hz muhammed (sav) birlikte yaşam ahlakı ve hukuku

advertisement
HZ MUHAMMED (S.A.V.)
BİRLİKTE YAŞAM AHLAKI VE HUKUKU
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
‫ق ل‬
‫ين اَاُّ َيي اَي‬
‫ن َْمَ َكسَي لق َال اَّساي ا سا لا‬
‫َك َّْ َا‬
‫اكلىعُي َى َمكَ َمسَي لق َال َىا ل َس َاو ٍَق َا‬
‫يكَلىا َىلَعَيبَّ َا‬
‫اه ََّ َس انَ ا َ َق َك َْ لق َال ا اا‬
‫َّن اََُ َكا لق َال َّٰا‬
‫اهَ ا اا‬
‫َ يما َال ٰا‬
‫ْ يَع َا‬
َ ‫اك‬
َ َ‫َّن ََُّك‬
«Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi
boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok
sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.» (Hucurat suresi 13)
INSANLIK FARLILIKLAR HALİNDE YAŞAR
İnsanlar farklı dil, din, cins, ırk, kabile, sosyal ve kültürel gruplar halinde yaşarlar. İçinde yaşadığımız
coğrafya, önceki nesillerden devraldığımız kültür ve gelenek, mensubu olduğumuz inanç ve görüşler
de bizim varlık ve kimlik dünyamızın adeta ayrılmaz parçalarıdır. İnsanlar bu farklara bağlı olarak farklı
kimlik sahibi olur, bu kimlikle tanınır ve tanışır.
Her biri kendi farklılığını, özelliğini bir gurur, değer ve övünç vesilesi yapar. Ancak bu ayet, farklı
yaratılmanın ‘kimlik edinme ve bu kimlikle tanınma, tanışma’ fonksiyon ve hikmetini onaylarken;
farklı sosyal ve etnik gruplara mensup olmanın üstünlük vesilesi olarak kullanılmasını reddeder.
İnsanın şeref ve değerini, kendi iradesi ile elde etmediği aidiyetlere değil; kendi irade ve çabasıyla
elde ettiği değerlere bağlar.
BİRLİKTE YAŞAMIN KAYNAĞI ALLAH’TIR
Birlikte yaşamanın kaynağı Allah cc’dur. İnsan zürriyetini Hz adem (A.S.)’dan başlatan, Adem de
topraktan yaratılan ve her kesin ceddi Adem’e dayanan insanlık büyük bir ailedir. Aileler farklı ırk ve
renklere ayrılması tanışma kaynaşma ve farkında olarak hayatı yaşamaktır. Her insan Allah’ın kulu ve
her kulda Peygamber torunudur. Hepimiz Ademin çocuklarıyız. Aynı kaynaktan gelen bizler birlikte
yaşama koşul ve kaidelerini oluşturmalıyız ki dünyamız yaşanılır hale gelsin ve dünyamızda kardeşlik
meşaleleri yansın.
Toplumsal yaşamda toplumun fertten ve ferdinde toplumda istedikleri ve arzuları vardır. Bir arada
yaşama hukuka bağlı olmalı ve her insanı Allah’ın yarattığı değerde bakabilmeliyiz ki toplumsal felah
oluşsun.
Bizler toplum içinde huzur ve saadet içinde yaşamak istiyorsak sevinçleri ve nimetleri paylaşmalı ve
sıkıntılı olanların sıkıntılarını giderme ve acıları dindirme gayretinde olmalıyız ve bunları hayata
geçirmeliyiz ki toplumsal felah oluşsun.
Aksi takdirde toplumda kin ve nefret uyanması başlar ve kıskançlıklar meydana gelir ve toplumun
huzur ve felahı kalmaz.
KURAN-I KERİM BÜTÜN CANLILARA KARŞI SORUMLU OLDUĞUMUZU BİLDİRİR
Sadece insanlara karşı değil, bütün canlılara karşı sorumlu olduğumuzu bildiren Kur’an, bir yandan
bireysel anlamda şükür, takva, sabır, iffet, doğruluk, dürüstlük ve çalışkanlık gibi ahlâkî değerlerin
önemine vurgu yaparken, diğer yandan birlikte yaşamanın gereği olarak paylaşma, af, dayanışma,
fedakârlık gibi erdemleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı güçlendiren ahlaki ve insani erdemlere
dikkatleri çekmektedir.
Bu bağlamda birlik ve beraberliği, hayırlı ve güzel işlerde yarışmayı, akrabalara iyilik yapmayı,
yoksullara haklarını vermeyi, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı, emanetlere riayet etmeyi,
komşularla iyi geçinmeyi, adaletin gerçekleşmesini ve yaptığımız her işi en iyi şekilde yapmayı
toplumsal ahlâkın temel dinamikleri olarak sunmaktadır.
Öte yandan öfke, kibir, kıskançlık, kin, gıybet, kınama ve başkalarının özel hayatını araştırma
(tecessüs) gibi, kişiye ve topluma zarar verecek her türlü ahlâkî sapmadan da sakındırmaktadır.
BİRLİKTE YAŞAM KOŞULLARI
1) BİRLİKTE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK İÇİN İSLAMI ANLAMAMIZ GEREKİR
İslâm, “selâm” kelimesi ile aynı kökten gelmektedir. ‘’Kurtuluş, esenlik’’ manalarını ifade eder. İslâm
ile aynı kökten olan “müsaleme” ise ‘’çatışma ve zıtlaşmayı ortadan kaldırarak uyuşmak, anlaşmak,
birbirinden emin olmak, dostça münasebetler kurmak’’ manalarını ifade etmektedir.
İslam dini barış ve esenlik dinidir. İslam dini tüm insanların kurtulmasını isteyen ve bunu da emreden
bir dindir.
Tüm insanlara «iyiliği emr etmek ve kötülükten sakındırmak» İslam’ın ana şiarıdır ve bu şiara tatlı bir
şekilde sahip çıka bilirsek insanlık kurtulacaktır.
2) BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN AHLAKI ANLAMALIYIZ VE AHLAK SAHİBİ OLMALIYIZ
Ahlâk, Arapça’da ‘’yaratma, yaratılış ve yaratılmış’’ gibi manalara gelen, “halk” ile aynı kökten olan
“hulk” veya “huluk” kelimelerinin çoğuludur. Ahlâk kelimesi Kur’an-ı Kerim’de geçmemekle beraber
“huluk” kelimesi, biri, âdet ve gelenek; ‘’Bu durumumuz öncekilerin geleneğidir.’’(Şura 137) diğeri de
ahlâk ve huy ‘’Şüphesiz sen büyük bir ahlaka sahipsindir.’’(Kalem 4) manasında olmak üzere iki ayette
geçmektedir. Lügat kitaplarında “hulk” kelimesinin ‘’huy, seciye, tabiat, mertlik, din ve yaratılış’’
manalarına geldiği belirtilmiştir. Buna göre “ahlâk“ kelimesi; huylar, seciyeler, insanın manevi yapısını
belirleyen özellikler gibi manaları ifade eder.
GAZALİ AHLAKI ŞÖYLE TARİF EDER: “Ahlâk, insan nefsinde yerleşen öyle bir heyet (meleke)dir ki;
fiiller, hiçbir fikrî zorlama olmaksızın, düşünüp taşınmadan bu meleke sayesinde kolaylıkla ve
rahatlıkla ortaya çıkar.”
Ahlak sahibi olan kişiler başka din ve inanç gruplarına saygı ile muamelede bulunur ve asla kimseyi
tahkir etmez ve insanların kurtuluşuna vesile olur.
3) BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN HOŞ GÖRÜYÜ KAZANMALIYIZ
Arapça “semaha” kökünden gelen ‘’müsamaha, affetmek ve bağışlamak’’ anlamına gelir.
Türkçemizdeki karşılığı hoşgörü olan bu kelime, batı dillerinde ise tolerans olarak kullanılır. Hoşgörü;
“farklı görüş ve davranışları tahammülle karşılama, önemli olmayan hata ve kusurları hoş görme ve
bağışlama; bizden olmayan veya bizim gibi olmayan başkalarına karşı güçlük çıkarmama, onlara
müdahale ve baskıda bulunmama ve onların ufak farklılık ve kusurlarını görmezden gelme” olarak
tanımlanmıştır.
Hoşgörü ile yakın manaya gelen hilm ise; “şiddetli gazap ve öfke zamanında gücü yetmekle beraber
öç alma ve intikam fikrinden vazgeçmek” olarak tarif edilmiştir. Daha geniş bir tanımı ise şöyledir;
“Akıl ve kültürle kazanılan, insan ilişkilerinde sabırlı, hoşgörülü, bağışlayıcı, uzlaşmacı ve medeni
davranışlar sergilemeyi sağlayan ahlâki bir erdem.”
