Prof. Dr. Murat ERMAN

advertisement
Prof. Dr. Murat ERMAN
Arş. Gör. Özge ÖNDER
Sıcaklık Değişimine Etki Eden Faktörler
 Zaman
 Enlem derecesi
 Rakım
 Eğim ve yöney
 Atmosfer
 Toprak özellikleri
 Bitki örtüsü
 Kar örtüsü
Zaman
 Mevsimlere ve günün saatlerine
göre sıcaklık değişir. Bunun
sebebi ışınların geliş açısının
farklılığıdır.
 Dik açı ile gelen ışınlar daha kısa
yoldan ve daha az absorbsiyona
uğrayarak
gelir,
dolayısıyla
enerji yüksektir.
mevsimi ve günün öğle
saatlerinin daha sıcak olmasının
sebebi budur.
 Yaz
Enlem Derecesi
 Yeryüzünde enlem derecesi yükseldikçe
yani ekvatordan kutuplara doğru gidildikçe
yıllık ortalama sıcaklık dereceleri düşer.
 Bunun sebebi enlem dereceleri yükseldikçe
güneş ışınlarının geliş açısının daralmasıdır.
 Atmosfere dik gelen ışınlar dünyaya
ulaşıncaya kadar % 22 kayba uğrarken 5o
açı ile gelenlerin kat ettiği yol diğerlerine
oranla 11 kat artar ve kayıp oranı % 99’a
ulaşır.
 Neticede ekvator çevresi çok
kutuplar ise çok soğuk olmaktadır.
sıcak,
Rakım
 Deniz
seviyesinden
itibaren
arttıkça sıcaklık düşer.
yükseklik
 Bunun sebebi yükseklere çıkıldıkça karasal
radyasyonla
ısı
kaybını
atmosfer tabakası ve su
olmasıdır.
engelleyecek
buharının az
 Bu sıcaklık düşüşü dünya üzerinde değişme
göstermekte ve her 100 m yükselişte yıllık
ortalama sıcaklık 0,40-0,55 oC azalmaktadır.
Rakım
 Yükseklerde
dağların
kuzey
ve
güney
yamaçlarında sıcaklık şartları değişim gösterir.
Güney yamaçlar daha fazla ısındığı halde
geceleri güney ve kuzey yamaçlar aynı dereceye
kadar soğurlar.
 Dolayısıyla güney yamaçlarda
sıcaklık farkları daha fazladır.
gece
gündüz
 Rakımın artışı donlu gün sayısının artışına ve
vejetasyon süresinin kısalmasına da sebep olur.
Mesela, orta enlemlerde 1500 m’de vejetasyon
süresi 7 ay iken, 2400 m’de 3,5 aya iner.
 Diğer taraftan donma ve çözülme
tropikal bölgedeki dağlarda günlük
ederken yerlerde mevsimliktir.
olayları
cereyan
 Bu etki, bitkilerin yayılma alanlarının ulaşabildiği
üst sınırı tropikal bölgede daha aşağı çeker.
Eğim ve Yöney
 Güney yamaçlar kuzey yamaçlara göre daha
uzun süreli ve daha dik olarak güneş
ışınlarını alırlar. Bu nedenle güney yamaçlar
daha fazla ısınırlar.
güney yamaçlarda meyil arttıkça
buralara gelen güneş ışınlarının dikeylik
derecesi de artmaktadır.
 Yine
dolayı güney yamaçlarda meyil
artışına
paralel
olarak
sıcaklık
da
yükselmektedir.
 Bundan
Eğim ve Yöney
 Kuzey
güney istikametinde 5
derecelik eğim farkı yaklaşık 450
km enlem derecesine eşdeğer
derecede
toprak
sıcaklığını
etkilemektedir.
 Enlem derecesi ile yöneyin birlikte
etkisi bazı yerlerin
büyük role sahiptir.
 Mesela
ikliminde
50. enlem derecesinde
aynı eğime sahip güney yamaçlar,
kuzey yamaçlardan % 28 oranında
daha fazla ısınır. Bu fark, 60.
enlemde % 50’dir.
Atmosfer
 Genellikle atmosfer toprak yüzeyinden
başlayarak yukarı doğru ısındığı için
atmosferden yukarıya doğru çıkıldıkça
sıcaklık düşmektedir.
 Bu düşüş atmosferde bulunan su buharı,
karbondioksit, tozlar ve çeşitli gazların
yoğunluğu ile atmosfer tabakasının kalınlığına
bağlı olarak da değişir.
 Bu maddelerin yoğunluğu ve atmosfer
kalınlığı azaldıkça güneşten gelen ve
yeryüzünden radyasyon yoluyla yansıyan uzun
dalga boylu ışınların absorbsiyonu azalacak ve
atmosfer sıcaklığı düşecektir.
yüksek yerlerde güneş ışınlarının
daha yoğun olmasına karşın bu yerlerin daha
soğuk olması atmosfer kalınlığının az olması
ile ilgilidir.
