Uploaded by asozbaykal

Tevfik Fikret - Kısaca Biyografisi

advertisement
Tevfik Fikret (24 Aralık 1867 – 19 Ağustos 1915), Türk şair, öğretmen, yayıncı. Osmanlı
İmparatorluğu'nun dağılma sürecinde yetişti. Edebiyat-ı Cedide topluluğunun lideri olan Tevfik
Fikret, devrimci ve idealist fikirleriyle Mustafa Kemal başta olmak üzere dönemin pek çok aydınını
etkiledi. Türk edebiyatının
Yaşamı
Tevfik Fikret, Galatasaray Futbol Takımında, 1910 yılı şampiyonluk şildi ile - orta sıranın
ortasında
Ailesi, öğrenimi
24 Aralık 1867'de İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya geldi. Ailesi ona Mehmed Tevfik adını
vermişti. Babası Hüseyin Efendi, Çankırı’nın Bayramören ilçesine bağlı Dalkoz Köyü’nden ayrılıp
İstanbul’a yerleşmiş Ahmet Ağa’nın oğlu idi. Hüseyin Efendi, oğlu doğduğu yıl İstanbul’da
belediye meclis üyesi ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nde memur olmuştu. Sonraki
yıllarda Osmanlı Devleti’nin Hama, Nablus, Akka, Urfa, Halep mutasarrıflıklarında bulundu[1].
Annesi Hacı Hatice Refia Hanım, 1822'deki Yunan ayaklanmasında kimsesiz kalıp Osmanlılar’a
sığınmış ve Müslüman olmuş iki Sakızlı Rum çocuğunun kızı idi. Mehmed Tevfik'in Sıdıka adlı bir
kız kardeşi vardı.
Hac ziyaretine giden annesi Refia Hanım, 1879’da dönüş yolunda kolera nedeniyle ölünce Tevfik
Fikret, 12 yaşında öksüz kaldı. Babası, saraya jurnal edilerek Arabistan’a sürgüne gönderildiği
için kız kardeşi ile kendisinin bakımını anneannesi ve büyük yengesi üstlendi. Henüz çocukken
annesini kaybetmek, onu hayatı boyunca etkiledi. 19 yıl sürgünde kalan babası da sürgünden hiç
dönemedi ve orada öldü.
Aksaray’daki Mahmudiye Valide Rüştiyesi’nde öğrenimine başlayan Tevfik Fikret, çok dindar bir
ortamda yetişmekteydi. Okulu, 93 Harbi yenilgisinden sonra Rumeli’den İstanbul’a gelen
göçmenlere tahsis edilince öğrenimine Galatasaray Sultanisi’nde devam etti.[2] Bu yeni okula
girişi hayatında bir dönüm noktası oldu. 11 yıl öğrenim gördüğü okulunda devrin önemli
edebiyatçılarından Recaizade Ekrem, Muallim Naci, Muallim Feyzi gibi seçkin öğretmenlerin
öğrencisi oldu. Şiir yazmaya lise yıllarında başladı. Öğretmenlerinin teşviki ile yazdığı ilk şiiri,
Tercüman-ı Hakikat'te yayımlandı. Nazmi mahlasıyla yazılmış, gazel tarzında bir şiirdi. Okulu
1888 yılında birincilikle bitirdi.
Tevfik Fikret'in Galatasaray Müzesi'ndeki portresi
Memuriyet Yaşamı
Mezun olduğu yıl, Hariciye Nezareti İstişare Odası (Dışişleri Bakanlığı Enformasyon Dairesi)’nde
katip olarak işe başlayan Mehmed Tevfik, kısa bir süre sonra geçtiği Maarif Mektubi Kalemi’nden
bir yıl dolmadan istifa ederek ayrıldı. Yeterince çalışmadığını düşündüğünden iş deneyimi onu
hayal kırıklığına uğratmıştı. İstifası sırasında, gecikmiş maaşlarının ödenmesini maaşı hak
etmediği gerekçesiyle reddetti.[3] Bu olay, onun dürüstlüğünü efsane haline getirdi. Hazine
tarafından yine de kendisine topluca ödeme yapılınca tüm parayı Göçmenler Komisyonu’na
bağışladı. Sadaret Mektubi Kalemi’nde kısa bir süre çalıştıktan sonra 1889 Ağustos’unda İstişare
Odası’nda tekrar muavin olarak göreve başladı. Bir yandan da Yüksek Ticaret Okulu’nda
Fransızca ve Türkçe dersleri vermekteydi.
