GEOFELSEFE

advertisement
marife, yıl. 6,
sayı.
3,
kış
2006, s. 197-206
COGRAFYA.-FELSEFE İLİŞKİSiNE BİR GİRİŞ:
GEOFELSEFE
Hüseyin PAIA
ÖZET
Bu çalışma, coğrafya-felsefe ilişkisini, Batı düşüncesi çerçevesinde kalarak
tarihsel-mitolojik kökenleri, nasıl bir düşünsel terkibe ulaştığı ve pratik netleelerinin
ne olduğu sorulanna yanıt arayacak şeklide ele alacak ve coğrafya felsefe ilişklsinin
zaman Içinde 'geofelsefe' adlı yeni bir disiplini nasıl ortaya çıkardığını göstermeye
çalışacaktır.
Anahtar kelimeler: Jeografi, Jeoloji, Felsefe, Jeofelsefe
GEOPHILOSOPHY: AN INTRODUcriON TO RELATIONSHIP BETWEEN GEOGRAPHY AND PHILOSOPHY
This artlde tıies to explain the relatlonship between geography and philosophy by seeklng for its historical-mythological roots, describing the intellectual
synthesis reached, reporting its practıcal results and how its developed and named
as "geophilosophy" staying in the aspects of Westem Knowledge.
Key words: Geography, Geology, Philosophy, Geophilosophy
Tannlar tarafından yaratılan ilk tür 'altın tur'dür. Bunlar tanrılara benzer
bir §ekilde i§siz güçsüz ve endi§esiz bir §ekilde vaı;bulunan varlıklardır. ÖlümsÜz
olan ikinci tür 1gümü§'ten yaratılmı§tır. Baba Zeu.s'un yarattığı üçüncü tür olan
insan ise topraktan yaratılrnı§tır. ı Yunan mitolojisinin bu sınıflandırması, toprak
ve onun üzerinde in§a edilenler üzerine dü§ünmenin nasıl ba§la:dığına dair -en
azından Batı Dünyası çerçevesinde- ipuçlannı da vermektedir. Üçüncü türün
topraktan yaratılması ve toprak üzerinde ya§amaya mecbur edilmesi, üzerinde
bulunduğu 'yer'i tanımaya zorlanması anlamına gelebileceği gibi, yer üzerine her
insaru giri§imi belirli bir çerçevede anlamlı kılacak ön-bilgileri veya anlam çerçevelerini elde tutma zorunluluğunu da öne çıkarır. Bu ön-bilgi de üçüncü tür olan
· Dr., Gaziosmanpa~a Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü. [email protected]
ı Gustav Schwab, Die Sclıö11steıı Sageu des klassisc/ıeu Altertums, Droemersche Verlagsanstalt Th.Knaur
nach F., München-Zürich 1961, s.13.
198
Hüseyin Pala
insanın
ilk örneklerini ve dolayısıyla da dü§ünmedeki hareket noktalanru daha
üst türlere bakarak belirlemesi anlamına gelecektir. Yer üzerinde hareket etmek,
bir noktayı orijin olarak belirleyip, bu noktaya göre doğrular ve eğriler çizmek
anlamına geldiğinden, geometrik §ekiller, yer hakkındaki dü§ünmelerin tarihinde
önemli denilebilecek bir rol oynarlar. Bu da, yerküre hcikkında dü§ünme hususunda primordial bir tarafı bulunan çiziml~rin vazgeçilemezliğini gösterir.
İnsanoğlu çizimler (haritalar) aracılığıyla yerküreyi dü§ünsel bir nesne haline getirmenin yanında, onun sunduğu imkanlan kullanarak dönü§me/dönü§türme eylemine de hayatiyet kazandırmı§tır. Nitekim ilk haritalar,
udeği§ik türden kaya ya da minerallerin -genelde iktisadi önem ta§ıyan metal
cevherleri, kömür ve kireç ta§ının- yalnızca yerlerinin i§lendiği topografya haritalandır."1 Haritalar çağına gelene dek insan dü§üncesi §U çok önemli ayrımı ortaya
koymu§ ve bundan haritalama eylemi de nasibini almı§tır: Muhatap olduğumuz
· dü§ünsel nesnenin dı§andan görünü§ü ile fiziksel gerçekliği birbirinden farklı
§eylerdir.3 Sokrates öncesi filozoflarm da bu aynm üzere dü§ünerek dül).yanın
görünü§ünün ötesine geçip bir cevher arayı§ına gittikleri söylenebilir. Felsefenin
temelini ~tan İyonyalı dü§ünürler, adeta insanlık tarihinin atacağı adımlarm seyrini de ba§tan belirlerni§tir desek bu pek de yanh§ olmayacaktır. Görünü§ ve gerçeklik arasındaki aynm, modem çağa gelinceye kadar yerküre hillındaki dü§ünmelere de ister istemez d~gas~ VUrmU§tUr.
