Birinci Bölüm Avrupa Birliği`nin Kuruluş Tarihçesi ve

advertisement
Birinci Bölüm
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
Avrupa Birliği’nin Kuruluş
Tarihçesi ve Genişlemesi
Ders: AB’de Sosyal Politika
Yrd. Doç.Dr. Cihan SELEK ÖZ
Hedefler
Bu üniteyi çalıştıktan sonra;
 AB’nin kuruluşunun arkasında yatan nedenler ve günümüze değin yaşadığı
dönüşüm hakkında bilgi sahibi olacaksınız.
 AB’nin genişleme sürecini öğrenecek, dolayısıyla AB’ye üye ülkeleri
sırasıyla sayabileceksiniz.
 AB’nin ve AB’ye üye ülkelerin nüfusu, yüzölçümü gibi bilgiler
edineceksiniz
 Tüm bu bilgiler akademik bilginizin yanı sıra genel kültürünüzü de arttırmış
olacak.
Öneriler
Bu üniteyi daha iyi kavrayabilmek için;
 Avrupa Birliği hakkında genel bilgiler edinebilirsiniz.
 Ünitenin sonunda verilen kaynaklar listesinden de yararlanarak ünitede ele
alınan konularla ilgili daha geniş okumalar yapabilirsiniz.
 Avrupa Birliği ile ilgili güncel gelişmeleri takip etmelisiniz.
Anahtar Kavramlar
 Avrupa Birliği
 AB Kuruluşu
 AB Tarihçesi
İçindekiler
1. Avrupa Birliği’nin Kuruluş Tarihçesi
2. Avrupa Birliği’nin Genişlemesi
3. Rakamlarla AB
Özet
Değerlendirme Soruları
Kaynakça
1
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
1.
AB’NİN KURULUŞ TARİHÇESİ
Avrupa’nın birleştirilmesine yönelik fikirlerin ortaya çıkışını Eski Yunan’a kadar
götürmek mümkünse de, birleşik bir Avrupa yaratılması kavramının ilk kullanılmaya
başlanması Ortaçağ’a rastlamaktadır. Daha sonraki dönemlerde de Birleşik Avrupa
kurulması yönünde birçok görüş ileri sürülmüşse de 19. yüzyıla kadar hepsi düşünce
aşamasının önüne geçememiştir. Gerçekten de Avrupa’nın dağınık devletlerinin
birleştirilmesine yönelik bir Avrupa Birliği’nin oluşturulması fikri gerçek anlamda 19.
yüzyılda şekillenmiştir. 1819 yılında Prusya’da dahili ticarete ilişkin engellerin
kaldırılması ve 1834 yılında Alman devletleri arasında Gümrük Birliği’nin tesisi,
Avrupa bütünleşmesi konusunda ileride atılacak adımlara örnek teşkil etmiştir
(Akdemir, 2012: 37).
Her ne kadar Avrupa’da bir birlik oluşturma düşüncesi teorik olarak çok öncelere
dayansa da, bu konudaki ilk somut adımlar II. Dünya Savaşı’ndan sonra atılmıştır.
Bilindiği gibi 1930’lu yıllarda yükselen faşizm ile gelen istikrarsızlık ve yayılmacılık
hem Avrupa bütünleşmesi çabalarını gölgelemiş hem de Avrupa’yı yeni bir dünya
savaşına itmiştir. İkinci Dünya Savaşı, hem savaşı kaybeden hem de kazanan ülkelerde
büyük tahribat yapmıştır (Akdemir, 2012: 40). Savaşın hemen sonrasında Batı
Avrupa’nın ekonomik, siyasi ve güvenlik alanlarında bazı temel öncelikleri
bulunmaktaydı. Bu öncelikler;
 Avrupa ekonomisinin yeniden güçlendirilmesi
 Almanya’nın veya başka bir Avrupa devletinin bütün Avrupa’yı güç ve
şiddet yoluyla ele geçirmeye yönelik politikalarının engellenmesi
 SSCB’nin yayılmacı politikasının engellenmesi
 Siyasi ve ekonomik açıdan güçlü bir konuma gelerek SSCB ve ABD
arasında üçüncü bir güç olabilmek şeklinde sıralanabilir (İnat, 2005: 6).
İşte bu öncelikler Avrupa bütünleşmesini artık neredeyse zorunlu hale getirmiştir.
