Yeni Ekonomik Entegrasyon Teorileri

advertisement
Yeni Ekonomik Entegrasyon
Teorileri
Gülçin GÜREŞÇİ PEHLİVAN
Sunu Planı


1.
2.
3.

Geleneksel ve Yeni Dış Ticaret Teorilerinin
temel özellikleri
Yeni Dış Ticaret Teorisine göre ekonomik
entegrasyonun temel etkileri
Yer Seçimi Etkisi
Kaynak Dağılımı Etkisi
Büyüme Etkisi (Neoklasik ve İçsel Büyüme
Teorileri)
Sonuç ve Değerlendirme
Geleneksel Dış Ticaret Teorileri
Dış ticaretin temel nedeni, ülkeler
arasındaki teknolojik farklılıklardan (Ricardo
Modeli) veya ülkeler arasındaki faktör
donanımları farklılıklarından (HeckscherOhlin Teoremi) kaynaklanan karşılaştırmalı
üstünlüklerdir.
Son yıllarda dünya ticareti, benzer faktör
donanımına sahip ülkeler arasında ve benzer
ürünlerle yapılan endüstri içi ticaret şeklinde
olmaktadır.
Endüstri içi ticaret, belirli bir sanayi dalı
kapsamında yer alan birbirinden farklılaştırılmış
yapıdaki ürünlerin karşılıklı olarak hem ihraç hem de
ithal edilmesidir ve sermaye/emek oranı benzer olan
ülkeler arasında endüstri içi ticaret yüksek
düzeydedir.
Yeni dış ticaret teorileri 1970’li yılların
sonunda ortaya çıkmıştır. Tam rekabet ve
ölçeğe göre sabit getiri varsayımları terk
edilerek, eksik rekabet piyasaları ve ölçeğe
göre artan getiri analize katılmıştır.
Klasik iktisadın dış ticaret teorisi alanında temel
konusu olan ticaretten elde edilen kazanç ve refah
etkileri çerçevesinde, Marshall ölçek ekonomilerinin dış
ticaret hadleri üzerindeki etkilerini incelemiştir. Marshall’a
göre, ölçeğe göre artan getirinin olduğu durumda bir
ülkenin ithalat talebinin artması, ithalat yapılan ülkede
üretimin artmasına ve ölçek ekonomileri nedeniyle
maliyetin düşmesine neden olacağı için, ithalat yapan
ülkenin dış ticaret hadlerinde iyileşme yaratarak refah
artışına neden olabilir.
Graham (1923)’a göre artan getiri
durumunda dış ticaret, kaynak dağılımını
ölçeğe göre artan getirili endüstrilerden
azalan getirili endüstrilere yönelttiği durumda,
toplam üretimde düşmeye ve dolayısıyla ülke
refahında azalmaya neden olacaktır.
Ohlin (1933), ölçek ekonomilerinin dış
ticaretin belirleyicilerinden biri olduğunu
belirtmiştir. Ohlin’e göre ölçeğe göre artan
getiri, büyük ölçekli üretim birimlerinin ve
dolayısıyla uluslararası uzmanlaşma ve
imalat sanayindeki dış ticaretin açıklaması
olabilir.
Balassa (1966) ve Grubel ve Lloyd (1975)
gelişmiş ülkeler arasındaki ticaretin önemli
ölçüde endüstri içi ticaret olduğunu saptamış,
Balassa (1967) ise, Savaş sonrası dünya
ticaretinde meydana gelen değişmelerin
ölçek ekonomikleri ve eksik rekabet teorileri
olmadan açıklanamayacağını belirtmiştir.
1970’li yılların sonunda farklılaşmış ürünler
arasında endüstri içi ticareti açıklamayı
amaçlayan monopolcü rekabet teorileri bir
birinden bağımsız olarak Lancaster (1975),
Spence (1976) ve Dixit ve Stiglitz (1977)
tarafından geliştirilmiştir.
Yeni dış ticaret teorilerine göre ekonomik
entegrasyonun üç önemli etkisi vardır:
1.Yer seçimi etkisi
1.1. Firma Yer Seçimi Teorisi
1.2. Ekonomik Entegrasyon ve Sanayi Yığılması
2. Kaynak Dağılımı Etkisi
2.1. Artan Mal Çeşitliliği Etkisi
2.2. Rekabet Yanlısı Etki
2.3. Yeniden Yapılanma Etkisi
2.4. Piyasa Bütünleşmesi Etkisi
3. Büyüme Etkisi
1. Yer seçimi etkisi:
Ekonomik entegrasyonun endüstriyel
faaliyetler ve ülkenin gelir düzeyi üzerindeki
etkisini gösterir. Neoklasiklere göre
ekonomiler karşılaştırmalı üstünlüklere sahip
oldukları alanlarda uzmanlaşırlarsa ekonomik
faaliyetlerin ülkeler arasında farklılaşmasına
sebep olmakla birlikte, faktör fiyatlarının
eşitlenmesi teorisi, serbest ticaret sonucunda
faktör fiyatlarının eşitleneceğini
öngörmektedir.
Baldwin (1994), “Yeni Yer Seçimi Teorisi”
olarak adlandırılan yeni yaklaşımı geliştirmiştir. Bu
