dünyanın dönüşü

advertisement
DÜNYANIN DÖNÜŞÜ
Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafında Dönmesi (Günlük Hareket)
Dünya kendi ekseni etrafındaki dönüşünü, batıdan doğuya doğru 24 saatte tamamlar. Buna 1
gün denir.
Dünya, kendi ekseni etrafında atmosfer ile birlikte döndüğü için bu dönüş hissedilmez.
Dünya’nın kendi ekseni etrafındaki hızı en fazla Ekvator üzerindedir. Bu hız saatte
1670 km.dir.
Dünya’nın Kendi Ekseni Etrafındaki Dönüşünün Sonuçları:
Gece ve gündüz birbirini takip eder.
Güneş ışınlarının günlük geliş açıları değişir.
Günlük sıcaklık farkları meydana gelir. Bunun sonucunda;
– Fiziksel çözülme oluşur.
– Günlük basınç farkları oluşur.
– Meltem rüzgârları oluşur.
Merkez kaç kuvveti meydana gelir. Bunun sonucunda;
– Sürekli rüzgârların (Alize, Batı, Kutup) yönlerinde sapmalar meydana gelir.
– Okyanus akıntıları (Gulf - stream, Labrador, vs.) halkalar oluşturur ve yönlerinde sapmalar
olur.
Yerel saat farkları meydana gelir.
Cisimlerin gün içindeki gölge uzunlukları değişir.
Güneş doğuda erken doğar, batar ve batıda geç doğar, batar.
Dinamik basınç kuşakları meydana gelir.
"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman'ın yaratmasında hiç bir
'çelişki ve uygunsuzluk' göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk
ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmiş
bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)
Evrendeki milyarlarca yıldız ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri için tesbit edilmiş
yörüngelerinde hareket eder. Yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı
oldukları sistemlerle birlikte dönerler. Hatta bazen içinde 200 -300 milyar yıldız bulunan galaksiler
birbirinin içinden geçip giderler. Bu geçişte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarpışma
olmaz.
Evrende hız kavramı dünya ölçüleriyle karşılaştırıldığında akıl durduracak boyutlardadır. Milyarlarca,
trilyonlarca ton ağırlığındaki yıldızlar, gezegenler ve sayısal değerleri ancak matematikçilerin
anlayabileceği büyüklükteki galaksiler ve galaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket
ederler.
Örneğin, dünya saatte 1670 km. hızla kendi ekseni çevresinde döner. Bugün en hızlı merminin saatte
ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip olduğu düşünülürse dünyanın dev boyutlarına rağmen süratinin ne
denli büyük olduğu anlaşılır.
Dünyanın güneş etrafındaki hızı ise merminin yaklaşık 60 katıdır: saatte 108.000 km. (Böylesine büyük
bir süratle yol alabilen bir araç yapılabilseydi dünyanın çevresini 22 dakikada dolaşacaktı.)
Verdiğimiz bu sayılar sadece dünya içindir. Güneş sistemi ise daha da ilginçtir. Bu sistemin sürati mantık
sınırlarını zorlayacak derecededir. Evrende sistemler büyüdükçe sürat artar. İşte güneş sisteminin galaksi
merkezi etrafındaki dönüş sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar yıldızı bünyesinde bulunduran
"Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki hızı ise saatte 950.000 km. dir
Bu baş döndürücü hız, aslında dünya üzerindeki yaşamımızın pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösterir.
Böylesine karmaşık ve hızlı bir sistem içinde dev kazaların oluşması normalde oldukça mümkündür.
Ancak, ayette dendiği gibi, tüm bu sistem içinde hiç bir 'çelişki ve uygunsuzluk' yoktur. Çünkü evren de,
her şey gibi, "başıboş"değildir ve Allah'ın koyduğu dengeye göre işlemektedir.