Hoş görü sahibi kişiler çatışmacı değil uzlaşmacı, ayrıştırıcı değil birleştirici olur buda yaşamın
güzelleşmesine ve huzurlu yaşan oluşmasına sebep olur
FARKLILIKLARIMIZDA İLAHİ HİKMETLER SAKLIDIR
َ ‫َّن َىا َ َ َىاسَّ لق َال ا َ َ َّتسََُّ لق َال َى‬
‫ل َااَيُ ياَّي َىَّْ َنا‬
‫س ْ ََم لا‬
‫ا ا تاَْ َىا َّا‬
‫ا َى َاَْ َك َّ ا‬
‫اُْ ََّْ لا‬
‫س ٍَ َّلَا يَو ا اا‬
‫ََّمكَي يَّْانَا َ َْاَي َا‬
«Göklerin ve yerin yaratılması, dillerinizin ve renklerinizin farklı olması da O'nun (varlığının ve
kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda bilenler için elbette ibretler vardır.» (Rum suresi 22)
FARKLILIKLAR İHTİLAF DEĞİL RAHMETTİR
‫ق َكعُّلَا اَي َاا َى َ َىا‬
‫ينا َ َم َك َا‬
‫لْ ََُْم يََّانَا َانَ ا لىنَا َى َا‬
َ ‫اىا ا ل اْ امُ ا سا‬
َ ُ ‫ْ ًَّ نَد‬
‫ن ا اَّْا‬
‫ن َك َِّّعلَا َق َّم َْ ام ل َىُ َ اْسَا َْمَكَ لي َال َى ٍََّ َّلَا َكعُّلَا َكًَّ َال َْ َا‬
‫ين ا َ َّمسا َّام َّْ نَا َم َيسا َال ََْ َْمَ َْ اا‬
‫اَمَ َْ يكانَا َىا سا َّ ا‬
«Rabbin dileseydi, insanları (aynı inanca bağlı) tek bir ümmet yapardı. Fakat Rabbinin merhamet
ettikleri müstesna, onlar ihtilafa devam edeceklerdir. Zaten onları bunun için yarattı. Rabbinin,
"Andolsun ki cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan (suçlularla) dolduracağım" sözü kesinleşti.»
(Hud suresi 118-119)
İLAHİ YASA FARKLILIKLARIN NEDENLERİNİDE AÇIKLAR
Farklılıklar ilahi yasa üzerinden işliyorsa ve ilahi hikmetler varsa farklılıklarımızda, ırksal ve renksel
üstünlükler neden kuralım ki insanlık kardeşlerimize. Topraktan yaratılan Bir atadan meydana gelen
nesilleriz üstünlük kurmak sadece yapılan güzel işlerin sonunda Allah katındaki değerdir
üstünlüklerimiz ve ilahi yasada kabul gören üstünlük sadece TAKVA üstünlüğündür geri üstünlükler
geçerli değildir:
‫ق ل‬
‫ين اَاُّ َيي اَي‬
‫ن َْمَ َكسَي لق َال اَّساي ا سا لا‬
‫َك َّْ َا‬
‫اى َمكَ َمسَ َىا ل َس َاو ٍَق َا‬
‫يكَلىا َىلَعَيبَّ َا‬
‫اه ََّ َس انَ ا َ َق َك َْ لق َال ا اا‬
‫َّن اََُ َكا لق َال َّٰا‬
‫اهَ ا اا‬
‫َ يما َال ٰا‬
‫ْ يَع َا‬
َ ‫اك‬
َ َ‫َّن ََُّك‬
َ ‫اكلىعُي ي لق َل‬
«Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi
boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O'na karşı gelmekten en çok
sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.» (Hucurat suresi 13)
BİRLİKTE YAŞAMAK YARATILIŞTAN GELEN ÖZELLİKTİR
‫ق َّْ َنا‬
‫َ َمو َقُ َ َعسَي ٍَ َّلَا اَمَ َّا‬
‫ن اَسا ايل يا َا‬
‫ق َْ َا‬
‫تي لَُ َ َا‬
‫ن َّعرَا َّا‬
‫تي َان ا َ َاى سَ ََ َ ا‬
‫ق ََ َقيَسا َْي َاَْ َك َّ ا‬
‫ين لَُ َ َا‬
‫ن َم يْا ُكي ا سا َا‬
‫ين اًََ َاي ََ َقيَسا َْي اًََ َايحَي َى َْ َا‬
‫ا سا َا‬
ُ ََ َ‫َك س‬
َ ‫قاَّت ََكا َع يسو‬
َ ََ ‫ا ََّو‬
َ
‫ل‬
‫ل‬
‫تمسَي َمي َاَُ لي َال َى َكَ َان َم يْاكُي‬
‫َّن ا اال عَّي عَاَِّّسَي َّا‬
‫اكا ا اا‬
‫َ لْت ََّكَلىنَا َاَْ َك َّ ا‬
‫س لك ل‬
ُ ‫ا ََّو ٍ َّلَا عَ َكنَا َّْ َس لي َال ق يَا‬
«Bundan dolayı İsrailoğullarına (Kitap'ta) şunu yazdık: "Kim, bir insanı, bir can karşılığı veya
yeryüzünde bir bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o sanki bütün insanları
öldürmüştür. Her kim de birini (hayatını kurtararak) yaşatırsa, sanki bütün insanları yaşatmıştır.
Andolsun ki, onlara resûllerimiz apaçık deliller (mucize ve âyetler) getirdiler. Ama onlardan birçoğu
bundan sonra da (hâlâ) yeryüzünde aşırı gitmektedir.» (Maide suresi 32)
BİRLİKTE YAŞAM İÇİN ASRI SAADETİ ANLAMAK GEREK
Hz. Peygamberi anlamak Kur’an’ı anlamaya, Kur’an’ı anlamak da Hz. Peygamberi anlamaya bağlıdır.
Dolayısıyla dinî bir görev olarak yerine getireceğimiz pratikler ve bireysel dindarlığımızda tercih
edeceğimiz uygulamaların en güzeli, onun hayatında bulunmaktadır.
KURAN-I KERİM; HZ MUHAMMED SAV EFENDİMİZİ ŞÖYLE TANITIYOR BİZLERE:
KURAN-I ANLAMAK HZ PEYGAMBER SAV ANLAMAYA BAĞLIDIR
‫َّن لل َقا‬
‫اه ُلًَّ عُّىنَا لق َسُ لَال ا َا‬
‫ىسو َٰا‬
‫َّك ٰا‬
‫اهل لق َالٍلسلىعَا َ لق َال َىاَ َرَ َا‬
‫ىك َى ٰا‬
‫ٌَل َا‬
َ ‫َك يًا َال‬
‫اهل الًَ عَّ َع لق لال ََيُاعَّكل ي‬
«De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü
Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.» (Ali İmran suresi 31)
İÇİMİZDEN BİR PEYGAMDİR O (S.A.V.)
‫اهل قَينَا َى َْي‬
‫اهل قَينَا َى َْي يَا َّي َال َىا َ َسسَا َّالكَ ٍَِّّعَ لي َال ٰا‬
‫اَ َتُ َ َرَ لَّكىنَا َى لح َال لْكَ ٍَِّّعَ لي َال ٰا‬
«Oysa sen onların içinde iken, Allah onlara azap edecek değildi. Bağışlanma dilerlerken de Allah
onlara azap edecek değildir.» (Enfal suresi 33)
HZ MUHAMMED SAV EFENDİMİZİN HAYATINDA
BİRLİKTE YAŞAMANIN TEMELLERİ
Hz. Peygamber (S.A.V.), birlikte yaşamanın vazgeçilmez unsurları olan barışı, müsamahayı, affı,
rahmeti ve merhameti, soyut bir iddia ve söz olmaktan çıkarıp yaşanılan bir gerçekliğe
dönüştürmüştür.
Kendisinden düşmanlarına ‘beddua ve lanet’ etmesini isteyenlere kendisinin bunlar için değil;
‘rahmet ve merhamet peygamberi’ olarak gönderildiğini söyleyerek uyarmış ve yol göstermiştir.
O hiç kimseyi ayıplamamış, kötülüğe kötülükle karşılık vermemiş ve nefsi için intikam almamıştır.
Etrafındakileri hiç incitmemiş, kendisinden talepte bulunanı geri çevirmemiştir.
Dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesizlere kol kanat
germeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı öğütleyen ve yaşayışıyla bunlara en güzel örnek olan
Peygamberimiz; “… İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda
iman etmiş olamazsınız. ...”(Müslim iman 93-94) buyurarak sevgiyi ve imanı toplumsal barışın, birlikte
yaşamanın temel taşı yapmıştır.
Daha sonra da yanındakilere, aralarında sevgi bağını, Kur’an’da da üzerinde önemle durulan (eve
girerken selam verme,(Nur 27) daha güzeliyle veya aynıyla karşılık verme,(Nisa 86) ancak
selamlaşarak kurabileceklerini bildirmiştir.(Müslim iman 93-94)
BU KONUDA BİR KAÇ HADİS-İ ŞERİFE GÖZ ATALIM
1) «Sizden biriniz kendisi için istediğini Müslüman kardeşi için de istemedikçe (kâmil manada) iman
etmiş olamaz.»(Buhari iman 7)
2) «Kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını giderirse Allah da onun ihtiyacını giderir; kim Müslüman
kardeşini bir sıkıntıdan kurtarırsa Allah da onu bir sıkıntıdan kurtarır; kim Müslüman kardeşinin bir
kusurunu gizlerse Allah da onun kusurunu gizler(affeder)» (Buhari mezalim 3)
3) Hz. Peygamber (S.A.V.) uzlaştırma ve kaynaştırma çabası :
“Mümin ülfet eden(uzlaşıp kaynaşan) insandır; ülfet etmeyen ve kendisiyle ülfet kurulamayan
insanda hayır yoktur.» (Müsned II 400)
BİRLİKTE YAŞAMANIN İLKELERİ
ÖFKEYİ YENMEK
Birlikte yaşamanın en önemli ilkesi öfkeye hakim olmaktır atalarımız öfke ile kalkan zararla oturur
demişlerdir. Öfkeyi yenen kişi soğukkanlılıkla bakar etrafında ki her işe ve olaya. Soğukkanlılık erdem
olduğu gibi öfke de kötü haslettir.
