çevre kirliliği, tıbbi jeoloji ve jeokimya

advertisement
ÇEVRE KİRLİLİĞİ, TIBBİ JEOLOJİ VE
JEOKİMYA
Doç. Dr. Nuray KARAPINAR *
ÖZ : Bu çalışmada jeokimyasal etüt çalışma
metodolojisinin geçmişten günümüze gelişimi,
çevre kirliliği ve insan sağlığı açısından önemi ve gerekliliği, tıbbi jeoloji ve jeokimyasal
haritalama programı arasındaki ilişki ve Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü’nde bu
kapsamda değerlendirilebilecek günümüze
kadar yapılmış çalışmalar hakkında bilgi ve
genel bir değerlendirmeye yer verilmiştir.
Çevre, en geniş anlamda canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları biyolojik,
kimyasal, fiziksel, sosyal, ekonomik ve kültürel
ortam olarak tanımlanır. Klasik yaklaşımda
çevre 3 bileşene ayrılır (Güler, 2013) :
1. Fizikokimyasal çevre
2. Biyolojik çevre
3. Sosyokültürel/sosyoekonomik çevre
Fiziksel ve kimyasal çevre jeolojik çevre
ile bütünleşik olup fizikokimyasal çevre olarak
adlandırılır yani jeoloji fizikokimyasal çevre ile
doğrudan ilişkilidir. Dolayısıyla, kişilerin ve
toplumun karşı karşıya kaldığı önemli çevre
sorunlarında jeolojinin önemi ve rolü büyüktür. Bu nedenledir ki, insan ve fizikokimyasal
çevre arasındaki ilişkiyi açıklamak için jeolojik
bilgiye ihtiyaç vardır. Bu bağlamda, jeoloji bilgisinin insan/toplumun fizikokimyasal çevresi
ile arasındaki her türlü ilişkiye uygulanmasına
Çevre Jeolojisi denir.
Fizikokimysal çevre içerisinde yer alan etmenler;
• Su
• Hava
• Toprak
• Besinler
• Radyasyon
• İklimsel özellikler
olarak tanımlanır. İklimsel özellikler hariç diğer etmenler içinde bulunduğumuz yerkürenin
yer kimyası ile yani jeokimya ile doğrudan ilişkilidir.
Jeokimya yeryuvarı ve çevresini oluşturan
beş ayrı küredeki (litosfer, pedosfer, hidrosfer,
biyosfer ve atmosfer) tüm kimyasal olayları inceleyen bilim dalıdır. Jeokimyanın birinci amacı yeryuvarı ve bölümlerinin kantitatif kimyasal
bileşiminin tespiti ve her bir elementin dağılımını kontrol eden yasaların keşfidir. Buna Temel Jeokimya denir. Bu sayede yerin jeolojik
geçmişi ile ilgili olaylara ve ortam koşullarına
bir açıklık getirmeye çalışır. Uygulamalı jeokimya ise bu bilgiyi, yeni madenlerin keşfi ve/
veya çevrenin hayatın devamlılığı, tarım ve
hayvancılıkta verimin artırılması, elementlerin besin zincirindeki davranımı ve elementlerin insan sağlığına ve diğer biotaya etkisini
içeren sosyal fayda amaçlı kullanımını içerir.
Yani uygulamalı jeokimya, temel jeokimyanın
tüm yasa ve bilgilerini kuramsal açıdan fazla
irdelemeden maden aramaları ve çevre sorunlarının çözümünde uygular. Uygulamalı
jeokimya, aramalar jeokimyası (exploration
geochemisty) ve çevre jeokimyası (environmental geochemistry) olmak üzere ikiye ayrılır. (Şekil 1)
Uygulamalı jeokimya başlığı altında;
• Kayaç kimyası
• Su kimyası
• Toprak kimyası
• Hava kimyası
• Canlı kimyası
konuları yer almaktadır (Çağatay ve Erler,
1993).
İşte uygulamalı jeokimya altında çevre jeokimyası jeolojik araştırma kurumlarında çevre
başlığı altında yürütülen çalışma konularının
başında yer almaktadır.
* Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü, Deniz ve Çevre Araştırmaları Dairesi Başkanlığı, Ankara.
