Uploaded by User6209

14

advertisement
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
BOLULU DİVAN VE TASAVVUF ŞAİRLERİ
Bilge KAYA YİĞİT*
CLASSICAL OTTOMAN AND MYSTICISM POETS FROM
BOLU
Öz
Bolu ilimiz, Cumhuriyet döneminde olduğu gibi Osmanlı döneminde de pek çok
bilim adamı, devlet adamı yanında şair ve yazar yetiştirmiştir. Biz bu çalışmada
bu şahsiyetlerden divan ve tasavvuf şiiri alanında eser verenleri tespit etmeye
çalıştık. Bolulu divan şairleri hakkında Mustafa İsen 1990 yılında; Bolulu
mutasavvıflar ve divan şairleri hakkında ise İlhan Genç 1997 yılında bildiri
sunmuşlar ve sunulan bu bildiriler yayınlanmıştır. Mustafa İsen on sekiz divan
şairine, İlhan Genç yirmi üç divan ve tasavvuf şairine yer vermiştir.
Çalışmamızda, İsen ve Genç’in bildirilerinden yararlanılmış olmakla birlikte
başka kaynaklar da incelenmiş ve anılan isimlerin tespit etmiş olduğu toplam
yirmi dört şaire, tarafımızdan otuzdört şair daha ilave edilmiş; böylece Bolulu
divan ve mutasavvıf şairlerinin sayısı elli sekize çıkarılmıştır. Bunlardan bazıları
oldukça meşhur olup kaynaklarda biyografileri ve eserleri hakkında geniş bilgiler
yer almaktadır. Bazıları hakkında ise sadece bir iki cümleden ibaret bilgi
bulunabilmiştir. Araştırmalar sürdürüldükçe bu sayının ve bilgilerin artacağını
düşünmekteyiz.
Anahtar kelimeler: Bolulu Şairler, Divan ve Tasavvuf Edebiyatı Şairleri
Abstract
Our Bolu city, as it had been in the Republic Period, during the Ottoman time,
had produced a great number of scientists, statesmen, and poets as well. In this
study, we tried to detect the ones who gave their creations in classical Ottoman
and mystic poetry arenas. About classical Ottoman poets from Bolu, Mustafa
İsen introduced an announcement in 1990. About sufis and classical Ottoman
poets from Bolu, İlhan Genç declared an edict in 1997 and these declarations had
been published. In these declarations, Mustafa İsen gave place to eighteen divan
poets, and İlhan Genç mentioned twenty-three divan and sufi poets. In our
study, in addition to twenty four poets who were mentioned by İsen and Genç,
thirty four poets were detected with variety of resources which were searched,
so , the number of classical Ottoman poets from Bolu are come up to fifty-eight.
. Some of them are quite famous, in the resources there is a comprehensive
information about them, but about some of them there are only few of sentences
*
Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk
Dili ve Edebiyatı Bölümü, e-posta: [email protected]
301
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
have been found. We think that this number and knowledge will develope as
researches specialize in this field.
Keywords:
Literature
Poets from Bolu, Poets of Classical Ottoman and Mysticism
Giriş
Çalışmada divan ve tasavvufî alanda şiir yazan şairler bulunmakta,
Bolulu halk şairleri ise yer almamaktadır. Halk şairleri dâhil edildiğinde
sayının hayli artacağı aşikârdır. Makalede yer alan şairlerin listesi
incelendiğinde divan edebiyatının gelişimini sadece İstanbul’da ve saray
çevresinde sürdürmediği görülmektedir. Burada isimleri geçen şairler,
eğitimlerini Bolu’da veya daha büyük kültür merkezlerinde aldıktan
sonra, görev hayatlarını memleketin farklı yerlerinde veya Bolu’da
sürdürmüş, aynı zamanda edebî eserler kaleme alarak kültür ve sanat
hayatımıza da katkıda bulunmuşlardır.
Anılan şairler, gerek Bolu’da gerek İstanbul, Bursa, Şam gibi farklı
şehirlerde yaşarken ayrıca bulundukları coğrafyanın milletin sosyal,
siyasî ve dinî hayatına ışık tutacak eserler de kaleme almış ve bunları da
günümüz insanına miras bırakmışlardır.
Tespit etmiş olduğumuz Bolulu divan şairleri ile mutasavvıf şairler,
alfabetik sıra hâlinde verilmiştir.
1. Abdullah Efendi (Himmetzâde)
Abdullah Efendi, Himmet Efendi’nin oğludur, babasının vefatıyla şeyhlik
rütbesine tevcih olunmuştur. Hacca gittikten sonra Süleymaniye Câmii
vâizi olmuştur. 1122/1710 tarihinde vefat ederek Üsküdar’da Bezcizade
Mehmed Muhiddin Efendi Tekkesinde babasının yanına defnedilmiştir.
Hacı Mehmed İsmet Efendi vefatı üzerine, “İde Himmetzâde Yâ Rab
adn-ı a‘lâyı makâm” tarih mısraını söylemiştir. Âlim ve muhaddis bir zât
olup şiirlerini ve ilahîlerini topladığı iki ayrı divanı vardır. Aşağıdaki
beyit şaire aittir.
Ne meyl-i dilber ü ne rağbet-i sabûh idelüm
Cemî’-i ma’siyete tevbe-i nasûh idelüm (Tuman, 2001/II:642; Kılıç vd.,
2008: 446).
302
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
2. Abdullah Efendi
Feyzullah Feyzî Efendinin oğludur. 980/1572-1573 tarihinde doğmuştur.
Şam ve Selanik mollası olmuş, görevden alındıktan sonra 1008/15991600’de vefat etmiştir. Âlim ve şair bir zât olup divanı, Leylâ ile
Mecnûn’u ve Sâkinâmesi vardır (Kılıç vd., 2008:437).
3. Abdurrahim Tirsî
İznik’e sekiz saat mesafedeki Tırse köyünde doğmuştur. Doğum tarihi
bilinmemektedir. Bolulu İsfendiyarzâde akrabalarından Bâyezid-i Fakih
isimli bir zâtın oğludur. Henüz çocukken Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin
dikkatini çekmiş ve bilâhare müridlerinden olmuştur. Abdurrahim Tırsî,
şeyhinin kızı Züleyha Hatun’la evlenmiş ve 926 Safer/Ocak 1520 yılında
vefat etmiştir (Hüseyin Vassaf, 2006: I/104). Cevat Alpaslan, “Her ne
kadar Evliyalar Ansiklopedisi’nde İznik’te defnedildiği bildiriliyorsa da,
Mudurnu’da Büyük Câmi Mahallesi’ndeki bir evin bahçesinde bulunan
kabrin kitabesinden, Abdurrahim Tirsî’nin kabrinin Mudurnu’da olduğu
anlaşılmaktadır” kaydına ve kitâbenin metnine yer vermektedir (2010:
55). Şairin divanı varsa da ele geçmemiştir. Abdurrahim Tırsî’nin
şiirlerinde Yunus Emre ve Eşrefoğlu Rumî etkisi vardır (Alparslan: 2010:
55-56). Tırsî aynı zamanda Mudurnu velilerinin üstadı kabul edilmektedir
(Serin, 1995 :83). Vatikan Kütüphanesi Türkçe Yazmalar Bölümünde ve
TDK Kütüphanesi’nde divan nüshaları bulunmaktadır.
4.Abdüssamed
Himmetzade Şeyh Abdullah oğlu Şeyh Abdüssamed Efendi Süleymaniye
Camii vâizliği yapmıştır. 1150/1737 tarihinde vefat etmiştir. Üsküdar’da
Abdüşşekûr Efendi Tekkesinde defnedilmiştir. Aşağıdaki şiir şaire aittir.
Tende cânım canda cânânım Muhammed Mustafâ
Mülk-i dil tahtında sultânım Muhammed Mustafâ
Yâ Resûlallâh garîbündür senün Abdüssamed
Kıl şefâat ey kerem-kârım Muhammed Mustafâ (Tuman, 2001/II:636637)
5. Abdüşşekûr Efendi(Şekûrî)
Himmetzâde Abdullah Efendinin oğlu, Abdüssamed Efendinin kardeşi
303
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
olup anneleri ayrıdır. Ayasofya vâizliği yapmıştır. “Vâiz-i Ayasofya”
terkibinin delâlet ettiği 1180/1766 tarihinde vefat ederek Üsküdar’da
Bezcizâde Tekkesinde babasının yanına defnedilmiştir. İlâhilerini ihtiva
eden divanının yanı sıra aralarında Kur’ân-ı Kerîmi tefsirinin de
bulunduğu ilmî eserleri vardır (Tuman2001/II: 495; Kılıç vd., 2008: 447).
