BİLİMİN DOĞASI ÖĞRETİMİ ve

advertisement
BİLİMİN DOĞASI
ve
ÖĞRETİMİ
Nihal DOĞAN • Jale ÇAKIROĞLU • Kader BİLİCAN • Seda ÇAVUŞ
2. Baskı
Yrd. Doç. Dr. Nihal DOĞAN, Doç. Dr. Jale ÇAKIROĞLU
Arş. Gör. Kader BİLİCAN, Arş. Gör. Seda ÇAVUŞ
BİLİMİN DOĞASI ve ÖĞRETİMİ
ISBN 978-605-5885-76-2
Kitapta yer alan bölümlerin tüm sorumluluğu yazarlarına aittir.
© 2012, Pegem Akademi
Bu kitabın basım, yayın ve satış hakları
Pegem Akademi Yay. Eğt. Dan. Hizm. Tic. Ltd. Şti’ye aittir.
Anılan kuruluşun izni alınmadan kitabın tümü ya da bölümleri,
kapak tasarımı, mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik, kayıt
ya da başka yöntemlerle çoğaltılamaz, basılamaz, dağıtılamaz.
Bu kitap T.C. Kültür Bakanlığı bandrolü ile satılmaktadır.
Okuyucularımızın bandrolü olmayan kitaplar hakkında
yayınevimize bilgi vermesini ve bandrolsüz yayınları
satın almamasını diliyoruz.
1. Baskı: Şubat 2009
2. Baskı: Şubat 2012
Dizgi-Grafik Tasarım: Şermin Yılmaz
Kapak Tasarımı: Uğur Sarıer
Baskı: Ayrıntı Matbaası
(Ankara-0312-394 55 90)
Yayıncı Sertifika No:14749
Matbaa Sertifika No:13987
ÖNSÖZ
Bilim hakkında yapılmış çok farklı tanımlar ve söylenmiş sözler vardır.
Bunlar arasında beni en çok etkileyen, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği ve Ankara’da Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ön cephesine bu ülkenin bir alın yazısı gibi kazılmış olan “Hayatta en hakiki mürşit
ilimdir” vecizesidir.
Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 22 Eylül 1924’te Samsun
İstiklal Ticaret Mektebinde, öğretmenler tarafından verilen çay ziyafetinde
söylediği bu vecizenin tamamı “Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat
için, muvaffakiyet için en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin dışında mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalalettir” şeklindedir. Atatürk bu
vecizesiyle, gerçek yol göstericinin bilim olduğunu özellikle vurgulamış ve
buna inanmayanlara da çok önemli uyarılarda bulunmuştur.
Bu nedenle Atatürk, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren açılan okullarda genç dimağlara bilimsel düşüncenin yerleştirilmesine yönelik eğitim
sistemlerinin geliştirilmesine büyük önem vermiştir. Çünkü gençlere bilimsel düşünme becerisini kazandırmak ancak uygulanan eğitim sistemiyle
mümkündür.
Yapılan araştırmalara göre, bir insanın beyin gelişimi okulöncesi çağlarda en üst düzeye ulaşmaktadır. Bu çağlardaki çocuklar tıpkı bir bilim
insanı gibi çevresindeki her olaya ve her cisme karşı duyarlıdırlar. Onlar
hakkında büyüklerine sürekli sorular sorarlar, cisim ve eşyaları ellerine alarak, ağızlarına sokarak özelliklerini anlamaya çalışırlar. Bu nedenle bir çocuğa bilimsel düşüncenin kavratılmasına okulöncesi eğitimde başlanmalıdır
ve ilköğretimin birinci kademesinde devam edilmelidir. Böyle bir eğitimden
geçmemiş bir insana ortaöğretim çağında, hele hele üniversite çağında bilimsel düşünceyi kavratmak ve benimsetmek oldukça zor hatta olanaksızdır.
Yukarıda da belirtildiği gibi bilimsel düşünebilme belli bir disiplini gerektirir. Bu da ancak bilimin doğasını ve bilimsel bilginin nasıl oluşup geliştiğinin öğretilmesiyle mümkündür. Fen eğitiminin en önemli amaçlarından
birisi bu olmalı ve bilimsel okur-yazar bireylerin geliştirilmesi konusunda
özel çaba gösterilmelidir. 21. yüzyılda birçok fen eğitimcisi bu amacın ekonomik, sosyal ve çevresel sorunlara bir çözüm getirebileceği görüşündedir.
