 3). Bir taraftan da pazarlamada, “her zaman alıştığınız kalite, tat vb.” ifadelerle
değişmezliğe, kalıcılığa ve sürekliliğe vurgu yapılmaktadır. Retro pazarlama, modern
pazarlama anlayışının aksine geçmişe ait çağrışımlarıyla farklı bir pazarlama yaklaşımı
sunmaktadır. Geçmişe dayanan referanslar, yeniliklerin tükenmesinden değil tersine
pazarlamanın dinamizminden kaynaklanmaktadır (http://pazarlamabitanedir.blogspot.com,
2010).
Retro pazarlama hacı geciktirerek, durumu sınırlandırıp beklentileri yükselterek
ulaşılamaz ve esrarengiz bir hava oluşturmaktadır. Ayrıca Retro pazarlama, talebi dikkate
alarak ona hizmet etmemekte aksine talebi yaratmaktadır (Brown, 2001a: 84).
Postmodernizm; sosyoloji, psikoloji, ekonomi vb. alanlarda olduğu gibi pazarlama
alanında da bir takım değişikliklere neden olmuştur. Postmodern kültür, pazarlamayı
kucaklayan dış çevreden başlayarak, birebir pazarlama kavramına kadar yeni değişimlere
neden olmuştur. Postmodern bakış bugünü yaşama, gelecekten daha çok bugünün gelecek ve
geçmişle bağların koparılmamasını amaçlamaktadır. Postmodern pazarlama bu yönüyle Retro
pazarlama ile örtüşmektedir. Geçmiş ve geleceği birlikte deneyime katma arzusu, geleneksel
ve kutsal olanın yeniden keşfine, elde edilmeye çalışılmasına ve kullanılmasına neden
olmaktadır. Postmodern bireyin birçok şeyi birlikte aynı anda denemek istemesi eğilimi, belki
de geçmiş ve geleceğin birlikte denenebileceği algılamasını meydana getirmiştir (Yeygel,
2006: 207). Ama bu birliktelik kısa süreli olabilecek ve hayal edilmiş olan bir deneyimin
yaşanması biçiminde kendini gösterebilecektir. Kısa süreli olsa da bu tarz bir birliktelik
pazarlama yönetimi açısından şu olanakları sağlayarak, uygulamaları gerçekleştirmektedir
(Odabaşı, 2004: 61):
· Geçmişe dikkat eden iletişim ve tanıtım kampanyaları gerçekleştirilmektedir.
42
· Varlığını çoktan kaybetmiş olan markaların günümüze uygun durumda yeniden
canlandırılmaları artmaktadır.
· Ultramodern ancak nostaljik biçimdeki geçmişe dönük (retro) ürünlere, reklamlar ya
da perakendecilik uygulamalarında daha çok rastlanılmaktadır.
Hızlı sosyal ve teknolojik değişimlerin yaşandığı günümüzde, tüketicilerin geçmişe
ilişkin aşina oldukları şeyleri aradıkları ve bunlardan huzur duydukları görülmektedir.
Özellikle yüksek medya maliyetleri ve yeni marka yaratmanın riski ile karşı karşıya olan pek
çok pazarlama yöneticisi geçmişteki markalardan ve ürünlerden onları yeniden tasarlamak
veya paketlemek suretiyle faydalanmaktadır. Geçmişteki eski ya da artık varolmayan marka
ve ürünleri yeniden kullanmanın faydaları, eskinin yeniden modaya uygun olduğunu ve
yeniliğin her zaman yepyeni bir şey anlamını taşımadığını göstermektedir (Korkmaz vd.,
2009: 86).
2.4. RETRO VE NOSTALJİ
Retro
markalarının
öğelerini
anlayabilmek
ve
marka
yönetiminin
etkilerini
belirleyebilmek için nostalj kavramını açıklamak gerekir (Brown vd., 2003: 19). Retro
ürünler, üstün fonksiyonlara sahip eski biçimleri birleştirerek geçmiş ile şimdiki zamanı
uyumlaştırmaktadırlar (Brown, 1999: 365). Bu bağlamda retro üzerinde çalışma yaparken
nostaljiden yararlanılmaktadır. Nostalji; psikoloji, antropoloji, tarih ve pazarlama dahil çeşitli
alanlarda araştırmacıların dikkatini çekmiştir. Pazarlamacılar nostaljiyi objeler, resimler,
kokular, müzikler veya filmlerle geçmişe dönme arzusu olarak tanımlamışlardır (Belk, 1991:
116).
İnsanların hallerinin temel yönlerinden biri olan nostalji olgusu tarih, psikoloji,
sosyoloji, antropoloji, çevresel psikoloji, sosyal bilimler ve diğer eklektik yaklaşımlarda ilgi
gösterilen bir konu haline gelmiştir (Holbrook,1993: 245). Çok çeşitli tüketim tecrübeleriyle
bağlantılı olan nostalji hissi durumu konusunda araştırmacılar nostalji ve “geçmişe olan
özlemle” ile tüketim ilişkisinde bir çok sorulara yanıt aramaya çalışmışlardır (Belk, 1991:613;
Belkve diğerleri, 1991: 178; Havlena ve Holak, 1991a: 323; Stern, 1992:388; Hirsch, 1992:
390).
43
Yunancadan türemiş bir kelime olan nostalji ‘eve ya da ana vatana dönüş’ anlamına
gelen ‘nostos’ ve ‘keder ve ızdırap çekmek anlamına gelen ‘algos’ un bütünleşmesinden
oluşur (Holbrook, 1993: 245). Bir kişinin önceki dönemlerinde popüler olan insanlar, yerler
ve objelerle bağlantılı tecrübeleriyle oluşan pozitif tercihleridir (Holbrook ve Shindler, 1996:
28). Nostalji, geçmişten gelen bir deneyim, ürün veya hizmet için hassas ve özlem içeren
duygulardır. Belk (1990: 670) nostaljiyi “bir obje, sahne, koku veya müzik tarafından
harekete geçirilen özlemli bir duygu durumu” olarak tanımlar. Bir kişi nostalji hissettiği
zaman geçmişle ilgili ögeler için hafızasıyla bağlantı kurar. Bu duygu biraz hüzün ve
mutluluk içerir. Nostalji hissettiren deneyimlerde arkadaş, aile ve ev hayatı önemle yer alır.
Örneğin, pişmekte olan kurabiye kokusu anne ya da büyük anneyle, özellikle de çocukluğa
dayanan ev hayatıyla ilgili nostaljik duygular uyandırabilir. Geçmişe ait bir müzik gençlik
dönemlerine ilişkin duyguları yeniden hissettirebilir. “Antikalar, mücevherler, oyuncaklar,
kitaplar ve arabalar nostaljik duygular yaratabilecek eşyalardır.
Nostaljiye yönelik daha yakın zamanlı çıkarımlar, nostalji kavramını çoğunlukla
patolojik olan tıbbi bazından uzaklaştırarak, klinik bir durum olmaktan çıkarmış ve daha
sosyolojik bir fenomen olarak ortaya koymuştur. Günümüzde insanların artan mobiliteleri göz
önünde bulundurulduğunda, bireylerin bir ülke, şehir veya geçmişten kalma bir eve daha az
bağlılık gösterdiğini söylemek mümkün olabilir. Buna bağlı olarak da “sıla özlemi”, nostaljik
duyguyu ifade etmekte eskiden olduğu kadar etkili değildir. Sosyolojik bir bakış açısından
nostalji, insanoğlunun yaşam döngüsünde devamsızlıklar şeklinde hizmet eden temel değişim
ve geçişlerde, bireylerin kimliklerini tutabilmelerini sağlar (örn; çocukluktan ergenliğe geçiş,
ergenlikten yetişkinliğe geçiş, bekarlıktan evlilik hayatına, eşlikten ebeveynliğe geçiş vb.).
Tüm geçmiş deneyimler veya dönemler eşit bir şekilde nostaljik duygular uyandırmamaktadır.
İlk yetişkinlik veya ergenlik dönemlerine duyulan nostalji diğer dönemlerden daha güçlü
olarak ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda, nostaljik duygularla meşgul olma eğilimi bireyin
yaşam sürecinde değişiklik gösterir.“Nostalji-Duyarlılığı”nın bireylerin orta yasa geçince ve
“emeklilik” yılları sırasında doruk noktasına çıktığı varsayılmaktadır (Davis, 1979: 17).
Nostalji, kişisel deneyimlere dayanabileceği gibi uzak geçmişe ve atalarının
deneyimlerine de dayanabilir. Deneyimlerin özelliklerine göre de ‘gerçek, canlandırılmış ve
toplumsal nostalji’ ya da ‘tarihsel ve kişisel nostalji’ olarak sınıflandırılmaktadır. Gerçek ve
kişisel nostalji, tecrübe edilmiş geçmişe ve bu geçmişin hissettirdiği duygulara atıfta bulunur.
Gerçek nostalji ancak kişisel deneyimlerle kazanılabilir. Nostalji, ayrıca insanlara
44
hayatlarındaki önemli geçitlerden sonra kimliklerini devam ettirme izni verir (Davis, 1979:
19).
Canlandırılmış ya da tarihsel nostalji; “anlatılan geçmişle doğrudan (kişisel) deneyimin
olmadığı nostaljidir” (Stern, 1992: 16). İnsanlarda kişisel deneyimlerinin olmadığı geçmişe ait
olayları süslemek veya yeniden kurgulamak eğilimi vardır. Önceki dönemlere ait olgu ve
olaylarla ilişkilendirilmiş soyutlamalar kişilerde nostaljik duygular yaratacaktır. Toplumsal
nostalji bir kültürü temsil eden geçmişe duyulan özlem duygusuyla açıklanabilir.
Nostalji, ikna edici pazarlama taktiği ve yüksek bir etki alanına sahip olması nedeniyle
iş yayınlarında dikkat çekerek artan bir önem kazanmıştır. Son zamanlarda literatürde,
tüketim deneyimlerine ve nostaljiye artan bir ilgi olmuştur. Nostalji, özellikle ürün yönetimi
içinde reklam yoluyla duygusal tepki oluşturan temalar, müzik ve eğlence etkilerini katarak
pazarlamacıların dikkatini
çekmiştir.
Nostaljiyi oluşturabilmek
için
pazarlamacılar,
tüketicilerin fantezilerini, anılarını yakalamaya çalışmaktadırlar (Kopf ve Wolf, 2007: 838).
Literatürde nostalji, tartışmalar ile birlikte iki ayrı boyutta ele alınmaktadır. Bu boyutlar
(Davis, 1979: 16):
1. Kişisel Deneyim ve
2. Dolaylı (Karşı taraftan bir duygu olarak) Deneyimdir.
Kişisel deneyim; kişinin kendisine özgü farklı anılara dayalı kültürel etkinlikleri veya
olayların sonucunda oluşan deneyimdir. Dolaylı deneyim ise; dolaylı tecrübeler sonucunda
arkadaş veya aile bireyleri tarafından ya da bilgi yılında anlatılan kitaplar, filmler ya da diğer
medya araçlarından elde edilen deneyimlerdir (Havlena ve Holak, 1996: 38). Dört yönlü
nostalji deneyim ayrımı şunlardır:
1. Kişisel Nostalji (Doğrudan Kişisel Deneyim),
2. Kişilerarası Nostalji (Dolaylı Kişisel Deneyim),
3. Kültürel Nostalji (Doğrudan Toplumsal Deneyim),
4. Canlandırılmış Nostalji (Dolaylı Toplumsal Deneyim).
45
Kişisel Nostalji: Kişisel nostalji, tecrübe edilmiş geçmişe dair duygusal ya da acı-tatlı
anıları barındırmaktadır. Doğrudan deneyim anlamına gelmekle birlikte daha çok psikolojik
ve sosyolojik araştırmaların konusudur (Baker ve Kennedy,1994:171). Kişisel nostalji
oluşturabilecek uyaranlar daha çok canlı anıları uyandırabilmektedir. Düzensiz hafızayla,
canlı bir parça ve daha sönük bir parça karşısında hangisine dikkat edileceği önemlidir (Alba
ve Hutchinson, 1987: 412). Örneğin, birey gençlik yılında popüler olan bir şarkıyı yıllar sonra
tekrar duyduğunda bu şarkı bireyi gençlik yıllarına götürebilmektedir ve o dönemde yaşamış
olduğu acı-tatlı anıları hatırlamasını sağlayabilmektedir.
Kişilerarası Nostalji: Kişilerarası nostalji, diğer üyeler ile kişilerarası iletişim ile
bireyin etkileşimi ve diğer kişilerin deneyimlerinin birleşimini içermektedir (Davis, 1979: 17).
Kişiler toplum içinde yaşadıklarından ötürü toplum ile etkileşim halindedirler. Özellikle aile
ve arkadaş çevresi, kişilerin deneyim kazanmasında önemli rol oynamaktadır. Kişi aile,
arkadaş ve referans grupları vb. gruplarla etkileşime geçerek o kişilerin deneyimlerinden yola
çıkarak nostalji yaşamaktadırlar.
Kültürel Nostalji: Kültürel nostalji, benzer bir etki grubunun üyeleri ile birlikte
kültürel kimlik oluşturarak doğrudan deneyim sağlamaktadır. Toplu nostalji olarak da anılan
bu nostalji türünde bir neslin insanları o döneme ait objelere özlem duyabilmektedir. 1968
kuşağının Elvis Presley’in parçalarına özlem duyması kültürel nostaljiye örnek olarak
verilebilir. Ayrıca, ülkemizde kültürel parçamızın bir simgesi olan milli ve dini bayramlar da
nostaljiyi ortaya çıkarabilmektedir.
Canlandırılmış Nostalji: Dördüncü boyutta ise dolaylı ortaklık duygusuna dayalı olan
canlandırılmış nostalji yer almaktadır. Canlandırılmış nostalji, gerçek olana ulaşmak mümkün
olmadığı için canlandırılan nostaljidir. Dolaylı olarak tecrübe edilmiş, geçmişe yönelik
duygusal veya acı-tatlı bir özlem ifade eden canlandırılmış nostalji, sevilen bir kişinin
hikâyeleri ve yorumlarıyla da hatırlanabilmektedir (Eser, 2007: 118).
Birçok pazarlamacı pazar bölümlendirmelerinde bir grubun ortak yönlerinden hareketle
kültürel veya canlandırılmış nostaljiyi vurgulamaktadır. Retro ürünlerin reklamlarında da
nostalji vurgulanmaktadır. Geçmişten gelen ürünlerin tekrar pazara sunulmasında ve
tüketiciler tarafından belki de hiçbir parçası olmadıkları bir geçmişe dayalı duygular
uyandırmada nostalji kullanılmaktadır (Deci ve Ryan, 1991: 252). Tarihsel ya da kişisel
nostaljiyi hissettirecek egzotik ürünler ile bu sağlanmaktadır. Ev reçelleri, erişteler, saray
46
çorbaları vb. kolayda ürünlerin yanı sıra, Osmanlı dönemi mimarisinden esinlenen konut
projeleri, saray mimarisinin kullanıldığı oteller geçmiş günleri bugünün tüketicisine tekrar
sunmaktadır. Retro markalar, güncelleme özellikleri ile tarihsel markaları yeniden gün yüzüne
çıkarmaktadır (Brown vd., 2003: 20-21). Rusya’da çay içenlerin tercihi olan Hint markası
olarak lanse edilen Seylan çayını buna güzel bir örnek olarak verebiliriz. Sovyetler Birliği
döneminde de var olan Hint çayı marka adını “Cambin” olarak değiştirmiş ve geçmişle
devamlılığını vurgulayıcı bir takım öğeler kullanmıştır. Biraz güncellenmiş biçimde olmasına
rağmen, çay paketi üzerinde 1970’lerde veya daha öncesinde kullanılan Hintli görüntülerle
benzer özellikler taşımaktadır. Paketin metninde “bu aynı Hint çayı” ifadesi yer almaktadır.
Çay, yumuşak bir tat ve rafine bir aromaya sahiptir. Tat ve çay paketleri yeni iken; ambalaj
tasarımı aynı kalmış, yeni üretim tanıtımlarında duygusal bir bağ oluşturmak için tanıdık
marka ile nostalji yapılmıştır. Sovyet döneminden kalma ambalaj tasarımı ile şuan ki çay
ambalajı benzer özellikler taşımaktadır (Holak vd., 2007: 653-54).
Yakın geçmişte, pazarlama uygulamaları ürün konumlandırma ve yerleştirmelerinde
ürün ipuçlarını kullanmaya başlamıştır. Pazarlamacılar, kişisel ve kültürel birikimlerin
tümünü içine alıp markanın tarihi ile ilgili çağrışımlarda bulunarak marka mirasına vurgu
yapmaktadırlar. Örnek olarak Doğu Almanya’da marka mirası stratejisi üzerine uygulanan
Vitra Cola’yı verebiliriz. Yeşil, beyaz ve kırmızı renkli logoya sahip olan Vitre Cola,
Demirperde çöküşünden sonra ortadan kaybolmuştur. Bu eski Doğu Almanya meşrubatı
günümüzde mağazalarda raflarda yerini alarak yeniden yerleştirilmeye çalışılmaktadır (Kopf
ve Wolf, 2007: 838).
2. 5. RETRO PAZARLAMA KAVRAMI VE UYGULAMALARI
Tarihle ilgilenenler, yeni sanılan birçok şeyin aslında hiç de yeni olmadığını, geçmişte
yapılanların farklı bir ambalaj, tarz veya teknikle gerçekleştirilmesinden kaynaklandığını
bilmektedirler. Yeni fikirlerin, eski ambalajlarla sunulması da mümkün olmaktadır. Böylece,
yeni ile eskinin iki yönlü buluşmasından çeşitli yenilikler üretilebilmektedir.
Post modernizm ve nostalji eğilimi ürün ve hizmet geliştirme ve tutundurma çabalarıyla
pazarlama alanında kendini gösterir. Geçmişe duyulan özlem (Davis 1979: 23) “kişilerin
bugünkü hayatlarında geçmişin bazı yönlerini yeniden yaratma çabalarıyla somutlaşmaktadır.
Nostaljiye dayalı pazarlama çabaları geçmişle bağ kurmak isteyen postmodern bireye
47
odaklıdır. Bu da geçmiş aktivitelerinin yeniden üretilmesiyle ya da hafızalardaki sembolik
temsillerin hatırlanmasıyla sağlanabilir. Retrospektif (geriye dönük) markalama kapsamında,
makarna firmalarının ürettiği erişteler, sabun firmalarının ürettiği geleneksel konseptli
sabunlar gündelik hayata dair sıradan ürünlere gösterilebilecek örneklerdir. Teknoloji ve
bilimsel ilerlemelerle geçmiş alışkanlıkların sentezi talep edilmektedir. Brown, Kozinets ve
Sherry (2003: 135-140) retro pazarlamayla ilgili incelemelerini dört temaya dayandırmıştır.
Retro markalamanın 4A’ sı olarak allegory (marka hikâyesi), arcadia (idealize edilmiş marka
toplumu), aura (marka özü) ve antinomy (marka paradoksu) temalarını kabul ederler.
Allegory; sembolik hikâyeler, öyküler ya da eklenen metaforlardır. Didaktik mesajlar taşıyan
başarılı örneklerine reklamlarda çok kez rastlanır. Arcadis ile geçmiş dünyanın ve toplumların
ütopik anlamı yeniden çağırılır. Geçmişin sihirli ve özel birler olduğu algısı Retro
pazarlamada albeninin ayrılmaz parçasıdır. Elden geldiği kadar, idealize edilmiş bir geçmiş
olarak ileri teknolojiyle süslenir. Aura; sahihlikle algılanan duruşa aittir. Eşsizlik veya teklik
anlamına gelen sahihlik marka kimliğinin önemli yanlarından birisidir. Antinomy;
durmaksızın devam eden teknolojik ve bilimsel süreçle birlikte tüketicilerin daha yavaş, daha
basit ve daha az stresli günlere dönme isteğine ilişin çelişkiyi ifade eder.
Araştırmalar, nostaljinin pazarlamacıların tahmin etmesinde zor bir reaksiyon olduğunu
göstermektedir. Pozitif ve negatif duyguların komplekstir birleşiminin olması nostalji olayının
genel etki değerinin açıkça anlaşılamaması anlamına gelebilir (Solomon, 2001: 439). Şefkat
ve mutluluk hisleri bir ürüne ya da mesaja karsı pozitif tutum oluştururken, kayıp duygusu
olumsuz ilişkilendirme ve olumsuz ruh hali etkilerinden dolayı olumsuz değerlendirmelere
teşvik edebilir.
Nostaljinin geçmişle
ya da uzak
bir
durumla
bağlantı kurulması
yoluyla
kullanılmasında, duygulara eşlik eden kayıp hissinin sınırlandırılması ya da en aza indirilmesi
önemlidir. Bunu başarmanın bir yolu, baskın bir kayıp duygusunun önlenmesi için ürünün
açık bir şekilde geçmişin yeniden hatırlanması için bir araç olarak tanımlanmasıdır. Ürün,
tüketicilerin geçmişten ayrılmalarını kontrol edebilmeleri ve negatif duygularının yok olması
için bir araç haline gelir. Bu durum çok yoğun olmayan nostaljinin uyandırdığı kayıp
duygusunun olduğu durumlardaki mesajlarda ve ürünlerde daha etkin olmak için kullanılmak
zorundadır. Bu durumun yarattığı şu unsurlar göze çarpmaktadır (Holak ve Havlena, 1998:
220).
48
Birincisi, tüketiciler orijinal hislerinin çoğunu yeniden hissetmelerine neden olacak
ürünün satın alınması ya da tüketilmesi durumunda kayıp duygularını en aza indirme
eğilimindedirler. Örneğin, bu durum bazı yiyecek ve eğlence ürünlerini satın alırken ya da
tüketirken meydana gelmektedir. Aslında, eğer geçmiş tekrar yaşanabilseydi, burada
tüketicinin gerçekten nostalji deneyimine sahip olup olmadığı tartışılabilirdi fakat durum
muhtemelen nostaljik bir olay olmayabilirdi. Mevcut durum gerçek nostaljinin yeniden
yaratılması değil, geçmişin bir yansıması olarak algılanabilir.
İkinci olarak, eğer orijinal tecrübe güzel hatırlanıyorsa, kayıp duygusu daha yumuşak
olmaktadır. Gabriel (1993: 132) bu durumu söyle ifade etmektedir: “nadirlik ve eşsizlik
özelliklerine sahip olabilmelerine rağmen, çok güzel tecrübelerin daha sonra nostaljiyi
kolayca besleyeceği ihtimal dâhilinde değildir. Eğer nostaljik hatırlamaların bir objesi haline
gelirse, bunlar daha çok melankoli duygularıyla tartılır. Kaybın psikolojik etkileri büyük
değilse, bu durum destek gerektirir, nostalji bir materyal olarak uygulanamaz”. Bu durum aşırı
duygusal olmayan fakat mutluluğa odaklanan mesajlar içeren hatıraların daha çok pozitif bir
ilişkilendirme ortaya çıkardığını önermektedir.
Bazı durumlarda, tüketiciler arasında oldukça değişiklik gösterebilir ve tahmin etmek
zordur. Örneğin, çocuk fotoğrafları imajı tüketicilerde kendi kişisel geçmişlerine bağlı olarak
çok farklı reaksiyonlara neden olabilir. Son olarak, eğer orijinal referans bireyle direkt
bağlantılı değilse, muhtemelen kayıp duygusunun şiddeti daha az olacaktır. Çok uzak bir
geçmişi hatırlatan mesajlar ve ürünler, bazı acı verici hatıraları hatırlatmaksızın, daha fazla
etki yaratacak ve kayıp duygusunu bir yaşam şekli olarak daha da genelleştirecektir.
Nostaljinin aynı zamanda pozitif etkili tepkilerle – duygu ölçeklerinde tanımlanan neşe,
mutluluk, memnuniyet, sevgi, bağlılık, aşk ve duygusallık arasında bağ oluşturduğu
belirtilebilir. Dolayısıyla, Maslow (1970:47)’ un ihtiyaçlar hiyerarşisindeki “ait olma”
ihtiyacını vurgulamak isteyen ürün ya da mesajlar özellikle nostalji için uygun olurlar.
Nostaljiye dayalı pazarlama çabaları postmodern bireyleri ve kişisel geçmişini özleyen
tüketicileri hedeflemektedir. Özellikle, nüfuslarının önemli bir kısmını orta yaşlı ya da yaşlı
kişilerin oluşturduğu ülkeler düşünüldüğünde ya da yaşam süresindeki artış dikkate
alındığında, bu tüketiciler için geliştirilmiş özel pazarlama çabalarına ihtiyaç duyulmaktadır.
Fiziksel performanslarının gerilemesi nedeniyle oluşan yaşlılığa ilişkin ihtiyaçların
giderilmesinin yanı sıra duygusal ihtiyaçları giderecek ürün ve hizmetlerde geliştirilmektedir.
49
Geçmişi bırakmanın yarattığı hüzün ve özlem duygusu retro markalama çabalarıyla
giderilmeye çalışılır. Bu nedenle ‘baby boomers’ olarak adlandırılan 1950–1965 arası doğan
kuşak retro pazarlama kapsamında özellikle hedeflenmektedir. Geçmişten fazlasıyla
uzaklaşmış olan bu iki grup kişisel nostalji hissettiren uygulamalarla gençlik günleriyle
bağlantı kuracaktır.
Pazarlama, retro kavramı sayesinde yenilikçiliğe yeniden güç kazandırmıştır (Brown,
2001b: 3-4). Retro henüz tanımsal zorluklar olmasına karşın sunmuş olduğu amaçlar
doğrultusunda 3 ana kategoride incelenmektedir. Bu kategoriler (Brown, 1999: 365):
1. Repro,
2. Retro,
3. Repro-Retro’dur.
Repro, eskiden güzel olan objeleri yeniden üretmektir. Retro, reprodan farklı olarak yeni
ile eskiyi birleştirmektedir. Diğer yandan Repro-Retro ise; nostaljiden başlayarak geliştirilmiş
ürünleri simgelemektedir. Repro-retroya, Neo-nostalji de denilmektedir. Eski bir siyah-beyaz
reklamın yeniden yayınlanması işletme açısından oldukça düşük maliyetli olmaktadır. Eski
reklamlar, özellikle reklamların son teknoloji ile yeniden biçimlendirilmesinden sonra
eğlenceli olmaktadırlar. Bununla birlikte reproda, nostaljiyi yakalamak daha basittir. Örnek
olarak, 1986 yılında kurulan Tarihi Koleksiyon Grubu’nu (The Historic Collections Group)
verebiliriz. Bu grup, geçmiş zamana ait retro hediyelik eşya mağazalar zincirini kurmuştur.
Yetmiş perakende satış yerinde, tarihi dekoratif ev mobilyaları ve biblolar satılmaktadır.
Kural olarak bu gruba ait mağazaların prestijli (Regent Sokağı, Trafford Parkı vb.) yerlerde
kurulması gerekmektedir (Brown, 2001b:6). Bu mağazalarda çeşitli tarihsel döneme ait
(Medieval, Regency vb.) tarihsel vitrin kullanımı ve arka planda müzikler çalınarak mağaza
atmosferi yakalanmaya çalışılmaktadır (Brown, 1999: 365).
Retro ise, aksine geçmişle şimdiyi bir araya getirmektedir. TAGHeuer saat markası
1930’lu yıllarda üretmiş olduğu ürünün benzer tasarımını üretmektedir. Ancak, eskiden
saatlerde mekanik bir maşa kullanılırken; günümüzde güneş enerjisiyle çalışan mikroçipler
kullanılmaktadır (Haynes, 1998: 47).
Repro-Retro ise, nostaljiden başlayarak günümüze kadar geliştirilmiş ürünleri ifade
etmektedir. Buna örnek olarak Fiat’ın 110. yılı münasebetiyle vermiş olduğu reklam
50
verilebilir. Fiat bu reklamında, ilk araba üretimine başlamış olduğu 1899 yılından günümüze
kadar üretmiş olduğu birkaç modeli ve yapmış olduğu ilkleri ekrana taşıyarak geçmişten
günümüze kadar geçen süreçte Fiat ile ilgili nostalji yapmıştır (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr,
2010).
2.6.
DÜNYA’DA
VE
TÜRKİYE’DE
RETRO
PAZARLAMANIN
UYGULANMASINA YÖNELİK ÖRNEKLER
Retronun pazarlama alanında kullanımı ile ilgili işletmelerin uygulamış olduğu çeşitli
örnekler söz konusudur. Dünya’da Retro pazarlama alanında yapılan uygulamaya örnek
olarak, Wolksvagen New Beetle modeli üzerine inşa edilen marka mirası olan modern marka
verilebilir. New Beetle, otomotiv tasarımcısı Ferdinard tarafından dizayn edilmiştir. Araç II.
Dünya Savaşı sonrası Avrupa ve Kuzey Amerika genelinde popülaritesini yükselterek
arttırmıştır. Wolkswagen Beetle dayanıklılığı, ekonomikliği, kullanıcı dostu oluşu ve kendine
özgü tasarımı ile küreselleşmiştir.
Zamanında, insanların örnek bir aracı olarak kabul edilmiştir. Hippiler, orta sınıf çiftler,
multi-milyonerlerin çocukları bile Beetle kullanmıştır. Beetle, Disney filmi “Love Bug” adlı
dizi ile altın kalpli, akıllı bir araç olarak gösterilmiştir. Wolkswagen 1998 yılında Detroit
Motor Show’da piyasaya New Beetle’i tanıtarak retro anlamda bir gösterim yapmıştır. New
Beetle tasarımı Wolkswagen Bug’e benzetilerek yirmi birinci yüzyılın tasarımı üretilmiştir.
New Beetle’de aynı zamanda ayarlanabilir direksiyon, CD çalar, hava yastıkları, 115 beygir
gücündeki motor hacmi, saatte 120 mil hız gibi donanımlar eklenerek günümüz teknolojisine
uyumu sağlanmıştır (1967 yılında üretilen eski modelde 53 beygir motor hacmi ve 78 mil hız
özellikleri bulunmaktaydı) (Brown, 1999:366).
Dünyada yapılan Retro pazarlama ile ilgili diğer bir örnek ise, StarWars: I-Phantom
Menace verilebilir. Star Wars: I-Phantom Menace, 1970’ler ve 1980’lerde George Lucas’ın
ünlü üçlemesinden uzun zamandır beklenen bir marka canlanmasıdır (Star Wars 3. Filmi olan
I-Phantom Menace 1998yılında çekmiştir). 1977 yılında ilk Star Wars filminde uzay araçları,
akıllı robotlar ve dünyadan uzakta bir yerde peri masalı içinde geçen olaylar tüketicileri
şaşırtmak için oluşturulmuştur. Star Wars: I-Phantom, retro bağlantılı ürünler ve bugünün
eğlenceli ekonomi özelliğine hizmetleri alanında markalaşmıştır (Wolf, 1999: 23). Bir retro
marka olarak Phantom Menace’in çağdaş aktörleri, teknolojiyi ve özel efektleri kullanarak
51
yeni bir film üzerine kurulu bir marka oluşturulmuşlardır. New Beetle’de olduğu gibi,
yaratıcılıkla tanıdık bir marka ile güncel ürün ortaya çıkartılmıştır (Brown, 2003: 26-27).
Star Wars filmlerinin üçüncü serisi olarak çekilen I-Phantom Menace sadece filmin
içeriğiyle gündem yaratmamış, aynı zamanda Amerika Birleşik Devletleri’nin otuz şehrinde,
Star Wars’ın hayranları bir aydan fazla bir süre filmi ilk izleyen seyirciler arasında olabilmek
için kaldırımlar üzerinde konaklamışlardır (Gaslin, 1999). Star Wars hayranları eski StarWars
koleksiyonlarına, yeni Star Wars oyuncaklarını ekleyebilmek için oyuncak mağazalarındaki
raflara hücum etmişler, bunun sonucunda oyuncakların hemen tükenmesiyle birlikte bir rekor
kırmışlardır.
Türkiye’de de Retro pazarlama alanında işletmelerin ürünlerini, yeniden dizayn ederek
veya herhangi değişiklik yapmadan reklamlar vererek tüketicilere nostalji yaşatıp
konumlandırma yaptıkları görülmektedir. 1957’de üretilmeye başlanan, bir zamanların ünlü
kozmetik markası Pe-Re-Ja, altıgen kalın şişesi ve altıgen logosuyla hafızalara kazınmıştır.
Özellikle, 1980’li yıllarda o dönemde henüz şöhret yolunun başında olan Türk sinemasının
ünlü isimlerinden Müjde Ar’lı reklam filmleriyle ünlenmiştir. Ar’ın bir kotranın üzerinde
görüldüğü reklam filmi sayesinde Pe-Re-Ja kolonyası, piyasada aranır hale gelmiştir. Ancak
firma, özel bir bankanın batması ile birlikte 1983yılında borçlarından ötürü Ziraat Bankası’na
devredilmiştir. Bankanın, kozmetik sektöründe yer almak istememesi sebebiyle işletme
tesisleri bir süre atıl kalmıştır. Banka, daha sonra tesisleri farklı bir firmaya kiralayarak PeRe-Ja markası adı altında kozmetik ürünlerin üretilmesine devam edilmesi sağlanmıştır
(www.stargazete.com, 2010).
Türkiye’de benzer bir retro reklam örneği olarak da Eti markasının üretmiş olduğu
“Wanted” çikolatası verebilir. Reklamın esin kaynağı, bir dönem Amerika’da dizi olarak
yayınlanan, daha sonra da filmi yapılarak Türkiye’de de gösterilen “Starsky and Hutch”
projesinden oluşmaktadır. Çekilen reklam filmi, eskiden seyredilen Amerikan dedektif
dizilerine benzetilmektedir. Bu reklam filmi, o zamanki dizileri hatırlayanlar ve sevenler
açısından nostaljik bir reklam sayılabilir. Nostaljinin karşı konulmaz etkisi, ürünün akılda
kalıcılığına önemli bir katkı sağlamaktadır. Çünkü fondaki müzik, kıyafetler, arabalar, saç
modelleri ve gözlükler komediyle birleştirilerek geçmişe güçlü göndermeler yapıp hafızaları
tazelemeyi amaçlamaktadır (www.reklamlar.tv, 2010). O zamanda yaşamamış bireyler için
ise reklam, retro anlamda canlandırılmış nostaljiyi kullanarak bireyleri etkilemeyi
amaçlamaktadır.1989 yılında ise Fruko’nun reklamında oynayarak “On yüz bin milyon
52
baloncuk yuttum” sözleriyle o dönemde 7’den 77’ye herkes tarafından sevilen kız, 14 yıl
aradan sonra tekrar aynı reklam filminde oynaması retro anlamda yapılan bir reklam
örneğidir. Kumsalda şezlongda oyuncak ayısıyla birlikte güneşlenen küçük Seda, 5 yaşında
kameraların karşısına geçerek, o dönemde herkese hem kendini, hem de reklamını yaptığı
ürünü sevdirmişti. Uzun bir aradan sonra aynı kız Fruko’ nun yeni reklam filminde yeniden
kameralar karşısına geçerek televizyon izleyicisine nostalji yaşatmıştır (www.hurriyet.com.tr,
2010).