Mirsad Dergisi
Kısa bir süre sonra Trabzon Valisi olacak dayısı Mustafa Bey’in 15 yaşındaki kızı Nazime Hanım
ile 1890 yılında evlendi, dayısının evine yerleşti. Şiir konusunda bir süredir suskun olan Fikret,
İsmail Safa'nın yönettiği Mirsad dergisinde "Bahar" şiirini yayımlayarak suskunluğu bozdu; aynı yıl
Mirsad'da 18 şiiri daha yayımlandı. Derginin açtığı iki yarışmada birer birincilik alarak ününü
arttırdı.
Mekteb-i Sultani'de Öğretmenlik
Osmanlı Lisanı Öğretmenliği Sınavını kazanarak 1892’de çok sevdiği Mekteb-i Sultani’ye
atanması ile yaşamında yeni bir dönem açıldı. İlkokul üçüncü sınıf Türkçe öğretmeni olarak
göreve başladığı okulda, Muallim Naci'nin vefatı üzerine edebiyat öğretmeni olarak çalışmaya
devam etti. Hükümetin bütçede kısıntı yapıp memur maaşlarını yüzde on kesmesine tepki olarak
1895'te okuldan ayrıldı, inzivaya çekildi.
Malumat Dergisi
Mirsad dergisinin kapanması ile şiir yayımlamaya yeniden ara veren Tevfik Fikret, öğretmenlik
yaptığı sırada 1894'ten itibaren, arkadaşları Hüseyin Kazım ve Ali Ekrem'in ısrarı ile yeni
çıkaracakları Malumat dergisinin başyazarlığını üstlenmişti. Derginin kapandığı 1895 Mayıs'ına
kadar 25 şiiri yayımlandı. Bunlar, eski şiirlerine göre daha batı tarzında şiirler idi. Şair, o yıllarda
padişaha bağlı bir çizgideydi. Derginin ilk sayısında padişah Abdülhamit'i öven "Tebrik-i Veladet"
şiirini yayımlamıştı.
Servet-i Fünun Dergisi
1895'te Recaizade Ekrem, Fikret'i bir bilim dergisi olan Servet-i Fünun'un sahibi Ahmet İhsan ile
tanıştırdı ve onları dergiyi bir edebiyat dergisi haline getirmeye ikna etti. Dergi, Tevfik Fikret
yönetiminde çıkmaya başladığı 256. sayıdan itibaren bir edebiyat dergisi haline geldi. Şair, 1895
yılının Haziran ayında oğlu Haluk'un doğumuyla baba oldu. O sıralarda sanat yaşamının en
verimli devresini yaşamaktaydı. Şiirlerini "Mehmed Tevfik" yerine "Tevfik Fikret" olarak
yayımlamaya başlamıştı.
Yönettiği derginin etrafında yenilikçi bir grup aydın toplanmıştı ve dergi, bu sanat topluluğuna
ismini verdi. Sanatta hem içerik hem biçimde atılım yapmayı ilke edinen, ağdalı dilleri ve
karamsarlığı ile tanınan topluluğun hareketine ise Edebiyat-ı Cedide (Yeni Edebiyat) denildi. Bu
ekolde Fikret'in yanı sıra Halit Ziya, Cenap Şahabettin, İsmail Safa, Mehmet Rauf, Samipaşazade
Sezai, Hüseyin Cahit, Ahmet Şuayip, Hüseyin Siyret gibi adlar bulunuyordu.Kurulan bu topluluk,
siyasal eylemlerden uzak görünüyordu. Zamanla Fikret'in şiirlerindeki toplumsal boyut arttı,
ulusalcılık ön plana çıktı. 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda Türkler'in büyük bir zafer
kazanmasından etkilenerek kahramanlık ve zafer şiirleri yazdı. "Yenişehir Gazilerine" isimli
şiirinde dünyaya meydan okudu.
Tevfik Fikret, 1896 yılı sonlarında Robert Kolej'de Türkçe dersleri vermeye başlamıştı, bu görevi
ölümüne dek sürdürdü. Okul dışında kalan tüm zamanını dergiye veriyordu. O günlerde dostu
İsmail Safa’nın evinde okuduğu Abdülhamit karşıtı bir şiiri, gözaltına alınmasına yol açtı. Evi
arandı, söz konusu şiir bulunamayınca birkaç gün sonra serbest kaldı. Çok geçmeden, Robert
Kolej'de bir çaya karısıyla birlikte gitmesi bahane edilerek gözaltına alındı. Bu olaylar, Fikret'te
inziva düşüncesini derinleştirmişti; dostları Hüseyin Cahit, Mehmet Rauf, Hüseyin Kazım, Dr. Esat
da düşüncelerine katıldı; birlikte Yeni Zelanda'ya gitmeyi; bu gerçekleşmeyince Hüseyin Kazım'ın
Manisa'daki çiftliğine yerleşmeyi düşündüler ancak Tevfik Fikret vazgeçince arkadaşları da
vazgeçti.[4] 1900 yılında ilgiyle karşılanan ilk kitabı "Rubab-ı Şikeste (Kırık Saz)"'ı yayımlayan
Tevfik Fikret, Ahmet İhsan ile dergi yönetiminde uyuşamadığı için ertesi yıl topluluktan ayrıldı.
