2-sinif-kizamik-measles-rubeola

advertisement
KIZAMIK (Measles, Rubeola, Morbilli)
Rahşan Kolutek
• Tanım:
Ateş, koriza (nezle hali), konjiktivit,
öksürük, ağız mukozasında azı dişleri
hizasında oluşan koplik lekeleri ve bunu
izleyen 4. günde görülen makülopapüler
döküntüler (raş) ile karakterize oldukça
bulaşıcı viral bir hastalıktır.
• Gelişmiş ülkelerdeki hastalıkların çok
küçük bir kısmında Merkezi Sinir Sistemi
(MSS) ve solunum yollarında ciddi
komplikasyonlar oluşturur.
• Gelişmekte
olan
ülkelerde
ise
malnütrisyonlu
çocuklarda
kızamık
oldukça önemli bir sorundur. 2 yaşın
altındaki çocuklarda sekonder olarak
gelişen pnömoni ölüm nedeni olabilir.
• Etyoloji:
• Etken paramyxovirus (paramiksovirus)
ailesinden insan patojeni morbilivirustür.
Virus etkeni dış etkenlere ve antiseptiklere
dayanıksızdır. Oda sıcaklığında havada 2
saatten fazla canlı kalır, ultraviyoleye
hassastır. Etken enfeksiyonlu kişilerin
kanları ve nazofarinks sekresyonlarında
bulunur.
• Epidemiyoloji:
• Oldukça
bulaşıcı
çocukluk
çağının
enfeksiyon hastalığı olarak bilinirse de
hastalığı geçirmemiş ya da ölü aşı ile
aşılanmış herkes hastalığa karşı hassastır.
6. aya kadar olan çocuklar anneden geçen
antikorlarla pasif bağışıklığa sahiptirler.
• Aşılanmamış 10 yaşına gelen çocukların
%90’ı hastalığı geçirir. Yaygın aşı
uygulamalarının
yapıldığı
ülkelerde
görülme sıklığı azalmıştır. Hastalığın
görülmesinde cins ve ırk farklılığı yoktur.
Özellikle kırsal kesimlerde 2-3 yılda bir
epidemilere rastlanır. Epidemi aralığı
azaldıkça hastalık ağır seyreder. Kış
aylarında fazla olmak üzere, tüm
mevsimlerde görülür.
• Bulaşma:
• Solunum yoluyla doğrudan bulaşır.
Semptomların başlamasından sonraki 1-2
gün
öncesinden
itibaren
7
gün
bulaştırıcıdır. Döküntüden 4 gün önce 5
gün sonraya kadar bulaşıcılık devam eder.
• Patogenez:
• Prodromal dönemde ya da döküntülerin
başlangıç dönemde solunum yoluyla alınan virüs
üst solunum yolu epitelini ve konjunktivayı
enfekte ederek ürer, lenfositler veya kana
karışarak primer viremi oluşturur. Kan yoluyla
lenfatik dokulara ulaşıp, yerleşen etkenler tekrar
kana karışır ve sekonder viremiye yol açarlar. Bu
dönemde prodramal semptomlar görülür.
• Kuluçka dönemi:
• 10-12 gündür. Gammaglobülin verilen
hastada bu süre 21 güne kadar uzayabilir.
• Belirti ve bulgular:
• Hastalık belirtileri iki dönem gösterir.
Bunlar; prodromal dönem ve döküntü
dönemidir.
• Prodromal dönem:
• 4-5 gün sürer. Kuluçka dönemi sonrası ateş ve
halsizlikle hastalık başlar. 24 saat içinde ve
döküntü başlayıncaya kadar aşağıdaki bulgular
görülür.
• Koriza (nezle hali): başlangıçta seröz sonradan
mukopürülan burun akıntısı, orta derecede ateş.
• Konjunktivit: gözde yaşarma, göz kapaklarında
ödem, kızarıklık ve fotofobi.
• Ateş: hastalığın ilk gününden itibaren yavaş
yavaş yükselir. Döküntü ile birlikte artar.
• Öksürük: kuru ve inatçı bir özellik gösterir.
Prodromal dönemin 24. saatinde başlar.
Döküntünün başlangıcından itibaren 4 gün sürer.
• Koplik lekeleri: ağız mukozasında alt azı dişleri
hizasında toplu iğne başı büyüklüğünde
kenarları parlak kırmızı ortası mavi beyaz
halkalardır. Tebeşir tozu serpilmiş bir zemin
üzerinde inci tanelerine benzetilebilir. Prodromal
dönemin ilk 2. gününde ortaya çıkar, 24-36 saat
içinde döküntü başlayınca kaybolur.
• Döküntü dönemi:
• 3-4 gün sürer. Prodromal dönemi takiben ateş
tekrar yükselir, maküpapüler, basmakla kaybolan
döküntüler başlar, önceleri basmakla solan
döküntünün rengi giderek kırmızıya dönüşür,
basmakla solmaz ve hatta hemorajik hale
gelebilir.
• Döküntü saçlı deri ile saçsız derinin birleştiği
yerden kulak arkasından başlayarak 2-3 gün
içinde yüze, gövdeye, ekstremitelere yayılarak
tüm vücudu kapsar.
• Yüz ve boyundaki döküntüler birleşmeye
eğilim gösterir. Bacak ve kollardaki
lezyonlar daha seyrektir. Avuçlarda ve
ayak tabanlarında da döküntü görülür.
Semptomlar gittikçe artarak döküntünün 4.
günü zirveye ulaşır.
• Döküntü döneminde anoreksi, kırıklık ve
genel lenfadenopati görülür. Döküntünün
en fazla olduğu zaman, ateş en yüksek
düzeydedir.