Retro ürünlere diğer bir örnek ise Alcatel’ in çıkarmış olduğu “RetroTemporis Telefon”
ürünüdür. Çevirmeli telefonlar günümüzde pek ortalarda görülmemektedir. Telefonla
şehirlerarası konuşmak için yazdırılan günlerden kalan tasarımlar şimdi retro telefonlarla geri
dönmüştür. Alcatel retro telefonları, Türk Telekom’un kampanyalarına dahil edilerek, 24 ay
taksitle satılmaya başlanmıştır (www.turktelekomburada.com, 2010). Retro telefonlar, eski
tarzda üretilen çevirmeli telefonlara görünüş olarak benzemekle birlikte, dijital ekranı olduğu
için arayan numarayı göstermesi, 6 dildeki menüsü, saat ve tarih göstergeleri, 70 adet isim ve
numara hafızalı arayanlar listesi vb. teknolojik özellikleri ile donatılmaktadır. Alcatel, üretmiş
olduğu
bu
eski
görünümlü
teknolojik
telefonları
tüketicilere
sunarak
nostaljiyi
çağrıştırmaktadır (www.sabah.com.tr, 2010).
Son olarak Türkiye'de retro ürünlere örnek olarak Migros, Eylül-Ekim 2011 tarihleri
arasında Türkiye'de kuruluşunun 57. yılı dolayısıyla, ülkenin birçok markasını 50 yıl önceki
tasarım ve fiyatlarıyla yeniden tüketicilerle buluşturmuştur. Bu kapsamda, Coco-Cola'nın
yıllar önceki tasarımlı nostaljik şişesi, Ülker'in teneke kutu bisküvisi, Damak çikolatanın
karton ambalajı, şirin şapkalı klasik aşçı figürüyle Nuh'un Ankara Makarnası, Koska Helva,
Sana Yağ, Komil Yağ, Arko ürünleri ile çevirmeli telefon ve pikaplarla tüketicilere nostalji
yaşatılması amaçlanmıştır. Ayrıca şirket bu kapsamda geçmişte sembol haline gelen Migros
satış kamyonlarını yeni bir konseptle tekrar müşteriyle buluşturmuştur (www.sabah.com.tr,
2011). Retro pazarlamanın yükselişi, ilginç bir ikilem içinde pazarlamaya yerleşmiştir. Bir
yandan pazarlamacılar, retro ürünleri bugünün pazarlama çevresi taleplerinin güçlü marka
kimlikleri ile ürün farklılaşması için sürekli kullanmaktadırlar (Aaker, 1996: 74). Diğer
yandan ise, retro ürünlerin taklitleri çıkartılarak belirli bir pazar payı elde edilmeye
çalışılmaktadır (Franklin, 2002: 102). Özellikle teknolojinin gelişmesiyle birlikte bir ürünü ilk
üreten işletmenin üretmiş olduğu ürünler kolayca taklit edilebilmektedir. Bu durum, retro
tarzda ürünler üreten işletmeyi de etkilemektedir. Fakat retro markalı ürünlerin taklitlerinden
farklılaşması daha kolay olmaktadır.
53
Özellikle retro markalı ürünlerde, müşteriye geri dönüşlerin kolay olması ve
müşterilerin çoğunluğunun sadık olarak nitelendirebileceğimiz müşteri profilinde oluşu
nedeniyle taklit ürünlerden farklılaşması kolay olabilmektedir. Retro pazarlama ile ilgili diğer
bir düşünce ise Davis (1979)’in düşüncesi, kaotik zamanlar süresince toplumsal nostalji
çekişmesi arttığı yönündeki izlenimleridir (Davis, 1979: 98). 11 Eylül saldırısı sonrası
dünyada daha az retro marka görülmektedir. Bu olaydan sonraki göstergeler bu durumu
doğrular niteliktedir.
Retro pazarlamaya eleştiri olarak getirilen diğer bir görüş ise, modern pazarlama
anlayışı ile çelişmesi yönündedir. Sonuçta, pazarlama ile ilgili gelen şikâyetler doğrultusunda
pazarlama araştırmaları yapılarak yenilikler ortaya çıkarılmaktadır (Anderson, 1994: 15).
Buna karşılık, yapılan çalışmalar göstermektedir ki, devamlı hale gelen retro ürünler,
denenmiş, kurulmuş ve test edilmiş olduğu için müşteriler tarafından güvenle tercih
edilebilmektedir (Wright ve Crimp, 1995: 86). Retro pazarlamaya eleştiri olarak getirilen
başka bir görüş ise, retro akım salgınının modern pazarlamayı teşvik eden bir paradigma
olabileceği yönündedir (Brown, 1999: 373). İnsanların yaşları değiştikçe tüketici alışkanlıkları
gönüllü ya da gönülsüz olarak değişmektedir. İnsanlar ürünleri, üslenmiş oldukları roller
doğrultusunda satın alabilmektedir. Çalışan bir insanın iş yerindeki çalışma şekline göre
giyinmesi buna örnek olarak verilebilir. Kişi, bu durumda küçüklükten beri giymiş olduğu bir
takım ürünleri bırakarak yeni yaşama ayak uydurması gerekecektir. Ayrıca Retro pazarlama
her sektörde her ürün, hizmet veya pazar türü için uygun olmayabilir. Retro pazarlama, sadece
güçlü marka değerlerine sahip global markalar için uygundur (McCole, 2004: 534).
Retro pazarlama, uyuyan markaları uyandırmak ve hala hayatını sürdüren markaların da
köklü geçmişine vurgu yapabilmesi için pazarlama uygulayıcıları adına önemli bir strateji
unsuru olmuştur. Özellikle pazarlama uygulayıcıları, yeni bir marka ile girecekleri riskleri,
markaların geçmişteki deneyimlerinden faydalanarak, yeni stratejilerini tüketicilerin var olan
tutumlarının üzerine inşa ederek ortadan kaldırmaktadır. Sonuç olarak Retro pazarlama,
modern pazarlama anlayışının tersine, ürün yaşam dönemlerini uzatan veya tekrardan bu
dönemleri başlatan bir etkisi olması nedeniyle pazarlama literatürüne farklı bir boyut
getirmiştir. Birtakım eleştirilere rağmen retro ürünler, nostaljinin karşı konulmaz etkisini
tüketicilere yansıtarak ürünün akılda kalıcılığına önemli bir katkı sağlamaktadırlar.
54
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MÜŞTERİ KAVRAMI, MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ YÖNETİMİ VE MÜŞTERİ
BAĞLILIĞI
3.1.Müşteri Kavramı
Günümüz yoğun rekabet koşulları, işletmeler ve müşterileri arasında kurulan olumlu
ilişkileri, üstünlük sağlayıcı önemli bir faktör olarak ortaya çıkarmaktadır. Teknolojik
gelişmeler ve diğer uygulamalar çok kısa sürede taklit edilebilmektedir, fakat işletmenin uzun
ve zahmetli uğraşlar sonucunda oluşturduğu müşteri ilişkilerinin taklit edilmesi zor ve
maliyetlidir. Bu durum; sağlıklı ve uzun dönemli müşteri ilişkilerinin, gelecekte kuruluşların
en önemli rekabet aracı olacağının bir göstergesidir. Böylesine önem kazanan müşteri
ilişkileri kavramını incelemeden önce, “müşteri kimdir?” sorusuna cevap aranmalıdır (Murat,
2005, s.3).
Müşteri kavramını iyi anlayabilmek için öncelikle tüketici kavramını açıklamak gerekir.
Tüketim işlemini gerçekleştiren bireylere ya da örgütlere tüketici adı verilir. Başka bir
deyişle, gereksinme ve isteklerini karşılamak amacıyla, mal ya da hizmetleri kullanan
bireylere ya da örgütlere tüketici denir. Tüketicileri de satın alma ve kullanma amaçları
yönünden bölümlendirebiliriz. Tüketiciler satın alma ve kullanım amaçları yönünden; son
tüketiciler ve endüstriyel tüketiciler olarak 2’ ye ayrılır. Son tüketici, kişisel ya da aile
gereksinimleri nedeniyle bir mal ya da hizmeti satın alan birey ya da kuruluştur. Endüstriyel
tüketici, üretim, yeniden satma ya da işletme kurma amacıyla satın almada bulunan bireyler
ya da örgütlerdir (Karalar, 2005, s.9).
Müşteri kavramı, işletmelerin hayatlarını devam ettirebilmeleri için üzerinde önemle
durmaları gereken bir kavramdır. Çünkü işletmeler ürettiklerini satabilmek için faaliyet
gösterirler. Ürünlerin alıcıları da müşterilerdir. Bu durumda müşterinin sürekliliği için
memnuniyetinin sağlanması gerekmektedir. Memnun müşteri yaptığı alışverişlerde işletmeye
kazanç sağlarken, çevresine yaptığı etkiyle işletmeye yeni müşteriler kazandırmakta ve
tanıtım
maliyetlerini
de
düşürmektedir.
İyi
bir
müşterinin
yönetimi,
işletmenin
verimliliklerine de önemli katkılar sağlar (Alabay, 2007, s.3).
Bir işletme veya kuruluştan alışveriş yapan kişi müşteridir. Müşteri, firmaların kendisi
için ürettiği ürün ya da hizmetleri satın alan, ürün veya hizmetlerin pazardaki yerini ve
konumunu belirleyen, hedeflere ulaşmada firmalara en önemli desteği veren kişidir
55
(Kahraman, 2002, s.1). Müşteri, belirli bir mağaza veya işletmeden düzenli alışveriş yapan,
işletmenin belirli bir marka malını, ticari veya kişisel amaçları için satın alan kişi veya
kuruluştur. (Taşkın, 2000, s.18).
Sonuç olarak; yapılan tanımlardan müşterinin, hizmet ya da ürün karşılığında ücret
ödeyen kişi olduğu hatta bir kişinin işletme adına efektif müşteri olabilmesi için işletmeden
düzenli satın alma işlemi gerçekleştirmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Müşteri denince öncelikle ürün ya da hizmetin son kullanıcıları anlaşılmaktadır. Bu
anlayış yanlış değildir, ancak bazı eksik yönleri bulunmaktadır. Çünkü ürünün
şekillenmesinden başlayarak üretimin çeşitli aşamaları; test etme, paketleme, gönderme,
saklama, faturalama, yerleştirme (kullanılabilir hale getirme), servis ve ödeme gibi uzun bir
faaliyetler zincirinden oluşmaktadır. Bu faaliyetlerin her biri, bir ya da birkaç birey tarafından
gerçekleştirilmekte ve bir faaliyetin çıktısı aynı zincirde başkası tarafından kullanılmaktadır.
Bu çıktının her alıcısı da bir müşteridir ve dışarıdaki müşteri veya son kullanıcı gibi
düşünülmelidir. Kısaca işletmenin çıktısını kullanan herkes ister işletmenin içinde isterse
dışında olsun işletmenin müşterisi olarak düşünülmelidir (Turgut, 2006, s.32).
Bu nedenle müşteri kavramı, sadece işletmenin ürettiği mal ve hizmeti talep eden
kişileri (dış müşteriler) değil, işletmede çalışanları (iç müşteri) da kapsamaktadır. Müşteri
odaklı çalışmaları savunan bir anlayışta müşteri kavramı, sadece işletmeni mal ve hizmetlerini
satın alan kişi ve kurumlar olarak tanımlanan dış müşterilerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda
örgüt içi müşterileri de kapsamaktadır. Bu doğrultuda müşteri kavramı, iç ve dış müşteri
olarak iki başlık altında incelenmelidir.
3.1.1. İç Müşteri
Bir işletme bünyesinde, dış tedarikçilerden başlayarak, dış müşterilere kadar devam
eden süreçlerde, birbirine mal veya hizmet verenler iç tedarikçi, mal veya hizmet alanlar iç
müşteri olarak adlandırılır. İç müşteri, işletme içerisinde, ürünü bir grup ya da bölümden
teslim alan bir sonraki bölüm ya da gruptur. İşletmede bir bölümün çıktısı, diğer bir bölüm
için girdi oluşturacağından son ürünün kalitesinde tüm bölümlerin ve çalışanların bir payı
olacaktır. Bu nedenle firmada ürün ya da hizmetin üretiminde çalışan tüm bireyler ve
56
bölümler, müşteri olarak görülmektedir. İşletmede her birey, her bölüm ve her süreç
kendinden sonraki aşamayı müşteri olarak kabul etmektedir (Akdın, 2006, s.1).
İç ve dış müşteri birbirinden ayrı düşünülemez. İşletmenin sadece dış müşteri
memnuniyetini odak alarak, yani iç müşteri memnuniyetini göz ardı ederek başarıya ulaşması
mümkün değildir. İç müşteriler memnun değil ise, dış müşterilerin memnuniyeti sağlanamaz.
Çünkü dış müşterilerin memnuniyeti ve tatmini, iç müşterilerin tatmininden geçer. İşletme iç
müşterilerini memnun edebilmek için öncelikle onların ihtiyaç, beklenti ve isteklerini
karşılamalıdır.
3.1.2. Dış Müşteri
Sunulan ürün ve hizmetleri satın alarak, kendi kişisel amaçları için kullanan ve
çalışanların ücretlerinin ödenmesini sağlayan müşteridir. Dış müşteri, bir mal veya hizmetin
nasıl, hangi süreç içinde, kim tarafından ve hangi araçlarla yapıldığından çok; kendisine nasıl
yansıdığına, kusursuz ve hatasız olmasına, doyum sağlayıp sağlamadığına, ihtiyaç ve
beklentilerine ne derece uyduğuna, verilen sözlerin ne ölçüde yerine getirildiğine dikkat
etmektedir (Karakaya, 2007: 61).
Müşteriler için değer yaratılması konusu üzerine yoğunlaşan işletmeler, zamanla en
değerli varlıklarının insan yani kendi çalışanları olduğunu anlamışlar ve çalışanlarının
tatminlerini sağladıklarında müşterilerinin de tatmin olacağını fark etmişlerdir. Nihai amaçları
müşteri tatminin sağlanması ve müşteriler için değer yaratılması olan günümüz işletmeleri,
“çalışan mı? Yoksa Müşteri mi?” ikileminden
Kurtulmanın yolunu, müşteri kavramının kapsamını iç müşteri ve dış müşteri olarak
genişletmekte bulmuşlardır. Bu anlayışın temelinde yine müşteri tatminin sağlanması nihai
amaçtır, ancak çalışanlar işletmenin iç müşterisi, eski anlayıştaki müşteriler ise işletmenin dış
müşterisi olarak kabul edilecek ve sonuçta her iki tarafında tatmini sağlanacaktır (Doğan ve
Kılıç, 2008: 62).
İşletmeler, iç ve dış müşteriler ile mutlaka kesintisiz yakın ilişki içinde olmalı ve
müşterilerini iyi tanımalıdır. İşletme içerisinde çalışan herkes, sonuçta dış müşteri
memnuniyeti için çalışıldığının ve tatmin edilmiş müşterinin çok değerli olduğunun bilincinde
olmalıdır.
57
3.2. Müşteri Yapısındaki Değişimler
Müşterilerin, teknolojik gelişmeler sonucu bilgiye daha hızlı ve ucuz erişebilmesi,
küreselleşme sonucu dünyanın çok büyük bir köy haline gelmesi, mal ve hizmetlerde
alternatiflerin artması, tüketiciyi özgür kılan unsurların başında gelmektedir. Bu olanaklar
sayesinde artık müşteri, işletmeye daha çabuk küsebilir ve işletmeyi terk edebilir, alternatif
işletmeyi daha kolay bulabilir hale gelmiştir (Türker, 2008, s. 10).
Bilgiye erişimin kolaylaşması müşterinin de daha bilinçli olmasını sağlarken; küresel
ısınma, çevre kirliliği gibi faktörler müşterinin daha da duyarlı hale gelmesine neden
olmuştur. Günümüzde daha bilgili ve daha duyarlı olarak karşımıza çıkan müşteriler,
işletmelerle daha yakın ilişkiler kurma ve böylece daha katılımcı bir tavır sergileme yoluna
yönelmişlerdir. Artan rekabet, ikame malların bolluğu, müşterinin daha seçici hale gelmesi
gibi faktörler ise işletmeler gözünde müşteriyi daha değerli hale getirmiştir (Türker, 2008, s.
10).
Günümüz yeni müşteri modeli, artık bilgiye çok daha çabuk ulaşabilmekte ve daha
seçici bir durum sergilemektedir. İşte bu noktada, müşteri bilgilerini etkin bir Şekilde
toplamak, yönetmek ve değerlendirmek, işletmelerin sahip olduğu en önemli rekabet avantajı
haline gelmiştir. Değişimin hızının arttığı ve niteliğinin değiştiği günümüz iş dünyasında,
müşteriler de bu değişimden etkilenmektedirler. Günümüz yeni müşteri modeli, sadece
kaliteli ve uygun fiyatlı ürün ve hizmetler değil, aynı zamanda fark yaratan değişik ürün ve
hizmetleri talep etmektedir. İşletmeler, müşterilerin bu beklentilerini karşılayabilmek için,
ürün merkezli düşünce sisteminden, müşteri merkezli düşünce sistemine yönelmek durumun
da kalmışlardır (Çiçek, 2005, s.60-61).
Sonuç olarak; ekonomideki küreselleşme, yoğun rekabet koşulları ve bilgi
teknolojilerindeki hızlı gelişmeler sayesinde tüketiciler işletmeler karşısında çok güçlü bir
konuma kavuşmuşlardır. Günümüzde tüketiciler her türlü ürün, hizmet ve şirket ile ilgili
bilgiyi internet sayesinde hızlı ve kolayca edinebilmektedirler. Klasik pazarlama anlayışında,
işletmeler müşterinin bireysel isteklerine cevap vermeyi çok maliyetli bulur iken, günümüzde
tüketiciler, kişiselleştirilmiş ürün ve hizmetlere ulaşabilmektedirler. ” Üret ve Sat” işletme
anlayışının yerini “ Algıla ve Cevapla” anlayışı almıştır. Bu sayede, müşterilerin istek,
58
beklentileri işletme faaliyetlerinin merkezine oturmuştur. Tüm bu değişimler, günümüzde
müşterileri, daha özgür, daha katılımcı ve daha değerli bir yapıya kavuşturmuştur.
3.3. Müşteri Değeri
Müşterilerin eğitim düzeylerinin artmasıyla birlikte, müşterilerin ürün ve hizmetten
beklentilerinin de yükseldiği görülmektedir. Bu noktada ortaya çıkan “değer” kavramı
işletmelerin varlığını sürdürmede günümüz koşullarında hayati bir önem taşımaktadır.
Müşteri değeri; müşterinin bir ürünü elinde bulundurmak ve kullanmaktan kazandığı
değer ile ürünü elde etmek için harcadığı değer arasındaki farktır ( Kotler, 2004, s.9).
Müşteriye sunulan değer, toplam müşteri değeri ve toplam müşteri masrafı arasındaki
fark olarak da tanımlanmaktadır. Toplam müşteri değeri, imaj değeri, personelin değeri,
servislerin değeri ve ürün değerinden oluşmaktadır. Diğer bir ifade ile toplam müşteri değeri,
müşterilerin, belirli bir ürün veya servis karşılığındaki beklentilerinin toplamıdır. Toplam
müşteri masrafı, karar verme maliyeti, enerji maliyeti, zaman maliyeti ve parasal maliyetten
oluşmaktadır. Bu da müşterilerin, ürün veya servisi değerlendirmek, elde etmek, kullanmak ve
elden çıkarmak için yapılan masrafların (maliyetlerin) toplamıdır (Kotler, 2000, s.34).
Müşteri değeri kavramı, işletme ve müşteri açısından olmak üzere iki farklı şekilde
tanımlanmıştır. Müşteri açısından değer kavramı, işletmenin müşteriye ürün ve hizmetlerle
değer sağlaması olarak vurgulanmaktadır. Diğer taraftan müşteri için değer, müşterilerin ne
istedikleri ve ürünü satın alıp kullandıktan sonra neler elde ettikleri ile ilgili bir yaklaşımdır.
Bu kavram, müşterinin ödediği bedel karşılığında, beklediğinden fazlasını elde ettiği zamanki
durumu ve anlamı içermektedir. Diğer bir ifade ile ek yararları bir bedel ödemeden
müşterilere sunmaktır. İşletmeler açısından müşteri değeri ise, işletmenin müşteri
portföyündeki bireylerin kantitatif veya kalitatif değerler toplamının parasal bir değişkeni
olarak ifade edilmesidir. Kantitatif değer, müşterinin işletmeye sağladığı kâr olarak
hesaplanmakta, kalitatif değer ise, müşterinin üretim sürecine katılımı, şikâyet yönetimi
sayesinde işletmeye sağladığı geri bildirim gibi yaratılan katma değer zinciri içindeki
rolünden oluşmaktadır (Köroğlu ve Avcıkurt, 2009, s.237, 238).
Müşteriler, değerlerinde göre başlıca üç kategoride değerlendirilmektedirler. İlk
kategoride en değerli müşteriler yer almaktadır. Bu müşteriler, şirketin elinde tutmak için en
59
fazla çaba gösterdiği en karlı müşterilerdir. Çünkü şirketin kârının %80’i bu müşteriler
sayesinde oluşmaktadır. Değerli müşteri, asla sadece kârlı müşteri anlamına gelmemektedir.
Kurum için parasal değerin yanında başka kriterlerde o müşterinin değerli olmasını
sağlayabilir örneğin o müşterinin kuruma yeni müşteri kazandırması gibi.
Değer sınıflandırmasının ikinci kısmında potansiyel müşteriler yer almaktadır. Bu
müşteriler, satın alma oranı arttırabilecek olan ve sadakatin arttırılması için üzerinde
çalışılması gereken müşterilerdir. Üçüncü kategoride ise, “sıfır altı” denilen ve şirkete kârdan
çok zarar getiren müşteriler yer almaktadır. Bu müşteriler kârlı hale getirilmeye çalışılmalıdır.
Şirketin bu müşteriler için yaklaşımı bu müşterilerden kurtulmak yönünde olmalıdır.
Başarılamıyorsa ya da elde edilmesi beklenen kârdan daha fazlasına mal oluyorsa bu
müşterileri rakip firmalara bırakmak şirket açısından en akıllıca karar olacaktır (Peppers,
1999, s. 24)
Müşteri değeri söz konusu olduğunda akılda tutulacak beş önemli unsur vardır; (Güzel,
2001, s.16).
Ürün kalitesini, hizmet kalitesini ve makul fiyatı belirleyen müşteridir.
Müşterinin değer beklentisi, rakip seçeneklerle şekillenir.
Müşteri değeri beklentileri dinamiktir, her zaman artış şeklinde değişim gösterir.
Ürün ve hizmet kalitesi, tüm kanallarla sağlanır, sadece üreticiye bağlı değildir.
Müşteri değerini yükseltmek, tüm organizasyonun ilgi ile gerçekleştirilmesini
gerektirir.
Müşteriye değer sağlama kavramı müşteri tatmini ile tamamen bağlantılıdır. Bağlantı
noktası olarak beklentileri almak gerekir. Eğer işletme müşteri memnuniyetine doğru
ilerlemek isteniyorsa, ilave olarak sadece müşterilerin beklentilerini aşmakla kalmamak,
ayrıca gelecekteki ihtiyaçlarını tanımlamak ve karşılamak gerekmektedir (Pek duyurucu,
2008, s. 51).
Müşteri için değer yaratma, müşterilerin ne istedikleri ve ürünü satın alıp kullandıktan
sonra ne elde ettikleri ile ilgili yaklaşımdır. Müşteri açısından değer yaratma kavramı,
müşterinin ödediği karşılığında beklediğinden fazlasını elde ettiği zamanki durumu ve anlamı
60
içermektedir. Daha doğrusu, ek yararları bir bedel ödetmeden müşterilere sunmaktır. Buradaki
önemli nokta; beklenen, umut edilen ve algılanan durumdur (Yeler, 2006, s.16).
Ürün odaklı farklılaşmanın neredeyse imkânsız olduğu günümüz dünya ekonomilerinde
işletmeler için başarının temeli, memnuniyet düzeyi ve değeri yüksek sadık müşterilerden
geçmektedir. Turizm işletmeleri, müşterilerin hizmet sürecine doğrudan katıldığı işletmeler
olduğu için, müşterilerin algıladığı değeri artırmak, yakın ve güvenilir ilişkiler geliştirmek
ihtiyacının en yoğun yaşandığı işletmelerdir. Turizm işletmelerinin sayısının ve sundukları
türlerinin birbirine benzediği, yoğun rekabet ortamında müşterilerin korunabilmesi turizm
sektöründeki işletmeler için bir farklılığı ve ayırt edilebilirliği gerektirmektedir. Bunun yolu
da müşteri değeri yaratmaktan geçmektedir (Köroğlu ve Avcıkurt, 2009, s.237).
İşletmeler müşteriye sunduğu değerler demetiyle müşteri memnuniyeti ve müşteri
sadakati yaratarak, tekrar tekrar satın alan müşteriler kazanmakta, böylece işletme performans
ve karlılığını arttırmaktadırlar. Bu nedenle değer yönetimi hem müşterilere hem de işletmelere
uygulanması gerekli bir yöntemdir diyebiliriz.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında değer kavramının, müşteri beklentilerini karşılamada
kritik bir faktör olduğu ve işletmelerin ürün kalitesini arttırarak, sunumlarına ek hizmetler
ekleyerek algıladıkları faydayı arttırma veya katlandıkları fedakârlık oranını azaltma yoluyla
müşterilerine değer yaratmaları sonucu müşterilerle ilişkilerini geliştirme, bağlarını
güçlendirme ve müşteri sadakati sağlama için müşteri tatminini arttırmaya çalıştıkları ve tüm
bunların kaynakların etkin kullanımına imkân vermesi ve rekabet avantajı sağlamasıyla
işletme kârlılığına doğrudan etkisi olduğu söylenebilir.
3.4. Müşteri Yaşam Boyu Değeri
Değer kavramının diğer ve en önemli boyutu, kuruluş için müşterinin yaşam boyu
değerinin ölçülmesi, bilinmesi ve yönetilmesidir. Yeni potansiyel müşteriler bulmak ve onları
sadık müşteriler haline dönüştürmek yerine, mevcut müşterileri elde tutmayı onları sadık
müşteriler haline dönüştürmek oldukça önemlidir. Müşteriyi bireysel satın alma öznesi olarak
görmek yerine, müşteriyi yaşam boyu iş ortağı olarak kabullenmek işletmeler için çok önemli
stratejik avantajlar sağlayabilecektir.
61
Müşterinin yaşam döngüsü içindeki değeri müşteri ömrü kavramını tanımlar.
Tanımlanmamış bir yaşam döngüsünde müşteri ömrü değeri ölçülemez. Müşteriyi elde tutma
maliyetleri, yıl içerisinde verilen siparişler, toplam gelir, direkt maliyetler, müşteri edinme
maliyetleri, indirim oranları ve daha birçok kritere göre her bir müşterinin yaşam boyu değeri
tespit edilir. Bir müşterinin işletmeye sağladığı kâr ve gelecekte sağlayacağı kârın net
bugünkü değeri ile müşterinin işletmeye sağlayabileceği potansiyel, yani ondan elde edeceği
ekstra değerdir. Müşterilerin işletmelerden beklentilerinin farklılık göstermesi gibi, işletmeler
içinde müşteri değerleri farklılık gösterecektir. Böylece, müşteriler işletmelere sağladıkları
değere göre sıralanacaklar ve ihtiyaçlarına göre farklılaşacaklardır (Demir ve Kırdar, 2007
s.299).
Müşteri odaklı pazarlamada müşteriler değer olarak görülmekte, elde edilmelerine ve
elde tutulmalarına odaklanılmaktadır. Ancak müşterilerin hepsinin aynı değere sahip
olmaması ve işletme kaynaklarının kısıtlılığı nedeniyle hepsiyle aynı yoğunlukta
ilgilenilememesi nedeniyle müşterilerin işletme için değerleri ölçülerek en değerli ve en az
karlı müşterilerin tanımlanması bu doğrultuda pazarlama strateji ve programlarının yapılması
gerekmektedir (Yapraklı ve Keser, 2008, s. 483).
Ömür boyu müşteri değeri, işletmelere bugün ve gelecekte en değerli müşterilerini,
diğer bir ifade ile en sadık müşterilerini belirleme ve tanıma, pazarlama bütçesini ve
çabalarını bu sadık müşteriler üzerine yöneltme için önemli bir avantaj sağlamaktadır. Müşteri
yaşam boyu değeri kavramına göre, müşteri bir satın alma öznesi değil, uzun süreli ilişkiler
kurulan bir iş ortağıdır. Müşterilerini yaşam boyu tutabilen bir işletme önemli bir rekabet ve
kârlılık avantajı sağlamış olacaktır.
3.5. Müşteri Odaklılık
Müşterileri kitlesel olarak değerlendiren, yüksek kaliteli ve düşük fiyatlı ürünler
üreterek bunları fazla sayıda müşteriye ulaştırmaya çalışan geleneksel pazarlama anlayışı
değişmeye başlamıştır. Pazarlama uygulamaları son yıllarda pazara değil müşteriye
odaklanmaktadır ( Demir ve Kırdar, 2007, s.295).
1990' ların en büyük özelliği, tüketicilerin güçlerini ortaya koymaları olmuştur.
Tüketiciler artık kendilerinin de söyleyecekleri bir şeyleri olduğunun ve bunu dinletmeleri
62
gerektiğinin farkına varmışlardır. Firmalar da pazarda var olabilmek için tüketicilerini
dinlemek ve anlamak zorunda olduklarını anlamışlardır. Bireyselliğin ön plana çıkmasıyla
birlikte, tüketiciler sadece kendilerine sunulmuş, sadece kendileri için tasarlanmış ürünler,
hizmetler, işlemler görmek istediler. Üretimin ve üreticinin fazla olduğu, ürün özelliklerinin
rakipler tarafından kısa sürede tekrarlandığı düşünüldüğünde, pazarlamanın başarılı olabilmek
için müşteri odaklı olmaktan başka çaresi kalmamıştır (Demir ve Kırdar, 2007, s.295).
Müşteri odaklılık, şirket ve tüm çalışanları olarak her eylem ve kararın sunulan ürün ve
hizmetlerin müşterilere haz verecek, tatmin yaratacak biçimde planlanmasına çalışmak ve
sonuçta tercih edilen bir kuruluş olabilmektir. Müşteri odaklı olmayı, farklı müşterilere farklı
şekilde davranmaya imkân veren, bu suretle artan karlılık ve büyüyen gelir için önemli bir
stratejik avantaj sağlayan bir takım disiplin ve uygulamalar olarak tanımlanmaktadır. müşteri
odaklı yaklaşımda anahtar, müşterileri anlamak ve işletmenin doğru bir Şekilde müşteri odaklı
girişimleri sağlayabileceği müşterileri belirlemesidir (Uygungil, 2007, s.14,15) .
Şirketler çeşitli özelliklerde ve sayıda müşteri gruplarına sahiptir. Müşterilerin
demografik özellikleri nedeniyle de ürün ve hizmetleri kullanım alışkanlıkları farklılık
gösterir. Müşteriyi merkeze alan bu yaklaşım müşteri ile başlamakla, müşterini ihtiyaçlarına
ve önceliklerine odaklanılmakta, daha sonra bu ihtiyaç ve öncelikleri en iyi karşılayabilecek
yolların hangileri olduğu tanımlanmaktadır. Değer zinciri tersine çevrildiğinden dolayı
müşteri ilk halkadır, diğer bir ifade ile her şey müşteri tarafından yönlendirilmektedir. Müşteri
başına karlılık, bağlılık, ürün kullanım hikâyesi ve bir sonraki adımda neye ihtiyaç
duyulabileceği elde edilecek enformasyon ile rahatlıkla tespit edilir. Bağlılık sağlandığından
dolayı şirketin uzun süre varlığının garantisi sağlanmış olur (Kulaklı ve Birgün, 2005,s. 40).
Kârlılık ve büyüme için müşteri istek ve beklentilerine odaklanmanın anlamını ve
müşterinin değerini daha iyi anlayan işletmeler yatırım ve bütçe kararlarında da daha farklı
yaklaşımlar sergilemektedirler. Dikkatlerini müşteri memnuniyeti ve bağlılığını sağlayacak
noktalara vermektedirler. Yaptıkları işi doğru yapmaktan değil, doğru işi yapmaktan söz
etmektedirler. Günümüzde, her işletme için doğru işin anlamı müşteri beklentilerini aşarak
müşteri coşkusunu yaratmak ve bağlılığı sağlamaktır. Bu sürecin dört adımı bulunmaktadır
(Barutçugil, 2009, s. 20,21):
Hangi Müşterileri İstediğine Karar Vermek: Bir işletme, müşterilerin kim olduğunu
açık ve net olarak belirlemeli, kimleri hedef kitle olarak gördüğünü bilmelidir. Hangi
63
müşterilerin en kolay ulaşılan ve en çok satış yapılan dolayısıyla yüksek kârlılık sağlayan
müşteriler olduğunu doğru bir şekilde saptamaktır. Müşterilerinin kim olduğunu, gerçekte ne
istediğini anlayan ve en karlı müşterilerini doğru belirleyen işletmeler kararlarını daha doğru
verecekler ve daha etkili sonuçlar alacaklardır.
Müşterilerin En Çok Neye Değer Verdiğini, Neyi Gerçekten İstediğine Karar
Vermek: Bir işletme, müşterilere ne sattığını değil, onların gerçekten neyi satın aldığını
bilmelidir. Müşterilerini bölümlendiren, benzer özellikleri olan müşterileri bir araya getirerek
gruplandıran işletmeler her grup için bir şeyler yapamayabilirler ancak, kendileri için kritik
önemi olan bir veya iki gruba olağanüstü hizmetler sunabilirler. Bunun için önemli görülen ve
hedef olarak seçilen müşteri grupları hakkında olabildiğince doğru ve güncel bilgilerin
derlenmesine ve bunların değerlendirilmesine önem ve öncelik verilmelidir.
Tam Odaklanmış Bir Yaklaşım Belirlemek: Bir işletme, kârlı müşterilerinin en fazla
değer verdikleri ile kendisinin en iyi yaptığı işlerin birebir örtüştüğü noktalara odaklanmalıdır.
Bu odaklanma, işletmenin gerçek anlamda değer yaratan stratejileri belirlemesini
kolaylaştıracaktır. Ürün ve hizmet geliştirme, fiyatlandırma, tanıtma- tutundurma ve dağıtım
stratejileri bütünüyle üzerine odaklanılmış, müşteri gruplarına yönelik olarak tasarlanmalı ve
uygulanmalıdır.