Nitekim Kuran-ı Kerimde Rabbimiz bu konu hakkında şöyle buyurmaktadır:
‫تسَ ام ل ُ َ َتُ َ َّىت َى َْا‬
‫ت َّاِّب َ امل َى َا‬
‫ن ح َا‬
‫ت لا‬
‫ًَ يْا َال َى َّ َا‬
‫َّو َّعي ا يُو اَّ َنََ َاد ا ا‬
َ ‫و َقيَسا ايل‬
َ ًَ َ ‫ْ ا‬
َ ًََ‫َنَ َاىاد َ َىعَ َاسَ ايل عَ َاسَلَا ا ا يٍت ََ َّيٍَا ا‬
«İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında
düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir.ve şeytanın fiil ve arzularıdır.» (Fussilet
suresi 34)
ÖFKELENME!
Rasûlullah (S.A.V.) kendisinden kısa ve öz bir telkin isteyen Bedevi’ye “öfkelenme” buyurarak cevap
vermiştir. Bu diyalog üç sefer tekrar etmiş ve Peygamber’in tavsiyesi değişmemiştir.» (Buhari Edep
76)
İNSANIN ÖFKESİNİ YENMESİ VE HADDİ AŞMAYARAK AF YOLUNU TUTMASI KURAN-I KERİMDE ŞÖYLE
YERİNİ ALMAKTADIR:
“Güzel söz ve bağışlama, arkasından incitme gelen sadakadan daha iyidir. Allah zengindir,
halîmdir.”Bakara/263
“Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir.
Allah, iyilik edenleri sever.”Âl-i İmrân/13
“Bir iyiliği açıklar yahut gizlerseniz veya bir kötülüğü (açıklamayıp) affederseniz, şüphesiz Allah da
ziyadesiyle affedici ve kadirdir.”Nisâ/14
“(Resulüm!) Sen af yolunu tut, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”A’raf/199
“Bağışlayınız. Allah’ın sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah çok bağışlayandır ve çok
merhametlidir.”Nûr/22
“Onlar öfkeli zamanlarında bile affederler "Şûra/37
“Her kim sabreder ve bağışlarsa, bilsin ki bu tutum davranışların en soylusu ve en
olumlusudur.”Şûrâ/43
İSLAM DENGE DİNİDİR
‫ا ا‬
‫تاَِّّب َ َام َى َم َنجل ا‬
‫َََي ََ َْ َا‬
‫لمَ َا‬
‫ْ اَّسا ايل ٰا‬
‫ني يَّْانَا الًَّ حُّا َا‬
َ َ ‫َمَو ََيَمَ لكال َىا‬
َ ‫ا‬
َ َّ‫اه‬
َ َ‫تاَِّّب اَم‬
َ ‫ن َّْ اَمل َيي‬
«Bir kötülüğün karşılığı, onun gibi bir kötülüktür (ona denk bir cezadır). Ama kim affeder ve arayı
düzeltirse, onun mükâfatı Allah'a aittir. Şüphesiz O, zâlimleri sevmez.» (Şura suresi 40)
HZ MUHAMMED (S.A.V.) DAVRANIŞ MODELLERİMİZİN NASIL OLMASI GEREKTİĞİNİ BİZLERE HABER
VERMEKTEDİR
«Büyüklerini saymayan, küçüklerini sevmeyen bizden değildir.» (Tirmizi birr),
«Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.» (Müslim cihat),
«Güzel söz, sadakadır.»(Buhari edap),
«İnsanlara acımayana Allah da acımaz.» (Buhari fedail),
«Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.» (Buhari Edep)
ONURLU VE ERDEMLİ İNSANLAR BİRLİKTE YAŞAMA BİLİNCİNE SAHİPTİRLER
Kur’an-ı Kerim’in beyanları:
«Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Sonra şeytan aralarını bozar. Çünkü şeytan insanın
apaçık düşmanıdır.» (İsra 53)
"İnsanlara güzel söz söyleyin”(Bakara 83)
“Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel
bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma
imkânı olmayan(kötü) bir ağaca benzer.’’ (İbrahim 24-56)
İSLAM DİNİ BOZGUNCULUK VE TERÖR DİNİ DEĞİLDİR?
Allah bozgunculuğu ve terörü asla hoş görmez ve ilahi yasaların beyanı açık ve net bozgunculuğun ve
terörün ortadan kalkmasını emreder. Nitekim bu ayet bunu net ortaya koymaktadır:
‫تكَ و ُ ََى ٰو َىاٍََّا‬
‫ْ َىال َيمَّلَا يَا َيي َّال ََ َّت انَ َاَْ َك َّ ا‬
‫ق ا َ ًَ َك َا‬
‫اهل َىا سا َت َا‬
‫ْ َى ٰا‬
‫تي انَ الًَّ حُّا َا‬
َ ‫ا ََّو‬
َ َََ ‫ا‬
«O, (senin yanından) ayrılınca yeryüzünde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe çalışır.
Allah ise bozgunculuğu sevmez.» (Bakara suresi 205)
ZULUM VE BASKI İSLAM DİNİNDE YASAK OLAN BÜYÜK GÜNAHLARDAN ZİKREDİLİR
‫ال ا ا‬
‫ن اَ َتَْملىسَلَا‬
‫َ َّا‬
‫ق ا َ ًَ َك َّا‬
‫ق يَا َّاي لَُّ َي َا‬
‫ق لل َا‬
‫اَ لَُّ َي َا‬
‫اك ا َّييا‬
‫ل انَ َقعَّ َا‬
‫َ َا‬
‫تعَّا َّا‬
‫ال َىا َ َْت ََّم َّان عَّ ياي َى لق ََ َاك َّٰا‬
‫ا ا َ ًَ َك َّا‬
‫اهَّ ََّ َس انَ ا َ َقعَ لاك َّْ َس ايل ا َ َحم ياَّي َىا ََّْ َكا لا‬
‫َىا َ َََُّسَ امل ٰا‬
َ ‫ا َي َّاك‬
َ ‫ق‬
َ ‫اه‬
َ ‫ن َى‬
َ َ ُ‫ن ا َت‬
َ ‫ًَ َّع‬
‫ق َّْ نَا ا َ َق َع لاك‬
‫ْ ا َكََُ َّا‬
‫ن َا لكنُّى لق َال ًَُٰو الكَي َُّملىسَ لق َال َانَ ا لىنَا َى َا‬
‫َ َا‬
‫َيَلىا ا َّا‬
‫ن َّْ َس لق َال َا َكُ َ َّن َان َى َْ َا‬
‫َ َا‬
َ ‫َّن ينا َّس لق َال‬
َ ‫َسَا ََيلى َ بَّلَا قَيَ َاَّك َىح َالى ََ َا لْسَا ينا َّس َّاي‬
َ
َ
‫ل ًَيحلا َىالى بَّلَا َى َاَّْْ َكادَّ ا نُّ َساَي ََّو ا َ ََ َْي ل لي َال‬
‫َْي َّنلىنَا يَا َيي لح َال ا سا َّا‬
َ َ ‫يك ا‬
«Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: "O ayda savaş büyük bir günahtır. Allah'ın yolundan
alıkoymak, onu inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan çıkarmak,
Allah katında daha büyük günahtır. Zulüm ve baskı ise adam öldürmekten daha büyüktür. Onlar, güç
yetirebilseler, sizi dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim
dininden döner de kâfir olarak ölürse, öylelerin bütün yapıp ettikleri dünyada da, ahirette de boşa
gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada sürekli kalacaklardır.» (Bakara suresi 217)
BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN ŞU KONULARA DİKKAT EDİLMELİDİR
1) Farklılıklarımızın Allah’ın bir nimeti, olduğunu asla unutulmamalıdır.
2) Farklı fikirlere karşı toleranslı olmalıyız ve farklı fikirlere yaşam hakkı vermeliyiz
3) Enelik ve benlikten arınarak erdemli ve onurlu davranışlar sergilemeliyiz ve her şeyi ben bilirim
edasında kurtulmayız.
4) Her meselede istişareye önem verilmeli her işte istişare yapmalıyız çünkü istişare doğru kararları
ortaya çıkmasına vesile olur
5) İslam’ı iyi anlamalı ve her ne olursa olsun İslam’ı tavır her zaman ve zeminde göstermeliyiz.