7
Petroloj�
M�neraloj�
Toprak b�l�m�
Kr�stalograf�
Paleontoloj� / B�yoloj�
Jeof�z�k-F�z�k
Ekonom�k
jeoloj�
F�z�kok�mya
JEOKİMYA
JEOLOJİ
TEMEL
JEOKİMYA
KİMYA
UYGULAMALI
JEOKİMYA
Maden Aramaları
Jeok�myası
Kayaç K�myası
Su K�myası
Toprak K�myası
Çevre
Jeok�myası
Hava K�myası
Canlı K�myası
Şekil 1- Jeokimyanın dalları ve ilgili olduğu bilimler (Çağatay ve Erler, 1993).
Artan dünya nüfusu, kentleşme ve sanayileşmenin bir sonucu olarak 20. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren hissedilir hale gelen çevre
kirliliği olgusu ile birlikte çevre jeokimyası konusu da önem kazanmıştır. Bu alanda yapılan birçok çalışma göstermiştir ki, çevre kirliliği
birçok durumda sanılanın aksine jeolojik yapı
kaynaklıdır.
1. İnsan kaynaklı (antropojenik) ve doğal
yoldan (jeojenik) oluşan çevre kirliliğinin
önlenmesi ve denetimi
Her üç uygulama elementlerin yerküredeki
mekânsal dağılımı bilgisine dayanır. Bu bilgi
de ancak jeokimyasal etüt çalışmaları ile sağlanmaktadır. İnsan sağlığı söz konusu olduğunda doğal radyasyon ve mineral tozlarına
maruziyet de önem kazandığından bunlar
içinde anomali haritalarının oluşturulması şarttır. Jeokimyasal etütler, arazi, laboratuvar ve
ofis çalışmasını gerektirir ki bu tür çalışmalar
Dünyada hükümet kuruluşları ve endüstriyel
organizasyonlar tarafından yürütülmektedir.
Jeokimyasal etüt ve haritalama çalışmalarını
dünyada kimler yapıyor diye bakıldığında ülkelerin Jeolojik Araştırma Kurumlarının yaptığı görülmektedir.
Canlıların sağlıklı beslenme ve büyümesi
işlevleri ile iz elementlerin bolluk düzeyleri arasındaki ilişkilerden hareketle;
Jeokimyasal haritalama çalışmalarının
global ölçekteki gelişimine bakıldığında karşımıza aşağıdaki gibi bir tablo çıkmaktadır.
2. Tarım ve hayvancılıkta verimi artırma ve
Jeokimyasal haritalama kimyasal element
ve bileşiklerin yerküre yüzeyinde alansal dağılımı hakkında bilgi sağlamak için 1950’li yıllarda geliştirilen bir tekniktir. Orijini Sovyetler
Çevre jeokimyası çalışmalarının geniş uygulama alanı bulduğu konular;
3. İnsan sağlığıdır.
8
Birliği’ne kadar gitmektedir ve takiben dünya
genelinde maden arama amaçlı kullanılmıştır.
80’li yıllara kadar jeokimyasal haritalama çalışmalarının “maden arama” amaçlı ve genelde yüksek örnek alma sıklığında (örneğin, 1
örnek/15 km2 gibi) dere sedimanı örneklemesi olarak yürütüldüğü görülmektedir. Ancak,
çevre alanındaki gelişmelerle birlikte 80’li yıllarda çevre ile ilgili konularda yapılan çalışmaların başarısı için ulusal jeokimya veri bankası
ve harita şeklinde gösterimlerin şart olduğunun farkına varılması jeokimyasal haritalama
çalışma stratejisinin çevre ile ilgili uygulamaları da içerecek şekilde geliştirilmesi sonucunu
ortaya çıkarmıştır. Buna bağlı olarak, jeokimyasal haritalama çalışmaları jeojenik kaynaklı
anomalilerin insan kaynaklı anomalilerden
ayırt edilmesine yönelik stratejileri de içermeye başlamıştır. Örnek alma ortamları, çevre
amaçlı çalışmalarda kirliliğin kaynak-yol-alıcı
temelinde değerlendirilmesi ve elementlerin
biyojeokimyasal döngüdeki yeri hakkında bilgi
sağlanması amacıyla çeşitlendirilmiştir. Çevre amaçlı çalışmalar için, çoklu ortamlardan
düşük sıklıkta örnek alma stratejisi ile sistematik jeokimyasal haritalama çalışmaları başlatılmıştır. Sistematik jeokimyasal haritalama
çalışması ile birincil öncü verilerin sağlanarak
daha detay çalışılması gereken alanların belirlenmesinin hedeflendiği görülmektedir. Yani,
çevre kirliliği ile ilgili konularda yapılacak çalışmaların temeli jeokimya veri bankasına dayanmaktadır.