Şirket Çapında odaklanılmış Bir Tutku Yaratmak: Beklentileri aşarak müşteri
coşkusunu yaratmak ve bağlılığı sağlamak isteyen bir işletmede odaklanmanın şirket çapında
bir tutkuyla desteklenmesi gerekir. Bütün çalışanlar, müşteri odaklı düşünme ve davranmanın
anlamını bilmeli ve bunun gereklerini tutkulu bir şekilde yerine getirmek üzere eğitilmeli ve
yönlendirilmelidir. Bir kişinin ya da bölümün isteksizliği ya da bilinçsiz ve beceriksiz bir
davranışı bütün organizasyonu risk altına sokabilir. Müşteri beklentisini aşma tutkusunu
yönetmek için de en önemli ve doğru yol etkili iletişimin kanallarını açmak ve amaçları elde
edecek şekilde bunun sürekliliğini korumaktır.
3.6. Müşteri Memnuniyeti
Müşteri memnuniyeti kavramı, müşterilerin istek, ihtiyaç ve beklentilerinin karşılanması
ve bunların ötesine geçilmesini kapsayan bir kavramdır. Bir mal veya hizmeti kullanan veya
tüketenlerin sağlayacağı memnuniyet, o mal ve hizmetin üretim ve pazarlamasından sorumlu
olanların, yaptıkları işten tatmin olmalarını da sağlayabilecektir. Fiziksel mallar için müşteri
64
memnuniyeti satın alma sonrası bir ürün veya hizmetin kalite, performans vb. açılardan
değerlendirilmesiyle ortaya çıkmaktadır.
Hizmetlerde ise hizmet sunumu esnasında müşterinin o hizmetten beklentilerinin
karşılanması sonucu ortaya çıkmaktadır. Buna göre müşteri memnuniyeti ya da
memnuniyetsizliği müşterilerin beklentileri ile algılamalarının bir kıyaslaması olarak ortaya
çıkmaktadır. Müşterilerin satın aldığı mal veya hizmetin sağladığı faydalar ile müşterinin
beklentilerinin uyuştuğu noktada memnuniyet ortaya çıkar. Müşterinin bir mal ve/veya
hizmeti satın almadan önceki beklentileri ile o mal veya hizmeti satın aldıktan ve kullandıktan
sonra algıladıkları performansı arasındaki farklılıktan doğan tutarsızlığın fonksiyonu, tatmin
olarak ele alınır.
Hizmet performansının müşteri beklentisinin altında kalması durumunda tatminsizlik
ortaya çıkmaktadır. Hizmet performansının bekleneni karşılaması ise tatmin durumunu ortaya
çıkarmaktadır. Tatmin ya da tatminsizliğin yarattığı duygular müşterinin ürünü tekrar satın
alıp almamasına ve çevresine ürünle ilgili olumlu ya da olumsuz geribildirimlerde
bulunmasına neden olur.
Müşteri gereksinim ve beklentilerinin karşılanmasıyla başlayan müşteri memnuniyeti
kavramının anlaşılmasında yararlı olacak beş ana ilke şöyle sıralanabilir:
1. Müşteri memnuniyeti, işletmenin kârının ve pazar payının artmasında ya da özel
hedeflere ulaşmasında en önemli stratejik unsurdur. Müşteri memnuniyeti bir program değil,
sunulan hizmet kalitesinin arttırılmasına yönelik çabalar olarak kabul edilir.
2. Yönetim müşteri memnuniyetinin sağlanmasında önemli rolleri üstlenmektedir.
Rekabette en etkili strateji olan müşteri memnuniyeti, üst yönetimin benimsemesiyle
başlamaktadır. Bu nedenle organizasyon lideri tarafından müşteri memnuniyetinin
tanımlanması gerekmektedir. Müşteri memnuniyeti için öncelikle üst yönetimin, stratejik
odaklanmayı belirlemesi ve tüm personele benimsetmesi önemli bir unsurdur. Bu açıdan,
işletme misyonu, vizyonu, hedefler, değerlerin belirlenmesi ve kurum kültürünün
oluşturulması hep bu amaca yönelik olarak dizayn edilmek durumundadır. Üst yönetimin
müşteri memnuniyetinde oynadığı ikinci rol, müşteri isteklerine duyarlı organizasyon yapısını
oluşturmasıdır. Müşterilerin memnuniyetini arttırmak için, müşterilerle doğrudan temas
65
halindeki çalışanların inisiyatif sahibi olmaları, yetenek ve yetkilerinin arttırılması yönünde
çalışmaların yapılması yönetimin sorumluluğundadır.
Bu nedenle çalışanları engellemeyecek organizasyon yapısı oluşturması sağlanmalıdır.
Müşteriye sunulan hizmetin mükemmelliğini sağlamak için çalışanları taktir etmek ve
ödüllendirmek üst yönetimin müşteri memnuniyetinde oynadığı diğer bir roldür. Bu amaçla
yönetim ile çalışanlar arasında güçlü iletişim kanalları oluşturulmalı ve müşteri memnuniyeti
hakkında her çalışanın geri bildirimi sağlanmalıdır. Müşteri memnuniyeti için çalışanların
mutluluğu önemlidir. Ücret artışı, ikramiye ve ayın ya da yılın eleman seçimi gibi takdir ve
ödüller çalışanların motivasyonlarının arttırılmasında etkili olmaktadır.
3. Müşteri memnuniyeti tüm örgütü kapsamaktadır; tüm çalışanların katılımı ile başarı
sağlanabilmektedir. Memnuniyeti sağlamak amacıyla, hizmet sunulan müşterilerin tanınması,
gereksinim ve beklentilerinin belirlenmesi, müşterilerin organizasyonu nasıl gördüğünün
tespiti ve bunlara uygun faaliyetler gerçekleştirilmelidir. Ancak bu faaliyetler tüm çalışanların
sorumluluğundadır.
4. Müşteri memnuniyetinin tüm çalışanlarca sahiplenilmesi ve paylaşma isteği yeterli
olmamaktadır. Gerekirse organizasyon yeniden yapılandırılmalıdır. Müşteriye en hızlı, en
etkili hizmet sunmaya yönelik organizasyon yapılarının oluşturulması ve otomasyona
geçilmesi bu amaçla yapılan çalışmalardandır. Ayrıca süreç yönetimine geçiş müşteri
memnuniyeti için zor ancak etkili olmaktadır. Müşteri memnuniyeti tanımlanabilmeli,
ölçülebilmeli ve izlenebilir olmalıdır. Müşteri memnuniyeti; tanımlanabilirse ölçülebilir,
ölçülebilirse analiz edilebilir, analiz edilebilirse kontrol edilebilir, kontrol edilebilirse
pekiştirilebilir.
Genelde algılanan hizmet kalitesi, müşteri memnuniyeti ile eşanlamlı kullanılmaktadır.
Ancak algılanan kalite rasyonel bir anlayıştır, halbuki müşteri memnuniyeti duygusal bir
reaksiyondur. Örneğin, memnuniyet banka şubesine gitmek yerine internet aracılığıyla
işlemlerin yapılmasındaki rahatlığı, milli piyango çekilişinde ikramiye kazanılmasındaki
sevinci, diş çekimi sonrasında duyulan ferahlığı içerir.
Memnuniyeti, algılanan kalite ve beklentiler etkilemektedir. Örneğin bir özel üniversite
kütüphanesinde internet aracılığıyla tüm kitapların taranabilmesine ve hizmet pazarlaması ile
ilgili birçok kaynağın bulunmasına rağmen herhangi bir süreli yayının bulunmaması
durumunda memnuniyetsizlik söz konusu olabilir. Beklentinin yüksek olması nedeniyle
66
algılanan kalite yetersiz kalmaktadır. Ancak bir halk kütüphanesinde istenilen kitabın
bulunması için dakikalarca sıra beklenmesine rağmen beklentinin düşük olması nedeniyle
memnuniyet sağlanabilir.
Müşteri memnuniyeti bir davranış değildir, satın alınan hizmetle ilgili deneyimler
sonucunda ortaya çıkmaktadır. Satın alma ya da deneyim öncesi ve sonrasında davranışlar
değişebildiğinden raporlamak güçtür.
3.7. Müşteri İlişkileri Yönetimi Kavramı
Bugün dünyanın hemen her yerinde, işletmelerin karşı karşıya kaldıkları en temel sorun,
müşteri sadakatinin giderek azalmasıdır. Bunun en önemli nedeninin, şiddetli rekabet
ortamında işletmelerin sürekli olarak müşterilere daha ucuz alternatifler olduğunu söylemek
mümkündür. Kârlılığı arttırmanın en temel yolu farklılığı yaratmaktan geçmesine karşın, artık
pek çok ürünün fonksiyonel olarak birbirine benzemesi dolayısıyla bunu sağlamak neredeyse
imkânsız hale gelmektedir (Tolon, 2009,s. 1) .
Bu noktada işletmelerin başarıya ulaşabilmek için müşteri ilişkileri yönetimi (CRM)
kullanma gereklilikleri vardır. Müşteri ilişkileri yönetiminin altında yatan fikir şudur: “farklı
müşterilere farklı muamele yapın”. Birebir pazarlama stratejisinin temel mekanizması,
müşterilerin nasıl farklılıklar gösterdiğini anlamayı ve bu farklılıkların her müşteriye göre
firmanın nasıl davranması gerektiği konusunda bir strateji oluşturmasını içeriyor. Ancak fikir
bu denli basit olmasına karşın, bire-bir pazarlama stratejisini uygulamaya geçirmek hiç de
öyle kolay değil. Ve gerçekten de bunu henüz başarı ile uygulayabilen firma sayısı son derece
sınırlıdır (Kırım, 2011: 17).
Bilinen adıyla CRM, yani müşteri ilişkileri yönetimi kavramının ne olduğu
tartışılmadan önce, neden ortaya çıktığı açıklığa kavuşturulabilir. Kısaca müşteri ilişkileri
yönetiminin ortaya çıkış nedenlerini şu şekilde sıralamak mümkündür: (Demir ve Kırdar,
2007: 296-297);
Kitlesel pazarlamanın gittikçe pahalı bir müşteri kazanma yolu olması.
Pazar payının değil müşteri payının önemli hale gelmesi.
Müşteri memnuniyeti ve müşteri sadakati kavramlarının önem kazanması.
67
Varolan müşterilerin değerinin anlaşılması ve bu müşteriyi elde tutma çabalarına
gerek duyulması.
Bire-bir pazarlamanın önem kazanmasıyla beraber her müşteriye özel ihtiyaçlarına
göre davranma stratejilerinin gerekliliği.
Yoğun rekabet ortamı.
İletişim teknolojileri (web, e-mail…) ve veri tabanı yönetim sistemlerinde yaşanan
gelişmeler.
1970' lere gelene kadar üretici ve satıcılar açısından bakıldığında, seri üretimi yapılan
birçok ürünün satışında pek bir sorun olmadığı söylenebilmektedir. Bu dönemde, genel olarak
“ne üretirsem satabiliriz” düşüncesinin hakim olduğu, bu durumda, yöneticilerin “seri ve hızlı
üretim” konularına odaklandığını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak bu yıllarda, gelişen
teknoloji sayesinde üretim maliyetlerinin düşmesi, üretimin bollaşması, malların ve
hizmetlerin “kolay taklit edilebilir” bir hale gelmesi ve ucuzlaması, rekabet konusunu yavaş
yavaş ortaya çıkarmaya başlamıştır. Belli bir noktadan sonra, mevcut pazar, artan üretimi
eskisi kadar kolaylıkla tüketemez hale gelmiştir. Müşterilerde bu durumdan yararlanmış, daha
talepkar ve daha az sadık olmaya başlamıştır (Gel, 2002, s.78). Başlangıçta müşteri
gereksinimlerini karşılayan ve işletmelerin satışlarına olumlu etkiler yapan bu “Geleneksel
Pazarlama” yaklaşımı, bir noktadan sonra tıkanmaya ve yetersiz kalmaya başlamıştır. İşte bu
dönemde müşteri yeniden keşfedilmiş ve Müşteri İlişkileri Yönetimi (MİY) ortaya çıkmıştır.
Klasik pazarlama anlayışı, pazarlama karmasına dayalı satış odaklı bir pazarlama
sistemidir. Bu anlayışta hedef, her zaman müşteri ihtiyaçlarını tatmin edecek ürünlerin
üretimidir. Teknolojideki gelişmeler ve rekabetin artması klasik pazarlama stratejisinin
tüketici isteklerini karşılamada yetersiz kalmıştır. İşletmeler kısa dönemli kazançlar yerine
uzun süreli müşteri ilişkilerine önemini anlamışlardır. Tüm bu gelişmeler Müşteri İlişkileri
Yönetimi anlayışını ortaya çıkarmıştır.
Günümüzde birbirine çok benzeyen ürün ve hizmetler, işletmeler açışından farklılık
yaratmanın giderek zorlaşması, düşen fiyatlar ve azalan kârlar işletme davranışlarını müşteri
merkezli hale gelmesine neden olmuştur. Müşterilerle uzun süreli ilişkiler kurmak ve bu
ilişkileri sadakate dönüştürmek, Müşteri İlişkileri Yönetimi anlayışıyla birlikte kârlılığın
anahtarı haline dönüşmüştür. Bu açıdan, hizmet sektöründe faaliyet gösteren ve müşterilerle
68
yüz yüze iletişim kuran, karşılıklı etkileşim içinde bulunan kurumlardan biri olan otel
işletmeleri, yoğun rekabet koşulları altında farklılıklarını Müşteri İlişkileri Yönetimi
uygulamalarıyla müşterilerine yönelik sundukları bireysel hizmetlerle yaratabileceklerdir.
3.8. Müşteri ilişkileri Yönetimi Tanımı
Müşteri İlişkileri Yönetimi, “MİY” veya İngilizcesi “Customer Relationship
Management” yani kısaca “CRM” gibi kavramlarla kullanılan müşteri odaklı bir şirket
yönetim stratejisidir. Mal ve hizmet üreten ve satan tüm kuruluşlar hizmet ettikleri
müşterilerini memnun ettikleri sürece hedefledikleri temel performans sonuçlarını
gerçekleştirebilirler ve müşterilerinin bağlılıklarını sağlayabilirler. Ancak her müşteri
farklıdır, farklı alışkanlıklara ve farklı ihtiyaçlara sahiptir. Bu durumda müşteri bağlılığını
sağlamak için her müşteriye göre farklı yaklaşım biçimleri geliştirilmelidir (Özdağoğlu ve Öz,
2008, s.368).
Internet ve diğer iletişim teknolojilerinin gelişmesiyle işletmeler ile müşteriler arasında
birebir ilişki kurulması mümkün olmuştur. İlişki yönlü bir pazarlama anlayışı zamanla
gelişmeler göstererek, müşteriyle kurulan ilişkiyi odak noktası olarak gören yeni bir
pazarlama anlayışı doğurmuştur. Bu noktada CRM’ in tanımını yapmak yararlı olacaktır.
CRM; işletmenin tümüne müşteri kavramını yerleştiren müşteri odaklı olma kültürünü
benimseten bir strateji olarak tanımlanabilir. CRM uzun dönemli müşteri ilişkileri kurmayı,
bunu bağlı olarak da kârlılığı amaç edinen kavramdır. Bu kavram pazarlama stratejileri ile
bilgi teknolojileri arasında köprü vazifesi görür (Ersoy, 2002, s.5).
“CRM gittikçe artan rekabet ortamı içerisinde işletmelerin maliyetlerini azaltıcı,
gelirlerini arttırıcı, müşterilerini elinde tutmayı hedefleyen, müşteri sadakatini sağlamaya
çalışan etkin bir stratejidir” (Yurdakul, 2002,s.196).
“Müşteri İlişkileri Yönetimi(CRM), işletmenin tümüne müşteri kavramını yerleştiren,
işletmenin en alt düzeydeki personelinden en üst düzeydeki yöneticisine kadar müşteri odaklı
olma kültürünü işletme içinde benimseten bir stratejidir” (Savaşçı ve Tatlıdil, 2006, s.63).
Müşteri İlişkileri Yönetimi; bir işletmenin, doğru mal ya da hizmeti doğru müşteriye,
doğru zamanda, doğru kanaldan, doğru fiyattan ulaştırmak suretiyle giderek artan düzeyde
69
tatmin olmuş, sadakatli ve kârlı müşterileri belirleme, nitelendirme, kazanma, geliştirme ve
elde tutma amacıyla gerçekleştirdiği tüm faaliyetleridir (Uysal ve Aksoy, 2004, s.129).
Bir işletme için yeni müşteriler edinmek eskisi ile olan ilişkileri devam ettirmekten çok
daha zordur. CRM sayesinde, müşterilerine iyi bir hizmet sağlayabilen işletmeler ileride bu
müşterileri elde tutabilme açısından büyük bir Şansa sahiptirler. Teknolojinin işletme içerisine
tam olarak entegre edilmesi ile müşteri memnuniyeti de hızla artacaktır. Bu noktadan
bakıldığında, CRM'nin müşterinin sürekli tatmin edilmesi amacını güden bir yönetim felsefesi
olduğunu söyleyebilmek mümkündür (Yereli, 2001, s.30).
Müşteri profilini çıkartmak, müşteri değişimini sürekli gözlemleyerek bilgi toplamak,
düzenlemek ve ilişkileri yönetimi; bir işletmenin yapı ve amacına göre, yönetimin
gözetiminde çalışan personelin eğitimi ve katılımıyla şekillenebilen, özellikle teknolojik bir
alt yapı kullanılarak her müşterinin ayrı bir çerçevede analiz etmeye yarayan, müşteri
merkezli düşünerek, müşteriye değer sağlama, güven ve bağımlılık duygusu yaratma gibi bir
strateji planlama geliştirme ve uygulama sürecidir (Kaşmer, 2005, s.3). Duran (2001), yapılan
diğer CRM tanımları şöyle sıralamaktadır;
CRM, müşteri ile ilişkide bulunulan her alanda müşteriyi daha iyi algılama ve onun
beklentileri çerçevesinde firmanın kendini daha iyi yönlendirmesi sürecidir.
CRM, müşteri ilişkilerini yönetmek için kullanılan metodoloji ve ürünlerin genelini
içermektedir.
CRM, müşteri temas noktalarının entegrasyonu ve iyileştirilmesidir.
CRM, müşteriyi tasarım noktasına (merkeze) yerleştiren ve müşteri ile yakın ilişki
kuran bir yönetim felsefesidir.
CRM, satış, pazarlama ve servis süreçlerini daha etkin hale getirmek için geliştirilmiş
işleme stratejisi / kültürüdür.
CRM, müşteri bilgilerini kullanarak müşteri sadakatini ve sonuçta müşteri değerini
artırma bilimidir.
CRM, iş ve enformasyon akışlarının öncelikle müşteri ihtiyaçları, ikincil olarak ise
şirket ihtiyaçlarına göre tasarlanmasıdır.
70
CRM, kurumdaki müşteri ile ilgili her türlü bilgiyi tek bir enformasyon sistemine
bağlamak ve bunu müşteri temas noktasına odaklamaktır.
CRM, müşteriyi tanımak, müşteri ihtiyaçlarını anlamak, ona uygun hizmetler ve
ürünler geliştirmektir.
Sonuç olarak genel bir CRM tanımı yapmak gerekirse; CRM, karşılıklı, uzun süreli bir
değer ilişkisi yaratmak amacıyla müşteri ile gerçekleştirilen ilişkilerin etkin biçimde
yönetilmesidir. CRM, pazarlama- satış ve hizmet süreçlerinin müşteri odaklı felsefe etrafında
yapılandırılmasıdır.
3.9. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Amaçları
Tanımda da belirtildiği gibi, müşteri ilişkileri yönetimi bir stratejidir. Strateji ile
anlatılmak istenen rakiplerden farklı olabilmek için uygulanması gereken yöntemler bütünü
anlaşılmalıdır. Eğer ürettiğiniz ürün diğer ürünlere benzer ise fiyatların temel maliyetleri
karşılama noktasına kadar gerileyecek ve kârlılık sıfıra doğru yaklaşacaktır. Yapılması
gereken ürünü farklılaştırmaktır. Günümüz teknolojileri ile farklılaşmalar daha kolay hale
gelmiştir. Dolayısıyla üründe gerçekleştirilen herhangi bir yenilik rakipler tarafından çok hızlı
bir şekilde taklit edilmektedir. Bu farklılaştırma işine farklı bir bakış açısıyla bakmak
gereklidir. Farklılaştırma çabalarına ürünü iyileştirmekten başka “müşteri ne istiyor”
sorusuyla başlamak stratejik açıdan işletmelere rekabette önde olmayı getirecektir (Tolon,
2009, s.4). Ergunda (2002)'ya göre Müşteri İlişkileri Yönetiminin amaçlarını şöyle sıralamak
mümkündür:
Müşteri ilişkilerini kârlı hale getirmek: Pazarlama ve satış departmanlarının
müşteriler ile uzun dönemli ve karlı ilişkiler kurup muhafaza etmeleri sağlamak.
Farklılaşma sağlamak: Ürünlerin birbirine benzediği bir ortamda farklılığı
yakalayabilmek, müşterileri birebir tanımak ve onlar için birebir üretim ve birebir pazarlama
yapmak.
Maliyet minimizasyonu sağlamak: İyi tasarlanmış ve sistem yaklaşımıyla
düşünülmüş bir CRM projesine ayrılan bütçenin kısa zamanda geri alınması mümkündür.
Mevcut müşterilerden gelecek ilave satışlar, müşteriyi muhafaza etmenin getireceği kazançlar,
71
satış maliyetlerinde sağlanacak tasarruf ve Şirket içi iletişim maliyetlerindeki azalmalar göz
önüne alınırsa ayrılan bütçe kısa bir sürede geri alınabilir.
İşletmenin verimi artırmak: İşletmeler her faaliyetini kendi ihtiyaçlarına göre
tasarlamıştır. Oysa yapılması gereken dışarıdan içeriye, yani müşteri ihtiyaçları etrafında
tasarımların gerçekleştirilmesi gereklidir.
Uyumlu faaliyetler sağlamak: CRM satış, pazarlama, müşteri hizmetleri faaliyetlerini
internet fırsatları ile birleştirir, tüm bu faaliyetlerin uyumlu olarak çalışmasını sağlar. Hem
geleneksel satış kanallarından elde edilen bilgiler, hem de diğer alternatif kanallardan
sağlanan bilgiler sentezlenerek yüksek düzeyde müşteri bilgisi ve ilişkisi fırsatı sağlanır.
Müşteri taleplerini karşılamak: müşterileri CRM yardımıyla, tüm kurumun tanıması
mümkündür. Müşterilerden alınan geri bildirimler sayesinde işi onların istediği şekilde
yapmak mümkün olur. Yukarıdaki amaçların yanında, müşteri İlişkileri Yönetiminin
amaçlarını aşağıdaki şekilde sıralamak da mümkündür (Bilge, 2004, s.92);
Teknoloji kullanımı ile veriler daha kolay toplanır hale gelecektir. Bir kurumun farklı
birimleri arasında veri paylaşımı kolaylaşacaktır.
Müşteri karlılığı izlenerek çapraz satış olanakları sağlanacak, hangi müşterilerden
vazgeçilip geçilmeyeceği, dağıtım kanallarının etkinliği ölçülebilecektir.
Operasyonel maliyeti tespit edebilmek kolaylaşacaktır.
Farklı fonksiyonları yürüten departmanlar, ortak müşteri verilerini paylaşabilecektir.
Müşteri perspektiflerinde kişisellikten çok kurumsallık ön plana çıkacaktır.
Veri toplamanın kolaylaşması, verileri daha güncel hale getirecektir.
Müşteri segmantasyonları dinamizm kazanacaktır.
Bilgiye dayalı pazarlama kavramı ön sıralara yükselecektir.
Kampanya yönetiminde müşterilerle bilgi alışverişi hızlanacak, istatistik imkânları
genişleyecektir.
72
Uzak noktalarda çalışan satıcıların sistemle entegrasyonu kolaylaşacak, Web
kullanımı yaygınlaşacaktır.
Müşteri sadakatine yapılan yatırımlar artacaktır. Müşterinin kullanabileceği ürünler
tespit edilerek, her seferinde istediği ürün ya da hizmet sunulacaktır. Düşük maliyette yeni
müşteri bulmak mümkün olabilecek, aynı şekilde elde tutmanın maliyeti hesaplanacaktır.
Karma kanal yapısı gelişecek ve katma değerli birbirlerinin üstüne inşa edilen
kanalları ortak CRM sistemleri kullanmaya başlayacaktır.
Ciro, müşteri değerlendirme ölçüsü olmaktan çıkacak, yerini kârlılık, iş genişletme
yeteneği gibi kriterler alacaktır.
CRM etki ve tepki sürelerini düşürecek ve sürat artacaktır.
Çağrı merkezlerinin önemi artacak ancak yapıları değişerek telefona bağımlı
olmaktan çıkacaktır.
E- Ticaretin devreye girmesi müşteri işlemlerini karşılıklı etkileşimlerle
zenginleştirecek ve müşteri veri tabanı genişleyecektir.
Cevap sürelerini azaltmak ve cevap maliyetlerini düşürmek için proaktif modeller
geliştirilecektir.
3.10. Müşteri İlişkileri Yönetimi İlkeleri
İşletmelerin MİY'i tam olarak uygulayabilmeleri için her şeyden önce teknolojiye değil
insan gücüne yatırım yapmaları gerekmektedir. Bu noktada müşteri ilişkilerinde bazı ilkelere
uyulması ve bunların MİY stratejisinin belirleyici unsurları haline getirilmesi gerekmektedir.
Bu ilkeler şunlardır ( Yereli, 2001, s.31, 32);
Teşvik Edici Rol Üstlenme: Müşteride duygusal bir katılım ve kabullenme havasının
yaratılmasında teşvik edici bir rolü işletmenin üstlenmesi gerekir. İşletmenin zaman darlığı ve
bütçe kısıntıları gibi olumsuz unsurların pazarlamada müşteriye yansıtılmasından müşterinin
beklentilerini karşılamak gerekir.
73
İletişim Ustası Haline Gelme: İşletmenin müşteriye satış amaçlı yaptığı tüm
pazarlama sunumlarında iletişim kanallarının tümünü başarıyla kullanabilir hale gelmesi
gerekmektedir.
Uzlaşmacı Rol Üstlenme: Müşteri ile ilişkilerde işletme ile müşteri arasında karşıt
görüşlerin çarpışacağı pek çok durumun ortaya çıkması kaçınılmazdır. Böyle durumlarda
işletmenin uzlaşmacı bir tavır içine girerek müşterinin isteklerini en iyi karşılayabileceği en
uygun çözümü en uygun koşullarla sunması beklenmektedir.
Sorumluluk Üstlenme: işletme müşteri ile ilişkilerine sorumluluğunun bilincinde
olarak yaklaşmalıdır. Müşterinin her koşulda memnuniyeti de işletmenin dikkate alması
gereken en önemli sorumluluk haline gelmiştir.
Bütünü Gözeten Anlayış: Günümüz işletmelerinde müşteriye satış yapma işletmenin
tek hedefi olmamalıdır. Müşterinin işletmeden her koşulda memnun ayrılabilmesi ana hedef
olarak kabul edilerek satış sırasındaki hizmet kadar satış öncesi ve sonrası da bir bütün olarak
değerlendirilmelidir.
Girişimci Anlayış: Müşterinin memnuniyeti için işletmenin her türlü girişimi yapması
ve bundan kaçınmaması esas kabul edilmelidir.
Sonuca Yönelik Çalışma: İşletmenin müşteriyle tam ve kesintisiz iletişimi için
sonuca yönelik her türlü çalışmayı yapması gerekmektedir.
3.11. Müşteri İlişkileri Yönetiminin İşletmelere Sağladığı Fırsatlar
Müşteri ilişkileri yönetimi işletmelere inanılmaz fırsatlar sunmaktadır. CRM,
işletmelerin yanlış uygulamaları sonucu genellikle başarısızlıkla sonuçlanmaktadır. Ancak
başarısızlık oranları bu kadar yüksek diye CRM’in sunduğu fırsatları işletmeler
görmemezlikten gelmemelidir. Bu fırsatlar şu şekilde sıralanabilir (Kırım, 2011,s.135-137);
Satış ve pazarlama alanında sanayi devrimi daha henüz başlamadı: Pazarlama ve satış
departmanları bugüne dek, örneğin imalatta olduğu gibi, kendilerini bir “süreç yönetimi”
bağlamında düşünmediler. Artık çok yakında bu birimler de kendi süreçlerini mali ya da
imalat kısımlarındakiler gibi yeniden değerlendirmek zorunda kalacaklar. Amaç? Bir
74
reklamdan diğerine ya da bir satış ziyaretinden diğerine gitmek yerine müşteri ile uzun
dönemli ilişkileri kurup muhafaza edebilmek için gerekli disipline kavuşabilmek. İşte bu tam
da CRM’in süreç yönetimi potansiyeli açısından biçilmiş kaftan.
CRM önemli bir rekabet üstünlüğü olabilir: Ürünlerin birbirine bu kadar benzediği
bir dünyada farklılığı yaratabilmenin ve rekabetçi bir üstünlük yakalayabilmenin tek yolu,
müşteriyi bire- bir tanımak ve onlar için bire-bir üretim ve bire- bir pazarlama yapmaktan
geçer. O zaman CRM‟ i gerçekçi bir Şekilde uygulayıp büyümeyi benimsetebilmek size çok
önemli bir rekabet üstünlüğü kazandırabilecektir.
CRM bilançonun aktifine ve pasifine aynı anda hizmet eder: Üstelik öyle ki, iyi
tasarlanmış ve topyekûn düşünülmüş bir CRM projesine harcayacağınız parayı rahatlıkla geri
almanız mümkündür.
CRM tüm kurum içindeki verimi arttırır: Yani yalnızca satış, pazarlama ve müşteri
hizmetinde değil, ilgili her birimde verimi arttırma olanağı sağlar. Neden mi? Çünkü zaman
içerisinde bizler işletmenin her aktivesini dâhili ihtiyaçlara göre dizayn edilmiştir. Müşteri
ihtiyaçlarına göre değil. Ama hepimiz biliyoruz ki eğer şirket aktivitelerini müşteri ihtiyaçları
etrafında değil de içsel departmanın ihtiyaçları çerçevesinde tasarlarsanız, bunun yaratacağı
verimsizlik inanılmaz boyutlarda olabilir.
CRM, satış, pazarlama, müşteri hizmeti aktiviteleri ile internet fırsatlarını harikulade
birleştirebilir: İnsanlarla yüz yüze iş yaptığımızda müşterilerle ilgili verileri toplayıp bir yere
depolayabilirsiniz. Ancak iş yapma kanalları çoğaldığında, örneğin e-mail, telefon, Internet
gibi kanallardan müşteriler sizinle iş yapmaya ve iletişime başladığında, bu yeni bilgi
depolarını, yüz yüze iletişimden elde edilen bilgi depoları ile bir şekilde kaynaştırmamız
gerekir. İşte CRM size aynen bunu yapabilir. Yani hem geleneksel satış kanallarından elde
ettiğimiz bilgileri ve hem de bu alternatif çok kanaldan sağladığınız bilgileri senteze ulaştırıp,
maksimum müşteri bilgisi ve ilişkisi fırsatı sağlayabilir. Böylelikle müşteri ilişkileri yönetimi
ve müşteri enformasyon yönetimi birlikte ele alınabilir.
Müşteriler CRM’i zaten talep ediyorlar: Özetle, müşteriler ben merkezli kurumlardan
bıktılar. Artık her zamandan daha fazla seçenekleri var. O yüzden kurum değiştirmek
konusunda hiç tereddüt etmiyorlar. Onların sizinle iş yapmalarını istiyorsanız, o zaman işi
onların istediği gibi yapmak zorundasınız. Bu da onlara önem vermek, onları tanımak,
75
bilgilerinizin üzerine stratejiler kurmak ve tüm müşterilerinizi işletme sürecinizin bir parçası
haline getirmek. Bunların hiçbiri CRM olmadan ne yazık ki mümkün değildir.
CRM'in faydalarını üç başlık altında toplamak mümkündür: Birincisi maliyetlerden
tasarruf, ikincisi gelirleri arttırma, üçüncüsü stratejik etki. Bu maddeleri kısaca açıklayacak
olursak; CRM maliyet tasarruf veya masrafları kısmak için yapılmaz, ama tasarruf sağlar.
Gelirleri attırmak veya daha çok satış yapmak için yapılmaz ama gelirleri arttırır. Başkaları
yapıyor düşüncesiyle yapılmaz ama stratejik etkiyi arttırır. CRM doğru uygulamamızın bize
sağlayacağı bazı dolaylı katkılar; işimizi daha iyi yapmak, kendi işimizi kurmak, pazarda
kalıcı olmak, daha iyi organizasyon yaratmak, başkalarının da baktığı ama göremediği
fırsatları görüp niş pazarlara açılmak, çalışanlar, müşteriler ve iş ortakları ile sinerji yaratmak,
birlikte çalıştığımız kişiler, ekibimiz ve takımımız ile koordinasyon sağlamak, birlikte fikirler
oluşturmak ve bu fikirleri daha iyi ürün, hizmet veya servise dönüştürmek, öğrenmeyi
öğrenmek, gelişmek, bilgiyi paylaşmak, geliştirmek, kullanmak, teoriyi pratikle birleştirmek
bunu yaparken hataları, eksikleri ve önyargıları aşmak gibi kısaca listelenebilir ve bu listeyi
daha da arttırabiliriz ( Arabacı, 2008, s. 232).
Doğru kurulmuş ve işletilmekte olan müşteri ilişkileri programları, işletmeler için
birçok alanda fayda yaratır. Bunlardan bazıları ve en popüler olanları aşağıda sıralanmıştır
(Aktepe, 2009, s.79)
Satışlar artar,
Maliyetler düşer,
Çalışanlarda motivasyon artar,
Müşteriler daha iyi tanınır,
Müşteri memnuniyeti artar,
Sadık müşterilerin sayısı artar,
Geleceği planlama Şansı artar.
Müşteri şikâyetlerinin toplanması, izlenmesi, her şikâyete ilgili teknik personelin
atanması ve bunun için iş yükleri, zaman, coğrafi durum, malzeme ve ekipman durumu gibi
faktörlerin dikkate alınması gerekmektedir. Bunun sonucunda, müşteri ilişkileri yönetimi
76
sayesinde hizmetlerle ilgili envanter maliyetlerinin düşeceği savunulmaktadır (Uysal ve
Aksoy, 2004, s.134). Hamşioğlu (2004) ise, MİY'in faydalarını aşağıdaki gibi özetlemiştir;
İşletmeler müşteri ilişkileri uygulamasına geçerek “süreç yönetimi” bağlamında satış
ve pazarlama bölümleri gelişigüzellikten kurtularak “uzun dönemli müşteri yönetimi”
sürekliliğine kavuşabileceklerdir.
Ürünlerin bu kadar birbirine benzediği bir dünyada, farklılığı yaratabilmenin ve
rekabetçi bir üstünlüğü yakalayabilmenin tek yolu müşteriyi bire bir tanımak ve bire bir
pazarlama yapmaktan geçiyor.