6) Birlikte yaşam için «Dinde zorlama yoktur» ayetini iyi anlamalı ve İslam dini dışındakiler için geçerli
olmadığının farkında olmalıyız.
BİRLİKTE YAŞAM ÖRNEKLERİ
MEDİNEDE BİRLİKTE YAŞAM SÖZLEŞMESİ: MEDİNE VESİKASI
MEDİNE SÖZLEŞMESİ
Medine sözleşmesi, 5 ana başlık altında toplamak mümkündür. 1) Müslümanlar, 2) Medineli Araplar,
3) Yahudiler, 4) Sahife kitap, 5) Ümmet Bu maddelerden oluşan Medine sözleşmesinde biz birlikte
yaşamı Efendimiz nasıl ihdas ettiği Yahudilere ve diğer gruplara karşı birlik yaşamını anlatacağız: 24 ve
47 arasındaki maddeler Yahudiler ile ilgilidir ve özetle şöyledir:
Yesrib çevresi haram bölgesi olarak belirlenir.
Her bir zümre kendi bölgesinden mesuldür.
Antlaşmaya dâhil olan herkes, Medine içerisinde ve dışarısında güvendedir.
Kendi aralarında hayırhahlık ve iyi davranış temel prensiptir.
Yahudilerden ittifaka dâhil olanlar, zulmetmez ve düşmana yardım etmezlerse, yardım ve iyi
davranışa hak kazanır.
BİRLİKTE YAŞAM İÇİ MEDİNE SÖZLEŞMESİNDEN BİR KAÇ MADDE
"Yahudilerden bize tabi olanlara yardım edilip iyi davranılacaktır. Onlar hiçbir haksızlığa
uğramayacak, düşmanlarına yardım edilmeyecektir"(17. md.).
"Yahudiler müminlerle birlikte tek bir toplulukturlar. Onlar kendi dinlerine, Müslümanlar da kendi
dinlerine göre yaşayacaklardır"(25. md).
"Müslümanlarla Yahudiler arasında yardımlaşma, karşılıklı hayırhahlık ve iyilik bulunacaktır"(36. md)
YAHUDİLERİN MESCİD-İ NEBEVİYE GİRMESİNE HOŞGÖRÜ GÖSTEREN PEYGAMBER
Hz. Peygamber Medine’de Yahudilerin eğitim öğretim yeri olan Beytu’l-Midras’a dokunmamış, zaman
zaman onları İslam’a davet etmiş, bazen de ölçüsüz davranışları nedeniyle onları uyarmıştır.
Yine Hz. Peygamber, müşriklerin girmesini yasakladığı mescide, Ehl-i kitab olan Yahudilerin girmesine
izin vermiştir. (Ahmet bin hambel müsned III 339))
Hz. Peygamber'in Yahudilere karşı izlediği olumlu tavırlar sonucu az sayıda da olsa bazı Yahudilerin
Müslüman olduğunu bilmekteyiz. Abdullah b. Selâm, Sa'lebe b. Sa'ye, Esîd b. Sa'ye, Esed b. Ubeyd,
Muhayrık, Meymûn b. Yâmin gibi Yahudiler İslâm'ı kabul etmişlerdir.(İbni- sad Ettabakatül Kübra I
164)
EFENDİMİZ S.A.V. ZİMMİ HAKLARINA TİTİZLİK GÖSTERMESİ
Hz. Peygamber, İslâm devletiyle anlaşmalı tebaanın(zimmî) hakları konusunda son derece titiz
davranmıştır. Hz. Peygamber (S.A.V.): “Kim bir zimmîyi incitirse, beni incitmiş olur. Beni inciten kimse
de Allah'ı öfkelendirir.”
“Kıyamet günü, ben anlaşma yaptığımız zimmîlerden birine zulmeden, haklarına tecavüz eden, ona
gücünden fazla sorumluluk yükleyen veya istemediği halde ona zorla bir iş yaptıran kimseyi kabul
etmeyeceğim.” "Bir gayr-i Müslim vatandaşı haksız yere öldüren, kokusu kırk yıllık mesafeden
duyulduğu halde cennetin kokusunu duyamayacaktır"(Buhari cizye 5)
NECRANLI HİRİSTİYANLARA EFENDİMİZ (S.A.V.)’İN GÖSTERDİĞİ HOŞGÖRÜ
Medine’de. Yahudiler tarafından işkenceye maruz kalan Neccan’lı Hıristiyanların hikayesidir. Bu
Neccan’lı Hıristiyanlar altmış kişilik bir heyet oluştururlar ve Medine’ye gelirler. Başlarında da
Abdülmezid adında bir papaz var. “nereye gidiyorsunuz” diye sorulduğunda, “Medine’de peygamber
olduğunu iddia eden bir zat var, onu İsa Mesihin öğretilerine davet etmeye gidiyoruz.” Altmış kişilik
bir heyet Medine’ye girer. Vakit çok sıkışmıştır.
Başlarındaki zat Peygamberimiz s.a.v.’e der ki: “Bizim ibadet vaktimiz, biz sizinle konuşmaya, sizinle
tartışmaya, kendi dinimize davet etmeye, size kendi dinimizi anlatmaya geldik. Ama bizim ibadet
vaktimiz. Bize topluca ibadet edebileceğimiz, nezih, temiz, güzel mekân gösterebilir misiniz?” Bu teklif
karşısında Peygamberimiz bizi şaşırtacak bir teklifte bulunur. Biz bütün Müslümanlar için Kâbe’den
sonra mükaddes bildiğimiz, Mecid-i Nebevi’yi onlara tahsis eder, onlar hep birlikte girerler Mescid-i
Nebevi’ye ve kendi ibadetlerini icra ederler. Bu bizim kitaplarımızın naklettiği müstesna bir
davranışıdır.
ADALETİN TECELLİSİNDE Kİ
HASSASİYYET
Abbasi Devleti’nin ihtişam döneminde adliye teşkilâtının başı Kâdi’l-kudat İmam Ebû Yusuf’tur. O,
ölüm döşeğinde Rabb’ine yönelip şöyle niyaz etmişti: “Ya Rabbi! Sen pek iyi biliyorsun ki ben,
karşımda duruşmaya gelen taraflar arasında adaletsiz davranmadım, dâima âdil oldum. Bildiğim
kadarıyla âdil olmadığım bir tek hâdise olmuştu. Bundan dolayı kusurumu affeyle ya Rabbi!”
Yanındakiler: “O, hangi hâdise idi, söyler misin?” diye sorunca, o, şunları anlattı: “Bir Hristiyan,
Emîrü’l-müminîn(halife) aleyhinde şikayette bulunup dava açmıştı. Duruşmaya önce gelen halife, az
yüksek yere oturmuştu. Daha sonra gelen davacı Hristiyan ona göre hafifçe alçak yerde durdu.
Halifeden yerini değiştirip onunla aynı seviyeye gelmesini isteyemedim. Bununla beraber Hristiyanı
imkân nispetinde duruşma minderine yükseltmeye çalıştım. Ama yine de ikisini eşit seviyeye
getiremeden tarafları dinledim. İşte irtikâb ettiğim zulüm bu idi.” (İmam-ı Serahsi, el-Mebsut,
Edebu’l-kadi babı)
BİRLİKTE YAŞAM FERMANI
Fatih Sultan Mehmed’in 1453 tarihinide fetihten hemen sonra gayrimüslimler hakkındaki fermanını
sadeleştirerek nakledelim:
1) Onlara din hürriyeti veriyorum, dinî tören ve âdetlerini daha önce uyguladıkları şekilde icrâ etmede
serbest bırakıyorum.
2) Onların malları, zahîreleri, dükkânları, bahçeleri, çiftlikleri ve bütün malları dokunulmazdır. Keza
kadınları, hizmetçileri, köleleri, cariyele-ri de dokunulmazdır.
3) Onlar tarlalarını istedikleri tarzda ekebilecek, hiçbir sınırlama olmaksızın karada ve denizde seyahat
edebileceklerdir.
4) Onlar belirlenen yıllık Haraç vergisini verecekler, biz de onların güvenliklerini ve mallarını korumayı
garanti edeceğiz.
5) İbadet ve ayinlerini istedikleri tarzda yapabilecek, kutsal kitaplarını okuyabileceklerdir. Çan
çalmayacaklardır. Biz, onların kiliselerini cami hâline getirmeyeceğiz, onlar da yeni kiliseler bina
etmeyeceklerdir.
6) Zimmî vatandaşların tüccarları karada ve denizde ticaret yapabilir-ler. Onlar örfe göre gümrük
vergisi öderler ve hiçbir müdahaleye maruz kalmazlar.
7) Biz, zimmîlerin çocuklarını askere almayız, kendi rızası olmadıkça onlardan hiçbir şahsı İslâm’a
girmeye zorlamayız.
8) Onların kendi işlerini ve menfaatlerini takip edecek cemaat başkanlarını seçme hakları vardır.
