Patogenez 3-Nörobiyoloji

advertisement
Patogenez
•
Biyolojik yatkınlık,psikolojik predispozisyon ve sosyal etkenler
diyet yapma davranışına yol açmakta ve açlığın etkileri, kilo
kaybı ve beslenme sorunları ile birlikte psikolojik değişiklikler
ortaya çıkmaktadır. Maladaptif yeme davranışının psikolojik
pekiştireçleri, temeldeki işlevi bozulmuş yeme bozukluğu
davranışlarının döngüsünü devam ettirmektedir (APA:Practice,
Guidelines 2006).
Patogenez 1-Genetik:
•
•
•
•
Özellikle bulimik hastaların akrabalarında madde kötüye
kullanımı görülme sıklığı artmıştır (Strober ve ark 2000).
Yeme bozuklukları ve bazı yeme özellikleri hastaların ailelerinde
de görülmektedir (Lilenfeld & Kaye 1998).
Anoreksiya nervoza, bulimiya nervoza ve atipik yeme
bozukluklarında karşılıklı geçiş söz konusudur, bu da ailesel
paylaşılmış hassasiyeti göstermektedir (Lilenfeld ve ark 1998).
Depresyon görülme sıklığında da artış vardır,ailesel geçiş
üzerinde durulmaktadır (Lilenfeld & Kaye 1998).
Patogenez 1-Genetik:
•
•
•
Anoreksiya nervoza ve obsesyonel, mükemmeliyetçi özellikler
hem hastalarda, hem de ailelerinde daha sık görülmektedir
(Strober ve ark 2000).
Anoreksiya nervoza tek yumurta ikizlerinde %55, çift yumurta
ikizlerinde %5, bulimiya nervoza tek yumurta ikizlerinde %35,
çift yumurta ikizlerinde %30 oranlarında görülmektedir (Strober
ve ark 2000).
Bu bulgular anoreksiya nervozada belirgin olarak kalıtımın rolü
olduğunu, bulimiya nervozada ise kalıtımın rolü olmadığına
işaret etmektedir.
Patogenez 1-Genetik:
•
•
•
Kliniğe dayalı örnekler görece yanlı olduğu için genel toplumdan
alınan örneklerin de incelenmesi uygundur.
Bulimiya nervozaya hassasiyette varyansın %83' ünün genetik
olduğu gösterilmiştir (Bulik ve ark 1998).
Anoreksiya nervozada ise kalıtım tahminleri %76 olarak
belirlenmiştir (Klump ve ark 2001, Bulik ve ark 2000).
Patogenez 1-Genetik:
•
•
Moleküler genetik çalışmaları, 5-HT ilişkili genlerdeki
polimorfizme, özellikle 5- HT2A reseptör geni üzerine
odaklanmaktadır, bu nörotransmiter sistemi, yeme ve mizacın
düzenlenmesinde önemlidir.
Anoreksiya nervoza ve promoter bölgedeki ( -I438Ag) allelik
varyasyon arasında bir ilişki olduğu bildirilmiştir. (Collier ve ark
1997, Gorwood ve ark 2002).
Patogenez 1-Genetik:
•
•
Başka polimorfizmler de araştırılmış, ancak yeme bozukluklarıyla
bağlantıları replike edilememiş, yada aile çalışması yada metaanalizde doğrulanmamıştır (Hinney ve ark 2000).
Anoreksiya nervozada sadece zayıf bir linkaj delili bildirilmiş
olup, en yüksek non-parametrik linkaj skoru (1.80), kromozom 4
üzerindeki bir marker’dır. Kısıtlayıcı tip anoreksiya nervoza
olanların ailelerinde, kromozom 1p’ye zayıf bir linkaj delili
bulunmuştur.
Patogenez 1-Genetik:
•
•
•
Daha ileri bir analizde, davranışsal özellikler de katılınca
kromozom 1 üzerindeki farklı bir lokus ile birlikte kromozom 2 ve
13 üzerinde de lokuslar bulunmuştur (Devlin ve ark 2002).
Bulimiya nervoza için geniş bir aile örnekleminde kromozom 10p
üzerinde anlamlı bir bağlantı bildirilmiştir (Bulik 2005).
Tüm bu bulgular preliminer olarak değerlendirilmelidir.