Batı Avrupa bütünleşmesinin önemli kilometre taşlarından biri İngiltere Başbakanı
Churchill’in 19 Eylül 1946’da yaptığı konuşması olmuştur. Churchill bu konuşmasında
Avrupa Birleşik Devletleri için ilk adımın Fransa ile Almanya arasında ortaklık
oluşturmaktan geçtiğini ifade etmiştir. Çünkü İkinci Dünya Savaşı’ndan önce
Almanya’nın denetiminde olan Ruhr ve Saarland kömür havzalarının statüsü savaş
sonrasında Almanya ile Fransa arasında çekişmelere neden olmuştu. Tüm bu gelişmeler
çerçevesinde Batı Avrupa’da önce siyasi ve savunma alanlarında işbirliğini amaçlayan
Kuzey Atlantik İttifakı Teşkilatı (NATO-1949), Batı Avrupa Birliği (BAB-1948),
Avrupa Ekonomik İşbirliği Örgütü (OEEC-1948), Avrupa Konseyi (1949) gibi örgütler
kurulmuştur(Ceylan Ataman, 2010: 15, 16).
Avrupa’nın birleşmesinde dönemin en önemli isimleri Jean Monnet ve Prof. Walter
Hallstein’dır. Bu iki isim, Avrupa’da bir daha savaş çıkmaması için savaş malzemesi
üretiminin iki temel unsuru olan kömür ve çelik üretiminin ortak bir otoritede
toplanması gerektiği önerisini getirmişlerdir. Bu fikir daha sonra dönemin Fransa
Dışişleri Bakanı Robert Schuman tarafından sunulan Shuman Planı aracılığıyla 9 Mayıs
1950 tarihinde hayata geçirilmiştir. 9 Mayıs tarihi Avrupa Birliği’nin temellerinin
2
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
atıldığı tarih olarak kabul edilmekte ve 1973 yılından beri bu gün Avrupa Günü olarak
kutlanmaktadır (Tonus, 2004: 153).
Böylece 18 Nisan 1951 tarihinde, Schuman Deklarasyonu’nun ilan edilmesinden
yaklaşık bir yıl sonra, Paris Antlaşması ile Avrupa Birliği’nin temelini oluşturan Avrupa
Kömür ve Çelik Topluluğu (AKÇT) kurulmuştur. AKÇT’yi oluşturan ülkeler Almanya,
Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg’tur. Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
Benelüx ülkeleri olarak bilinmektedir. AKÇT Antlaşması ile bu altı ülke kömür ve çelik
üretimi konusundaki ulusal yetkilerini oluşturulan üst otoriteye devretmişlerdir.
Bu ilk bütünleşme hareketi Avrupa’nın yeniden inşası için gerekli ekonomik
uzlaşma ve barış zemininin yaratılmasını sağlamıştır (Dartan, 2002: 98). AKÇT’nin kısa
sürede göstermiş olduğu başarı Avrupa’da bütünleşmenin daha ileri götürülmesi
arzusuyla birleşmiş, böylece yine altı üye devlet tarafından 25 Mart 1957 tarihinde
imzalanan Roma Antlaşması ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom
Enerjisi Topluluğu (EURATOM) kurulmuştur. AET ile sadece kömür ve çelikte değil,
tüm sektörlerde bir ortak pazarın yaratılması ve üye ülkelerin istikrarlı bir ekonomik
yapıya kavuşturulmaları amaçlanmış (Tonus, 2004: 153), malların, kişilerin, hizmetlerin
ve sermayenin serbest dolaşımı düzenlenmiştir. EURATOM ise nükleer enerjinin
barışçıl amaçlarla ve güvenli bir biçimde kullanımını sağlamayı amaçlamaktadır.
1965 yılında Brüksel’de imzalanan Füzyon Antlaşması (Birleşme AnlaşmasıBrüksel Antlaşması) ile yukarıda adı geçen üç topluluk [Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu (AKÇT), Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ve Avrupa Atom Enerjisi
Topluluğu(EURATOM)] tek çatı altında birleştirilmiş ve bu Topluluklar Avrupa
Toplulukları (AT) adı altında anılmaya başlanmıştır (www.abgs.gov.tr).
1968 yılında Gümrük Birliği’nin tamamlanarak yürürlüğe girmesiyle üye ülkelerin
gümrük alanları, tek bir gümrük alanı haline gelmiştir (www.ikv.org.tr). Böylece
özellikle tarım ve ticaret politikaları olmak üzere ortak politikalar 60’ların sonunda yerli
yerine oturmuştur (www.abgs.gov.tr).
