“Türk” Var, “Türk“ Var!

advertisement
Ali Sirmen
“Türk” Var, “Türk“ Var!
Her şeyin tartışılmasına, yeni baştan ele alınmasına yandaş
olmama rağmen, işin buralara kadar varacağını ve Kürt
sorununun
çözümü
konusu
gündeme
geldiğinde
Cumhurbaşkanlığı forsunu kast ederek şu soruyu soracağımızı
tahmin etmiyordum:
-Peki de o forsu ne yapacağız?
Konu Avrupa
Atatürkçü Düşünce Dernekleri Federasyonu
Genel Başkanı Dursun Atılgan tarafından ortaya atılmış, Yalçın
Bayer tarafından köşesine taşınmış, Ertuğrul Özkök tarafından
da “Türk hassasiyeti” çerçevesinde yeniden ele alınmış.
Cumhurbuşkanlığı Forsu”na geçmeden önce, özellikle Türk
hassasiyeti konusunu üzerinde durmak istiyorum.
Kürt sorunu, Türkiye'nin mutlaka demokrasiyle çözülebilecek
sorunu olduğuna göre, tarifi gereği, hem Kürtler'in hem de
Türkler'in ortak sorunudur.
Durum böyle olunca da, sorunun çözümünü ararken, hatta
daha da öncesinde tartışması aşamasında da, “hassasiyet”lere
özen göstermek gerekmektedir.
Sorun hem Kürtleri hem de Türkleri ilgilendirdiğine göre, ortada
rencide edilmemesine dikkat edilecek iki hassasiyet olacaktır:
Kürt hassasiyeti, Türk hassasiyeti.
Bu hassasiyetlere saygı gösterirken, herkes kendi hassasiyetinin
sınırını dikkat ve itidal ile çizmelidir ki, birinin hassasiyetine
gösterilen saygı, diğerininkine gösterilecek olanı ayaklar altına
almasın.
***
Hassasiyetler konusu, adından da anlaşılacağı gibi gerçekten
hassas. Ancak zaman zaman biraz da fazla abartılıyor sanırım.
Önceki gün bu köşede, tıpkı bir zamanlar Kürt'e Kürt demenin
tepki yarattığı gibi, şimdilerde de Türk'e Türk demenin tedirginlik
yarattığı, hiç değilse böyle bir algının oluşmaya başladığına
dikkati çekmiştim.
Sanırım hangi kökenden olursak olalım, hassasiyetlerimize saygı
isterken, karşımızdakine empatiyle yaklaşmamız elzem.
Bu konuyu, maalesef daha çok yinelemek zorunda kalacağımızı
tahmin ettiğimi belirterek, kapatayım.
Bilindiği gibi, o forsun üzerindeki 16 yıldız, “Türk”lerin tarihte
kurdukları devletleri simgelemektedir.
Burada Türk sözcüğü ile bir ırk bir etnisite kastedilmektedir.
Forsta yer alan 16 yıldız, biri hariç, bir arada yaşamak iradesine
sahip, çeşitli dil din ve ırktan insanların kurdukları devletleri
değil, ırken Türk olan insanların oluşturdukları devletleri
simgelemektedir.
Yani burada sübjektivist bir ulus devlet değil, etnik temele
dayanan devlet kastedilmektedir.
***
Zaten başka türlü olmasını beklemek de abes olurdu.
O zamanlar daha ulus kavramı gelişmiş değildi. Bu Türk
devletlerinin, tebaaları da, öyle bir kavram olmadığından,
kendilerini öyle tanımlayamazlardı da.
Bugün de, Kürt kökenli bir vatandaşımızın Göktürk ya da Hun
İmparatorluğuyla neden iftihar etmediğini sormamızın da hiçbir
anlamı olamaz.
O bakımdan Cumhurbaşkanlığı forsundaki Türk devletleriyle
Türkiye Cumhuriyeti'ni aynı kefeye koymamız da doğru olmaz.
Zaten Niyazi Berkes ve özellikle Melih Cevdet Anday gibi
düşünürlerimiz bu benzetmeyi de çok yerinde bulmuyorlar.
Örneğin Melih Cevdet Anday, Türkiye Cumhuriyeti'nin son değil,
ilk Türk devleti olduğunu belirten birden fazla yazı kaleme
almıştı.
Melih Cevdet
dayanıyordu:
Bey'in
bu
görüşü
şu
sağlam
gerekçeye
-Daha önceki Türk devletleri ulus bilincine dayanmıyordu ki,
ulus devlet olsunlar.
Tabii Osmanlı'nın Türklüğü sorununu da, çok uluslu
imparatorlukların yapısı çerçevesinde irdeleyince konu daha
kolay açıklanabiliyor.
Diyeceğim o ki, Cumhurbaşkanlığı forsundaki yıldızlardaki Türk
ile TC'nin yıldızındaki Türk aynı şey değil. Kimileri ufak da sansa,
arada çok büyük fark var.
Gelelim bizim şu ünlü 16 yıldızlı Cumhurbaşkanlığı forsu
konusuna:
http://www.mgkmedya.com
Çarşamba, Nisan 3, 2013 - Sayfa 1 / 1
Download