Patogenez 2-Risk Etmenleri:
•
•
•
Cinsiyet: Kadınlarda erkeklere göre daha sık (toplumlarda 2:1 ile
3:1, klinik ortamlarda 10:1 ile 20:1)
Yaş: Ergenlik öncesi ve küçük yaşlarda bile oluşabilir, başlangıç
seksenli yaşlara kadar da uzayabilir. Ergenlik ve erişkinliğin ilk
dönemleri
Aile öyküsü: Herhangi bir yeme bozukluğu, depresyon, madde
kötüye kullanımı, özellikle alkolizm (bulimiya nervoza için),
obezite (bulimiya nervoza için)
Patogenez 2-Risk Etmenleri:
•
•
Premorbid deneyimler: Kötü ebeveyn bakımı (özellikle yakın
olmama, yüksek beklentiler, ebeveyn uyumsuzluğu), cinsel
istismar, ailede diyet yapılması, aile ve başkalarından yeme,
biçim yada ağırlıkla ilişkili eleştirel yorumlar, ince olmak için
çevresel ve mesleki baskı
Premorbid özellikler: Düşük kendilik saygısı, mükemmeliyetçilik
(anoreksiya nervoza için ve daha az oranda bulimiya nervoza
için), anksiyete ve anksiyete bozuklukları, obezite (bulimiya
nervoza), erken menarş (bulimiya nervoza)
Patogenez 2-Risk Etmenleri
•
•
•
Kültürel: Kilo verme ve diyet yapmanın toplumsal olarak onaylanması
Yaygınlık: Anoreksiya nervoza, kadınların aşağı yukarı %12’inde,
bulimiya nervoza genç kadınların %2-4’ ünde (DSM-IV-TR/ICD-10)
Ailedeki bozukluklar: Yeme bozuklukları, duygudurum bozuklukları,
obezite
•
Ailenin yaşam tarzı: Birbirine aşırı bağlı ya da kopuk aile yapısı
•
Kişilik rolü: Kişilik bozukluğunun varlığı, bulimiya nervozada B kümesi
Patogenez 2- Risk Etmenleri
•
•
•
•
•
•
Sosyoekonomik sınıf: Anoreksiya nervoza üst sınıfta
muhtemelen daha fazla, bulimiya nervoza sosyal sınıftan
bağımsız, batı toplumunda yaşıyor olmak
Önceki psikolojik bozukluklar: Çocukluk ve ergenlikte, anksiyete,
duygudurum ve obsesif-kompulsif bozukluklar
Ergenlik yaşı: Ergenlik çağının başlangıcında, özellikle puberte
dönemindeki obez kızlarda
Tek yumurta çift yumurta oranı: 3:1
Çift yumurta ikizlerinde risk: %50’den fazla
Kent kırsal karşılaştırması: Kente göçle birlikte artış
Patogenez 2- Risk Etmenleri
•
•
•
•
Cinsel eğilim: Eşcinsel erkeklerde sık, lezbiyen kadınlarda
muhtemelen daha seyrek
Daha önceki fiziksel, cinsel duygusal kötüye kullanım: Sadece
yeme bozuklukları değil bütün psikiyatrik bozukluklarda belirsiz
Zamanından önce ölüm: Hastanede tedaviden 10-20 yıl sonra
ölüm oranı %0-19, (tıbbi nedenler, öz kıyım)
Meslek veya meslek dışı riskler: Bale, modellik, amatör güreş,
görsel medyada roller, görüntü sporları (kadın jimnastikçiler, buz
pateni) zayıflık sporları (jokeyler, kros koşucular, hafif sikletler)
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
•
Yeme bozukluklarının nörobiyolojisine ilişkin çok sayıda
araştırma vardır.
Yeme ve kilo dengelenmesinin fizyolojisinde önemli olduğu
saptanan nöropeptid ve monoamin (özellikle 5-HT) sistemleri
üzerinde çalışmalar odaklanmaktadır (Kaye&Strober 1999).
Sağlıklı kadınlarda diyet yapma, merkezi 5-HT işlevini
değiştirmektedir, bu durum diğer nedenlerle yatkınlığı olan
kadınlarda, yeme bozukluğu gelişmesini kolaylaştırabilir.
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Beslenme, duygudurum ve dürtü kontrolünün düzenlenmesinde
etkili olan 5-HT yolaklarındaki bir bozukluğun hastalık
gelişiminde rol oynadığına ilişkin kanıtlar vardır ve 5-HT
üzerinden etki eden tedaviler bu hastalarda etkilidir (Kaye ve
ark. 2005).