6. Akşemseddin
Evliyâullahın büyüklerinden ilim ve irfan sahibi bir zât-ı âlî olup
ümmetin âriflerinden Şerefüddin Hamza-i Şâmî’nin oğludur. Şehâbeddin
Sühreverdi sülalesinden olup Şam’da doğmuştur (Tuman, 2001:II/1233).
Annesi Osmancıklı’dır. Osmancık ve Amasya’da tahsilini tamamladıktan
sonra Zeynüddin-i Hâfî hazretlerinden feyiz almak üzere Halep’e kadar
gitmiş daha sonra Ankara’ya gelerek Hacı Bayram-ı Velî’nin müridi
olmuş, gayreti ve yeteneği ile kendisinden hilafet almıştır. Anadolu’nun
bazı beldelerinde ve daha sonra vatan edindiği Göynük’te ders vermiş ve
irşad faaliyetlerinde bulunmuştur. İstanbul’un fethi sırasında manevi
kuvvet olmak üzere Fatih Sultan Mehmed’in yanında yer almış ve askere
de manevi destek olmuştur. Fetihten sonra Peygamber efendimizin
mihmandarı Ebâ Eyyub el-Ensârî’nin kabrini keşf ve tayin gibi manevi
hususlarda kendisinden istifade olunmuştur. Akşemseddin hazretleri
kendi isteğiyle Göynük’e yerleşmiş ve birkaç sene sonra, “Kâşif-i Esrâr”
ve “Mürşid-i Tarîk” terkiplerinin delâleti olan 863/1459’da vefat emiştir.
Göynük’te medfundur. Aşağıdaki mânidar manzume kendisi hakkında
yazılmıştır:
Karagün dostu imiş Fâtih’in Akşemseddîn
Ki yüzünden leme‘ân itdi anun feth-i mübîn (Mehmed Tâhir, 2000:I/1214).
Risâletü’n-Nûriyye, Hall-i Müşkilât, Şerh-i Akvâl-i Hacı Bayram-ı Velî,
Mâddetü’l-Hayât, Def’-i Matâin, Telhîs-i Def‘-i Matâin, Risâle-i
Zikrullah adlı eserleri vardır (Kılıç vd., 2008: 618).
7. Bolulu Mustafa
Musâhip Mustafa Paşa adıyla anılır. Şair Süleyman Ağanın oğludur. Sultan IV.
Mehmed'in kızı Hatice Sultanla evlenmiş saraya damat olmuştur. Boğaz
muhafızlığı görevi yapmıştır, aynı zamanda hattattır. Vefat tarihi tartışmalı
olup 1096-1098/1684-1686'da öldüğüne dair farklı tarihler verilmektedir.
Aşağıdaki manzume şaire aittir:
304
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
Hevâ-yı nefse cânım mübtelâdır yâ Resulallah
İşüm hep cürm ü hatâdur yâ Resûlallah (Tuman, 2001: II/962).
8. Celîlî
Kaynaklarda XVI. yüzyılda yaşamış olduğu belirtilen ve hakkında çok az
bilgi bulunan şair, Abdülganî Çelebi’nin kardeşidir. Asıl adı Abdülcelîl
olup çeşitli yerlerde kadılık yapmıştır. Ölüm tarihi bilinmemektedir (İsen,
1989: 148).
9. Dâvûd-ı Halvetî
Dâvûd-ı Mudurnî ve Uzun Davud olarak da anılır. Mudurnulu olup Ali
Bey adında bir zâtın oğludur. Habib Karamanî Ömerî’den ders almış
onun halefi olmuştur. İsfendiyaroğlu Kızıl Ahmed Beyin ve Sultan II.
Bâyezid’in isteği üzerine kaleme aldığı Halvetîlik ilkelerini anlatan
eserleri büyük ilgi görmüştür (Alparslan, 2010:54). Seyyid Yahya Şirvânî
halifelerindendir. Gülşen-i Tevhid isimli Arapça Türkçe mülemma ve
kısmen manzum, kısmen mensur tasavvufî eseri vardır. Tehzîbü’l-Akâid
ve Müfîdetü’l-Fevâid adlı başka bir eseri daha vardır. 913/1507-1508’de
vefat etmiştir, kabri Mudurnu’dadır (Mehmed Tahir, 2000: I/69). Ravza-i
Tevhid isimli eseeri Yapı Kredi Sermet Çifter Kütüphanesi’nde
bulunmaktadır.
10. Dürrî Mehmed Efendi
Dürrî Mehmed Efendi, Bolulu Ali Gıyasettin Efendi’nin oğludur. Sultan
IV. Mehmed'in musâhibi ve sultanın kızı Hatice Sultan'ın eşi Damat
Mustafa Paşa'ya yakınlığından dolayı Musâhip Paşa Dürrîsi adıyla
meşhur olmuştur. Vefat tarihi 14 Rebiülevvel 1098/28 Ocak 1687'dir.
İstanbul Eyüp'te defnedilmiştir. Şairin divanı bulunmaktadır
(Tuman2001:I/280)1. Musâhip Paşa yanında eğitim görmüş, medreseyi
bitirdikten sonra müderris olmuş, meslek hayatında Semaniye Medresesi
müderrisliğine kadar yükselmiştir (İsen, 1990: 148). Berlin Devlet
Kütüphanesi’nde 34 yapraklı divanı vardır.
1
Bolulu Dürrî’nin matla beyitlerinden örnekler, Hisâlî’nin Metâli’ün-nezâir
isimli mecmuasında da bulunmaktadır.
305
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
11.Fâik
Diyarbakırlı bir şeyhin oğlu olan Fâik, 1240/1820 yılında Bolu’da
doğmuş, 1262/1845 tarihinde Bolu’da vefat etmiştir. Aktaş Tekkesinde
defnedilmiştir. Tezkire-i Şuarâ-i Âmid’de Diyarbakırlı olduğu bilgisi
verilmektedir.
Gülistân-ı vahdetin bülbülleri
Bûstân-ı ma’rifet sünbülleri
Cümlesi bâğ-ı hakikat gülleri
Halvetîler vâkıf-ı irfân olur
Her biri mülk-i dile sultân olur
12. Fâiz Muhsin Efendi
Mustafa Efendi’nin oğlu olup 1239/1823-1824 senesinde Bolu’da
doğmuş ve 1261/1845 senesinde yine Bolu’da vefat etmiştir. Kaynaklarda
şair olduğu kaydedilmekle birlikte şiirlerinin örnekleri tespit
edilememiştir (Kılıç vd., 2008: 437).
13. Fehmî
Bolu'da doğmuştur. Öğrenimini tamamladıktan sonra çeşitli şehirlerde
kadılık yapmıştır. Kaynaklarda XVII. yüzyıl şairlerinden olduğu (Genç,
1997: 90) ve şiirlerini topladığı divanı bulunduğu bilgisi yer almaktadır
(İsen, 1989: 148; Tuman, 2001: II/799).
14. Feyzullah Feyzî Efendi (Kafzâde)
Şemseddin Ahmed Efendi’nin oğludur ve 950/1543-1544’de doğmuştur.
Müderris olup Halep, Mısır, Edirne ve Galata kadılıklarında bulunmuştur.
1012/1603-1604’de İstanbul kadısı, 1013/1604-1605’de Anadolu
kazaskeri ve müteâkiben Sadr-ı Rumeli olmuşsa da 1013/1605 yılının
sonunda azledilmiştir. 1020/1611-1612’de vefat etmiş ve Zincirlikuyu’da
kayınpederi Malûlzâde Mehmed Efendi yanında defnedilmiştir.
Kaynaklarda Abdullah Efendi adlı bir oğlunun bulunduğu, fâzıl ve edib
bir şahsiyet olup elsine-i selâsede, yani Türkçe, Arapça ve Farsça’da şiir
yazabilen güçlü bir şair olduğu bildirilmektedir (Kılıç vd., 2008: 437).
Feyzullah Feyzî Efendi’nin Millî Kütüphane’de 55 yapraklı baştarafı
eksik bir divan nüshası bulunmaktadır.