MİY ile birlikte işletme aktiviteleri işletme içi dahili ihtiyaçlara göre değil müşteri
isteklerine göre dizayn edileceği için yalnızca satış- pazarlama bölümleri değil, tüm
bölümlerin verimini arttırıcı bir etki oluşturmaktadır.
MİY, satış- pazarlama, müşteri hizmetleri ile internet fırsatlarını en iyi şekilde
birleştirir. İnsanlara yüz yüze iş yapıldığında müşteri verileri toplanarak kolayca
depolanabilirken, iş yapma kanalları (e- posta, telefon, internet) çoğaldığında yeni bilgi
depolarını yüz yüze iletişimden sağlanan bilgilerle kaynaştırmak gereklidir. MİY iş bunu
yapabilmektedir. Hem geleneksel satış kanalları hem de alternatif kanallardan sağlanan
bilgileri senteze ulaştırarak maksimum müşteri bilgisi ve ilişki fırsatı sağlayabilmektedir.
3.12. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Pazarlama Faaliyetlerine Katkıları
Küresel rekabet ortamında faaliyette bulunmaya çalışan işletmeler müşteri ilişkileri
yönetimiyle stratejik üstünlük sağlamaya çalışmaktadırlar. Müşterilerle en fazla iletişim
halinde olan departmanın pazarlama olduğu düşünülürse, müşteri ilişkileri yönetiminin
pazarlama faaliyetlerine katkılarından bahsetmek yerinde olacaktır (Tolon, 2009, s. 7). Bu
katkıları dört ana çerçevede toplayabiliriz (www.danişmend.com) .
Terk etmiş müşterinin yeniden kazanılması: Yapılan bir araştırmaya göre CRM’ in
terk eden müşterilerin geri kazanılmasında %10 ila %20 arasında katkı sağladığı
belirlenmiştir.
Müşteri sadakati yaratma: CRM’in en temel amacının müşteriyi yaşam boyu elde
tutmak olduğu düşünüldüğünde, müşteri sadakatini artırmaya olan katkısı oldukça önemlidir.
77
Yapılan araştırmalara göre CRM’in müşteri sadakati yaratmaktaki etkisi %15 ila %20
arasında değişmektedir.
Yeni müşteri bulma: CRM’in yeni müşteri bulmaya katkısı %3 ila %4 arasında
değişmektedir.
Çapraz satış yapma: CRM’in çapraz satış yapmaya katkısı %2 ila %3 arasında
değişmektedir.
CRM’in pazarlama faaliyetlerine baktığımızda müşteri sadakati yaratma ve terk etmiş
müşteriyi geri kazanma konusunda önemli katkısı olduğu görülmektedir. Günümüz pazarlama
stratejilerinin öncelikle mevcut müşteriyi elde tutmak, kaçan müşteriyi geri kazanmak ve son
olarak yeni müşteri kazanmak üzerine kurulduğu düşünüldüğünde CRM’in pazarlama
açısından önemi daha iyi anlaşılacaktır.
3.13. Müşteri İlişkileri Yönetimi Bileşenleri
Müşteri ilişkileri yönetimi bileşenleri genel olarak şu şekilde sıralanmıştır:
İnsan,
İş Süreçleri,
Teknoloji.
MİY uygulamalarının hayata geçmesi için gerekli koşullar incelendiğinde; teknoloji
unsurunun parayla satın alınabildiği, ancak insan ve süreç unsurlarının uygulamalar bütününe
katacağı değerin işletmelerin değişim süreçlerinin başarısına bağlı olduğu anlaşılmaktadır.
MİY’in gerek felsefe olarak algılanıp, tüm iş süreçlerine yansıtılmasında, gerekse teknolojinin
kullanımı ve MİY uygulamalarının hayata geçirilmesinde, insan faktörünün önemi
yadsınamaz bir gerçektir. MİY’in üç temel unsurunu oluşturan insan, süreç ve teknoloji
yapılanmasında çalışanlar (insan unsuru), müşterinin beklentilerini anlayıp, standart
uygulamaların ötesinde çözümler üretir. Süreç unsuru, çalışanların ilettiği müşteri taleplerini
hızlı süreç revizyonları ile müşteri odaklı yapılanmaya dönüştürürler. Teknoloji unsuru ise
müşteri bilgilerinin tüm temas noktalarının takip edilmesine ve farklı müşteri isteklerine hızlı
çözüm üretilmesine imkân tanıyacak işletme içi otomasyonu sağlar. Aslında büyük bir takım
78
oyunu olan MİY, asla tek bir bölümün ya da departmanın işi olmayıp, organizasyonun
bütünlemiş pazarlama anlayışında olduğu gibi tüm birimlerin katılımı gerektirir. Bu haliyle
ise, MİY işletmenin tamamında bir süreç olarak görülmelidir (Alabay, 2007, s.68, 69).
3.13.1 İnsan Bileşeni
İnsan bileşeni CRM müşteri odaklı yeniden yapılanma projelerinde en temel unsur
olarak tanımlanabilir. CRM yolculuğuna çıkan işletme ciddi bir değişim içerisine girecektir ve
işletme kültürü bu değişim programının başarısında en belirleyici rolü oynamaktadır (Arabacı,
2008, s. 220). Değişim kültürel ve organizasyonel olarak iki başlıkta toplanabilir.
Kültürel boyuta bakıldığında bireylerin yeni düşünce ve iş yapış biçimini anlamaları ve
benimsemeleri gerekmektedir. Bireylerin bu değişime ayak uydurabilmeleri ve kendilerini bu
konuda geliştirmelerini sağlayacak belli bir alt yapının oluşturulabilmesi için, CRM
yolculuğuna çıkan işletmelerdeki personelin bu konuda eğitimi gerekmektedir.
Müşteri ilişkileri eğitimi, bir müşteride oluşan izlenimin olumlu hale dönüştürülmesi ve
hizmet kalitesinin yükseltilmesi için, işletmenin özellikle müşteri ile yüz yüze gelen
çalışanları açısından çok önemlidir. Eğitim sırasında verilen doğru yöntemlerin çalışanlar
tarafından içtenlikle benimsenmeleri gerekir. Öncelikle, davranışlarını müşteri ilişkileri ile
ilgili konuda değiştirebilecek çalışanların, bu davranışı yapabilecek gelişim düzeyine ulaşmış
olmaları gerekir. Ayrıca işletme ortamının bu konudaki davranış değişikliğine elverişli olması
da gerekmektedir. Eğitilen kişi değiştirilecek ya da yeniden kazandırılacak bu davranışları
yapmaya istekli olmalıdır. Yeni davranış için gereken bilgi, beceri ve tutum müşteri ilişkileri
eğitimine katılanlar tarafından yeterli düzeyde öğrenilmiş olmalıdır (Başaran, 2000).
Bilindiği gibi işletmelerde müşteri ile en çok temasta bulunan, müşterilerle doğrudan
karşılaşan ve yüz yüze gelen ilk kademede çalışanların çoğunluğu, eğitim düzeyi düşük olan,
asgari ücretten maaş alan ve şirkete inancı en az olan kişilerdir. Fakat, işletmenin müşteri
ilişkilerindeki başarısı ve piyasadaki saygınlığı bu kişilere bağlıdır. Müşteri ile doğrudan
temas kuran bu çalışanlar, bilinçli veya bilinçsiz olarak kendi yöneticilerinin tavırlarını
yansıtma eğilimindedirler. Bu nedenle, işletmelerde bütün yöneticilerin çalışanlarına karşı
öncelikle doğru tutum ve onları motive edecek davranışlar içinde olmaları gerekmektedir.
İşletme müşteri ilişkileri yönetimiyle yeni bir şirket kültürü yaratmayı hedeflemelidir.
79
İşletmede bütün çalışanlar müşteri odaklı “davranış biçimini” benimsemelidir. İlgili sanayinin
ve teknolojinin gereklerine göre yapılan müşteri ilişkileri yönetimi, işletmenin müşteri
ilişkileri stratejisi, politikası ve sisteminin işleyişi konularında da çalışanlara bilgilerin
verildiği ve somut önerilerin aktarıldığı, öğretildiği kalıcı bir eğitim olmalıdır.
3.13.2. İş Süreçleri
Her firmanın iş stratejisi olarak bir stratejiye ihtiyacı vardır ve MİY de bir iş
stratejisidir. İşletmeler MİY stratejisi ile nasıl bir görünüm almayı planladıklarını net bir
biçimde ortaya koymaları gerekir. Strateji oluşturulduktan sonra kurumlar, MİY'in müşteriyi
günlük bazda nasıl etkileyeceğini taktikler kullanarak belirlerler. Kurumun, belirlenen strateji
ve taktikler doğrultusunda süreçlerini tekrar gözden geçirmesi ve eklenmesi gereken yeni
süreçleri belirleyerek uygulamaya geçirmesi gerekmektedir (Akdın, 2006,s. 44,45). MİY
uygulamaları müşteri odaklı yapılanmayı amaçlamaktadır. Yani artık hedef, tüm iş
süreçlerinin müşteriye en fazla değer sağlayacak şekilde gözden geçirilmesidir. Bunun için iş
süreçleri bileşeni, MİY uygulamalarının en hassas kısmıdır; çünkü işlerin yapılış şeklini
ortaya koymaktadır. Aynı zamanda en riskli kısımdır; çünkü burada hata yapılırsa proje
başarısızlığa uğramaktadır (Türker, 2008, s. 32).
Günümüzde CRM’i uygulamak isteyen büyük ve köklü kuruluşların bir çoğu, CRM
ihtiyaçlarının ortaya çıkmasından çok daha önce operasyonel süreçlerini tanımlayıp
geliştirdikleri ve bu konulara gerek donanım gerek yazılım olarak çok büyük para yatırdıkları
için, “Müşteri Verilerinin Detaylı Analizi” olan CRM’in uygulanması aşaması da, son derece
zorlu ve masraflı olmaktadır. Bu nedenle yeni faaliyete başlayacak işletmelerin süreçlerini ve
yapılarını tanımlarken CRM ihtiyaçlarını da göz önünde bulundurmaları gerekmektedir.
İşletmedeki süreçlerin ana amacı müşteri işlemlerini, en kısa zamanda ve en güvenilir
şekilde gerçekleştirmek olmalıdır. Bunun dışında aşağıda sıralanan temel ilkelere de dikkat
edilmelidir:
• Müşteri işlem detaylarını alma, saklama ve iletme yeteneği,
• Operasyonel sistem ve süreçlerin “Müşteri Odaklı” olarak birbirleriyle entegre olması
(örneğin veri ambarı ortamında değişik ürünleri bir müşteri altında toplama işlemini
80
kolaylaştırmak için, her sistemin “Temel Anahtar” olarak hesap, kart veya benzeri numaraları
değil müşteriyi esas alması),
• Temel analiz yetkinliğine sahip olması, yani karmaşık olmayan sorgulamalar
yapılması ve müşteri karşısında görev yapan yetkilinin doğru kararı vermesine yardımcı bazı
unsurları barındırmaya açık olması,
• Müşteri işlemlerinden “Öğrenme” yeteneğinin de ileride entegre edilebilmesine açık
olmalı.
Geleneksel işletmelerde, müşteri ilişkilerinde karşılaşılan sorunlar genellikle alt
kademede çalışanlar nedeniyle ortaya çıkmıştır. Müşteriye hizmetin önemli olduğu çağdaş
işletmelerde, en önemli kişi müşteri ile doğrudan karşılaşan en alt kademede çalışanlardır.
Müşteri İlişkilerine önem veren işletmeler için müşteri ile yüz yüze gelen bu çalışanlar
öylesine önemlidir ki, mevcut örgüt yapısı ters çevrilerek diğer yönetim düzeyleri ve işletme
sistemleri müşteri ilişkilerinde bütün çalışanlara destek verecek bir şekilde düzenlenir.
3.13.3. Teknoloji
Müşteri ilişkileri yönetimi kavramının ve uygulamalarının bu derece popülerlik
kazanması temel olarak yazılım teknolojileri ile olmuştur. Ne var ki bu gelişim süreci,
potansiyel kullanıcılar üzerinde Müşteri İlişkileri Yönetiminin sadece yazılımdan ibaret
olduğu gibi yanlış bir düşünce oluşturmuştur. Hâlbuki çoğu yazılımda olduğu gibi (hatta
yoğun olarak), projelerin başarısında insan faktörünün çok önemli olduğu görülmüştür (Uzun,
2004,s. 30).
Ancak yine de işletmeler teknolojideki gelişmelere uyum sağlayabilmek, yeni
pazarlama stratejileri geliştirmek ve bunları uygulayabilmek için alt yapılarını oluşturmada
teknoloji ve enformasyon sistemlerinden yararlanmak zorundadırlar.
Müşteri ilişkileri yönetiminde, müşterileri tanımak, sınıflandırmak, iletişim kurmak,
etkileşim içerisinde olmak için müşteri ilişkileri yönetimi teknolojilerine ihtiyaç
duyulmaktadır. Etkin bir
müşteri ilişkileri
yönetimi için, organizasyonu yeniden
yapılandırmak ve müşteri odaklı bir yapıya getirmek gerekmektedir. Bu uygulamalarda satın
alınan teknoloji, firmanın süreçleri ve anlayışındaki değişikliklerle desteklenir ise işletmeye
beklenen değeri katabilecektir. Müşteriler artık bilgiye çok çabuk ulaşabilmekte ve sürekli
81
daha iyisini kendilerine daha uygun olanını tercih edebilmektedirler. Bu özellikle internet ve
yeni haberleşme teknolojilerinin gelişmesinin ortaya çıkmıştır. Tüm bu gelişmeler artık birçok
seçeneğin içinden müşterilerin gayet bilinçli olarak firmayı bulmalarına ve bu firmanın
müşterisi olmayı seçmelerine sebep olmaktadır (Aktepe, 2009, s.73, 74).
CRM projelerine girişecek olan kuruluşlarda çalışan ve kullanılacak teknoloji
konusunda karar vermeye yetkili kişiler, çevrelerinde bu konuyla ilgili kafa karıştırıcı birçok
mesajla karşı karşıya kalırlar. Bu mesajlar, kişilerin çoğunda asıl odak noktasının “Teknoloji”,
hatta daha da kötüsü, kullanılacak uygulama yazılımı olduğu düşüncesinin oluşmasına neden
olur. CRM projesinin asıl hareket noktasından uzaklaşılır. CRM projeleri çoğu zaman tek bir
ürün veya unsurdan oluşmaz, aksine birçok bileşenin kurumdaki ihtiyaçlara özgü bir biçimde
doğru bir şekilde birleştirilmesiyle oluşur. Bu bağlamda, CRM uygulamasının teknoloji
ayağıyla ilgili ürünler sunarken, bu unsur göz önünde bulundurularak, tek bir ürün satan
firmalarla değil, CRM felsefesini tam anlamıyla anlamış ve bu felsefeye uygun bir şekilde
entegre ürün/ürünler sunan firmalarla çalışmak daha doğru olacaktır. İşletmelerin
müşterileriyle “öğrenmeye dayalı” ilişkiler kurabilmede en önemli teknoloji unsurları
veritabanı ve e-ticaret sistemleridir.
Veri Tabanı: Her birim müşterinin kurumla yapmış olduğu işlemlerin ve kuruduğu
ilişkilerin sistemsel olarak hafızaya alınmasıdır. Günümüz rekabet koşulları içerisinde
pazarlama çevresi ve müşterilere ilişkin bilgiler birçok kurum için stratejik rekabetin en
önemli anahtarı haline gelmiştir. İşletme ve pazarlama çevresindeki bu gelişmeler, bilgi
teknolojilerinin pazarlama stratejilerinin hazırlanması ve uygulanmasında artan rolününde
etkisiyle firmaların bilgiye daha duyarlı hale getirmektedir. İşletmelerde bilginin değerinin
artması ve müşteri odaklı pazarlama anlayışının gelişmesiyle beraber; şirketler ilişkide
bulundukları müşteriler hakkındaki bilgileri toplamak, depolamak ve bu bilgileri yararlı bir
şekilde kullanmak yönünde sistematik çalışmalara yönelmişlerdir (Demir ve Kırdar, 2007, s.
305).
E- Ticaret: Enformasyon teknolojilerinin gelişim sürecine paralel olarak, ekonomik
faaliyetlerin doğası da köklü bir biçimde değişmektedir. Geçmişin genellikle yüz yüze, yazılı
kayıt sistemine dayanan iş yapma şekli, giderek artan biçimde, elektronik tabanlı hale
gelmektedir. Elektronik ticaret, 1990'lı yılların ikinci yarısından itibaren, internetin aynı
zamanda bir iş yapma yeri haline gelmesiyle birlikte yaygınlık kazanmıştır. Firmalar
elektronik ticaret sayesinde, sınırlı bir bütçe ile geçmişte görülmedik düzeyde küresel ölçekte
82
iş yapabilir hale gelmektedir. Yaratıcı girişimciler için yeni iş yapma imkânları doğmaktadır
(Elibol ve Kesici, 2004, s. 304).
En basit şekliyle e-ticaret, ticari faaliyetlerin geleneksel dağıtım kanallarından bilgisayar
ve iletişim teknolojilerindeki gelişmelerin bir ürünü olan yeni (elektronik) dağıtım kanallarına
kaydırılmasıdır. Böylece elektronik ticaret uygulamasında ürün ve hizmet alımında sipariş
verme işlemi, müşterilerin bizzat mağazaya gitmeleri veya telefon fax kullanmaları yerine,
kiralık hatlar veya internet aracılığıyla gerçekleştirilmektedir.
Özellikle internetin giderek yaygınlaşması sonucu şirketlerin internet üzerinden tanıtım
amaçlı Web sayfaları açmaları ve reklam faaliyetlerinde bulunmaları ticari faaliyetlerin
internet üzerinden gerçekleştirilmesini gündeme getirmiştir. Ancak bir işletmenin e-posta
kullanması veya bir Web sayfası oluşturması elektronik ticaret yaptığı anlamına gelmez.
Çünkü
elektronik
ticarette
anahtar
unsur
ticari
işlemlerin
elektronik
olarak
gerçekleştirilmesidir. Elektronik ticaret, nihai tüketicilere ürün ve hizmet satışı ile işletmeler
arası ticari faaliyetleri kapsamaktadır (Soydal, 2006, s. 548).
E-MİY: Özellikle 1990’ların ortalarından itibaren ilişki pazarlaması ve müşteri ilişkileri
pazarlaması kavramlarının yerini bütünleşmiş ilişki pazarlaması ve elektronik müşteri
ilişkileri yönetimine bıraktığı görülmektedir. Söz konusu süreç yakından incelendiğinde
müşteriye odaklanılan müşteri ilişkileri pazarlamasından müşteri ve müşteri ilişkileri
yönetimini işletmenin diğer faaliyetleri ile bütünsel bir yaklaşım içinde ele alan müşteri
ilişkileri yönetimi sürecine girmiştir. Bir sonrası süreç, tedarik zincirinin de müşteri ilişkileri
yönetimine dayanan E-MİY ya da E- CRM’dir (Korkmaz, 2006, s.195).
Günümüz işletmeleri aşırı rekabet ortamında, teknolojik gelişmelere bağlı olarak,
müşterileri ile sürekli öğrenen bir ilişki geliştirmek ve internet ortamından gerçek zamanlı ve
etkileşimli müşteri ilişkileri yönetimini amaçlayan E-MİY uygulamalarını başlatmak ve
sonuca yönelik olarak bu uygulamaları sürdürmek zorundadırlar (Korkmaz, 2006,s. 211).
CRM projelerinin teknoloji unsurunda muhtelif yazılımların kullanılması söz konusu
olduğu için, yazılım seçiminde tek bir yazılıma bağlı kalma riskinin de önceden düşünülerek
hareket edilmesi son derece önemlidir. Gerek CRM, gerekse diğer projeler için kullanılması
planlanan yazılım ürünlerinin maliyetleri ile ilgili en büyük problemlerden biri de yazılım
güncelleştirilmesidir. Bu nedenle gereksiz sürüm yükseltme maliyetlerinden kaçınmak için
lisans bedelinin içinde yer alan güncelleştirmelerin üzerinde durmakta ve buradaki kavramları
83
açmakta yarar vardır. Kullanılan yazılımın yeni versiyonuyla gelen özelliklere gerçekten
gereksinim olup olmadığı iyice belirlendikten sonra yeni sürümü kullanmak gereklidir. Son
versiyonu kullanma kaygısıyla gerçek hedefleri göz ardı ederek hareket edilmemelidir. Gerek
CRM gerekse diğer projelerle ilgili donanım ve hizmet satın almada gösterilen dikkat ve özen,
aynen yazılımlarda da gösterilmelidir. Her bileşenin ne işe yaradığı çok net ve çok spesifik
olarak anlaşılmalı, satıcı firmalardan bu konuda ayrıntılı bilgi alınmalı ve bu konuda ikna
olmadan satın alma kararı verilmemelidir.
3.14. Müşteri İlişkileri Yönetimi Süreci
Genel olarak Müşteri İlişkileri Yönetimi dört evreden oluşmaktadır. Bu evreler aşağıda
yer alan dört maddeyle özetlenebilir;
3.14.1. Müşteri Seçimi
Burada hedef kitlenin tanımlanması ve gruplara ayrılması amaçlanmaktadır. CRM
felsefesinde her müşteriye veya müşteri grubu farklı değerler taşıyacağı ve farklı
kampanyalara edileceği için müşteri seçimi önemli olacaktır. Bu aşamada; hedef kitlenin
belirlenmesi, belirlenen hedef kitle için segmentasyon ve konumlandırma çalışmaları
yapılması, konumlandırma verilerine uygun kampanyaların geliştirilmesi ve pazarlama
iletişimi stratejilerinin belirlenmesi yer almaktadır (Demir ve Kırdar, 2007, s. 302).
İşletmenin müşteri seçimi aşamasındaki amacı “En karlı müşteri kimdir?” sorusuna
cevap bulmaktır. Bu aşamada işletmeler bazı çalışmalarda bulunabilirler bunlar; hedef kitlenin
belirlenmesi, bölümlendirme, konumlandırma, kampanya programları, marka ve müşteri
planları, yeni ürün ortaya koymadır.
3.14.2. Müşteri Koruma
Müşteri koruma, “Bu müşteriyi ne kadar süreyle elimizde tutabiliriz?” sorusunun
yanıtının arandığı aşamadır. Amaç müşteriyi kuruma bağlam, onu kurumda tutabilme ve
84
ilişkin sürekliliğini
sağlamaktır.
Bu aşama,
sipariş
yönetimi,
teslim,
taleplerinin
organizasyonu, problem yönetimi, refleks sistemini içerir (Alabay, 2007,s.116).
Müşteri ilişkileri yönetiminin işletme açısından fayda yaratabilmesi için bir kere satın
almış müşterinin tekrar tekrar satın almasını sağlayabilmektedir. Bu amaçla müşterinin satın
alma sırasında ve özellikle satın alma sonrasındaki beklentilerinin en iyi Şekilde
karşılanabilmesi gerekmektedir (Tolon, 2009, s.6).
3.14.3. Müşteri Derinleştirme
Müşteri derinleştirme, kazanılmış bir müşterinin sadakat ve karlılığının uzun süre
korunması ve müşteri harcamalarındaki payın yükseltilmesi için gereken adımları
içermektedir. Kısaca, yapılan planlama ve aktivitelerle mevcut müşterilerin sadakatinin
perçinlenip, aynı müşteriye farklı ürünleri birden çok kez satabilmek için uzun süreli ilişkiler
oluşturmaya çalışmaktadır. Amaç sürekliliğin sağlandığı ilişkiden yeni faydalar sağlamaktır
(Karakaya, 2007,s. 82).
Bu aşamada yürütülen çalışmalar: Çapraz satış kampanyaları, müşteri İhtiyaç
Analizleridir. Pazarlamanın önemli fonksiyonları arasında talep tatmin etme ve talep
yaratmayı sayabiliriz. Birden fazla ürün üreten ve satışının gerçekleştiren işletmeler,
kendisinin bir ürününü almış olan müşteriye, diğer ürünlerini de satarak ilişkiyi
derinleştirmelidir. Bunun yanında müşteri ihtiyaç analizleri aracılığıyla müşterilerin gelecekte
ihtiyaç duyabileceği ürünlerin geliştirme çalışmaları yapılarak bu olası ihtiyaçlar ilk olarak
tatmin edilmelidir (Tolon, 2009, s.7).
3.14.4. Müşteri Geliştirme
Bir işletme için en ileri hedef müşteri için değeri arttırmaktır. Müşteri geliştirme
stratejileri genellikle her müşterinin şirketin ürün ve hizmetlerine yaptığı harcamaların payını
artırmayı içerir (Zengin, 2006: 42).
3.15. Müşteri İlişkileri Yönetiminin Boyutları
Müşterilerle bireyselleştirilmiş ilişkilere imkân tanıyan, müşteri tatminin geliştirilmesi
ve kârlarının maksimize edilmesi, en karlı müşterilerin tanımlanması ve onlara en yüksek
85
seviyede hizmetin sağlanmasını amaç edinen bir yönetim strateji olarak tanımlayabileceğimiz
müşteri ilişkileri yönetiminin boyutlarını aşağıdaki gibi açıklanmıştır (Demirel, 2007: 12).
3.15.1. Müşteriyle İletişim
İletişim, müşteri ya da işletmelerin hem içinde yer aldıkları toplumsal sisteme, hem de
bu sistemdeki diğer müşteri ve işletmelerle uyumunu ve etkileşimini sağlayan bir süreçtir
(Türkmen, 2000: 11).
Müşteri ilişkileri yönetiminin başarıyla uygulanmasında iletişim en önemli faktörlerden
biridir. Hedef müşterilerin özelliklerinin tanımlanmasında ve anlaşılmasında iletişim etken rol
oynamaktadır. Hizmetlerin ve ürünlerin uyumlaştırılmasında, değişen müşteri davranışlarının
tespitinde, müşteri tatmini ve sadakatinin sağlanmasında iletişimden faydalanılır (Demirel,
2007b: 107) .
Günümüzde tutumların inandırıcı, iletişim veya haberleşme yönlü olması, iletişimin
pazarlama karmasının diğer elemanlarında daha farklı olmasına neden olmuştur. Müşteri
ilişkileri yönetiminde müşteriyi bilgilendirme, hatırlatma ve ikna etme şeklinde üç temel
fonksiyon yerine getirilir. İletişim teknolojilerinin değişmesiyle, müşteriyle olan iletişim
biçimleri de değişmiştir. Internet bu iletişim araçlarından en önemlisidir. Internet, müşteriye
görsel, işitsel veya yazılı sunumlar sağlamaktadır. Müşteriyle çift yönlü iletişim kurarak
müşterinin ürün veya hizmete yönelik tepki ve beklentilerini çok kısa zamanda ortaya
koyabilmektedir. Buna ilaveten internet, müşterinin işletmelerle olan ilişkilerinde yer ve
zaman sınırı olmaksızın iletişim kurma imkânı sağlamaktadır (Çabuk ve Yağcı, 2003, s. 334).
3.15.2. Müşteri Sadakati
Müşteri sadakatinin genel kabul görmüş tanımı yoktur. Ancak birçok araştırmacı bu
kavramı farklı açılardan bakmışlar ve tanımlamaya çalışmışlar. Bazıları müşteri sadakatini,
müşterilerin harcama oranları ile açıklarken bazıları da müşteri tutma oranı ve müşterilerin
işletmeye karşı tutum ve davranışları ile açıklamaktadırlar. Başka bir açıklamaya göre, en
kazançlı müşteriler, en sık satın alan müşterilerdir ve bunlar sadık müşteriler olarak
değerlendirilir. Bu tanımlamalara bağlı olarak müşteri sadakati, bir işletmenin ürün ve
86
hizmetlerini gelecekte tekrar satın alınması veya o işletmenin müşterisi olmakla aynı ürün ve
hizmet markalarını hiçbir etki altında kalmadan rahatça tekrar alınması ve müşteri
sürekliliğinin sağlanmasıdır (Oliver, 1999, s. 34).
3.15.3. Müşteriyle Etkileşim
Müşteriyle
etkileşim,
müşterinin
ihtiyaç
ve
gereksinimlerinin
tanımlanması,
deneyimlerinin paylaşılması, müşteri veri ve bilgilerinin paylaşımıyla, ömür boyu müşteri
sadakatinin sağlanmasına yönelik bir uygulamadır. Müşteri odaklı bir işletme olmak demek,
müşterinizi anlama, ihtiyaçlarını öngörme ve onlara hızlı bir cevap verebilme sorumluluğunun
sizin üzerinizde olması demektir.
3.15.4. Müşteri Veri Bankacılığı
Müşteri veri tabanını oluşturmanın amacı, mevcut verileri ve müşterilerden elde
edilecek bilgileri karar alma süreçlerinde kullanılabilir düzene koymaktır. Bunun için açık ve
anlaşılır müşteri bilgisine ihtiyaç vardır. Müşteri veri tabanını oluştururken müşteri ile
ilişkileri geliştirecek verilere öncelik verilmelidir. Müşteri ile ilgili kişisel bilgilerin özenle
toplanması ve güvenilir bir şekilde saklanması, müşteri bilgisinin elde edilmesine kolaylık
sağlayacaktır.
3.15.5. Müşteriye Verilen Değer
Müşteri değeri, sadece müşterinin ürün ya da hizmette aradıkları temel özellikler ile
değil aynı zamanda çalışan ve yöneticilerin müşteriye bakış açısıyla da yakından ilgilidir.
Müşterilerin ürünün ve hizmetin hangi özelliklerine önem verdiğini belirlemek ve bu öneme
göre stratejiler geliştirmek MİY'in temel amacıdır. Müşterilerle olan ilişkileri geliştirmek ve
sürekli kılmak müşteriye verilen değerin bir sonucudur. Bu bağlamda işletmeler müşteri
ilişkilerini daha etkili yönetebilmek için müşteri değerine dayalı model oluşturmaktadırlar.
Müşteri değer modelini oluştururken, müşterilerin davranışsal özellikleri, kişisel bilgileri
(geliri, eğitim düzeyi, yaşı, cinsiyeti, harcama düzey, vb.) gibi özellikleri dikkate alınmalıdır.
87
Karşılıklı ilişkileri sürekli kılmak için, müşteri beklentileri belirlenerek, müşterilerin ürün
veya hizmetten edindikleri performansın ölçüm kriterlerini açıkça belirtmek ve müşteri değeri
ile ilgili tüm hususları işletme süreçlerine dâhil etmeye özen gösterilmelidir (Fox ve Stead,
2001, s. 15).
3. 16. Müşteri İlişkileri Yönetiminde Başarı İlkeleri
Müşteri ilişkileri yönetiminde başarı sağlama koşullarını dört başlık altında incelemek
mümkün
olmaktadır.
Strateji,
odaklaşma,
verimlilik
ve
ölçüm-değerleme
olarak
isimlendirebileceğimiz bu dört başlık altında bulmamız gereken bazı cevaplar mevcuttur.
Buna göre (Aktepe, 2009,s. 77,78);
Strateji; İşletmeler hedef müşterisinin kim olduğunu veya kim olması gerektiğine
karar vermelidir. Tüm müşteriler içinde de işletme için önem derecesine göre müşterilerin
sınıflandırılması yapılmalıdır. Özellikle işletme için hayati rol oynayan müşterileri
belirledikten sonra bu müşterilerimize farklı uygulamalarla cevap vermeliyiz. Ancak bunu
yaparken kârlılığımızı etkileyecek diğer müşteri gruplarımızı ihmal edemeyiz. Sadece belirli
gruba yönelirken diğer müşteri grubumuzdan diğer işletmelere yönelimler olabilir.
Dolayısıyla müşteri portföyümüzü sürekli kontrol ederek bu tür değişiklikleri anında ortaya
çıkaracak önlemleri almalıyız.
Odaklanma; Müşterilerimizin çeşitli kriterlere göre gruplara ayrılmasıyla her gruba
farklı hizmetler ve ürünler sunarak odaklanma sağlayabiliriz. Müşterilerimizi sınıflara
ayırmada kullanılacak kriterlerin belirlenmesi burada yapılmaktadır. Müşteriler, işletme
grupları arasında harekette edebilir. Bu hareketlerin de izlenmesi önemlidir. İşletmeye en
bağlı müşterilerin bir listesi hazırlanabileceği gibi, bizi daha çabuk tercih edecek
müşterilerimizin de belirlenmesi bize avantaj sağlayabilecektir.
Verimlilik; İşletmelerin mevcut kaynakları sınırlıdır. Dolayısıyla eldeki mevcut
imkânlarımızı müşteri gruplarımızı arasında nasıl paylaştıracağımıza karar vermeliyiz. Bu
karar, verimliliğimizi etkilemesi açısında son derece hayati bir karardır. Her gruba verilen
hizmetten ne kadar faydalanıldığı burada bize veri olacaktır. Bir gruba verilen imkânların
fazla kullanılmaması, hem o grup için kayıptır hem de diğer grupların kullanamayacağı bir
88
imkân olması nedeniyle ikinci bir kayıp demektir. Bunları tespit edecek, aksaklıkları anında
görecek sistemin kurulması gerekir.
Ölçümler; Müşteri İlişkilerinin en temel faaliyetlerinden biri belki de en önemlisidir.
Verilerin değerlendirilmesi, kıyaslanması, eksikliklerin tespiti ve bu eksiklikleri giderecek
önlemlerin alınması ölçme ve değerlendirme sayesinde olabilmektedir. Bu ölçümler çok faklı
alanlarda olmaktadır. İşletmenin kaç müşterisinin olduğunu belirlemek bunlardan ilkidir.
Müşteri tespitinin yapılabilmesi halinde müşteri kayıplarını da belirlemek mümkün olacaktır.
Ancak bir diğer önemli konu vardır ki; işletmeler bu konu da önemli yatırımlar yapmaktan
kaçmazlar. Ürünlerden hangi grupların memnun olduğunu, daha geniş bir anlamda
memnuniyet belirleme çalışmaları yapılır. Memnuniyet ölçümlerine göre işletmeler yeni
pazarlama taktiklerini ve politikalarını belirlerler.
Yereli (2001)' e göre ise işletmelerin büyük maliyetlerle uygulamaya soktuğu CRM
projelerinde en kısa sürede yatırımının geriye dönüşünün sağlanabilmesi için bazı önemli
noktalara azami dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlar;
Otomatize edilecek fonksiyonların iyi belirlenebilmesi: Etkin bir otomasyon için
işletme içinde CRM otomasyon gözetim ve kontrolü gerçekleştirilmelidir.
Bu işlem sırasında otomatize edilecek işletme fonksiyonları ve gerekli olacak
otomasyon sisteminin teknik özellikleri belirlenmektedir. Verimsiz süreçlerin veya
fonksiyonların otomatizasyona sokulması pahalı bir hata olabilir. Satış, pazarlama ve destek
birimlerinin hangi fonksiyonlarının ne şekilde otomatizasyona gireceği bu aşamada
belirlenmelidir.