9) Onlar angaryaya maruz bırakılmayacaklardır (yani ücreti verilme-den iş yapmaya zorlanmayacaklar)
(A. Akgündüz, s.430)
MAZLUMA FETVA
Yirminci asrın başından da çarpıcı bir örnek verelim: Mardin’de yaşayan Şeyh Fethullah Hâmidi, o
yörede yaşayan Süryanîleri toplu bir ölümden kurtarmaya vesile olmuştur. Bu âlim, Hz. Hüseyin
vasıtasıyla Hz. Peygamber’in torunlarındandır. Birinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Anadolu’da Taşnak
ve Hınçak gibi Ermenî örgütleri işgalci Ruslarla işbirliği yapıp bölgede çok yerde Müslüman katliamı
gerçekleştirmesi üzerine devletin ittihatçı hükümeti, 1915 yılında İstanbul dışındaki bütün Ermenilere
tehcîr(sürgün) kararını uygulamaya başladı. Süryanîlerin devlet aleyhinde bir tutumları olmamıştı.
Fakat onların da Hristiyan olmaları sebebiyle Mardin yöresindeki yöneticiler bu kararı Süryanîlere de
uygulamaya giriştiler. Savaş hâlinin kaos ortamında birtakım olumsuz davranışlar, güven bunalımı,
öldürme ve gasp hâdiseleri meydana geldi. Midyat yöresindeki Süryanîler silâhlanıp Aynverd
(Gülgöze) köyünde toplandılar. Devletin askeri, Süryanîlerden silâhlarını teslim etmelerini şart koştu.
Onlar ise askere güvenmediklerinden teslim olmayıp çatışma vaziyetinde beklediler.
Fethullah Hâmidi fetva yayımlayarak Süryanîlerin canlarına, mallarına, namuslarına dokunmanın
haram olduğunu ifade etti. Fethullah Hâmidi Hocaefendi Diyarbakır’a geçerek devlet yetkilileri ile
görüşmeler yapıp Süryanîler için teminat sağladı. Üç ay kadar süren bu temaslardan ve gergin
bekleyişten sonra Süryanîler silâh bırakıp evlerine, iş yerlerine döndüler. Süryanîler onun kendileri
lehindeki cansiperane duruşunu ve fedakârlıklarını unutmadılar. Deyruzzaferan Patrikhanesi’nde
kendi patriklerinin yanında onun fotoğrafını da asarak kadirşinaslıklarını ebedîleştirdiler. (M.S.
Hamidi)
BİRLİKTE YAŞAMIN GÜZEL ÖRNEKLERİ
‘’Balıkesir’in Gönen ilçesi bundan iki veya iki buçuk asır önce farklı dinlerden insanların yaşadığı
bir yermiş. Çok büyük bir deprem olmuş, bütün mabetler, hem havrası, hem kilisesi hem de camisi
yıkılmış. Şehri bütün eşrafı bir araya gelmişler, önce aralarında ortak bir bütçe oluşturmuşlar. Sonra
kura çekmişler. Kura kime çıkmışsa önce onun mabedini inşa etmişler. İlk önce kura Hıristiyanlara
çıkmış ve hep beraber bir kilise inşa etmişler.’’ Yanı başımızda ki Sırbistan’ın hiç bir köyünde kilise
yokken, bizim ecdadımız oralara din özgürlüğü, dinlerini kimliklerini koruma hakkını hukukunu
vermemiş, aynı zamanda bizzat devletin imkânlarıyla ihtiyacı olan kiliseler inşa etmiştir. Bizim
tarihimiz, bizim kültürümüz, bizim medeniyetimiz bunun sayısız örnekleriyle doludur.
KÖTÜ HASLET YAPAN KİŞİLERİ AZARLAMAMAK
Rasûlullah, Ashâbıyla Mescid'de otururken oraya bir bedevî geldi ve kalkıp Mescid'in bir köşesine
idrar yapmaya başladı. Ashâb-ı Kirâm öfkeyle bağrışarak adamı engellemek istediler. Fakat Rasülullah,
derhal Ashâbına müdahale ederek: “Bırakın adamı, görsün işini!” buyurdu ve oraya bir kova su
getirilip dökülmesini emretti. Sonra bedevîyi çağırıp burasının Mescid olduğunu, pisletmenin,
kirletmenin doğru olmayacağını anlattı. Mescitlerde Allah'ın zikredildiğini, namaz kılındığını, Kur'an
okunduğunu güzel bir lisanla ve tatlılıkla ifade edip adamı ikna etti.(Buhari vudu 61)
ADALET HERKES İÇİN OLMALIDIR
Medine’de malını satan bir Yahudi'ye, hoşuna gitmeyen bir fiyat önerilince, “Musa’yı insanlık üzerine
seçene yemin olsun ki, olmaz” dedi. Ensar’dan bir adam bunu duyunca, “Nebi aramızda iken sen nasıl
Musa’yı insanlık üzerine seçene yemin olsun, dersin” diyerek Yahudi'ye bir tokat attı. Yahudi Hz.
Peygambere giderek “Ey Ebu’l-Kasım! Benim zimmetim ve ahdim (korunma garantim ve anlaşmam)
varken falancaya ne oluyor da bana tokat atıyor” dedi. Allah Resulü adama, niçin vurduğunu sordu. O
da olayı anlattı. Nebi(s.a.v) kızgınlığı yüzünde belli olacak şekilde öfkelendi ve şöyle buyurdu: “Allah’ın
Peygamberleri arasında üstünlük yarışı yapmayınız.”(Buhari Enbiya 36)
EFENDİMİZ S.A.V. ASLA AYRIM YAPMAMIŞTIR : YAHUDİ CENAZESİ GEÇERKEN AYAĞA KALMASI
MUHTEŞEM İNCELİKTİR
Hz. Peygamber Müslüman olsun olmasın insanlar arasında bir ayrım da yapmamıştır. Örneğin bir
defasında Medine’de Müslümanlarla birlikte otururken önlerinden geçen bir cenaze önünde ayağa
kalkmıştır. Onun bu tutumu karşısında “Ey Allah’ın Resulü! o ölen bir Müslüman değildi,” denilmesi
üzere “o da bir can taşımıyor muydu?” diyerek insanlar arasındaki en temel asgari müşterek olan
insan olma niteliğinin önemini vurgulamıştır. Kaynaklar sözü edilen bu cenazenin Yahudi olduğunu,
saygı için ayağa kalktığını ve bunu da ashabına tavsiye ettiğini belirtmektedir.(Buhârî, Cenâiz, 50)
MÜSLÜMAN NEREDE OLURSA OLSUN ÖRNEK OLMALIDIR
Türkmenistan’da, Büyük Selçuklu Sencer’in mezarını ziyaret ettikten sonra, Merv kentinde uzakta iki
kubbe göründü. Yanımdakilere sordum, “o uzakta görünen kubbeler nedir” dedim. “Peygamberimizin
iki arkadaşının mezarı” dediler. Peygamberimiz(s.a.v.) veda hutbesinde yüz bin kişiye hitap etmiş,
sadece on bin kişinin mezarı Arabistan Yarımadası içerisindedir. Diğer bütün arkadaşları dünyanın her
tarafına yayılmışlardır ve oralara İslam'ın barış mesajını götürmüşlerdir. Onları ziyaret etmeye
giderken yolda bir deve çobanıyla karşılaştım. Çobana sordum: “bu tepedeki mezarlar kimlerin biliyor
musun amca?” diye. O üçte iki Türkçe, yarı Türkmence Türkçesiyle onları bana anlatmaya başladı.
”Birisi Gureybi Esvep kabilesindendir, şunu yapmıştır, bunu yapmıştır, Peygamberimizle birlikte
şuraya gitmiştir v.s.” O Kadar detaylı bilgiler verdi ki ben hayran kaldım. “
Amca Türkmensintan’da böyle senin kadar bilgili başka deve çobanları var mı?” diye sordum. “Evlât
ben çocukken hatırlarım bizim köylerde iki adam seçmek çok zordu; bir muhtar seçerken çok dikkatli
davranırdık, bir de deve çobanı seçmek çok zordu.” dedi. Şaşırdım ben. “Hayatında bir defa yalan
söyleyeni biz deve çobanı yapmazdık. Hayatında bir defa sözünde durmayanı biz deve çobanı
yapmazdık. Deve çobanı yaptığımız bir adam, eğer develeri güderken bir defa küfretmişse, ağzından
kötü bir söz çıkmışsa, köy ihtiyar heyeti toplanır ve derhal onu görevinden azlederdi.” Diye devam
etti. Yılların hadis hocası hala jetonu düşmedi ve “muhtara verilen önemi anladım da, deve çobanına
neden bu kadar önem veriyordunuz” dedim. “Deve çobanlığı Muhammed Mustafa’nın mesleği olmuş
ya onun için” dedi. Sadece deve çobanlığı konusunda değil, hayatının her alanında, her anında, bütün
insanlığa örnek olmuş, rehber olmuş bir Peygamberin ümmetiyiz. Elbette, hangi topraklarda, hangi
milletle beraber, hangi medeniyetle beraber yaşarsak yaşayalım örnek olmak durumundayız.
BİRLİKTE GÜZEL YAŞAMIN YOLLARI
1) Ötekileştirmeden ve dışlamadan herkesi olduğu gibi kabul etmek
2) İnsanlığın, dünyayı bir bütün olarak değerlendirerek, acılara, ızdıraplara, katliamlara, vahşetlere
karşı birlikte yaşama ahlakı ve hukuku oluşturulmalı. Tek ses tek yürek olunmalı.