306
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
15. Fuâdî
Şeyh Ömer Fuâdî, Geredeli Şeyh Halil Efendi ile aynı soydan
gelmektedir. Tarikat-ı Şâbâniyye’nin ârif ve fâzıllarındandır. İstanbul’da
şöhret bulmuştur. İstanbul Sofular’daki Ekmel Dergâhında irşad
faaliyetlerinde bulunmuştur. 1274/1857 tarihinde vefat etmiş olup
(Abdulkadiroğlu, 1998:V), mürettep divanı ve çeşitli eserleri vardır
(Mehmed Tâhir, 2000: I/118-119). Aşağıdaki manzume şiirlerine bir
örnektir:
Ben belâ sahrâsının Mecnûnı iller bî-haber
Leylâ’yı Mevlâ’ya tebdîl itdim iller bî-haber
Görmek istersen eger ilm ü kemâlin hâlini
Kendi âyîneni sâf eyle Fu’âdî her ân (Mehmed Tâhir, 2000: I/119)
16. Füzûnî
Enderûnlu Mehmed Füzûnî Efendi Göynüklü'dür. Sarayda yetişmiş ve
müteferrika olarak saraydan ayrılmıştır. Sipahi Ağası ve yeşil sancak
kâtibi olmuştur. 1068/1657 tarihinde vefat etmiştir (Tuman, 2001:II/771;
İsen, 1989: 148).
17. Ganî
XVI. yüzyıl şairlerindendir. Geredeli olup asıl adı Abdulganîdir. Kadı
Emirşah Efendinin oğlu olan Ganî Efendi aynı zamanda ünlü divan
şairlerinden Ganizâde Mehmed Nâdirî’nin babasıdır. Ganî Efendi,
Bursa’da Ferhâdiye, Emir Sultan, Çendik ve Hançeriye; İstanbul’da
Sahn-ı Semâniye ve Süleymaniye medreselerinde müderrislik yapmış;
akabinde Şam, Kahire ve İstanbul kadılıklarında bulunmuş daha sonra
kazasker olmuştur. 995 Rebîülevvel/1587 Şubat-Mart tarihinde Bursa’da
vefat etmiş ve Zeyniye Tekkesi haziresinde defnedilmiştir (Tuman, 2001:
II/733; Alparslan, 2010: 64). Hâşiye Alâ Tefsîr-i Bigavî, Hâşiye Alâ
Şerh-i Tecvîd, Terceme-i Fezâil-i Şâm, Risâle Fî-beyân-ı Ahvâl-i Eyyâm
adlı eserleri meşhurdur. Son eserini Şam nâibliğinde iken tertip edip
padişaha sunmuştur. Kaynaklarda ayrıca Türkçe ve Farsça şiir söylemeye
muktedir bir şair ve münşeat sahibi bir nâsir olduğu belirtilmektedir.
Aşağıdaki beyit Türkçe bir şiirinden alınmıştır:
Tâli’imdür bana gün göstermeye dûd içre âh
307
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Âsumânî bir belâdur âşıka dûd-ı siyâh (Kılıç vd., 2008: 558-559)
18. Ganîzâde Mehmed Nâdirî Efendi
Geredeli Ganî Efendi’nin oğlu, Hoca Sâdeddin Efendinin talebesidir.
Âlim ve şair zümresinin önde gelenlerindendir. Şairin künyesi Tuhfe-i
Nâilî’de Bâyezit oğlu Mahmud oğlu Bolulu Emir Şah oğlu Kazasker
Abdülganî oğlu Rumeli kazaskeri Abdülganîzâde Mehmed Nâdirî
Efendi(Tuman,2001/II:1009) şeklinde kayıtlıdır. 948/1541-42 tarihinde
doğmuştur. 1028/1618-1619’da Şeyhülislâm Yahya yerine Rumeli
kazaskeri olmuştur. Kazaskerlik görevini sürdürmekte iken, “Nâdiri gitdi
bu devrin hayfâ” mısraının delâlet ettiği 1036/1626 tarihinde İstanbul’da
vefat etmiş, Fatih’de Âbid Çelebi Mescidi hazîresinde defnolunmuştur.
Mürettep divanından başka Tefsir-i Beyzavî’ye yaptığı tamamlanamamış
bir hâşiyesi, iki bin beyitlik bir şehnâmesi, mirâciyesi ve Risâle-i
Kalemiyyesi vardır. II. Sultan Osman’ın emriyle yazdığı Şehnâmesi,
Sultan III. Mehmed ve Sultan I. Ahmed zamanlarını anlatmaktadır.
Kaynaklarda şehnamesi ile mirâciyesinin âsâr-ı nefiseden olduğu
belirtilmektedir (Mehmed Tahir, 2000: II/349-350; Kılıç vd., 2008: 560).
19. Gıyâseddin Mehmed Efendi
Akşemseddin hazretlerinin yeğenidir. Yat Çelebi adıyla tanınmış olup
müderris ve mutasavvıftır. Eyüp Medresesi ile Amasya Medresesi
müderrisliği görevlerinde bulunmuş ve Amasya’daki görev yerinden
emekli olmuştur. II. Bâyezid döneminde Kudüs Müftülüğüne tayin
edilmişse de gidememiş, 927/1520-1521 tarihinde vefat etmiştir.
Kaynaklarda ayrıca şairlik yönünün bulunduğu ve İstanbul kapısında
Mehmed Paşa Mescidi’ni yaptırdığı kaydedilmektedir (Kılıç vd., 2008:
635).
20. Hamdullah Hamdi
Akşemseddin’in oğullarından en küçüğüdür. 853/1449’da Göynük’te
dünyaya gelmiştir. İsmi Mehmed Hamdullah olmakla birlikte daha çok
Hamdi Çelebi diye anılmış, şiirlerinde ise Hamdî mahlasını kullanmıştır.
Bazı kaynaklarda Bursa’da Çelebi Mehmed Medresesi’nde müderrislik
yaptığı da kaydedilen Hamdullah Hamdi, mânevî bir işaretle Kayseri’ye
dönmüş ve dönemin ünlü sûfilerinden İbrahim Tennûrî hazretlerine
intisap ederek müritlerinden olmuş, hilâfet aldıktan sonra ise tekrar
Göynük’e dönmüştür. Hamdi, edebiyatımızda daha ziyade mesnevileriyle
308
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
ünlü mutasavvıf bir şair olarak bilinmektedir. Hamse’si en ünlü
eserlerinden biri olup sırasıyla Yusuf u Züleyhâ, Leylâ vü Mecnûn,
Tuhfetü’l-Uşşâk, Kıyâfetnâme ve Ahmediyye adlı mesnevilerden
oluşmaktadır. Hamdi’nin divanının yanı sıra bir satır arası Kur’an
tercümesi olan Mecâlisü’t-Tefâsir adlı eseri bulunmaktadır. Hamdi,
909/1503 yılında vefat etmiş ve Göynük’te babası Akşemseddin’in kabri
yanında defnedilmiştir (Mehmed Tahir, 2000: II/135; Öztürk, 1997:
XV/452-453).
21. Hanîf Mehmed Efendi
Asıl adı Mehmed olup doğum tarihi bilinmemektedir. Bolu Şer‘iyye
Mahkemesi kâtipliğinde bulunmuş ve 1224/1809 yılında II. Mahmud
döneminde boğdurulmak sûretiyle öldürülmüştür.2 Şairin ölümüyle ilgili
olarak Abant Dergisinde, Hanîf’in şer‘î mahkemesi başkâtibi iken Kör
Müftü diye anılan şahsın kınanması gereken kararı neticesinde Soku
Köyü’nde boğdurulduğu bilgisi verilmektedir (Onay, 1944: 22). Ancak
Meşhur Kör Müftü Said Efendi de II. Mahmud’un vefatından sonra
Sultan Abdülmecid’in tahta geçmesiyle tıpkı Hanîf gibi Soku’da
boğdurulmuştur. Kör Müftü Said Efendi’nin katli Bolu âyânlarından
Corazoğlu Halil Ağa tarafından 1255/1839 yılında gerçekleştirilmiştir
(Kılıç vd., 2008: 271-272 ve 449-450).
Kaynaklarda Bolulu ünlü divan şairlerinden biri olarak kaydedilen ve bir
divanı bulunan Hanîf Mehmed Efendi, şiirlerinde vezin durumuna göre
Hanîf, Hanifî ve bir iki gazelinde ise Kâtip Hanîf mahlaslarını
kullanmıştır. Şairin divanı tarafımızca yayına hazırlanmaktadır.
22. Hayrî Mehmed Efendi
Kastamonu mütesellimi Seyyid Yahya soyundan gelmektedir.