Bölgesel jeokimya haritalarının mineral
kaynak değerlendirmesinin yanı sıra çevre
yönetimi ve sağlık içinde ulusal bir değer olduğunu görmekteyiz.
Yeryüzü yakın çevrenin jeokimyasal karakteristiklerinin tespiti yani jeokimyasal haritalama çalışmaları, minerallerin aranması ve keşfi
dışında;
1. Doğal ve insan kaynaklı proseslerle
çevrede gelişen değişimlerin anlaşılması ve belirlenmesi,
2. Çevrenin korunması
3. Tıbbi jeoloji
4. Sürdürülebilir arazi yönetimi/arazi kullanımı,
açısından da önemlidir (Caritat vd., 2008).
Jeokimyasal atlas çalışmaları elementlerin
arka plan (background) derişimleri, bunların
dağılım özellikleri, birliktelikleri ve potansiyel
kaynak ve yerleşimi hakkında bilgi sağlar.
Eğer problem anlaşılırsa, azaltılabilir veya çözümlenebilir. Yer bilim araştırması; ister doğal
isterse insan kaynaklı olsun insanlar için toksik olan maddelerin jeolojik süreçlerle nasıl taşındığı ve depolandığını tanımlar. Bu süreçleranlaşıldığında ancak, kirlilik önleme, azaltma
ve rehabilitasyon için stratejiler geliştirilebilir.
Örneğin, tarım, sulama, madencilik, endüstriyel kirlilik, şehirleşme, atık depolama gibi
arazi kullanım faaliyetlerinin etkisi jeokimyasal
etütle anlaşılabilir. Eğer doğal jeokimyasal
arka plan değerleri bilinmiyorsa, insan faaliyeti kaynaklı kirliliği ayırt etmek de zorlaşır. Bu
nedenle, çevresel kirliliğinin derecesi ve genişliğini değerlendirme girişimine geçmeden
önce doğal jeolojiden kaynaklı güvenilir bir
temel hakkında bilgi sahibi olmak önemlidir.
Çünkü doğal jeolojik kaynak kuvvetli bir çevresel iz oluşturabilir. Örneğin bazaltik kayaçların
bulunduğu bölgelerdeki topraklarda Cr ve Ni
seviyeleri yüksektir (Thornton ve Plant, 1980).
Ayrıca, toprak ve suyun doğal komposizyonu,
kayaç bozunması ve toprak oluşum süreçlerinin bir sonucu olarak değişebilir. İnsan kaynaklı etkilerin şiddeti de hem doğal ve insan
kaynaklı süreçlere dayanabilir.
Elementlerin jeokimyasal arka plan derişimleri hakkında detaylı bilgi, çok sayıdaki
idari ve hukuki konuyla da ilgilidir. Bu nedenledir ki, dünya örneklerinde birçok ülkede otorite kurumlar ve/veya politikacılar karar verme sürecinde Jeolojik Araştırma Kurumu gibi
teknik kurumlarca desteklenmektedir. Çünkü
çevresel limit standart değerleri belirlerken
ülke genelindeki jeokimyasal arka plan değerlerinin dikkate alınması ve eşik değerlerin ona
9
göre belirlenmesi gerekir (Karapınar, 2014).
Ülkemizde de jeokimyasal arka plan verilerine
acilen ihtiyaç vardır.
Jeokimyacılar, elementlerin doğal derişimlerinin değişik yeryüzü bileşenlerinde farklı
olduğunu bilir. Ancak devlet otoritesi bu doğal değişimin farkında olamayabilir (genelde
böyledir) ve limit değerler belirlenirken bu gerçek ihmal edilir. Hâlihazırda bazı durumlarda
doğal derişimlerin çok altında limit değerler
getirilmesi söz konusudur. Jeokimyasal haritalama çalışmaları, bu limitlerin belirlenmesinde temel kriterlerden biri olarak kullanılabilir.
Avrupa’daki jeokimyasal haritalama çalışmalarının başlangıcı da buna dayanmaktadır.