Artık sadece Robert Kolej'de öğretmenlikle meşguldü. Ricası üzerine Servet-i Fünun'un
yönetimini Hüseyin Cahit üstlenmişti. Birkaç ay sonra Servet-i Fünun, Hüseyin Cahit'in Fransız
İhtilali üzerine bir çevirisi yüzünden kapatıldı ve grup tamamen dağıldı.
Aşiyan
Serveti-i Fünun'un kapanması, baskılı yönetimden duyduğu karamsarlık, arkadaşları Hüseyin
Siret ve İsmail Safa'nın sürgüne gönderilmesi, 1902'de kız kardeşi Sıdıka'yı kaybetmesi,
babasının Irak'a sürülmesi ve 1905'te babasını da kaybetmesi, Tevfik Fikret'i çok yıpratmıştı.
İstanbul’u ahlaksızlıkla suçlayıp lanetleyen ünlü "Sis" şiirini 1902 yılında İstanbul'un sisler altında
olduğu bir günde yazdı.
Sıkıntılar içindeki şair, inziva düşüncesini gerçekleştirmek için Kadırga'daki konağın satışından
elde ettiği parayla Robert Kolej'in yamacında, Rumelihisarı'nda planlarını kendi çizdiği bir ev
yaptırmaya başladı. Üç katlı ahşap yapının inşaatı, 1905'te tamamlandı. Günümüzde müze olarak
hizmet veren eve eşi ve oğlu ile birlikte yerleşti. Toplumla arasına bir mesafe koyabileceği,
mesleğine devam edebileceği, ülkenin gidişatını uzaktan izleyip eser üretebileceği bu mekana
Aşiyan (yuva) adını verdi. Evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet etti.[5]
Tevfik Fikret için artık 'millet', 'din', 'tarih', 'kahramanlık' gibi kavramlar anlamsızlaşmaya
başlamıştır. "Tarih-i Kadîm" şiirini din ve tarihe karşı, "Lahza-i Teahhur"'u Ermenilerin 1905'te
Sultan II. Abdülhamid'e düzenledikleri suikastin başarısızlığına duyduğu üzüntü üzerine yazdı;
ancak II. Meşrutiyet'in ilanına kadar bir daha hiç şiir yayımlamadı. Sürekli edebiyat üzerine
düşünmekte ve Edebiyat-ı Cedide hareketinin içe dönük boyutunu aşacak bir edebiyat tavrına
doğru ilerlemekteydi.
II. Meşrutiyet
Meşrutiyet'in ilanı, Tevfik Fikret'in inzivadan çıkmasını sağladı. Selanik'teki İttihat ve Terakki
yönetiminin isteği üzerine Meşrutiyet'in İlanı'ndan 13 gün önce "Millet Şarkısı" adlı marşı yazmıştı.
Devrimin habercisi olan bu marş elden ele dolaştı. Meşrutiyet'in ilanından sonra "Rücu (Geri Alış)"
adlı şiirini yazarak İstanbul'a savurduğu lanetleri geri aldı.[6]
Hüseyin Cahit ve Hüseyin Kazım ile "Tanin" adlı bir gazete çıkararak bütün gücüyle çalıştı.
"Rücu" manzumesini "Sis" ile bir arada Tanin'in ilk sayfasında yayımlamıştı. Tanin, İttihat ve
Terakki'nin yayın organı haline getirilmek istenince gazeteden ayrıldı.
Mektebi Sultani'de Müdürlük
Kendisine teklifi edilen Maarif Vekilliği'ni reddeden Tevfik Fikret, bu göreve getirilen Abdurrahman
Şeref'in çağrısı üzerine Mekteb-i Sultani Müdürlüğü'nü kabul etti ve 1895'te istifa ettiği okula 1909
başında müdür olarak döndü. Okulun Beyoğlu'ndaki binası bir yangında yandığı için
Beylerbeyi'ne taşınmıştı. Tevfik Fikret, eski binanın yeniden inşasını çok kısa sürede tamamlattı.