Bilimsel okur-yazar bireyler yetiştirebilmek öncelikle iyi hazırlanan öğretim programı ve çağdaş bilim anlayışına sahip öğretmenlerle sağlanabilir.
Tüm dünyada yapılan araştırmalar “bilimin doğası” hakkında öğrenci ve
öğretmenlerin yeterli bilgiye sahip olmadığını ortaya koymuştur. Türk toplumunda yeterli bilim kültürünün oluşturulabilmesi için, öğretmen yetiştiren
iii
kurumlarda tüm öğretmen adayları bilimin doğası ve bilimsel bilginin epistemolojisi konusunda bilinçlendirilmelidir.
Bu konuda hazırlanmış olan “Bilimin Doğası ve Öğretimi” kitabı ilköğretim okullarında yeni uygulamaya konulan bilim okur-yazarı yetiştirmeyi
temel amaç olarak ele alan Fen ve Teknoloji dersi öğretim programının
uygulanmasında çok önemli rol oynayan öğretmenlerin, bilim ve bilimsel
bilginin epistemolojisi konusundaki eksikliklerinin ve kavram yanılgılarının
giderilerek, bilimin doğası hakkında çağdaş bakış açısına sahip olmalarına
yardımcı olacak niteliktedir. Bu amaç doğrultusunda bu kitapta yoğun teorik bilgiden çok, öğretmenler ve öğretmen adayları için çok yararlı olacak,
bilimin doğası ile ilgili bir çok sınıf içi etkinliğe yer verilmiştir.
Bu sınıf içi uygulamalarla; bilimin en önemli özelliğinin değişebilir olduğu, bilim insanlarının genellikle zıt fikirli insanlar oldukları, eğer mevcut
fikirler savunulmaya devam edilseydi o zaman yeni buluşların ortaya çıkmasının mümkün olamayacağı, yalnız mevcut fikirlere karşı çıkarak bilimsel
otoriteyi reddedenlerin de bu davranışlarının karşılığını çoğu kez hayatlarıyla ödedikleri ve tüm bunlara karşın yapılan yeni buluşların da kavranıp kabul edilmesinin çok kolay olmadığı açık bir şekilde ortaya konulmuştur.
Bu nedenlerle genç bilim insanlarımız tarafından kaleme alınmış olan
bu kitabın, bilim ve bilimsel bilginin epistemolojisi hakkında bilgi sahibi
olmak isteyen herkese yararlı olacağını ve bu eserin alandaki büyük bir boşluğu dolduracağını ümit ediyorum.
Ankara, Şubat - 2009
Prof. Dr. Mustafa KURU
Başkent Üniversitesi
Rektör Yardımcısı
iv
İÇİNDEKİLER
Önsöz ...................................................................................................................... iii
İçindekiler .................................................................................................................v
1. Bölüm
BİLİM TARİHİ
(ss: 1/11)
Bilim Tarihi...............................................................................................................1
Bilimsel Devrimler ve Fen Eğitimindeki Önemi .........................................................2
Fen ve Teknoloji Eğitiminin Amaçları .......................................................................8
2. Bölüm
BİLİMİN DOĞASI
(ss: 13/54)
Bilimin Doğası ........................................................................................................13
1. Bilimsel Bilginin Değişebilir Doğası ...............................................................17
2. Bilimsel Bilgi Deney ve Gözlemlerden Elde Edilmiş Delillere Dayanır ...........20
3. Öznellik .........................................................................................................24
4. Bilimsel Bilginin Yaratıcı Doğası ....................................................................25
5. Bilimsel Bilginin Sosyal ve Kültürel Yapısı ....................................................26
6. Gözlemler, Çıkarımlar ve Bilimde Teorik Başlıklar ........................................28
7. Bilimsel Teoriler ve Kanunlar ........................................................................29
Bilim İnsanının Özellikleri........................................................................................36
Bilimsel Modeller ....................................................................................................41
Bilim ve Bilimsel Bilgi Hakkında Kavram Yanılgıları ...............................................44
Bilimin Doğası Görüşlerini Geliştirmek için Kullanılan Yaklaşımlar .........................47
Tarihsel (historical) Yaklaşım ile Bilimin Değerinin Öğretilmesi...............................49
Argümantasyon Yaklaşımı ile Bilimin Doğasının Öğretilmesi ..................................51
v
3. Bölüm
ETKİNLİKLER
(ss: 55/106)
Bilimsel Bilginin Özellikleri ......................................................................................56
Etkinlik: Kart Değişimi .......................................................................................56
Etkinlik: Bilimin Sınırları ....................................................................................57
Etkinlik: Kavram Çarkı ile Bilim .........................................................................58
Etkinlik: Bilimsel mi Değil mi? ...........................................................................61
Bilimsel Bilginin Değişebilir Doğası .........................................................................63