5-HT işlevinin bir kısmının iyileşme sonrasında da bozuk olması
(Kaye&Strober 1999) ve yeme bozukluklarının gelişmesinde
mükemmeliyetçilik katılık gibi özelliklerin predispozan etkileri
monoamin anormalliğini düşündürmektedir.
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
•
Nörobiyolojide en fazla çalışılan reseptör, beslenme,
duygudurum, anksiyete ve antidepresan etkiyle de ilişkili olan 5HT2A reseptörüdür.
Çeşitli çalışmalarda anoreksiya nervoza olan kadınlarda 5-HT2A
reseptör bağlanması değerlendirilmiş ve sol frontal, bilateral
pariyetal ve oksipital kortekste azalmış bağlanma gösterilmiştir.
İyileşmiş kısıtlayıcı tip anoreksiya nervozada mesial temporal ve
pariyetal kortikal alanlar yanında anterior singulat kortekste 5HT2A bağlanmasında azalma gözlenmiştir (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
İyileşmiş bulimik tip anoreksiya nervoza olan kişilerde 5-HT2A
antagonisti altanserin kullanılarak yapılan bir PET çalışmasında
sol subgenual singulat, sol pariyetal korteks ve sağ oksipital
kortekste altanserin bağlanma potansiyelinin azalmış olduğu
gözlenmiştir.
Özellikle subgenual singulat bölgelerdeki değişmiş 5-HT nöronal
sistem aktivitesinin bulimik tip anoreksiya nervozanın iyileşmesi
sonrasında da kalıcı olduğu gösterilmiştir (Bailer ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Dopamin metaboliti homovanilik asidin beyin omirilik sıvısında
düşük düzeylerde olduğunun gösterilmesinin ardından,
dopaminin anoreksiya nervozanın patofizyolojisiyle ilişkisine olan
ilgi giderek artmıştır.
İyileşme döneminde hem kısıtlayıcı hem de bulimik tip
anoreksiya nervozada, ödüllendirme ve öğrenmeyi kapsayan
bölge olan nükleus akkumbensi içeren anteroventral striatumda
dopamin (D2/D3) reseptör bağlanmasında artış olduğunu
bulunmuştur (Frank ve Kaye 2005).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
İyileşmiş bulimiya nervoza olan kişilerde orbitofrontal 5-HT2A
reseptör bağlanmasında azalma bulmuşlardır (Frank ve ark
2004).
Sağlıklı kadınlarda yaş ve 5-HT 2A bağlanması arasında görülen
yaygın korelasyonun bulimiya nervoza olan kadınlarda
gözlenmemesi, bu hastaların 5-HT sisteminin gelişimsel
düzeneklerinde değişiklik olma olasılığını artırmaktadır. Bu
hastalarda iyileşme sonrasında da devam eden azalmış 5-HT 2A
reseptör aktivitesi, duygudurum, anksiyete ve dürtü
kontrolündeki değişimi de yansıtan kişisel bir özellik olabileceğini
gösterir (Frank ve Kaye 2005).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Bulimiya nervozada PET kullanarak baskın olarak prefrontal,
singulat ve pariyetal korteks alanlarında olmak üzere çalışılan
tüm beyin bölgelerinde 5-HT1A reseptör bağlanmasının artmış
olduğunu bulunmuştur.
Bulimiya nervozada santral 5-HT işlevi azalmıştır ve artmış 5HT1 reseptör bağlanması negatif geribildirim upregülasyonunu
yansıtabilir. Yüksek 5-HT1A bağlanmasının aynı zamanda,
depresyon nedeniyle tedavi edilen hastalara oranla, bulimiya
nervoza olan hastalarda daha yüksek SSRI dozları gerektiği
şeklinde iyi bilinen bir fenomenle bağlantılı olabileceği ileri
sürülmektedir (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
SPECT ile obez tıkınırcasına yeme bozukluk olan hastalarla
tıkınırcasına yeme bozukluğuna sahip olmayan obez kontrol
hastalarının karşılaştırıldığı bir çalışmada tıkınırcasına yeme
bozukluk olan hastalarda orta beyinde 5-HT taşıyıcısı
bağlanmasında azalma olduğu bildirilmiştir (Kuikka ve ark 2001).
Fluoksetin ve grup psikoterapilerinin ardından bu bulguların
düzeldiği gözlenmiştir (Tammela ve ark 2003).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
BT ve MR görüntüleme çalışmalarından düşük kilolu anoreksiya
nervoza hastalarının sulkus ve ventriküllerinde genişleme ve
beyin hacminde azalma olduğu bilinmektedir.