Dünyanın görünü§ünün tarihi ilk evrelerinde fiziksel gerçekliği kendi ba§ı­
na ele almaya imkan verebilecek dü§ünsel-ele§t~rel bir atmosfere uygun görünmemektedir. D.J,. Boorstin bu hususta §U tespiti yapar: uYerkürenin biçimini,
anakaralan, okyanuslan saptama çabalarının önündeki en büyük engel bilgisizlik
değil, bilgi inancı olmu§tur."4 Burada 'bilgi inancı' terkibi, varsayılan ve varlıklan
tartı§ılmayan §eylere olan inancı. ifade etmektedir. Bugün de varlıklarını devam
ettiren efsaneterin çoğu dünya~üstü varlık alanlanru betimleme i§ini merkeze
koymak suretiyle tebarüz etmi§lerdir. Deyim yerindeyse efsaneler ve mistik söylemler dünya-üstünün topografyasını çırtaya koyma iddiasındadırlar. Efsanelerin
kullana geldiği _dil dünya hakkında değildir. Diğer bir deyi§le efsaneler, yerküre
hakkında semboller aracılığıyla yap!lmı§ bir açıklama olmalan nedeniyle, ba§langıçta, anlamlandırma bakırnından fiziki dünyayı da yedeklerine almı§lardır.' Yeryüzü §ekilleri her · ne .kadar türlü güçlükleri ortaya çıkararak korku, endi§e ve
David Oldroyd, İıısaıı Düşüııcesinde Yerküre, Çev. Ülkiin .Tansel, Tiirkiye Bilimsel Araştirma Kurumu
Yayınları, Ankara, 2004, s.B.
3
Bkz. Martin Heidegger, Nedir Bu Felsefe, Çev. Durrin Tunç, Logos Yayınları, İstanbul, 1990, s.3.
4
Daniel J. Boorstin, Keşifler ve Buluşltır, Çev. Fato§ Dilber, Tiirkiye ݧ Bankası Yayınları, Ankara, 1994,
s.88.
·
5 Bkz. ·Erman Gören, "Antikçağ Bilgeliğinde Ruh ve Öte Dunya•, Doğu Batt Dergisi, Sayı: 40, ss.127133.
2
Coğrafya-Felsefe ilişkisine Bir Giriş: Geefelsefe
199
umutsuzluğa sebep olmuş ise de neticede mit üreticileri bu kaygı kaynaklannı
'yüce' bir aktörle ilişkilendirmekte gecikmemişlerdir.
Coğrafyanın öte dünya topografyası olmaktan çıkarak yeryüzüne inişini
takip edebilmemizi sağlayan anahtar terim 'simetri'dir. Simetri gerçi, yerküreyi
'öte bir dünya'nın izdüşümü olarak görmek bakımından efsanelerin söyleminde
de vardır; ama yer üzerinde yaşayıp düşünen bir varlığın önünde görünür anlamlı
yapılar kurma arndiyesinin de en önemli aracıdır. Simettinin oynadığı rolü tabia~ıyla 'geometri'den bağımsız düşünemeyiz. Nesnelerin yerini belirlerken geometrinin zorunlu bir şekilde, onlann 'görüldükleri gibi' olmalan kuralına uyduğu,
diğer bir deyişle nesneler nasıl görünüyorlarsa öylece yerlerini tespit edip hesapladığı söylenebilir. Bu açıdan bakıldığında, nesnelerin çizimler aracılığıyla geometrik
bir şekilde konumlandınlınası ancak temsili bir durum olarak anlaşılabilir. Nesnelerin gerçekte nasıl oldukları veya onlann hakiki görünüşlerinin temsile konu olup
olamayacağı ayn bir tartışma konusu olabilir. Coğrafya bu bakımdan, birhipyle
uyumlu çizgilerin anlamlı bir yapıya kavuşturulması çabasının bir verimidir denilebilir. Burada simettinin zorunlu olmasını değil de belki 'anlamlı' yapılar ortaya
koymanın vazgeçilemezliğini tartışmak daha isabetli bir yaklaşımdır. R. Barthes
klasikierin 'anlatmak, insanın kafasındaki tabioyu göstermesinden başka bir şey
değildir.' şeklindeki ünlü cümlesini geometri-sanat ilişkisine uyariayarak · şunları
söyler: "Sahne, resim, çekim, oyulup çıkarılmış üçgen: Tiyatroyu, resmi, sinemayı, edebiyatı, müzik dışında kalan ve dioptric sanatlar (ışığın kırılması ile ilgili
sanatlar) diyebileceğimiz sanatlan anlarnamızı sağlayacak olan koşul budur işte. n6
Oyulup çıkarılmış üçgen, simettinin ve mekanla kurduğumuz bağlantının izahını
yapmamızı kolaylaştırabilir. 'Anlatma'nın vazgeçilemezliğine vurgu yapmaktan
sarfmazar edemeyeceğirnize göre, insanın mekanla kurduğu ilişkinin geometrik
nesneler aracılığıyla coğrafyanın temelini oluşturduğunu söylemekte bir beis yoktur.