Etkinlik: Tangram..............................................................................................63
Etkinlik: Gizemli Küpler .....................................................................................64
Bilimsel Bilgi Deney ve Gözlemlerden Elde Edilmiş Delil Gerektirir ........................66
Etkinlik: Tüpün İçinde Ne Var? .........................................................................66
Gözlemler, Çıkarımlar ve Bilimde Teorik Başlıklar ..................................................68
Etkinlik: Ayak İzleri............................................................................................68
Bilimsel Bilginin Yaratıcı Doğası .............................................................................73
Etkinlik: Fosiller.................................................................................................73
Öznellik (Subjektiflik) ..............................................................................................77
Etkinlik: Genç-Yaşlı ...........................................................................................77
Bilimin Doğası Etkinlikleri ......................................................................................80
Etkinlik: Kara Kutu ............................................................................................80
Etkinlik: Pinpon Topları ve Bilim.......................................................................83
Etkinlik: Çevre Sorunları ...................................................................................88
Etkinlik: Manyetik Alan .....................................................................................90
Etkinlik: Mars’ta Hayat Var Mı? Yok Mu?..........................................................92
Etkinlik: Gazete Haberlerini Kullanarak Bilimin Doğasının Öğretilmesi..............96
Etkinlik: Toulmin Argüman Modeli’ni Kullanarak Bilimin Doğasının
Farklı Boyutlarının Tartışılması.............................................................97
Etkinlik: Popüler Medyada Yer Alan Bilim Haberlerindeki Bilimin
Doğası Yönlerinin Argümantasyon İle Belirlenmesi..............................99
Etkinlik: Kavram Haritası.................................................................................105
4. Bölüm
ÖRNEK DERS PLANLARI
(ss: 107/160)
Örnek Ders Planları ..............................................................................................107
Ders Planı I ...........................................................................................................108
Ders Planı II ..........................................................................................................112
Ders Planı III .........................................................................................................122
Ders Planı IV.........................................................................................................130
Ders Planı V..........................................................................................................135
Ders Planı VI.........................................................................................................142
Bilimin Doğası ve Bilimsel Bilgi Testi ....................................................................158
Kaynakça..............................................................................................................161
vi
Bilim Tarihi
1
1. Bölüm
Bilim Tarihi
“Bilim nedir?” sorusu yıllardır bilim insanlarının ortak bir karara vararak cevaplamada zorluk çektiği sorulardan olmuştur. Ortak bir tanıma varılamaması; bilimin sürekli gelişen, değişen bir etkinlik olması, incelediği
konular ve yöntemler yönünden sınırları belirli olmayan, çok yönlü, karmaşık bir sentez olmasından kaynaklanmaktadır. Gerçekten de bilim gibi sürekli değişim halinde olan yapısı karmaşık bir süreci, herkesin kabul edeceği
bir tanımla belirlemek oldukça güçtür.
Einstein; “Bilim her türlü düzenden yoksun duyu verileri (algılar) ile
düzenli mantıksal düşünme arasında uygunluk sağlama çabası”dır diye ifade
ederken, Russell: “Bilim, gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla
önce dünyaya ilişkin olguları, sonra bu olguları birbirine bağlayan yasaları
bulma çabasıdır” diye tanımlamaktadır. MEB yayınevinin 10. sınıf biyoloji
ders kitabında ise, “Tarafsız gözlem ve deneylerle elde edilen düzenli bilgi
birikimi” olduğu yazmaktadır (MEB, 2008). Tanımları incelediğimizde,
Einstein bilime daha çok akılcı bir açıdan yaklaşırken, Russell tam tersine
doğadaki düzenden ve bilimin bu düzeni bulma ve ifade etme çabasından
bahsetmektedir. Ders kitaplarında ise, tarafsız gözlem ve deneylerin yapıldığı söylenmekte, ancak bilim insanının ön bilgileri, eğitimi, mantığı ve sosyal
unsurlara dayalı olarak gözlem ve deneyle elde ettiği verilerini yorumladığından hiç bahsedilmemektedir. Oysa bilim ne salt aklın ne de katıksız gözlem ve deneyin bir sonucudur (Yıldırım, 2002).