yaklaşıma göre entegrasyonun, başlangıç
aşamasında ekonomik faaliyetlerin bir bölgede
kümelenmesine neden olarak ülkelerin sanayi
yapısı ve gelirleri arasında farklılaşmaya neden
olacağı, ancak entegrasyon sürecinin
tamamlanması ile birlikte bu farklılıkların ortadan
kalkacağı ve nihai olarak faktör fiyatlarının ülkeler
arasında eşitleneceğidir
1.1. Firma Yer Seçimi Teorisi:
Ölçeğe göre artan getiri ve eksik rekabet
koşulları altında entegrasyonun başlangıç
aşamalarında, yığılma güçleri olmasa dahi,
küçük ülkede endüstriyel üretim ve gelirin
olumsuz olarak etkileneceğini, ancak ileri
aşamalarda küçük ülkenin endüstriyel üretim
ve gelir cinsinden kazancının artacağı
yapılan çalışmalarda görülmüştür.
Venables (1994), birincisi, çevre ülkedeki
firmaların dış ticarete daha bağımlı olması nedeniyle
ticaret maliyetlerindeki azalmanın getireceği ihracat
artışının küçük ülkeye sağladığı kazançtır. İkincisi,
merkez ülkedeki firma sayısı, çevre ülkedeki firma
sayısından daha fazla olduğu için ticaret
maliyetlerinin azalması sonucu çevre ülkenin iç
piyasasında merkez ülkenin firmalarının nüfusu
artmaktadır.
1.2. Ekonomik Entegrasyon ve Sanayi Yığılması:
Geleneksel ekonomi teorisi firmaların
belli bir bölgede yoğunlaşması olasılığını
dışlamaktadır. Myrdal (1957), Kaldor (1972)
ve Arthur (1990) geri iletim bilgilerinden
bahsetmişlerdir. Buna göre ölçeğe göre artan
getiri ve monopollü rekabet piyasası
varsayımları altında pozitif bağlantılar ve
yığılma güçlerine bağlı olarak ekonomik
entegrasyon sonucunda ülkelerin sanayi
yapısı ve gelirleri arasında farklılıklar
oluşabileceğine dikkat çekmişlerdir.
Krugman’a göre pozitif talep bağlantılarına
sebep olabilecek faktör iş gücü göçüdür. Faini,
Rivera-Batiz, Venables ise pozitif arz bağlantılarına
sebep olabilecek girdi-çıktı bağlantılarına dikkat
çekmişlerdir. Krugman’a göre hangi ülkede
yığılmanın gerçekleşeceği başlangıç koşullarına
bağlıdır. Ekonomik entegrasyonun küçük ve büyük
ülke arasında gerçekleşmesi analizin temel
sonuçları itibariyle bir farklılık yaratmamakta ama
bu durumda yığılma büyük ülkede
gerçekleşmektedir
2. Kaynak Dağılımı Etkisi
2.1. Artan Mal Çeşitliliği Etkisi:
Endüstri içi ticaretin nihai mallardan çok ara
mallarında gerçekleştiğini gören Either
(1982) ve Helpman (1985)’a göre serbest
ticaret sonucu tüketiciler için mal çeşitliliğinin
artması refah arttırıcı etkisinin yanı sıra ara
mallar çeşitliliğinin artması da refah artışının
bir başka kaynağı olmaktadır.
2.2. Rekabet Yanlısı Etki:
Dış ticaretin serbestleşmesi sonucu
ithalatın artması, yabancı üreticilerden gelen
rekabeti arttıracağı için, yurt içinde üretim
yapan üreticilerin piyasa gücünü azaltarak
fiyat-maliyet marjının düşmesine neden
olmaktadır. Bu da refahı arttırıcı bir etki
doğurmaktadır.
2.3. Yeniden Yapılanma Etkisi:
Eksik rekabet ve ölçek ekonomileri
durumunda dış ticaretin serbestleştirilmesi
sonucu rekabetin artması ve karların
düşmesi bazı firmaların piyasadan
çekilmelerine ve kalan firmaların daha büyük
ölçüde üretim yapmalarına neden olmaktadır.
Böylece endüstri içinde kaynakların daha
rasyonel dağılımı sağladığı için kaynak
dağılımında etkinliği arttırmaktadır.
2.4. Piyasa Bütünleşmesi Etkisi:
Yeni Ekonomik Entegrasyon Teorisi bölünmüş
ulusal piyasaların tek bir pazar haline gelerek
bütünleşmesinin refah üzerindeki etkileri üzerinde
durmaktadır. Çünkü tarife dışı engeller nedeniyle
birlik içinde tek pazarın sağlanamamasının ekonomik
maliyetleri olmaktadır. Yapılan çalışmalar asıl refah
artışının tek pazara geçilmesi ile sağlanacağını
göstermektedir. Çünkü bu durumda firmaların fiyat
farklılaştırması yapma imkanları kalmamaktadır.
Neoklasik Büyüme Teorisinin varsayımları
aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:






