Batu Cangöz

advertisement
TÜRK EDEBİYATI DERSİ PERFORMANS ÖDEVİ
TAAŞUK-U TALAT VE FİTNAT ROMANI’NDAN HAREKETLE
DÖNEMİN VE GÜNÜMÜZ SOSYAL YAŞAMININ KARŞILAŞTIRMALI
OLARAK İNCELENMESİ
Romanın konusu ve amacı nedir? Şemseddin Sami'nin 1872 yılı sonlarında yazılmış
“Taaşuk-u Talat ve Fitnat isimli eseri, Türk edebiyatının ilk romanı olarak kabul
edilmektedir. Roman zamanın ağdalı ve süslemeli roman dilinden farklı olarak oldukça sade
bir dille kaleme alınmıştır. Romanda, “görücü usulü ile evlenme” geleneği gibi önemli bir
toplumsal sorun ele alınmıştır. Roman, eski örflerin birbirine aşık iki genci çaresizliğe ve acı
bir sona sürüklemesini konu almaktadır. Yazar, bu sorun özelinde bazı toplumsal
geleneklerin yaratacağı sorunlara dikkat çekmek istemiş ve romanını okuyucuya acı bir
toplumsal ders vererek bitirmiştir. Amacı halkı bilinçlendirmektir.
İKİ DÖNEMİN SOSYAL YAŞAM AÇISINDAN KARŞILAŞTIRILMASI
Yazar günümüzden yaklaşık 130 yıl önce ele aldığı ve eserinde yer verdiği toplumsal
sorunların, aradan geçen uzun yıllara ve tüm gelişmelere, modernleşme, Avrupa Birliği’ne
uyum çalışmalarına rağmen hala devam ediyor olması oldukça ilginç ve şaşırtıcı bir
durumdur.
 Eserin geçtiği yıllar olan Tanzimat Dönemi Osmanlı İmparatorluğunun Batılılaşma
çalışmalarına hız verdiği, Batının usul ve yaşam biçimini benimsemeye çalıştığı
yıllardır. Doğu toplumları tarih boyunca her zaman toplulukçu özellikler
gösterirken tersine Batı toplumları daha bireyci özellikler göstermiştir. Bununla
paralel olarak, Osmanlı İmparatorluğu gibi doğulu imparatorluklar daha geleneksel
bir toplum ve aile yapısına sahipken batılı imparatorluk ve devletler daha
özgürlükçü ve eşitlikçi bir toplum yapısına sahiptir. Romanda ataerkil ailenin reisi
erkek yani babadır. Aileyi ilgilendiren her konuda kararları verme hakkı onundur.
Eserde geçen “görücü usulü ile evlenme”, eş seçiminin gençler tarafından değil
başkaları tarafından yapılması, gençlerin yaşamlarını ilgilendiren temel konularda
söz haklarının olmaması, gençlere eş seçme konusunda karar hakkı verilmemesi bu
geleneksel aile yapısını gösteren örneklerdir. Günümüzde hala Batılılaşma
çalışmaları devam etmektedir (örn. Avrupa Birliğine girmeye çalışmamız). Eskiye
göre, özellikle büyük şehirlerde ve toplumun sosyo-ekonomik düzeyi ve eğitim
düzeyi yüksek kesimlerinde görücü usulü ile evlenme, babanın evde söz sahibi olan
tek kişi olması gibi durumlar ortadan kalkmış olsa bile kırsal kesimde, küçük
şehirlerde, ülkenin doğusunda, toplumun sosyo-ekonomik düzeyi ve eğitim düzeyi
düşük kesimlerinde bu geleneklerin hala devam ettiği görülmektedir.
 Kitabın yazıldığı dönemle günümüz arasında toplumda kadına bakış açısı açısından
da farklılıklar görülmektedir. Dönemin muhafazakar Osmanlı toplumda kadın ikinci
sınıf vatandaş konumundadır. Kadının üstünde yoğun bir toplumsal baskı vardır.
Kadın evde çalışacak bedava işçi olarak kabul edilmektedir. Erkek egemen ve ataerkil
aile yapısı içinde kadın aile içinde ve toplumda söz sahibi değildi. Aileler çocuklarını
okutmak
isteler
bile
toplumun
baskısından
çekindikleri
için
bundan
vazgeçmektedirler. Kız çocukları yeterli eğitim alamadıkları için toplumda erkeklerle
kadınlar arasında eğitim seviyesi bakımından derin uçurumlar bulunmaktadır.
Sadece zengin ailelerin kız çocukları evlerinde özel hocaları sayesinde eğitim
alabilmekteydi. Eğitim, çalışma, eş seçme en temel haklara sahip değildir. O dönemde
kızların 10-11 yaşından (ergenliğe girdikten sonra) sonra okula gitmesi kabul
edilemez. Kitaptan örnek bölüm: Saliha Hanım’ ın babası kızına onu okuldan
aldıklarını “…Bu adettir: Kız on-onbir yaşını geçtiği gibi yaşmaksız,feracesiz sokağa
çıkamaz. Biz adetin haricinde nasıl hareket edebiliriz? Herkes sonra bizimle
gülecek… Ne yapalım? İşte hala kızlar için mahsus mekteplerimiz , kadın
hocalarımız yok ki… Erkek mektebine onbeş yaşında bir kız nasıl gidebilir?”
