kan grupları, kan hastalıkları ve kan grubu tayini

advertisement
ÖZEL EGE İLKÖĞRETİM OKULU
KAN GRUPLARI, KAN
HASTALIKLARI VE
KAN GRUBU TAYİNİ
DANIŞMAN ÖĞRETMEN : Adalet Doğaroğlu
ÇALIŞMA GRUBUMUZ
: Begüm Yazar
İrem Çağlar
Güneş Aygün
Aslı Kurukafa
Özen Tekin
Derya Şensoy
Nisan 2001
Bornova/İZMİR
İÇİNDEKİLER
Teşekkür.....................................................................................................1
Önsöz .........................................................................................................2
1.Kan
A. Kan nedir?.......................................................................................... 3
B. Kanın Yapısı.....................................................................................3-4
C. Kan Dolaşımı ...................................................................................4-5
D. Tansiyon ve Nabız ..............................................................................5
1. Tansiyon........................................................................................5
2. Nabız .............................................................................................5
E. Kan Uyuşmazlığı ..............................................................................5-6
F. Kan Nakli .............................................................................................6
G. Röportaj ..............................................................................................7
H. Kan Hastalıkları.......................................................................... 8-9-10
Sonuç .....................................................................................................11
Kaynakça................................................................................................. 12
Resimler ..............................................................................................13-14
TEŞEKKÜR
Proje çalışmalarımız sırasında bize yardımcı olan; Fen öğretmenimiz Adalet
DOĞAROĞLU’ na, Kızılay Kan Merkezi’nden Ahmet ÇİMEN ve Başhemşire Bayan
SÖNMEZ’ e teşekkür ederiz.
ÖNSÖZ
Bu projeyi almamızın amacı; yaşamımızda büyük bir önemi olan kan hakkında daha geniş
bilgi edinmek ve bu bilgiyi arkadaşlarımıza aktarmaktı. Bu projeyi hazırlarken bize yardımcı
olan anahtar sözcük kan oldu.
1. KAN
A. KAN NEDİR?
Kan yaşamımızın devamını sağlayan organlarımızın fonksiyonunu yerine getirebilmelerini
sağlayan,hayati sıvıdır. Organlarımız görevlerini yerine getirebilmeleri için gerekli olan
enerjiyi ve besin maddelerini kandan alırlar. Normal bir erişkindeki kan miktarı 4-6 litredir.
Bu miktar 3 dakikada bir vücudu dolanıp böbreklerden süzülür. Besinlerle aldığımız
karbonhidratlar enerji, proteinler, vitaminler, yağlar, elementler (Ca-Mg-Fe-Cu-Zn-vs) mide
ve ince bağırsaktan emilerek kana geçerler. Kan yoluyla ihtiyacı olan organlara iletirler.
Bütün organlara temiz kan iletildikten sonra toplar damarlarla kirli kan akciğerlere gelir.
Akciğerlerde Co2’li kan O2’si zengin hale getirilir. Buradan kalbe döner. Kalpten en büyük
damarımız aort yardımıyla tekrar vücudumuza dağılır. Buradan böbreğe giden kandan
gerekli maddeler geri emilip, sıvı fazlası ve zararlı maddeler idrar olarak atılır. Vücudun
diğer bir temizleyici organımız karaciğerdir. Yine karaciğere atardamarlarla gelen kan ,
karaciğerde süzülür, gereksiz ve zararlı maddeler atılır.
B. KANIN YAPISI
Kan sıvı ve hücrelerden oluşan iki kısımdan meydana gelir. Sol kısmına plazma adı verilir.
Plazma, proteinleri ve elementleri taşır. Vücudumuzun %70’i sudur. Bu suyun büyük kısmı
plazmada, bir kısmı da hücrelerde bulunur. Plazmada üç çeşit protem vardır:
1) Albumin: Albuum oluşturduğu yoğunlukla hücreler arası madde geçişini sağlar.
2) Globilin: Taşıyıcı görevi yapar. Hücreler arası taşımada maddeler globiline bağlanarak
taşınır. Yine vücut bağışıklığını sağlayan antikorlar da globilin yapısında bulunur.
3) Fibrinojen: Kanın pıhtılaşmasını sağlayan faktörlerden biridir. Eksikliğinde kanama
bozuklukları meydana gelir.