Kullanıcı Eğitimi: CRM sistemini kullanacak personelin eğitimi verimli bir CRM için
en önemli unsurlardan biri olacaktır.
Personelin Motivasyonu: CRM otomasyonunu öncelikle kullanan personelin
benimseyip sevmesi en az eğitim kadar önemli faktörlerin başında gelmektedir. Eğer işletme
çalışanı CRM sistemi yardımıyla hedeflerine ulaşıp manevi tatmin sağlayabiliyorsa daha fazla
motive olacaklardır. Bu da dolaylı olarak CRM’in stratejik önemini artıracaktır.
CRM sisteminin yönetiminin düzenli olması: CRM sisteminin sorunsuz olarak
işlerliğinin sağlanması bir kişi veya bölümün sorumluluğu altında olmalıdır. Bu kişi veya
bölümün en önemli görevleri arasında; veri tabanının sürekli güncellenmesi, uygun personelin
89
uygun bilgiye kolayca erişimini ve sistemin işletmenin karar destek sistemlerine entegrasyonu
gelmektedir.
Bir işletmenin başarısı, müşterilerini ne kadar iyi tanıdığına, pazardaki potansiyeli
müşteriye dönüştürmede ne ölçüde başarılı olduğuna ve kazandığı müşteriyi elde tutmadaki
performansına bağlı olmaktadır. Başarılı işletmeleri, diğer işletmelerden ayıran temel özellik,
ürün ve hizmet geliştirirken bu sürece, işletme çalışanları ile müşterilerin görüşlerini dâhil
etmesi durumudur. Diğer ifade ile ürün ve hizmet geliştirme sürecinin başlangıç noktasını,
tamamıyla müşteri istek ve ihtiyaçları oluşturmaktadır.
Burada önemli konu, müşteri ile çift yönlü bir diyalog sürecinin içine girmektir.
İşletmeler bu diyalog sayesinde, müşterilerden özel bilgiler elde ederek, rakip işletmelerden
farklı ürün ve hizmetler sunabilirler. Günümüz iş dünyasında ürün ve hizmetlerin taklitleri
kolaylıkla yapılabilmektedir. Oysa müşterilerden elde edilen bilgiye dayanarak geliştirilen
özel ürün ve hizmetin taklidi hemen hemen olanaksızdır. Günümüzde, Müşteri İlişkileri
Yönetimi alanında başarılı çalışmalara imza atan, bazı işletmeleri örnek gösterebiliriz.
CRM uygulamalarını başarı ile yöneten bir örnek ise Dell Computer. Dell sadece
müşteri ihtiyaçlarına cevap vererek bir deve nasıl dönüşüleceğini göstermesi açısından önemli
bir örnektir. Kurucu Micheal Dell, üniversiteyi terk edip şirketi kurduğundan bu yana firma
müşteri odaklı çalışıyor. Dell profesyonel hayata atılmadan önce IBM bilgisayarların
parçalarını gelen isteklere göre değiştirmeye başlayarak iş yapmaya başlıyor. Daha sonra
kendi şirketini kuruyor. Müşteri isteklerinin önemini anladığı için aracıların sağladığı katma
değerin bir kısmını kendi üstüne alıyor. Buradaki amaç ise müşteri ile üreticiyi karşı karşıya
getirmek. (www.capital.com.tr).
3.17. Müşteri Bağlılığı Kavramı
Bugünün değişen küresel ortamında bütün organizasyonlar rekabet avantajı elde etmek,
müşteri sadakatini artırmak için yeni yollar aramaktadırlar. Ürün ve hizmet kalitesinden ödün
vermeden, meydan okumalarla karşılaşan pazarlamacılar, mükemmel ürün ve servis için yeni
standartlar koyan müşterileri ile uzun dönemli ilişki kurmak yoluyla ürün ve hizmetlerini
farklılaştırmaktadırlar (Javalgi and Moberg, 1997).
90
Son yıllarda erişilebilir bilginin artmasıyla tüketicilerin bilinç düzeyi sürekli olarak
gelişmiştir. Bugünün tüketicileri piyasada sahip oldukları gücün ve yapılan her faaliyetin
kendileri için yapıldığının farkındadırlar. Günümüzde tüketiciler için ürün ve hizmetlere
erişmek daha kolay hale gelmiştir. Tüketiciler belirli bir markayı seçmeden önce ürünün
fiyatına, yeniliğine, erişilebilirliğine ve sunulan ek hizmetlere bakabilmektedirler.
Tüketicilerin ürün ve hizmetlere olan sadakati, alternatifler arttıkça azalmıştır (Tekinay,
2002). Şirketler, müşterileri daha sadık hale getirmek için, müşteri istek ve beklentilerini tam
olarak karşılayacak ürün ve hizmetleri, rakiplerine kıyasla daha düşük maliyetle sunma çabası
içerisine girmişlerdir (Çoban, 2002). Geçmişten günümüze, müşteri sadakatine giden yolun
müşterileri memnun etmekten geçtiği bilinmektedir. Müşteri sadakati yaratmanın formülü
ayrıntılarda gizlidir. Raf düzenlemesinden, kasiyerin eğitiminden, müşterinin kapıdan
gülümseyerek çıkmasına kadar birçok müşteriye özel konuları içermektedir (Karan, 2002).
1990’lı yıllarda ürünler arasında algılanan eşitlik, artan rekabet, artan müşteri bilinci ve
mal ve hizmetlerin fiyatlarına duyarlık, geleneksel tutundurma araçlarının maliyetlerinin
artmasına karşılık etkinliğinin azalması, işletmeleri baskı altında bulundurmaktadır. Bu
baskılar, işletmeleri müşteri bağlılığı ve ilişki pazarlaması programlarının sunabileceği
fırsatları araştırmaya yöneltmiş ve mevcut müşterileri ile daha fazla ilgilenmeye zorlamıştır
(Marketing, 1993a; 24). Müşteri bağlılığı değişik yazarlar tarafından farklı şekillerde
tanımlanmıştır; Griffin (1995; 4) müşteri bağlılığını, müşterilerin sürekli ancak rastlantısal ve
gelişigüzel olmayan bir satın alma davranışı göstermesi, Sewell ve Brown (1998; 5) bir
işletmeye, onun ürettiği mal ve hizmetleri tekrar tekrar satın alarak gösterilen koşulsuz bir
bağlılık, Oliver (1999; 34) müşterilerin tercihlerinde bir değişikliğe neden olabilecek
durumlara ve pazarlama çabalarına rağmen, sürekli olarak tercih ettiği mal ve hizmetleri
tekrar satın almak, tekrar tekrar o işletmenin, hizmetin müşterisi olma konusunda kendisini
adaması, Neal (1999; 21) belli bir mal veya hizmet grubunda müşteri tarafından toplam satın
alma içinde belli bir kategorideki aynı mal veya hizmeti seçerek sürekli satın alması durumu
olarak tanımlamışlardır.
Müşteri bağlılığı ile ilgili tanımlarda belli bir mal ve hizmeti tekrar tekrar satın alma ve
belirli davranışları, gönüllü ve istekli bir şekilde tekrarlama eğilimi vurgulanmaktadır. Ancak
Dick ve Basu (1994; 99-114) tekrarlanan satın alma davranışının tam olarak müşteri bağlılığı
demek olmadığına ve müşteri bağlılığının bir marka, mal, hizmet veya mağazaya yönelik
91
olumlu tutum ve sürekli müşteri olma davranışları arasındaki ilişki olarak bakılması
gerektiğine işaret etmişlerdir.
Müşteri bağlılığı; müşterilerin tercihlerinde bir değişikliğe neden olabilecek durumlarda
ve pazarlama çabalarına rağmen, sürekli olarak tercih ettiği mal ve hizmetleri tekrar satın
alması, tekrar tekrar o işletmenin hizmetin müşterisi olma konusunda kendisini adamasıdır.
Müşterilerin alışveriş için bir market, mağaza ya da markaya bağlanmaları anlamına
gelen müşteri bağlılığı, bir mağazayı diğerinden fazla sevmek değildir. Bağlılık bir tür
adanmaktır, psikolojik anlamda taahhütte bulunmaktır. Bağlı müşteriler, daha yakınlarında
biraz daha çeşit bulunduran ya da biraz daha düşük fiyatlarda mal ve hizmet sunan bir
mağazanın açılması durumunda bile kendi mağazalarında alışverişe devam eden müşterilerdir.
Bağlılık yalnızca bir tercih konusu olmaktan öte, kararlı bir benimseme ve sahiplenmedir.
Müşteri bağlılığı, bir başka tanımda ise; müşterilerin sürekli olarak ancak rastlantısal ve
gelişigüzel olmayan bir satın alma davranışı göstermesi olarak tanımlanmıştır.
Müşteri bağlılığı ile ilgili tanımlarda belli bir mal ya da hizmeti tekrar satın alma ve
belirli davranışları gönüllü ve istekli bir şekilde tekrarlama eğilimi vurgulanmaktadır. Ancak
Dick ve Basu, tekrarlanan satın alma davranışının tam olarak müşteri bağlılığı demek
olmadığına ve müşteri bağlılığının bir marka, mal, hizmet veya mağazaya yönelik olumlu
tutum ve sürekli müşteri olma davranışları arasındaki ilişki olarak bakılması gerektiğine işaret
etmişlerdir.
Bu tanımlardan yola çıkarak müşteri bağlılığını, müşterilerin gereksinimlerini, belli mal
veya hizmeti düzenli, tutarlı, sürekli olarak aynı işletmede satın alma eğilimi arzusu ve
davranış göstermesi ve işletmeye karşı olumlu bir tutum içinde bulunması olarak
tanımlayabiliriz. Müşteri bağlılığı, mal ve hizmetlerin özellikleri, satın alma sıklığı, müşteri
açısından önemi gibi değişkenlere bağlı olarak değişecektir. Müşteri bağlılığı bir işletme
amacıdır. Müşteri bağlılığını tanımlamak için kullanılan frekans pazarlaması, ilişkisel
pazarlama, birebir pazarlama veya müşteri merkezli pazarlama gibi terimler aslında bu amaca
ulaşmak için kullanılabilecek birer araçtır. Müşterilere sahip olmak artık günümüzün acımasız
rekabet ortamında ve ticaret şartlarında yeterli değildir. 1990’lı yıllarda bu şartlar işletmeleri
müşterileri ile ilgilenmeye ve müşteri bağlılığı oluşturmaya zorlamıştır. Bununla birlikte çok
sayıda işletme müşterileri tutma için gerekli araçlara reklam, halkla ilişkiler, veri tabanlı
pazarlama vb. sahip olduklarını iddia etmektedirler. Günümüz şartlarında bu araçlar yeterli
92
olmamaktadır. Müşteri bağlılığı programları nispeten uygulamada yeni bir kavram olup
işletmenin en alt kademesinden en üst kademesine kadar kültürel değişim gerektirir. Bununla
birlikte ne kadar başarılı bir müşteri bağlılığı programı uygulanırsa uygulansın, işletmenin
yetersiz hizmet, kalitesiz ürün gibi problemlerini çözüme ulaştırması her türlü problemi
çözmek anlamına gelmemektedir.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, mevcut müşterileri elde tutmak yeni müşteri
edinmekten daha düşük maliyetler gerektirir. İşletmeye bağlı müşterilerin oluşturulması ve bu
bağlılığını sürdürebilmesi işletmeler açısından çok önemli yararlar getirmektedir. Bu
yararların en önemlisi, müşterilerin her geçen yıl bir önceki yıla göre daha fazla harcama
eğiliminin olması durumudur. Ayrıca bir işletmeye bağlanan müşterilerin ayrılma olasılıkları
çok düşüktür. Bu müşteriler olumlu tavsiyeler aracılığı ile yeni müşteriler kazanma şansını da
önemli ölçüde arttırmaktadır.
3.17.1. Müşteri Bağlılığının Önemi
Müşteri bağlılığı ve müşteriler ile oluşturulan uzun dönemli ilişkiler, yeni müşteriler
elde etme maliyetinin eldeki müşteriyi tutma maliyetinden yüksek olması, bağlı müşterilerin
daha fazla harcama yapma yönündeki eğilimi, bağlı müşterilere hizmet etmenin daha az
maliyetli olması, bağlılık duyan müşterilerin işletmenin yürüyen reklam aracı olması, bağlı
müşterilerin yüksek fiyat ödemeye hazır olması, müşteri bağlılığı sağlandığında rakip
işletmelerin bu pazara girmesini zorlaştırması, veri tabanlı pazarlama ile müşterilerden elde
edilen veriler sayesinde müşteriler ile düzenli bir iletişim içinde bulunmaya fırsat vermesi,
işletmenin karlılığını arttırmasından dolayı işletmeler müşteri bağlılığının sağlanmasına önem
vermeye başlamışlardır.
İşletmeler için müşteri bağlılığının önemi ve değeri, işletmeden ayrılan müşterilerin
maliyetleri, hayat boyu değerleri ve bağlılık duyan müşterilerin işletmenin kârlılığına etkisinin
dikkate alınması ile daha iyi anlaşılabilecektir.
Müşteri bağlılığını tekrar tekrar satın almada bulunmaktan daha geniş ve farklı bir
anlamı bulunmaktadır. Müşteriler; bağlılık duydukları işletmenin hata yapması durumunda
bile işletmeleri savunarak işletmenin hatalarına karşı daha toleranslı davranacaklar ve
işletmenin yeni mallarını kolayca satın alabileceklerdir.
93
Müşteri memnuniyetinin ötesinde müşteri bağlılığının sağlanması, aynı mal ya da
hizmetlerin tekrar satın alınması, düşük fiyat esnekliğine sahip olunması işletmelere önemli
bir rekabet avantajı sağlamaktadır. Bir işletmeye müşteri bağlılığı, yeniden ve sık sık satış
yapma imkânı sunarak işletmenin mal ve hizmetlerine olan talebin değişmemesini ve
piyasadaki dalgalanmalardan en az bir şekilde etkilenmesini sağlamaktadır.
İşletmenin sürekli müşteriler ile çalışması, işletmenin pazarlama maliyetlerini düşürür.
Yeni müşteriler ile çalışmaya başlamanın bir başlangıç maliyeti söz konusudur. Bu başlangıç
maliyeti hizmetin denenmesini teşvik etmek için fiyatların düşürülmesi, müşterilerin
özelliklerinin belirlenmesi veya potansiyel müşterilerin hizmetten haberdar edilmesi
maliyetlerini kapsar. Örneğin bir müşteriyi bir işletmeye çekme maliyeti var olanlara hizmet
etmekten daha fazladır. Çünkü sürekli müşteri sunulan hizmeti bilmektedir.
Yeni müşteriler kazanılmasının mevcut müşterilerin korunmasından maliyetli olması
nedeniyle, hizmetlerin pazarlanmasında müşteriyi elde tutma stratejileri önemlidir. Bunun için
beklentileri arttıracak tutundurma faaliyetlerine yer verilmemesine, müşteriler ile interaktif
ilişkilerin arttırılmasına, kaliteli hizmet sunumuna, hizmetlerin daha iyi sunulması için
süreçlerde gerekli önlemlerin alınmasına önem verilmelidir. Hizmet işletmelerinin çalışmaları
sadece alanında en yüksek düzeye çıkmak olmamalı aynı zamanda geldiği düzeyde kalmayı
da hedeflemelidir. Bu nedenle sadece müşterileri çekmeyi değil, müşterileri elde tutarak uzun
dönemde müşteri bağlılığı sağlanmaya çalışılmalıdır.
Sonuç olarak, işletmelerin müşteri memnuniyeti sağlaması, işletmelerin pazar ve kâr
kaybına uğramasına engel olamamaktadır. İşletmeler müşteri memnuniyetinden daha çok
müşteri bağlılığını sağlamaya odaklanmalıdır. Bu amaçla hizmet işletmeleri, hizmet ile ilgili
zayıf bulunan noktalarda kaliteyi arttıran çalışmalar yanında müşterilerin istek ve şikâyetlerini
iletebilecekleri ücretsiz telefon hatları, internet servisi, müşteri hizmetleri gibi çalışmalarla
müşteri bağlılığını sağlayarak müşteri kaybının önüne geçmeye çalışmalıdırlar.
3.17.2. Müşteri Kaybının Maliyeti
Müşterilerin ve müşteri bağlılığının işletmeler açısından önemi kayıp müşterilerin
işletmeye maliyetine bakıldığında görülebilmektedir. İşletmeler bir müşteriyi kaybetmenin
gerçek maliyetini ve müşterilerin hayat boyu değerlerini belirlediklerinde müşterilerini elde
94
tutma ve müşteri bağlılığını sağlamak için yaptıkları yatırımlarını doğru bir şekilde
değerlendirebileceklerdir. Birçok işletme, müşteri kaybının sadece o dönemde maliyetleri ve
kayıpları üzerine odaklanırken
müşteriden
gelecek
yıllarda
beklenen gelirler
bu
hesaplamalarda ihmal edilmiştir. Müşterilerin kârlılığı her yıl bir önceki yıla göre daha fazla
oranda artmaktadır.
Örneğin bir otomobil servisinde, bir araçtan üçüncü veya dördüncü yılda kazanılacak
para, ilk yılda kazanılacak paradan çok daha fazladır. Çünkü araç yıprandıkça masrafları
artacaktır. İlk yıl bu müşteri kaybedilirse, gelecek yıllarda elde edilecek gelirden mahrum
kalınacaktır. İşletme bir müşterisini kaybettiği zaman, o müşteriyi neden kaybettiğini
araştırması gerekmektedir. Mümkünse işletmenin üst düzey yöneticileri müşteriyle iletişime
geçmeli ve müşterinin problemini anlamaya çalışmalıdır. Alınacak cevaplar yöneticileri hayal
kırıklığına uğratabilir ancak bu şekilde samimi cevaplar alınarak işletme hatalarını
düzeltebilir. Bu kazancın yanı sıra, işletmeden şikâyeti olan müşteriler de bu davranıştan
etkilenip tekrar işletmeye bir şans verebilirler.
İşletmeler müşterilerini bir tutsak gibi ellerinde tutamayacaklarına göre, müşteri
kaybının engellemesindeki tek yol sürekli olarak rekabettir. İşletmeden ayrılan müşterilerden
talep edilen geri bildirim ile problem olan zayıflıkların üstesinden gelinebilir ve kârları
azalmaya başlamadan önce bu eksiklikler giderilebilir. Bu nedenle müşteri kaybı analizi,
işletmelerin sürekli gelişmeyi yönetmeye yardımcı olan bir kılavuz olacaktır.
Müşteri bağlılığının sağlanması sürecinde kaybedilmiş müşterilerin önemi fazladır. Bu
müşterilerin kim olduğu ve neden kaybedildiğinin tespiti gereklidir. Bu müşteriler ile
görüşülmesi, memnuniyetsizliğe neden olan aksaklıkların tespiti ve ortadan kaldırılması için
önemlidir. Böyle bir çalışma ile kaybedilmiş müşterileri geri kazanma imkânı doğabilir.
İşletmeler, müşterilerinin önemli bir parçaları olduğunu, beklentilerine uygun mal ve hizmetle
sunulmadığı takdirde, rakip işletmelere gitmeleri riskinin bulunduğunu unutmamalıdırlar.
3.17.3. Müşteri Bağlılığının İşletme Kârlılığına Etkisi
Hizmet işletmelerinde müşteriyi elde tutma veya bir başka ifadeyle müşteri kaybı
oranının düşürülmesinin işletme kârlılığına etkisi Reicheld ve Sasser tarafından yapılan
araştırma ile ortaya konulmuştur. Bu çalışmada, müşterileri ile hayat boyu iletişim içinde olan
95
bir işletmenin kârlılık modeli üzerinde incelemelerde bulunmuşlardır. Bu çalışma, şayet
işletme müşterileri için kârlılık modeli ortaya koyarsa, “müşterilerini elde tutma oranını %5
arttırırsa (veya müşteri kaybını %5 azaltırsa) bunun işletme açısından değeri nedir” sorusu
cevaplandırılmaya çalışılmıştır.
Müşteri kayıplarının azalmasının işletme kârlılığına etki düzeyi işletmeden işletmeye,
endüstriden endüstriye göre farklılık göstermektedir. Hizmet işletmelerinde gerçek kalite
devrimi müşterilerini tutma yani sıfır kayıp için çabalama ile gelmiştir. Bu şekilde kârlı
müşterilerin elde tutulması için işletme yönetiminin gerekli çalışmaları yapması çok
önemlidir. Müşteri kaybının müşteri azaltılmasının işletmenin kârlılığına etkisi, ölçek
ekonomileri, pazar payı, birim maliyet ve rekabet avantajı gibi diğer faktörlerden daha da
önemlidir. İşletmeler müşteriyi elde tutma oranını %5 arttırırsa ya da müşteri kaybını %5
azaltırsa işletme kârını %100 arttırabilecektir.
3.18. Müşteri Bağlılığı Oluşum Süreci
Müşteri bağlılığı oluşum süreci; Kotler tarafından müşteri geliştirme süreci, Griffin
tarafından ise kâr üretim sistemi olarak ifade edilmektedir. Müşterileri işletmeye bağlamak
çok kolay bir konu değildir. Müşteri bağlılığı bir gün, bir ay ya da bir yılda sağlanması
mümkün olmayan uzun vadeli bir süreçtir.
Müşteri bağlılığı oluşurken müşteriler genellikle yedi farklı aşamada bulunurlar ve her
aşamadaki müşteri tanımları da birbirlerine göre farklılık göstermektedir. Bu aşamalar:
1. Olası Müşteriler: Müşteri bağlılığının ilk aşamasında işletmenin sunduğu mal ve
hizmetleri satın alma olasılığı bulunan müşterilerin olduğu aşamadır. Potansiyel Müşteriler:
İşletmenin sunduğu mal ve hizmetlere ihtiyacı olmakla birlikte bu mal ve hizmetler, satın
alma gücü bulunan müşterilerin bulunduğu aşamadır.
3. Eksik Potansiyel Müşteriler: Potansiyel müşteriler içinde yer alan ancak işletmenin
sunduğu mal ve hizmetlere ihtiyaç hissetmeyen ya da alım gücü olmayan müşterilerin
bulunduğu aşamadır.
4. İlk Kez Müşteri: İşletmenin sunduğu mal ve hizmeti ilk kez satın almada bulunan
müşteri grubudur. Bu müşteriler, hala rakiplerimizin müşterisi olabilirler.
96
5. Tekrar Satın Almada Bulunan Müşteri: Bir işletmeden iki ya da daha fazla satın
almada bulunan müşteri grubudur. Değişik zamanlarda aynı ya da farklı mal ve hizmetleri
satın alırlar.
6. Sürekli Müşteri: İşletmenin sunduğu mal ve hizmetler içinde, müşterilerin ihtiyacı
olduğu her şeyi satın alan müşterilerin bulunduğu aşamadır. İşletme bu gruptaki müşteriler ile
sürekli ilişki içinde bulunarak müşterilerin rakip işletmeye gitmesini engellemeye çalışır.
7. Taraftar Müşteri: Sürekli müşteride olduğu gibi, ihtiyaçlarını işletmeden karşılamakla
beraber başka müşterileri işletmenin müşterisi olmaya çağıran, işletme için pazarlama
faaliyetlerinde bulunan ve işletmeye yeni müşteriler getiren müşterilerin olduğu aşamadır.
Müşteri geliştirme sürecinin son aşaması, işletmeye yeni müşteriler getiren ve işletmenin
ortağı gibi alışan taraftar müşteridir.
Müşteri bağlılığı geliştirme sürecinin her aşamasında müşterilerin kârlılığı, pazarlama
hedefleri, kullanılan pazarlama stratejileri, katlanılan pazarlama ve satış maliyetleri ve
müşteriler hakkındaki bilgi düzeyi farklılık göstermektedir. Kullanılan pazarlama ve satış
stratejileri potansiyel müşteri aşamasında satışın gerçekleştirilmesi ve fayda sunumu iken
taraftar müşteri aşamasında müşterilere değer sunmadır. Pazarlama ve satış maliyetleri
bağlılığın ilk aşamasında en yüksek iken, taraftar müşteri aşamasında bu maliyetler daha
azdır. Müşteriler hakkındaki bilgiler ise, taraftar müşteri aşamasında en yüksek düzeye
çıkmakta ve müşterilere daha iyi mal ve hizmet sunmaya fırsat vermektedir.
3.19. Müşteri Bağlılığı Çeşitleri
Müşteri bağlılığı çeşitleri üç grupta incelenmektedir. Bunlar: Marka bağlılığı, hizmet
bağlılığı ve mağaza bağlılığıdır.
3.19.1. Marka Bağlılığı
Pazarlama alanında çalışan yazarlar marka bağlılığının farkındaydılar ancak bunu somut
olarak tanımlayan ilk yazar Guest olmuştur. Guest, 1944 yılında, marka bağlılığını bireylerin
yaşamlarında
bir
süre
boyunca
seçimlerinin,
tercihlerinin
durağanlaşması
olarak
97
tanımlamıştır. Marka bağlılığı, bazı tüketicilerin belirli bir markayı düzenli ve tutarlı olarak
satın alma eğilimi ve davranışı olarak tanımlanır ve pazarlamacıların ulaşmak istediği bir
amaç olarak belirtilmektedir.
Tüketicilerin farklı markalara karşı özel satın alma davranışı göstermeleri, marka
bağlılık kavramının önemini ortaya koymaktadır. Marka bağlılığı ürün özelliklerine olduğu
kadar, tüketici özelliklerine göre de farklılık gösterebilir. Marka bağlılığı sık sık tekrarlı satın
alma davranışıyla karıştırılmaktadır. Bu iki kavram arasında önemli bir farklılık vardır.
Markaya bağlılığı olan tüketici markaya karşı duygusal bağlılık duyması nedeniyle aynı
markayı tercih ederken, tekrarlı satın alma davranışını gösteren tüketici ise markayı alışveriş
yaptığı yerde başka bir alternatifin olmaması veya tanıtım ya da promosyon gibi nedenlerden
dolayı veya sadece alışkanlık yüzünden aynı markayı satın alır.
Marka bağlılığı ile ilgili araştırmalar sonucunda belli bir malın markalarına A, B, C, D,
E harfleri verilerek marka bağlılığının dört derecesi belirlenmiştir. Müşteriler de marka
bağlılığı derecesine göre dört gruba ayrılmıştır. Bunlar sırasıyla şu şekildedir:
1. Sürekli Bağlılık: Bir markayı her zaman satın alan müşterilerde görülmektedir.
Müşterinin her zaman A markalı malı seçmemesi, yine müşterinin A markalı mala karşı
sürekli ve bölünmez bir bağlılık içinde olması söz konusudur.
2. Bölünmüş Bağlılık: Müşterinin iki ya da üç markaya birden farklılık göstermesi
olayıdır. Müşteriler değişik satın alma zamanlarında A,A,B,B,A,A markalarını seçmesi
müşteri bağlılığının A ve B markaları arasında bölündüğünü göstermektedir.
3. Değişen Bağlılık: Tercihini bir markadan diğer markaya değiştiren müşterilerin
bağlılığı olarak tanımlanmaktadır. Bu durumda müşterinin satın alma davranışında
A,A,A,B,B,B markalarını seçmesi, marka bağlılığının A’dan B’ye geçtiğini gösterir.
4. Bağlılık Yok: Müşterilerin hiçbir markaya bağlılık göstermemesidir. Müşteri her
zaman farklı bir markayı (A,B,C,D,E) satın alarak markaya bağlı olmadığını gösterir.
Müşteriler tarafından seçilen bu bağlılık dereceleri mallara ve piyasalara göre değişiklik
göstermektedir. Sürekli bağlılığın bulunduğu mal ve hizmet piyasalarına rakip firmaların
girmesi çok zordur. Marka bağlılığından söz edebilmek için şu koşulların olması gerekir.
98
• Marka bağlılığı tesadüfi olarak ortaya çıkmaz, belirli bir çabanın ürünü olarak ortaya
çıkar.
• Marka bağlılığı davranışsal bir tepkidir ve en az bir nedene dayanır.
• Marka bağlılığı belirli bir zaman süresinde ortaya çıkar.
• Marka bağlılığı alternatif markaların varlığında geçerlidir.
• Marka bağlılığı karar vermenin bir süreci olarak ortaya çıkar.
Marka bağlılığı sağlamak müşteriyi kazanmak için ilk adımı oluşturmaktadır. Mevcut
müşteri grupları belirlenmelidir. Mevcut müşteriye ürün ve hizmetin yararları sunulmalı,
bağlılık ve çeşitli memnuniyet değerleri gösterilmelidir. Böylelikle müşteriler ilişkilerini
değerlendirip marka bağlılığı olan ürünü tercih edecektir.
3.19.2. Hizmet Bağlılığı
Hizmet
bağlılığı;
müşterilerin
bir
hizmet
üreticisinden
sürekli
satın
alma
gerçekleştirmesi, hizmet üreticisine olumlu bir tutuma sahip olması ve hizmete ihtiyacı
olduğunda sadece bu hizmet üreticisinden hizmet almayı düşünmesi olarak tanımlanmaktadır.
Müşteri bağlılığı tüm işletmeler ve sektörlerde önemli iken, özellikle hizmet işletmeleri
için bu önem daha da belirgindir. Bunun nedenleri hizmetin özellikleri ile bağlantılı olarak
aşağıdaki gibidir:
• Hizmetin soyut olması ve hizmet kalitesinin satın alma öncesi değerlendirmedeki
güçlük, müşterinin beklediği özelliklerde hizmet sunulduğunda hizmet bağlılığının
oluşturulmasını kolaylaştırmakta ve hizmete bağlılık oluştuktan sonra da değiştirilmesi
olasılığını azaltmaktadır. Buna göre bağlılık, ürün müşterilerine göre hizmet müşterilerinde
hem daha fazla hem daha yaygındır.
• Hizmetin soyut ve değişken olma özelliğinden dolayı tüketiciler mallara oranla
hizmetlerde daha fazla bir risk algılayacaklardır. Bu da tüketicilerin bir hizmete bağlılık
göstermesi şansını arttıracaktır. Çünkü hizmet bağlılığı bir risk azaltma aracı olarak
değerlendirilecektir.
99
• Hizmetlerde üretimin ve tüketimin aynı anda olması ve bunun da personel ile müşteri
arasında iletişim fırsatına daha fazla imkân vermesi hizmet bağlılığının oluşmasına ve
müşterinin işletmeyle iletişim içinde olmasından sonra başka bir işletmeye gitme olasılığını da
azaltmaktadır.
Hizmetlerin bu özellikleri, hizmet bağlılığının marka ve mağaza bağlılığına göre daha
da önemli olmasına neden olmuştur.
3.19.3. Mağaza Bağlılığı
Mağaza bağlılığı, rastlantısal olmayan davranışla çeşitli mağazalar içinde bir tanesinin
seçilmesi ve bu mağazadan psikolojik bir bağlılıkla sürekli olarak satın almada bulunması
olarak tanımlanmaktadır.
Mağaza bağlılığı düzeyi, mağazanın bulunduğu sektöre göre değişmektedir. Örneğin bir
markete olan bağlılık düzeyi ile bir giyim mağazasına olan bağlılık düzeyi ve ziyaret etme
sıklığı farklı olacaktır. Müşterileri marka, hizmet ve mağaza bağlılığına yönlendiren
değişkenlerin analiz edilmesi işletmeler için önemlidir. Pazarlama ve üretim faaliyetleri, bu
değişkenlerin dikkate alınarak hazırlanması gereklidir.
3.20. Müşteri Bağlılığı Düzeyleri
Müşteri bağlılığı; sadece tekrarlanan satın alma davranışı demek değildir. Müşterilerin o
işletmeye
aitlik
ve
bütünlük
anlayışına
sahip
olmasıdır.
Müşterilerin
işletmeyle
bütünleşebilmesi için işletmenin müşterinin kalpleri ve düşüncelerini taşıma ihtiyacı vardır.
Müşterilerin işletmeden tekrar tekrar mal satın alması ve sürekli alışveriş yapıyor olması
bağlılığın ilk boyutudur. Ama gerçek anlamda müşteri bağlılığına gelirsek; rakip işletmeler
tarafından sunulan alternatif mal ve hizmetler dikkate alması ve normal şartlar dışındaki
durumlarda bile aynı işletmeden satın almaya devam etmesidir.
Bağlılığın olmaması, müşterilerin bir işletmenin mal ve hizmetlerine olumlu bir tutumu
olmaması ve işletmenin sürekli müşterisi olmama durumudur. Müşterilerin işletmeye veya
100
sunduğu mal ve hizmetlerine karşı olumlu bir tutumu olmaması ve işletmenin de sürekli
müşterisi olmamasının çok çeşitli nedenleri olabilir.
İşletme yönetimi olumlu tutum geliştirmeye çalışmaktan ziyade faaliyetlerini
müşterilerini sürekli müşteri haline getirme üzerinde yoğunlaştırmalıdır. Bu durumda çeşitli
promosyonlar sunulmalı, sürekli müşteriler ödüllendirilmeli ve müşterinin bir başka işletmeye
gitme maliyeti yükseltilmeye çalışılmalıdır.
3.20.1. Sahte Bağlılık
Sahte bağlılık, müşterilerin bir mal veya hizmetinin sürekli bir müşterisi olmasına
rağmen, müşterilerin olumlu tutumunun düşük olması halindeki bağlılık düzeyi olarak
tanımlanmaktadır. Sahte bağlılığın nedenlerinden biri işletmenin sunduğu mal ve hizmetlerin
alternatifinin olmaması veya müşterilerin başka seçim şanslarının olmamasıdır.
Müşterilerin olumlu tutuma sahip olmadan işletmenin veya belli bir markanın sürekli
müşterisi olması alışkanlıkla açıklanabilmektedir. Örneğin bir bayanın sadece annesi belli bir
marka deterjan veya margarini aldığı için o markaları tercih etmesi olarak açıklanabilir. Bu
bayan, o markalara karşı olumlu bir tutuma sahip olmamasına rağmen satın alma davranışı
sadece geçmiş deneyimlere ve alışkanlıklara dayanmaktadır.
Müşteriler sahte bağlılığı geçici bir süre için gösterebilirler. Yeni rakip işletmelerin
ortaya çıkması veya yeni teklifler sunması halinde bu işletmelerin tekliflerine her zaman
açıktır. Bu bağlılık düzeyindeki müşteriler, devamlı müşterisi olduğu işletmeleri bırakarak
başka işletmelere gitmekte hiç tereddüt etmezler. Bu nedenle sahte bağlılık özelliği taşıyan
müşterilerin rakip işletmeler tarafından çekilmeleri çok kolaydır.