Ahiret topografyası döneminden sonra insanoğlunun yerküre üzerine düşünürken kullandığı en temel geometrik nesnenin elips (elipsoid) olduğu kabul
edilir. Eski mitik söylemin dünya(lar) hakkında : konuşurken kullanmış olduğu
temel enstrümanlar ekseriyetle bir 'döngü' merkezinde kullanıldığından, eşdeyişle
geliş ve gidişe odaklı bir insan hikayesi tasvir edildiğinden, bu anla,tırn biçimine en
uygun geometrik nesne zamanla yum4rta biç~den yuvarlaklığa doğru evrilen
'çember/daire'dir. Eski anlatım biçimince daire, sonsuzluğu temsil eden bir sembolik yüzük olarak tasvir edilir.7 Sembolik yüzük yerküre hakkında konuşurken
6 Roland Barthes, Diderot Brecht Eisenstein, Siııema Yazıları ve Breelli Sa11aı İlişkileri Üzerille Yazı/ar,
7
Çev. Bertan Onaran-Yurdanur Salman, Görsel Yayınlar, İstanbul, 1977, s.209.
Bugün siyasi-dini ve coğrafi bir aynmı ifade eden ve daire/çeroberin akrabası olan Hilal'in
Maniheizm'e kadar geri giden bir tarihinin olduğu ve Cumhuriyet Dönemi Roma'sında temiz ruhiann bir sembolü olarak senatörlerin ayakkabılarına takılmasıyla ilgili olarak bkz. D.J. Boorstin, Keşif­
ler ve Buluşlar, s.89.
200
Hüseyin Pala
de i§e yaraiTU§, daire veya kürenin en kusursuz cisim olduğu kabulünden hareketle, dünyanın da küre §eklinde olduğu sonucuna varılını§tır. Bu dü§ünce M.Ö. 5.
Yüzyıl'da Yunanlı dü§ünürler tarafından ortaya atılıru§tır. Pisagorcular, Platon ve
Aristoteles bu dü§ünceyi geli§tirmeye çalı§ırken §U gerekçe hepsinde ortak payda
olmu§tur: Küre kusursuz bir geometrik nesne olduğundan, dünyanın bu küre
dı§ında ba§ka bir §eye benzemesi dü§ünülemez.• Bunun yanında, Platon'un metaforik yakla§ımına dair tartı§malar mythos-logos ayrımı etrafında yapılmı§tır ve
burada dikkat edilmesi gereken husus logos'un bizim bilim kategorimize denk
dü§en bir tarafının olmamasıdır. Buna göre de göre fiziksel dünyanın incelenmesi,
yalnızca geçici tanımiara ciayandığı ve sırf olasılığın konusu olduğu için esas olarak kesinlik alanının dı§ında yer alır. 9 Bu teorik ve tarihsel bilgilerden sorıra
geefelsefenin sözlük ve teknik tanımlarına ve günümüzde nasıl bir çalı§maya
konu olduğuna değinebiliriz.
Bir genelierne yapmak gerekirse geofelsefe, felsefe ve coğrafya bilimleri (veya yerbilirnleri)nin ili§kilerinin incelenmesi arılarnma gelir. Bu terkibin dünyanın
veya karasal olayların davranı§ını gösterdiği söylenebilir. Geefelsefeden nihayetinde, felsefi çalı§malarda yer alan ve dünyanın ve karasal olayların davranı§ını
gösterdiği dü§ünülen metaforik gösterimler kastedilecekse, böyle bir kabul, kültür
tarihinin ko§ulları çerçevesinde metinler ve teorilerin içerdiklerinde zaten merkez!
bir §ekilde yer alır. 10 Bu kabulü esas aldığımızda da geefelsefenin ne arılama geldiğini tam olarak ortaya koymu§ olmayız.