 Mesela,
Toprak Özellikleri
 Isı ışınlarını absorbe etme ya da
yansıtma gücü toprak rengine göre
değişir. Üzerinde bitki örtüsü
bulunmayan ve açık renkli topraklar
ısı ışınlarını kolayca yansıtırlar.
 Bu
nedenle
böyle
topraklarda
toprağın hemen üstündeki hava
kolayca
ısındığı
halde,
toprak
sıcaklığı düşük olur.
 Koyu renkli topraklar ısı ışınlarını
daha fazla absorbe ettikleri için
toprak daha kısa sürede ve daha
fazla ısınır.
Toprak Özellikleri
• Aynı yerdeki koyu ve
açık renkli iki toprağın
yazın sıcaklık farkları
oC’ye
15-20
kadar
çıkabilir.
• Açık
renkli
toprakta
bitkinin kökü ile gövdesi
farklı sıcaklıklara maruz
kalır. Bu da büyümeyi,
dolayısıyla
verimi
olumsuz yönde etkiler.
 Koyu renkli toprakların daha verimli olmaları, su tutma kapasitesi ve besin
elementleri içeriğinin yüksek olması yanında, sıcaklık ile de ilgilidir.
 Ayrıca kumlu topraklar, killi topraklara göre daha çabuk ısınır.
Bitki Örtüsü
 Çıplak alanlarla bitki örtüsü bulunan
yerler arasında sıcaklık bakımından
dikkate
değer
farklar
bitki
örtüsünün yüksekliği ve yoğunluğuna
göre değişme gösterir.
 Bitki
örtüsü solar enerjinin bir
kısmını absorbe ederek karasal
radyasyonla ısı kaybını azaltır.
Böylece
hava
hareketlerini
engelleyerek
ortam
sıcaklığını
etkiler.
Bitki Örtüsü
örtüsü
güneş
ışınlarını
yansıtarak, absorbe ederek veya
dağıtarak
güneş
enerjisinin
alt
katmana daha az geçmesine neden
olur.
 Bitki
 Buna ortamdaki yüksek nemin etkisini
de eklersek bitki örtüsü ile kaplı
alanların açık alanlara oranla daha
serin olduğu ortaya çıkar.
 Aynı şekilde bitki katmanı ve nemli
hava karasal radyasyonu azaltarak
ortamın aşırı soğumasını da engeller.
Kar Örtüsü
 Kar örtüsü toprak ile atmosfer arasında ısı
değişimini engelleyici bir rol oynar. Böylece
kar altında kalan toprağın ısısı daha fazla
düşmez.
 Mesela 52 cm kalınlığında kar örtüsü bulunan
bir yerde yapılan sıcaklık ölçümlerinde hava
sıcaklığı -17 oC, karın üst yüzeyi -15 oC ve
toprak yüzeyi -1,6 oC olarak saptanmıştır.
 Kar örtüsü bulunan yerde toprak donsa bile
donma derinliği fazla olmaz.
 Donmuş topraklar üzerine yağan kar
toprağın derinlere doğru donmasını engeller.
Çünkü karın altındaki ve içindeki sıcaklık
değişimi havaya oranla daha azdır.
Kar Örtüsü
örtüsü güneş ışınlarının tamamına
yakınını yansıttığı için kar tabakasının
üstündeki hava sıcaklığı önemli derecede
yükselir.
 Kar
nedenle, ortamda bitki organları
fazlaca zarar görebilir. Çünkü gündüz
ısınan bitki organları fazlaca zarar
görebilir.
 Bu
Sıcaklık ve Dormansi
çimlenerek vejetatif ve generatif olgunluklarını
tamamlamalarına kadar geçen sürede sıcaklık faktörünün en önemli
etkilerinden birisi tohum veya bitkilerde bulunan dormansinin
kırılmasıdır.
 Bitkilerin
 Bazı
bitki tohumları içerdikleri inhibitör maddeler nedeniyle
çimlenemezler. Bu tohumlar nemlendirilerek düşük sıcaklıklarda (0-5
oC) bir süre bekletilirse çimlenme kabiliyeti kazanırlar. Bu uygulama
soğuk strafikasyonu veya katlama olarak tanımlanır.
 Soğuk strafikasyonu ile tohumdaki giberellin asit seviyesi artmakta
ve inhibitör maddelerin embriyo üzerindeki engelleyici etkisi ortadan
kalkmaktadır.
Düşük Sıcaklığın Bitkiler Üzerine Etkisi
 Sıcaklığın optimumdan daha aşağıya inmesi, bitkilerde büyüme ve
gelişmenin yavaşlamasına neden olur.