Birliğin ilk genişlemesi, 1972’de İngiltere, Danimarka ve İrlanda’nın Topluluğa
üyelik antlaşmalarının imzalanmasıyla gerçekleşmiş, ardından 1981’de Yunanistan ve
1986’da İspanya ve Portekiz’in katılmasıyla üye sayısı 12’ye yükselmiştir.
1 Temmuz 1987 tarihinde yürürlüğe giren Avrupa Tek Senedi ile AET üyeleri
aralarındaki bütün iç sınırları kaldırarak tek bir pazar kurmuşlardır (Tonus, 2004: 154).
Tek Senet ile ayrıca Avrupa Topluluklarını kuran Antlaşmalar ilk kez kapsamlı bir
biçimde tadil edilmiştir. Avrupa Tek Senedi ile yeni ortak politikalar saptanmış, mevcut
olanlar geliştirilmiştir. Bu çerçevede Roma Antlaşması’na sosyal politika, ekonomik ve
sosyal uyum, çevre gibi konularda yeni maddeler eklenmiştir (www.ikv.org.tr).
7 Şubat 1992 yılında imzalanan ve 1 Kasım 1993 yılında yürürlüğe giren
Maastricht Antlaşması ile ekonomik bütünleşmenin yanında siyasal bütünleşme de
hedef olarak belirlenmiş ve bütünleşme hareketini ifade etmek üzere Avrupa Birliği
(AB) kavramı kullanılmaya başlanmıştır (Ceylan Ataman, 2010: 16). AB Antlaşması
olarak da bilinen Maastricht Antlaşması ile tek para birimi ve ortak bir merkez bankası
3
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
sistemine dayalı bir ‘ekonomik ve parasal birlik’ ile ortak dış politika ve savunma
politikası perspektiflerine dayalı ‘siyasi birlik’ kurulması öngörülmüş, ekonomik
faaliyetlerin uyumlu ve dengeli gelişimini; enflasyonsuz, sürdürülebilir ve çevre
korumasına önem veren bir büyümenin sağlanmasını; üye ülke ekonomilerinin uyum
içinde birbirlerine yaklaşmasını ve Avrupa vatandaşları için daha güçlü bir Birlik
yaratılmasını hedeflemiştir (www.ikv.org.tr).
Avrupa Birliği’ni kuran bu Antlaşma ile AB’nin ‘üç temel sütunu’ oluşturulmuştur.
Birinci sütun, Roma Antlaşması ile oluşturulan Avrupa Ekonomik Topluluğu ve Avrupa
Atom Enerjisi Topluluğu ile Paris Antlaşması’yla kurulan Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğundan meydana gelmektedir. Ekonomik ve parasal birlik ve daha önce
bahsedilen yetkiler de bu sütuna dahildir. İkinci sütun, Ortak Dışişleri Güvenlik
Politikasını (ODGP) içermekte ve Avrupa çapında bir savunma politikasını başlatmayı
hedeflemektedir. Üçüncü sütun ise Adalet ve İçişlerini kapsamaktadır (www.ikv.org.tr).
Maastricht Antlaşması’nın getirdiği önemli katkıların ilki, ekonomik ve parasal
birlik hedefini somutlaştırması ve süreci bir takvime bağlamasıdır. Nitekim bu takvim
işlemiş ve Avrupa Birliği’nde derinleşmenin en önemli adımı sayılan Parasal Birlik
gerçekleştirilerek, 12 üye ülkenin ortak parası Euro dolaşıma girmiştir. Maastricht
Antlaşması ile Avrupa bütünleşmesi bağlamında meydana gelen ikinci büyük gelişme
ise, siyasi bütünleşme olgusuna doğru atılan adımlardan oluşmaktadır. Bu çerçevede,
Ortak Dışişleri ve Savunma Politikası ile Adalet ve içişlerinde işbirliği aracılığıyla
siyasi birliğe yönelik ilk somut yönelim gerçekleştirilmiştir (Tonus, 2004: 154, 155).
1 Ocak 1993’te Tek Pazar’ın oluşmasıyla birlikte, 12 üye ülke arasında malların,
sermayenin, hizmetlerin ve insanların serbest dolaşımı tam anlamıyla sağlanmıştır.