Kaynaklarda Bolu’da doğduğu belirtilmekle birlikte, doğum tarihi ile
ilgili olarak 1140/1727-1728 veya 1147/1734-1735 şeklinde iki farklı
tarihe yer verilmektedir. Bolu’da tahsilini tamamlamıştır. Şiire yatkın bir
zattır ve yazdığı bir kaside sayesinde Veli Kethüdâ’ya intisab etmiştir ve
onun vasıtasıyla 1168/1754-1755’de İstanbul’a gelmiş, sonra Niğdeli
2
Şairin mezar taşı, Bolu Müzesi Bahçesindeki mezar taşları arasında
bulunmaktadır. Bu hususta, Azize Aktaş Yasa, Bilge Kaya Yiğit ve Turgay
Yazar tarafından hazırlanan ‘Bolu Müzesinde Bulunan Osmanlı Dönemine Ait
Mezar Taşları’ adlı basılmış bildiriye bakınız.
309
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Hamid Hamza Paşa’ya bağlanıp kethuda kalemine devam etmiştir. Şair
ve kâtip olması sebebiyle kısa sürede hâcegân-ı dîvân-ı hümâyûn,
kethuda kâtibi ve beylikçilik görevlerinde bulunmuştur. Görevinde
gösterdiği kabiliyet ve dirayet sayesinde reisülküttap ve sadaret kethüdası
olmuştur. İstanbul’a gelerek dîvân-ı hümâyûn beylikçisi ve üç defa
reisülküttap olan şair, siyasi bir zattır. Sadr-ı âlî kethüdası iken yolculuğa
gitmesi gerekince “Sefere ekalli iki sene hazırlanmak lazımdır”3, demesi
görevden alınmasına sebep olmuştur. Sürûrî’nin,
Söyledüm târîh-i menkût eyleyüp bezl-i vücûd
Basdı seyl-âb-ı adem Hayrî-i sâfî-tıyneti
tarihinin delâlet ettiği 4 Muharrem 1204/24 Eylül 1789’da, III. Selim
zamanında -Osmanlı-Avusturya savaşında- Kalas civarında Boza
nehrinde boğulmak suretiyle vefat etmiştir (Kılıç vd., 2008: 430).
Mürettep divanı, Ayşegül Kara Altundağ tarafından yüksek lisans tezi
olarak çalışılmış ve yeni harflerle basılmıştır. Hayrî’nin şiirleri tasavvufî
ve hakîmânedir. Aşağıdaki beyit şiirlerinden bir örnektir:
Vahdete nisbet ile kesret-i eşyâ birdür
Mevcler her ne kadar çok ise deryâ birdür (Mehmed Tahir, 2000: II/167)
23.Himmet
Bolulu Hacı Ali Merdan Efendinin oğlu ve Bayramiyye tarikatı
büyüklerinden bir zâttır. Mustafa İsen’in belirttiğine
göre şair,
1017/1608-09’da Bolu’nun Dökmeci Mahallesinde doğmuştur (1990:
150), İstanbul’a gelerek öğrenimini tamamlamıştır. Halvetiyye
büyüklerinden Hüseyin Hüsameddin Efendi’ye intisap etmiştir. Bir
müddet sonra memleketine gelerek Bolulu Şeyh Hacı Ahmed’den
Bayramiyye’nin Şemsiyye kolunu, Üsküdar’da Bezcizâde Mehmed
Muhiddin Efendi’den tarik-i Halvetî-i Şabaniyyeyi ahz etmiş ve
Halvetîlik ile Bayramîlik tarikinin sırlarına vakıf olmuştur. Himmet
Efendi bir ara Kasım Paşa Câmii vâizliğinde de bulunmuştur. Bu görevini
1080/1689 tarihinde oğlu şeyh Abdullah Efendi’ye tevcih etmişse de
1099/1688’de halkın ısrarıyla tekrar vâizlik görevini devralmış, oğlu ise
Fatih’de Halil Paşa Câmii vaizliği görevini üstlenmiştir (Hüseyin Vassaf,
2006: 554). Üsküdar Divitçiler’deki tekkeye Şeyh Mehmed Muhiddin
Efendi’nin vefatıyla şeyh olmuş, 1095-1096/1684 senesinde İstanbul’da
vefat etmiştir. Sıdkı Emetullah Kadının, “Bugün Himmet Efendi adni
3
Yolculuk için en az iki yıl hazırlık yapmak gerekir.
310
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
kıldı kendüye me’vâ” mısraı ve “rahmet be-himmet” ve “hâtime-i evliyâ”
terkipleri vefatına tarih düşürülmüştür (Tuman, 2001: II/1205).
Üsküdar’da Bezcizâde Muhiddin Efendi Tekkesi’nde medfun olup
vefatından sonra yerine oğlu Abdullah Efendi şeyh tayin edilmiştir.
Şairliğin yanı sıra âlim ve bestekâr bir zât olan Himmet’in pek çok şiiri
bestelenmiştir. Şiirlerinde Yunus Emre etkisi görülür. Divanı, Tarikatnâmesi, Zübdetü’l-Hakâyık ve Manzume-i Mirâciye isimli eserleri vardır
(Kılıç vd., 2008: 444-445). Divanı, dönemindeki büyük yangında yanmış
hafızalarda kalan şiirleri derlenmek suretiyle yeniden divan tertip
edilmiştir (Hüseyin Vassaf, 2006: II/556). Şairin divanı, Meliha Tapsız
tarafından “Bolulu Himmet Divanı” adıyla yüksek lisans tezi olarak
çalışılmıştır.
24. İsa Mahvî
Şeyh İsa Mahvî, Kazasker Sukûkî Ali Efendi'nin oğlu; bir diğer ünlü
Bolulu divan şairimiz olan Ganizâde Nadirî'nin ise kız kardeşinin
oğludur. 1047/1637 yılında Gerede'ye bağlı Sarıkadılar köyünde
doğmuştur. Öğrenimini İstanbul'da tamamlamış, Halvetî şeyhi Bülbülcü
Ganîzâde Şeyh Abdülkerim Fethi Efendi'den el almış, birçok zaviyede
şeyhlik yapmıştır. Aynı zamanda mûsikişinas ve şair bir zâttır.
Süleymaniye Câmii vâizi iken hac ibadeti için yola çıkmış, 22 Ramazan
1127/21 Eylül 1715 tarihinde seksen yaşında Şam'da vefat etmiştir.
“Geldi zamânı kıldı nüzûl / Me’vâ-yı Şâm’a Îsâ Efendi” manzumesi
vefatına tarih düşürülmüştür. Şeyh Muhyiddîn-i Arabî türbesinde
defnolunmuştur (Tuman, 2001: II/927; Kılıç vd., 2008: 557-558).
25.Kalbî
Geredeli Şeyh Halil Efendi soyundan Şeyh Ömer Fuâdî Efendi’nin
oğludur. Kalbî’nin şiirlerini ihtiva eden büyük mecmua Yahya Efendi
Kütüphanesi’ndedir (Mehmed Tahir, 2000/I:119; Tuman, 2001/II:831).
26.Kâşifî
Şeyh Kâşifî Efendi, 913/1507 tarihinde vefat eden Mudurnulu Şeyh
Dâvûd-ı Halvetî halifelerindendir (Tuman, 2001: II/838).
27.Kemâl-i Ümmî
311
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Kemâl-i Ümmî hazretlerinin türbesi Bolu ili Gerede yolu üzerinde TekkeIşıklar köyündedir. Aslen Buhâralıdır. Halkın ziyaret ettiği
evliyalardandır (Kılıç vd., 2008: 455). Risâle-i Îman, Hikâye-i Hazîre-i
Kuds ve Risâle-i Vefat isimli eserleri ile bir de divanı vardır (Yavuzer,
2008: 59-68). Eser, Kemâl-i Ümmî Dîvânı adıyla Hayati Yavuzer
tarafından çalışılmış ve yayınlanmıştır.
28.Lütfî
Gerede’de Dertli nahiyeli Kara Hüseyin oğullarından Bayraktar Ali
Ağa’nın oğludur. 1186/1772 tarihinde doğmuştur. 1261/1845 yılında
vefat etmiş, Ankara’da defnolunmuştur. Aşağıdaki beyit şaire aittir;
Er odur çekmez cihânın gussa-i ferdâsını
Sâkî-i gül-çehre destinden mey-i ahmer çeker(Tuman, 2001:
II/885).