 Sıcaklık bitkinin büyüyebileceği en düşük derecenin altına düşerse
metabolizma bozulur, fotosentez ürünleri büyüme noktalarına daha yavaş
taşınır.
 Sıcaklık daha da düşerse, taşıma işlemleri tamamen durur. Donma
noktasının üstünde fakat özümleme minimumun altında olana sıcaklık ile
fizyolojik faaliyetlerin durduğu donma noktasının altındaki sıcaklıklar,
düşük sıcaklıklardır.
 Donma noktasının üstündeki sıcaklıklar, serin iklim bitkilerinde
termoperiyodizm ve vernalizasyon yönünden yararlı, buna karşılık yazlık
bitkilerde zararlı olabilmektedir.
Bitkilerin soğuğa dayanıklılıkları birçok
ilişkilidir. Bunlardan bazıları şunlardır:
faktör
ile
yakından
 Büyüme Dönemi: Bitkiler büyümenin hızlı olduğu dönemlerde soğuğa
karşı daha duyarlıdırlar. Buna karşılık büyümenin yavaşladığı ve uyku
haline girildiği dönemlerde soğuğa daha dayanıklı olmaktadırlar.
 Bitki Organları: Genç sürgün uçları, çiçekler ve patlamakta olan
tomurcuklar soğuktan daha kolay etkilenmekte buna karşılık gövde,
odunlaşmış dallar, kök, yumru, rizom gibi organlar soğuktan daha az
zarar görürler.
 Sıcaklığın Derecesi ve Azalma Hızı: Sıcaklık bitkinin dayanabileceği
derecenin altına indiğinde soğuk zararı başlamaktadır. Sıcaklığın
yavaş yavaş minimuma inmesi durumunda bitkiler soğuğa daha çok
dayanabilmekte, ani ve hızlı azalmada ise soğuktan daha çok
etkilenmektedirler.
 Düşük Sıcaklığın Süresi: Düşük sıcaklığın
uzun süre devam etmesi bitkilerin zarar
görmesine kısa süre devam etmesi ise az
zarar görmesine neden olur.
 Sıcaklığın Yükselme Hızı: Bitkilerde esas
don zararı, sıcaklığın yükselmesi bitkilerde
büyük zararlar meydana getirirken, yavaş
yavaş yükselmesi bu zararları büyük ölçüde
azaltır.
Don Kabarması
 Bitkilerde ölümlere neden olan diğer
olaylar
don
kabarması
ve
don
kesmesidir.
 Üstten bir kısmı donan toprağın hacim
genişlemesi sonucu yukarı doğru
yükselmesine don kabarması denir.
 Don
kabarması,
suyu
bol
olan
topraklarda
özelliklede
sağanak
yağışlardan sonra veya aşırı kar
erimeleri ile ortaya çıkan göllenmeler
sonucu görülür.
 Topraktaki
su
miktarı
tarla
kapasitesinde ya da daha az ise don
kabarması görülmez.
Don Kesmesi
 Sıcaklık derecesi donma noktasının altına
düştüğü zaman toprağın yüzeyinde ince bir
tabaka donar.
 Gece donup kabarma, gündüz eriyip oturma
olayları birbirini izlerken, etkili bulunan
bitkilerin başta kökleri olmak üzere,
toprak altı organları yukarı doğru çekilir.
 Bu çekme sırasında kökler kopabilirler,
buna don kesmesi adı verilir.
Kış Kuraklığı Zararı
 Kış aylarında, toprak donmuş ve
hava sıcaklığı yüksek ise, bitki
toprak
üstü
organlarından
kaybettiği suyu kökleri ile topraktan
karşılayamaz ve bitkide kuraklık
belirtileri görülmeye başlar.
 Bu kuraklığa kış kuraklığı ya da
fizyolojik kuraklık denir.
kar örtüsü ile kaplı
olduğunda ise buharlaşma ile su
kaybı az olacağından fizyolojik
kuraklık ortaya çıkmaz.
 Bitkiler
Soğuğa Dayanmada Bitki Özelliklerinin
Etkileri
 Bitkinin morfolojik ve anatomik yapısı: Bitkilerin hücre arası
boşlukları az ve hücreler küçükse, soğuğa dayanmaları daha fazla
olur. Yaprak ve diğer organlarının üzeri mum tabakası veya tüylerle
kaplı olan bitkiler genellikle soğuğa daha dayanıklıdırlar.
 Büyüme hızı ve gelişme formülü: Çim safhasında dik gelişme
gösteren çeşitlerin dayanıklılığı daha fazladır. Büyüme hızı yavaş olan
bitkiler, hızlı büyüyen bitkilere oranla soğuğa daha dayanıklıdır.