Okula getirdiği yenilikler şikayete yol açmıştı. Toplantı salonunu mescidin üzerine yaptırdığı
gerekçesiyle basının büyük eleştirilerine uğradı.[7] 31 Mart Olayı patlak verdiğinde Fikret,
ayaklananların okulu yıkacakları haberini alınca "Sultani'yi yıkmak için önce beni yıkmak lazımdır"
[8] diyerek okulun önünde ayakta dikilmiş, bir söylentiye göre kendisini okulun demir kapısına
zincirlemişti. Ayaklanmadan sonra, meşru saymadığı bir hükümet için çalışamayacağını
söyleyerek eşiğine kadar geldiği istifadan onu öğrencileri döndürdü. Ne var ki bir süre sonra eski
Maarif Nazırının yerine atanan yeni nazır Emrullah Bey'le anlaşmazlığa düştü ve 1910'da görevini
kesin olarak bıraktı; bizzat Emrullah Bey'in ricası dahi onu kararından döndürmedi.
İnziva
Tevfik Fikret, Mekteb-i Sultani Müdürlüğü sırasında Darülfünun'da edebiyat dersleri de vermekte
idi. 1910’da bu görevinden de ayrılıp yeniden Aşiyan'da inzivaya çekildi ve yalnızca Robert
Kolej'deki derslere devam etti.
Fikret, Meşrutiyet yönetiminden hayal kırıklığına uğramış, artık İttihat ve Terakki Yönetimi'ne
muhalif olmuştu. 1911’de yayımladığı "Haluk’un Defteri"’nde artık tek umudu olarak gördüğü
gençliğe seslenen ve onlara çalışkanlığı, yurt sevgisini öğütleyen şiirlere yer verdi. Aynı yıl
yayımladığı "Rubab’ın Cevabı" adlı bir diğer şiir kitabında halkın acılarını konu edinen şiirler vardı.
Fikret ve oğlu Haluk
Oğlu Haluk’un doğumundan itibaren onun ileride milleti bilgisiyle aydınlatacak bir kahraman gibi
yetişmesini arzulayan Tevfik Fikret, 1909 yılında on dört yaşındaki Haluk'u elektrik mühendisliği
eğitimi alması için İskoçya’nın Glasgow kentine gönderdi[9]. Oğlunun vatan ve millet için faydalı
bir birey olması arzusunu “Haluk’un Vedâı” ve “Promete” adlı şiirlerinde dile getirdi. Ne var ki
Haluk, yanına yerleştirildiği Hristiyan ailenin etkisi ile din değiştirip Hristiyanlığı seçti ve babasının
düşlediğinden çok farklı bir yaşam sürdü. 1913 yılında Amerika’ya gidip ailesine izini kaybettirdi;
1916’da Michigan Üniversitesi’nde Makine Mühendisliği’nden mezun oldu[9]. Tekrar ülkesine
dönmeyen Haluk Fikret, 1943 yılından sonra kendisini dine verip rahip oldu ve 1965 yılında
Orlando, Park Lake Presbyterian Kilisesi rahibi iken hayatını kaybetti[9].
Son yılları
Şair, 1912’de, Trablusgarp Savaşı nedeniyle Meclisin feshedilmesine karşı öfkesini "Doksanbeşe
Doğru" adlı şiirinde ifade etti. Bu şiiri, Nüzhet Sabit’in çıkardığı "Vazife Dergisi"’nde yayımlandı.
Şiirinde, meclisin kapatılmasını, 36 yıl önce (hicri 1295 yılında) II. Abdülhamit’in meclisi
kapatmasına benzetiyordu. Yalnızca padişahı değil, İttihat ve Terakki'yi de son derece sert
biçimde eleştirmekte idi. Eleştirilerine, devrin yolsuzluklarını dile getiren “Han-ı Yağma”, yanlış bir
kararla I. Dünya Savaşı’na girilmesini yeren “Sancak Şerif Huzurunda” şiirleriyle devam etti.