3.20.2. Gizli Bağlılık
Müşterilerin, bir işletmenin sürekli müşterisi olmamasına rağmen o işletmenin mal ve
hizmetlerine karşı olumlu bir tutuma sahip olması durumundaki bağlılık düzeyidir. Bir
müşterinin bir restorana karşı olumlu bir tutum ve istek içinde bulunmasına rağmen gelirinin
yeterli olmaması, menü azlığı, bu restoranın eşi ya da arkadaş grupları tarafından sevilmemesi
101
veya restoranın uzak bir yerde olması gibi nedenlerden dolayı bu restoranın sürekli müşterisi
olmaması durumu bu bağlılık düzeyine örnek verilebilir. İşletme yönetimi, olumlu bir tutuma
sahip olmasına rağmen müşterilerin sürekli gelmesinin ve sürekli müşteri olmasının önündeki
engelleri tanımlayıp bunları ortadan kaldırmaya yönelik gerekli yönetim ve pazarlama
kararları almalıdır.
3.20.3. Güçlü Bağlılık
Müşterilerin bir işletmenin mal ve hizmetlerine karşı olumlu bir tutuma sahip olması ile
birlikte aynı işletmenin sürekli müşterisi olması durumundaki bağlılık düzeyidir. Güçlü
bağlılık, işletmeler tarafından en çok arzulanan bağlılık düzeyidir. Olumlu tutum ve sürekli
müşteri olmaya dayanan güçlü bağlılık, pazarlama yöneticilerinin nihai hedefi ve bütün
işletmelerin sahip olmak istediği bağlılık düzeyidir.
Gerçek müşteri bağlılığı, sadece müşterilerin sürekli satın alma davranışı ile değil,
işletmeye veya mal ve hizmetlerine karşı gösterdiği olumlu tutumlar ve işletmenin yaptığı
hatalara veya beklemediği durumlarda toleranslı bir davranış göstermesi ve hemen rakip
işletmelere gitmemesi ile görülebilir. Şimdiye kadar açıklanan müşteri bağlılığı düzeyleri ve
işletmelere karşı bu bağlılık derecelerinde nasıl bağlılık gösterdikleri, işletmenin bu
müşterileri işletmesine bağlayabilmek için neler yapması gerektiği kısaca anlatılmıştır. Buna
göre işletmeler, müşterileri üzerinde tutum ve satın alma davranışı ile ilgili araştırmalar
yaparak müşterilerin bağlılık düzeylerini belirlemeli ve bu düzeylere ve müşteri temeline göre
bölümlendirme yapmalıdırlar ve bu bölümlere uygun pazarlama stratejileri geliştirmelidirler.
3.21. Müşteri Bağlılığının Sağlanmasında Etkili Olan Faktörler
Müşteri bağlılığını oluşturan değişkenler işletmeden işletmeye ve endüstriden
endüstriye farklılık gösterebilir. Her bir müşteri veya müşteri grubunun çalıştığı işletmeye,
mağazaya, hizmete veya markaya bağlılık göstermesinin farklı nedenleri de olabilir. Burada
müşteri bağlılığını oluşturmada etkili olan bazı temel değişkenler incelenecektir.
Müşteri bağlılığının sağlanması çok sayıda değişkene bağlıdır. Eğer müşteri bağlılığını
bağımlı değişken olarak düşünürsek, müşteri bağlılığını etkileyen çok sayıda bağımsız
102
değişken bulunmaktadır. Bu değişkenler; kalite ve müşteri memnuniyeti, imaj, müşteriye
sunulan değer, müşteri hizmetleri, müşteri alışkanlığı, müşterilerin risk almaktan kaçınma
isteği,
pazar
ve
rekabet
şartları,
karar
verme
kolaylığı,
sürekli
müşterilerin
ödüllendirilmesidir.
3.21.1. Kalite ve Müşteri Memnuniyeti
Günümüzün rekabet koşulları altında başarılı olabilmeyi ve büyümeyi hedefleyen
kuruluşlar en başta müşteri odaklı kalite anlayışı ile bunu sağlayabileceklerdir. Kalite,
işletmelerin potansiyel ve muhtemel müşterilerinin isteklerini ve beklentilerini tam ve sürekli
olarak karşılayabilecek ürün/hizmetleri, en ekonomik seviyede üretebilme becerisidir.
Kalite müşterinin ne beklediği ve ne elde ettiği arasındaki ilişkidir. Eğer bir müşterinin
bir ürün hakkındaki beklentileri hayal kırıklığına uğrarsa müşterinin algılaması da ürün
kalitesinin zayıf olduğu olacaktır. Eğer, diğer taraftan ürün müşteri beklentilerini aşarsa
müşterinin algılaması ürünün yüksek kalitede olduğudur. Kalite mutlak değildir. Müşterinin
sadece ne hissettiğiyle ilgilidir; bir insana iyi kalite gelen, başka biri için olmayabilir. Çünkü
basitçe ikisi farklı beklentilerle başlamaktadırlar.
Günümüz
koşullarında
müşteri
beklentilerinin
sadece
karşılanması
yeterli
olmamaktadır, uzun vadede bir başarı için “gerekli olan ile fazlasını sembolize edecek”
kalitede ürün ve hizmet sunulması gerekmektedir. Bu noktadan hareketle artık müşteriler,
tanımlanan saf kalitenin oluşturulmasında ve geliştirilmesinde tek ve hayati bir merkez
konumundadır. Böylelikle ortaya çıkan müşteri odaklı kalite kavramında işletmeler açısından
kusursuzluk anlayışına sistemli bir yaklaşım haline gelmektedir. Faaliyet alanı ne olursa olsun
her işletme kaliteyi, müşterisini referans olarak tanımladığından emin olmalı, kalitenin beşeri
ve teknik unsurları birleştirmede etkili ve sürekli aranılan bir bağ olduğunu kavramak
zorundadır.
Müşterilere kusursuz, kaliteli ve onları önemseyen tarzda hizmetler vermek günümüz
işletmelerinin başarısında çok önemli bir rol oynamaktadır. Her ne kadar kalite, ürün veya
hizmetin önemli bir parçası olsa da müşteriye hizmet sadece kaliteye önem verme anlamına
gelmemektedir. Müşteriyi ele geçirmek için öncelikle kaliteli ürün ve ya hizmet vermek,
ikinci adımda onlara müşteri tatmin noktasının da ötesinde olağanüstü hizmetler vererek
ilişkiyi sürekli kılmak esas hareket noktası olmalıdır. Çünkü hiçbir işletme müşteri kaybedip
103
sonrada yeni müşteri bulma çabası içine girmek istemeyecektir. Dolayısıyla müşteriye
sunulan hizmetleri kalite ve pazarlama ile birlikte ele alarak müşteriyi muhafaza etme yönlü
çalışmalara dönüştürmek en iyi yol olabilecektir. Böylelikle işletme müşteri bağlılığı
sağlayabilecektir.
Müşteri bağlılığına ulaşmada ki temel amaç, müşterilerin beklentilerini anlayarak
heyecan verici saf kalitede ürün veya hizmetleri sunmaktan geçmektedir. “Kalite ürünle
birlikte tasarlanmalıdır ve sürekli geliştirilmelidir” anlayışı ile yola çıkıldığında ürün ve kalite
geliştirme çalışmaları sadece bazı teknik çizimler ve mühendislik uygulamalarıyla sınırlı
kalmayacak, fikir evresinden tasarım sürecine ve onu takiben tüm diğer oluşum süreçlerini
şekillendiren, bütünsel bir yapıya kavuşturulmuş olacaktır.
3.21.2. İmaj
İşletmenin imajı müşterilerinin işletmeye çekilmesi ve bağlı müşteriler olmasında
önemli bir rol oynamaktadır. Çünkü müşterilerin ürün ve hizmetlere olan bağlılığın temelinde
müşterilerin o ürün veya hizmete atfettiği üstünlük imajı da önemli bir değişkendir.
Müşterinin ürün veya hizmete algıladığı üstünlük imajı, müşterinin diğer ürün ve hizmetleri
almasını sonlandırabilir. Müşterinin o ürün veya hizmet üzerinde algıladığı üstünlük imajı
belirli bir ürün veya hizmete, markaya ya da işletmeye bağlılığı sağlayan en güçlü
etmenlerden biridir. Müşteri memnuniyeti, kalite, değer, imaj ve müşteri bağlılığı arasında
kavramsal bir yapı vardır. Müşteri memnuniyetinin ve kalitenin algılanan değer üzerinde
pozitif bir etkisi vardır ve bu etki işletmenin imajını olumlu etkilemektedir. Müşteri
memnuniyeti ve olumlu işletme imajı müşteri bağlılığı üzerinde etkilidir.
3.21.3. Müşteri Değeri
Küreselleşme ve bilgi çağı, bugün artık “Değer çağına” dönüşmektedir. Önemli olan
müşteriler için değer yaratmak ve bu değeri paylaşmaktır. Bu değerin mutlaka maddi olması
gerekmemektedir. Bu değer duygusal ve manevi hoşluğu getiren unsurlar ile estetik kavramını
da içermektedir. Müşteriye sunulan değerin de müşteri bağlılığının sağlanmasında önemli bir
rolü vardır. Kalite ve müşteri memnuniyeti müşterilerin algıladığı değeri olumlu yönde
etkilemektedir ve bu değerin de işletmenin imajını olumlu etkileyerek müşteri bağlılığının
104
sağlanmasında önemli bir rolü olduğunu ortaya koymaktadır. Müşteri için değer yaratma;
müşterilerin ne istedikleri ve ürün satın alıp kullandıktan sonra ne elde ettikleri ile ilgili bir
yaklaşımdır. Müşteri açısından değer yaratma kavramı; müşterinin ödediği karşılığında
beklediğinden fazlasını elde ettiği zaman ki durumu ve anlamı içermektedir. Daha doğrusu ek
yararları; ilave bir bedel ödemeden müşterilere sunmaktır. Buradaki önemli nokta; beklenen,
umut edilen, algılanan durumdur. Müşteri tatmini yaratma, müşteri için yaratılan değerlere
bağlı olduğunda, müşterilerin kullanacağı toplam maliyet ya da hizmetten ne kazandığı ve ne
gibi ödünlerde bulunduğu arasındaki değiş tokuşu kapsamaktadır.
Müşteri değeri müşteri beklentileri ile anlamlaşan kümeler (ifade) dizisinin işletmeyemüşterinin işletme portföyünde kaldığı sürece işletmeye getireceği parasal anlatımlardır.
Değer önerisi, alıcı ile olan değer değiş tokuşunda satıcının payına düşen kısımdır. Bu,
alıcının mübadele beklentilerinin yanı sıra, teklif edilen fiyatın içerisinde yer alan hem soyut
hem de somut faktörleri kapsar. Değer ilave etmek için bilinen birçok yöntem vardır.
Çekirdek ürüne daha fazla değer katarak (ürünün kalitesinin artırılması, destek hizmetlerinin
verilmesi gibi), kuruluşlar müşteri tatminini arttırmaya çalışırlar. Örneğin: arabalarda
kullanılan çeliğin geliştirilmesi, çamaşır makinelerinin düğmelerinin geliştirilmesi gibi. Eğer
bunlar, müşteri açısından değer yaratmıyorsa hiçbir anlamı olmadığı gibi başarı şansları da
çok düşük olabilmektedir. Düşünce sistemi, müşterilerin beklentilerine ve isteklerine bağlı
olarak onlara ne verdiğimiz yerine, onların nelerden ödünler verdiklerine odaklanmalıdır.
Eğer, kuruluş müşterinin algıladığı ödünü azaltacak ve böylece ilişki maliyetini en aza
indirecek bir değer sunabilirse, başarılı olabilme şansı yüksek olabilecektir.
Buna göre, müşteri değeri müşteri açısından kavramlar seti olurken, işletme açısından
pazarlama ve finansman parasal beklentilerine cevap vermektedir. Buna göre pazarlama
açısından; müşteri segmentlerinin her birinin özelliklerini belirleyerek her bir bölüm için
mevcut ve olası değerin belirlenmesi temel alınırken, finansal olarak değeri yaratılması,
somutlaştırılması ve müşteriye ulaştırılması için yapılan tüm yatırımların en kısa sürede hangi
müşteri grubunca geri ödenmesine yöneliktir.
Müşteriler sadece pazarlama programları ve promosyonları ile değil işletmeden aldıkları
değer ile bağlılık göstermektedir. Müşteriye sunulan bu değer ürün ve hizmet kalitesi, satış
sonrası hizmetlerin artırılması ile de sunulabilir. Müşteriye değer sağlamak içi ürün veya
hizmetin faydasının artırılması gereklidir. Bir başka ifade ile temel ürüne veya hizmete
müşterilerin önemli, faydalı ve eşsiz gördüğü bir takım özellikler katmaktır. Örneğin otomobil
105
lastikleri üreticisi bir işletme 2 veya 4 lastik alanlara 6 ya da 12 ay yol hizmetleri
verilmektedir. Bu hizmetler, işletme tarafından müşterilerine lastik dışında bir değer
sunumudur.
3.21.4. Müşteri Alışkanlığı
Müşteri alışkanlığı; müşterilerin sürekli aynı işletmenin ürün ve hizmetlerini kullanması
ve işletmeden memnun olması, zamanla işletmeye karşı olumlu bir tutum geliştirmesini
sağlayabilecek ve bu olumlu tutum müşteri bağlılığının oluşmasına yardımcı olabilecektir.
Müşteri alışkanlığı müşteri bağlılığı anlamına gelmemektedir. Müşteri alışkanlığı müşteri
bağlılığını yönlendirici bir etki yapmaktadır. Müşteri açısından aynı ürünü ve hizmeti satın
almaya devam etmek başka bir ürün ya da hizmeti satın alma riskinden daha çok tercih
edilmektedir. Müşteri alışkanlığı ile müşteri memnuniyeti birleştiğinde müşteri bağlılığı
oluşmaktadır. Müşteri alışkanlığı ürün ve hizmetlerin satın alma isteği süreklilik kazanınca
müşteri bağlılığına dönüşür.
3.21.5. Müşterilerin Risk Almaktan Kaçınma İsteği
Müşteriler satın alma davranışında riskten kaçınma isteği gösterirler. Satın alınacak
ürün ya da hizmetin güvenilirliğini arttırmak için müşteriler, daha önce kullandığı ürün ve
hizmetleri tercih ederler. Bu eğilim satın alma riskini azaltmak için müşterileri işletmenin
bağlı müşterisi olmasına yönlendirmektedir. Müşteri bağlılığı müşterilerin değişik ürün veya
hizmetleri kullandığında karşı karşıya olduğu riski en aza indirmesine veya ortadan
kaldırılmasına yardımcı olabilir. Yeni bir ürün veya hizmetten memnun olmama riskini
önlemenin bir yolu da bildiği, tanıdığı ürün ve hizmete bağlı olması ve onu satın almaya
devam etmesidir. Müşteri, bağlılığı, mevcut ürün ve hizmeti değiştirdiğinde çok fazla risk
algılayan müşterilerde daha güçlü bulunmaktadır. Riski az algılayan müşteriler ise daha kolay
bir şekilde marka veya işletme değişikliği yapılabilmekte ve müşteri bağlılığı oluşturmak daha
da zorlaşmaktadır.
3.21.6. Pazar ve Rekabet Koşulları
106
Müşteri bağlılığı, pazar ve rekabet koşullarından gerçekleşebilir. Örneğin pazardaki
alternatif ürünler yoksa, tüketici ya olan ürünlere bağlı olacak ya da bir şey almayacaktır.
Kamu hizmetlerinde bu durum vardır. Örneğin elektrik, telefon hizmetleri gibi. Kamu
hizmetleri tekel olduğundan tüketici kamu hizmetlerine bağlılık gösterecektir. Pazar şartlarına
farklı örnekler verilebilir. Örneğin; satın alınan ürün ve hizmetlere ilgili garanti anlaşmaları da
müşteri bağlılığı oluşturmayı kolaylaştırmaktadır. Garanti kapsamındaki tamir, bakım ve
onarım işlemleri için anlaşmalı bakım servisine karşı bir bağlılık hemen oluşacaktır. Bir
yerleşim yerinde tek bir marketin bulunması da o markete bağlılık oluşmasına, o yerleşim
bölgesinde yaşayanlar tüm ihtiyaçlarını o marketten karşılamasına ve o marketin sürekli
müşterisi olmasına neden olacaktır.
3.21.7. Karar Verme Kolaylığı
Müşteriler alışverişlerinde tercih edebilecekleri çok fazla ürün ve hizmet ile karşı
karşıyadır. Karar vermek müşterinin algıladığı riske göre değişmektedir. Eğer müşteri için
satın alacağı ürün ya da hizmette algıladığı risk fazla ise müşterinin ürün ya da hizmet
tercihinde karar vermesi zor olmaktadır. Karar verme kolaylığı ürün ve hizmetin algılandığı
riske göre değişmektedir. Müşteri bağlılığı müşterinin ürün ya da hizmet satın alma sürecinde
müşteriye karar verme kolaylığı sağlamaktadır. Müşteri daha önce kullandığı ürün ya da
hizmet sayesinde riski daha az algılamaktadır. Bu durum müşteri için bir avantaj olmakta
müşteri bağlılığı müşteriye karar verme kolaylığını arttırmaktadır.
Müşteriler çok farklı ürün ve hizmetlerden seçim yapmaktadır. Bu durum, ürün ve
hizmet guruplarına göre farklılık gösterir. Bir hipermarketteki karar verme zorluğu ile küçük
bir markette seçim yapmak arasında farklılıklar vardır. Bu gibi durumlarda bağlılık
müşterilerin önemli bir yardımcısı olmaktadır. ABD’de yapılan bir araştırmaya göre
tüketicilerin %60’ı önceki satın alma kararlarına bağlı kalmaya gayret gösterdikleri
belirtilmiştir. Müşteriler satın alma sürecini bildiği, kullandığı, bağlılık duyduğu ürün ve
hizmetleri satın alma kararı vermesi kolay olacaktır.
3.21.8. Sürekli Müşterilerin Ödüllendirilmesi
107
Müşteri bağlılığının oluşmasında sürekli müşterilerin ödüllendirilmesi de önemli bir
unsurdur. Müşterilerin işletmeye olan katkısını bilmek ve müşterileri ödüllendirmek doğal bir
iş alışkanlığı olmalıdır. Müşteriler tekrar tekrar alışveriş yaptıklarında müşterilere verilen
ödül, iş hayatındaki işletmenin başarısındaki katkısını müşterilere göstermektedir. Ama
müşterilerle ilişkileri sürekli kılmak için daha fazla gayret gösterilmelidir.
Müşteri bağlılığı oluşturmasında önceliği müşterilerle sürekli bir iletişim içinde
bulunarak müşterilerle duygusal bir bağlılık oluşturmaya verilmesi önemlidir. İlk olarak,
işletmeyle iş yapan müşterileri tanımaya çalışmak gerekir. İsimleri öğrenilmeli ve müşterilere
isimleri ile hitap edilmelidir. Yeni bir müşteri ile karşılığında, işi bırakıp müşteri ile ilgili her
şeyi öğrenmek için elden gelen yapılmalıdır. Müşterinin beklentilerine göre müşterilere
ödüller verilmesi, müşterilerle ilişki kurulmasında daha etkili olacaktır. Sadece imaj kalite ve
müşteri memnuniyeti üzerinde yoğunlaşmak yeterli değildir. Örneğin müşteri bağlılığının
sağlanmasında sadece müşteri memnuniyeti üzerine odaklanmak, müşteri bağlılığı
oluşturmaya yardımcı olabilecek diğer değişkenlerin ihmal edilmesine neden olabilir. Bu
değişkenlerden etkilenme dereceleri de kişiden kişiye farklılık gösterir. Açıklanan bu
değişkenler yanında müşteriler ile iletişim içinde bulunarak, işletme ile müşteri arasında
duygusal bir bağ oluşturmanın da rolü vardır.
3.22. Müşteri Bağlılığı Programları
Müşteri bağlılığı programları, bir işletmenin ürünlerini sürekli satın alan müşterilerin
ödüllendirilmesi için uygulanan programlardır. Müşteri sadakat programları, müşterilerin
işletmeye ya da işletmenin markalarına bağlılığını güçlendirerek, onlara nazikçe bir kelepçe
takmaları için tasarlanmış programlardır.
Müşteri
bağlılığı
programları
ile,
çevresindeki
çok
sayıdaki
seçenekleri
değerlendirmeyip işletmeyi ve işletmenin ürün ya da markalarını tercih eden müşterilerin bu
bağlılıklarının karşılığı verilmektedir. Bu karşılık kimi zaman parasal ödüller olurken, kimi
zaman da ayrıcalık sağlayan uygulamalar olabilmektedir.
Müşteri bağlılığı programları temel olarak iki amaca hizmet etmektedirler. Bunlar, satış
gelirlerini arttırmak ve işletmenin markası ya da markalarıyla mevcut müşteriler arasında daha
yakın bir bağ kurmaktır. Bu iki amaçtan ilkine kimi zaman ulaşılamadığı görülmektedir.
108
Yapılan bir araştırmada incelenen altı bağlılık programından sadece ikisinin yineleme satın
alma sıklığını arttırdığı görülmüştür. Bu sonuç, müşteri bağlılığı programlarının işletmenin
satış gelirlerini arttırma amacını olumsuz yönde etkilemektedir.
Müşteri bağlılığı programları tek başlarına müşteriyi çekmezler, bu programların
işletme stratejilerinin bir parçası olarak uygulanması gerekmektedir. Diğer taraftan bu
programların uygulanması, işletme içinde sadece bir bölümün görevi olmamalı, bu strateji
tüm organizasyona yayılmalı, işletme kültürünün bir parçası olmalı ve tüm bölümlerin
katılımı sağlanmalıdır. Unutulmaması gereken noktalardan biri de işletmeye bağlılık duyan
müşterilerimizin, rakip işletmelerin potansiyel müşterileri olduğudur. Bu nedenle başarılı bir
müşteri bağlılığı programı, işletmenin mal ve hizmetlerine karşı müşterilerin olumlu bir tutum
geliştirmesini sağlamalı ve rakip işletmelerin tutundurma çabalarının dikkate alınmasını
engelleyebilmelidir.
Yaşanan yoğun rekabet ortamında işletmeler varlıklarını devam ettirmek için sürekli
olarak yeni müşteriler kazanmaya çalışmaktadırlar. Bu amaç için harcanan milyonlarca
dolardan sonra bu müşterileri elde tutmak için hiçbir şey yapılmaması yanlış bir uygulama
olacaktır. Bu nedenle işletmelerin pazarlama bütçelerinden önemli bir payı bu konuya
ayırmaları gerekmektedir.
Müşterileri elde tutmak için çalışmalar yapmaya başlamadan önce doğru müşterilerin
nasıl seçileceğinin belirlenmesi gerekir. Müşteri bağlılığı programlarının uygulanması zaman
alır. Bunun için iyi planlama yapmak ve sabırlı olmak şarttır. Müşterilerin “cüzdan payı”na
odaklanmak gerekir. Müşterilerimiz aynı zamanda benzer birçok firmanın da müşterisidir.
Bizim cüzdan payımız düşükse, bu payı arttırmanın yollarını aramalıyız. Bağlılık programları
hem müşteriler, hem de şirketler için yararlı olmalıdır. Bunları tasarlarken sadece şirketimizi
düşünmemek gerekmektedir. Bağlılığın kârlılığa etkisini anlamak zor olabilir. Faaliyet
gösterilen endüstride müşterilerin nasıl tepki verdiği anlaşılmaya çalışılmalıdır. Bağlı ve
memnun çalışanlar fark yaratabilir. Diğer taraftan marka imajı ve müşteri bağlılığı birbirinden
bağımsız değildir. Bunların beraber yönetilmesi gerekir. Bağlılık programına yönelik olarak
yapılan çeşitli araştırmalardan çıkan sonuçlardan kimileri şöyledir:
• Amerika'daki tüm market müşterilerinin % 53'ünde en az bir mağaza kartı
bulunmaktadır.
109
• 2004 verilerine göre, ABD'de kişi başına 4 kredi kartı, ülkemizde ise kişi başına 2
kredi kartı olduğu düşünülmektedir.
• Tüm dünyada 89 milyon kişi bir havayolu işletmesinin bağlılık programına üye
bulunmakta ve bunlardan 74 milyonu da ABD'de yaşamaktadır. Bu programlarda biriken uçuş
millerinin 14 milyon YTL'ye ulaştığı, bunun yarısının ise alışverişlerden kazanıldığı ortaya
çıkmaktadır. Ülkemizde çeşitli sadakat programları uygulamaya konmuştur. Migros'un “Club
Card” programı, Kamil Koç'un “Yol Kart” programı, Tansaş'ın "Akılalmaz Tüketici Hakları"
programı, Garanti Bankası “Flexi Card” uygulaması ve AtlasJet'in JetMil programı bunlardan
yalnızca bir kaçıdır. Migros'un Club Card uygulamasına katılan müşterilerin sayısı 4.5
milyondur. Bu müşteriler mağazaya ayda ortalama 9 kez gelmektedir ve bu dilim, toplam
cironun % 80'ini oluşturmaktadır. Tansaş, uyguladığı “İnanılmaz Tüketici Hakları"
kampanyası sayesinde, 100 milyon dolar zarardan, 800 milyon dolar kara geçmiştir.
Diğer taraftan Flexi Card, 2006 yılında Best Launch (Lanse Edilen En İyi Kredi Kartı
Ödülü) alırken, 2008 yılında düzenlenen 13. Sesame Ödülleri kapsamında “Müşteri Sadakat
Ödülü”
almıştır.
Bu
veriler,
müşteri
bağlılığı
sadakati
programlarının
önemini
vurgulamaktadır.
İşletme tarafından uygulanan müşteri bağlılığı oluşturma programı işletmeye rekabet
üstünlüğü sağlamalıdır. Hazırlanan program, rakip işletmeler tarafından hemen taklit
edildiğinde ise program içinde bazı farklılıklar oluşturmalı ve bu farklılıklar müşterilere
anlatılmalıdır.
Müşteri bağlılığı programlarının etkinliğinin ölçümünde, müşterilerin satın alma sıklığı,
satın alma miktarı ve tutarı, müşteri sayısındaki artış, müşteri kaybındaki azalış, müşteri
başına düşen satış, müşterilerin işletme hakkındaki tutumları ve inançları gibi kriterler
kullanılabilmektedir.
3.23. Müşteri Bağlılığı İle İlgili Yaklaşımlar
Müşteri sadakati genel olarak 3 temel yaklaşım olarak incelenmektedir. Bu yaklaşımlar;
davranışsal yaklaşım, tutumsal yaklaşım ve karma yaklaşım (Kim ve diğerleri 2004: 147)
şeklindedir.
110
Davranışsal Yaklaşım
Müşterinin bir marka ya da hizmet için tercihini gösteren tekrar satın alma davranışını
ifade etmektedir. Davranışsal sadakat, satın alma miktarı, satın alma sıklığı veya satın alma
ihtimali gibi davranışsal ölçümler kullanarak değerlendirilir (Chang ve Chen 2006).
Davranışsal sadakat, tüketicinin ölçülebilen ve satışları direkt etkileyen davranışlarını ortaya
çıkaran markayı, tekrar satın alma eğilimi olarak tanımlanır (Hammond, East, & Ehrneberg,
1996). Davranışsal sadakat yaklaşımıyla ilgili problem ise tekrar satışların her zaman markaya
karşı verilen psikolojik taahhüdün bir sonucu olmamasıdır. Örneğin, seyahat eden bir kişi, en
uygun konuma sahip olması nedeniyle bir otelde kalabilir. Caddenin karşısında yeni bir otel
açıldığında, bu otel yeni açılan otelin daha cazip bir teklif sunmasıyla müşterisini
kaybedebilir. Bu sebeple, tekrar satın alma her zaman taahhüt anlamına gelmemektedir
(Bowen ve Chen, 2001).
Tutumsal Yaklaşım
Tutumsal müşteri sadakati, sadakatin yapısında doğal olarak var olan psikolojik ve
duygusal bağlılığı ifade etmek için tutumsal verilerin kullanıldığı bir yaklaşımdır (Değermen
2006: 78). Bir müşterinin, iyi bir sadık müşteri olmasının göstergesi olan tekrar satın alma ve
tavsiyelerini ifade etmektedir. Tutumlar, kültür ve inançlar üzerinde temellenmiş
değerlendirici yargılar olarak tanımlanmaktadır (Bennett ve diğerleri, 2005: 98). Tutumsal
sadakat taahhüt derecesiyle ilgili bir kavramdır (Lin ve Wang, 2006: 272). Tutumsal ölçümde,
bir müşteri işletmeden alışveriş yapmasa bile, işletmeye karşı sadık müşteri olmaya devam
edebilir. (Bowen ve Chen, 2001). Yani işletmeye karşı duygusal bağlılığı devam edebilir ve
işletmeyi başkalarına tavsiye edebilir. Mesela kendisi için uzak olan işletmeden alışveriş
yapamayan bir kişi, işletmeye yakın olanlara işletmeyi tavsiye edebilir ve işletme ile ilgili
olumlu şeyler söyleyebilir. Tüm bu durumlar tutumsal sadakatin varlığını göstermektedir.
Karma Yaklaşım
Karma yaklaşım; müşteri sadakatini ölçmek için ilk iki boyutu kombine etmekte ve
müşterilerin ürün tercihlerini, marka bağımlılık eğilimini, satın alma yüzdesini, yeni satın
alma ve toplam satın alma miktarını esas almaktadır. Tatmin edici nitelikte bir sadakat
tanımında, tutum ve davranışsal yaklaşımın ikisinin birden kullanılması önemli olacaktır.
Sadakati iki farklı boyutta ele alan bu yaklaşım, perakende satış yapan ve rekreasyon hizmeti
sunan çoğu üst düzey otel ve havayolu şirketi tarafından kullanılmaktadır (Bowen ve Chen,
111
2001). Karma yaklaşımdan hareketle Kim ve diğerleri (1994)’de, müşteri sadakatini,
tüketicilerin
olumlu
tutumu
ve
tekrar
satın
alma
davranışının
birleşimi
olarak
tanımlamaktadır.
112
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
İŞLETMELERDE RETRO PAZARLAMA UYGULAMALARININ MÜŞTERİ
BAĞLILIĞINA ETKİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Çalışmanın bu bölümünde Konya ilinde faaliyet gösteren işletmelerde retro pazarlama
uygulamalarının önem ve etki düzeyi belirlenmeye çalışılacak ve uygulanan retro pazarlama
uygulamalarının müşteri bağlılığını etkileyip etkilemediği, etkiliyorsa ne yönde etkilediğini
belirlemek amacıyla yapılan araştırmanın sonuçlarına yer verilecek ve elde edilen bulgular
tartışılacaktır.
Öncelikle araştırmanın konusu, amacı ve önemi, kapsamı ve sınırlılıklarına
değinilmekte, araştırma modeli ve hipotezleri, anket formunun hazırlanması, örnekleme
yöntemi ve verilerin toplanması gibi araştırmanın yöntemiyle ilgili bilgilere yer verilecektir.
Ayrıca bu bölümde verilerin analizi ve analiz sonuçlarına yer verilerek; güvenilirlik analizi,
yüzde ve frekans analizleri, karşılaştırmalı tablolar ve ki-kare testleri bulunmakta ve elde
edilen bulgular tartışılmaktadır.
4.1. Araştırmanın Konusu
Retro pazarlama, ikna edici pazarlama taktiği ve yüksek bir etki alanına sahip olması
nedeniyle iş yayınlarında dikkat çekerek artan bir önem kazanmıştır. Son zamanlarda
literatürde, tüketim deneyimlerine ve nostaljiye artan bir ilgi olmuştur. Nostalji, özellikle ürün
yönetimi içinde reklam yoluyla duygusal tepki oluşturan temalar, müzik ve eğlence etkilerini
katarak pazarlamacıların dikkatini çekmiştir. Nostaljiyi oluşturabilmek için pazarlamacılar,
tüketicilerin fantezilerini, anılarını yakalamaya çalışmaktadırlar (Kopf ve Wolf, 2007:838).
Nostaljiye dayalı pazarlama çabaları geçmişle bağ kurmak isteyen postmodern bireye
odaklıdır. Bu da geçmiş aktivitelerinin yeniden üretilmesiyle yada hafızalardaki sembolik
temsillerin hatırlanmasıyla sağlanabilir. Retrospektif (geriye dönük) markalama kapsamında,
makarna firmalarının ürettiği erişteler, sabun firmalarının ürettiği geleneksel konseptli
sabunlar gündelik hayata dair sıradan ürünlere gösterilebilecek örneklerdir. Teknoloji ve
bilimsel ilerlemelerle geçmiş alışkanlıkların sentezi talep edilmektedir. Brown, Kozinets ve
113
Sherry (2003: 135‐140) retro pazarlamayla ilgili incelemelerini dört temaya dayandırmıştır.
Retro markalamanın 4A sı olarak allegory (marka hikâyesi), arcadia (idealize edilmiş marka
toplumu), aura (marka özü) ve antinomy (marka paradoksu) temalarını kabul ederler.
Allegory; sembolik hikayeler, öyküler ya da eklenen metaforlardır. Arcadis ile; geçmiş
dünyanın ve toplumların ütopik anlamı yeniden çağırılır. Geçmişin sihirli ve özel bir yer
olduğu algısı retro pazarlamada albeninin ayrılmaz parçasıdır. Elden geldiği kadar, idealize
edilmiş bir geçmiş olarak ileri teknolojiyle süslenir. Aura; sahihlikle algılanan duruşa aittir.
Eşsizlik veya teklik anlamına gelen sahihlik marka kimliğinin önemli yanlarından birisidir.
Antinomy; durmaksızın devam eden teknolojik ve bilimsel süreçle birlikte tüketicilerin daha
yavaş, daha basit ve daha az stresli günlere dönme isteğine ilişin çelişkiyi ifade eder.
Günümüzde yeni bir pazarlama kavramı olarak ortaya çıkan “Retro Pazarlama” ilk
olarak Stephen Brown tarafından ortaya atılmıştır. Brown (2001b) Retro pazarlamayı, “Bir
önceki tarihsel döneme ait ürün veya hizmetin canlanması veya yeniden başlatılmasıdır”
olarak tanımlamaktadır (Brown, 2001b: 6). Retro pazarlama, geçmiş döneme ait çağrışımlarla
(müzik, koku, filmler, kitaplar vb.) farklı bir pazarlama yaklaşımını ortaya koymaktadır.
Retro pazarlama, geçmişte işe yaramış veya yaramamış, yapmayı bırakmadığımız
alışkanlıklardan veya öğretilerden meydana gelen, geçmişe ait, fark oluşturmayı engelleyen
yaklaşımlar olarak tanımlanmaktadır (www.farketing.com, 2010). Diğer bir tanıma göre de
Retro pazarlama “geçmişteki markaların, olayların, modaların vb. yeniden canlandırılması
şeklinde nostalji referanslı pazarlamadır (www.reklamtoplulugu.com, 2011).