Yerbilim kavramının sırurlanması 18. Yüzyıl'ın sarılarına doğru- Larenz
Oken ömeğiyle- "Geognostikn (veya "Geognosis 0 )in e§anlamlısı olan uceogenesis"
ve nihayetinde uceologie" §eklinde olmu§tUr. Geosophie terimi bugün çoğunlukla
ezoterik doğa öğretilerinde (ekseriya 'Geomantik' veya Feng Shui'nin Geomanti
olarak bilinen öğelerinin tanzirninde) kullanılır. Geosophie, Theadar Fechner
tarafından sorunsalla§tırılarak, Jakop Bachofen tarafından tarihsel olarak me§ruiyet kazandırılmı§ ve Birinci Dünya Sava§ı'nda aniden Ludwig Klages tarafından
dünyanın 'ana' bir dü§ünce akımı olarak popülerize edilmi§ bir kavramdır.
Geefelsefe'deki 'geo' ön eki, alı§ılmadık bir §ekilde felsefeyle daha önce kurulmu§ olan uyumlu ilgilere kar§ın uyumsuz bir rol oynar ve daha ziyade coğraf­
ya terimi ile tarihin -daha doğrusu tabakalandırılmı§ jeolojinin- akrabasıdır. Coğ8
D.J. Boorstin, Keşifler ve Buluşlar, ~.96, Aynca bkz. Wilhelm Capelle, Soluarestw Önce Felsefe I, Çev.
Oğuz Özügül, Kabalcı Yayınevi, Istanbul, 1994, ss.68-70 ve80; Wilhelm Capelle, Sokratesten Önce
Felsefe Il, s.165; Walther Kranz, Amik Felsefe, Çev. Suat Y. Baydur, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1995,
~s.ll-19; Andre Bonnard, Antik Yunan Uygarlığr II, Çev. Kerem Kurtgözü, Evrensel Basun Yayım,
Istanbul, 2004, ss.71-98; Hüsamettin Erdem, Ilkçağ Felsefesi Tarihi, Hü-Er yayınları, Konya, 2000,
ss.72-76.
Peter Kingsley, Aıttik Felsefe Gizem ı·e Büyü, Çev. Kenan Kalyon, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2002,
s.89.
·
10
Stephan GünzeJ: Geophilosophie..~ http://www.information-philosophie.de/geophilosophie.html,
s. ı.
9
Coğrafya-Felsefe ilişkisine Bir Giriş: Geofelsefe ·
201
rafya, Kaİıt'ın felsefeye bir pozisyon belirlemek için, 'Şeylerle Kaplanmış Uzay
Biliminin Fiziki Coğrafyası Hakkında Dersler'inden beri felsefenin pozisyonunu
tam olarak belirleme işini düzenlemekle uğraşır. Coğrafyanın önemi ve felsefe
kavramının genişliği, felsefi coğrafya terkibinin ortaya koyduğu adresle birlikte
Almanya'da 18. Yüzyıl'ın sonlarında ve 19. Yüzyıl'ın başlannda hem Johann
Reinhold Forster, Alexander von Humboldt hem de Hegelciler ve Ritter'in öğren­
cisi Emst Kapp aracılığıyla bilimlerin kapsamlı bir taslağı haline gelmiştir.
19.Yüzyıl'ın sonlarında ve 20.Yüzyıl'ın başlarındaki dünya görüşü fonksiyonuna
kadar, düşünülmüş ulusal bölgeler, daha doğrusu bölge bilgisi olarak da anlaşıl­
mıştır. Buna karşın bugün felsefi coğrafyanın yansıtıcı rolü artmakta ve
Wittgenstein ve Ryle'ye göre mantıksal bir dosyalama düşüncesiyle ilgili gözükmektedir.