Bilimi anlamak, günümüz bilim çalışmalarından, bilimden önceki veya
bilim dışı düşünme biçimlerini bilmemizi gerektirir. Bilimin kökeni ilkel
toplumların yaşamına kadar uzanır. Bilimin uzun ve çetin gelişimini incelediğimizde şu beş aşamayı ayırt etmek mümkündür (Yıldırım, 2002):
1.
Mısır ve Mezopotamya’daki ampirik bilgi toplama aşaması,
2.
Eski Yunanlıların evreni açıklama çalışmaları aşaması,
3.
İslam medeniyetindeki bilimsel çalışmaları kapsayan aşama,
4.
Rönesans ve bilimsel devrimleri kapsayan aşama,
5.
Bilimsel devrimlerden günümüze kadar olan gelişmelerin yer aldığı
modern bilim aşamasıdır.
Doğu uygarlıklarının ürünü olan bilim Batı’ya geçtiğinde; önce
İyonya’da, daha sonra Atina ve Güney İtalya’da büyük bir atılım yapar; tam
gelişme hızını yitirmeye yüz tuttuğu bir sırada yeniden Doğu’ya döner ve Nil
2
Bilimin Doğası ve Öğretimi
ağzında kurulan İskenderiye’de yeni bir parlak döneme başlar. Geometri,
astronomi, fizik ve coğrafya gibi bilim dallarında sağlanan büyük ve gerçek
başarılara karşın, Roma yönetiminin giderek yozlaşması ve Hıristiyanlığın
tesiriyle her türlü mistik inanç ve saplantıların yayılması karşısında, araştırma ve öğrenme ruhu Batı’da canlılığını yitirmekten, hatta ortadan silinip
gitmekten kurtulamaz. Ortaçağdaki skolâstik düşüncenin ortama egemen
olmasında Hıristiyanlığın rasyonel düşünce ile çelişkisi önemli bir etkendir.
Bilimin yeniden canlanma hareketi, İslamiyet’in ortaya çıkmasıyla, yine
Doğu dünyasında kendini gösterir. Avrupa’nın XII. yüzyılla başlayan ve
Rönesans’tan günümüze kadar giderek hızlanan parlak bilimsel başarılarını,
İslam dönemindeki bilimsel çalışmalardan esinlenerek sürdürdüğü inkâr
edilemez (Ronan, 2003).
Avrupa’da nerdeyse 1500 yıldır hâkim olan Aristotelesçi görüş, XVI.
yüzyıldan itibaren Copernicus’la başlayan ve Galileo’nun kiliseye/dinsel
dogmalara karşı başlattığı cesur devrimci düşüncelere yerini bırakmıştır.
Bu tarihten itibaren Torricelli, Descartes, Pascal, Huygens, Newton gibi
bilim insanlarının katkılarıyla XVII. yüzyıl Avrupa’sında bilim en yüksek
mertebesine ulaşmış ve bilimsel devrimler yaşanmaya başlamıştır.
Bilimsel Devrimler ve Fen Eğitimindeki Önemi
“Bilimsel devrim” kavramını eski bilim yapma geleneğinin bir yenisiyle
değiştirilmesi olarak tanımlayan Kuhn, (2000) var olan karşıt paradigmalar
arasındaki seçimin büyük ölçüde sosyal-psikolojik bir süreç olduğu, bilginin
temeldeki evrensel niteliği ile doğrudan bir ilgisi olmadığını belirtmiştir. Bu
nedenle Kuhn, (2000) her bilim insanının kendine dair paradigmalarının
(bilim görüşü ve inancı) olduğunu ve çok zor değişebileceğini belirtmiştir.