 Bitkinin kimyasal özellikleri: Hücre öz suyunun yoğunluğu arttıkça,
donma derecesi düşer. Hem düşük hem de yüksek sıcaklığa dayanıklı
bitkilerin sitoplazmalarının yoğunluğu yüksektir ve hücrelerinde
dayanıklılığı arttıran maddeler vardır.
Yüksek Sıcaklığın Bitkiler Üzerindeki Etkisi
 Bitkiler için yüksek sıcaklık derecesi, türlere göre değiştiği gibi, bitki
çeşitlerine, organlarına ve gelişme dönemlerine göre de büyük farklılık
gösterir.
 Bitkiler belirli bir sıcaklığa kadar büyüme gösterirler ve bu artış fotosentezi
olumlu yönde etkiler.
 Sıcaklığın maksimuma ulaşması olgunlaşmayı artırır, bitkide mineral ve protein
miktarı artar ve kalite yükselir.
 Ancak maksimum sıcaklık ile beraber büyüme durur ve bu sıcaklıklar uzun
süreli olursa bitkilere zararlı olabilir.
 Bu olumsuz etkiler önce solunum ile fotosentez arasındaki dengenin bozularak
büyümenin durması şeklinde ortaya çıkar.
 Daha sonra yaprakların sararmasına ve renk değiştirmesine yani sürekli olarak
solmasına protoplazmanın su kaybetmesine ya da hücre proteinlerinin kısmen
pıhtılaşarak bitkinin ölmesine yol açar.
Bitkilerin yüksek sıcaklık ve kuraklığa karşı dayanıklılarını arttıran
bazı özellikleri de vardır. Bunlar arasında önemli olanları
şunlardır:
 Yaprağın
duruşu:
Yaprakla
bitki
arasındaki açı ne kadar dar olursa yani
yaprağın duruşu toprak yüzeyine ne kadar
dik olursa absorbe ettiği ısı enerjisi o
kadar az olmaktadır.
 Yaprak rengi: Açık renkli yapraklar
bitkilerin aşırı ısınmasını önler ve
sıcaktan daha az zarar görmesini sağlar.
• Kütikula ve yaprak tüyleri: Yaprakların dış yüzeyinde kalın ve mumlu bir
tabakanın bulunması ısı ışınlarının büyük bir kısmını yansıtır ve alttaki
hücreleri korur.
• Yaprağın üzerindeki tüyler ise ısıyı emerek ya da yansıtarak alttaki
hücrelerin sıcaklıklarının 1-2 oC daha düşük olmasını sağlarlar.
Bitkilerin yüksek sıcaklık ve kuraklığa karşı dayanıklılarını arttıran
bazı özellikleri de vardır. Bunlar arasında önemli olanları
şunlardır:
 Terleme (Transpirasyon): Bitkiler terlemenin
yüksek olması fazla ısı ve ışığın olumsuz
etkilerini azaltır.
 Yaprak absorbe ettiği ısı enerjisini terleme
yoluyla azaltarak sıcağın öldürücü etkisinden
kurtulabilir.
 Protoplazmadaki su miktarı: Protoplazmadaki su
oranı
az
olduğunda
hidrojen
protein
moleküllerine güçlü bir şekilde bağlanır.
 Proteinlerin
stabilitesi
sıcaklıkların
etkisiyle
olmaları önlenir.
artar
ve
yüksek
parçalanıp
deforme
 Bitkilerde
su
oranı
arttıkça
sıcaklıklara
dayanıklılığı azalır. Protoplazma ve dokulardaki
organik ve inorganik maddenin yüksek olması ise
sıcaklığa dayanıklılığı artırır.
SU FAKTÖRÜ
 Su
yeryüzünde halen bilinen hayat formunun
oluşması ve devamını mümkün kılan en önemli
faktördür.
 Hayatın
esas
kaynağı
durumunda
olan
protoplazmanın canlılığını koruması ve normal
fizyolojik fonksiyonlarını yürütmesi belli oranda su
içermesine bağlıdır.
Suyun Kimyası
 Saf suyun % 99,8’i H1 ve O16 izotoplarından geri kalan % 0,2’si
ise 17 çeşit farklı su türevlerinden oluşur.
 Sıvı halde bulunan suda su molekülleri hidrojen bağları ile
birbirlerine eklenerek polyhydrol (H2O)n zincirleri oluştururlar.
 Bu nedenle su yüksek yüzey gerilimine sahiptir.
 Suyun kuru, pürüzsüz ve hydrofob (suyu iten) yüzeylerde,
örneğin cilalanmış veya yağlı yüzeylerde kürecikler halinde
toplanmasının nedeni budur.
Suyun Kimyası
 Su kimyasal olarak nötr reaksiyon gösterir. Ancak belli oranda H+ ve OHiyonlarına dissosiye olmuştur.