Haziran 1993’te ise AB Devlet ve Hükümet Başkanlarının AB’nin Merkez ve Doğu
Avrupa Ülkelerini (MDAÜ) kapsayacak şekilde genişlemesi yönünde karar aldıkları
Kopenhag Zirvesi’nde, AB’ye üyelik kıstasları belirlenmiştir. ‘Kopenhag Kriterleri’
olarak bilinen bu koşullar, AB üyelik başvurusu kabul edilen tüm aday ülkeler
tarafından yerine getirilmesi gereken asgari koşulları ifade etmektedir. Siyasi ve
ekonomik kriterler ile müktesebat uyumu olmak üzere üç grupta toplanan bu koşullar
şunlardır;
- Siyasi kriterler: Avrupa Birliği Anlaşması'nın tam üyelikle ilgili maddesine
eklenen demokrasinin güvence altına alındığı istikrarlı bir kurumsal yapı, hukukun
üstünlüğü, insan hakları ve azınlık haklarına saygı koşullarıdır.
- Ekonomik kriterler: iyi işleyen bir pazar ekonomisi ve AB içindeki piyasa
güçlerine ve rekabet baskısına karşı koyabilme kapasitesidir.
- Topluluk müktesebatının kabulü: AB'nin çeşitli siyasi, ekonomik ve parasal
hedeflerine bağlılık.
1995 yılında Avusturya, İsveç ve Finlandiya’nın katılımıyla Avrupa Birliği’nin üye
sayısı 15’e ulaşmıştır.
Tek para birimine geçiş ve AB’nin genişlemesine ilişkin sürecin belirlenebilmesi
amacıyla Mart 1996’da başlatılan Hükümetlerarası Konferans 16-17 Haziran 1997
4
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
tarihlerinde gerçekleştirilen Amsterdam Zirvesi ile tamamlanmıştır. Zirve toplantısında,
AB’nin 5. genişleme sürecine başlaması ve 1 Ocak 1999 tarihinde tek para birimi olan
Euro’ya geçilmesi teyit edilmiştir. Ayrıca Ortak Dışişleri ve Savunma Politikası, Adalet
ve Güvenlik Politikası ve Maastricht Antlaşması üzerindeki bazı değişiklikleri içeren
Amsterdam Antlaşması imzalanmış ve Mayıs 1999’da yürürlüğe girmiştir.
Amsterdam Antlaşması’nın dört temel hedefi bulunmaktadır:
 İstihdamı, sosyal politikaları, halk sağlığını ve vatandaş haklarını bütünleşme
sürecine eklemek
 Adalet ve iç işleri alanında üye devletlerin işbirliğini pekiştirerek, hareket
özgürlüğünün önündeki engelleri kaldırmak ve güvenliği daha güçlü kılmak
 AB’yi uluslararası arenada daha etkin bir hale getirmek
 Birliğin kurumsal yapısını daha fazla geliştirmek (Akdemir, 2012: 50).
23-24 Mart 2000 tarihlerinde gerçekleştirilen Lizbon Zirvesi’nde ise, AB’nin
istihdamı güçlendirmeye ve bilgi üzerine kurulu bir ekonomi çerçevesinde ekonomik
reform ve sosyal uyumu gerçekleştirmeye yönelik yeni stratejisi tanımlanmıştır. Lizbon
Stratejisi olarak adlandırılan bu yeni yaklaşım ile başlayan süreç çerçevesinde AB’nin
2010 yılına kadar; ‘daha çok sayıda ve daha iyi iş ve daha büyük bir toplumsal
uzlaşmayla, sürdürülebilir ekonomik büyümeyi gerçekleştirebilecek, bilgiye dayalı
dünyanın en rekabetçi ve dinamik ekonomisi’ haline getirilmesi amaçlanmıştır. Ancak
Lizbon Stratejisi’nin kabul edilmesinden 2005 yılına dek geçen beş yıllık süre içinde
öngörülen hedeflere ulaşılamadığı gözlemlenmiştir. Bunun üzerine AB Komisyonu
tarafından Lizbon Stratejisi’ni canlandırmak üzere 2005-2010 dönemi için yeni bir
Sosyal Gündem oluşturularak 9 Şubat 2005 tarihinde açıklanmıştır (www.ikv.org.tr).