Kan hücreleri : Eritrosit, lökosit ve trombosittir. Eritrosit, 1 mm3’te 4,5 - 5 milyondur.
lökosit, 1 mm3’te 5000 – 8000’dir. Trombosit ise 1 mm3’te 200- 400 bindir.
Eritrositler, kırmızı kan hücreleridir. Alyuvarlardır. İçinde demir ve protemden oluşan
hemoglobini bulundururlar. Hemoglobin, oksijen ve atardamarlarda oksijenli, kirli
damarlarda karbondioksitli hemoglobin vardır. Normal bir erişkin erkekte hemoglobin düzeyi
%16, kadında %14tür. Eritrosit eksikliğinde, kansızlık ortaya çıkar. Kansızlık durumunda
organlarımız yeterince oksijen ve enerji alamadığından halsizlik, güçsüzlük ortaya çıkar.
Karbondioksit değişimini sağlar. Daha fazla kanı organlara dağıtmak amacıyla kalbimiz de
daha fazla çarpar ve çarpıntı meydana gelir. Eritrositlerin yaşama süreleri 120 gündür. 120
günde bir yenilenirler. Yinelenmede besinlerle alınması şarttır. Az alınması durumunda
demir eksikliğine bağlı kansızlık meydana gelir. Demir alabileceğimiz besinler başlıca;
kırmızı et, dalak, ciğer, üzüm, pekmezdir. Çay, besinlerle alınan demirin geri emilmesini
engeller. O yüzden, yemekten hemen sonra çay içmemek gerekir.
Lokositler, akyuvarlardır. Kanın savunma hücreleridir. Alt gruplara ayrılır :
- Natrofiller ; %, 50-70 oranında,
- Lenfosiller ; % 20-40 oranında ,
- Monasiller; %2-8 oranında ,
– Euzunofiller % 1-3 oranındadır.
Artması durumunda vücutta enfeksiyon olduğunu gösterir. Hastalığın
iyileşme
durumundan hemen sonra yükselir. Natrofitler ani olan hastalıklar ve şiddetli kanamalardan
hemen sonra veya kötü huylu kanser varlığında yükselir. Lenfositler kan kanseri veya
hastalığın iyileşme durumundan hemen sonra yükselir. Manositler veremde ve hotging adlı
kanserde ve bademcik iltihabından sonra oluşan bir hastalık olan kalp kası iltihapları
(bakteriyel supakut endokardit) nda yükselir. Euzonofitler alerjik reaksiyonlarda yükselir.
Trombositler, kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücrelerdir. Birbirlerine yapışarak
pıhtılaşmayı bekletirler. Eksikliğinde kanama bozukluğu ortaya çıkar. Bir yeri kanayan
insanın kanaması uzun süre durmaz.
C. KAN DOLAŞIMI
İnsanın ve omurgalı hayvanların kanı, damar denen kapalı boruların içinde dolaşır ve
olağan koşullarda hiçbir zaman damarların dışına çıkmaz. Buna kapalı dolaşım denir. Oysa
omurgasız hayvanların çoğunda açık dolaşım vardır. Bu sistemde, damarlardan çıkarak
dokuların arasındaki boşluklara dolan kan madde alışverişini yaptıktan sonra yeniden
damarlara döner. İnsanın ve üstün yapılı hayvanların dolaşım sisteminde kanı harekete
geçiren ve damarların içinde sürekli akmasını sağlayan organ kalptir. Bir pompa gibi
çalışan bu organ kanı büyük bir basınçla damarlara doğru iter ve kıllar, tırnaklar gibi ölü
dokular dışında vücudun bütün hücrelerine ulaştırır.
Kan dolaşımını bugün bildiğimiz biçimiyle açıklayan ilk tıp bilgini William
Harvey’dir. (1578-1657).
Harvey, kanın kalp aracılığıyla atardamarlarda
pompalandığını ve hep tek yönde akarak toplardamarlar aracılığıyla kalbe geri
döndüğünü, böylece kan dolaşımının vücutta bir daire çizdiğini deneylerle
gösterdi. Üstelik kılcal damarları görebileceği kadar güçlü bir mikroskobu
olmadığından, atardamarlar ile toplardamarlar arasındaki bu bağlantıyı yalnızca
varsayımla çıkarmıştı.