3) Bizim bugün bütün dünyada, Müslüman, Yahudi, Hıristiyan, gayr-i Müslim, hangi inanca mensup
olursa olsun, yeryüzünde barışı arzu eden bütün insanların, bir araya gelerek, birlikte yaşama ahlakı
oluşturulmalı
4) Yeryüzünden zulmü ve haksızlığı ilahi rahmete sığınarak, Yaratıcının insanlığın kalbine verdiği
vicdanı, şefkat ve merhameti harekete geçirerek, Yaratıcının insana kazandırmak istediği onuru
ortaya net olarak konulmalı ve bunun etrafında toplumlar şekillenmelidirler.
5) “Biz sizi topraktan yarattık ve sizden yeryüzünü imar etmenizi istedik” ayet mealini iyi anlamamız
gerekir. Biz yeryüzünü ifsat etmeye gelmedik. Biz yeryüzünü imar etmeye geldik. Biz yeryüzünde,
barışı, adaleti egemen kılmaya geldik. Fesattan uzak ama tam adaletli yaşamlar ve ortamlar
oluşturulmalıdır.
6) İslam’ın kabul etmediği, Hz. Peygamberin hayatı boyunca mücadele ettiği bir kötülüğü yaparken,
masum insanları katlederken yahut mabedin içerisinde canlı bomba olarak kendisini patlatırken dahi,
Allah’ın, Peygamberin adını kullanmak, tekbirler getirmek insanları katleden insanların dilinde bir
slogana dönüştüğü zaman, bu bertaraf edilmeli İsalm’ın tavrı net ortaya konulmalıdır
7) Son yüzyılda, Dünyamızın pek çok yerinde, büyük yaralar açıldı ve o yaralardan kan akmaya devam
ediyor. Afganistan’da, Bosna’da, Çeçenistan’da, kan durmuş olsa bile, yüreklerde, zihinlerde,
kalplerde o acılar devam ediyor. Afrika’da, Ortadoğu’da, Filistin’de, Şam’da, Bağdat’ta yaralar açıldı.
Dünyayı bir insanın bedenine benzetecek olursak, bu bedenin farklı yerlerinden, yaralar açıldı ve kan
akıyor. Coğrafyaların, toplumların birbirine empati ile yaklaşmalı ve birlikte yaşam koşunlarını
oluşturulmalı.
8) günümüz de Yüzlerce insan bombalarla katlediliyor, ölüyor, öldürülüyor. Bir insanın insanları
katletmesinin herhangi bir dinde izahı yoktur. Allah hiç kimseye böyle bir yetki vermemiştir. Hiç kimse
yaratıcı adına, Peygamber adına böyle bir şey yapamaz. Bunu yapanlar, aslında İslam dinine
saldırmıştır. Çünkü zihinlerde, kalplerde İslam’a olan sempatiyi yok ediyor. Müslümanların hayatını
zorlaştırıyor. Peygamber adına intikam aldıklarını düşünenler bilsinler ki, en büyük haksızlığı, en
büyük hakareti Peygambere yapmışlardır bunun böyle olduğu bilincini oluşturmalıyız ve herkesi
uyarmalıyız sağlıklı toplumlar inşa etmeliyiz.
9) Din, doğru anlaşıldığı zaman Yaratıcının gayesine uygun olarak insanlar tarafından anlaşılıp tatbik
edildiği zaman, su ve hava kadar tabiidir. Ama yanlış anlaşılırsa, insanlar onu istismar ederse ki tarih
boyunca nice insanlar, hegemonyalarını insanlar üzerinde kurmak, ticaretlerini geliştirmek için dini
metinleri kullandılar; Peygamber adına sözler uydurdular; Allah’ın ayetlerin tahrif ettiler. Bu gibi
hareketler toplumları fesada sürüklüyor ve din doğru anlaşılmıyor. Dini doğru anlamalı ve ona göre
hareket edilmelidir.
10) Tekbirin ne manaya geldiğini, ezanın ne ifade ettiğini, Allah’u Ekber’in bir mümin için ne yüce bir
ifade olduğunu, Müslüman toplumların, kendi özgürlüklerini ifade etmek için, semaya doğru
şahadetlerini ifade edildiği tekbir olduğunu anlatmaya çalışmalıyız.
11) Dünyayı bir bütün olarak görerek, bütün dünyada meydana gelen acıları birlikte paylaşarak bu
konulara tepki verelim. Sadece Paris’e, Yemen’e, Nijerya’ya değil, dünyanın neresinde olursa olsun,
insana yönelik bir şiddet, vahşet ve katliam yaşandığı zaman, aynı tepkileri vererek, bunu
dünyamızdan ortadan kaldırmaya ve barışı ve kardeşliği, adaleti, hakkı yeniden inşa etmek için,
birlikte yaşama ahlakı ve hukukunu inşa etmek için kafa yormalıyız ve azami çaba göstermeliyiz.
12) Toplumsal iş ve eylemlerde hakkı, hukuku ve adaleti esas almak Allah’ın rızasını kazanmanın bir
gereğidir. Hiçbir kişisel menfaat, bu rızanın kazanılmasının üstünde görülemez. Toplumsal birliğin ve
beraberliğin en önemli ortak paydası dindir. İslâm, hiç kimsenin dini bir çıkar aracı haline getirerek bir
güç ve iktidar arzusuna dönüştürmesine onay vermez. Dini çıkarlara ve çıkar gruplarına feda
etmemeli ve dini çıkarlara göre kullanılmamalı
13) İslam dini hak, hukuk ve adalete dayalı faziletli ve ahlaklı bir toplum inşa etmeyi ister. Bunu bir
dini sorumluluk ve vecibe olarak görür. Bu anlamıyla İslam sadece bireysel ritüellerin ikamesine dayalı
dini vazifelerin yapılmasını isteyen bir din değildir. İslam hem bu dünya hem de ahiret hayatının
saadet ve mutluluğunu esas alır. İslam’ın ibadet anlayışı bütün yapıp ettiklerimizi ve tüm amellerimizi
kapsar. Her ameli ihlas ve şuurla yapılmalıdır.
14) İslâm’ın kişisel siyasal araç haline getirilmesi ve bir ideolojiye indirgenerek algılanması dinin özünü
ortadan kaldırır. Dinin aslını bozmadan olduğu gibi yaşam alanına katmalıyız.
15) Dini fikirler, görüşler ve düşünceler tarihte olduğu gibi günümüzde de farklılıklar arz edecektir. Bu
farklılıklar, medeniyetimizin önemli bir zenginliğidir. Bu durum, aynı zamanda İslam’ın dini düşünce
alanında tanıdığı özgürlüğü göstermektedir. Asıl olan, düşünceden ziyade eylemlerin toplumsal bir
ifsada ve zarara neden olmamasıdır. Kişi kendi dini anlayışını hakikat olarak görebilir, ancak
karşısındakini ötekileştirerek tekfir edemez, onun hayat hakkını yok edemez. Herkesi olduğu mihval
üzere kabul edilmeli.
16) Dini özgürlüklerin tam ve eksiksiz uygulandığı bir ortamda yanlışlar, toplumsal dinamiğin etkisiyle
değişime uğrarlar. Önemli olan genel ve orta yolun her zaman kamu tarafından teşvik edilmesidir. Ve
toplumsan orta yol oluşturulmalıdır.
17) Dünyanın her köşesinde farklı düşüncelerin, farklı kimliklerin, farklı anlayışların ve farklı yaşama
biçimlerinin ortak bir insanlık hamuru oluşturma çabasında olmalıyız.
18) İnsanlar artık öteki sayılmadan, ayrımcılığa uğramadan, aşağılanmadan kendi dilleri, kendi dinleri,
kendi kültürleri ile var olmak ve böylece kabul görmek, böylece saygı görmek ve yaşamak istiyorlar bu
özgür ortamın oluşturulması gereklidir.
19)"Komşu, komşunun külüne muhtaçtır" öyleyse biz insanlar sadece yerel çerçevede değil, evrensel
ölçüde birbirimizi tanımak ve birbirimizle dayanışma içinde olmak zorundayız. Barışın da mutluluğun
da öncelikli şartı, budur bunu ihdas etmeliyiz.
20) «komşusu açken tok yatan bizden değildir» düsturu ile hareket etmeli ve her nerede hangi din
mensubu olursa olsun açlığını ve susuzluğunu gidermek üzere acıların dindirilmesine gayret
gösterilmeli ki mazlumların ahları değil mazlumların gülümsemeleri dünyamıza dua olarak yansısın ve
yansıtılmasına azami gayret gösterilmelidir.
21) Farklı bir kültürde, farklı bir medeniyette, farklı din mensuplarıyla birlikte yaşamayı kabul etmiş
her Müslümana üç vazife düşüyor. Bunlar; Kendi kimliğini muhafaza etmek, komşularla iyi geçinmek
ve İslam’ın bütün güzelliklerini Muhammed Mustafa’nın bütün örnek ahlâkını kendi hayatında
gösterecek örnek olunmalıdır.