Ölçeğe göre sabit getiri söz konusudur,
Sermayenin marjinal verimliliği azalmaktadır,
Ekonomide üretilen tek bir mal vardır,
Faktörler arası ikame olanaklıdır,
İşgücü sabit bir hızla büyümektedir,
Ekonomik hayatta devlete sınırlı bir rol
verilmektedir.
Durağan durum dikkate alındığında NBT’nin iki
öngörüsü bulunmaktadır: Bu teoride tasarruf oranı ile
kişi başına gelir arasında doğru orantı söz
konusudur. Yani nispî olarak daha çok tasarruf eden
bir ülke daha az tasarruf edene oranla durağan
halde daha sermaye yoğun ve daha zengin olacaktır.
Fakat tasarruf oranı ne olursa olsun teknolojik
gelişme hızı aynı olan iki ülkenin durağan hal
büyüme hızları birbirine eşit olacaktır
NBT’nin ikinci öngörüsü “yakınsama
hipotezi”(convergence hypothesis) nin
geçerli olacağı ve ülkeler arası gelişmişlik
farklarının ortadan kalkacağıdır. Ülkeler arası
gelişmişlik farkları, ülkelerin faktör
donanımlarının farklı olması ve sermayenin
marjinal verimliliğinin azalması dolayısı ile
ortaya çıkmaktadır.
Yakınsama hipotezine göre zengin (gelişmiş)
ülkelerden sermayenin getirisinin yüksek olduğu fakir
(az gelişmiş) ülkelere doğru bir sermaye akışı söz
konusudur. Ayrıca sermayenin işgücünden daha hızlı
arttığı bir ülkede teknoloji de dışsal ve sabitken faiz
hadlerinin düşeceği ve fakir ülkelerin zengin
ülkelerden daha hızlı büyüyüp onları önünde
sonunda yakalayacağı öngörülmektedir. Ancak
Neoklasikler’in yakınsama hipotezi ile ilgili öngörüleri
-özellikle teknolojinin sabit ve dışsal kabul edilmesidünya gerçekleri ile örtüşmemiştir.
İBT’nin temelleri Adam Smith (1776)’e kadar
dayanmaktadır. Smith, İBT’de özellikle üzerinde
durulan işbölümü ve uzmanlaşmaya ilk değinen
iktisatçıdır. Smith’e göre işbölümündeki artışa bağlı
olarak emeğin prodüktivitesinde artış meydana
gelmektedir. İşbölümü ve uzmanlaşma sonucu
işçilerin beceri ve üretkenliğinin artması, iş
değişiminden kaynaklanan zaman kayıplarını da
önlemektedir
Daha sonra Alfred Marshall, İBT’de
üzerinde durulan dışsal ekonomiler
kavramlarını geliştirmiştir. Dışsallık, bir
ekonomik faaliyetin bunu gerçekleştiren
ekonomik birim dışındakileri olumlu veya
olumsuz etkilemesidir.
Dışsallıkların varlığı durumunda optimal
kaynak dağılımı ve maksimum sosyal yarar
sağlanamadığı için tam rekabet
varsayımından vazgeçmek gerekmektedir.
İBT’de de bu yapılmıştır. Böyle bir
ekonomide dışsallık, sosyal / özel maliyet ile
sosyal / özel fayda arasındaki fark olarak
ortaya çıkmakta ve bu da devletin ekonomiye
müdahalesini haklı göstermektedir
Joseph Schumpeter (1926) ise İBT’de de
üzerinde durulan icat, yenilik, yaratıcı yıkıcılık
ve yenilikçi girişimci kavramlarını literatüre
kazandırmıştır. Schumpeter’e göre
ekonominin asıl itici gücü, ortaya çıkan yeni
teknolojik gelişmeler ve girişimcilerin bu
teknolojileri kullanma becerileridir.
İBT, teknolojik ilerlemenin genellikle olumlu
etkiler doğuracağını belirtmiş ve bunu “taşma
etkileri” olarak nitelendirmiştir. Niteliksel
büyüme süreci sonucunda ekonomide ortaya
çıkan bu olumlu etkiler, hem olumsuz etkileri
azaltır hem de yeniliklerin etkin olduğu
yüksek bir büyüme oranı ile reel hasılanın
artmasını sağlar
İBT, teori ile pratik arasındaki bağı
kurabilmek için teknolojik gelişme, insan
sermayesi, işbölümü ve uzmanlaşma, ölçek
ekonomileri, dışsallıklar ve yayılma etkilerini
içselleştirmiştir. İBT’de büyümenin
sürdürülebilmesi ise teknolojik yenilikler,
altyapı yatırımları ve insan sermayesi gibi
kaynaklarla açıklanmıştır.
İBT’de sermaye kavramı, bilgi ve insan
sermayesini de içine alacak şekilde
genişletilmiştir. İçsel Büyüme Teorisyenleri,
Neoklasikler’in azalan verimler varsayımının
aksine sermayenin artan getirisi olduğunu,
sermaye birikiminin sonsuza kadar
sürebileceğini ve sermaye başına gelirde
artış meydana gelebileceğini varsaymışlardır.