29. Mahvî
Asıl adı Salih Muhammed olan Mahvî, Şeyh İsâ Mahvî Efendi'nin
oğludur. 1173/1759 tarihinde vefat etmiş ve Tercüman Yunus (Drağman)
Câmii hazîresine defnedilmiştir (Tuman, 2001: II/928). Ne derece tahsil
gördüğü bilinmemekle beraber babası yerine Drağman Tekkesi şeyhliği
ve Süleymaniye kürsü vâizliği görevlerini sürdürmesi iyi bir eğitim
aldığını göstermektedir(Abdulkadiroğlu,2000:71).
30. Manevî
Şeyh Mustafa Manevî Efendi Bolulu olup Karabaş Şeyhi Alâaddin
Efendi’nin torunudur. İstanbul’daki Yeni Câmi vâizliği ile Kadırga
limanındaki Mehmed Paşa Tekkesi şeyhliği görevlerinde bulunmuş ve
1114/1702’de vefat etmiştir. Manevî, Üsküdar’da Nasûhî Tekkesi
hazîresine defnedilmiştir. Aşağıdaki manzume şaire aittir;
Hak Te’âlâ’dan atâdur şer‘-i pâk-ı Mustafâ
Nûr-ı zât-ı Kibriyâ’dur şer‘-i pâk-ı Mustafâ
Mecma’-i evsâf-ı Rabbü’l-âlemîndür şübhesiz
Mazhar-ı zât-ı Hudâdur şer’-i pâk-ı Mustafâ
(Tuman, 2001: II/968) Üsküdar’da vefat edip defnedildiği için Üsküdarî
312
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
diye de anılmıştır.
31.Mecdî
Mecdî Efendi Geredelidir(Tuman, 2001/II:907).
32. Mehmed Efendi (Akşemseddinzâde)
Akşemseddin Hazrretlerinin oğullarından Emrullah Efendinin oğlu
Mehmed Efendinin oğludur. Tahsilini tamamladıktan sonra o dönemde
şehzâde olan II. Selim’e muallim olarak tayin edilmiştir. Hacca giderken
959/1551-1552 tarihinde vefat etmiştir. Tabakât-ı Fukahâ-yı Hanifiye,
Mecmûa-i Durûb-ı Emsâl adlı eserleri bulunmaktadır (Mehmed Tahir,
2000: III/138).
33. Mehmed Efendi (El-Hâc)
Mudurnulu olup ulemadan bir zâttır. Remzizâde lakabıyla meşhur
olmuştur. Tahsil için İstanbul’a gelmiş, tahsilini tamamladıktan sonra
müderris ve Bağdat mollası olmuştur. 11 Şevval 1108/3 Mayıs 1697’de
Edirne’de vefat etmiştir. Şairlik yönü de bulunmakta olup aşağıdaki beyit
şaire aittir.
Müşkilin hall idemez kimse kitâb-ı aşkın
Vâiz-i şehr dem urursa kolayın söyler (Kılıç vd., 2008: 666-667)
34. Naîmî Efendi
Bolulu olup İsmetî Efendi kethudasının oğludur. Dîvân-ı hümâyûn
kethudası kaleminden neş’et ederek teşrifatçı olmuş ve 1121/1709-1710
tarihinde vefat etmiştir. Kaynaklarda, dönemin meşhur şairlerinden
olduğu kaydedilmesine rağmen şiirlerine ulaşılamamıştır (Kılıç
vd.2008:444).
35. Nimetî
Ahmed Nimetî Efendi de Boluludur. Gençliğinde şair İsmetî’nin yanında
bulunmuş ve himayesinde yetişmiştir. Daha sonra kethüda olmuş ve
İsmetî’nin vefatından sonra dîvân kâtibi olarak çalışmıştır. Dîvân-ı Âlî
teşrifatçılığı görevinde de bulunan Nimetî, bu görevinde iken 1121/1709
yılında vefat etmiştir (İsen, 1989: 151). Aşağıdaki beyit Nimetî’ye aittir:
313
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Bin şermile ruhsârına nisbet güli buldum
Zülf-i siyehün medh iderek sünbüli buldum (Tuman, 2001/II: 1082)
36. Osmân-ı Nakşıbendî
Nakşıbendî şeyhlerinin âlim zâtlarından olup Mudurnuludur. 1200/178586 tarihinde Eskişehir’e göç etmiştir. Bursa’daki Câmi-i Kebîr (Ulu
Câmi) Kütüphanesi’ndeki eserlerin bir kısmı Osmân-ı Nakşıbendî
tarafından vakfedilmiştir. 1211/1796-97 tarihinde vefat etmiş ve Münzevî
Abdullah Efendi ile bina ettikleri Telli Tekke’de defnedilmişdir.
Kavâidü’t-Tefsîr, Meslekü’s-Sâlihîn ve Risâle-i Nakşıbendiye isimli
eserleri vardır (Mehmed Tahir, 2000: I/129).
37. Sâdıkî
Asıl adı Ahmed olup 1077/1666 yılında vefat etmiştir (İsen, 1989: 151).
38.Sâfî
Derviş Ahmed Sâfî Efendi Yenişehr-i Fenerli veya Boluludur. 1076/1665
tarihinde vefat etmiştir(Tuman, 2001/II:536).
39. Seyyid Abdüssamed Efendi
Himmetzâde Abdüssamed Efendi’nin oğlu olup babasının vefatıyla
yerine şeyh olmuş ve Süleymaniye vâizi tayin olunmuştur. Ordu şeyhi
tayin olunduktan sonra hastalanarak 1150/1737-1738 tarihinde vefat
etmiş ve babasının yanına defnolunmuştur. Vefatı üzerine, “Düşdi bir
târih Şeyh Abdüssamed” mısraı tarih düşürülmüştür. Şair bir zât olup
“Tende cânım, canda cânânım Muhammed Mustafâ” mısralı na’t-ı şerîfi
meşhurdur (Kılıç vd., 2008: 446-447).
40. Subhî Ahmed Çelebi
Bolevî Mehmed Dede’nin oğludur. Girit fethi esnasında, 1080/1669
yılında şehit olmuştur. Sipâhi olan ve aynı zamanda şairlik yönü de
bulunan Ahmed Çelebi’nin herhangi bir eserine ulaşılamamıştır. Ahmed
Çelebi’nin oğulları Feyzullah Efendi ile Abdullah Efendi de şairdir.
Aşağıdaki şiir Suphî Ahmed Çelebi’ye aittir:
Bezm-i gamda cism-i pür-hûn kâse-i Cem’dür bana
314
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
İl ferâh kesbitdiği mey mâye-i gamdur bana
Subhî sağ olsun serüm olmazsa devlet miğferi
Sâgar-ı bezm-i mahabbet tâc-ı Edhem’dür bana (Kılıç vd., 2008:432;
Tuman, 2001: II/542)
41. Subhîzâde Abdullah
Subhî Ahmed Çelebi’nin oğlu olup hâcegândandır. 1161/1748’de maliye
tezkerecisi, 1171/1757-1758’de yeniçeri kâtibi, 1172/1758-1759’da
sadâret kethudası, 1175/1761-1762’de baş muhâsebeci olmuş ve
1177/1763-1764 yılında vefat etmiştir (Kılıç vd., 2008: 432-433).
42. Subhîzâde Feyzullah
Subhî Ahmed Çelebi’nin şair olan bir diğer oğludur (Kılıç vd., 2008:
432).
43. Sükûnî
Mudurnulu olup Halvetiyye şeyhlerinin faziletlilerindendir. Sükûnî
Efendi bilâhare Bursa’ya hicret etmiş, tahsilini tamamlamasının ardından
Niyâzî-i Mısrî’ye intisab edip kendisinden feyz almıştır. Niyâzî-i Mısrî
tarafından Gelibolu’ya gönderilen Subhî, Gelibolu müftüsü iken ziyaret
kasdıyla Bursa’ya gelmiş ve “Ola sâkin-i arş rûh-ı Sükûnî” mısraının
delâlet ettiği 1103/1691-1692 tarihinde vefat etmiş, Bursa’da Deveciler
kabristanında toprağa verilmiştir. 85 beyitlik Arapça na‘t-ı şerîfi, Kasîde-i
Bür’eye nazîresi ve Mevlanâ Câmi ile Mevlânâ Usam arasındaki ta‘rîzâta
dâir olan Fevâid-i Âliyye isimli eserleri vardır (Mehmed Tahir, 2000:
I/83). Kaynaklarda Sükûnî’nin şiir yazacak kadar Arap dili ve edebiyatına
vâkıf bir zât olduğu da belirtilmektedir (Kılıç vd, 2008: 663).
