Artan Ayrımcılık, Nefret Söylemi ve Linç Girişimleri Toplumsal Barışı

advertisement
2 Ağustos 2011
Artan Ayrımcılık, Nefret Söylemi ve Linç Girişimleri Toplumsal Barışı
Tehdit Ediyor!
Kürt sorunundan kaynaklı silahlı çatışmalarda neredeyse her gün ölüm haberleri
gelmektedir. Son olarak Van’ın Çatak İlçesi’nde 3 asker yaşamını yitirdi; 4 asker yaralandı.
Yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Yaşananlar, Kürt
sorununun çözümsüzlüğünün bugüne değin onbinlerce cana mal olduğu gerçeğinin
algılanmadığını gösteriyor. İnsan hakları savunucuları olarak artık ölümler istemiyoruz.
Yaşam hakkını her yerde ve her koşulda savunuyoruz. Bununla birlikte;
Son yıllarda, milliyetçi duyguların kışkırtılması, ötekileştirme ve farklı olana
tahammülsüzlüğün körüklenmesi, ayrımcılık ve nefret söylemleri sonucu gerçekleşen linç
benzeri toplu saldırılar, adeta karşı karşıya kalınan ağır sorunlar ile başetmenin bir aracı
olarak toplumsal refleks haline gelmiştir.
14 Temmuz 2011 günü Diyarbakır’ın Silvan İlçesi’nin kırsalında yaşanan silahlı çatışmada,
20 kişinin yaşamını yitirmesinden sonra, Türkiye adeta bir linç sarmalına büründü.
Sırasıyla ifade edersek;
15 Temmuz 2011 günü BDP Ankara İl Örgütü sabaha karşı Molotofkokteyliyle saldırıya
uğradı. Aynı gün BDP Bursa Gemlik İlçe Örgütü taşlı saldırıya uğradı. Aynı gün Elazığ BDP İl
binası saldırıya uğradı. İl Başkanı Mehmet Kılıçtepe darp edildi. Aynı gün, Aydın’ın
Germencik İlçesi’ne bağlı Bozköy’de bir termal otelin inşaatında çalışan Kürt işçiler bir
grubun ve köy halkının saldırısına uğradı. Bir işçi yaralandı. İşçiler köyü terk etmek zorunda
kaldı.
16 Temmuz 2011 günü, 18. İstanbul Caz Festivali kapsamında Harbiye Cemil Topuzlu
Açıkhava Tiyatrosu’nda sahne alan Aynur Doğan’ın Kürtçe şarkılarını seslendirdiği sırada bir
grubun yuhalaması ve sahneye cisim atması sonucu Aynur Doğan konseri yarım kaldı. Adeta
ikinci bir Ahmet Kaya vakası yaşatılmak istendi.
17 Temmuz 2011 günü BDP İstanbul İl Binası taşlı saldırıya uğradı. Aynı gün, Erzurum’un
Aziziye İlçesi’nde bir grup, TOKİ inşaatında çalışan Kürt işçilere saldırdı. Olayda bir işçi
yaralandı. Korku ve paniğe kapılan işçiler şantiyeyi terk etmek zorunda kaldı. Aynı gün
Adana’da Uğur Mumcu Parkı’nda toplanan bir grup yürüyerek BDP Adana İl Binası önüne
geldi ve binayı taşladı.
18 Temmuz 2011 günü Trabzon’da bir parkın açılışı nedeniyle toplanan bir grup, o esnada
parkın yanında bulunan lokantada yemek yiyen Kürt işçilere saldırdı; üç işçi yaralandı.
19 Temmuz 2011 günü, Siirt’te Mahfuz Aykaç isimli bir militanın cenaze törenine polis
tarafından müdahale edildi. Cenaze namazını kıldıran imam darp edildi. Daha sonra 21
Temmuz günü, taziye çadırına da polis tarafından sert bir şekilde müdahale edildi. 50 kişi
yaralandı. Aynı gün, Düzce’nin Beyköy Beldesi’nden bulunan 1. Organize Sanayi
Bölgesi’ndeki, MAS-DAF işçileri Ankara’ya yürümek istedi; jandarmanın müdahalesi sonucu
15 işçi gözaltına alındı.
1
21 Temmuz 2011 günü İstanbul’da Zeytinburnu İlçesi’nde BDP üye ve yöneticileriyle, BDP
İlçe Binasına yönelik kalabalık bir grubun saldırısı gerçekleşti. Bu saldırılar birkaç gün
devam etti. Bu olaylarda top oynamaktan dönen ve Kürt olduğu için saldırıya uğrayan bir
çocuk hastanede tedavi altına alındı. Saldırıları yaptığı iddia edilen 125 kişi gözaltına alındı
ve bunlardan 3’ü tutuklandı. Saldırıya uğrayan gruptan ise 22 kişi gözaltına alındı ve
bunlardan 5’i tutuklandı.