DÜNYANIN EKSEN EĞİKLİĞİ VE SONUÇLARI
Dünya ekseninin 23°27′ eğik oluşunun sonuçları şunlardır:
Güneş ışınlarının yeryüzüne düşme açısı yıl boyunca değişir.
Güneşin doğuş ve batış saatleri ile yerleri değişir.
Aydınlanma çemberinin sınırı mevsimlere göre değişir.
Mevsimlerin oluşumuna neden olur.
21 Aralıkta Güney Yarım Kürenin, 21 Haziranda ise, Kuzey Yarım Kürenin Güneşe daha dönük olmasına
neden olur.
Gece ile gündüz süreleri arasındaki farkın, Ekvatordan kutuplara gidildikçe artmasına neden olur.
Yıl içinde cisimlerin gölge uzunlukları değişir.
Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden
olur.
EKSEN EĞİKLİĞİ OLMASAYDI:
(Ekvator düzlemi ile ekliptik üst üste çakışsaydı veya yer ekseni ekliptiği dik olarak kesseydi)
Dönenceler ve kutup daireleri oluşmazdı.
Güneş ışınları sadece Ekvatora dik gelirdi.
Mevsim değişmesi olmazdı. Sürekli aynı mevsim hüküm sürerdi.
Aydınlanma dairesi sürekli kutup noktalarına teğet geçerdi.
Gece gündüz süreleri birbirine eşit olurdu.
Güneşin doğuş-batış konumu ve saati değişmezdi.
Kısacası; sürekli ekinoks durumu yaşanırdı.
EKSEN EĞİKLİĞİ 20°OLSAYDI:
Güneş ışınlarının dik geldiği alan daralırdı.
Güneş ışınlarının düşme açısında değişim azalacağından,Ekvatoral bölgenin sıcaklık ortalaması artardı.
Kutup kuşağı ve tropikal kuşağın alanları daralırken , ılıman kuşak genişlerdi.
Yurdumuzda yazlar daha serin, kışlar daha ılık olurdu.
Kutup noktalarının sıcaklığı azalırdı.
Dönencelerin ve kutup dairelerinin sınırlarını belirleyerek, matematik iklim kuşaklarının oluşumuna neden
olur.
YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVREN
Evrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuşkusuz gök cisimlerinin belirli bir yörünge
izliyor olmasıdır. Bu yörüngelere, yakın zamana kadar bilinmediği halde, Kuran'da da dikkat çekilmiştir:
"Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan O’dur; her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler."
(Enbiya Suresi, 33)
Gerçekten de yıldızlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflarında, hem de bağlı bulundukları sistemle
birlikte dönmekte, evren bir fabrikanın dişlileri gibi düzenli çalışmaktadır.
Evrendeki yörüngeler sadece bazı gök cisimlerinin hareketi değildir. Güneş sistemimiz hatta diğer
galaksiler, başka merkezler etrafında büyük bir hareketlilik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Güneş
Sistemi her yıl, bir önceki yerinden 500 milyon kilometre uzakta bulunur.
Gök cisimlerinin yörüngelerinden en ufak bir sapmanın bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar
doğurabileceği hesaplanmıştır. Örneğin dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3 milimetrelik bir
sapma bakın nelere yol açabilirdi:
"Dünya güneş çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde doğru bir çizgiden ancak 2.8
mm ayrılır. Dünyanın çizdiği bu yörünge kıl payı şaşmaz, çünkü; yörüngeden 3mm'lik bir sapma bile
büyük felaketler doğururdu: sapma 2.8 yerine 2.5 mm olsaydı yörünge çok geniş olurdu ve hepimiz
donardık, sapma 3.1 mm olsaydı hepimiz kavrularak ölürdük." (Bilim ve Teknik, Temmuz 1983)
Gök cisimlerinin bir başka özelliği de, yörüngelerinin dışında bir de kendi etraflarında dönmeleridir.
"Dönüşlü olan göğe andolsun." (Tarık, 11) ise tam da bu gerçeğe işaret eder.
