Ekrem Ersin CESUR Sermaye Hareketlerinin Türkiye`de Gelir

advertisement
DOKUZ EYLÜL ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ’NE
Aşağıdaki tez bilgilerimin Enstitünüz web sayfasında yayımlanmasını onaylıyorum. Gereğini
arz ederim.
Tarih: 30/09/2016
Ekrem Ersin CESUR
TEZ TANITIM FORMU
Adı-Soyadı
Anabilim Dalı
Programı
Tez Danışmanının Ünvanı, Adı-Soyadı
Ekrem Ersin CESUR
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri
Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Doktora Programı
Prof. Dr. Zeki ERDUT
Sermaye Hareketlerinin Türkiye’de Gelir Dağılımına Etkisi
Tez Başlığı (Türkçe ve Ġngilizce)
The Effect of Capital Flows on Income Distribution in Turkey
05/08/2016
Tez Savunma Tarihi
Ayrılan yeri aşmayacak şekilde yazılmış, Genişletilmiş (Türkçe) Tez Özeti (Konusu, amacı ve önemi, kuramsal çerçevesi,
yöntemi, sonucu)
Dünya, küreselleşme süreci olarak tanımlanan 1980 sonrası dönemde birbiriyle bağlantılı iki farklı gelişmeye tanıklık etmiştir.
Bunlardan ilki, 1980 sonrası başlayan ve 1990 sonrası hız kazanan sermaye ve finans hesabının serbestleştirilmesine ilişkin
uygulamalardır. İkincisi ise, sermaye hareketlerinin hem hacminde hem de dolaşım hızında olağanüstü bir artış görülen bu
süreçte, pek çok ülkede gelir dağılımı bakımından olumsuz sonuçlar ortaya çıkmasıdır. Özellikle azgelişmiş ülkelerin dışa
açılmalarının bir zorunluluk olduğunu, ancak bu sayede elde edilen yabancı kaynaklarla ekonomik kalkınmanın
gerçekleştirilebileceğini savunan yeni liberal politikalar, bu ülkeleri ağır bir borç yüküne sürüklemesinin yanında alt gelir grupları
açısından oldukça güç çalışma ve yaşam koşullarının dayatılmasına kaynaklık etmiştir.
1980 sonrasında, liberal politikaların yaşama geçirildiği Türkiye’de de benzer örüntüler ortaya çıkmıştır. Ticari ve mali
serbestleştirmeye yönelik uygulamalar, dış ticaret hacmiyle sermaye hareketlerini önemli oranda arttırmıştır. Gerçek üretimden
giderek kopularak mali sektör öne çıkmış; ancak yabancı yatırımcıların spekülatif nitelikli yatırımları ekonominin kırılganlığını
arttırmıştır. Dış borç yükünün de önemli ölçüde arttığı bu dönemde, ekonomik krizler baş göstermiş; ücretlilerin katma değerdeki
payları düşmüş; gelir dağılımı ücretliler aleyhine bozulmuştur.
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’ye yönelen sermaye hareketlerinin gelir dağılımı üzerindeki etkilerini ortaya koymaktır. Bu
kapsamda, çalışmada ilk olarak kavramsal çerçeve incelenmiştir. Sermaye hareketleri ve gelir dağılımı kavramlarının tanım ve
unsurlarına ayrılarak detaylı biçimde açıklandığı birinci bölümün ardından ikinci bölümde, sermaye hareketlerinin gerekçeleri
“itici ve çekici etkenler kuramı” bağlamında açıklanmıştır. Bu bölümde, Türkiye’ye yönelen yabancı sermayeyi açıklayan sekiz
farklı etkene yer verilmiştir. Üçüncü bölümde ise, sermayenin farklı biçimleri ayrımında kuram, tür ve eğilimler incelenmiştir.
Son olarak, Türkiye’nin küreselleşme sürecindeki dönüşümü göz önüne alınarak, 1980 sonrası dönem üç alt döneme ayrılmış ve
sermaye hareketleri ile gelir dağılımına ilişkin örüntüler çözümlenerek, sonuca ulaşılmıştır.
Sonuç olarak, 1980 sonrasında kalkınma politikasını kökten değiştiren Türkiye’de yabancı sermaye girişlerinin önemli ölçüde
arttığı açıktır. Sermaye hareketlerinin türleri bakımından bir değerlendirme yapıldığında, ilk olarak en önemli istihdam kaynağı
olarak görülen DYY girişlerinin sınırlı kaldığı görülür. Dolayısıyla yabancı yatırım çekme bahanesiyle yaygınlık kazanan
esneklik uygulamaları esasen istenen sonucu vermemiştir. Ancak, işgücü piyasası uluslararası işbölümündeki yeni konuma uygun
biçimde düzensizleştirilmiştir. Bununla birlikte, genellikle spekülatif nitelik taşıyan portföy yatırımları ve kendine özgü bir borç
çeşidi olan diğer yatırımlar çok büyük oranda artmıştır. Mali piyasaların gerek kurumsal gerekse yasal açıdan yeteri kadar
gelişmediği de göz önüne alındığında, sermaye hareketlerinin ekonomik denge üzerinde olumsuz sonuçlara yol açması şaşırtıcı
olmamalıdır. Bu iki sermaye hareketi türü de Türkiye örneğinde aynı eğilime sahiptir. Buna göre, 1980 sonrası yaşanan tüm
krizlerde hem portföy yatırımları hem de diğer yatırım girişlerinde ciddi bir artış olmuş; krizlerle birlikte ise bu yatırımlar
neredeyse tamamen erimiştir. Böylece, DYY’ler ile istediği ölçüde istihdam artışı sağlayamayan Türkiye, tasarruf eksiğini borçla
kapatma olanağını da kaybetmektedir. Üstelik vadenin kısa olması nedeniyle yüksek faiz aracılığıyla çekilen borç para da tam
anlamıyla değerlendirilememektedir. Bu bakımdan, Türkiye’ye yabancı sermaye girişinin borcun borçla kapatılmasının ötesinde
çok fazla bir işlev gördüğünü söylemek olası değildir.
Sermaye hareketlerinin gelir dağılımı üzerindeki etkileri ise tartışmalıdır. Bu tartışmanın kaynağında, bölüşüm verilerinin
hesaplanma yöntemindeki tutarsızlıklar bulunur. Bununla birlikte, kısıtlı veri seti ile farklı bir değerlendirme yapıldığında dahi
ana akımın bölüşümün yoksullar lehine bir gelişim gösterdiği yönündeki savına karşı çıkılabilir. Faiz ve arbitraj olanaklarından
yararlanan yabancı sermaye, kriz durumunda ülkeden çıkabildiği gibi vadeli döviz işlemleri ile bu gibi durumlar için yatırımlar
koruma altına da alınabilmektedir. Oysaki yoksul halk yığınları bu tür olanaklardan yoksundurlar. Bu anlamda, Türkiye’de 1980
sonrası yaşanan süreçten özellikle yabancı sermaye çevreleri kazançlı çıkmıştır. Buna karşın başta işçi ve çiftçiler olmak üzere alt
gelir basamaklarında bulunan yığınlar açısından son derece güç çalışma ve yaşam koşulları kendini göstermiştir. Bu bakımdan,
oynak bir nitelik sergileyen yabancı sermaye giriş/çıkışları ile ekonomik denge zarar görüp, ekonominin kırılganlığı artmış, gelir
dağılımı da alt gelir grupları aleyhine bozulmuştur.
Download