 Sudaki hidrojen iyonları konsantrasyonu pH değeri ile ifade edilir. pH
(potentio Hydrogenii) değeri 0-14 arasında değişir ve H iyonları
konsantrasyonunun negatif logaritmik değerini ifade eder.
 Diğer taraftan pH değeri bir litre sudaki H iyonlarının gram olarak ağırlığını
ve aynı şekilde bir litredeki oxonium (H3O+) iyonlarının mol değerini gösterir.
 Suyun pH değeri normal koşullarda 7 olup, bu değer H ve OH iyonları
konsantrasyonlarının birbirine eşit olduğunu, dolayısıyla reaksiyonun nötr
olduğunu gösterir.
 pH değerinin 7’den küçük olması H iyonlarının fazlalığını, yani asit reaksiyonu;
pH’nın 7’den büyük olması ise OH iyonları fazlalığını ve dolayısıyla alkali
reaksiyonu ifade eder.
Suyun Bitkilerdeki Reaksiyonları
• Bitki bünyesinin önemli bir kısmı sudan oluşur.
• Bitkilerin su içeriği bitki türlerine ve aynı bitkinin farklı organlarına
göre değişmektedir.
Bitki Organ ve Türleri
Su Oranı
Aktif hücreler ve dokularda
% 90-95
Sebze yapraklarında
% 90-94
Çoğu kültür bitkileri yapraklarında
% 75-85
Patates yumrusu, şeker pancarı
% 75-80
Odun
% 30-60
Hububat taneleri
% 10-16
Yağ bitkileri tohumları
% 7-10
Suyun Fonksiyonları
 Biyokimyasal reaksiyonlar için esas ortam olması,
 Organik ve inorganik bileşikler için çözücü madde olması,
 Kolloidal yapıdaki maddelerin özellikle proteinlerin genleşmesini sağlaması,
 Tohumlardaki latent hayat
gerçekleştirmesi (çimlenme),
formunun
aktif
hayat
formuna
dönüşmesini
 Besin elementleri ve sentez ürünlerinin bitki bünyesinde taşınmasını sağlaması,
 Hücrelerde turgor ve osmoz basınçlarının ayarlanması,
 Stoma (gözenek) hücrelerinin açılmasını sağlaması,
 Bitkilerin fotosentez faaliyetlerinde hidrojen kaynağı olması (bitki bünyesinin % 6
kadarı hidrojenden oluşur),
 Bitki bünyesinde sıcaklığın kontrolü (transpirasyon esnasında 1 gram
buharlaşırken muhitinden, dolayısıyla bitki bünyesinden 545 cal ısı alır).
su
Bitkilerde Sudan Yararlanma
 Su içerisinde veya bol su içeren ortamlarda yetişen bitkiler için su alımı
önemli bir sorun değildir. Zira bu tür bitkiler bütün yüzeyleri ile su
alabilme yeteneğindedirler.
 Karada yaşayan bitkiler için durum değişiktir. Bu bitkilerin büyük
çoğunluğu su alımı ve bünyelerinde su bütçelerini dengede tutmak için
özel organlar ve sistemler geliştirmek zorunda kalmışlardır.
 Bunun sonucu olarak karada yaşayan bitkisel organizmaların çoğunda;
1.
2.
3.
4.
Kök sistemi ve buna bağlı olarak bitkide kök-sürgün uç polaritesi
(kutuplaşma),
Su iletim dokusu,
Hücre zarlarında submikroskobik kapilar sistem
Düzenleyici organlar ve sistemler (örneğin kutikula, stomalar, mantar
tabakası, tüylülük vs.) mevcuttur.
Karada yaşayan bitkileri su ihtiyaçlarını karşılama şekli
yönünden 2 grupta toplamak mümkündür;
1. Poikilohydro Bitkileri
 Bu gruptaki bitkiler su alımı ve su kaybı yönünden etkin bir regülasyon
mekanizmasına sahip değillerdir.
 Ortamdaki nem miktarı değişimlerine karşı davranışları cansız kolloidal bir
maddenin davranışlarına benzer.
 Yani ortamda nem fazla ise bu bitkilerin bünyelerindeki su miktarı artmakta,
buna karşılık nem azalınca bünyelerindeki su oranı da azalmaktadır.
 Bakteriler, mantarlar, algler, likenler, yosunlar be bazı eğrelti türleri bu
gruba girer.
 Çiçekli bitkilerden bu özellikte olanı çok nadirdir.
2. Homoiohydro Bitkiler
 Bu gruptaki bitkilerde su alımı ve kaybını (su bütçesi)
düzenleyici etkin sistemler mevcut olup, ortamdaki nem
oranı değişimlerinin belirli sınırları arasında kısmen bağımsız
durumdadırlar.
 Dolayısıyla bu bitkilerin bünyelerindeki su oranı fazla bir
değişim gösteremez.