26 Temmuz 2011 günü, Eskişehir’in Mihalıççık İlçesi’ne bağlı Ömerköy’de tarım işçisi olarak
çalışan işçiler ırkçı bir saldırıya uğradı ve 8 işçi bıçakla yaralandı. Arap ve Kürt işçiler bu
yerleşim yerini terk etmek durumunda kaldı. Aynı gün, Şanlıurfa Ceylanpınar İlçesi’ndeki
AKP İlçe Binası bir gurubun Molotofkokteyliyle saldırıya uğradı.
27 Temmuz 2011 günü, Sıdık Öztürk isimli militanın Ağrı Doğubeyazıt İlçesi’ndeki cenaze
törenine polis tarafından müdahale edildi. Atılan gaz bombaları sonucu bir kişi yaralandı.
Aynı gün, Şırnak’ın Silopi ilçesinde Kürtlere yönelik saldırıları protesto etmek isteyen
kalabalık bir grup polis tarafından gaz bombasıyla dağıtıldı. Zeynep Ödük isimli bir çocuk
gaz bombası sonucu yaralandı.
28 Temmuz 2011 günü, Bingöl’ün Karlıova İlçesi’nde aynı gün silahlı saldırıya uğrayan
korucubaşı Hacı Alan’ın öldürülmesi üzerine, Taşlıçay Köyü’nden gelen korucular Karlıova
İlçesi’nde çevreye rastgele ateş açmış; BDP İlçe Başkanı Şemsettin Özen’in evini ateşe
vermiştir. Güvenlik kuvvetleri olayı seyretmiştir. Bingöl Valisi olaylara duygusal tepki
olarak nitelendirmiştir. Aynı gün, Şırnak’ın Silopi İlçesi’nde Kürtlere yönelik saldırıları
protesto etmek isteyen gruba, ikinci kez polis tarafından gaz bombasıyla müdahale edilmiş;
gaz bombasının kafasına isabet etmesi sonucu Şoreş Ürün isimli çocuk yaralanmıştır. Aynı
gün Aydın’ın Nazilli İlçesi’nde kimlik kontrolü yapan ırkçı bir grup, Nadir Gülenç isimli Kürt
işçiyi linç etmek istemiştir.
14 Temmuz’dan bu tarafa Türkiye’de artan linçlerin yanı sıra 15 Temmuz günü İstanbul’un
Avcılar İlçesi’nde Orhan D. isimli kişi, 19 Temmuz günü Samsun’un Havza İlçesi’nde Gökhan
Çetintaş isimli çocuk, 29 Temmuz günü Diyarbakır’da Mehmet Şirin Çiftçi isimli kişi, 31
Temmuz günü Van’ın Çaldıran İlçesi Soğuksu Köyü’nde Ercan Uca isimli kişi yargısız infaza
kurban gitmiş; 30 Temmuz günü Mersin Emniyet Müdürlüğü Yumuktepe Polis Karakolu’nda
Kongo vatandaşı Hamedu Loufa Sayıd isimli kişinin gözaltında öldüğü bilgisi basına
yansımıştır. 21 Temmuz 2011 günü Ankara Sincan F Tipi Cezaevinde Seyfettin Bal’ın şüpheli
bir şekilde intihar ettiği belirtilmiştir.
Bu kaygı verici gelişmelerden başta siyasal iktidar ve medya olmak üzere ayrımsız herkes
sorumludur. Her şeyden önce siyasal iktidarın sözcülerinin ve siyasal aktörlerin şiddet ve
ayrımcılık içeren söylemlere son vermesi gerekmektedir. Kamusal alana egemen olacak
barışçı bir dil, tehlikeli boyutlara tırmanan toplumsal gerilimin azaltılması yönünde önemli
bir adım olacaktır. Kürt Sorununda demokratik ve barışçıl çözüm olanakları her
zamankinden daha fazla mevcutken, 14 Temmuz’da Silvan’da yaşanan silahlı çatışmaları
bahane edip şiddetin daha fazla tırmandırılması ve şiddet dilinin kullanılması toplumsal
barışı yok edecek bir sürecin gelişmesinin önünü açmıştır. Siyasal iktidarın bu durumu bir
an önce düzeltmesi, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmesi, nefret suçlarını düzenlemesi
ve artık barışın dilini kullanması gerekir.
Toplumsal yapımızın halklar nezdinde bu kadar iç içe geçmişliği karşısında linç pratikleriyle
mücadele etmemek tam bir körlüktür.
2
Toplumun içinde baş gösteren yarılmanın çok daha derin boyut kazanmaması için tüm
kesimler gereken sorumluluğu göstermeli ve kalıcı çatışmasızlığın bir an önce sağlanarak,
Kürt sorununun anayasal zeminde çözümü ile ilgili çalışmaların başlatılması ve
sonuçlandırılması gerekmektedir.
Toplumsal barış için, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele için barış dili kullanalım ve barış için
mücadele edelim.
İnsan Hakları Derneği (İHD)
Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV)
İnsan Hakları Gündemi Derneği (İHGD)
İnsan Hakları Araştırmaları Derneği (İHAD)
İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER)
3
Download