Fikret’in şiirleri devrin yöneticilerini kızdırmış ve şairin muhafazakar çevrelerden ağır eleştirilere
uğramasına sebep olmuştu. Bu olumsuz tepkiler şairde büyük bir moral çöküntüsüne sebep oldu
ve sağlığı bozuldu. Mehmet Akif’in kendisine Süleymaniye Kürsüsünde yönelttiği suçlamalara
1914'te kaleme aldığı “Tarihi Kadim’e Zeyl” adlı ünlü şiiriyle yanıt verdi[10]. Modern bir okul
açmak[8], yeni bir edebiyat dergisi çıkarmak gibi projeleri vardı ama bozulan sağlığı nedeniyle
bunları gerçekleştiremedi; Son yıllarında çocuk şiirleri yazmakla meşgul oldu. Yalın bir dille ve
hece ölçüsüyle yazdığı bu şiirleri 1914’te yayımlanan "Şermin" adlı kitapta topladı. Kitaba, genç
yaşta ölen kız kardeşi Sıdıka'nın kızı ve eğitimci Mustafa Satı Bey'in kurduğu Yuva adlı okulun
öğrencileri ilham vermişti. Geçirdiği bir ameliyat sonrasında 19 Ağustos 1915’te Aşiyan'da
hayatını kaybetti.
Galatasaray Spor Kulübü ile ilişkisi
1908-1909 yılları arasında Galatasaray Spor Kulübü' nün hâmi başkanı olarak kulübü koruyucu
şekilde davranmış, dönemin şartlarından etkilenmemesi için elinden geleni yapmıştır.[11]
Mezarı
Tevfik Fikret, kayınpederi Mustafa Efendi'ye Aşiyan’daki evinin bahçesine gömülmeyi vasiyet
etmiş olmasına rağmen Aşiyan'ın sonradan kimin eline geçeceği konusundaki şüphe ve endişeler
nedeniyle Eyüp'teki aile mezarlığına gömüldü. Mezarı, 1945'te müze yapılan evine 24 Aralık
1961’de geçirildi.
Ölümünden Sonra
Şairin ömrünün son haftalarında sık sık Aşiyan'a gelen, şairle yakın dostluk kurup portrelerini
yapan Mihri Müşfik Hanım, ölümünden hemen sonra Tevfik Fikret'in yüzünün ve sağ elinin
kalıbını almıştır[12]. Bu, Türkiye'de bilimsel olarak hazırlanan ilk maske çalışmasıdır.
Galatasaray Lisesi’nin bahçesinde, onun anısına 1920’lerde yaptırılmış bir anma mezarı bulunur.
Şair, Rıza Tevfik'in başlattığı bir gelenekle ölümünün ilk yılından itibaren ölüm yıldönümlerinde
evinde anılmıştır. 1918'deki törene Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal de katılmıştı.[13]
Hakkında Çıkan Kitaplar
Pamukçu Ebubekir 1980 Aşiyan Tevfik Fikret’in Evi, Piya Yayınevi Parlatır İsmail 1993 Tevfik
Fikret Dil ve Edebiyat Yazıları TDK yay Sağlam Nuri 2003 Servat-i Fünun’a Kadar Tevfik Fikret ve
Bilinmeyen Şiirleri İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi, C.XXX,
İstanbul
Kenan Akyüz; "Tevfik Fikret", 1945. Ankara Hıfzı Topuz'un ''Elbet Sabah Olacaktır'' adlı kitabı
Tevfik Fikret'in hayatını ve yaşadığı dönemi anlatır.
Edebî Kişiliği
“ Tevfik Fikret'in Tarih-i Kadim'i yok mu, işte o, dünyada yapılması gereken bütün devrimlerin
kaynağıdır...
Mustafa Kemal Atatürk
”
Tevfik Fikret manzum öykü biçiminde kaleme aldığı eserlerinde aruz ölçüsünü başarıyla kullanıp
konuşma diline yaklaştırdı. Türk edebiyatındaki ilk çocuk şiir kitabı Şermin'i yazdı. Ömrünün
sonuna kadar öğretmenlik mesleğini sürdüren Tevfik Fikret, Ocak 1909'dan itibaren bir buçuk yıl
süreyle Mekteb-i Sultani'nin müdürü olarak görev yaptı ve okulun efsanevi müdürü olarak
ünlendi.[kaynak belirtilmeli] Tevfik Fikret'in edebi hayatı 1880-1896 ve 1896 sonrası olarak ikiye
ayrılır. İlk döneminde parnasizmin etkileriyle yazdığı şiirlerinde Sanat için sanat anlayışını, ikinci
döneminde toplum için sanat anlayışını benimsedi; şiirlerinde uygarlık ve özgürlük gibi konuları
işledi. Ağırlıklı olarak sone ve terza rima nazım şekillerini kullandı. İlk döneminde kullandığı
yabancı sözcük ve kalıplar nedeniyle dili oldukça ağırdır. Çocuk şiirlerinden oluşan Şermin
dışında tüm şiirlerini aruz ile yazdı. Nazım şekillerinde ve şiirin yapısında yaptığı değişikliklerle şiir
dilini düz yazıya yaklaştırmıştır.
Download