 Romanın geçtiği dönemde kadın ve erkek eşitsizliği de dikkat çekmektedir. Kadınlar
ailesi dışında erkeklerle aynı mekanda bulunamaz, erkek öğretmenden ders alamaz,
gülüp, eğlenemez. Romandan örnek bölüm: Muhafazakar bir insan olan Hacıbaba
yenileşme
hakkındaki
düşüncelerini
“Gidenlerden sorabilirsin, madamlar
çıkarlar,erkeklerin meclislerine girerler, kahvelerde otururlar. Fakat bir madama,
kocasını yahut biraderini ya babasını kolundan alıp kemal-i vekarla yürüyerek
,ırzına halel getirmeyecek bir yere gidip kemal-i edeple oturur. Hiç kimse yüzüne
bakmaya cesaret edemez. Halbuki bizimkiler öyle değil… Biz kapılarımızı
,kızlarımızı bir arabacıya teslim edip, Allaha emanet …Nereye götürürse
götürsün…”
 Günümüzde kadınlar eğitim hakkına sahip olmuşlardır. Devlet ve özel okullarda
okuyabilmekte, üniversite eğitimi alabilmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra
kadına seçme ve seçilme hakkı verilmiştir. Kadın eğitim alabildiği için iş hayatına da
atılmış ve ekonomik özgürlüğünü kazanmıştır. Bugün büyük şirketlerde yöneticilik
yapabilmekte,
avukat,
savcı,
doktor,
öğretmen,
biliminsanı,
siyasetçi
olabilmektedirler. Buna karşın, ülkemizde kadın okur-yazarlığı oranı hala gelişmiş
ülkelere göre çok geridedir. Doğu şehirlerimizde, kırsal bölgelerde, gecekondu
kesimlerinde ve eğitim düzeyi düşük kişiler arasında kızlar ikinci sınıf muamale
görmeye devam etmektedir. Ülkemizde kadına şiddet olayları son yıllarda artmıştır.
Hatta büyük şehirlerde de görülür hale gelmiştir. Hala kız çocuklarını okutmak
istemeyen veya sadece kızların okuduğu okullara göndermek isteyen aileler
bulunmaktadır.
 Romanın geçtiği dönemlerde kadın sadece bir “cinsel obje” olarak görülmekte idi bu
nedenle yüzünü ve vücudunu kapatan giyisiler giymesi (çarşaf ve peçe) toplumsal
olarak kabul görüyordu. Aile bireyleri dışında ve evlenmeden kadının yüzünü başka
bir erkek göremezdi. Romandan örnek bölüm: Kadın kılığına girip sevgilisi Fıtnat’a
ulaşmaya
çalışan
Talat’ın
peşine
sokakta
aynı
kalemde
çalıştığı
mesai
arkadaşlarından birinin düşmesi ve onu rahatsız ederek tavlamaya çalışması
dönemde toplumun kadına bakış açısını okurlara sunması açısından önemlidir.
Günümüzde ise kadın tıpkı erkek gibi “bir birey” olarak kabul edilmektedir. Yüzü
açık olarak toplum hayatında yerini almakta çağdaş kılık kıyafetler giyme ve
giyisilerinde kendine yakışanı seçme ve giyme hakkına sahiptir.
Romandaki Hacıbaba karakterinin görüşleri o dönem Osmanlı toplumunun Batılılaşma
düşüncesine bakış açısını yansıtmaktadır. O gün olduğu gibi bugün de toplumda bir aydıngerici çatışması yaşandığını söylemek yanlış olmaz.
Özetle “TAAŞUK-U TALAT ve FİTNAT” romanı geleneksel toplulukçu doğulu bakış açısı
ile yetişmiş, çoğunluğu eğitimsiz bireylerden oluşan Osmanlı toplumunun Tanzimat
Dönemindeki Batılılaşma çabalarına karşı gösterdiği direnç ve yenileşme, aydınlanma
karşısında yaşadığı sancıları aktarmaktadır. Tazminat döneminde Batılılaşmaya çalışan
Osmanlı gibi bugün de Avrupa Birliğine üye olmaya çalışan bir Türkiye var. Aydın (ilerici)Geleneksel (gerici) çekişmesi ise romanın yazıldığı yıllardan bu yana ülkemizde hala etkili
olmaktadır. Tanzimat döneminde filizlenmeye başlayan yenileşme hareketleri, Cumhuriyetin
ilanı ile Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yasal bir hale gelmiş ve romanda dile
getirilen toplumsal sorunların ve acı sonuçlarının giderilebilmesi için en uygun yönetim
biçimi olan cumhuriyet ilan edilmiştir. Demokratik ve insan haklarına dayanan bir yönetim
olan cumhuriyetle toplumsal hayatta bireylerin hakları güvence altına alınmıştır. 2014
yılında büyük zorluklarla sahip olduğumuz bu hak ve özgürlüklerimizin farkında olmamız,
hak ve özgürlüklerimize sahip çıkabilmemizin çok önemli olduğunu düşünüyorum.
A.Batu CANGÖZ
11/A
Download