 Ancak ortamdaki nem oranının bitkiler için maksimum ve
minimum sınırlarında bu bitkilerin de ortama bağımlılıkları
artar.
Bitkiler İçin Yararlanılabilir Su
 Ekolojik bir ortamda bitkiler ancak belirli formlardaki sudan
yararlanabilirler.
 Fiziksel olarak gaz halindeki (su buharı) ve sıvı haldeki sudan
bitkiler direkt olarak yararlanabildikleri halde, katı durumdaki su
(buz, kar, kırağı vs.) bitkiler tarafından değerlendirilemez.
 Diğer taraftan belli sıcaklık derecesi üzerindeki sıcak sular,
toprak zerrecikleri ve topraktaki iyonlar tarafından tutulan
higroskopik su bitkiler için yararlanılabilir durumda değildir.
Bitkiler için
toplanabilir:
yararlanabilir
 Atmosfer nemi
 Yağış suları
 Toprak suyu
su
3
kategoride
Atmosfer Nemi
 Atmosfer neminin, diğer bir deyimle, atmosferdeki su buharı
kaynağı su yüzeyleri (deniz, göl, akarsular) ve kara
yüzeylerindeki buharlaşma ile bitkilerin transpirasyonudur.
Yani kısaca evapotranspirasyondur.
 Evapotranspirasyon ile atmosfere karışan su buharı
atmosferde fiziksel olarak farklı şekillerde bulunabilir.
 Farklı durumlarına göre atmosferdeki su buharı, dolayısıyla
atmosfer nemi iki gruba ayrılır:
1-Görülebilir atmosfer nemi
2-Görünmeyen atmosfer nemi
Görülebilir Atmosfer Nemi
 Atmosferdeki su buharı bulut veya sis haline dönüştüğünde görülebilir
nem durumundadır.
 Aslında sis ve bulutun birbirinden farkı yeryüzüne olan yakınlık ve
uzaklıklarıdır.
 Bulutlar yeryüzünden olan yüksekliklerine göre;
1. Yüksek bulutlar (8-12 km): Cirrus, cirrocumulus, cirrostratus
2. Orta bulutlar (3-6 km): Altocumulus, altostratus
3. Alçak bulutlar (1,5-2,5 km): Nimbostratus, stratus, stratocumulus
Gelişme yönlerine göre de;
 Dikine gelişmiş bulutlar: Cumulus, cumulonimbus isimleri altında farklı tiplere
ayrılır.
Sisler genellikle aşağıdaki durumlarda ortaya çıkar:
 Sıcak hava kütlelerinin soğuk su yüzeyleri ile teması,
 Sıcak havanın yeryüzüne yakın durumda hareket halinde iken yüksek
yamaçlarla temas ederek yükselmesi,
 Hava hareketinin olmadığı durgun havalarda toprak yüzeyinin gece vakti
radyasyon yoluyla aniden soğuması halinde (genellikle vadi tabanları ile çukur
yerlerde) görülür.
Görülmeyen Atmosfer Nemi
nemin su buharı halindeki görünmeyen formudur.
Görünmeyen hava nemi mutlak nem, doygunluk nemi ve nisbi (=relatif
=bağıl) nem olarak 3 şekilde ifade edilir.
 Atmosferdeki
 Mutlak Nem: Havanın o anda içerdiği su miktarıdır.
g/m3 olarak
belirtilir.
 Doygunluk Nemi: Belli bir sıcaklık derecesinde 1 m3 havayı doymuş hale
getiren su miktarıdır. g/m3 olarak ifade edilir.
 Nisbi Nem: Havada o andaki mevcut su miktarının aynı sıcaklık
derecesinde o havanın taşıyabileceği su miktarına oranını gösterir ve %
olarak ifade eder.
Atmosferdeki Nemin Bitkiler İçin Önemi
 Atmosferdeki görünen (sis, bulut) ve görünmeyen (su buharı) nem güneşten
gelen solar radyasyonun (ısı, ışık ve diğer dolgular) bir kısmını absorbe
ederek intensitesini azaltır ve böylelikle bitkiler üzerine bazı ışınların
(özellikle kısa dalga boylu ışınlar) zararlı etkilerini azaltır.
nisbi neminin azalması toprak yüzeyinden olacak buharlaşmayı
(evaporasyon ve transpirasyonu) artırır. Nisbi nemin çok yüksek olması ise
transpirasyonu güçleştirir ve bunun sonucu gutasyon önem kazanır.
 Hava
 Bazı bitkiler düşük nisbi neme karşı oldukça duyarlı olup sadece nisbi nemin
yüksek olduğu ortamlarda yaşarlar (hygrophytler). Bu ekolojik kategori için
yağmur ormanlarında veya bol nemli gölgeli ortamlarda yetişen bazı eğrelti
otları (hymenophyllaceae) örnek verilebilir.