44. Şabân-ı Nakşıbendî
Bu zât da Mudurnulu olup aynı zamanda Nakşıbendî şeyhlerinin âlim
şahsiyetlerindendir. İstanbul’da Emir Buhârî Zâviyesi’nde münzevî bir
hayat yaşamıştır. 1003/1593 yılında vefat etmiş ve Şeyh Vefâ Türbesi’ne
defnedilmiştir. Kazâ ve Kader, Merâtib-i Sülûk, Keşf adlı risâleleri vardır
(Genç, 1998: 98).
315
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
45. Şânî
Asıl adı Mehmed Çelebi’dir. Sultan İbrahim’in tahta çıkışına düşürdüğü
tarihle dikkat çekmiştir. Tezkire yazarı Rıza, kendisini güzel şiirler yazan
genç bir şair olarak tanımlamıştır (İsen, 1989: 151).
46. Şemsî Ahmed Paşa
İsfenderiyar ailesinden Kastamonu Beyi Kızıl Ahmed Bey’in torunu
Mirza Mehmed Paşa’nın oğludur. Bolu’da doğmuş olup annesi II.
Bâyezid’in oğlu Şehzâde Abdullah’ın büyük kızı Şahnisâ Sultandır.
Şemsî, abdest, sünnet, mekrûhat, gusül vb. konuları ihtiva eden manzum
Vikâye Tercümesi adlı eserinde soylarını Hâlid bin Velid’e
dayandırmakta; ancak Peçevî İbrahim Bey bu hususu şüpheli
bulmaktadır. Şemsî Ahmed Paşa, ağabeyi vezir Mustafa Paşa ile
Enderûn’da yetişmiş, Dergâh-ı Âlî müteferrikalığı, rikâb ağalığı, kapıcılar
kethudalığı, ser-atmacıyân, ser-şahinciyân gibi görevlerde bulunmuştur.
Sipahiler ağalığı görevindeyken Safevîlere düzenlenen sefer ile Kanuni
Sultan Süleyman maiyetinde Nahcivan seferine katılmıştır. Şam
beylerbeyiliği, Anadolu ve Rumeli beylerbeyiliği görevlerinde bulunmuş,
bu görevde iken Kanuni ile beraber Zigetvar seferine katılmıştır. Şemsî
Ahmed Paşa, II. Selim zamanında vezirlik görevine atanmış ve aynı
zamanda bu pâdişâha musâhiplik yapmıştır. III. Murat zamanında da
musâhiplik görevini sürdürmüş, sultana av ve gezilerinde de eşlik
etmiştir. Şemsî Ahmed Paşa 18 Muharrem 988/5 Mart 1580’de vefat
etmiş ve Üsküdar’da yaptırdığı Şemsî Paşa Külliyesi’ne defnedilmiştir.
Fahrünnisa, Mahmud ve Mustafa adlı çocukları olan Şemsî Ahmed Paşa,
Bolu’da İmâret Câmii, Gerede’de bir han, Şam’da Ahmediye Medresesi,
Üsküdar’da Şemsî Paşa külliyesi ve külliyenin yanına III. Murad için bir
kasır yaptırmıştır. Türkçe, Arapça ve Farsça şiirler yazan, devlet
adamlığının yanı sıra şairlik yönü de bulunan Şemsî Ahmed Paşa’nın
Türkçe divanı, Cevâhirü’l-Kelimât adlı Arapça-Türkçe lügat, Tuhfe isimli
Farsça-Türkçe manzum lügat, İtikatnâme-i Şemsî Paşa, Vikâye
Tercümesi ve Şehnâme-i Sultan Murad adlı eserleri vardır. Şehnâme,
Günay Kut ve Nimet Bayraktar tarafından yayımlanmış (Afyoncu, 2010:
527-529), divanı ise Mehmet Akkaya tarafından doktora tezi olarak
hazırlanmıştır.
47. Şeyh Abdülkadir Efendi
Kanunî Sultan Süleyman devri şeyhlerinden âlim, şair ve kâtip bir zât
316
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
olup Mudurnuludur. Babasını çok genç yaşta kaybetmiştir. Feyiz ve irfan
sahibi olmak için önce İstanbul’a, daha sonra Edirne’ye giderek ilim
tahsiline başlamış; ancak gençlik hevesiyle eğlence ve arzuya meylederek
eğitimini aksatmıştır. Bir gün rüyasında babası tarafından dövüldüğünü
görmüş, acı içinde uyanıp tövbe ve istiğfar getirmiş, akabinde Şeyh
Ramazan Efendiye intisap edip müridi olmuştur. Şeyhinden irşâd ve
icazet aldıktan sonra doğum yeri olan Mudurnu’ya gelmiş, halka vaaz ve
ilmî dersler vererek hayatını sürdürmüş, 936/1529-1530 senesinde vefat
etmiştir. Arapça, Farsça ve Türkçe yazılmış pek çok şiiri vardır (Kılıç vd.,
2008: 666).
48. Şeyh Abdülkadir Efendi (Abdullah Efendizâde)
Şeyh Abdullah Efendi’nin oğludur. Babasından feyz almış, ömrünü
nefsini terbiye ederek ve dünya nimetlerinden sakınarak geçirmiştir. Sırrî
mahlasıyla kaleme aldığı ilâhileri olup 1176/1762’de vefat etmiş,
babasının yanına defnolunmuştur. Devrannâme adlı eseri ve divanı vardır
(Hüseyin Vassaf, 2006: I/106; Alparslan, 2010: 86).
49. Şeyh Abdullah Efendi
Şeyh Eşref-i Sânî’nin oğludur. Babasından tarikat eğitimi almış ve
seccâde-nişîn olmuştur. Zâhir ve bâtınını mâmur etmiş zâtlardandır.
Abullah Efendi, 1147/1734’de vefat etmiş ve babasının yanına
defnolunmuştur (Hüseyin Vassaf, 2006: I/106).
50. Şeyh Eşref-i Sânî
Şeyh Lütfullah Efendi’nin oğludur. Babasından tarikat eğitimi alarak
post-nişîn olmuştur. Şairlik yönü de bulunan Şeyh Eşref-i Sânî,
1109/1697’de vefat etmiş ve Mudurnu’da, Abdurrahim Tirsî hazretlerinin
türbesi yanında defnolunmuştur (Alparslan, 2010: 83).
51. Şeyh Halil Efendi
Şeyh Ömer Fuâdî ile aynı soydan gelen Halil Efendi, 1200/1785 yılında
Gerede’de dünyaya gelmiş, devrin uleması Pîr-i Sânî Çerkeşli Mustafa
hazretlerinden ilim ve feyiz almış, Halveti tarikatının Haliliyye kolunu
kurmuştur. Kendisi gibi şeyh olan oğlu Mustafa Rûmî’nin, babası Halil
Efendi için yazdığı “Sultan Halîlü’l-Halvetî” redifli şiir ile bir mersiyeden
317
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Halil Efendi’nin 36 yıl irşad görevinde bulunduğu öğrenilmektedir. Şeyh
Halil Efendi, Sultan II. Mahmud zamanında İstanbul’a davet edilmiş, o da
davete icabet etmiştir. Esasen ümmî olduğu halde beyân ettiği ârifâne
mânâlar sultanın ve İstanbul âlimlerinin dikkatini çekmiştir. Şairlik yönü
de bulunan Halil Efendi, Gerede’de 1259/1843 tarihinde vefat etmiştir.
Türbesi Gerede’nin Selviler Mahallesi’nde, Aşağı Tekke Camii’nin
bahçesindedir (Alparslan, 2010: 105; Abdulkadiroğlu, 1998: IV).
52. Şeyh Mustafa Rûmî Efendi
Şeyh Mustafa Rûmî Efendi, Geredeli Şeyh Halil Efendi’nin en küçük
oğludur. Kendisi de babası gibi bir Halvetî şeyhi olan Rûmî Efendi’nin
şeyh sıfatı, aynı zamanda irfan tahsil ettiğini ve hilafet sahibi bir
mutasavvıf olduğunu gösterir. Mahallî imkânlar çerçevesinde tahsil ettiği
ilim ve irfan sayesinde, hem aruz, hem de hece vezni ile şiirler kaleme
almış ve bunları bir divanda toplamayı başarmıştır. Şiirleri, tasavvufî
umdeleri ihtiva etmekte olup âşıkânedir. Yine şiirlerinde mahallî ağız
özelliklerine sıkça rastlanmaktadır (Abdulkadiroğlu, 1998: VIII). Şeyh
Mustafa Rûmî divanının bilinen tek nüshası, Gerede’de mukim emekli
imam-hatip Yusuf Şengönül’de bulunmaktadır. Divan, Abdulkerim
Abdulkadioğlu ve Mustafa Tatcı tarafından yayınlanmıştır.4 Rûmî Efendi,
1877 yılında 63 yaşında iken vefat etmiştir. Mezarı Gerede’nin Seviller
Mahallesi’nde, Aşağı Tekke Câmii’nin bahçesindeki türbede babasının
yanındadır (Alparslan, 2010: 108).