7-9 Aralık 2000 tarihlerinde yapılan Nice Zirvesi sonucunda 26 Şubat 2001
tarihinde imzalanan Nice Antlaşması, tüm üye ülkelerde onaylanmasının ardından 1
Şubat 2003 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Başlıca amacı Birliği, yeni üyeler alarak
genişlemeye hazırlamak olan bu Antlaşma, 15 üye ülke ve 12 aday ülkenin (Türkiye
hariç) AB Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu’ndaki üye sayıları dağılımı ile AB
Konseyi’nde karar almadaki oy ağırlıklarını belirlemiş, Bakanlar Konseyi’ndeki
ağırlıklı oy oranlarını değiştirmiştir (www.ikv.org.tr). Nice Zirvesi’nde ayrıca temel hak
ve özgürlükler ile sosyal haklara ayrıntılı bir biçimde yer veren Temel Haklar Şartı ilan
edilmiştir (Çelik, 2008: 109).
1 Mayıs 2004 tarihinde 10 ülke, Çek Cumhuriyeti, Estonya, GKRY, Letonya,
Litvanya, Macaristan, Malta, Polonya, Slovakya ve Slovenya'nın katılımıyla Birlik,
beşinci ve en büyük genişlemesini gerçekleştirmiştir.
Giderek hem genişleyen hem de daha fazla bütünleşen AB’nin zaman içerisinde
yönetim mekanizmalarının yükü artmış ve bazı tıkanmalara yol açmıştır. Bu sıkıntıların
giderilmesi için önerilen çözüm ise bir anayasanın hazırlanması yönünde olmuştur
(Akdemir, 2012: 51). 28 Şubat 2002 tarihinde AB Anayasası taslağını oluşturmak üzere
105 üyeli ‘Avrupa’nın Geleceği Kurultayı’ toplanmıştır. Kurultay, 16 aylık bir dönemin
sonunda çalışmalarını tamamlamış ve taslak metni Hükümetlerarası Konferans’ta
görüşülmek üzere AB Dönem Başkanlığı'na sunmuştur. Avrupa için bir Anayasa
5
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
oluşturan Antlaşma Taslağı, 17-18 Haziran 2004 tarihlerinde Brüksel’de gerçekleştirilen
Zirve sonunda kabul edilmiştir. AB Anayasası, üye ve aday ülke liderleri tarafından
Roma'da imzalanmış böylece 29 Ekim 2004 tarihinde son şeklini almıştır. AB
Anayasası, Avrupa Birliği üye ülkelerinin siyasi bir birlik kurma yolunda attıkları en
önemli adımı teşkil etmekte ve AB’nin temelini oluşturan kurucu antlaşmalar ile bugüne
kadar onları değiştiren tüm antlaşmaları tek ve yeni bir metinde bütünleştirmektedir.
12 Ocak 2005 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen Anayasa’nın
yürürlüğe gireceği tarih olarak Anayasal Antlaşma’da 1 Kasım 2006 belirtilmiştir.
Ancak Anayasa’nın yürürlüğe girebilmesi için tüm üye ülkeler tarafından onaylanması
gerekmektedir. Hali hazırda, üye ülkeler, kendi Anayasaları tarafından belirlenen
sisteme göre ‘parlamento veya referandum kanalıyla- onay sürecini sürdürmektedir.