GÜNEŞ
Dünyadan 150 milyon km. uzakta olmasına rağmen, güneş bizim için gerekli olan enerjiyi kesintisiz olarak
ulaştırır.
Bu dev enerjili gök cisminde hidrojen atomları devamlı olarak helyuma çevrilmektedir. Her saniye 616
milyar ton hidrojen, 612 milyon ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada dışarı salınan enerji 500 milyon
hidrojen bombasının patlamasına denktir.
Dünyada hayat güneşten gelen enerjiyle sağlanır. Yeryüzündeki dengenin devamı ve canlılık için gereken
enerjinin % 99 'u güneşten sağlanır. Söz konusu enerjinin yarısı gözle görünür ve ışık olarak alınır. Geriye
kalan enerjinin büyük bir kısmı gözle görülmeyen, ama sıcaklık biçiminde ortaya çıkan kızılötesi ışınlardır.
Güneşin bir özelliği de çan gibi genleşip salınmasıdır. Bu olay her beş dakikada bir tekrarlanmakta güneşin
yüzeyi bu sırada saatte 1080 km hızla, 3 km. kadar bize doğru ilerleyip sonra geri dönmektedir.
Güneş, Samanyolu'nu oluşturan 200 milyar yıldızdan biridir. Dünyadan 325.500 defa büyük olmasına
rağmen, evrendeki küçük yıldızlardan sayılmaktadır. Çapı 125 bin ışık yılı olan Samanyolu'nun merkezine
30 bin ışık yılı uzaklıktadır. ( 1 ışık yılı= 9.460.800.000.000 km.)
GÜNEŞİN YOLCULUĞU
"Güneş de, kendisi için (tesbit edilmiş) olan bir müstakarra (karar yerine) doğru akıp gitmektedir. Bu
üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir." (Yasin Suresi, 38)
Astronomların hesaplarına göre güneş, içinde bulunduğu galaksinin hareketi nedeniyle, Solar Apex adı
verilen bir yörünge boyunca Vega Yıldızı'na doğru saatte 720.000 km.’lik bir hızla yolculuk etmektedir.
(Bu, kaba bir hesapla güneşin günde 720.000x24=17.280.000 km. yol katettiğini gösterir. Tabi ona bağlı
olan dünyamızın da...)
YEDİ KAT YER - YEDİ KAT GÖK
"Allah yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı..." (Talak Suresi, 12)
Dünya atmosferinin yapısı, Kuran'ın işaret ettiği gibi, başlıca yedi bölümden meydana gelir. Atmosferde
katları birbirinde ayıran yüzeyler bulunmaktadır. Encyclopedia Americana'nın (9/188) verdiği bilgiye göre,
sıcaklığa bağlı olarak yerden itibaren şu katlar sıralanır.
1.Kat - Troposfer: Kalınlığı kutuplarda 8 km. ekvatorda 17 km'ye kadar ulaşır. Bu kat bulutların büyük bir
bölümünü kapsar. Sıcaklık yükseltiye bağlı olarak kilometrede 6.5°C azalır.Bu katmanın tropopoz diye
adlandırılan ve hızlı hava akımlarının olduğu kısımda sıcaklık -57°C’de sabit kalır.
2.Kat - Stratosfer: 50 km yüksekliğe ulaşır. Burada mor ötesi ışınlar soğurulduğu için ısı açığa çıkar ve
sıcaklık 0°C’ye kadar yükselir. Bu soğurma sırasında ısının yanında dünya için hayati önem taşıyan ozon
tabakası da ortaya çıkar.
3.Kat - Mezosfer: Yüksekliği 85. km'ye kadar çıkar. Burada sıcaklık -100 C’ye iner.
4.Kat - Termosfer: Sıcaklık giderek yavaşlayan bir tempoda artar.
5.Kat -İyonosfer:Bu bölgedeki gazlar iyon halinde bulunur. Radyo dalgalarının iyonosfer tarafından tekrar
dünyaya gönderilmesi sayesinde yeryüzündeki iletişim sağlanır.