Alman ve Fransız coğrafyasının ilk çıkışlan arasındaki fark, basmakalıp bir
şekilde geefelsefenin çıkışını da karakterize eder. Cari Ritter ve Friedrich Ratzel'e
göre geofelsefe, coğrafya bağlamında geodeterministik bir hazırlık ve Vidal de La
Blache'ye göre de geoolasılıklı bir hazırlık anlarnındadır. Bu ayrurun nedeni ilgili
bilirnin maksadının siyasi bağlamında görülebilir: Sömürge döneminde Fransa,
sahipsiz bölgeleri ele geçirip hükmederken bu bölgeleri düzenleme işinde ve bu
bölgelerdeki yer değişimierinili kayıt altına alınması hususunda bir erken görü
kazanmak ister. Almanlar ise geç kalmış bir ulus olarak 'kan ve toprak' efsanelerine ulaşırlar. Bununla ilgili öncü düşünceler Montesquieu ve Herder'de bulunur.
Bu her iki düşünür de Hipokr~tes'in o zamanki iklim koşullan aracılığıyla kültürel
farklılıklan ortaya koyma araştırmasına geri dönerler. Montesquieu ikiimin etkilerini ve insanın buna karşı geliştirdiği tepkiler hakkında yasa koyucunun özgürlüğünü ortaya koymaya çalışırken;" Herder, kültürel çeşitliliğin yer-bağımlılığına
vurgu yapar. 12 Bu her iki düşüncenin Modem Avrupa Düşüncesi'ndeki yansımala­
rı ise şöyledir: Rudolf Kjellen ve Karl Haushofer'in "Jeopolitikne fiili yakınlığı ve
aynı şekilde geohukukl düşünceleri zamansal bakımdan bunlara denk düşen Cari
Schmitt ve savaş sonu yıllarına kadar benzer sure~te reddedilmiş olan iklim coğ­
rafyası etnolojisi olarak ortaya çıkan ve coğrafi koşulların ve insani hareketlerin
deterministik davranışlarını mükemmelce tanımlayan Willy Helpach bu iki görüşe örnek olarak verilebilir. 13
Montesquieu, Kauuu/arm Ruhu Üzeriue I, Çev. Fehmi Baldaş, MEB Yayınlan, Ankara, 1963, ss.415416; Aynca bk. Stephan Günzel, "Geographie der Aufklaerung, (Klimapolitik von Montequıieu zu
Kant)", Aufklaeruug&Kritik 2!2004, s.66.
12 Macit Gökberk, Kam İle Herder'iu Tarih Aulayışları, Yapı Kredi Yayınlan, İstanbul, 1997, s.137;
Aynca bkz_ Stephan Günzel, "Geographie Bei Herder und Nietzsche, Eine Geophilosophische
lu:
]tııaer
Geographisclıt
Mauuskripte,
23,
ss.2444,
Detailstudien,
http://www.geophilosophie.de/Texte/Guenzel_ HerderNietzsche.pdf
13 Stephan Günzel, "Geophilosophie", s.2.
11
202
Hüseyin Pala
Geofeisefi bakı§ açısı Hegel'in ruh dünyası'• ve felsefenin olu§umu teorilerinde anahtar bir poZisyon kaza~. Buna göre bilim ve demokrasinin vatanı Yu.nanistan'dır. Hegel'e göre tarih, Doğu ve Küçük Asya'nın kültürel geli§iminin
sürekliliği demektir ve aynı zamanda bu, es.ki Yunanistan ve Avrupa'nın merkezine (ve muhtemelen Ku.zey Ameri,ka'ya da) .uzanan coğrafya temelli bir seyrin
altını çizmektedir. Fakat .b u gayeli seyir, ilerlemenin basamaklarını p.ynı zamanda
özgürlüğe de götüriir ki, bu da gerekli olan bir' §eydir. Hegel'in coğrafyayı tarihin
altına · yerle§tiren vahim ~onumlandırması, uzu~ sürece yayılarak geni§lik ve genellik kazanan tarih biliminin en temelde' duran 'deterministik resminin gizlerrmesine neden olmu§tur. Bu öyle bir §eydir ki, 19. Yüzyıl'ın sonlarında coğrafya,
bazen özgürle§meyi aramanın bedelini jeopolitiğe doğru evrilerek ödemi§tir.