Ancak, üye devletlerden birinin dahi Anayasal Antlaşma’da belirtilen tarihe dek
onaylamaması halinde yürürlüğe giremeyecek olan AB Anayasası zorlu bir onay süreci
geçirmektedir. Özellikle, Fransa ve Hollanda’da gerçekleştirilen referandumlarda çıkan
‘hayır’ kararı olumsuz etki yaratmıştır (www.ikv.org.tr). Bu ülkelerde aşırı sağ ve aşırı
sol görüşe sahip kesimlerin Anayasa’nın bazı bölümlerini benimsememeleri ve
toplumun milliyetçi duygularla hareket etmiş olması ortaya çıkan sonuçta etkili olan
faktörler arasındadır. Anayasa’nın fazla neo-liberal bir sistem öngörmesi, Brüksel’e
daha fazla yetki verilmesi, AB’nin geleceği konusundaki temel endişeler, Fransa’nın
birlik genelindeki nüfuzunu kaybetme kaygısı, savunma alanında AB’yi NATO’ya
dolaylı olarak da ABD’ye bağımlı kılması ve Türkiye’nin Birliğe olası üyeliği gibi
konular Fransa’dan gelen ‘hayır’ cevabında etkili olmuştur. Çünkü Fransa’da
Anayasa’ya ‘hayır’ diyen sol kesim, Anayasa’nın AB sınırları içinde aşırı serbest bir
piyasa ekonomisin, neo-liberal politikalara yol açtığını ileri sürmüşler, ‘hayır’ diyen sağ
kesim ise Fransa’nın bu Anayasa ile egemenlik haklarının büyük bir bölümünden
vazgeçtiği görüşünde olmuşlardır. AB’nin bir diğer kurucu üyesi olan ve halkının %
61,6’sının Anayasa’ya ‘hayır’ dediği Hollanda’nın gerekçeleri ise Brüksel’deki siyasi
elitlere duyulan öfke, derinlerdeki İslam karşıtlığı ve Türkiye’nin üyeliğine bakış
açısının olumsuz olması, işsizlik ve avronun kullanıma girmesi ile ortaya çıkan hayat
pahalılığı gibi ekonomik sıkıntılar, egemenliğin ve kültürel kimliğin kaybolması,
göçmen korkusu gibi sosyal gerilemeler ve dönemin hükümetinin politikalarına olan
muhaliflik şeklinde sıralanabilir (Akdemir, 2012: 51, 52).
Anayasa krizi, kuruluşundan bu yana yarım yüzyıllık tarihinde çeşitli krizlerle
karşılaşmış ve bu krizleri yöneterek varlığını devam ettirmiş olan AB’nin bugüne kadar
karşılaştığı krizlerin en ağırı olarak tanımlanabilir (Çelik, 2008: 123). Anayasa
krizinden sonra AB’nin geleceği ciddi manada tartışmaları da beraberinde getirmiştir.
21-22 Haziran 2007’de Brüksel’de yapılan AB Liderler Zirvesi, AB’nin
geleceğinin nasıl şekilleneceğinin açık bir biçimde sorgulanmasına neden olabilecek
tartışmalara sahne olmuştur. Ancak Zirve sonunda AB ülkelerinin liderleri Anayasa’nın
yerini alacak bir reform antlaşması üzerinde uzlaşmaya varmışlardır. Anayasa’nın bazı
maddelerinin yumuşatıldığı Reform Antlaşması 13 Aralık 2007’de Lizbon’da
imzalanmış ve üye ülkelerde onay süreci başlatılmıştır. İmzalandığı yer dolayısıyla
Reform Antlaşması’nın resmi ismi Lizbon Antlaşması olarak kabul edilmiştir (Akdemir,
2012: 53, 54).
6
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
Lizbon Antlaşması’nın kabulünü referanduma götürme kararı alan tek ülke olan
İrlanda’da 12 Haziran 2008 tarihinde yapılan referandumda Lizbon Antlaşması, oyların
yüzde 53,4’ünün aleyhte kullanılması sonucu reddedilmiştir. Ancak İrlanda da, Lizbon
Antlaşması için 3 Ekim 2009 tarihinde yapılan ikinci referandumda, yüzde 67,1 “evet”,
yüzde 32,9 “hayır” oyu ile Antlaşmayı kabul etmiştir. Böylece AB’nin siyasi geleceği
açısından büyük önem taşıyan Lizbon Antlaşması 1 Aralık 2009’dan itibaren yürürlüğe
girmiştir.
1 Ocak 2007 tarihinde ise Bulgaristan ve Romanya, 1 Temmuz 2013 tarihinde ise
Hırvatistan Avrupa Birliği üyesi olmuştur. Böylece, AB üye sayısı 28'e yükselmiştir.
Aynı zamanda Birlik’te kullanılan resmi dillerin sayısı 24 olmuştur.