 Likenler, ciğer otları, yosunlar, kara algleri, mantarlar, bakterileri ve bazı
eğrelti türleri gibi poikilohydro bitkiler atmosferin nemini doğrudan
kullanırlar ve hava nemi bunlar için hayati önem taşır.
 Kurak bölgelerde havadaki su buharının toprak ve bitki yüzeyinde
kondense olarak çiğ teşkil etmesi bazen büyük önem taşıyabilir. Toprak
yüzeyinde oluşan çiğ, çoğu bitkilerde faydalanılacak düzeyde olmamakla
birlikte, çöllerde yetişen çok sathı köklü bitkiler için bu su önem taşır.
 Hava nisbi neminin yüksek oluşu, bitkilere büyük oranda
zarar veren
birçok mantarların (özellikle pas mantarları=Puccinia) üremesine ve
bitkilerde mantari hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.
 Yüksek nisbi nem ürün depolamasını da zorlaştırır.
Yağış Suları
 Yağış,
atmosferde
düşmesidir.
yoğunlaşan
su
buharının
sıvı
veya
katı
halde
yeryüzüne
 Yeryüzünde en fazla yağış olan bölgeler, ekvator ile 40-50 enlem dereceleri
arasında kalan bölgelerdir.
 Oluş bakımından yağışlar;
Siklonik veya depresyonik yağışlar: Depresyonlarda (hareket halindeki alçak basınç
merkezi) meydana gelir. Oluş nedenleri depresyon cephelerinde sıcak ve soğuk hava
kütlelerinin karşılaşması veya depresyon merkezinde yükselen havanın genişleyerek
soğumasıdır. Bu yağışlar uzun süreli olup geniş alanları kaplar.
Orografik yağışlar: Rüzgarların yüksek dağlara çarpması sonucu yükselmeleri ve
içerdikleri su buharını yağış halinde bırakmaları şeklinde meydana gelirler. Özellikle
denizden gelen rüzgarlar bu tip yağışların oluşmasında etkendir.
Konvektif yağışlar: Özellikle ilkbahar ve yaz aylarında oluşurlar. Oluş prensibi, toprak
yüzeyinde ısınan havanın yükselerek soğuması ve bunun sonucu içerdiği su buharını
yağış halinde bırakmasıdır. Bu tip yağışlar özellikle çanak şeklindeki sahalarda oluşur.
Yağış Rejimi
 Yağışların mevsimlere göre dağılışına denir. Yeryüzünde önemli yağış rejimleri:
1.Ekvatoral yağış rejimi: Ekvator bölgesinde görülür. Özelliği bütün mevsimlerin yağışlı
olmasıdır.
2.Tropikal yağış rejimi: Tropik şeritte görülür. Güneşin en yüksek olduğu mevsim
yağışlı, diğer mevsimler kuraktır.
3.Muson yağış rejimi: Muson rüzgarlarının hakim olduğu bölgelerde görülür. Özelliği
yaz aylarının bol yağışlı olmasıdır.
4.Akdeniz yağış rejimi: Akdeniz çevresinde görülür. Kışlar yağışlı, yaz mevsimi kurak
geçer.
5.Okyanus yağış rejimi: Okyanuslarla çevrili kıtaların batı sahillerinde görülür. Her
mevsim yağışlı olmakla beraber kış ayları daha fazla yağışlıdır.
6.Kontinental yağış rejimi: Karaların iç kısımlarında görülür. İlkbaharda yağışlar daha
fazladır, kış yağışları azdır.
Yağış Şiddeti

Yağış şiddeti, belirli bir zaman içinde düşen yağış miktarıdır.

Belirli miktarlarda az veya çok oluşuna göre farklı isimler alır. Örneğin, saatte 17,1
mm’den fazla şiddetteki yağmura SAĞNAK, 50 mm’den fazla olana SEYLAP denir.

Şiddeti en az düzeyde olan yağmurlar ÇİSENTİ olarak adlandırılır.

Yağışları şiddetlerine göre 4 grupta toplayabiliriz:
1.Uzun süreli bol yağışlar: 3 saatte 10 mm ve 5 saatte 15 mm’den fazla günlük yağış
şiddetine sahip yağışlardır.
2.Uzun süreli az yağışlar: 3 saatte 5 mm’den az ve 5 saatte 10 mm’den az günlük yağış
şiddetindeki yağışlardır.
3.Kısa süreli bol yağışlar: 1 saatte 10 mm’den ve 3 saatte 15 mm’den fazla günlük
şiddetteki yağışlar.
4.Kısa süreli az yağışlar: 1 saatte 3 mm’den ve 3 saat içinde 5 mm’den az günlük şiddetteki
yağışlar.
