OSMANLI DEVLETİ`NİN KURULUŞUNUN 700. YIL DÖNÜMÜ

advertisement
OSMANLI DEVLETİ’NİN
KURULUŞUNUN 700. YIL DÖNÜMÜ
Muhterem Müslümanlar!
Malazgirt savaşı ile Türklere kapısı açılan Anadolu
ve Batı coğrafyası, İslam Dünyasının liderliğini
elinde tutan Selçuklu’nun zayıflamasıyla elimizden
çıkma tehlikesiyle karşıkarşıya gelmişti. İşte böyle
bir ortamda Osmanlı Devleti kuruldu. Osmanlı
Devleti’nin kurulması, İslam dünyasında yeni bir
diriliş ve hamlenin başlangıç noktası oldu.
Osmanlı’nın üstlendiği bu misyon çok geniş bir
alanda uzun bir süre, tam altı asır devam etti. Tarihte
bu kadar uzun ömürlü başka bir devlet
bulunmamaktadır.
Osmanlı Devleti’nin özelliklerinden biri de, tüm
dinlere gösterdiği tolerans ve müsamahadır.
Aziz Mü’minler!
Osmanlılar, Selçuklulardan sonra birbirleriyle
çatışma halinde bulunan Anadolu Beylikleriyle
hemen hemen hiç mücadeleye girişmemiş, iç
kargaşadan uzak kalmayı tercih etmişlerdi. ‚ünkü bu
düşmanların işine yarardı. Aksine,takip ettikleri
temel politika uyarınca Batı’ya yönelmişlerdi.
Yapısı ve kurumları bakımından da göz kamaştırıcı
bir tabloya kavuşan Osmanlı Devleti, Bosna’dan
Yemen’e, Kafkasya’dan Kırım’a kadar, farklı
iklimlerdeki farklı insan yapılarına hakim olmuş,
bununla birlikte bu toplumlara din hürriyeti sağlamış
ve toplumsal örgütlenmeleri yönünde müsamaha
göstermiştir. Din ve inanca asla baskı yapmamıştır.
Eğer Osmanlılar, Hıristiyan uygulamalarında olduğu
gibi, insanları kılıç zoru ve ateşte yakma korkusuyla
kendi dinlerine kazandırma düşüncesinde olsalardı,
Batı’nın, Avrupa’nın dini ve sosyal coğrafyası
bugünkünden çok farklı olurdu. Ancak bu uygulama
Kur’an’a ters düşerdi.
Orta ve yakın çağlarda; dünyada belki de ilk kez
görülen bir hukuk devleti kurmuş olan Osmanlıların
hukuki uygulamaları ve adaleti öne çıkaran yönetim
tarzı, her din ve kökenden olan tebaaya karşı
gösterilen hoşgörü, yumuşak tavır, onların asırlar
boyunca hakim olmalarının başlıca nedenlerinden
olmuştur.
Vurgulanması gereken bir nokta da, adalete verilen
önemdir. Adalet, mülkün temeli sayılmış ve
tevziinde kesinlikle din, mezhep ve ırk ayrımı
yapılmamıştır. İşte Osmanlı’nın bu adaletli tutumu,
Bizans halkını ve Balkanlardaki kitleleri çok
etkilemiş, onların Osmanlı idaresine katılmalarını
hatta İslam’a girmelerini kolaylaştırmıştır. Daha
başlangıçta, Gazi Mihal, Evranos ve Zağanos
paşaların İslam’a girmelerinin temelinde, adalet,
eşitlik,
hürriyet
gibi
evrensel
değerlerin
uygulanmasının etkileri olmuştur.
Oysa
bu
değerler,
o
dönemde
Bizans
İmparatorluğu’nda uygulanmıyordu. Osmanlı’nın
adaleti karşısında topyekün onun idaresine katılan
köy ve kentlerin sayısı az değildir.
Osmanlı Devleti, “altın çağ” olarak adlandırılan en
yüksek uygarlığını, ilk dönem ile çöküş dönemi
arasında yaşamış, yıldız şahsiyetler bu dönemde
yetişmiştir. Akşemseddin, İbn Kemal (Kemal
Paşazade), Mimar Sinan, Itri, Baki, Karahisari,
Nakkaş Osman, Zembilli Ali Cemali ve Barbaros
Hayrettin gibi çeşitli alanlarda yıldızlaşmış
şahsiyetler, Osmanlıların Türk İslam kültür ve
tarihine birer armağanıdır. Tüm güzellik ve ihtişamı
ile Sinan’ın anıtları ve benzerleri, imparatorluğun
ekonomik, kültür, sanat ve teknoloji bakımından ne
derece güçlü olduğunu göstermektedir.
Değerli Mü’minler!
Allah, yeryüzüne salih kullarını hakim ve varis
kılacağını va’d etmiştir. Allah Teala şöyle
buyurmuştur:
“Andolsun ki biz Tevrat’tan sonra Zebur’da,
yeryüzüne salih kullarım varis olacaklardır” diye
yazmıştık”.
İşte Osmanlı bu ilahi va’de mazhar olmanın güzel
bir örneğini oluşturmaktadır.
Millet olarak bizim de ecdadımızdan alacağımız pek
çok dersler vardır.
Download