2. AB GENİŞLEMESİ
Kurucu üyeler: Almanya, Fransa, İtalya, Belçika, Hollanda ve Lüksemburg
(Altılar)
Birinci Genişleme
1973: Danimarka, İngiltere ve İrlanda
İkinci Genişleme:
1981: Yunanistan
Üçüncü Genişleme:
1986: İspanya, Portekiz
Dördüncü Genişleme:
1995: İsveç, Finlandiya ve Avusturya
Beşinci Genişleme:
2004: Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Polonya, Slovakya, Slovenya,
Malta, Macaristan ve G. Kıbrıs
Altıncı Genişleme:
2007: Bulgaristan ve Romanya
Yedinci Genişleme
1 Temmuz 2013 Hırvatistan
Müzakere Sürecindeki Adaylar:
İzlanda, Karadağ, Makedonya, Türkiye
7
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
Olası Adaylar:
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan
3. RAKAMLARLA AB
Üye sayısı: 28 ülke
Sloganı: Farlılıklarda birleştik
Yönetim Merkezi: Brüksel, Strazburg, Lüksemburg
Toplam nüfus: 503.492.041
Dil: 24 farklı dil
Yüzölçümü: 4,381,376 km²
En büyük yüzölçümüne sahip ülkeler (sırasıyla): Fransa, İspanya, İsveç, Almanya,
Polonya, Finlandiya, İtalya, Birleşik Krallık, Romanya (slaytta detaylı bir şekilde
verildi)
En yüksek nüfusa sahip ülkeler (sırasıyla): Almanya, Fransa, Birleşik Krallık,
İtalya, İspanya, Polonya (slaytta detaylı bir şekilde verildi)
4. DEĞERLENDİRME SORULARI
1. AB’nin kuruluşunun arkasında yatan nedenler nelerdir?
2. Schuman Deklarasyonu nedir?
3. AB’nin kuruluş tarihçesinde dönüm noktası olan antlaşmalar hakkında bilgi
veriniz.
4. Maastricht Antlaşması’nın önemi hakkında bilgi veriniz.
5. Kopenhag kriterleri ne anlama gelmektedir?
6. Kopenhag kritlerleri nelerdir?
7. AB Anayasası’nın akıbeti hakkında bilgi veriniz.
8. Müzakere sürecindeki aday ülkeler hangilerdir?
9. AB’ye üye ülke sayısı bugün itibariyle kaçtır?
10. AB’nin en yüksek nüfusa sahip ülkesi hangisidir?
11. AB’nin en büyük yüzölçümüne sahip ülkesi hangisidir?
KAYNAKÇA
AKDEMİR, Erhan (2012), “Avrupa Bütünleşmesinin Tarihçesi”, Avrupa Birliği
Tarihçe, Teoriler, Kurumlar ve Politikalar içinde, Editörler: Belgin Akçay ve İlke
Göçmen, Seçkin Kitabevi, Ankara, s. 37-63.
BOZKURT, Veysel (1997), Avrupa Birliği ve Türkiye, Alfa Yayınları, İstanbul.
CEYLAN ATAMAN, Berrin (2010), “Avrupa Birliği Sosyal Politikasının Temel
Prensipleri”, Türkiye’nin Adaylık Sürecinde Avrupa Birliği İstihdam ve Sosyal
8
AB’nin Kuruluş Tarihçesi ve Genişlemesi
Politikası içinde, Derleyen: Berrin Ceylan Ataman, Genişletilmiş Yeni Baskı, Siyasal
Kitabevi, Ankara, s. 15-28.
ÇELİK, Aziz (2008), AB Sosyal Politikası Uyum Sürecinin Uyumsuz
Alanı,Gözden geçirilmiş ikinci basım, Kitap Yayınevi.
DARTAN, Muzaffer (2002), “Türkiye ve Avrupa Birliği İlişkileri ve Gümrük
Birliği”, Tüm Yönleriyle Türkiye-AB İlişkileri içinde, Editörler: Mustafa Aykaç ve
Zeki Parlak, Elif Kitabevi, İstanbul, s. 93-157.
İNAT, Kemal (2005), “Avrupa Politik İşbirliğinin Oluşumu”, Avrupa Birliği
Üzerine Notlar içinde, Editör: Oğuz Kaymakçı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, s. 3-18.
TONUS, Özgür (2004), “Avrupa Birliği’nin Tarihsel Gelişimi, Kurumsal Yapısı ve
Düzenlemeleri”, Uluslararası Çalışma Normları içinde, Editör: Yener Şişman, T.C.
Anadolu Üniversitesi Yayını No: 1566, Açıköğretim Fakültesi Yayını No: 823,
Eskişehir, s. 151-178.
http://www.ikv.org.tr/icerik.asp?konu=abtarihce&baslik=Tarihçe
15.08.2012)
(Erişim
http://www.abgs.gov.tr/index.php?l=1&p=105 (Erişim tarihi: 15.08.2012)
tarihi:
9
Download