90’lara kadar geliştirilen mevcut jeokimyasal
veriler bu amaç için kullanıma uygun olmadığından AB ülkelerinin jeolojik araştırma kurumlarının yer aldığı FOREGS jeokimyasal
haritalama programı 1998’de başlatılmış ve
toplanan jeokimyasal veriler jeokimyasal atlas
olarak iki cilt şeklinde yayımlanmıştır (Salminen vd., 2005; De Vos vd., 2006).
Maden aramacılığı amaçlı başlayan jeokimyasal etüt çalışmalarının ortaya çıkan yeni
ihtiyaçlar çerçevesinde gelişime ve değişime
uğradığı ve de farklı amaçlar için kullanılacak metodolojinin gelişiminin devam ettiği
görülmektedir. Bu bağlamda, Lax ve Selinus
(2005) araştırmacıların ilgisinin arttığı jeokimya haritalama programı çalışma konularını:
1. Çevre jeokimyasında doğal anomaliler
ile insan kaynaklı anomalilerin ayrımı,
2. Elementlerin özütlenmesi ve podzol
günlenmesi ile asitleşmeye karşı toprak
hassasiyetine odaklı, asit yüklemeleri
üzerine insan kaynaklı etkilerin araştırılması,
3. Yer altı suyu kalitesine doğal ve insan
kaynaklı çevresel faktörlerin etkisinin
anlaşılmasının iyileştirilmesi,
4. Biyojeokimya çalışmaları ile hava kaynaklı metal kirliliğinin gösterilmesi,
10
5. Hem aktif hem de kapatılmış maden
sahaları kaynaklı kirlilik tespiti,
6. Doğal kirlilik,
7. Kent alanlarında kullanılan jeokimyasal
yöntemlerin geliştirilmesi,
8. Tıbbi jeoloji için jeokimya geliştirilmesi
olarak belirtmektedir.
Tıbbı Jeoloji konusuna gelince;
Jeolojik malzeme ve süreçler ile insan,
hayvan sağlığı arasındaki ilişkiyi inceleyen,
çevresel faktörlerin bu tür problemlerin dağılımlarına etkisini açıklamaya çalışan bir bilim
dalıdır. Daha geniş bir ifadeyle, tıbbi jeoloji,
jeolojik çevre, malzeme ve ortamın insan,
hayvan sağlığı üzerindeki olumu ve/veya
olumsuz etkilerini ve bu etkilerin coğrafik dağılımını inceleyen çok disiplinli (jeoloji, tıp,
kimya, diş hekimliği, çevre, eczacılık, biyoloji,
nükleer fizik) bir bilim dalıdır.
Tıbbi jeoloji alanında yapılan çalışmaların
amacı (Bunnel vd., 2007);
1. Toprak, sediman ve suda insan ile hayvan sağlığını olumsuz etkileyebilecek
jeokimyasal anomalilerin tanımlanması,
2. Biyomedikal / halk sağlığı uzmanları ile
iş birliği yaparak, bilinen bir sağlık probleminin çevresel etmenlerini tanımak,
bu problemleri ortadan kaldırmak veya
azaltmanın yollarını araştırmak,
3. Jeolojik malzeme ve süreçlerin sağlığa
yararlı etkilerini değerlendirmek,
4. Jeolojik malzeme veya süreçlerle ilişkili yersiz çevre sağlığı kaygıları olması
durumunda halka güven sağlamak ve
kaygıları gidermek,
5. Çevre sağlığı sorunlarına çözüm bulmak için gelişmiş ve gelişmekte olan
ülkeler arasında bağlantı kurmaktır.
Jeokimyasal çevre ve insan sağlığı arasındaki ilişki oldukça karmaşık olup, jeokimyasal faktörler, sağlık ve hastalıklar arasında
bir ilişki bulmak oldukça geniş disiplinler arası
bir çalışmayı gerektirir. Çevre jeokimyası ve
sağlık arasındaki ilişkiyi incelemek için öncelikli olarak elementlerin yeryüzünde dağılımını
içeren bilgiye ihtiyaç vardır. Bu iş birliği içerisinde jeobilimcilerin en önemli katkısı vektör
kaynaklı hastalıkların araştırılmasında çevre
sağlığı uzmanlarının kullanacağı veri bankası
ve araçlarını sağlamaktır. Bu da başta kirletici
etmenlerin jeolojik çevrenin tüm elemanlarında (toprak, kayaç, yer altı ve yer üstü suları)
derişimlerinin (doğal ve/veya insan kaynaklı)
tespitidir ki bu bilgi de ancak sistematik jeokimyasal etüt çalışmaları ile sağlanır.
