Başkanlık Sistemini Tartışalım Ama

advertisement
Ali Sirmen
Başkanlık Sistemini Tartışalım
Ama...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan gazetecilerle yaptığı
konuşmada, bir kez daha Başkanlık sistemine değinmiş ve
konunun tartışılması gerektiğini söylemiş.
Daha önce de bu sütunda belirtildi. Başkanlık sistemi
tartışmalarını başlatan ilk kişi ne Tayyip Erdoğandır, ne de AKP
İstanbul milletvekili Prof. Dr. Burhan Kuzu.
Konu bundan çok önce, Turgut Özal, ondan da evvel, Süleyman
Demirel tarafından zaten gündeme getirilmiş ve tartışılmıştır.
Bir kez daha tartışılmasıyla kıyamet de kopmaz.
Ama yalan yanlış değil, doğru olarak.
Nitekim,Başbakan “başkanlık sistemi de olur, yarı başkanlık da”
derken konuyu yanlış bir mecraya çekiyor.
ABD'de uygulanmakta olan Başkanlık sistemi belirli dengelere
dayanır. Yarı Başkanlık denen. Kimilerinin daha doğru olarak
“Başkancı” diye adlandırılan sistem ise güçler arasındaki dengeyi
baştaki kişi lehine bozan ve ibreyi otoriter rejimlere doğru eğen
bir uygulamadır. Bu durumda Yarı Başkanlık sisteminin
parlamanter demokrasi ile Başkancı rejim arasında bir ara yol
olmayıp, uygulamada olumsuz sonuçlar vermiş olan tehlikeli
melez bir rejim olduğunu bilmek gerek.
***
ABD de yürürlükte olan sistemin, Birleşik Devletler'in tarihi ve
sosyal gerçeklerinden kaynaklandığını da görmezden gelemeyiz.
Zaten ülkemizde, nedense güç anlaşılan husus, her şeyi bir
dokunuşta düzeltecek sihirli anayasalar ve sistemlerin
bulunmadığıdır.
Türkiye'deki anayasa fetişizmi, cumhuriyete veya çok partili
rejime özgü değil, kaynakları Osmanlı'ya 1876 ya kadar
uzanıyor.
İktidar partisi Genel Başkanı'nın fiilen sahip olduğu yetkilere
ABD Başkanı bile sahip değildir. Salt Tayyip Bey''e özgü bir
konum değil bu, Turgut Bey için de, Süleyman Bey için de aynı
durum söz konusuydu.
***
Sistemler, anayasalar, uygulandıkları ülkelerin sosyo ekonomik
yapıları demokrasi kültürleriyle hem hal olup, oraya özgü
özellikler kazanarak, biçimleniyorlar.
Nitekim, Türkiye'de yürürlükte olan anayasa, ve yasaları alıp,
sosyo -ekonomik koşulları farlı ülkelerde uygulayın, çok değişik
sonuçlar elde edersiniz.
Başkanlık sistemleri için de durum aynıdır.
De Gaulle'in kalıbına uygun biçildiği, haklı olarak ileri sürülen
Fransız Beşinci Cumhuriyeti'nin 1958 tarihli Anayasası'nın
16.maddesi'nde Cumhurbaşkanı'na tanınan yetkilere çağdaş
dünyada ancak diktatörlüklerde rastlanır. Ama ünlü 16.
maddeye karşın, 1958 Fransız Anayasası diktaya yol açmadı. Ve
ne kuş ne deve sistem, uygulama içinde, Fransız demokratik
gelenekleriyle hem hal olarak yürüdü.
Fransa'da monarşiye doğru eğilim olmaması, Türkiye'de de,
Başkanlık sisteminin “Sultanlık” demek olmayacağı anlamına
gelir mi?
Bu sorunun yanıtını başkanlık sisteminin kurumlarında aramak
yerine, Fransa'nın ve Türkiye'nin sosyo - ekonomik yapılarıyla ile
demokratik kültürlerinin farklılıklarında aramak daha doğru
olur.
Orhan Bursalı'nın önceki günkü yazısında belirtildiği gibi, zaten
sistemin kabul şansı da oldukça zayıf. Ama Tayyip Bey koşulları
yine de zorlamaya çalışıyor.
Jön Türkler anayasanın yürürlüğe girmesiyle her şeyin birden
düzeleceğini sanıyorlardı. İttihatçılar ise, Abdülhamit dönemi
Osmanlısı'nın bütün eksikliklerinin aksaklıklarının nedeni olarak
Anayasa'nın askıya alınmış olmasını görüyor, onun yeniden
yürürlüğe konması halinde her şeyin düzeleceğini sanıyorlardı.
Öyle olmadığını herkes yaşayarak gördü.
Her rejim uygulandığı ülkenin şeklini alıyor.
Türkiye'de bugün yürürlükte olan parlamanter olduğunu
söylediğimiz sistemi aslında
Başbakancı sistem olarak
nitelemek çok daha doğru olur.
http://www.mgkmedya.com
Çarşamba, Mayıs 23, 2012 - Sayfa 1 / 1
Download