Neoklasik teoride teknolojik gelişme
dışsal olarak kabul edilmiş ve gelişmenin
kendiliğinden sağlanacağı varsayılmıştır.
İBT’de ise teknolojik gelişme, içsel bir faktör
olarak modele dahil edilmiştir.
NBT’de uzun dönemde ülkelerin kişi başına
düşen millî gelir düzeylerinin birbirine
yaklaşacağı ve bu sayede ülkeler arası
gelişmişlik farklarının ortadan kalkacağı
öngörülmüştür. Buna yakınsama hipotezi;
gelişmekte olan ülkelerin gelişmiş ülkeleri
yakalaması esnasında geçen süreye de
“yakalama süreci” denmiştir.
İBT ilk kez Paul M. Romer’in 1986’da
yayımladığı “Increasing Returns and Long
Run Growth” adlı makalesiyle ortaya
çıkmıştır. Romer, “Eğer sermayenizi bilgi ve
beceriler ile birleştirirseniz azalan verimler
yasası etkisini kaybeder.” (Romer, 1986:
1002-1037) diyerek son derece önemli bir
konuya vurgu yapmıştır.
Modelde bilgi, ayrı bir üretim faktörü
olarak kabul edilmiştir. “Bilgi, öğrenme,
gözlem ve araştırma yoluyla elde edilen
gerçek; insan zekâsının çalışması sonucu
ortaya çıkan zihnî üründür”. Yeni bilgi
edinebilmek sistemli çalışmayı
gerektirdiğinden bilgiden yararlanma bir
maliyet içerir. Bir firmanın da rekabet
üstünlüğü kazanıp bu üstünlüğünü
koruyabilmesi, yeni bilgiye ulaşmasına
bağlıdır.
Romer’in modelinde ekonomik faaliyetler,
iki sektörde yapılmaktadır: İmalât sektörü ve
Ar-Ge sektörü. İmalat sektöründe yatırım ve
tüketim malları üretilirken Ar-Ge sektöründe
büyümenin devamını sağlayan yeni fikirler
üretilmektedir. Bir firmanın Ar-Ge
organizasyonundaki iyileşmeler, bilgi
sermayesinin de getiri oranını
yükseltmektedir.
Romer’e göre bilgi, iki biçimde ele alınmaktadır.
Bunlardan ilki firmaya özgü bilgilerdir, diğeri ise
toplumun genel bilgi seviyesidir. Toplumun genel bilgi
seviyesi tüm firmaların bilgi seviyeleri toplamına
eşittir. Eğer bir firma bilgi seviyesini arttırırsa
toplumun genel bilgi seviyesi de artar. Bilgi ve
teknolojik gelişmeler tüm ekonomik birimler üzerinde
olumlu etki yaratarak “taşma etkileri”ni ortaya çıkarır.
Barro’nun modelinde kamu sektörünce
sağlanan mal ve hizmetlerin üretim
faktörlerinden biri olduğu varsayılmıştır.
Kamusal mallar yarattıkları pozitif dışsallıklar,
insan sermayesinin üretilmesi ve
geliştirilmesinde taşıdıkları önem ve yol
açtıkları artan getiri dolayısı ile içsel
büyümenin önemli bir etmeni olarak kabul
edilmiştir.
Barro’nun geliştirdiği modelin amacı, devletin
(veya kamu sektörünün) iktisadî büyümeyi
etkileyebildiğini ortaya koymaktır. Modelin
temel varsayımı, devlet harcamalarının özel
sermayenin verimliliğini arttırdığıdır. Bu
varsayım, devletin ekonomide aktif bir
politika izlemesi gerektiğini vurgulamaktadır.
Devletin büyümeyi hızlandırmada
uygulayabileceği en iyi politika, piyasaların
istikrarlı işlemesini sağlamak, firmaların
devletin uzun dönemli politikalarını
benimsemelerini sağlayacak istikrarlı bir
ekonomik ve politik ortam oluşturmak,
fiziksel, çevresel ve sosyal altyapıyı
düzenlemek ve geliştirmek olacaktır
3. Büyüme Etkisi:
Büyüme etkisi, ekonomik entegrasyonun fiziki
sermaye, insan sermayesi ve bilgi sermayesi
üzerindeki etkilerini gösterir.
Orta dönemli etki: Uyarılmış sermaye
birikimidir. Sermaye birikimi arttıkça sermayenin
getirisi azaldığı için büyüme etkisi geçicidir. Orta
dönemli büyüme etkisinin büyüklüğü, başlangıçtaki
statik etkiden kaynaklanan üretim artışının
büyüklüğüne ve sermayenin marjinal getirisinin
hangi hızla düştüğünü belirleyen ölçek
ekonomilerine bağlı olarak değişmektedir.
Uzun dönemli etki: Sermaye birikiminin uzun
dönemde kalıcı olarak artması nedeniyle,
büyüme oranında meydana gelen kalıcı
artıştır. Sürekli ve kalıcı bir büyüme vardır.
Baldwin ve Venables (1995), sermayenin tam
akışkan olduğu bölgesel ekonomik
entegrasyonun sermaye birikimi ve üretim
üzerindeki etkisini incelemişlerdir.
Bölgesel ekonomik entegrasyonun etkileri