Tıbbi jeoloji alanında yer bilim temelli çalışmaların hem jeojenik hem de antropojenik
kaynaklı olarak gelişen ve insan sağlığı için
toksik olan maddelerin jeolojik süreçlerle nasıl
taşındığı ve biriktirildiğini tanımlaması gerekir.
Çünkü, kirlilik önleme, azaltma ve rehabilitasyon çalışmalarının temel bileşeni jeokimyadır. Bununla birlikte, toprak, kayaç veya suda
bulunan toksik elementler insan sağlığını dolaylı yoldan etkilemekte yani besin veya içme
suyu yoluyla insan vücuduna geçmektedirler.
Dolayısıyla, toksik elementlerin varlığı kadar
bunların biyouygunluğu da önemli olduğundan tıbbi jeoloji çalışmalarında biyojeokimya
çalışmaları da yer almaktadır (Lax ve Selinus,
2005).
Tıbbi jeoloji alanında yer bilim temelli bir
diğer çalışma ise, insan sağlığı için gerekli
olan elementlerin jeolojik çevre elemanlarında yokluğunun incelenmesidir ki, jeokimyasal
veri bankası bu ihtiyacı da karşılayacaktır.
Çevre sağlığı problemleri alanında jeolog
ve tıp camiası iş birliğini içeren konular arasında;
♦♦ Doğal toz ve radyasyona maruz kalma,
♦♦ İnsan sağlığı için gerekli olan ve olmayan elementlerin toksik seviyelerine maruz
kalma,
♦♦ Besin eser element eksikliği,
♦♦ İçme sularındaki doğal olarak bulunan
organik ve inorganik bileşikler,
♦♦ Volkanik emisyonların tanımlanması ve
etkileri yer almaktadır (Bunnel vd., 2007).
Tekrar vurgulamak gerekirse, ister jeojenik ister insan faaliyeti kaynaklı olsun insan
sağlığını tehdit eden jeolojik çevresel risklerinin azaltılması için etkili ve anlamlı prensip,
strateji ve programların geliştirilmesinin temeli
jeokimyasal veriye dayanır.
MTA GENEL MÜDÜRLÜĞÜNDE
ŞİMDİYE KADAR YÜRÜTÜLEN
JEOKİMYASAL ETÜTLER VE GENEL BİR
DEĞERLENDİRME
MTA Genel Müdürlüğü tarafından gerçekleştirilen jeokimyasal etüt çalışmalarına dair
1971 yılından başlamak üzere yaklaşık 135
adet rapor (jeokimya anahtar kelimesi ile tarama) MTA arşivinde yer almaktadır (http://www.
mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/bdt/kutuphane/). 135 adet rapordan 2 tanesi jeotermal
enerji sahası etüt çalışmasına ve 1 tanesi kent
jeokimya etüt çalışmasına dair olup geri kalan
raporlar “Maden Arama” amaçlı planlanan ve
yürütülen jeokimyasal etüt çalışmalarını içermektedir. Bunlar arasında MTA tarafından
3. şahıslara yapılan ücretli işler kapsamında
14 adet rapor bulunmaktadır. Arşiv kayıtlarına göre, 1970’li yıllardan günümüze maden
arama amaçlı çoğunluğu genel olmak üzere
“genel/tahkik ve detay jeokimyasal” etüt çalışmaları yürütülegelmiştir.
Genel jeokimyasal etütlerde, 1 ve 5 km2 lik
alanları temsil eden dere sedimanı örneklemesi yapılırken, Tahkik jeokimyasal etütlerde
dere sedimanının yanı sıra toprak ve kayaç
örneklemesi yapıldığı ve örnekleme sistematiğinin projenin amacı ve jeolojik yapıya bağlı
olarak değiştiği, Detay jeokimyasal etütlerin
ise, maden yatağının konumu, geometrisini
ve zonlanma ilişkisini belirlemek için küçük
alanlarda 1:5000- 1:500 ölçekli jeoloji harita-
11
larına bağlı 10x10 m lik karelaj esasına dayalı,
örnek türü gözetmeksizin gerçekleştirildiği belirtilmektedir. Bununla birlikte, MTA Genel Müdürlüğü tarafından yürütülen genel jeokimya
haritalarının hazırlanmasına yönelik projelerde dere sedimanı dışında diğer bileşenlerinde
eklenerek yeniden kurgulanması ve UNESCO
ve FOREGS standartlarına yükseltilmesi gereği de vurgulanmıştır (Çiftçi vd., 2011).