22) Kimliğini oluşturan bütün unsurları muhafaza etmek ve onun çocuklarına öğretmek. Bu bütün
dünyanın kabul ettiği, evrensel bütün beyannamelerin kabul ettiği, evrensel bütün hukuk kurallarının
kabul ettiği asgari bir haktır, hukuktur. Evrensel olan hakları asla kısıtlanmamalı ve asla
dokunulmamalıdır
23) İslam’ın güzelliklerini herkes hayatın işleyecek. Adı Ahmet ise, adı Mehmet ise, adı Mustafa ise,
H.z. Muhammed Mustafa (S.A.V.)gibi davranacak. İslam’ın rahmetini insanlar görecek onda. Her
Müslüman aynı zamanda İslam’ın bütün güzelliklerini, örnek ahlâkını gösterecektir tüm dünya
insanlarına.
BİRLİK VE BERABERLİK
BİRLİK VE BERABERLİK
Allah birlik ve beraberce yaşamayı bizlere emrediyor ve beraberce yaşamamız gerektiğini ve asla
tefrikaya düşmememiz gerektiğini bizlere açık seçik Kuranda Allah beyan buyuruyor:
‫َل لْىا‬
‫اهَّ عَّ ًَ َع َّا‬
‫ْ َم يْاكُي ٰا‬
‫اهَّ سَّ َك َْسَا َىا ٍَ لق لكىا ََُ اَكللىا َى َا‬
‫َمَ َا لق َال ٰا‬
‫لعًََ ُ لَال للملىعَّ لق َال عَاَنَا ََي َ ا َا‬
َ
َ َ ‫َ َمو َى لق َسُ لَال ا ََّْ َىاسُي عَّسَّ َك َُْ ياَّي ََي‬
َّ ََُ ‫ق َىا‬
َ ٍ‫ا ا َ ََنَا ُاا لق َسُ لَال اَّ َا‬
َ ‫اََي‬
‫يك َّْ نَا لً ََ َكاَد‬
‫اهل ال َع َِّّانلا ق ٍََ َّلَا َّْ َس َيي ََي َ َسكٍََ لق َال ا سا َّا‬
‫ُ َ َيَُنلىنَا َ َكما لق َال َا َايُ ياَّي َ لق َال ٰا‬
«Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti
sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan
kurtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.» (Ali İmran suresi
103)
Tarihi gerçekler ortada iken ve tarihte tefrikaya düşenler hep kaybettiğini tarih ve Kuran ortaya
koyduğu halde bir müslüman bir yerinden iki ker ısırılmaz düsturuna rağmen neden tefrikaya
düşüyoruz neden uyanamıyoruz. Oysaki Allah Kuran-ı Kerimde bizleri şöyle uyarmaktadır:
َ ‫ن َى‬
‫اَُْمََلىا ََُ اَكللىا قَي ا يٍانَا ُ َ لقىسلىا َى َْا‬
‫ٍََاحَا َ لي َال َىالى َ بَّلَا ا َ َع َِّّاسَيسلا َمي َا لح لال َْي َع َك َّان َّْ َا‬
َ ‫َ ينا َال‬
َ
«Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte onlar için
büyük bir azap vardır.» (Ali İmran suresi 105)
EFENDİMİZ (SAV) BİRLİKTE YAŞAMAK İÇİN BİRLİKTE VAKİT GEÇİRMEK GEREKTİĞİNİ ORTAYA
KOYMAKTADIR
HZ PEYGAMBER (S.A.V.) ŞÖYLE BUYURMAKTADIR:
َ ‫ا َا‬
‫َن َّْ نَا َىح َالى ا َ َىاًَّ َّان َْ َاد ا ا‬
‫َمَ َا لق َلا‬
‫َينَا ََن َّ اا‬
‫ن ُ َ َع َك انل اَّْاَسَا َّا‬
‫َ امَ ََ َم َا َمنَ َّال ا َ َمسا َّام علًَ على ًَ امَ ُ َ َكا انَ َْ َا‬
‫ت اكَُ اي ل َْ َا‬
َ ‫َ َّام‬
َ ‫اىاَا َى َّمااي لق َال َّعي َ َم َْي‬
َ ‫ن ا َ َم َْي‬
َ ‫تسَُ ل ايل‬
َ ًَ
َ َ‫ن َل َكلَم‬
َ
‫تي َاَُ اي ل‬
َ ‫تاَِّّبَُ ل ايل َى‬
َ ‫ا لَْْ َّْ نلا ٍَََ َّلَا‬
«…Size cemaati tavsiye ederim. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur. İki kişiden uzak
durur. Kim cennetin ortasını dilerse, cemaatten ayrılmasın. Kimi yaptığı hayır sevindirir ve kötülüğü
de üzerse, işte o, mümindir» (Tirmizî, Fiten 7)
PERÇİNLENMİŞ KAYALAR GİBİ OLMAK
‫ض ايل اَ ل‬
‫َّمْْْن ا لَّْْْ نلا‬
‫َّا‬
‫ا انُّ قَي عل َس َاين‬
‫َّم اا‬
‫ن عَ َكضاي ُ عَ َك ل‬
«Müminin mümine karşı durumu yekpare bir binayı meydana getiren, perçinlenmiş kayaların
birbirlerine karşı durumu gibidir.» (Buhari Salat 88, I, 123)
GERÇEK İMANIN TEMELİ BİRBİRİNİ SEVMEKTEN GEÇER
‫س َ تي ا ًح ْي ألْ اي ا ًح ً ُو ًُنق ل ا ْْن اق‬
«Sizden biriniz, kendisi için sevip istediğini kardeşi için de istemedikçe gerçekten iman etmiş olamaz»
(Buhari, İman 7, I, 9)
Milli Şairimiz Mehmet Akif ERSOY :
Girmeden bir millete tefrika, düşman giremez,
Toplu vurdukça gönüller, onu top sindiremez.
Sen, ben desin efrat, aradan vahdeti kaldır.
Milletler için, işte kıyamet o zamandır”
ALLAH’IN KELAMINA KULAK VERELİM
‫اهَ َىا َ يَاكلىا‬
‫تى َ اي ل ٰا‬
‫املىا َُسَينَ َلىا َى َا‬
‫ل َّع لكىا يكا لً لق َال َىُ َ ٍَح َا‬
‫اه ا اا‬
‫لي َّع يكانَا َْ َاد َٰا‬
َ ََ َ ََُ ‫َح‬
‫ْ َى َك ل‬
َ ‫َّن َىا‬
‫ا ا‬
«Allah'a ve Resul'üne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz
elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.» (Enfal suresi 46)
CAHİLİYYE ÖLÜMÜ CEMAATTEN AYRILIŞTADIR
‫ا ا‬، ‫يكفَا‬
‫ا َْ َنا‬
‫ن ْ ََك َا‬
‫َ َّا‬
َ ‫َ َّام‬
َ ‫َي‬
َ ‫ َمي َّح َّماا امُ َّْ اُ َ امُ ََ َْيسَا ا َةعَ َْي‬.
َ ََ‫َ امَ َى‬
«Kim itaatten dışarı çıkar ve cemaatten ayrılır ve bu halde ölürse, cahiliye ölümü ile ölür.» (Müslim,
İmâret 13)
DİNİMİZ İSLAM DA BİRLİK VE BERABERLİĞİN ÖNEMİ
DİN DUYGUSU
Filozof Jul Limon'un dediği gibi, “Din duygusu, kuvvetli içtimai bir bağdır. Bir milletten, Allah fikrini
kaldırırsanız, o zaman onlar, ancak menfaat korkusunun tesiri altında bulunan bir topluluk olurlar. O
topluluğu teşkil eden vatandaşlar ise, birer kardeş değil, sadece müşterek menfaatli birer ortaktırlar.’’
(M. Asım Köksal, Dini ve Ahlaki Sohbetler, I,.9-10.)
DİN KARDEŞLEŞTİRİR
Din insanların kardeşleşmesine ve kardeşane tutum ve davranışlar sergilemesine vesile olan harçtır.