Kaynak dağılımında etkinliği arttırır,
Sermayenin tam akışkan olması durumunda yatırım
sapmasına yol açarak yabacı sermaye artışına yol
açar.
Bölgesel ekonomik entegrasyon sonucu ara
mallarında ticaretin serbestleşmesi, ara mallar
çeşitliliğini arttırarak nihai malın üretiminin artmasına
neden olmaktadır. Üye ülkeler arasında ara mallar
ticaretinin artmasına sebep olarak, nihai malda
üretim sürecinde uzmanlaşmaya ve verimlilik artışına
neden olur
Bölgesel ekonomik entegrasyonun etkileri



Üretim buluşları modelinde dış ticaretin
serbestleştirilmesi veya bölgesel ekonomik
entegrasyon, firmaların Ar-Ge yatırımlarından elde
edilen getirinin artmasına neden olarak teknolojik
gelişme ve ekonomik büyümeyi hızlandırır.
Ekonomik entegrasyon piyasa büyüklüğünü
arttırarak ölçek ekonomilerinden yararlanılmasını
sağlar.
Ekonomik entegrasyon teknik bilginin uluslararası
yayılma hızını arttırarak teknik bilgi stoklarını arttırır.
Bölgesel ekonomik entegrasyonun etkileri

Ekonomik entegrasyon rekabeti arttırır. a) Rekabetin
artması yurt içi firmaları disipline ederek buluş
yapma hızlarını arttırır. Büyümeyi olumlu etkiler. b)
Buluşları gerçekleştiren firmalar arasında rekabetin
artması, buluşları olumsuz yönde etkileyen tekelci
yapının ortadan kalkmasını sağlayarak teknolojik
gelişmeyi hızlandırır. Ama dış ticaretin
serbestleşmesi bazı firmaların piyasadan
çekilmesine, kalanların ise daha büyük ölçekte
üretim yapmasına neden olabilir. Bu, yoğunlaşma
oranının artmasıdır.