6.Kat - Ekzosfer:500 ila 1000. km'nin ötesinde, özellikleri tamamen güneşin etkinliklerine göre değişen
tabakadır.
7.Kat - Manyetosfer: Burası dünyanın manyetik alanın kapladığı büyük bir boşluğu andıran alandır. Enerji
yüklü atom altı parçacıklar Van Allen Kuşakları olarak adlandırılan bölgelerde tutulur.
Aynı kaynakta sayıldığı üzere yer kabuğunun katmanları da 7 bölümden oluşur:
1.Kat Litosfer(su), 2.Kat Litosfer(kara),3.Kat Astenosfer,4.Kat Üst manto,5.Kat Alt manto,6.Kat Dış
çekirdek,7.Kat İç çekirdek
DÜNYANIN HAREKETİ
"Dağları görürsün de, onları donmuş sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler.
Her şeyi sapasağlam ve yerli yerinde yapan Allah’ın sanatıdır (bu)." (Neml Suresi, 88)
Kuran, dünya merkezli bir evren modelinin benimsendiği bir çağda, dünyanın aslında bulutlar gibi hareket
eden bir cisim olduğunu belirtmektedir. Ayette dünya kelimesi yerine dağ kelimesinin yer alması da ilgi
çekicidir. Çünkü dağlar dünyadaki sabitliğin simgesidir. Sabit gibi gözüken dağların hareket etmesi demek
dünyanın hareket halinde olması demektir.
DÜNYANIN YUVARLAKLIĞI
Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gündüzün üstüne sarıp-örtüyor, gündüzü de gecenin üstüne
sarıp örtüyor. (Zümer Suresi, 5)
Kur’an’ın evreni tanıtan ayetlerinde kullanılan ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sarıp
örtmek" olarak tercüme edilen arapça kelime "tekvir"dir. Bu kelimenin arapça karşılığı yuvarlak birşeyin
üzerine bir cisim sarmaktır. (Örneğin Arapça sözlüklerde başa sarık sarma gibi yuvarlak cisimleri içeren
fiiller için bu kelime kullanılır). Dolayısıyla gecenin gündüzü tekvir etmesi ancak yeryüzünün yuvarlak
olmasıyla mümkündür.
DAĞLARIN DEPREMLERİ ENGELLEMESİ
"O, gökleri dayanak olmaksızın yaratmıştır, bunu görmektesiniz. Arzda da, sizi sarsıntıya uğratır
diye sarsılmaz dağlar bıraktı ve orada her canlıdan türetip yayıverdi..." (Lokman Suresi, 10)
"Biz, yeryüzünü bir döşek kılmadık mı? Dağları da birer kazık?" (Nebe Suresi, 6-7)
Jeolojinin dağlar hakkında söyledikleri yukarıda verdiğimiz ayetlerle tam bir paralellik içindedir. Dağların
özelliklerinden biri yeryüzündeki büyük yer tabakalarının uçlarında yükselmesi ve bu tabakaları birbirine
bağlamasıdır. Bu özellikleriyle dağlar tahtaları birarada tutan çivilere benzetilmektedir. Bunun yanında
dağların yerkabuğunda yaptığı basınç, dünyanın merkezindeki mağma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne
ulaşarak yerkabuğunu parçalamasına engel olurlar.
YARATILIŞTAKİ ÇİFTLER
"Yerin bitirmekte olduklarından, kendi nefislerinden ve daha bilmedikleri nice şeylerden bütün
çiftleri yaratan (Allah çok) yücedir." (Yasin Suresi, 36)
Erkeklik dişilik, "çift" kavramının bir karşılığı olmakla birlikte, ayette bahsedilen "bilmedikleri nice
şeylerden" ifadesi daha geniş bir anlam içeriyor. Nitekim maddenin çiftler halinde yaratıldığını ortaya koyan
İngiliz bilimadamı Paul Dirac, 1933 yılında Nobel Fizik Ödülü’nü kazandı. "Parité" adı verilen bu buluş,
maddenin anti madde denilen bir çifti olduğunu ortaya koymuştur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler
taşır. Örneğin maddenin tersine anti-maddenin elektronları artı, protonları da eksi yüklüdür.