53. Şuâî
Şuâî’nin asıl adı Mehmed’dir. Mucîb, Şuâî’yi tezkiresinde güzel şiirler
yazan genç şair olarak vasıflandırmıştır. Bu kayda rağmen daha sonraki
tezkirelerde ismine rastlanmamaktadır (İsen, 1989: 151).
54. Velvele Ömer Efendi
Ömer Efendi, kaynaklarda belirtildiğine göre, ehl-i dil ve ulemâdan bir
zât olup kısa boylu ve fesli idi. Jurnal kitabetinde bulunmuş olan Ömer
Efendi, Salnâmenin yazılışından elli sene kadar önce 1870-1875
yıllarında vefat etmiştir. Lütfî mahlasını kullanmış ve pek çok şiir kaleme
4
Abdulkadiroğlu, Abdulkerim-Mustafa Tatcı, Divan, Şeyh Geredeli Mustafa
Rûmî Efendi, Ankara 1998.
318
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
almıştır. Aşağıdaki manzume, Muhammesinin ilk ve son bendinden örnek
olarak alınmıştır:
Olsa ömrüm nice yıl görmesem aslâ elemi
Devşirip bir yere cem‘ eylesem ehl-i rakamı
Cümle halk ile beraber ele alsam kalemi
Sayamam Rabbimin ihsânını çokdur keremi
Edemem şükrünü îfâ ki besîdir niamı
***
Lütfiyâ yalvaragör sen afv eder her günehün
Sen de artık güzele bakma sakın hâ, nigehin
Rahm idüp ak ede haşri ile rûy-ı siyehün
Sayamam Rabbimin ihsânını çokdur keremi
Edemem şükrünü îfâ ki besîdir niamı (Kılıç vd., 2008: 456-457)
55. Yunus Emre
Bolulu Yunus Emre Tapduk Emre mürididir(Tuman, II/1229). Mehmed
Fuat Köprülü, Yunus Emre hakkında “XIII. yüzyılın son yarısında
Sivrihisar civarında yahut Bolu mülhakatından Sakarya suyu civarındaki
köylerden birinde yetişmiş bir Türkmen köylüsüydü” bilgisini vererek
“…Yunus’un nereli olduğu hakkında kesin bir fikir söylenmemekle
beraber, onu Bolu çevresinde bir yerde doğmuş saymak, yanlış
sayılamaz” kaydına yer vermektedir (Köprülü, 1984: 265).
Bu kaydı referans almak sûretiyle Yunus Emre’yi Bolulu saymak
mümkündür. Yunus, hicrî yedinci asrın ikinci yarısında yaşamış olup
hayatı hakkında yeterli bilgi yoktur. Doğum ve vefat tarihi kesin olarak
tayin edilememiştir. Tapduk Emrre’ye intisab ederek kırk sene müridlik
yaptığı bilinmektedir (Kılıç vd., 2008: 461-462).
56. Zârî-i Sûzenî
Zârî, Süleyman Han dönemi şairlerinden olup Bolu Mudurnu'dandır.
Zârî-i Sûzen-ger yahut Zârî-i Sûzenî olarak tanınmıştır. O bu lakâbı, iğne
imâlindeki mahâretinden dolayı almıştır. Bilindiği üzere iğne imâlâtı
eskiden beri Mudurnu’ya mahsus idi ve hünerli sanatkârların çoğu
319
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
buradan yetişmekte idi (Kılıç vd., 2008:664). Zârî şair ve mûsikişinâs
olup aynı zamanda tanbûrîdir. O ayrıca, zamanın çoğunu rindlerle sohbet
ederek geçiren, dolu bir kadehi Cem'in tahtından, meyin verdiği
sarhoşluğu da dünya meşguliyetinden binlerce kez yeğ tutan rind-meşrep
bir şahsiyet olup 960/1552 senesinde İstanbul’da vefat etmiştir. Aşağıdaki
matla Zârî’ye âittir:
Mey kim mükeyyifât-ı cihân sürûrıdurur
Her câmına hezâr zer ayak teridurur (Canım, 2000: 286-287;
Kutluk,1989/I:429-31) Zârî-i İstanbulî (Tuman,2001/I:388)diye de
anılmaktadır.
57. Zarifî
Zarifî, Göynük’ün yetiştirdiği şahsiyetlerden olup II. Bâyezid devrinde
yaşamıştır. Erzurum, Diyarbakır ve Karabağ defterdarlıklarında
bulunmuş, uzun bir ömür sürmüş, 955/1548-1549 yılından sonra vefat
etmiştir. Kaynaklarda ayrıca şairlik yönünün de bulunduğu ve üslûbunun
şuarâ-yı kadîme tarzında olduğu kayıtlıdır (Kılıç vd., 2008: 631-632;
Tuman, 2001: II/597). Aşağıdaki beyit Zarifî’nindir:
Kıldum gam-ı hecr ile sefer müşkil üç oldı
Yandı dil ü cân ile ciger müşkil üç oldı (İsen,1994: 159)
58. Zeminî Ahmed Efendi
Küçük Bolevî Mustafa Efendi’nin oğlu olan Ahmed Efendi, müderrislik
görevinde iken 6 Recep 1128/26 Haziran 1716 tarihinde vefat etmiş ve
Edirnekapısı Kabristanı’na defnolunmuştur. (Kılıç vd., 2008: 442-443).
Aşağıda Bolulu divan ve tasavvuf şairleri üzerinde çalışmış olan
araştırmacıların tespit ettikleri şairlerin isimleri, mahlasları tablo haline
verilmiştir:
İsen
Akşemseddin
Celîlî
Dürrî
Fehmî
Füzûnî
320
Genç
Dürrî
Celîlî
Fehmî
Feyzî
Füzûnî
Kaya Yiğit
Abdullah
Abdullah
Abdüssamed
Abdüşşekûr Efendi
Akşemseddin
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
İsen
Ganî
Hamdî
Himmet
Mahvî
Manevî
Nimetî
Sadıkî
Şânî
Şuâî
Yunus Emre
Zârî(Sûzenger)
Zarifî
Zekî
Genç
Ganî
Hamdullah Hamdî
Himmet
Mahvî
Manevî
Nimetî
Şuâî
Zarîfî
Kaya Yiğit
Bolulu Mustafa
Celîlî
Dâvûd-ı Halvetî
Dürrî Mehmed Efendi
Fâik
Fâiz Muhsin Efendi
Fehmî
Feyzullah
Feyzî
Ef.(Kafzâde)
Zekî
Fuâdî
Hayrî Muhammed
Füzûnî
Akşemseddin
Ganî
Davud Halvetî
Ganîzâde
Himmet
Gıyaseddin Mehmed
İsâ Mahvî
Hamdullah Hamdî
Osman Nakşıbendî
Hanif Mehmed
Sükûnî Muhammed
Hayrî Mehmed
Şaban Nakşıbendî
Himmet
Mustafa
Efendi İsa Mahvî
Şeyhülislam
Kalbî
Kâşifî
Kemâl-i Ümmî
Lütfî
Mahvî
Manevî
Mecdî
Mehmed
Ef.
(Akşems.zâde)
Mehmed Ef. (El-Hâc)
Naîmî
Nimetî
Osman Nakşıbendî
Sadıkî
Sâfî
Seyyid Abdüssamed
Ef.