Buna örnek olarak da neredeyse 2000 yıl karşı karşıya kaldığı ciddi tartışmalara rağmen astronomların Dünyanın, evrenin ve gezegen yörüngelerinin
sabit merkezi olduğunu düşünmeye devam etmelerini göstermektedir. Bilim
insanının paradigmasını yıktığı anda bilimsel bir devrim geçirdiği düşünülür.
Bilimsel bilginin evrimsel olduğu gibi devrimsel olarak elde edildiğini söyleyen Kuhn (2000); bilimin istikrarsız ve elde edilen bilgilerin bilimsel devrimler sonucunda zaman zaman kesintiye uğradığını belirtmiştir. Kuhn, yeni
bilim anlayışı adını verdiği modelinde bilimsel gelişmeyi;
•
olağan bilim öncesi dönem,
•
olağan (normal) bilim dönemi,
•
bilimsel devrim
aşamalarından oluşan dinamik bir süreç olarak belirtmiştir.
Bilimin Doğası
13
2. Bölüm
Bilimin Doğası
Fen Eğitimi araştırmacıları uzun zamandan beri fen derslerinin öğretiminde ve programlarının düzenlenmesinde fen derslerinin içeriğinin yanı
sıra bilimin ve bilimsel bilginin doğasını açıklamak içinde araştırmalar yapmaktadırlar. Lederman (1992) bilimin doğasını “doğasında var olan değerler
ve varsayımlardır” diye tanımlamıştır. Fakat bilimin tanımında olduğu gibi
bilimin doğasının da ne olduğu konusunda ortak bir karara varılamamıştır.
Bununla birlikte, bilim eğitimini geliştirmek için yapılan çalışmaların
merkezinde “bilimin doğasının” özelliklerinin ne olması konusunda araştırmacılar görüş birliğine varmışlardır (Bell ve diğer., 2000; Lederman,
1992; Deboer, 2000; Matthews, 1996). Fen derslerinde bilim tarihini anlatmadan bilimin öğretilemeyeceği özellikle vurgulanmıştır (Kuhn, 1962). Öğrenci ve öğretmenlerin bilim tarihi ve felsefesi hakkında bilgilendirilmeleri,
onların bilimin doğasını anlamalarına yol açacaktır.
Fen eğitiminde “Bilimin doğasını anlamak” mutlak ihtiyaç olarak kabul edilmektedir. Birçok ülkede 1960’lardan beri bu konunun öğrenciler ve
öğretmenler tarafından daha iyi anlaşılması için, fen öğretim programları
yeniden düzenlenmiş, öğretmen ve öğrencilere çeşitli kurslar açılmıştır.
Bilim ve teknolojide aktif ve bilinçli karar veren bireyler yetiştirerek
öğrencilerin, bilimsel ve teknolojik gelişmelerle sindirilmiş bir toplumda
yaşamasına, günlük yaşantıları ile ilgili problemlere yaklaşımlarında bilimsel
olmasına ve her şeyden önemlisi, bilimsel verilere karşı daha ilgili olmasına
imkân sağlayacaktır.
Öğretmenler bilimin ve bilimsel bilginin doğası ile ilgili, öğrencilere uygun şekilde rehberlik ederek onları bilimsel girişimler (proje yapmak, uluslararası yarışmalara katılmak vs.) için yönlendirmelidirler. Öğrenciler ne
kadar çok bilimsel girişimlerde bulunurlarsa, o kadar çok düşünmeye vakit
ayıracakları için, karşılaştıkları toplumsal ve bilimsel olayları da bilimsel
düşünceyle yaklaşarak değerlendireceklerdir. Eğer öğretmenler fen derslerinde bilimin doğasını, bilimsel bilginin nasıl oluşturulduğu ve geliştiği konusunda öğrencileri bilinçlendirebilirlerse onların bilimsel düşünme yeteneklerinin gelişmesine katkıda bulunacaklardır (Zeidler, Walker, Ackett ve
Simmons, 2002).
18
Bilimin Doğası ve Öğretimi
Bilim Dünyasından Örnekler
Nedir Bu Plüton'un Çektiği?
Karar: Plüton artık gezegen değil...
Plüton, 1930'da keşfedildi, 76 yıl boyunca en küçük gezegen olarak anıldı ve dün 2 bin 500 uzmanın ortak kararıyla ünvanını iade
etti. O artık bir cüce gezegen.