DENİZLERİN BİRBİRİNE KARIŞMAMASI
"Birbirleriyle kavuşup karşılaşmak üzere iki denizi salıverdi. İkisi arasında bir engel (berzah) vardır;
birbirlerinin sınırı geçmezler." (Rahman Suresi, 19-20)
Yukarıdaki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karşılaşıp birleştiği fakat bir engel sebebiyle
karışmadıkları vurgulanmaktadır. Bu nasıl olabilir? Normalde beklenen iki denizin birbirleriyle
karşılaştığında sularının karışarak hem tuzluluk oranlarının hem de ısılarının eşitlenmeye doğru gitmesidir.
Oysa olay böyle olmamaktadır. Örneğin Akdeniz ve Atlas Okyanusu, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu
birbirleriyle görsel olarak birleşseler de suları birbirine karışmamaktadır. Bunun sebebi aralarındaki bir
engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi kanunu" olarak bilinen olaydır.
ZAMANIN FARKLILAŞMASI
Einstein'ın "rölativite kuramı"na göre zaman sabit bir ölçü değildir. Hıza bağlı olarak uzayıp kısalır. Kuran,
"bir günü elli bin yıl" olan ve yine "bir günü bin yıl" olan farklı farklı zaman birimlerinden bahsederek,
zamanın rölatif (göreceli) bir kavram olduğunu, Einstein'dan yüzyıllar önce açıklamaktadır.
"Melekler ve ruh ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir." (Mearic Suresi, 4)
"Gökten yere her işi O evirip düzene koyar. Sonra (işler,) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir
günde yine O'na yükselir." (Secde Suresi, 5)
KARADELİKLER
Yakıtı tükenen yıldızın içine doğru büzülmesi ve en sonunda, yıldız yerine sınırsız bir yoğunlukta ve sıfır
hacimde korkunç bir çekim alanın ortaya çıkmasıyla oluşan karadeliklere Kuran şöyle işaret etmektedir:
"Hayır, yıldızların yerlerine yemin ederim. Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir
yemindir." (Vakıa Suresi, 75-76)
Ayette yıldızların yerlerinin büyük bir gücü temsil ettiği özellikle vurgulanmıştır. Karadeliklerin yıldızların
yerlerinde belirmeleri ve sahip bulundukları büyük çekim gücü düşünülürse ayetin anlamı anlaşılacaktır
AYIN YÖRÜNGESİ
"Ay'a gelince, biz onun için de birtakım uğrak yerleri takdir ettik; sonunda o, eski bir hurma dalı gibi
döndü (döner). Ne güneşin aya erişip-yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her
biri bir yörüngede yüzüp gitmektedir." (Yasin Suresi, 39-40 )
Ay yörüngesinde seyrederken dünyanın bazen önüne bazen arkasına geçer. Aynı zamanda dünyayla birlikte
güneşin etrafında da döndüğünden uzayda sürekli "S" harfi benzeri bir yörünge çizer. Ayın uzaydaki bu
yörüngesinin şekli, kurumuş hurma ağacı dalına oldukça benzemektedir
Ay dünyanın etrafında saatte 3659 km gibi büyük bir hızla hareket eder. Ay, ancak bu yüksek hızı nedeniyle
dünyanın kuvvetli çekim gücünden korunabilmektedir. Ay, hızının daha yavaş olması halinde dünyaya
çarpabilecek, daha hızlı olması durumunda ise uzaya savrulacaktı.