Çoğunluğu Maden Etüt ve Arama Dairesince yürütülen projelerin Avrupa Jeokimya
Atlası ile karşılaştırıldığında ülkemizin jeokimyasal atlasının oluşturulması temelindeki
eksiklikleri;
1. Proje strateji ve planlamasının sadece
maden arama amaçlı olmasına bağlı,
• Sınırlı örnekleme ortamı
• Sınırlı element analizi
• Jeokimyasal Atlas oluşturulmasına
yönelik sonuçların yorumlanması
ve haritalara dönüştürülmesindeki
eksiklik
• Örnek hazırlama yönteminin uygunluk derecesi
2. Dedeksiyon limitlerinin yeterince düşük
olmaması,
3. Analitik yöntemlerin eskiliği,
4. Analitik kalite kontrol prosedürü eksiliği,
şeklinde sıralanabilir.
MTA Genel Müdürlüğü Jeoloji Etütleri
Dairesi çatısı altında 2006 yılında başlatılan
“Tıbbi Jeoloji Projesi” kapsamında da çevre
amaçlı jeokimyasal etüt çalışmaları yürütülmüştür (Atabey ve Ünal, 2008; Atabey ve Şahan, 2009; Atabey, 2009). Arşivdeki raporlar
incelendiğinde yaklaşık 65 ili kapsayan bir
alanda (Şekil 2) çoklu ortamlardan (kayaç,
toprak, dere sedimanı ve dere, kaynak ve şebeke suyu) örnekleme yapıldığı görülmektedir. Bu çalışmalarda kayaç, toprak, sediman
ve su kimyasal analizlerinin yanı sıra, bazı
alanlar için asbest ve eriyonit mineral varlığını belirlemeye yönelik kayaç örneklerinde
mineralojik analiz çalışmaları, ayrıca, Doğu
Karadeniz kuşağında bazı kayaç türlerinde
doğal radyasyon ölçümleri de yer almaktadır.
Ancak bu çalışmalarda belirli bir örnek alma
metodolojisi ve sistematiği olmaması, örnek
hazırlama işlemi ile ilgili belirsizlik, bazı elementler için dedeksiyon limitlerinin yeterince
düşük olmaması ve sonuçların yorumlanması
ve harita şeklinde gösterimindeki yetersizlikler
göze çarpmaktadır.
Şekil 2- MTA Tıbbi jeoloji Projesi kapsamında çalışılan iller.
12
1994 yılında Birim olarak kurulan daha
sonra 1995 yılında Koordinatörlüğü dönüştürülen Çevre Araştırmaları Koordinatörlüğünde
gerçekleştirilen araştırma projeleri kapsamında yürütülen bazı çalışmalar da jeokimyasal
etüt niteliği taşımaktadır. Bu alanda MTA arşiv
kayıtlarında 2 adet rapor bulunmaktadır (Demirtaş vd., 2007; İçli vd., 2009). Bu projeler
amaçlarının sınırlı olması sebebiyle, örnek
alma strateji ve metodolojisi, örnek hazırlama
ve sonuçların yorumlanması ve haritaya dönüştürülmesi anlamında eksiklikler taşımaktadır.
Dünya genelindeki uygulamalar incelendiğinde hepsinin ortak yaklaşımı, doğru güvenilir jeokimyasal verilerin,
♦♦ Amaca uygun sistematik ve çoklu ortam örnekleme metodolojisi,
♦♦ İyi dizayn edilmiş gerekli dedeksiyon
limitlerinde, kanıtlanabilen kesinlik ve doğrulukta analiz yapabilen bir laboratuvar,
♦♦ Elde edilen verilerin özel istatistiki metotlarla yorumlanması ve haritalanmasına dayandığının belirtilmesidir.