PRAG - Çek Cumhuriyeti'nin başkenti Prag'da yapılan gökbilimciler kongresinde, Plüton’un gezegen statüsünden çıkarılmasına karar
verildi. Oysa Uluslararası Astronomi Birliği geçen hafta yeni bir gezegen tanımı daha yaparak, Güneş Sistemi'ndeki gezegen sayısının
dokuzdan 12'ye çıkarılmasını önermişti. Birliğin genel kurulu bu tanımı reddetmeseydi, Plüton da gezegen statüsünü koruyabilecekti.
Birçok gökbilimci yeni tanıma karşı çıkmış ve Plüton’un 'cüce
gezegen' olarak nitelenmesini istemişti.
Yeni gezegen tanımı yapıldı
Uluslararası Astronomi Birliği'nin toplantısına katılan bilim insanları, bir hafta süren tartışmaların ardından, gezegen tanımının ne
olduğu üzerinde bir anlaşmaya vardı. Yeni tanıma göre, kendine ait
net bir yörüngesi olmayan Plüton, artık gezegen olarak da kabul edi-
26
Bilimin Doğası ve Öğretimi
Bilim Dünyasından Örnekler
Bambu Ağacından Otomobil
Japonlar bambu ağacından elektrikli otomobil yaptı. "Bamgoo"
adı verilen bu elektrikli araç Japonya'nın batısındaki Kyoto şehrinde
tanıtıldı. 60 kilogram ağırlığındaki, tek koltuklu, çevre dostu araç, 270
santimetre uzunluğunda.
130 santimetre genişliğe
sahip aracın yerden yüksekliği de 165 santimetre.
Kyoto
Üniversitesi
Venture İş Laboratuvarı
tarafından geliştirilen araç
bambu ağacından yapıldı.
Araç, tek şarjla 50 kilometre
yol alabiliyor.
Kaynakça:
CNN TÜRK/yaşam (2008). /Bambu ağacından otomobil// 15.11.08/. 16.11.08
tarihinde
http://www.cnnturk.com/2008/yasam/otomobil/11/15/bambu.agacindan.o
tomobil/500704.0/index.html adresinden alınmıştır.
5. Bilimsel Bilginin Sosyal ve Kültürel Yapısı
Bilim uygulandığı toplum ve kültür tarafından etkilenen bir insan aktivitesidir. Toplumlardaki kültürel değerler ve beklentiler, bilimin nasıl ve ne
şekilde yapılırsa, kabul edileceğine karar verirler.
Bir insan girişimi olan bilim, sosyal ve kültürel çevreden etkilenerek gelişmesine devam eder. Bilim politik, sosyal, sosyoekonomik, din faktörlerini
içerir ama bu faktörler onun ilerlemesini sınırlamaz.
32
Bilimin Doğası ve Öğretimi
Bilim Dünyasından Örnekler
7 yaşındaki Charles Darwin
Darwin, 12 Şubat 1809’da İngiltere’de ailesinin beşinci çocuğu
olarak dünyaya geldi. Babası Robert Darwin ve büyük babası
Erasmus Darwin, ünlü doktorlardı. Annesi ise zengin bir çömlek imalatçısının kızı Susannah Darwin’di. Darwin sekiz yaşındayken annesini kaybetti. Annesinin vefatından sonra Darwin’in bakımını ablaları
üstlendi. 1818 yılında Shrewsbury Okulu'nda yatılı olarak okudu. 1825
yılında mezun olan Darwin bir süre babasının yanında stajyer doktor
olarak çalıştı. Babası onun kendisi gibi bir doktor olmasını istiyordu.
Bu yüzden onu İskoçya'daki Edinburgh Üniversitesi'nin tıp fakültesine yazdırdı. Fakat cerrahlığa bir türlü ısınamadı. Bunun en büyük sebebi kan görmeye dayanamamasıydı. Darwin’in değişik hobileri vardı.
O, böcek koleksiyonu yapmaktan, avlanmaktan ve doğayı incelemekten hoşlanıyordu. Doğaya ve doğadaki canlılara adeta âşıktı; bu aşk
bu günkü biyoloji biliminin temelini oluşturan modern evrim teorisinin oluşmasını sağladı.
Darwin okuldaki ikinci yılını doğa bilimine adamaya başladı.