Ayın büyüklüğü ve dönüş hızı dünyayı etkilemekte ve gel-git dediğimiz olaya sebep olmaktadır. Ayın çekim
kuvvetinin biraz daha fazla olması halinde dünyanın büyük bölümü bir anda sular altında kalabilirdi.
DÜNYANIN KORUNMUŞ TAVANI:
Biz çoğunlukla pek farkında olmayız, ama her gezegene olduğu gibi dünyaya da çok sayıda göktaşı
düşmektedir. Diğer gezegenlere düştüklerinde dev kraterler açan bu göktaşlarının dünyaya zarar
vermemelerinin nedeni, gezegenimizi saran atmosferin düşmekte olan göktaşlarına karşı büyük bir direnç
göstermesidir. Göktaşı bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünmeden dolayı yanarak büyük bir kütle kaybına
uğrar. Böylece, büyük felaketlere yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde savuşturulmuş olur.
Kuran, atmosferin yaratılışındaki bu özelliği şöyle ifade ediyor:
"Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık, onlar ise bunun ayetlerinden yüz çevirmektedirler." (Enbiya
Suresi, 32)
Gökyüzünün "korunmuş bir tavan" oluşunun en önemli örneklerinden biri dünyayı saran manyetik alandır.
Atmosferin en üst tabakası "Van Allen" adı verilen bir manyetik kuşaktan oluşur. Bu kuşak dünyanın
çekirdeğinin sahip olduğu özellikler nedeniyle ortaya çıkmıştır.
Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelliği olan ağır elementleri içerir. Ancak bunlardan daha önemlisi
çekirdeğin iki farklı yapıdan oluşmuş olmasıdır: İç çekirdek katı, dış çekirdek ise sıvı haldedir. Çekirdeğin
bu iki katmanı birbiri etrafında hareket eder. Bu hareket ağır metaller üzerinde bir çeşit mıknatıslanma etkisi
yaparak bir manyetik alan oluşturur. İşte Van Allen Kuşakları bu manyetik alanın, atmosferin en dışına
kadar ulaşan bir uzantısıdır. Bu manyetik alan sayesinde dünya, uzaydan gelebilecek olan tehlikelere karşı
korunmuş olur.
Bu tehlikelerin en önemlilerinden biri, "Güneş rüzgarları"dır. Güneş, dünyaya ısı ve ışıktan başka,
radyasyon ile beraber saatteki hızı 1.5 milyar kilometreyi bulan, proton ve elektronlardan oluşan bir rüzgar
da gönderir.
Güneş rüzgarları, dünyanın 40.000 mil uzağında manyetik halkalar çizen Van Allen Kuşakları'ndan
geçemezler. Parçacık yağmuru şeklindeki Güneş rüzgarı, bu manyetik alanla karşılaşır ve ayrılarak bu alanın
çevresinden akar.
Güneşten gelen X ve ultraviyole ışınlarının büyük bölümü ise atmosfer tarafından emilmektedir. Bu emilme
olmadan, yeryüzünde hayat olması ise mümkün değildir.
Etrafımızı saran atmosferik kuşaklar, sadece zararsız orandaki ışınlar, radyo dalgaları ve görünür ışığın
dünyamıza ulaşmasına imkan verecek bir geçirgenliğe sahiptirler. Eğer atmosferimiz bu geçirgenlik
özelliğinden yoksun olsaydı, ne haberleşme dalgalarını kullanabilir, ne de canlılığın temeli olan gün ışığını
bulabilirdik.
Dünyayı saran ozon tabakası da Güneş’ten gelen ve canlılar için zararlı olan morötesi ışınların yere kadar
ulaşmasını önlemektedir. Güneş'ten gelen ultraviyole ışınları yeryüzündeki tüm canlıları öldürecek kadar
fazla enerji yüklüdürler. Bu nedenle, dünyada yaşamın var olabilmesi için, gökyüzünün "korunmuş
tavan"ına bir de ozon tabakası eklenmiştir.
Download