Kan vücutta dolaşırken birbirinden tamamıyla ayrı iki yol izler. Bunlardan
birinde yalnızca kalp ile akciğerler, öbüründe kalp ile vücudun geri kalan
bölümleri arasında dolaşır. Sol kalpten çıkan oksijen yüklü ve açık kırmızı
renkli temiz kanın bütün vücudu dolaşıp sağ kalbe dönmesine büyük dolaşım
denir. Taşıdığı oksijeni dokulara verip karbondioksit yüklenmiş olan koyu
kırmızı renkli kirli kanın sağ kalpten çıkıp akciğerlere giderek oksijen
yüklendikten sonra sol kalbe dönmesi ise küçük dolaşımdır.
D. TANSİYON VE NABIZ
1. TANSİYON
Tansiyon kalbin kasılması sırasında en yüksek, gevşemesi sırasında en düşük
değerine ulaşır. Düzenlenmesi art beyindeki sinir merkezleri tarafından
gerçekleştirilir. Normalden yüksek olması hipertansiyon, normalden düşük
olması da hipotansiyon diye adlandırılır. Büyük Tansiyon: 12 - 15 cm cıva
Küçük Tansiyon: 7 - 9 cm cıva
2. NABIZ
Kalbin kasılmasıyla bir damarın içinde oluşan ve ona parmakla bastırıldığında duyulan
kımıldamadır. Özellikle önkol atardamarı üstünde algılanan nabız atışı normalde dinlenme
sırasında dakikada 70 - 80 vuruştur. Heyecan, ateş yükselmesi, zehirlenme gibi etkiler
altında hızlanabilir, yavaşlayabilir. Tıkanma durumunda nabız ortadan kalkar.
E. KAN UYUŞMAZLIĞI ( Rh UYUŞMAZLIĞI )
Kocaları ile aralarında Rh sistemi bakımından kan uyuşmazlığı olan kadınların
bebeklerinde
görülen
hastalığa
tıpta
eritroblastosis
fetalis
adı
verilir.
Yakın zamanlara kadar bu şekilde hastalığa tutulan bebekler ya karın içinde ölürler veya
vücutları şişmiş, kansız, sarılıklı ve beyin çekirdeklerinin sarılığı (kerikterus) sonucu sakat
olarak doğarlardı. Bugün artık Rh uyuşmazlığı erkenden teşhis edilmekte ve
önlenmektedir. Hastalığın nedeni Rh faktörü bakımından negatif olan annelerin Rh pozitif
bir bebeğe gebe olmaları ile başlar. Rh pozitif kan grubundan olan bir fetüsün kanı, bazı
nedenlerle (doğum, forseps, elle halas gibi girişimler) annenin kan dolaşımına karışabilir.
Bu durumda fetüs eritrositlerinde bulunan D antijeni anneyi duyarlı kılar ve anne karnında
anti - D antikorları meydana gelmeye başlar. Bu şekilde Rh pozitif çocuk doğurmak Rh
pozitif kan transfüzyonu yapılmış olmak gibi sebeplerle kanında anti - D immun globulinleri
yani antikorları meydana gelmiş olan anne, eğer ikinci kere Rh pozitif bebeğe gebe kalırsa
bu antikorlar plasenta barajını aşarak fetüsün eritrositlerinin yüzeyindeki antijinlere
yapışırlar. Böylece yeni doğacak bebeğin alyuvarlarının hücre içi metabolizmaları bozulur,
ortalama yaşam süreleri diğer alyuvarlara oranla kısalır ve süratle harap olmaya başlarlar.
Parçalanan alyuvarlar kansızlılığa ve açığa çıkan artıklardan olan bilirubin ise sarılığa
neden olur. Çocuk vaktinden erken doğurtulmaz veya intrauterin olarak kanı değiştirilmezse
karın içinde ölmesi mümkündür. Bazı ağır vakalarda ise çocuk kansız, iri ve bütün vücudu
su ile şişmiş ödemli olarak yani hidrops fetalis denilen bir şekilde doğar. Bu bebeklerde
ödem, ağır kalp yetmezliğine bağlı olarak meydana gelmiştir.
İlk kez Rh pozitif bir bebek doğuran veya düşük yapan Rh negatif bir anneye doğumdan
veya düşükten hemen sonra (en geç 72 saat içinde) anti - D globulini (Resus antikoru)
iğnesi yapılır. Böylece anne aşılanmış, yani anne kanına karışarak duyarlılık meydana
getirilir. Aşılamanın ikinci gebelik için meydana gelecek iso - immünisationu ortadan
kaldırmaktır. Ayrıca sarılıklı doğan çocuklara ışık tedavisi uygulamak (Photoheraphie)
suretiyle de kandaki bilirubin azaltılır. Serumdaki bilirubini azaltmanın bir değişik yolu da
anneye doğumdan önce phenobarbital (Luminal) yapmaktır.