• Döküntüler 3-4 gün sonra sönmeye başlar,
ateş düşer. Döküntü sönmesine rağmen
ateş düşmez ise kızamık komplikasyonu
akla gelmelidir. Döküntüler yerlerinde hafif
esmerimsi lekeler ve buğday unu kepeğine
benzer kabuklar oluşturarak solar. En son
öksürük kaybolur.
Tedavi:
Komplikasyonsuz kızamığın spesifik bir
tedavisi
yoktur.
Tedavi
tamamen
semptomlara yöneliktir. Ateş düşüp
öksürük azalıncaya kadar çocuk yatakta
tutulur.
Hemşirelik bakımı:
• Döküntülerden 4 gün önce ve 5 gün sonrası
bulaşıcılık süresi olduğundan hasta, duyarlı
bireylerden ayrılır. Hava partükülleri ile ilgili
önlemler alınır.
• Deri bakımı: kaşınmayı azaltmak için ılık (37.7
derece), sodyum bikarbonatlı su ile silme banyo
verilir. Aynı amaçla kalaminli (caladryl)
losyonlardan
da
döküntülere
sürülebilir.
Çocuğun tırnakları kesilerek deride kaşınma ile
oluşabilecek travmalar önlenir.
• Yüksek ateşte; reçete edilen antipretikler
verilir, çocuklarda aspirin kullanılmaz, ılık
banyo yapılır.
• Çevre ısısı hastayı rahatlatacak şekilde
düzenlenir, aşırı giysiler çıkartılır, yeterli
sıvı alımı sağlanarak ateşe bağlı
dehidratasyon oluşumu engellenir.
• Ateşle
ilgili
olarak
konvülziyon
gelişebileceğinden dikkatle gözlem yapılır.
• Ateşli dönemde hasta sulu gıdalarla
beslenir, ateş düşer düşmez katı gıdalara
geçilir.
• Fotofobi nedeniyle karyolanın başucu
doğrudan
ışık
almayacak
biçimde
yerleştirilir ve hastanın başucunda gece
lambası kullanılmaz fakat oda da
karartılmaz. Güneş ışınları antiseptik etki
gösterdiğinden yararlanılır.
• Gözlerde aşırı mukopürülan akıntı varsa günde
5-6 kez %2 asit borikli su ya da serum
fizyolojikle göz irrigasyonu yapılır. Kirpikler
yağlanarak birbirine yapışması önlenir.
• Kulak akıntısı varsa akıntı drene olsun diye
hastanın başı akıntılı tarafına getirilerek yatırılır.
Kulak kepçesinin akıntıdan irite olmaması için
kulak kepçesi yağlanır. Hemşire kulak ağrısında
artma ve ateşte yükselme olup olmadığını
belirlemek için iyi gözlem yapmalı ve gelişen
semptomlardan hekimi haberdar etmelidir.
• Hastaya özel ağız bakımı verilerek enfeksiyonun
kulağa ya da sindirim sistemine geçişi önlenir.
• Kızamık öksürüğünde çoğu öksürük ilaçları
etkisiz kaldığından öksürüğü kontrol altına almak
zordur.
• Odanın nemli tutulması iritasyonu azaltır.
• Solunum yolu sekresyonları ile kirlenmiş atıklar
kağıt mendil ile tutulmalı ve atılmalıdır.
• Komplikasyonlar:
• Sıklıkla solunum sistemi ile ilgilidir. Oluşum
doğrudan virusa bağlı olduğu gibi, daha çok
bakteriyel sekonder enfeksiyonlar sonucu gelişir.
• Başlıca komplikasyonlar; ortakulak iltihabı (otitis
media), pnömoni (primer ve sekonder),
tüberküloz enfeksiyonunun alevlenmesi, nadirde
olsa myokardit ve milyonda bir oranında
görülebilen subakut sklerozan panensefaltir
(oldukça öldürücüdür).
• En sık görülen komplikasyon orta kulak
iltihabıdır. İlk 7 gün içinde gelişebilir.
Başlıca belirtileri kulak ağrısı, huzursuzluk,
başın bir yandan diğer yana sık sık
değiştirilmesi, elin kulağa götürülmesi,
kulak akıntısı, hassas kulak üzerine yatma
ve huzursuzluktur.
• Ülkemizde
kızamığın
en
önemli
komplikasyonlarından diğeri de özellikle
malnütrisyonlu çocuklarda ortaya çıkan ve
ölümle sonuçlanabilen bronkopnömonidir.
• Subakut sklerozan panansefalit (SSPE): kızamık
hastalığından sonra geç olarak ortaya çıkan bir
MSS komplikasyonudur. Kızamık geçirildikten
yıllarca sonra gelişen, dejeneratif bir hastalıktır.
Hastalık geçirildikten 6-8 yıl sonra klinik belirtiler
başlar. Önceleri davranış bozuklukları sonra
fokal nörolojik belirtiler (myokloni, ataksi vb.),
daha sonra da stupor deserebrasyon sertliği,
kas tonusunda azalma, yeme yutma zorlukları
ortaya çıkar. Hasta 1-3 yıl içinde ölebilir.
• Korunma:
• Bütün çocuklar 12-18 aylıkken canlı aşı ile
aşılanarak aktif bağışıklık sağlanmalıdır.
• Salgın ya da çevrede kızamıklı hasta ile teması
olan aşısı olmayan ya da ölü aşı ile aşılanmış
kişilere temas izleyen ilk 2 saatte canlı aşı, aşı
bulunmadığında da ilk 6 gün standart
gammaglobülin uygulanarak enfeksiyondan
korunulmalıdır.
Download