Anoreksiya nervoza olan kadınlarda hastalık sırasında gri ve
beyaz cevherde total azalma yanında BOS hacminde artış
bulmuştur. Bu sonuçtan farklı olarak MR ile yapılan bir çalışmada
orta beyin ve talamusta azalmayla birlikte gri cevherde değişiklik
olmadığını göstermiştir (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Connan ve ark (2006) düşük kilolu anoreksiya nervoza olan
hastalarda yaptığı MRI çalışmasında hipokampal hacimde
bilateral azalma (%8.2 sağ, %7.5 sol) saptamıştır.
Fakat hipokampüs hacmindeki bu değişiklikler, anoreksiya
nervozanın klinik özellikleri ve hipokampusa bağlı bilişsel
işlevlerde bozulma ile ilişkili bulunmamıştır.
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
Anoreksiya nervozada ‘istirahat’ beyin aktivitesinde hastalık
sırasında temporal, pariyetal ve singulat korteks değişiklikleri
olduğu gösterilmiştir. Anoreksiya nervoza olan iki hastada SPECT
ile frontal, temporal ve pariyetal bölgelerde, remisyondan 3 ay
sonra normale dönen olan bilateral hipoperfüzyon saptanmıştır.
Medial prefrontal korteks ve anterior singulat kortekste
hipoperfüzyon ve talamus ve amigdalo-hipokampal komplekste
ise hiperperfüzyon saptanmıştır (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Erken başlangıçlı anoreksiya nervoza olan hastalarda yapılan
SPECT çalışmasında uzun dönemli tekrar beslenme sonrasında
bile, temporopariyetal ve orbitofrontal bölgelerde serebral
hipoperfüzyon olduğu ve bölgesel serebral kan akımının beden
kitle indeksi (BKİ) ile bağlantılı olmadığı gösterilmiştir (Rastam
ark 2001).
PET çalışmasında, anoreksiya nervoza olan kişilerde kontrollerle
karşılaştırıldığında kilo alımından sonra normale dönen frontal ve
pariyetal hipometabolizma saptanmıştır (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
Erken başlangıçlı anoreksiya nervozada işlevsel nöro
görüntüleme çalışmaları limbik sistem işlev bozukluğuna ilişkin
kanıtlar sağlar. Temporal bölge kan akımında tek taraflı azalma
ile görsel-uzamsal yeteneklerde bozulma, görsel hafızada
bozulma ve bilgi işlem hızında artış arasında anlamlı bir ilişkinin
ortaya çıkarılması bu olasılığı desteklemektedir (Lask ve ark
2005). Beden memnuniyetsizliği ve verimsizlik skorları ile
prefrontal ve pariyetal korteks perfüzyonu arasında pozitif ilişki
gözlenirken, diğer yeme bozukluğu belirtileri ve beyin
perfüzyonu arasında ilişki gösterilememiştir (Goethals ve ark
2006).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
Bulimiya nervozada istirahat durumunda bölgesel glukoz
metabolizması özellikle pariyetal kortekste belirgin olarak
azalmıştır. Depresyonla yapılan karşılaştırmalı bir çalışmada
bulimiya nervoza hastalarında sağ frontal aktivasyonda azalma
bulunurken depresyonda bazal ganglion aktivitesinde azalma
olması, bulimiya nervoza ve depresyon için farklı patofizyolojiyi
desteklemektedir. Hastalık sırasında gözlenen bölgesel glukoz
metabolizması ve kan akımı değişiklikleri iyileşme ile
gerilemektedir (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
fMRI kullanılarak yapılan bir çalışmada, görsel yüksek kalori
sunumunun anoreksiya nervozada sol mesial temporal yanında
sol insular ve bilateral anteriyor singulat korteks aktivitesiyle
birlikte yüksek düzeyde anksiyete ortaya çıkardığı bulunmuştur.
(Frank ve ark 2004).
Artmış anterior singulat korteks ve medial prefrontal korteks
aktivitesi, kontrol grubuyla karşılaştırıldığında hasta ve iyileşmiş
anoreksiya nervozalı kişilere özgü bir belirleyici olabilir. Bunlar
yönetici işlev, karar verme, hata denetimi ve ödül beklentisi ile
ilgili alanlardır (Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Bir PET çalışmasında, yüksek kalorili yiyeceklerin anoreksiya
nervozada anksiyeteyi provoke ettiği ve daha fazla temporooksipital aktivasyona neden olduğu bulunmuştur (Frank ve ark
2004).
fMRI kullanılarak yapılan bir çalışmada, görsel yüksek kalori
sunumunun anoreksiya nervozada sol mesial temporal yanında
sol insular ve bilateral anteriyor singulat korteks aktivitesiyle
birlikte yüksek düzeyde anksiyete ortaya çıkardığı bulunmuştur
(Frank ve ark 2004).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Bulimiya nervozada SPECT çalışmasında özellikle sol temporal ve
sağ inferiyor frontal bölgelerde yemek öncesi kan akımının
arttığı ve yemek sonrasında bilateral inferiyor frontal, sol
temporal ve sağ pariyetal bölgelerde artışın gerilediği
bulunmuştur.