Retro pazarlama; bir taraftan geçmişi özleyen tüketicileri, özledikleri mekanların ve
ürünlerin sıcaklığına kavuştururken, diğer taraftan da bu duyguları, o zamanı yaşamamış genç
kuşaklara aktarmaktadır (Demir,2008: 32). Duygu aktarımını sağlamak için pazarlamacılar,
eskiyi canlandıran çeşitli lezzetler, markalar, simgeler, ambalajlar ve reklamlardan
yararlanmaktadırlar. Anne kurabiyeli, erişteli, ev salçalı geleneksel konseptli ürünler; CocaColanın klasik yeşil renkli cam şişesi ya da Disneyland, Miniatürk gibi geçmişe süreklilik
kazandıran mekansal tasarımlar; retro pazarlamanın nostaljiyi besleyen ve nostaljiden
beslenen örnekleridir (Odabaşı, 2004:111-113; Demir, 2008: 32-33).
Retro pazarlamanın temelinde yatan düşünce, tüketicilerin satın alma sürecinde ürünü
tercih ederken ailenin, etkilenilen bir filmin veya tüketicinin hayatından bir şeylerin izlerini
taşımasıdır. Öyle ki son yıllardaki retro kavramının geçmişe olan özlemle yoğun bir biçimde
114
bağdaştırılması nedeniyle tüketicileri o dönemin yaşayış biçimi, toplumsal koşulları ve diğer
özelliklerini de talep eder hale getirmiştir. Dolayısıyla, bu gelişmeler çerçevesinde Retro
pazarlamanın, tüketicilerin geçmişe bağlılığını kullanmak için en uygun maliyetli yol olduğu
söylenebilir (Korkmaz vd., 2009:87). Retro pazarlama uygulamada genel olarak üç grupta
toplanmaktadır (Brown, 1999:365).
4. Araştırmanın Amacı
Bu açıklamalar ışığında bu çalışmanın temel amacı, işletmelerde uygulanan retro
pazarlama uygulamalarının müşteri bağlılığına etkilerini incelemektir. Araştırmada esas
olarak tanımlayıcı araştırma modeli kullanılmıştır. Tanımlayıcı araştırmanın asıl amacı; anket,
gözlem, görüşme ve örnekleme gibi araçlarla ana kütlenin ilgilenilen özelliklerini ortaya
koymaktır (Seyidoğlu, 1993:25). Dolayısıyla tanımlayıcı araştırmanın esas amacı, eldeki
problemi, bu problemle ilgili durumları, değişkenleri, bu değişkenler arasındaki ilişkileri
tanımlamaktır. Tanımlayıcı araştırma modelinde iki veya daha fazla değişken arasındaki
ilişkinin derecesi belirlenebilmektedir (Kurtuluş, 2004a:252). Bu bağlamda araştırmanın alt
amaçlarını şu şekilde sıralamak mümkündür:
 Müşterilerin retro pazarlamayla ilgili bilgi düzeylerini ölçmek,
 Müşterilerin işletmelerin uygulamış oluğu retro pazarlama uygulamaları ile ilgili bilgi
düzeylerini ve farkındalıklarını ölçmek,
 Müşterilerin retro pazarlama uygulama yönelik eğilimlerini ölçmek,
Müşterilerin retro pazarlama uygulamaları sonucunda işletmeye olan bağlılıklarını
ölçmek
4.3. Araştırmanın Önemi
Pazarlama, işletmenin kâr sağlamak için müşteri istek ve ihtiyaçlarını en uygun şekilde
karşılamak üzere mal ve hizmetlerin dağıtımı, reklamı ve fiyatlandırılmasıyla ilgili
çalışmalara denir. Bir başka tanıma göre pazarlama, mal ve hizmetlerin, üretim
merkezlerinden satış merkezlerindeki müşterilere akışıyla ilgili çalışmalara denir. Pazarlama,
115
mal ve hizmetlerin en uygun kalite özellikleriyle müşteri istek ve ihtiyaçlarının tatmin
edilmesiyle ilgili çalışmalardır.
Pazarlama müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılamayı amaçlar. Müşterilerin ihtiyaçlar ve
istekleri sınırsızdır. Müşteri istek ve ihtiyaçlarını karşılamak üzere üretilen mal ve hizmetlerin
ihtiyaç sahiplerine (müşteri) istedikleri zamanda ve yerde ulaştırılması önemlidir. Müşteri
ihtiyaç ve isteklerinin araştırılması, tasarımlanması, oluşturulması, duyurulması ilgili
faaliyetler pazarlamanın konusunu oluşturur. Pazarlama işletmeyle müşteriler arasında bir
köprü görevini yerine getirir. İşletmenin üretim fonksiyonu şekil faydası, pazarlama ise; yer,
mülkiyet ve zaman faydası meydana getirir.
Pazarlama bireysel ve kurumsal müşteri ihtiyaçlarını tatmin ederken, işletmenin ve tüm
paydaşlarının beklentilerinin karşılanmasını hedefler. İşletme yönetiminin temel amacı
işletmenin kârlı bir biçimde büyümesiyle birlikte müşterilerin, girişimcilerin, ortakların,
aracıların, tedarikçilerin ve toplumun beklentilerinin de karşılanmasıdır. Pazarlama
yönetimiyle müşterilerin beklentilerini karşılayarak tatmin eden mal ve hizmetlerin üretilmesi
sağlanır. Bunun sonucunda; girişimci için kâr, aracılar için kazanç, ortaklar için kâr payı,
tedarikçiler için düzenli, sürekli ve kârlı bir işbirliğiyle sürdürülebilir bir büyüme mümkün
olabilir. Bu bakımdan işletmelerin rekabet gücünü koruyabilmesi ve sürdürebilmesi için
modern pazarlama yöntemlerini kullanmaları gerekir. Günümüzde işletmeler tarafından
uygulanan modern pazarlama yöntemleri; deneyimsel pazarlama, duyusal pazarlama, konsept
pazarlama, kontr pazarlama, radikal pazarlama, tuzak pazarlama, veri tabanı pazarlaması,
retro pazarlama gibi uygulamalardır. Bu çalışmada, giderek önem kazanan nostalji ve
bireylerin geçmişe duydukları özlemin pazarlama anlayışına yansıması olarak retro pazarlama
uygulamaları ele alınacaktır. Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de nostalji pazarlaması giderek
yaygınlaşmaktadır. Konunun artan önemi dikkate alınarak, bu çalışmada retro pazarlama
uygulamaları geniş ölçüde ele alınacak ve bu uygulamaların müşterilerin satın alma davranışı
ve bağlılığına etkileri yapılacak bir araştırmayla analiz edilecektir.
4.4. Araştırmanın Kapsamı
Araştırmanın kapsamı, araştırma süresince yapılan literatür taramalarından elde edilen
bulgular ışığında, Konya ilinde faaliyet gösteren ve retro pazarlama faaliyetleri
gerçekleştirmiş işletmelerin müşterileri olarak belirlenmiştir. Bu bağlamda gerekli verileri
116
elde etmek için düzenlenmiş olan anket formu tesadüfi örnekleme yöntemiyle 300 tüketici
üzerinde uygulanmıştır.
4.5. Araştırmanın Yöntemi
Çalışmanın bu bölümünde araştırmanın dayandığı model ve hipotezler, anket sorularının
hazırlanması, test edilmesi ve anket formunun oluşturulması, ana kitle ve örnek kitlenin
seçimi ve veri toplama yöntemi hakkında bilgilere yer verilecektir.
4.5.1. Araştırmanın Modeli ve Hipotezleri
Bu araştırmada, araştırmanın amaçlarına uygun olarak “Tanımlayıcı (Betimsel)
Araştırma Modeli” kullanılmıştır. Tanımlayıcı araştırmanın esas amacı, eldeki problemi, bu
problemle ilgili durumları, değişkenleri, bu değişkenler arasındaki ilişkileri tanımlamaktır.
Tanımlayıcı araştırma modelinde iki veya daha fazla değişken arasındaki ilişkinin derecesi
belirlenebilmektedir (Kurtuluş, 2004a:252).
Tanımlayıcı araştırma modelleri, pazarlama araştırmalarında en çok kullanılan modeller
olup; söz konusu tanımlarla birlikte geleceğe yönelik birtakım tahminler de yapılmaya
çalışılır. Tanımlayıcı araştırma modellerinin keşifsel araştırma modellerinden farkı, araştırma
probleminin tanımlanmış, çerçevesinin belirlenmiş olması; nedensel araştırma modellerinden
farkı ise değişkenler arasındaki neden-sonuç ilişkisi üzerinde durulmamasıdır (Yükselen,
2003: 45). Tanımlayıcı araştırma modelleri genellikle şu durumlarda kullanılır:

Belirli grupların özelliklerini tanımlamak. Örneğin, bir markanın kullanıcısı
konumundaki tüketicilerin demografik özelliklerini saptamak.

Belirli bir davranış sergileyen tüketici kitlesinin toplam tüketici sayısı içindeki
oranını hesaplamak. Örneğin, bir yerleşim yerinde yeni açılan süpermarketlerden alışveriş
yapanların oranını hesaplamak.

Geleceğe dönük tahminler ışığında çeşitli stratejiler geliştirmek. Örneğin,
gelecekte pazarın genişleyeceği veya yeni pazarlara girileceği tahmin edildiğinde, satış
117
gücünün büyüklüğünü bugünden saptamak veya satışçıların eğitimi konusunda çalışmalar
yapmak.
Araştırmada kullanılan araştırma modeli aşağıda Şekil 4.1.’ de gösterilmiştir.
Şekil 4.1. Araştırmanın Modeli
Pazarlama
Müşteri
Memnuniyeti
Müşteri
Bağlılığı
Retro
Pazarlama
Hipotez, araştırmacının araştırma problemindeki değişkenler arasındaki ilişkilerinden
beklentilerini ifade eder. Null (sıfır) hipotezleri genellikle fark olmadığı tezi üzerine
kurulmaktadır. Geleneksel şekilde Null Hipotezi H0 olarak sembolize edilmektedir. Her Null
hipotezine karşılık mutlaka bir alternatif hipotez vardır. Alternatif hipotez H1 olarak
sembolize edilmektedir (Altunışık, 2004: 20,60 ). Hipotez testi ise, örneklem değerlerini
kullanarak hipotezin doğruluğunu saptama işlemidir. Hipotez testleri, genellikle iki şekilde
yapılır (Aktaran: Yükselen, 2003: 29):
- Örnekten alınan gözlem değerlerinin, ana kütle (evren) için varsayılan bir
değerden farkının anlamlı olup olmadığı testi.
- İki veya daha fazla sayıda örnekten alınan gözlem değerleri arasındaki farkın
anlamlı olup olmadığı testi.
118
Araştırmanın amacı ve modeli doğrultusunda uygulamayla ilgili geliştirilen hipotezleri
şu şekilde göstermek mümkündür:
Hipotezler (Sayıtlılar)
1.
İşletmelerde modern pazarlama uygulamalarının işletme performansına
olumlu katkısı vardır.
2.
İşletmelerde retro pazarlama uygulamalarının işletme performansına
olumlu katkısı vardır.
3.
İşletmelerde retro pazarlama uygulamaları, müşterilerin memnuniyetini
artırmaktadır.
4.
İşletmelerde
artırmaktadır.
retro
pazarlama
uygulamaları,
müşteri
bağlılığını
5.
İşletmelerde retro pazarlama uygulamaları, yeni müşteri sağlamaya
olumlu katkı sağlamaktadır.
4.5.2. Anket Formunun Oluşturulması ve Veri Toplama Yöntemi
Araştırmada veri toplama metodu olarak anket yöntemi kullanılmıştır. Anket formunun
oluşturulmasında yerli ve yabancı literatür taraması yapılarak daha önce yapılan anket
çalışmaları incelenmiştir. Sorular konuyla ilgili araştırmalar neticesinde araştırmacı ve tez
danışmanı tarafından geliştirilmiştir. Diğer araştırmalarda yer alan soruların bir kısmı olduğu
gibi alınmış; bir kısmı içinde bulunulan zaman, anakütlenin özellikleri ve araştırmanın amacı
gibi özellikler göz bulundurularak yeniden şekillendirilmiştir.
Anket soruları, anket sorularının hazırlanması aşamasında dikkat edilmesi gereken
kriterler dikkate alınarak hazırlanmıştır. Anketin hazırlanması aşamasında anketin
geçerliliğini test etmek amacıyla çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Daha önce yapılan anket
soruları incelenmiş, ankete son şeklini vermeden önce konunun uzmanı akademisyenlere
sunularak eksiklikler giderilmiştir.
Anket sorularının yeterince açık ve anlaşılır nitelikte olup olmadığını anlamak üzere
anket formuna son şeklini vermeden önce 30 denek üzerinde test edilerek pilot çalışma
yapılmıştır. Bu sayı örneklemin %10’unu teşkil etmektedir. Pilot çalışma sonrasında gerekli
düzeltmeler yapıldıktan sonra anketin yazı stili ve şekil özellikleri belirlenmiştir. Anket formu
A4 kâğıdının ön ve arka yüzleri kullanılarak tek kâğıtta hazırlanmıştır.
119
Bu doğrultuda hazırlanan ve araştırma aracı olarak kullanılan anket formu (bkz. Ek1)
anketin amacını açıklayan bir önyazı ve toplam dört bölümden oluşmaktadır. Önyazıda
araştırmanın amacı hakkında kısa bir bilgi verilerek, anketi cevaplayacak tüketicilere kısa bir
açıklama yapılmıştır.
Anketin birinci bölümünde, tüketicilerin demografik özelliklerini belirlemek amacıyla
cinsiyet, medeni durum, yaş, eğirim durumu, aylık ortalama gelir düzeyi ve meslekleriyle
ilgili çoktan seçmeli sorulara yer verilmiştir. Tüketicilerin mesleklerini öğrenmeye yönelik
olan soru hem çoktan seçmeli hem de açık uçlu soru türündedir.
Anketin ikinci bölümünde, tüketicilerin çevreye olan duyarlılıklarını ölçmek üzere 15
soru sorulmuştur. Bu bölümdeki sorular için 5’li Likert ölçeği ile tüketicilerin verilen ifadeye
katılma/katılmama dereceleri ölçülmüştür.
Anketin üçüncü bölümünde, tüketicilerin çevre dostu ürün, çevre dostu işletmeler ve
yeşil pazarlama faaliyetleri ile farkındalık düzeylerini ölçmek üzere 5 soru sorulmuştur. 1., 2.,
3. ve 4. sorular 5’li Likert (1=Kesinlikle Katılmıyorum… 5=Kesinlikle Katılıyorum) türünde
oluşturulmuştur. 5. soru ise ürünlerin üzerinde bulunan çevre ile ilgili sembollerle ilgili
bilinirlik düzeylerini ölçmek amacıyla sorulmuş olup; 4 sembolden oluşmaktadır. Ankete
katılan tüketicilerden bu sembollerden anlamını bildiklerini işaretlemelerini istenmiştir.
Anketin
son
bölümü olan dördüncü
bölümde
işletmelerin retro
pazarlama
uygulamalarının müşteri memnuniyeti ve müşteri bağlılığı üzerindeki etkileri beliremeye
yönelik 4 soru sorulmuştur.
4.5.3. Anakütle ve Örnek Kütlenin Seçimi
Pazarlama araştırmalarında ihtiyaç duyulan verinin birincil kaynaklardan edilmesi
gerektiğinde araştırmacı ya birincil kaynakları oluşturan tüm birimlere ulaşır ya da bir
kısmından veri toplayarak tüm birimlerle ilgili tahminde bulunur. Birincil kaynakları
oluşturan tüm birimlere anakütle (evren) denilmektedir. Ana kütlenin tümünden veri toplanma
işlemine tam sayım denilmektedir. Anakütlenin bir kısmının seçilerek, seçilen kısımdan
toplanan verilerle anakütle hakkında yorum yapılması işlemine ise örnek (örneklem)
denilmektedir (Yükselen, 2003: 55). Örnekleme yöntemi tam sayım yöntemine göre çok daha
kolay, hızlı, ucuz ve uygulanabilir bir yöntemdir. Ayrıca örneklemenin tam sayıma göre başka
120
avantajları da vardır. Bunlar; maliyet avantajı, uygulama için gerekli zamanın kısa olması,
ölçüm ve örnekleme hatalarının maliyetinin görece düşük olması ve anakütlede spesifik
olayların incelenmesi söz konusu olduğu zamanlarda kullanılması gibi avantajlardır (Altunışık
vd., 2010: 130).
Araştırmada amaç çok veri toplamak değil; geçerli ve güvenilir yani “sağlam” veriler
toplamaktır. Özellikleri çok iyi bilinen, çok iyi yetişmiş iki gözlemci ile küçük bir kümeden
elde edilen veriler, özellikleri tam bilinmeyen bir evrenden pk değişik yeterlikleri olan çok
sayıdaki gözlemcinin toplayacağı verilerden daha faydalıdır. Örneklem üzerinde gözlenen
(ortalama, standart sapma vb.) değerler “örneklem değer” ya da “istatistik” olarak
adlandırılmaktadır (Karasar, 2004: 110). Örnekleme süreci aşağıda şekil 4.2.’de görüldüğü
gibi olmaktadır.
Şekil 4.2. Örnekleme Süreci
Anakütleyi tanımlamak
Örnek Çerçevesini belirlemek
Örnek büyüklüğünü
belirlemek
Örnekleme yöntemini seçmek
Örneği seçmek
Kaynak: Yükselen, 2004: 57
Bu araştırmada anakütle Konya ili merkezde faaliyet gösteren ve retro pazarlama
uygulamalarını gerçekleştiren sanayi ve hizmet işletmeleridir. Yargısal örnekleme yönteminde
araştırmacı örnek birimlerini kendi kararına göre seçmekte; örnek büyüklüğün yeterli olup
olmadığına veri toplama süreci içerisinde karar vermektedir (Yükselen, 2004: 59).
Anakütleden
seçilecek
gerekli
örneklem
büyüklüğünün
belirlenmesinde
örneklem
büyüklüğünü belirmeden kullanılan şu formül kullanılmıştır (Kurtuluş, 2004b:191):
121
n= p.(1-p) / (e/Z)2
Bu formüldeki sembollerin anlamları şöyledir: n= örnek hacmi, p: incelenen olayın
görüş sıklığı, e= hata payı oranı, z= güven aralığı. Çalışma %95 güven aralığında (Z), %5 hata
payı (e) ile anketi cevaplayacak kişilerin %50 olasılıkla (p) doğru ya da yanlış cevap
verecekleri göz önünde bulundurularak belirlenen 300 alışveriş merkezi tüketicisi üzerinde
gerçekleştirilmiştir.
Verilerin elde edilmesinde yüz yüze anket yöntemi kullanılmıştır. Anket formları 01
Şubat-30 Mart 2013 tarihleri arasında Konya’da uygulanmıştır. Anketlerin uygulanmasında 3
anketör kullanılmış olup; anketörler anketleri doğrudan işyerlerine giderek uygulamışlardır.
Bir anketin tamamlanma süresi ortalama 5 dakikadır.
4.5.4. Güvenilirlik Analizi ve Sonuçları
Yapılan her ölçüm için gerekli olan güvenilirlik, bir ankette yer alan soruların
birbirleriyle olan tutarlılığı ve kullanılan ölçeğin ilgilenen soruyu ne kadar yansıttığını
göstermektedir. Güvenilirlik, elde edilen ölçümler üzerinde yorumlar ve analizler için bir
temel teşkil etmektedir (Kalaycı, 2006: 403). Bireylerin verdikleri cevaplar arasındaki
tutarlılığı şeklinde tanımlanan güvenilirlik, testin ölçülmek isteneni ne derece doğru ölçtüğünü
göstermektedir (Büyüköztürk, 2003: 163). Cronbach’s Alpha katsayısına bağlı olarak ölçeğin
güvenilirliği aşağıdaki gibi yorumlanmaktadır (Kalaycı, 2006: 405):
0.00 ≤ α < 0.40 olduğu durumda ölçek güvenilir değil,
0.40 ≤ α < 0.60 olduğu durumda ölçek güvenilirlik düşük,
0.60 ≤ α < 0.80 olduğu durumda ölçek güvenilirlik oldukça yüksek,
0.80 ≤ α < 1.00 olduğu durumda ölçek yüksek derecede güvenilir.
Yapılan güvenilirlik analizi sonucunda, güvenilirlik katsayısı (Cronbach’s Alpha)
ölçekteki 14 sorudan oluşan işletmelerin retro pazarlama uygulamaları algısı ve önemini ölçen
bölüm için 0.719, ölçekte retro pazarlama uygulamalarının müşteri memnuniyetin etkisini
ölçen ve 4 sorudan oluşan bölüm için 0.661 ve retro pazarlama uygulamalarının müşteri
bağlılığına etkilerini ölçen ve 5 sorudan oluşan son bölüm için 0.846, tüm ölçek için 0.844
122
gibi oldukça yüksek bir sonuç vermiştir. Araştırma ölçeğine ilişkin güvenirlilik testi sonuçları
ve hesaplanan alfa katsayıları aşağıda tablo 4.1.’ de verilmiştir:
Tablo 4.1. Güvenilirlik Analizi Değerlendirmesi
Değişkenler
Retro P.
Uygulamaları
RP’nın MM’ye
Etkisi
RP’nın Bağlılığa
Etkisi
Tüm Ölçek
Alfa
Katsayıları
0.719
Güvenilirlik Düzeyi
Oldukça güvenilir.
0.661
Oldukça güvenilir.
0.846
Yüksek derecede güvenilir.
0.844
Yüksek derecede güvenilir.
Tablo 4.1.’den de görüleceği üzere ölçeğin güvenilirliği için kullanılan alfa katsayısı
(Cronbach’s Alpha) değeri 0.844 olarak hesaplanmıştır. Yüksek derecede güvenilir bir değer
belirlenmesi sebebiyle alfa katsayısına göre içsel tutarlılığın sağlandığı söylenebilmektedir.
4.5.5. Verilerin Kodlanması, Düzenlenmesi ve Analizi
Anket formlarındaki sorulara verilen cevaplar kodlanarak “SPSS (Statistical Package
for Social Sciences- Sosyal Bilimler İçin İstatistik Paketi) For Windows SPSS 17 Sürümü” ile
analize tabi tutulmuştur. Adını “Statistical Package for Social Sciences” (Sosyal Bilimler İçin
İstatistik Paketi) ifadesinin ilk harflerinden alan SPSS; istatistiksel bir analiz programıdır ve
işletme, ekonomi, sosyoloji, psikoloji ve pazarlama gibi birçok alanda çeşitli amaçlar için
yaygın olarak kullanılmaktadır (Altunışık vd.,2010: 352). Ayrıca verilerin analizi ve
grafiklere dönüştürülmesi gibi gerekli görülen durumlarda Excel 2007 den yararlanılmıştır.
4.6. Araştırma Bulgularının Değerlendirilmesi
Ankete katılanların demografik özelliklerine ait frekanslar ve ortalamalar aşağıda
tablolarda gösterildiği gibidir.
123
Cinsiyet Dağılımı
Ankete katılanların cinsiyetlerine göre dağılımları aşağıda Tablo 4.2.’de ve Şekil 4.2.’de
gösterildiği gibidir.
Tablo 4.2. Tüketicilerin Cinsiyete Göre Dağılımı
Kadın
Erkek
Toplam
Sayı
139
161
300
Yüzde
46,3
53,7
100,0
Tablo 4.3.’den görüldüğü üzere, kadınların oranı %46.3, erkeklerin oranı ise %53,7
olup, kadın ve erkek sayılarının örneklem içindeki dağılımı birbirine yakındır.
Şekil 4.3. Katılanların Cinsiyete Göre Dağılımı
KADIN
Seri 1;
ERKEK;
53,7; 54%
ERKEK
Seri 1;
KADIN;
46,3; 46%
Medeni Durum Dağılımı
Ankete katılanların medeni durumlarına göre dağılımları Tablo 4.3’te ve Şekil 4.3.’te
gösterilmiştir.
124
Tablo 4.3. Katılanların Medeni Duruma Göre Dağılımı
Sayı
Bekar
113
Evli
157
Boşanmış/Dul/Ayrı Yaşıyor
30
TOPLAM
300
Yüzde
37,7
52,3
10,0
100,0
Tablo 4.4.’ten görüldüğü üzere, bekârların oranı %37.7 iken evlilerin oranı %52.3,
boşanmış/dul/ ayrı yaşayanların oranı ise %10 dur. Katılımcılar içinde evli olan tüketicilerin
sayısı bekâr tüketicilerin ve boşanmış/dul/ ayrı yaşayan tüketicilerin oranına göre daha
fazladır.
Şekil 4.4. Tüketicilerin Medeni Duruma Göre Dağılımı
1;
BEKAR Seri
EVLİ
BOŞANMI
Ş/DUL/AY
RI…
Seri 1;
BOŞANMIŞ/DUL/AYRI
YAŞIYOR
BEKAR;
37,7; 38%
Seri 1;
EVLİ; 52,3;
52%
Yaş Dağılımı
Ankete katılanların yaşa göre dağılımları Tablo 4.4.’te ve Şekil 4.4.’te gösterilmiştir.
125
Tablo 4.4. Araştırmaya Katılanların Yaşa Göre Dağılımı
Sayı
18’ den Küçük
19-29
30-39
40-49
50-59
60 Ve Üzeri
TOPLAM
6
91
80
63
41
19
300
Yüzde
2,0
30,3
26,7
21,0
13,7
6,3
100,0
Tablo 4.4.’ten görüldüğü üzere ankete katılanlar nispeten gençlerden oluşmaktadır.
Tüketiciler içinde %30.3 ile 19-29, %26.7 ile 30-39, %21.0 ile 40-49, %13.7 ile 50-59, ankete
katılan tüketiciler içerisinde en az kesimi %6.3 ile 60 yaş ve üzeri tüketiciler ile %2 oran ile
18’den küçükler oluşturmaktadır.
Şekil 4.5. Araştırmaya Katılanların Yaşa Göre Dağılımı
Seri 1; 60
VE ÜZERİ;
Seri 1; 506,3
59; 13,7 Seri 1; 4049; 21,0
Seri 1; 3039; Seri
26,71; 19Seri 1; 18
29; 30,3
DEN
KÜÇÜK;…
Eğitim Durumu Dağılımı
Ankete katılan tüketicilerin eğitim durumuna göre dağılımları Tablo 4.5.’te ve Şekil
4.5.’te gösterilmiştir.
126
Tablo 4.5. Tüketicilerin Eğitim Durumuna Göre Dağılımı
İlköğretim
Lise
Önlisans
Lisans
Lisansüstü
TOPLAM
Sayı
59
85
31
82
43
300
Yüzde
19,7
28,3
10,3
27,3
14,3
100,0
Tablo 4.5.’ ten görüldüğü üzere ankete cevap verenlerin en büyük kısmını %28.3 ile lise
mezunu, %27.3 ile ikinci büyük kısmını üniversite mezunları oluşturmaktadır. %19.7 ile
ilköğretim mezunları üçüncü sırada, %14.3 ile lisansüstü eğitim mezunları dördüncü sırada
yer alırken, ankete katılanlar arasında en az kısmı %10.3 ile önlisans mezunları
oluşturmaktadır.
Tüketicilerin Aylık Ortalama Hane Gelirine Göre Dağılımı
Ankete katılanların aylık ortalama hane gelirine göre dağılımları Tablo 4.6.’da ve Şekil
4.6.’da gösterilmiştir.
Tablo 4.6. Tüketicilerin Aylık Ortalama Hane Gelirine Göre Dağılımı
650 TL’ den Az
651-1000 TL
1001-1500 TL
1501-2000 TL
2001 TL ve Üzeri
TOPLAM
Sayı
27
53
65
80
75
300
Yüzde
9,0
17,7
21,7
26,7
25,0
100,0
Tablo 4.6.’dan görüldüğü üzere ankete katılanlar arasında en büyük kesimi %26.7 oranı
ile 1501-2000 TL, ikinci büyük kısmı %25 ile 2001 TL ve üzeri hane gelirine sahip olan
127
kesim oluşturmaktadır. Üçüncü sırada %21.7 ile 1001-1500 TL, dördüncü sırada %17.7 ile
651-1000 TL hane geliri yer alırken, %9.0 oran ile 650 TL’den az hane geliri yer almaktadır.
Şekil 4.6. Tüketicilerin Aylık Ortalama Hane Gelirine Göre Dağılımı
Seri 1;
2001
TL
Seri 1;
VE
…
1501Seri 1;
2000
1001- TL;…
Seri 1;
650 DEN
AZ; 9,0
Seri 1;
1500 TL;…
651-1000
TL; 17,7
Meslek Dağılımı
Ankete katılan tüketicilerin mesleklerine göre dağılımları Tablo 4.7.’de ve Şekil 4.7.’de
gösterilmiştir.
Tablo 4.7. Tüketicilerin Mesleklerine Göre Dağılımı
Profesyonel Meslek
İşletme Sahibi
Esnaf
Kamu Özel İdareci
Kamu Özel Memur
İşçi
Ev Hanımı
Çiftçi
Emekli
Devlet Memuru
İşsiz
Diğer
TOPLAM
Sayı
28
13
26
9
23
42
36
3
20
16
9
75
300
Yüzde
9,3
4,3
8,7
3,0
7,7
14,0
12,0
1,0
6,7
5,3
3,0
25,0
100,0
128
Tablo 4.7.’den görüldüğü üzere ankete katılanlar arasında en büyük kesimi %14.0 oranı
ile işçiler oluşturmaktadır. %12 oranı ile ev hanımları ikinci sırayı takip ederken, üçüncü
sırada %9.3 oranı ile profesyonel meslek sahipleri, dördüncü sırada %8.7 oranı ile esnaflar,
beşinci sırada %7.7 ile kamu- özel memurlar, altıncı sırada %6.7 oranı ile emekliler, yedinci
sırada %5.3 oranı ile devlet memurları, sekizinci sırada %4.3 oranı ile işletme sahipleri,
dokuzuncu sırada %3.0 oranı ile kamu-özel idareciler ile işsizler yer almaktadır.
Şekil 4.7. Tüketicilerin Mesleklerine Göre Dağılımı
Seri 1;
Seri 1;
Seri 1; İŞSİZ;
DİĞER; 25,0
3,0DEVLET
Seri 1;
MEMURU;
Seri 1;
EMEKLİ;
6,7 Seri 1; EV
5,3
ÇİFTÇİ; 1,0
Seri 1; HANIMI;
Seri 1; İŞÇİ;
Seri 1; KAMU ÖZEL 12,0 14,0
KAMU ÖZEL MEMUR;
Seri
Seri
1; 1;
Seri3,0
1;
7,7
İDARECİ;
PROFESYON
ESNAF;
8,7
İŞLETME
EL
MESLEK;
SAHİBİ; 4,3
9,3
Araştırmanın bu bölümünde katılımcılardan verilen ifadelere katılma derecelerini
işaretlemeleri istenmiştir.
Tablo 4.8. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “nostalji ve geçmişe özlem duyuyorum”
İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
7
5
9
123
156
300
Yüzde
2,3
1,7
3,0
41,0
52,0
100,0
129
Tablo 4.8.’den görüleceği üzere “nostalji ve geçmişe özlem duyuyorum” ifadesine
kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %52 lik oran ile birinci sırada yer alırken,
ikinci sırada %41 oranı ile katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Kararsızım
şeklinde cevap verenlerin oranı %3, kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap verenlerin oranı
%2.3 iken, ankete cevap verenlerin %1.7 si katılmıyorum şeklinde cevap vermiştir. Burada
kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %95,9 olduğunu görülmektedir.
Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır. Araştırmaya
katılan tüketicilerin büyük bir çoğunluğu nostalji ve geçmişe özlem konusunda duyarlıdır
şeklinde yorumlanabilir.
Tablo 4.9. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmeler nostaljiye ve geçmişteki
yaşananlara önem vermelidir” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
3
3
12
146
136
300
Yüzde
1,0
1,0
4,0
48,7
45,3
100,0
Tablo 4.9.’dan görüleceği üzere “insanlar nostaljiye ve geçmişe önem vermelidir”
ifadesine kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler % 45.3 ile ikinci sırada yer alırken,
birinci sırada %48.7 ile katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Kararsızım
şeklinde cevap verenlerin oranı %4.0 ile üçüncü sırada yer alırken, son sırada %1.0 eşit oran
ile kesinlikle katılmıyorum ve katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada
kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %97,9 olduğunu görülmektedir.
Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır. Araştırmaya
katılan tüketicilerin büyük bir çoğunluğunun işletmelerin geçmişe önem vermelerini
istemektedir şeklinde yorum yapılabilir.
130
Tablo 4.10. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişte yaşananları olumlu
hatırlarım” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
4
4
39
152
101
300
Yüzde
1,3
1,3
13,0
50,7
33,7
100,0
Tablo 4.10.’dan görüleceği üzere “geçmişte yaşananları olumlu hatırlarım” ifadesine
kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %33.7 oran ile ikinci sırada yer alırken,
katılıyorum şeklinde cevap verenler %50.7 ile birinci sırada yer almaktadır. Kararsızım
şeklinde cevap verenlerin oranı %13.0 ile üçüncü sırada yer alırken, son sırada %1.3 eşit oran
ile kesinlikle katılmıyorum ve katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada
kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %96,9 olduğunu görülmektedir.
Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4.11. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmelerin kuruluş tarihinin eski
olması beni etkiler” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
34
53
102
73
38
300
Yüzde
11,3
17,7
34,0
24,3
12,7
100,0
Tablo 4.11.’den görüleceği üzere “işletmelerinin kuruluş tarihinin eski olması beni
etkiler” ifadesine kararsızım şeklinde cevap verenler %34.0 ile birinci sırada yer alırken,
ikinci sırada %24.3 oran ile katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Üçüncü
131
sırada %17.7 oran ile katılmıyorum şeklinde cevap verenler, dördüncü sırada %12.7 oran ile
kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler yer alırken, son sırada %11.3 oran ile
kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada kararsızların oransal
dağılımı ile ifadeye katılım oranının %56,1 olduğunu görülmektedir. Bu sonuç araştırmaya
katılan tüketicilerin büyük bir çoğunluğunun işletmelerin kuruluş tarihinin eski olmasının
etkilemesi konusunda kararsız olduğunu göstermektedir.
Tablo 4.12. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Tanıtım ve reklamlarında nostalji
kullanan firmaları tercih ederim” İfadesine Katılma Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
2
9
52
61
176
300
Yüzde
,7
3,0
17,3
20,3
58,7
100,0
Tablo 4.12.’den görüleceği üzere “Tanıtım ve reklamlarında nostalji kullanan
firmaları tercih ederim” ifadesine kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %58.7
oran ile birinci sırada yer alırken, katılıyorum şeklinde cevap verenler %20.3 ile ikinci sırada
yer almaktadır. Kararsızım şeklinde cevap verenlerin oranı %17.3 ile üçüncü sırada yer
alırken, dördüncü sırada %3.0 oran ile katılmıyorum şeklinde cevap verenler, %0.7 oran ile
kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap verenler son sırada yer almaktadır. Burada
kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %95,6 olduğunu görülmektedir.
Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır. Araştırmaya
katılan tüketicilerin büyük bir çoğunluğu tanıtım ve reklamlarda nostalji kullanımını tercih
etmektedir. Bu sonuca göre; kurulan H1 hipotezi kabul edilmiştir.