Bilimin Doğası
Bilim insanı sosyal
ve kültürel çevreden
etkilenmez.
Bilim insanı
objektiftir.
Bilim insanı
yalnız çalışır.
Bilim insanı
asosyaldir.
37
Bilim insanının
kafası büyüktür.
Bilim insanı
erkektir.
Bilim insanı
gözlüklüdür.
Bilim insanı
laboratuvardan
çıkmaz.
Biyoloji ders kitaplarında da bilim insanının meraklı, sabırlı, kararlı, tarafsız, akılcı ve gerçekçi olduğu, çalışmalarında duygusal davranmaması
gerektiği yazmaktadır. Ayrıca araştırma yaptığı konu üzerinde daha önce
bilim insanlarınca ortaya atılan fikirlerin ve verilerin etkisinde kalmaması
gerektiği, merak ve problem çözme isteği ile harekete geçtiği vurgulanmaktadır.
Eğer gerektiğinde otoriteye karşı gelinmeseydi Aristo’nun görüşlerinin
günümüze kadar hiç değişmeden kalacağı bazı kitaplarda da vurgulanmasına rağmen, bilimsel bilgi üretmek için en önemli özelliklerden biri olan
hayal gücü ve yaratıcılığa hiç yer verilmediği görülmektedir. Ayrıca, bir bilimsel çalışma yapabilmek için mutlaka bir problem olmalı görüşü de hâkimdir.
Tüm yazılanlar; bilim insanını, diğer insanlardan farklı, aile yaşantısı ve
sosyal yaşantısı olmayan biri olarak, çok “mükemmel” bireyler olarak tanımlamaktadırlar.
Hayal gücünün bilimsel çalışmalarda önemini vurgulayan 5. sınıf öğrencisinin bilim insanı hakkında yazdığı bir şiir aşağıda verilmektedir.
Etkinlikler
63
Bilimsel Bilginin Değişebilir Doğası
Etkinlik: Tangram∗
Amaç: Bu etkinlik ile öğrencilerin, bilimin dinamik olduğu, elde edilen
yeni veri ve bakış açısındaki değişim ve yorumlarla değişebileceğini anlamaları beklenmektedir. Ayrıca; öğrencilerin, bilimsel bilginin yeni veriler ve
farklı bakış açılarıyla değişebileceğini, aynı veriler kullanılarak farklı yorumlar yapılabileceğini, bu yorumların, bilim insanlarının inançları, eğitimleri,
bakış açıları, inandıkları teoriler ve yaratıcılıklarıyla ilişkili olabileceğini
anlamaları amaçlanmıştır. Bunlara ek olarak, bilimsel bilginin gelişmesi için
bilim insanlarının bireysel çalışmalarının yanı sıra diğer
bilim insanları ile birlikte işbirliğine de ihtiyaç duyabileceklerini tartışmaları beklenmektedir.
İşleniş:
1. Resim 3.1’de görülen şekil belirtilen parçalara
bölünür, X ile işaretlenmiş kısım çıkarılarak parResim 3.1
çalar öğrencilere verilir ve her bir parçanın bilimsel bir veriyi temsil ettiği söylenir.
2.
Her bir öğrenciden parçaları bir dörtgen
veya kare şeklinde düzenlemesi istenir. Öğrencilerden Resim 3.2’de görülen şekli
bulmaları beklenmektedir (Öğrencilerden
ilk önce bireysel, daha sonra gruplar halinde çalışmaları istenir).
Öğrenciler şekillerini oluşturduktan sonra
X ile işaretlenmiş olan parça verilir ve bu
parçanın yeni bir bilimsel bilgiyi simgelediği söylenir. Öğrencilerden bu veriyi düzenledikleri şekle dahil etmeleri istenir. Öğrencilerden resim 3.3’de gösterilen şekli bulmaları
beklenmektedir.
Resim 3.2
∗
3.
4.
Öğrencilerden beklenen şekli bulunduktan sonra,
yapılan bu etkinlik ile bilimsel çalışmaların hangi
yönlerden benzediği sorulur.
5.
Öğrencilerden bu etkinliğin bilimin doğasına ait
hangi özellikleri yansıttığını tartışmaları istenir.
Resim 3.3
Bu etkinlik http://www.scienceteacherprogram.org/genscience/Choi04.html adresinden
uyarlanmıştır.
Download