İslam dini kardeşleşmeye büyük önem verir, kardeşçe hayat sürenlere büyük lütuflar vardır ve Allah
bunu Kuran Kerim de şöyle ifade eder:
‫ل َّم لًىا ا ََّْ َىاد َ ا َ لَْْ َّْ سلىنَا اَّسا َْي‬
‫ُ ل َك ًَ لْىنَا َ َكما لق َال َٰا‬
َ َ ‫اه َىاُاكلىا َالاَْ ََى َا لاق َعاَنَا ََي‬
«Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı gelmekten sakının
ki size merhamet edilsin.» (Hucurat suresi 10)
TEK VUCUT GİBİ OLABİLMEK KURTULUŞUN KAYNAĞIDIR
İslam dini insanları tek vücut halinde yaşamasını emreder. Özelliklede bunu Müslümanlar üzerinden
tüm insanlığa Hz Muhammed sav dili ile yansıtır. Konunun ne denli önemli olduğunu Efendimiz sav
net ortaya koymaktadır:
‫ق َىُ َكي ل‬
‫اىُ ََكا لًَّْا ُ ََىا َّنِّ َّح َال َ ي ا لَْْ َّْ سَّانَا َْا َ لقا‬
‫ت َّان َْا َ لا‬
‫َض َا‬
‫َو ل‬
‫َىا لً اْو َّعي ا‬
َ ‫تيب لَّكا َ ايل َُنَا‬
َ ‫َى َّْ َس اي ل ا َاَُقَو مٍَا ا َم‬
َ ‫ت َّان‬
َ ‫ت َي َّاك ا َم‬
َ ‫َ ََّ َّي َال َّي َل‬
«Resulullah (a.s.v.) buyurdular ki: Birbirlerini sevmede, birbirlerine merhamette, birbirlerine şefkatte
müminlerin misali, bir bedenin misalidir. Ondan bir uzuv rahatsız olsa, diğer uzuvlar uykusuzluk ve
hararette ona iştirak ederler.» (Müslim Bir 17)
KARDEŞÇE TAVIR VE DAVRANIŞLAR SERGİLENMELİ
‫ن َىا ا‬
‫ْ ُ َ َقٍَحلا ا ا‬
‫ن مَّااي لق َلا‬
‫ن اا‬
‫ن ََن َّ اا‬
‫ن اا‬
‫ْىعَا ا َ ًَنَّا َّا‬
‫ُ َ ًَ ا‬، ‫ْىعَا‬
‫ َم ا‬، ‫تىا ََْى‬
‫ت ل‬
‫ت ل‬
‫َُسَيََ ل‬، ‫ْىعَا‬
َ ‫ُ َ ًَي‬، ‫ْىعَا‬
َ ‫تىا‬
َ َ ُ‫تىاا‬
َ ‫تنلىا‬
َ ‫َُعَي ٌَضلىا‬، ‫ْىعَا‬
َ ‫َُنَاعَ لكىا‬،
‫اه ََّ َعي َان َى لقىسلىا‬
‫َّم َْ َىاسُي َِّّا‬
“Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) anlatıyor: "Resulullah (as.v.) buyurdular ki: "Sakın zanna yer vermeyin. Zira
zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüs etmeyin, rekabet etmeyin, hasetleşmeyin, birbirinize buğz
etmeyin, birbirinize sırt çevirmeyin, ey Allah'ın kulları kardeş olun.» (Müslim Bir 9)
TAKVANIN ÜSTÜNLÜĞÜNDEN KARDEŞLERİNE BAKABİLMEK
َ َ‫ا‬، ‫ اي ل َا ٍَْلال ََْى‬، ‫ْىعَا‬
‫نا ا‬
: ‫ا َ لْ َتم َّاَّل ُ َ لْى ا َ لْ َتم َّاَّل‬، َْ ‫ن َّم لْ اي ل‬
‫لن ََّك َّا َّم َو عَ الا لا‬
‫ْ عَّ ًَ َت َّا‬
‫ا َّ ِّاك َّْ نَا ا َْ َّك َا‬
‫َّك ُ َ َا‬
‫ا َ لْ َت َّم لال ََُْي اًََ ك َا‬.
َ .‫ح‬
َ ‫َّاك ى َح ليسَي ا ُ ا َك َىت اًََ ك لَّكال‬
َ
َ
‫ل‬
‫َمَو ا لْ َتم َّاَّل لق َِّّا‬
‫ق‬
‫َىَ ََّك ل‬
َ ‫ ًَ َكا َال ا لْ َتم َّاَّل‬، ‫ض اي ل َْي ايل ى عَ نَ لْ اي ل‬
«Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona (ihânet etmez), zulmetmez, onu mahrum bırakmaz, onu
tahkîr etmez. Takva şuradadır-eliyle göğsünü işaret etti Kişiye şer olarak, müslüman kardeşini tahkir
etmesi yeterlidir. Her Müslümanın malı, kanı ve ırzı diğer Müslümana haramdır.» (Müslim Birr 10)
BİRLİĞİMİZİN KORUNMASINA AZAMİ ĞAYRET GÖSTERMELİYİZ
‫ا ُي َ كيُ مىا اْْ كت َ مو اًنا يْي ع رس َ ين ع ا سيْي َ ي ل مًىا ال ُ ُ مىا ا ْْْ س ان ْن َ م ب َ ُين ان ى‬
‫اس ْي ا ْ ك تَ ان ا ًح هللا ان ال تَىا ى ع ي كنق ع ا سيْي َ ي ل مًىا َ يب س َ ين هللا اْك ا و ُ َ ائ ً ُو ُ ع ري‬
‫ُ كًْىن ك م قل هللا ُ كىا ىا اْىا قل ع ان َ ي ل مًىا اْىد ا ْْْ سىن‬
"Eğer inananlardan iki grup birbirleriyle savaşırlarsa aralarını düzeltin. Eğer biri ötekine karşı haddi
aşarsa, Allah’ın buyruğuna dönünceye kadar haddi aşan tarafa karşı savaşın. Eğer (Allah’ın emrine)
dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve (onlara) adaletli davranın. Çünkü Allah, adaletli
davrananları sever. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah'a karşı
gelmekten sakının ki, size merhamet edilsin.» (Hucurat suresi 9-10)
ALLAH BİRLİĞİMİZİ KORUMAMI EMREDİYOR
‫َل لْىا‬
‫اهَّ َّع ًَ َع َّا‬
‫ْ َم يْا ُكي ٰا‬
‫اهَّ َّس َك َْسَا َىا ٍَ لق لكىا ََُ اَكللىا َى َا‬
‫َمَ َا لق َال ٰا‬
‫ل َعًَ ُ لَال للملى َّع لق َال َعاَنَا ََي َ ا َا‬
َ
َ َ ‫َ َمو َى لق َسُ لَال ا ََّْ َىاسُي َّع َّس َك َُْ ياَّي ََي‬
َّ ََُ ‫ق َىا‬
َ ٍ‫ا ا َ ََنَا ُاا لق َسُ لَال اَّ َا‬
َ ‫اََي‬
َ
َ
‫ُ َ َيَُنلىنَا َكَما لق َال ااَيُ ياَّي َ لق َال ٰا‬
َ‫يكاا ساا َّْ نَا لً ََ َكاد‬
َّ ‫اهل العَ َِّّانلا قٍَ َّلَا َّْ َس َيي ََي َ َسكٍََ لق َال‬
«Hep birlikte Allah'ın ipine (Kur'an'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah'ın size olan nimetini
hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O'nun bu nimeti
sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan
kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.» (Ali İmran suresi
103)
ALLAH’IN DOS DOĞRU YOLU
Allah bizlere dosdoğru yolu gösteriyor ve hak yolu hakikat yolunu takip edenler felaha ererler aksi
takdirde yok olup giderler. Allah uyarıyor bizleri:
‫اَو َحٍَا َىا َ انا‬
‫ق َُُ ا َّعكلىا َى َا‬
‫تعل َا‬
‫َ َا‬
ُّ ‫ن َّع لق َال ََََُ اَكفَا ا‬
ٰ ‫َُُاكلىنَا َ َكما لق َال َّع ياي َى‬
‫ل َك ي‬
َّ ‫ْ ََيُ ا َّعكلىال لْ َتُ يَكا ُْي‬
َ ‫ت يعام ياَّي‬
َ ‫لا لق َال ٍَ َّ لق َال‬
«İşte bu, benim dosdoğru yolum. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar sizi parça
parça edip O'nun yolundan ayırır. İşte size bunları Allah sakınasınız diye emretti.» (enam suresi 153)
MÜMİN OLMANIN TEMELİ BİRBİRMİZİ SEVMEKTEN GEÇER
ْ ‫ُ َ ًَيعُّىا ًَُِّو ُلَْ َّْ سلىا‬
“Birbirinizi sevmedikçe mümin olamazsınız….» (Müslim İman 22)
Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Muhacir ve Ensar kaynaşması için «KARDEŞLEŞME»
projesini ortaya koymuş ve bütün insanlığa insanlık dersi vermiştir. Ve birbirimiz sevmeyi mümin
olmanın temeline yerleştirmiş olup sevgi ve kardeşlik üzerinde medeniyet kurmamızın yollarını bizlere
göstermiştir.
DUAMIZ
ALLAHIM BİRLİK VE BERABERLİK İÇİNDE HUZURLU VE İMANLI YAŞAMAYI BİZLERE İHSAN EYLE
ALLAHIM BİZLERE EFENDİMİZİN GÖSTERDİĞİ VE SENİN EMRETTİĞİN KARDEŞLİKTE YAŞAMATYI
BİZLERE NASİP EYLE,
ALLAHIM DÜNYA MAZLUM VE MAĞDURLARINA YARDIM EYLE VE BİZLERE DÜNYA VE AHİRET
SAADETLERİ İHSAN EYLE
AMİN
Emin YAVUZYİĞİT UZMAN İMAM HATİP
Facebook: Muhammed Emin Yavuzyiğit
Facebook Grup: VAAZ DOSYALARI
eminyavuzyigitQhotmail.com
(Not: Bu sunum vaaz Diyanet K.M, Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ konuşmaları, Hasan TEKİN kitabından
ve diğer dökümanlardan faydalanarak hazırlanmıştır.)
Download