132
Tablo 4.13. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Ambalaj ve logolarda nostalji kullanımı
beni etkiler” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
25
93
57
78
47
300
Yüzde
8,3
31,0
19,0
26,0
15,7
100,0
Tablo 4.13.’ten görüleceği üzere “Ambalaj ve logolarda nostalji kullanımı beni
etkiler” ifadesine katılmıyorum şeklinde cevap verenler %31.0 ile birinci sırada yer alırken,
ikinci sırada %26.0 oran ile katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Kararsızım
şeklinde cevap verenler %19.0 oran ile üçüncü sırada, kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap
verenler %15.7 ile dördüncü sırada yer alırken, son sırada %8 oran ile kesinlikle katılmıyorum
şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye
katılım oranının %51,4 olduğunu görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük
çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4.14. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “reklamlarda nostalji kullanımı beni
etkiler” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
7
17
18
107
151
300
Yüzde
2,3
5,7
6,0
35,7
50,3
100,0
Tablo 4.14.’ten görüleceği üzere “reklamlarda nostalji kullanımı beni etkiler”
ifadesine kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %50.3 oran ile birinci sırada yer
alırken, ikinci sırada %35.7 ile katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır.
Kararsızım şeklinde cevap verenler %6.0 ile üçüncü sırada, katılmıyorum şeklinde cevap
133
verenler %5.7 ile dördüncü sırada, kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap verenler %2.3 oran
ile beşinci sırada yer almaktadır. Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım
oranının %91,5 olduğunu görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu
bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4.15. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişteki yaşanmışlıkların
hatırlatılması beni mutlu ediyor” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
5
19
51
143
82
300
Yüzde
1,7
6,3
17,0
47,7
27,3
100,0
Tablo 4.15’ten görüleceği üzere “Geçmişteki yaşanmışlıkların hatırlatılması beni
mutlu ediyor” ifadesine katılıyorum şeklinde cevap verenlerin oranı %47.7 ile birinci sırada
yer alırken, ikinci sırada % 27.3 ile kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler ye
almaktadır. Üçüncü sırada %17.0 oran ile kararsızım şeklinde cevap verenler, dördüncü sırada
%6.3 oran ile katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer alırken, kesinlikle katılmıyorum
şeklinde cevap verenler %1.7 oran ile son sırada yer almaktadır. Burada kararsızların oransal
dağılımı ile ifadeye katılım oranının %90,4 olduğunu görülmektedir. Araştırmaya katılan
tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
134
Tablo 4.16. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Bayramlar öncesindeki nostaljik
reklamlar beni mutlu ediyor” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
11
26
46
110
107
300
Yüzde
3,7
8,7
15,3
36,7
35,7
100,0
Tablo 4.16.’dan görüleceği üzere “Bayramlar öncesindeki nostaljik reklamlar beni
mutlu ediyor” ifadesine katılıyorum şeklinde cevap verenlerin oranı %36.7 ile birinci sırada
yer alırken, ikinci sırada %35.7 oran ile kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler yer
almaktadır. Üçüncü sırada %15.3 oran ile kararsızım şeklinde cevap verenler, dördüncü sırada
%8.7 oran ile katılmıyorum şeklinde cevap verenler ve beşinci sırada %3.7 oran ile kesinlikle
katılıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada kararsızların oransal dağılımı ile
ifadeye katılım oranının %85,4 olduğunu görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin
büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4.17. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Alışveriş yaptığım firma duygularıma
önem vermeli” Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
52
56
43
85
64
300
Yüzde
17,3
18,7
14,3
28,3
21,3
100,0
Tablo 4.17.’den görüleceği üzere “Alışveriş yaptığım firma duygularıma önem
vermeli” ifadesine cevap verenler içerisinde kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler
%21.3 ile ikinci sırada yer alırken, birinci sırada %28.3 oran ile katılıyorum şeklinde cevap
verenler yer almaktadır. Katılmıyorum şeklinde cevap verenler %18.7 oran ile üçüncü sırada,
135
kesinlikle katılmıyorum şeklinde cevap verenler %17.3 oran ile dördüncü sırada, %14.3 oran
ile kararsızım şeklinde cevap verenler beşinci sırada yer almaktadır. Burada kararsızların
oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %58,0 olduğunu görülmektedir. Araştırmaya
katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4.18. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişteki bir müziği yeniden dinlemek
beni mutlu eder ” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
3
13
43
154
87
300
Yüzde
1,0
4,3
14,3
51,3
29,0
100,0
Tablo 4.18.’den görüleceği üzere “Geçmişteki bir müziği yeniden dinlemek beni
mutlu eder” ifadesine katılıyorum şeklinde cevap verenler %51.3 ile birinci sırada yer
alırken, kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %29.0 ile ikinci sırada yer almaktadır.
Üçüncü sırada %14.3 oran ile kararsızım şeklinde cevap verenler, dördüncü sırada %4.3 ile
katılmıyorum şeklinde cevap verenler, beşinci sırada %1.0 oran ile kesinlikle katılmıyorum
şeklinde cevap verenler yer almaktadır. Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye
katılım oranının %93,8 olduğunu görülmektedir.
Tablo 4.19. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Geçmişle barışık firmaları tercih
ederim” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
5
5
47
157
86
300
Yüzde
1,7
1,7
15,7
52,3
28,7
100,0
136
Tablo 4.19.’dan görüleceği üzere “Geçmişle barışık firmaları tercih ederim”
ifadesine katılıyorum şeklinde cevap verenler %52.3 oran ile birinci sırada yer alırken, ikinci
sırada %28.7 oran ile kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler bulunmaktadır. Üçüncü
sırada %15.7 ile kararsızım şeklinde cevap verenler yer alırken, dördüncü sırada %1.7 eşit
oranla kesinlikle katılmıyorum ve katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır.
Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %96,0 olduğunu
görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
Tablo 4. 20. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “İşletmeler Retro Pazarlama
Uygulamalarına Önem Vermelidir” İfadesine Katılım Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
1
1
16
165
117
300
Yüzde
,3
,3
5,3
55,0
39,0
100,0
Tablo 4.20.’den görüleceği üzere “İşletmeler Retro Pazarlama Uygulamalarına
Önem Vermelidir” ifadesine %55.0 oran ile katılıyorum şeklinde cevap verenler birinci
sırada yer alırken, kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %39.0 oran ile ikinci sırada
yer almaktadır. %5.3 oran ile kararsızım şeklinde cevap verenler üçüncü sırada, %0.3 eşit
oran ile kesinlikle katılmıyorum ve katılmıyorum şeklinde cevap verenler yer almaktadır.
Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %99,3 olduğunu
görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye katılmaktadır.
137
Tablo 4.21. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin “Retro Pazarlama Uygulamalarını Takip
Ediyorum” İfadesine Katılma Dereceleri
Kesinlikle Katılmıyorum
Kararsızım
Katılıyorum
Kesinlikle Katılıyorum
TOPLAM
Sayı
2
41
146
111
300
Yüzde
,7
13,7
48,7
37,0
100,0
Tablo 4.21.’den görüleceği üzere “Retro Pazarlama Uygulamalarını Takip
Ediyorum” ifadesine kesinlikle katılıyorum şeklinde cevap verenler %37.0 ile ikinci sırada
yer alırken, katılıyorum şeklinde cevap verenler %48.7 ile birinci sırada yer almaktadır.
Kararsızım şeklinde cevap verenler %13.7 ile üçüncü sırada, kesinlikle katılmıyorum şeklinde
cevap verenler %0.7 ile dördüncü sırada yer alırken, bu ifadeye katılmıyorum şeklinde cevap
veren olmamıştır. Burada kararsızların oransal dağılımı ile ifadeye katılım oranının %99,2
olduğunu görülmektedir. Araştırmaya katılan tüketicilerin büyük çoğunluğu bu ifadeye
katılmakta; geri dönüşümün ekonomiye katkı sağladığını düşünmektedir. Bu sonuca göre;
kurulan H2 hipotezi kabul edilmiştir.
138
Tablo 4.22. Araştırmaya Katılanların İşletmelerin Uyguladığı Sadakat Programlarına
Karşı Tutumu
Tablo 4.22’ye göre araştırmaya katılan müşterilerin %77,8’i uygulanan sadakat
programlarının rekabet avantajı sağladığını, %72,2’si uygulanan sadakat programlarının iş
performansını arttırdığını, %75’i bu programların yeni müşteriler elde etmede katkı
sağladığını belirtmektedirler. Knox’un da belirttiği gibi, bir işletme için mevcut müşterileri
elde tutmak önemli ve oldukça karlı olmakla birlikte yeni müşteriler kazanmak da göz ardı
edilmemesi gereken bir konudur. Baker ve Crompton’a göre bir işletmenin performansı ve
müşteri memnuniyeti seviyeleri arasında olumlu yönde güçlü bir ilişki bulunmaktadır.
Yazarlara göre, yüksek kalitede performans müşteri memnuniyeti seviyesini artırmakta,
müşteri memnuniyeti ise artan müşteri sadakatine ve işletmeyi gelecekte tekrar ziyaret
etmeye, işletmenin daha fazla fiyat artırma toleransına sahip olmasına ve artan işletme imajına
neden olmaktadır. Müşteri memnuniyeti ile müşteri sadakati işlevsel olarak benzer olmakla
birlikte ikisi birbirinden farklı kavramlardır. Shoemaker ve Lewis’e göre müşteri
memnuniyetinde, işletme müşteri ilişkisi kapsamında müşteri beklentilerinin ne oranda
karşılandığı ölçülürken, müşteri sadakatinde müşterinin tekrar satın almaya ve işletme ile
işbirliği yapmaya ne kadar istekli olduğu belirlenmektedir. Bu yazarların görüşleri,
memnuniyetin, müşterinin bir ürün yada hizmet ile ilgili deneyimlerine, sadakatin ise
139
alternatifler arasından ürün yada hizmet seçimi ile ilgili müşterilerin eğilimlerine
odaklandığını belirten Auh ve Johnson’un görüşleri ile benzerdir. Tablo 4.23’de araştırmaya
katılan tüketicilerin retro pazarlama uygulamaları yapan işletmelere bağlılık durumunu ortaya
koymaktadır.
Tablo 4.23. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin Retro Pazarlama Uygulamalarını Yapan
İşletmelere Bağlılık Dereceleri
Retro Pazarlama Yapan
İşletmeleri
Farketmez
Ara sıra tercih ederim
Sürekli tercih ederim
Tercih ederim
TOPLAM
Sayı
2
41
156
101
300
Yüzde
,7
13,7
52
33,7
100,0
Tablo 4.23’de de görüldüğü gibi, araştırmaya katılanların yarısına yakın bir kısmı, retro
pazarlama uygulamaları yapan işletmeyi sürekli tercih ettiğini belirtmektedir. Bu orana tercih
ederim diyenler de eklendiğinde % 86’ya yakın bir oranda müşterilerin bağlılık duygusu
hissettiğini ortaya koymaktadır. Bu durum, tüketicilerin retro pazarlama uygulamalarından
etkilenerek işletmeye duydukları bağlılığı artırdıkları şeklinde yorumlanabilir. Tablo 4.24’de
araştırmaya katılan tüketicilerin işletmelerin uyguladıkları retro pazarlama stratejilerini
benimseme durumu yer almaktadır.
140
Tablo 4.24. Araştırmaya Katılan Tüketicilerin İşletmelerin Uyguladıkları Retro
Pazarlama Stratejilerinden Etkilenme Durumu
Etkilenme Durumu
Sayı
Reklamlarda nostaljinin kullanılması
287
Ambalajlarda nostaljinin kullanılması
279
Marka ve logoda nostaljinin
kullanılması
266
Geçmişteki tarihi olay ve unsurlardan
yararlanma
261
Ürünlerin seri şeklinde devamlılık
göstermesi
219
Kültürel etkinliklerde nostaljinin
kullanılması
204
Allegory kullanılması (marka hikayesi) 196
Eskiyle yeniyi birleştirme
188
Canlandırılmış nostalji kullanılması
170
Antinomy kullanılması (geçmişe dönme
isteği)
152
Arcadis kullanılması (idealize edilmiş
geçmiş)
149
Yüzde
95,6
93
88,7
87
73
68
65,3
62,7
56,7
51
49,7
Not: Birden fazla seçenek işaretlenebildiği için toplamda % 100’ü aşmaktadır.
Tabloda da görüldüğü gibi, araştırmaya katılan tüketiciler işletmelerin retro pazarlama
uygulamalarından en çok “reklamlarda nostalji kullanılmasından etkilenmektedirler.
Araştırma katılanların % 95,6’sı reklamlarda nostaljinin kullanılmasını benimsediklerini
işaretlemişlerdir. Bununla birlikte, ambalajlarda nostaljinin kullanılmasının da önemli bir
biçimde tüketicilerin etkilendiği görülmektedir. Marka ve logoda nostaljinin kullanılması ve
geçmişteki tarihi olay ve unsurlardan yararlanma da tüketicilerin etkilendiği retro pazarlama
stratejileri arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, araştırmaya katılan tüketiciler, geçmişe
dönme isteğinin işletmeler tarafından vurgulanmasına (Antinomy) diğer seçenekler kadar
sıcak bakmamaktadırlar. Ayrıca geçmişin ideal bir unsur olarak sunulduğu arcadis tekniği de
araştırmaya katılan tüketiciler tarafından diğer seçeneklere göre daha az işaretlenmiştir.
141
Tablo 4.25. Retro Pazarlama Uygulamalarının Müşteri Bağlılığına Etkilerine Yönelik
Hipotez Testleri
Hipotezler
r
p
Sonuç
İşletmenin geçmişle bağlantısının olması ile 0.159
müşterilerin bağlılığı arasında anlamlı bir ilişki vardır.
0.012
Kabul
İşletmenin tanıtım ve reklamlarında nostaljik unsurlara 0.218
yer vermesi ile müşterilerin bağlılığı arasında anlamlı
bir ilişki vardır.
0.001
Kabul
İşletmenin geçmişine önem vermesi ile ona duyulan 0.358
güven arasında anlamlı bir ilişki vardır.
0.000
Kabul
İşletme ürünlerinin devamlılığı ile müşterilerin 0.181
bağlılığı arasında anlamlı bir ilişki vardır.
0.004
Kabul
İşletme markasının devamlılığı ile müşterilerin 0.109
bağlılığı arasında anlamlı bir ilişki vardır.
0.096
Kabul
İşletmenin nostaljik dekor ve tasarım yapması ile 0.231
müşterilerin bağlılığı arasında anlamlı bir ilişki vardır.
0.000
Kabul
İşletmelerin retro pazarlama uygulamaları, işletme 0.102
performansını olumlu etkiler
0.000
Kabul
İşletmelerin retro pazarlama uygulamaları, müşteri 0.261
memnuniyetini olumlu etkiler.
0.000
Kabul
İşletmelerde retro pazarlama uygulamaları, müşteri 0.337
bağlılığını olumlu etkiler.
0.000
Kabul
Tablo 4.23’de de görüldüğü gibi, araştırmada belirlenen hipotezlerin tamamı kabul
edilmiştir. Buna göre, işletmelerde retro pazarlama uygulamalarının müşteri memnuniyetini
ve bağlılığını olumlu yönde etkilediği görülmektedir. Müşteriler, hangi yaşta olurlarsa
olsunlar geçmişe ilişkin anı ve birikimlerini duygusal bir boyutta değerlendiren işletmelere
ilgi duymaktadır. Bu bakımdan işletmelerin de müşterilerin geçmişe olan ilgi ve duyarlılığını
özenle dikkate alarak buna uygun pazarlama faaliyetleri gerçekleştirmeleri beklenmektedir.
142
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Duygulara dokunan, onları harekete geçiren ve insanlara mutluluk anları yaratan
nostalji, hem tüketicilerin hem de pazarlamacıların dünyasında önem kazanmaya başlamıştır.
Bu süreçte çok çeşitli olgunun hızlandırıcı etkisi olmuştur. En önemli etkiyi, kişisel hayatları
anlamlandıran değerlerin kaybolması yapmıştır. Bu kayıp duygusu ve geleceğin yarattığı
bilinmezlikler; insanları, kendilerini geçmişin anılarına götürecek ve o anıları bugüne
aktaracak nostaljiye sarılmaya itmiştir. Nostaljinin harekete geçirdiği duygular, tüketiciye
sağladığı manevi doyumun yanı sıra ekonomik değeriyle de pazarlamanın ilgi alanına
girmiştir. Bu gelişmede pazarlamanın satış odaklılıktan sıyrılıp tüketicinin geçmişe yönelik
ilgisine odaklanan retro pazarlama uygulamalarının etkisi olmuştur. Değerlere, katılıma ve
tüketicilerle işbirliğine dayanan retro pazarlama; eskiyi canlandıran retro pazarlama, zamansal
ve mekansal canlandırmalara dayanan deneyimsel pazarlama, beş duyuyu hedefleyen duyusal
pazarlama, kokuya dayalı pazarlama yaklaşımları ve dijitalleşmenin sağladığı uzun kuyruk
modeli gibi çeşitli yöntemlerle yeni tüketim nesneleri yaratırken, tüketicilerin de güvenini
kazanmaya çalışmaktadır. Bu bağlamda nostalji; tüketim dünyasında hem tüketiciye hem de
pazarlamacıya kazandıran ve kaybolanların yerine ortak bir değer silsilesi oluşturarak onları
birbirine bağlayan bir köprü vazifesi görmektedir. Bu sürecin kesintisiz işlemesi ve anlam
kazanması;
tüketicilerin
farkındalık
geliştirmelerine
ve
işletmelerin
etik değerleri
içselleştirmelerine bağlı olarak gerçekleşecektir. Araştırma sonucunda elde edilen bulgular
dikkate alındığında şu sonuçlar sıralanabilir:
1. Tüketiciler; retro pazarlama uygulamalarını takip etmektedirler.
2. Tüketiciler, işletmelerin geçmişe ilişkin olay ve unsurları faaliyetleri sırasında
kullanmalarından etkilenmektedirler.
3. Tüketiciler,
işletmelerin
reklamlarında
nostaljiye
yer
vermelerinden
etkilenmektedir.
4. Tüketiciler, işletmelerin marka ve logolarında nostaljiye yer vermelerinden
etkilenmektedir.
5. Tüketiciler, işletmelerin retro pazarlama uygulamalarından etkilenerek bağlılıkları
olumlu yönde değişmektedir.
6. Nostaljiye, tarihi unsurlara ve diğer retro pazarlama stratejilerini uygulayan
işletmelerin müşterileri uygulamayanlara göre daha bağlıdırlar.
143
İşletmelerin retro pazarlama uygulamalarının müşteri bağlılığına olumlu yönde
etkilediği yapılan hipotez testlerinde de görülmektedir. Bu çalışmanın sonuçlarından yola
çıkarak işletmelere şunlar önerilebilir:
-
Retro pazarlama uygulamaları, postmodern pazarlama stratejilerinden biri olarak
giderek önemini artırmaktadır. Günümüz küresel rekabet ortamında varlığını
korumak isteyen işletmelerin diğer pazarlama stratejileri yanında retro pazarlama
uygulamalarına da önem vermeleri gerekmektedir.
-
Nostalji ve geçmiş, müşterilerin her zaman ilgisini çeken unsurlar olmuştur.
Geçmişe ilişkin yaşanmışlar, insanların geçmişi hatırlama isteği ve nostaljinin gücü
müşterileri sürekli etkilemektedir. Bu bakımdan retro pazarlama uygulamaları belirli
dönemler için değil sürekli hale getirilmelidir.
-
Teknoloji yoğun sektörlerde bile, müşteriler teknoloji kullanımının başdöndürücü
etkisinden sıyrılarak geçmişin sadeliğinden yararlanmak istemektedirler. Bu nedenle
tüm sektörlerde nostaljik unsurlardan yararlanılabilir.
-
İşletmeler; reklam ve tanıtımlarında, marka ve logolarında, etkinliklerinde,
ambalajlarında, müşteriye ulaşma yöntemlerinde, ofis ve işyeri tasarımlarında
nostaljik unsurlardan yararlanarak müşterilerin geçmişe duydukları özlemden
yararlanabilirler.
144
YARARLANILAN KAYNAKLAR
Aker, David A. (1996), “Building Strong Brands”, The Free Press, NewYork.
Aktan, C., C., ve Tunc M., “Bilgi Toplumu ve Türkiye Yeni Türkiye Dergisi”
Ocak Şubat, 118-134 1998
Alba, Joseph W. and J. Wesley Hutchinson, (1987), “Dimensions of Consumer
Expertise”, Journal of Consumer Research, Volume 13, Issue 4, p.411-454.
Altuntuğ, N. (2011). Değerlere Hitap Eden Pazarlamanın Nostalji Boyutu,
Organizasyon ve Yönetim Bilimleri Dergisi, Cilt 3, Sayı 2, 2011 ISSN: 1309 -8039.
Anderson, Chris. “Uzun Kuyruk”, Pi Dergisi. Bahar 2009/02, 56-65.
Anderson, L. McTier (1994), “Marketing Science: Where's The Beef?”,
Business Horizons, Volume 37, Number 1, p.8-16.
Argan, M. ve Tokay Argan, M. (2004). Sanal Ortamda Ağızdan Ağıza Iletişim
Yaratma Aracı: “Viral Pazarlama”. III. Bilgi Teknolojileri Kongresi, Pamukkale
Üniversitesi, 169-171.
Aslan, S., ve Yılmaz, A., “Modernizme Bir Başkaldırı Olarak Postmodernizm”,
Cumhuriyet Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi Cilt 2 Sayı 2, 94, 2000
Atasoy, Tuğrul H. “İnsan Davranışı ve Bilim Dalları Arasındaki İşbirliğinin
Gerekliliği”, Bilim ve Ütopya. 17:201, Mart2011, 25-31.
Atikkan, Zeynep ve Aslı Tunç, Blogdan Al Haberi. İstanbul: YKY Yayınları,
2011.
Ay, C. ve A. Ünal, (2002), “Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler İçin Yeni Bir
Pazarlama Anlayısı: Guerilla Pazarlaması” Celal Bayar Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü Yönetim ve Ekonomi Dergisi, Cilt 9, Sayı 1-2, Manisa.
Babacan M., ve Onat F., “Postmodern Pazarlama Perspektifi”. 15–16, İzmir.
2002.
Baker, Stacey M. and Patricia F. Kennedy (1994), “Death by Nostalgia: A
Diagnosis of Context-Specific Cases”, in Advances in Consumer Research, Volume 21,
Chris T. Allen and Deborah R. John (eds.), Provo, UT: Association for Consumer
Research, p.169-174.
145
Bayram, Y., “Postmodernizm Üzerine”, Baykara Dergisi, Sayı: 5, 37-39, 2007
Belk, Russell W. (1991), “Possessions and the Sense of Past”, in Highways and
Buyways: Naturalistic Research from The Consumer Behavior Odyssey, Provo, UT:
Association for Consumer Research, p.114-130.
Binay A., “Tüketim Vasıtasıyla Oluşturulan Postmodern Kimlikler “, 20–27
Brown, S. (2001) Marketing: The Retro Revolution. London: Sage Publications.
Brown, S. Kozinets, R.V. & Sherry J.F. (2003) Sell Me the Old, Old Story:
Retro marketing Management. and the Art of Brand Revival. Journal of Customer
Behaviors, 2/2.
Brown, Stephen (1999), “Retro-Marketing: Yesterday's Tomorrows, Today!”,
Marketing Intelligence and Planning, Volume 17, Issue 7, p.363-376.
Brown, Stephen (2001a), “Torment Your Customers (They’ll Love It)”, Harvard
Business Review, Volume 79/9, p.82-88.
Brown,
Stephen
(2001b),
“Marketing:
The
Retro
Revolution”,
Sage
Publications, http://books.google.com/books?vid= ISBN0761968512&id=H5G3rOhVDkC&dq=marketing, 17.10.2012.
Brown, Stephen, Robert V. Kozinets, and John F. Sherry Jr. (2003), “Teaching
Old Brands New Tricks: Retro Branding and The Revival of Brand Meaning”, The
Journal of Marketing, Volume 67, p.19-33.
Budak, G. ve G. Budak. (1998), Halkla İlişkiler Davranışsal Bir Yaklaşım. 2.
Baskı. Barış Yayınları, İzmir.
Bukowski, Charles, Charles Bukowski & Beat Kuşağı. İstanbul:Altı Kırkbeş
Yayın, 2011.
Cücenoğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı. İstanbul: Remzi Kitabevi, 2005.
Davis, Fred (1979), “Yearning for Yesterday: A Sociology of Nostalgia”, Free
Press, New York.
Deci, Edward L. and Richard M. Ryan, (1991), “A Motivational Approach to
Self: Integration in Personality”, Perspectives on Motivation, Volume 58, Nebraska.
Demir, Filiz Otay. “Pazarlamanın Nostaljik Oyunu: Retro Markalama”, İstanbul
Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi. 33, 2008, 29-41.
146
Ekinci, B. T. (2007), “Yeşil Pazarlama Uygulamalarında Yaşanan Sorunlar ve
Örnek Bir Uygulama”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Marmara Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Erdoğan, İrfan. “Post Ekiyle Gelen Kılıfların Örgüsü:Küresel Pazarın Eleştirel
Savunusu Üzerine”, Bilim ve Ütopya. 17:200, Şubat2011, 61-68.
Erk, Ç. (2009). Müşteri İçin Değer Yaratma, Müşteri Sadakati Oluşum Süreci ve
Şirket Performansına Etkileri Üzerine Bir Araştırma. Edirne Trakya Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.
Esen, Halim ve Vakur Kayador. “Yavuz Turgul Sinemasında Nostalji”, Selçuk
Üniversitesi Akademik Dergisi. Temmuz 2009, 154-171.
Eser, Zehra (2007), “Nostaljinin Pazar Bölümleme Değişkeni Olarak
Kullanılması Üzerine Kavramsal Bir Çalışma”, Ticaret ve Turizm Eğitim Fakültesi
Dergisi, Sayı 1, s.115-130.
Fattah, H. M. (2000). Viral Marketing is Nothing New. Technology Marketing
Intelligence 20 (10): 88-89.
Franklin, Adrian (2002), “Consuming Design: Consuming Retro”, Ed. Steven
Miles, Alison Anderson, and Kevin Meethan, The Changing Consumer: Markets and
Meanings, Routledge, London.
Gallagher,
B.
(2004),
Gerilla
Pazarlama
ve
Markalasma,
http://www.marketingturkiye.com/yeni/Soylesiler/Soylesi_Detay.aspx?id=28, Erişim T:
20.03.2009.
Gaslin, Glenn (1999), “The Phantom Menace,” SF Weekly, (posted May 5),
http://www.sfweekly.com/1999/current/, 15.10.2010.
Gorz, Andre, İktisadi Aklın Eleştirisi. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 2007.
Havlena, J. William and Susan L. Holak (1996), “Exploring Nostalgia Imagery
Using Consumer Collages”, in Advances in Consumer Research, Volume 23, Kim P.
Corfman and John G. Lynch Jr. (eds.), Provo, UT: Association for Consumer Research,
p.35-42.
Hill, M. (1988), Marketing Management, Twelfth Edition, New York.
147
İ. Erol, E. Çivi, ve A. Bayraktaroğlu. (1999), Uluslararası Pazarlama, Emek
Matbaası, Manisa.
İslamoğlu, Ahmet Hamdi ve Remzi Altunışık, Tüketici Davranışları. İstanbul :
Beta Basım Yayım, 2010.
Jurvetson, S. (2000). What Exactly is Viral Marketing?. Red Herring 78:110112.
Kırcova, Ibrahim (1999). Internette Pazarlama. Beta Basım Dagıtım: Istanbul.
Kırım, A. (2011). Strateji ve Bire- Bir Pazarlama CRM. 7. Baskı. İstanbul:
Sistem Yayıncılık.
Kirman, A. (1998), Satışta Profesyonellik, Rota Yayın, İstanbul.
Kirman, A. (2005), Satışı Cepheden Yönetmek: Satış Takımının Yönetimi, Rota
Yayınları, İstanbul.
Kitapçı, O. (2008). Veri Tabanlı Pazarlama. Çatı, K. Ve İ. Varinli (Ed.). Güncel
Pazarlama Yaklaşımlarından Seçmeler, Ankara: Detay Yay.
Kitapçı, O. (2008). Veri Tabanlı Pazarlama. Çatı, K. Ve İ. Varinli (Ed.). Güncel
Pazarlama Yaklaşımlarından Seçmeler, Ankara: Detay Yay.
Kocabaş, F., M. Elden ve S. Çelebi. (1999) Marketing PR, Ankara: MediaCat.
Koçel, T. (1998), İşletme Yöneticiliği:Yönetim ve Organizasyonlarda DavranışKlasik Modern Çağdaş Yaklaşımlar, İstanbul:Beta Yayınevi.
Kotabe, M. & K Helsen (1998), Global Marketing Management. New York:
John Wiley & Sons, New York.
Kotabe, M. & K Helsen (1998), Global Marketing Management. New York:
John Wiley & Sons, New York.
Kotler P. & Armstrong G. (1991), Principles Of Marketing, Prentice Hall, USA.
Kotler P. (2000) Pazarlama Yönetimi, Çeviren: Nejat Muallimoğlu, Beta Basım
Yayım, İstanbul.
Kotler, P. & Keller, K.L. (2006). Marketing management (12th ed.). Upper
Saddle River, NJ: Pearson Prentice Hall.
148
Kotler, P. (1980). Principles of Marketing, Second Ed, Prentice- Hall Inc,
Englewood Cliffs.
Kotler, P. (2000), Kotler ve Pazarlama, Çev. Ayse Özyagcılar, Sistem
Yayıncılık, İstanbul.
Kotler, P. (2004) Gerilla Tipi Pazarlama, DBR Konferansı, İstanbul.
Kotler, P. and Gary A. (1989). Principles of Marketing, 4th. Ed., Englewood
Cliffs, NJ: Prentice Hall Inc.
Kotler, P. Gerilla Tipi Pazarlama, DBR Konferansı, İstanbul, 2004
Kotler, P., (2000). Marketing Management. USA: Prentice Hall.
Kotler, P., and Lane, K. (2006). Marketing Management. 12. Baskı. USA.
Prentice Hall. Pearson Custom Publishing.
Kozlu, C. (2003) Uluslararası Pazarlama, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul.
Kozlu, C. (2003) Uluslararası Pazarlama, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları,
İstanbul.
Küçük, E. (2009), “Yeşil Pazarlama Etkinlikleri Açısından Yeni Ürün
Geliştirme” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Küçük, E. (2009), “Yeşil Pazarlama Etkinlikleri Açısından Yeni Ürün
Geliştirme” Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
Küçükgörkey, S. A. (2002) “Yeni Ekonomi ve Elektronik Ticaret”, I. Ulusal
Bilgi, Ekonomi ve Yönetim Kongresi, 10-11 Mayıs, Hereke-Kocaeli.
Levinson, J. C. (1993), Guerilla Marketing Excellence, Houghton Mitflin
Company, Boston,
Levinson, J. C. (1993), Guerilla Marketing Excellence, Houghton Mitflin
Company, Boston,
Levinson,
J.
C.,
(2008),
“Guerilla
Insights”,
www.gmarketing.com/tactics/weekly167.html, Erişim Tarihi: 20.05.2008.
149
Levinson,
J.
C.,
(2008),
“Guerilla
Insights”,
www.gmarketing.com/tactics/weekly167.html, Erişim Tarihi: 20.05.2008.
Matthyssens, P. W.J. J. (2006): “Marketing and Sales:Optimization of a
Neglected Relationship”, Journal of Business & Industrial Marketing, Vol: 21, No:6,pp.
338 – 345.
Mazlum, M. (1980). Pazarlama Yönetimi, Bizim Büro Yay. Ankara, s.92-93.
Mc Carthy E. J. (1996). Basic Marketing; A Managerial Approach, 12. ed.,
Homewood, 16, Irwın.
Mucuk, İ (2002). Temel Pazarlama Bilgileri, İstanbul: Türkmen Kitapevi.
Mucuk, İ. (2001). Pazarlama İlkeleri. İstanbul: Türkmen Kitabevi.
Murat, E. (2005). Müşteri İlişkileri Yönetimi Ve Bir Enerji Firmasında
Uygulaması. Yayımlanmamış Yüksek Lisan Tezi, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Kayseri.
Mutlu, H. M. (2007). Dağıtım Kanallarında Kanal Üyelerinin Rol Performansını
Etkileyen Etmenler Üzerinde Bir Araştırma. Gebze Yüksek Teknoloji Enstitüsü, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Naharcı, B. (2006). Pazarlama Karar Destek Sistemlerinin Pazarlama Bilgi
Sistemi Açısından Önemi ve Migros’da Örnek Bir Pazarlama Bilgi Sistemi
Oluşturulması, Bursa Uludağ Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi.
Naktiyok, A., (2003): “İşgören Tatmininin Müşteri tatmini Üzerine Etkileri”,
Atatürk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Sayı 1-2, Erzurum
Newel Frederick. (2003), Why CRM Doesn’t Work , Bloomberg Press
Princeton, New Jersey.
Odabaşı, Y. (2000). Satışta ve Pazarlamada Müsteri İiskileri Yönetimi. İstanbul:
Sistem Yayınları.
Odabaşı, Y. (2009). Satışta ve Pazarlamada Müşteri İlişkileri Yönetimi. Yedinci
Baskı. İstanbul:Sistem Yayıncılık.
150
Odabaşı, Y. ve T. Kılıçer R. (2008). Postmodern Dönemde Pazarlama. Çatı, K.
Ve İ. Varinli (Ed.). Güncel Pazarlama Yaklaşımlarından Seçmeler içinde. Ankara:
Detay Yay., s.32.
Odabaşı, Yavuz (2004), “Postmodern Pazarlama: Tüketim ve Tüketici”,
MediaCat Kitapları, İstanbul.
Odabaşı, Yavuz, Postmodern Pazarlama. İstanbul: MediaCat Kitapları, 2004.
Phelps, J.E. (2004). Viral Marketing or Electronic Word-of-Mouth Advertising:
Examining Consumer Responses and Motivations to Pass Along Email. Journal of
Advertising Research 44 (4).
Rapaille, Clotaire, Kültür Kodu. İstanbul: FGP Yayıncılık, 2010.
Robins, Kevin, İmaj. Çev. İstanbul: Ayrıntı Yayınları, 1999.
Sarpkaya, Doğuş (2010). Nostaljinin Geleceğine Bakamamak,
Şenel, C. (2011). Uluslar arası Pazarlamada Bayi Oluşturma ve Bayi Yönetimi,
İstanbul Ticaret Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi.
Toros, N. (2009), Alternatif Pazarlama Yöntemi Olarak Ağızdan Ağıza
Pazarlamanın Etkililiği Üzerine Bir Sektör Analizi, Marmara Üniversitesi, Sosyal
Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi.
Yükselen, Cemal, Pazarlama. Ankara: Detay Yayıncılık, 2010.
151
Download