Yağış Şekilleri
 Yağmur: Atmosferdeki su buharının damlacıkları haline geçerek sıvı halde
yeryüzüne düşen şeklidir.
 Kar: Atmosferdeki su buharının sıvı hale geçmeksizin düşük sıcaklık etkisiyle
katı hale geçerek yağan şekildir.
 Dolu: Bol miktarda su buharı içeren sıcak hava kütlelerinin hızla yukarıya
doğru yükselmesi sonucu oluşan su zerreciklerinin bu kristalleri etrafında
giderek büyümesi ile oluşan buz kütleleridir. Çok iri taneli dolular yağmur
bulutları içindeki fırtına şeklindeki vertikal hava hareketleri sonucu oluşur.
 Çiğ: Gece vakti radyasyon yoluyla ısısını kaybederek soğumuş toprak ve bitki
yüzeyine temas eden havadaki su buharının yüzeylerde damlacıklar halinde
yoğunlaşmasıdır.
 Kırağı: Bitki ve toprak yüzeyindeki sıcaklık 0 oC’nin altına düşmüş ise çiğ
yerine kırağı oluşur.
 Grezil: Karın kristal yapıda olmayan şeklidir. Doludan daha yumuşak ve
mat bir renge sahiptir. Kar yağışından önce veya onunla birlikte yağar.
 Jivr: Atmosferdeki su buharının soğuk bir satıh üzerinde parlak ve
kaygan bir şekilde donması halidir.
 Vegia: Yağmur damlalarının soğuk bir satıha çarparak donması şeklidir.
Yağış ve İklim
 İklim,
hava değişimlerinin uzun yılları kapsayan gözlem
sonuçlarına göre gösterebileceği ortalama yıllık seyridir.
ve
 Sıcaklık yanında yıllık yağış toplamı ve bu yağışların yıl içindeki
dağılımı bir bölgenin iklim karakterini, dolayısıyla o bölgedeki
tarımsal faaliyetlerin şekil ve yoğunluğunu belirleyen en önemli
faktörlerdir.
 Yağış ve sıcaklık faktörünün birbirleriyle olan ilişkisi bir bölgedeki
toprak yapısı ve vejetasyonun genel karakterini de belirleyen en
önemli ölçü olmaktadır.
Bitkileri Su Sarfiyatları
 Bitkiler tarafından alınan toplam su miktarının ancak % 0,02
kadarı hidrojen olarak bitki bünyesine mal edilmekte, % 1
kadarı üründe mevcut bulunmakta ve geri kalan % 98-99’luk
kısmı ise transpirasyon ile tekrar dışarıya verilmektedir.
 Bitkilerin su sarfiyatı genellikle birim miktarda kuru madde
teşkili için sarfedilen su miktarıdır. Bu değer transpirasyon
katsayısı olarak ifade edilmektedir.
Bitkilerde transpirasyon katsayısını azaltan veya diğer bir
deyimle
transpirasyon
randımanını
artıran
faktörler
şunlardır:
 Toprağın besin maddelerinin durumu: Zengin topraklarda transpirasyon
randımanı yüksektir.
 Toprağın su durumu: Kurak yerlerde birim miktarda kuru madde için daha
fazla su sarfedilir yani transpirasyon katsayısı yüksektir.
 Havanın
nisbi nemi: Nisbi nemin düşük olması dolayısıyla havanın
buharlaştırma gücünün yüksek oluşu transpirasyon katsayısını artırır.
 Bitki sağlığı: Hastalıklı bitkiler daha fazla su sarfeder ve transpirasyon
randımanı düşüktür.
 Bitkinin gelişme çağı: Belli gelişme devresinde örneğin hububatta sapa
kalkma ve çiçeklenme devreleri arasında transpirasyon katsayısı yüksektir.
Bitkilerin Su İhtiyaçları
 Bitkilerin normal büyüme ve gelişmeleri için ortamda belirli bir düzeyde suyun
bulunmasına gerek vardır.
 Su miktarının bu düzeyin altında veya üzerinde olması bitkilerde fizyolojik
fonksiyonlar üzerine etkili olmaktadır.
 Su noksanlığı: Büyümede azalma, solunum kayıpları artışı, erken olgunlaşma,
kök sisteminin fazla gelişmesi. Ani su noksanlığında ise solma ve bunu takiben
protoplazma pıhtılaşması sonucu ölüm.
 Su fazlalığı: Olgunlaşmada gecikme, hücre boyutlarında artış, yumuşak doku,
yatmaya karşı dayanıksızlık, fazla yaprak ve dal, buna karşılık zayıf kök
sistemi.
 Ekstrem su fazlalığı: Toprakta oksijen azalması sonucu kök solunumunun ve
buna bağlı olarak besin maddesi alımının önlenmesi, kök bölgesinde CO2
artışına balı olarak toksit etkiler ve kloroz.
Download