Bulimiya nervoza olan hastalarda temporal lob
hipermetabolizması olabileceği ve aynı zamanda frontal alan
değişikliklerinin beslenme kontrolünü etkileyebileceği ileri
sürülmüştür (Hoek ve ark. 1998).
Patogenez 3-Nörobiyoloji:
•
•
Bulimiya nervoza olanlar kontrollere göre tatlı uyaranlardan
daha fazla hoşlanır. Glukoz yüklemesi ile yapılan fMRI
çalışmasında, iyileşmiş bulimiya nervoza olanlar, kontrollerle
karşılaştırıldığında, anterior singulat korteks aktivitesinde azalma
bulunmuştur (Frank ve ark 2004).
Tıkınırcasına yeme bozukluğunda görsel besin sunumuna yanıt
vermede sol hemisferde sağ hemisferle karşılaştırıldığında, daha
yüksek aktiviteyle birlikte, kan akımında lateralizasyon
olabileceğini ileri sürmüştür (Frank ve ark 2004).
Patogenez 4-Psikolojik Süreçler:
•
•
Yeme bozukluklarının gelişmesi ve devam etmesinde birçok
psikolojik kuramlar ileri sürülmüştür. Tedavisindeki etkinliği
bakımından, bilişsel davranışçı kuramlar önemlidir.
Bu kuramlara göre çoğu yeme bozukluklarının başlamasında
ortak olan yemenin kısıtlanmasının iki nedeni vardır.
1- yemeyi kontrol ederek hayatın kontrolünde olduğunu
hissetme gereksinimi.
2- görünüşlerine duyarlılığı olanların biçim ve kilolarına aşırı
değer vermeleri.
Patogenez 4-Psikolojik Süreçler:
•
•
Bu iki durumunun neden olduğu diyet kısıtlamasının oldukça
pekiştirici niteliği vardır. Ardından diğer süreçler yeme
bozukluğunun devam etmesine olanak sağlar. Bunlar:
1-sosyal geri çekilme,
2-bazılarında aşırı ve katı diyet kısıtlamasının tıkınırcasına
yemeye neden olması,
3-tıkınırcasına yemenin biçimle ilgili endişeler üzerinde olumsuz
etkisi, kontrol altında olduğu hissi.
Özellikle bulimiya nervozada bu süreçlerin düzeltilmesi iyileşme
açısından gereklidir.
Patogenez 5-Sosyokültürel Etmenler
•
•
•
•
Batı kültürlerde incelik, çekiciliğin, başarının dışa vurumu olarak
önemle vurgulanır.
İsteyerek diyet yapanların çoğunluğu, daha çekici olma
amacındadır.
İsteyerek diyet yapanların bir diğer grubu dansçılar, balerinler,
sporcular, jokeyler gibi iş yaşamlarında rekabetin önemli olduğu
kişilerdir ve yeme bozukluğu geliştirme riskleri yüksektir.
Bazı kadınların profesyonel ve sosyal taleplerle başa çıkamayıp,
çatışma yaşadıkları ve diyet yaptıkları varsayılmaktadır.
Eş Tanı
•
•
Yeme bozukluğu hastalarında psikiyatrik eş tanı görülme sıklığı
yüksektir (Hudson ve ark 2007).
Mizaç bozukluğu, 77 anorektik kadının %53’ ünde, 137 bulimik
kadının %52’sinde saptanmıştır (Milos ve ark 2003). Pearlstein’in
(2002) literatür gözden geçirmesinde yaşam boyu majör
depresyon görülme sıklığı kısıtlayıcı anoreksiya nervozada %1550, tıkınan/ çıkaran anoreksiya nervozada %46-80, bulimiya
nervozada %50- 65; yaşam boyu distimi görülme sıklığı
anoreksiya nervozada %19- 93, bulimiya nervozada %6- 95
oranlarında bildirilmiştir.
Download