Subhî Sipahi Ahmed
Çelebi
321
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
İsen
Genç
Kaya Yiğit
Subhizâde Abdullah
Subhizâde Feyzullah
Sükûnî
Şaban-ı Nakşıbendî
Şânî
Şemsî Ahmed Paşa
Şeyh Abdulkadir
Şeyh Abdulkadir
Şeyh Abdullah
Şeyh Eşref-i Sânî
Şeyh Halil Efendi
Şeyh Mustafa Rûmî
Şuâî
Velvele Ömer Efendi
Yunus Emre
Zârî
Zarifî
Zemînî
Sonuç
Makalemizde Bolulu 58 şair yer almıştır. İsen ve Genç’in tespit ettiği
toplam 24 şaire 34 şair ilave edilmiştir. Bolulu divan ve tasavvuf
şairlerinin isim listesinin artmasında Bolu Livâsı 1921-1925 Yılları
Salnâmesi’nin, Bolu alanında derin bilgiler ihtiva etmesi sebebiyle,
büyük katkısı olmuştur. Pek çok kaynakta ismi bile geçmeyen kimi şairler
bu salnâmeden hareketle belirlenebilmiştir. Bu önemli eserin yanı sıra
diğer kaynaklardan, biyografik eserlerden de faydalanılmış ve bunların
tamamı kaynakçada verilmiştir. Bolulu şairlerin çoğunun Bolu il ve
ilçelerinde doğduğu görülmüştür. Çalışmamızda, Bolulu olup da başka
şehirlerde yetişmiş veya görev yapmış olanlar yanında, farklı
memleketlerde doğup da Bolu’da yetişmiş veya hizmet etmiş olanlara da
yer verilmiştir. Belirlenen şairler, aynı zamanda din ve devlet
hizmetlerinde çeşitli makamlarda görev yapmış isimlerdir. Bunlar içinde
sadrazamlık, müderrislik, kadılık, kazaskerlik, defterdarlık makamı gibi
yüksek mevkilerde devlet hizmetinde bulunmuş olanlar da vardır.
Şairlerin bir kısmı hattatlık, musiki-şinaslık gibi sanat ve hünerlere
sahipti. Bolulu şairler içinde asker kökenli olup biri Girit fethinde, diğeri
de Osmanlı-Avusturya savaşında şehit olanlar da bulunmaktadır. Farklı
makam veya mesleklerde çalışan bütün bu şahısların ortak özelliği şiirle
322
AİBÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Güz 2013, Cilt:13, Yıl:13, Sayı:2, 13:301-324
uğraşmış olmalarıdır ve büyük çoğunluğu dinî ve tasavvufî şiirler
yazmışlardır.
Bolulu
şairlerin
sayısı
şüphesiz
bizim
belirleyebildiklerimizle sınırlı değildir. Bu sayı, mecmualar ve divanlar
yayınlandıkça, kütüphane katalogları vb. kaynaklar daha ayrıntılı bir
şekilde tarandıkça daha da artacaktır. Bu mütevazı çalışma ile Bolu’nun
tarihî, ilmî, kültürel ve edebî hayatının geçmişte ne denli canlı ve zengin
olduğuna temas edilmiş, bu yönde daha kapsamlı çalışmalar yapılmasının
gerek ve önemine dikkat çekilmiştir.
Kaynakça
Abdulkadioğlu, Abdulkerim(2000). “Osmanlı Döneminde Geredeli
Âlimler, Mutasavvıflar, Şairler ve Diğerleri”, Osmanlı Devletinin
Kuruluşunun 700. Yılında Geçmişten Günümüze Gerede, 67-74
ss., Gerede Belediyesi Yayınları.
Afyoncu, Erhan (2010). “Şemsi Ahmed Paşa”, İslam Ansiklopedisi,c. 38,
527-529. ss.,Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul.
Alpaslan, Cevat (2010). Bolulu Seçkin İnsanlar, Bolu Belediyesi Bolu
Araştırma Merkezi Yayınları, Bolu.
Bolu Livası 1921-1925 Senesi Sâlnâmesi (Giriş-Metin-Tıpkıbasım-Dizin)
(2008). Haz. Nermin Kılıç, Ayşe Kayapınar, Bilge Kaya, Fahri
Kılıç, Levent Kayapınar, Bolu Halk Kültürünü Araştırma ve
İnceleme Merkezi Yayınları: I,Bolu.
“Bolu Müzesindeki Osmanlı Dönemi Mezar Taşları” (2011). Haz. Azize
Yasa, Bilge Kaya Yiğit, Turgay Yazar, 21. Yüzyılda Köroğlu ve
Bolu Araştırmaları Uluslararası Köroğlu, Bolu Tarihi ve Kültürü
Sempozyumu Bildirileri, 68-107 ss, Bolu Halk Kültürünü
Araştırma ve İnceleme Merkezi Yayınları: 9, Bolu.
Bolulu Hayrî Divanı (2010). Haz. Ayşegül Kara Altundağ, Bolu İl Kültür
ve Turizm Müdürlüğü Yayınları, Bolu.
Bursalı Mehmed Tahir (2000). Osmanlı Müellifleri, Haz. Cemal Kurnaz,
Mustafa Tatcı, Bizim Büro Yayınları, Ankara.
Dîvân-ı İlâhiyat, Mustafa Rûmî Efendi (Şeyh-Geredeli) (1998). Haz.
Abdulkerim Abdulkadiroğlu, Mustafa Tatcı, H Yayınları.
İstanbul.
Genç, İlhan (1998). “Bolulu Divan Edebiyatı Şairleri ve Mutasavvıfları”,
Bolu’da Halk Kültürü ve Köroğlu Uluslararası Sempozyumu, 9099. ss, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Basımevi, Bolu.
Gürel, Zeki, Bolulu Şairlerin Genel İsim Listesi (Basılmamış Notlar).
İsen, Mustafa (1990). “Bolu’nun Kültür Tarihimizdeki Yeri ve Bolulu
323
AIBU Journal of Social Sciences, Autumn 2013, Vol:13, Year:13, Issue:2, 13:301-324
Divan Şairleri”, 145-152. Sf, Akşemseddin Sempozyumu
Bildirileri, Akşemseddin Hazretleri Vakfı Yayınları, Ankara.
Kemâl Ümmî Divanı (2008). Haz. Hayati Yavuzer, Bolu Halk Kültürünü
Araştırma ve İnceleme Merkezi Yayınları: 3, Bolu.
Köprülü, Mehmed Fuat (1984). Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar,
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara.
Kınalı-zade Hasan Çelebi Tezkiretü’ş-şuarâ (1989). Haz. İbrahim Kutluk,
Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara.
Latifî Tezkiretü’ş-şuarâ ve Tabsıratü’n-nuzamâ (İnceleme-Metin) (2000).
Haz. Rıdvan Canım, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı
Yayınları, Ankara.
Mehmed Hanif, Mehmed Hanif Dîvânı, Millî Kütüphane Yazma Eserler
Bölümü No. 06 Mil Yz. FB 202.
Mehmed Hanif, Mehmed Hanif Dîvânı, Türk Dil Kurumu Kütüphanesi El
Yazması Eserleri Kitaplığı A291/1
Midhat Kemal, Âyânlar Devrinde Bolu (2008). Haz. Hamdi Birgören,
Bolu Belediyesi Bolu Araştırmaları Merkezi Yayınları, Bolu.
Onay, Ahmet Talat (1944). “Bolu’lu Hanif”, Abant dergisi, S.1,c.1, 2226. ss. Temmuz-Ağustos 1944, Bolu.
18. Yüzyıl Şairlerinden Bolulu Mehmed Hanif ve Dîvânı, Haz. Kaya
Yiğit, Bilge (Yayın Aşamasında)
Osmanzâde Hüseyin Vassaf (2006). Sefine-i Evliyâ, 1-5 c., Haz.Mehmet
Akkuş, Ali Yılmaz, Kitabevi Yayınları, İstanbul.
Öztürk, Zehra (1997). “Hamdullah Hamdi”, c. XV, s. 452-453, İslâm
Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul.
Peşteli Hisâlî (2003). Metâliü’n-nezâir (I. cilt) İnceleme-Metin, Haz.
Bilge Kaya, GÜSBE, Basılmamış Doktora Tezi.
Peşteli Hisâlî (2011). Metâli’ü’n-nezâir (II. cilt) İnceleme-Metin, Haz.
Abuzer Kalyoncu, GÜSBE, Basılmamış Doktora Tezi.
Serin, Rahmi (1995). Hayreddîn Tokâdî Hazretleri Bolu ve İlçelerindeki
Türbeler, İlmî Araştırmalar ve Hayreddîn-i Tokâdî Hazretleri
Vakfı Yayınları, İstanbul.
Tarih Çevirme Kılavuzu, 193.255.138.2/takvim.asp.
Tuman, Mehmed Nâil (2001). Tuhfe-i Nâilî, Divan Şairlerinin Muhtasar
Biyografileri, Haz. Cemal Kurnaz, Mustafa Tatcı, Bizim Büro
Yayınları, Ankara.
324
Download