Jeokimyasal Atlas oluşturulması çalışmaları;
-- Yeryüzü şekli ve topoğrafya bağlı değişen örnekleme yöntemi,
-- Elementlerin kıtasal bolluk derecelerinin altında dedeksiyon limiti,
-- Analitik yöntem için çoklu yöntem ve
çoklu cihaz yaklaşımının kullanımı,
-- Laboratuvar içi ve laboratuvarlar arası
sapmayı izlemek için standart referans malzemelerin kullanıldığı Analitik Kontrol Prosedürünün oluşturulması,
-- Verilerin yorumlanması ve haritaların
oluşturulmasında özel istatistiki yöntemlerin
kullanımını gerektirmektedir (Xie vd., 2008;
Reimann, 2005).
Aslında ülkemiz için MTA Genel Müdürlüğü dışında farklı kurum ve kuruluşlarca sağlanmış jeokimyasal veriler bulunmaktadır.
MTA Genel Müdürlüğü arşivinde maden aramaya yönelik genelde kayaç ve dere sedima-
nı ile bazı projeler kapsamında ayrıca toprak,
içme suyu ve yüzey suyu/yer altı suyuna dair
veriler mevcuttur. Bunun yanısıra, Orman ve
Su Bakanlığı (yer altı ve yüzey suyu), Sağlık
Bakanlığı (içme suyu), Çevre Bakanlığı (ÇED
izleme ve Denetim), Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı (tarım toprağı), Türkiye Atom
Enerjisi Kurumu (doğal radyasyon) tarafından üretilmiş veriler bulunmaktadır. Bu verilerin ülkemiz için AB ile entegre bir jeokimyasal
atlas oluşturulmasında kullanılabilirliği ayrıca
bir araştırma konusudur.
Jeolojik çevre içerisinde yer alan ve jeokimyasal haritalama programı içerisinde farklı
bileşenleri oluşturan ancak birbirleriyle ilişkili
jeolojik etmenler (kayaç, toprak, sediman, yüzey/yer altı suyu, doğal radyasyon gibi) farklı
kurumların yetki ve sorumluluk alanı içerisinde yer almaktadır. Ülkemiz için planlanacak
bir çalışmada kurumların yetki ve sorumluluklarının ve de kurumlar arası işbirliği ve koordinasyonun tanımlanmasına ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak söylemek gerekirse, politikacılar, idari düzenleyiciler, yatırımcılar,
araştırmacılar ve toplumun kullanımına sunulacak Ülkemiz için tutarlı ve uluslararası karşılaştırılabilir örnekleme ve analitik yöntemler
kullanılarak oluşturulacak bir jeokimya veri
bankasına ihtiyaç vardır. Jeokimya verilerinin
oluşturulması kadar bu verilerin yorumlanması ve haritalara dönüştürülmesi de uluslararası standartlarda olmalıdır.
DEĞİNİLEN BELGELER
Atabey E. 2009. Tıbbi jeoloji projesi 2009 yılı
etüt raporu (Akdeniz, iç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi), 2009. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü
Rapor No: 11242 Ankara (yayımlanmamış).
Atabey E., Ünal H. 2008. Batı Anadolu’daki
jeolojik unsurlar ve halk sağlığı projesi
tıbbi jeoloji etüt raporu. Maden Tetkik
ve Arama Genel Müdürlüğü Rapor No:
11067 Ankara (yayımlanmamış).
13
Atabey E., Şahan M. 2009. Tıbbi jeoloji projesi
2008 yılı etüt raporu (Karadeniz, İç ve
Doğu Anadolu Bölgesi), 2009. Maden
Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Rapor No: 11099 Ankara (yayımlanmamış).
mical Atlas of Europe. Part 2- Interpretation of Geochemical Maps, Additional
Tables, Figures, Maps, and Related
Publications: Geological Survey of Finland, Espoo, 690 pp.
Bunnell J. E., Finkelman R.B., Centeno J.A.,
Selinuns O. 2007. Medical Geology: a
globally emerging discipline. Geologica Acta, vol. 5, No:3, 273-281.
Garrett R.G., Reimann C., Smith D.B., Xie X.
2008. Form geochemical prospecting
to international geochemical mapping:
a historical overview. Geochemistry:
Exploration, Environment, Analysis,
vol.8, s. 205-217.
Çağatay N., Erler A. 1993. Jeokimya Temel
Kavramlar ve İlkeler, TMMOB Jeoloji
Mühendisleri Odası yayını No:32, Ankara.
Caritat P., lech M. E., mcpherson A.A. 2008.
Geochemistry: Exploration, Environment, Analysis, vol.8, s. 301-312.