F. KAN NAKLİ
1900’de Landsteiner tarafından ABO sisteminin keşfi ve bağışıklı hemotolgisinin gelişmesi
sayesinde kanların uyuşma kuralları saptanabildi ve bunların dikkatle uygulanmasıyla kan
naklinde etkinlik ve güvenlik sağlandı. Seçici ve akılcı bir kan nakli tasarlamayı ve
gerçekleştirmeyi sağlayan teknolojinin evrimi üç evreye ayrılabilir. 1943’ten önceki ilk
evrede kullanılan yöntem, koldan kola nakildi. Bu tarihte iki ingiliz araştırmacı kanın cam
şişelerde,4 derece C’ da yirmi bir gün saklanabilmesini sağlayan pıhtılaşma önleyici bir
çözelti geliştirdi. Bu sayede nakil için vericileri başka yere götürme zorunluluğundan
kurtuldular. Kan naklinin üçüncü evresi, lastik torbaların ve düşük ısılı (-30 derece C ile 80
derece C arası) dondurucuların ortaya çıkmasıyla başladı. Kanın plastik torbalara
koyulması bakterilerle bulaşma riskini kaldırdı, merkez kaçlamayla da kanın çabuk
bozulabilen çeşitli bileşenlerine (alyuvarlar, trombositler,plazma,hemofilliyi önleyici A etmeni
içeren krioyopresipite) ayrılması olanağı sağlandı. Bu son ikisi (plazma ve krioyopresipite)
düşük ısıda ayrıca dondurularak saklanabilir. Böylece kan nakli istenilen biçimlerde
kullanılır hale geldi. Günümüzde bir hastaya sadece kendinde eksik olan bir kan öğesi ya
da öğeleri (kansızlık çeken bir hastaya derişik alyuvarlar) küçük hacimde verilebilmektedir.
Eskiden gereksiz hatta kimisi dayanılmaz olan öğelerle birlikte verilen tam kan dolaşıma
yük olma tehlikesi yaratıyordu.
G. KAN HASTALIKLARI
1. KANSIZLIKLAR
1-Alyuvar Dışı Nedenlerle Oluşan Kansızlıklar
Soğukta gelen kan işeme nöbetleri hastalığıdır.
2-Alyuvar İçi Bozukluğa Bağlı Hastalıklar
Kalıtımsaldır. Hastanın çocuklarının %50’si de hastalığa yakalanır.
İlaçlara ya da Zehirlere Bağlı Alyuvar Yıkımlı Kansızlıklar
Sayıları günden güne çoğalmaktadır. Enzim eksikliği olan bazı kişilerde birçok ilacın
alınmasının bir alyuvar yıkım oluşturduğunu biliyoruz.
Mekanik Kökenli Alyuvar Yıkımlı Kansızlıklar
Bozuk bir kalp kapağının yerine yapay bir kalp koyulması, alyuvarların yıkımına yol açabilir.
Bazı hastalarda yeni bir cerrahi girşim gerekebilir.
2. HASTALIKLAR
1- Addison-Biermer Hastalığı
Folik asit ya da B12 vitamini yetersizliğinden ortaya çıkar. Her iki cinste de aynı sıklıkta
görülür. Aynı ailenin üyeleri arasında rastlanır.
2- Orak Hücre Kansızlığı ya da Hastalığı
Hemoglobinde bozukluğa bağlı bir alyuvar yıkımlı kansızlıktır. Siyah derililerde ve onların
soyundan gelenlerde görülür.
3- Akdeniz Hastalığı
Akdeniz’i çevreleyen ülkelerde özellikle Güney İtalyalılar, Sardinyalılar, Türkler ve
Yunanlılar’da görülür.
4-Marçhiafa-Miçheli Hastalığı
Buna nöbetlerlegelen gece hemoglobin işeme hastalığı da denir. Nöbetleri gece gelir.
Hemoglobin kapsayan sidik şarap rengini alır. Sık görülen bir hastalık değildir, ama son
derece ilgi çekicidir. Özellikle ergenlik çağındakilerde ve çocuklarda görülür. Ama süt
çocuklarında ve yaşlı kişilerde de görülebilir.