Ölçeğe göre artan getir ve eksik rekabet
koşulları altında, entegrasyonun ileri
aşamalarında küçük ülkede endüstriyel
üretim ve gelir cinsinden kazanç artar.
Firmaların belli bir bölgede yoğunlaşması
firmalar açısından maliyet avantajına yol
açarak büyüme üzerinde olumlu bir etki
yaratabilir.
KAYNAKLAR




Akkoyunlu, Arzu (1996). “Yeni Dış Ticaret Teorileri”. Ekonomik
Yaklaşım. Gazi Üniversitesi İktisat Bölümü. Cilt 7.
Akkoyunlu-Wigley, Arzu (2005). “Yeni Ekonomik Entegrasyon Teorisi”.
Osman Küçükahmetoğlu, Hamza Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu (eds)
içerisinde. Ekonomik Entegrasyon (Küresel ve Bölgesel Yaklaşım).
Ankara: Ekin Yayınevi.
Ateş, Sanlı (1988). “Yeni İçsel Büyüme Teorileri ve Türkiye
Ekonomisinin Büyüme Dinamiklerinin Analizi”. Çukurova Üniversitesi.
Adana: Sosyal Bilimler Enstitüsü. İktisat Anabilim Dalı. Yayınlanmamış
Doktora Tezi.
Demir, Osman (2002). “Durgun Durum Büyümeden İçsel Büyümeye”.
Cumhuriyet Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi
Dergisi. Cilt:3,Sayı:1.





Erkan, Hüsnü (1998). Bilgi Toplumu ve Ekonomik Gelişme. 4.Baskı
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Yayın No:326.
Hiç, Mükerrem (1988). Büyüme ve Gelişme Ekonomisi. İstanbul:
Menteş Kitabevi.
Kibritçioğlu, Aykut (Ocak - Aralık 1998). “İktisadî Büyümenin
Belirleyicileri ve Yeni Büyüme Modellerinde Beşerî Sermayenin Yeri”.
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi. Cilt:53.No:14.ss.207-230.
Küçükahmetoğlu, Osman (2005). “Reel Entegrasyon Teorisi”. Osman
Küçükahmetoğlu, Hamza Çeştepe ve Şevket Tüylüoğlu (eds)
içerisinde. Ekonomik Entegrasyon (Küresel ve Bölgesel Yaklaşım).
Ankara: Ekin Yayınevi.
Oğuztürk, Bekir Sami (2003). “Yenilik Kavramı ve Teorik Temelleri”.
Süleyman Demirel Üniversitesi İktisadî ve İdarî Bilimler Fakültesi
Dergisi. Cilt:8. Sayı:2. Isparta. 253-273.







Romer, Paul. M. (October 1986). “Increasing Returns and Long Rung
Run Growth”. Journal of Politicial Economy. 94:5.ss.1002-1037.
Smith, Adam (1997). The Wealth of Nations(Books I-III). Penguin
Books.
Tezel, Yahya Sezai (2003). İktisadî Büyüme. Ankara: İmaj Kitabevi.
TÜSİAD (2005). Türkiye’de Büyüme Perspektifleri Makroekonomik
Çerçeve Dinamikler/Strateji. TÜSİAD Büyüme Stratejileri Dizisi. No:1.
Ülgener, Sabri F. (1976). Milli Gelir, İstihdam ve İktisadi Büyüme .
Gözden Geçirilmiş 5. Baskı. İstanbul: Der Yayınları. No:2.
Vatansever Deviren, Nursen (2004). “Türkiye ile Avrupa Birliği Ülkeleri
Arasında Sınai Ürünleri Endüstri-içi Ticareti”. İktisat İşletme ve Finans
Dergisi. Eylül. 107-127.
Yülek, Murat A. (Nisan 1997). “İçsel Büyüme Teorileri, Gelişmekte
Olan Ülkeler ve Kamu Politikaları Üzerine”. Ankara: Hazine Dergisi.
Sayı : 6. ss.1-15.
Download