Çiftçi Y., Dönmez C., Metin S. 2011. Çevre Jeolojisinde Jeokimya Atlası ve İşlevleri:
Küresel Jeokimya Veritabanı Projesi ve
Türkiye. MTA Doğal Kaynaklar ve Ekonomi Bülteni sayı 11:6-20.
Demirtaş G, Genç, M.A, Karabacak, B, Kavak
S., Kılıçdağı, R., Nisan E., Özbek, E.,
Özkara A., Sarıaslan M., Zorlu M. 2007.
Kızılırmak Havzasındaki kirlilik parametrelerinin Araştırılması. Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü Rapor
No: 11011 Ankara (yayımlanmamış).
De Vos, W. Tarvainen, T., chief eds., Salminen, R., Reeder, S., De Vivo, B., Demetriades, A., Pirc, S., Batista, M. J.,
Marsina, K., Ottesen, R. T., O’Connor,
P. J., Bidovec, M., Lima, A., Siewers,
U., Smith, B., Taylor, H., Shaw, R., Salpeteur, I., Gregorauskiene, V., Halamic,
J., Slaninka, I., Lax, K., Gravesen, P.,
Birke, M., Breward, N., Ander, E. L.,
Jordan, G., Duris, M., Klein, P., Locutura, J., Bel-Ian, A., Pasieczna, A., Lis, J.,
Mazreku, A., Gilucis, A., Heitzmann, P.,
Klaver, G., Petersell, V. 2006, Geoche14
Güler Ç., 2013. Fizikokimyasal çevre ve halk
sağlığı. 2. Tıbbi Jeoloji Çalıştayı Bildiriler Kitabı, Eds. G. Yalçın ve A. Baba,
TMMOB Jeoloji Mühendisleri Odası/
Ankara-Akdeniz Üniversitesi/Antalya s.
13-20.
İçli H., Özbek E., Demirtaş G., Sarıaslan M.,
Genç M.A., Karabacak B., Özkara A.,
Sezer Özçelik G.A., Dağlıyar A., Avcı
M.K., Eroğlu C.İ. 2009. Doğu Karadeniz Bölgesinde işletilen ve terk edilen
maden yataklarının çevresel etkilerinin
mevcut arazi yapılarıyla birlikte değerlendirilmesi, Maden Tetkik ve Arama
Genel Müdürlüğü Rapor No: 11149 Ankara (yayımlanmamış).
Karapınar N. 2014. Çevre mevzuatının uygulanması açısından Jeokimya Atlasının
önemi. Madencilik Türkiye Dergisi,
43(6), 118-122.
Lax K., Selinus O. 2005. Geochemical mapping at the Geological Survey of Sweden. Geochemistry: Exploration, Environment, Analysis, vol.5, s. 337-346.
Reimann C. 2005. Sub-continental-scale geochemical mapping: sampling, quality
control and data analysis issues. Geochemistry: exploration, Environment,
Analysis, vol.5, s. 311-323.
Salminen, R., chief-ed., Batista, M. J., Bidovec, M., Demetriades, A., De Vivo,
B., De Vos, W., Duris, M., Gilucis, A.,
Gregorauskiene, V., Halamic, J., Heitzmann, P., Lima, A., Jordan, G., Klaver,
G., Klein, P., Lis, J., Locutura, J., Marsina, K., Mazreku, A., O’Connor, P. J.,
Olsson, S., Ottesen, R. T., Petersell, V.,
Plant, J. A., Reeder, S., Salpeteur, I.,
Sandström, H., Siewers, U., Steenfeldt,
A., Tarvainen, T. 2005, FOREGS Geochemical Atlas of Europe, Part 1-Background information, methodology and
maps: Geological Survey of Finland,
Espoo, 525 pp..
Thornton I., Plant J. 1980. Regional geochemical mapping and health in the United
Kingdom. J. Geol. Soc., london, vol.
137, s. 575-586.
Xie X., Wang X., Zhang Q., Zhou G., Cheng
H., Liu D., Cheng Z., Xu S. 2008. Multiscale geochemical mapping in China.
Geochemistry: Exploration, Environment, Analysis, vol.8, s. 333-341.
http://www.mta.gov.tr/v2.0/daire-baskanliklari/
bdt/kutuphane/ son erişim tarihi: 01 Ağustos
2014
15
Download