5-Perfringens Septisemisi
Bakterinin yaptığı genel bir enfeksiyondur. Genç kadınlarda çocuk düşürme için harcanan
çabalardan sonra oluşur. İvegen böbrek yetmezliğine yol açar.
6-Vaquez Hastalığı
Birincil bir alyuvar artışıdır. Nedeni bilinmez. Her iki cinsten kırk yaşına yakın ya da daha
yaşlı kişilerde görülür. İlgi çekicidir.
7- Hodgkin Hastalığı
Lenf düğümlerinin ve öteki lenf dokularının ilerleyici büyümesi ile nitelenir. Her yaşta
görülür. Özellikle genç erişkinlerde ortaya çıkar. Erkeklerde kadınlara göre daha sık
rastlanır.
8-Waldenström Hastalığı
Gamaglobülinlerin en büyüğünün miktarının kanda anormal ölçüde artışıyla ve lenf
sistemine yayılmasıyla nitelenen bir globülin bozukluğu hastalığıdır. 50-70 yaş arasında
görülen bir hastalıktır.
9-Multipi Miyelom ya da Kahler Hastalığı:
Hastalık sinsi biçmde başlar.Kemik urları görülebilir.Yorgunluk , zayıflama , iştahsızlık
görülür.Çok ciddi bir hastalıktır.Son yıllarda bulunan tedavi yöntemleriyle hafifletilip yaşama
süresini uzatma olanığı bulmuştur.
10-Von Willebrand Hastalığı:
Doğultan bir kanama hastalığıdır.Kalıtımla geçer.Kadınlarda ve erkeklerde eşit görülen bir
hastalıktır.Deride çürükler ,adet kanamalarının artışı belirtileridir.
11-Purpura:
Kanda kan pulcukları sayısında ki azalma , bu antikor niteliğindeki maddelerin apansızın
yıkılmalarından ileri gelir. Kemik ilğindeki yapım normal kalır.
3. KAN KANSERLERİ
1-İvegen Kan Kanseri:
Kan kanserlerinin % 45’ini oluştururlar.Her yaşta ama özellikle 2-7 yaş arası çocuklarda ve
yaşlı kişilerde görülür.
2-Süregen Kan Kanserleri:
İvegen kan kanserine göre % 55 daha yaygındır.Çok tehlikelidir.En sık rastlanandır.Her
yaşta ortaya çıkabilir.
H. RÖPORTAJ
Röportaj Yapılan Yetkililer :
Ahmet Çimen
Hemşire Beyan Sönmez
Yer :
Kızılay Kan Merkezi
Kan vermesi gereken kişide olması gereken özellikler nelerdir?
Kan verecek kişi sağlıklı olmalı. 18 yaşından küçük, 65 yaşından büyük olanlar kan
veremez. Ayrıca kan verecek kişi 3 gün öncesine kadar ilaç içmemiş olmalı.
Buraya günde kaç kişi kan vermeye geliyor?
Kan veren kişiye dönör denir. Kan acemi birliklerden ve sivil halktan alınır. Kan ihtiyacının
%50-60 kadarı acemi askeri birliklerden karşılanıyor.
1999 .......100.000 ünite kan alındı. (Bu durum hedefleneni karşılıyor.)
2000 .......50.000 ünite kan alındı. (Bu ise sıkıntı yarattı.)
Ayrıca, günde 3 torba hastanelere gönderiliyor.
Kan grubu tayini nasıl yapılır?
Kan grubu tayini anti-serum ile yapılır. Anti- A, anti-B, anti- AB, anti- D vardır.
Anti-D ile Rh faktörüne bakılır. Anti- D ile bakıldığında Rh (+) kan, Anti -D ile
bakıldığında Rh(-) kan diyoruz.
Sekiz çeşit kan grubu vardır:
A Rh(+), A Rh(-),
B Rh(+), B Rh(-),
AB Rh(+), AB Rh(-)
0 Rh(-), 0 Rh(+)
A Rh(+) için Anti- A serumundan birer damla alıp damlatılıyor ve grup tespiti yapılmış
oluyor.
A : A antijeni var, B antikoru var.
B : B antikoru var , A antijeni var.
AB: Hem A hem B antijeni var, antikor yok.
0 : Hem A hem B antikoru var. Antijen yok.
KAYNAKÇA
Büyük Laurousse(cilt12) İstanbul: Milliyet Yayıncılık
(1992)Sağlık Ansiklopedisi(cilt2-3-4) İstanbul:Gözlem Yayıncılık
www.yahoo.com
Download