Hegel'in deterministik geofelsefesine 1991'den önce Gilles Deleuze ve Felix
Guattari Fransız sosyal tarihçi Fernand Braudel'in felsefi dü§ünce ve
delillendirmenin tarihsel bir ortarnab_ağımlılığırun olduğu dü§üncesine dayanarak
kar§ı b_
i r cephe olu§turur. 15 Fakat bu, dü§üncenin özgürlük te§ebbüsü ve serbest
bir ticaret temelinde kanaatleri açıklamanı.İl rastlantısal bir bulu§ması §eklinde
ortaya çıkar. Hakikate sadakat veya dostluk olarak felsefe, ancak kar§ılıklı rekabetin olduğu yerde mümkündür. Hegel kar§ıtı geofelsefenin öncüleri olarak 1874
tarihli uunzeitgemaessen Betracht~ngen" adlı . eserinde öne sürdüğü tarihsel bilimlerin ko§ulsuz bir §ekilde §im4iki zamana bağımlı olduğu ve onu ne yükseltip
ne de dü§ürmek gerektiği, aksine yalnızca §imdiki zamanla ilgili kala_rak ele§tirici
olduğunu söyleyen Friedrich Nietzsche ve Deleuze&G_uattari zikredilebilir. Coğ­
rafyanın bilim olarak altını çizen husus burada öne çıkar: E§zamanlılık zamansal
aykınlıktan önce gelir. Nietzsche'nin bu tehlikeli kategorisi, bu noktada, ele§tirinin kendisini atarih-dı§ı"nın sanlmı§/ku§atılmı§ atmosferi olarak ·tarih yazımın­
dan faydalandınr. 16 Nietzsche böylece hangi türdense, amaçları.Q. da uhayat"ın
emrinde olabildiğini söylemi§ olur. Jeopolitikte ulusal bir talep de tamamıyla
'ele§tirel' olabilir ve yeni sınırlar belirleme taleplerine göre ve Hegel'in tarihin
merkezi Avrupa'ya doğru gerginle§mesi tezine göre 'kendi nesnesine' hizmet
edebi4c.
14
Bkz. Joachlm Schulte, "Weltseele", !ıı Wiuge11stei11 Studies, 2!94, 10-2-94; hrsg. von K.-0. Apel, F.
Börncke, N. Garver, P. Hacker, R:. Haller, G. Meggle, K. Puhl, Th. Rentsch, A Roser, J.G.F.
.
Rothhaupt, J. Schulte, U. Steinvorth, P. Stekeler-Weithofer, W. Vossenkuhl.
ıs Gilles Deleuze ve Felix Guattari'nin geefelsefe anlayışları için bkz. G.Deleuze-Felix Guattari, Felsefe
Nedir, Çev. Turhan IJgaz, '('1:'{ Ya)lllllan, İstanbul, l993; Philip Goodschild, Deleuze&Guattari, Arzu
Politiluısma Giriş, Çev. Rahmi G. Öğdul, Ayrıntı Yayınlan, İstanbul, 2005; Claire Colebrook, Gilles
Deleuze, Çev. Cem Soyde.J?ir, Bağımsız Kitaplar, Ankara, 2004; Felix Guattari, Üç Ekoloji, Çev. Ali
Akay, Bağlaıl! Y~yınlan, Istanbul, 2000; Gilles Deleuze Felix Guattari, Kapitalizm ve Şii:o{re11i I
Göçebebilimi l11ce/emesi: Savaş Maki11ası, Çev. Ali Akay, Bağlam Yayınlan, Istanbul, 1990; Gilles
Deleuze Felix Guattari, Kapitalizm ve Şizo(reui ll Kapma Aygw, Çev. Ali Akay, Bağlam Yayınlan, İs­
tanbul, 1993. ·
16
Stephan Giinzel, "Nietzsche unq das Denken der Gemaessigten Zone im Abendland", www.unituebingen.de/uni/f07/download/guenzei.PDF, ss.4-6.
Coğrafya-Felsefe İlişklsine Bir Giriş: Geefelsefe
203
Eleştirel Coğrafya'nın (veya eleştirel jeopolitiğin) iddiasının bir tarafı da
angio-sakson yönünü gösterir. Bugün mekansal dönüşüm olarak adlandırılan şey,
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra antrapo veya sosyal coğrafya çerçevesinde ortaya
çıkar ve gelişir. Daha sonra yardımcı bir kriter olarak eleştirel ve eleştirel olmayan
geofelsefe arasındaki ayrımda kullarulınak suretiyle tebarüz eder. Her coğrafya ve
aynı zamanda her felsefe belirli bir mekan kavrayışı demektir ve bununla da kendi ifadelerinin. statüsüne bağlı kalarak bilinçaltına bağlı işlem(e)ler yapar. Bunun
yanında esas fark, antolajik ve foim~l mekan konseptleri arasındaki farktır, Mekan bir cevher olarak görünür ve mekansal i§aretler de sabit bir §ekilde gözlemlenebilir. Bu ise artık §U anlama gelir: Nesnelerin fiziki coğrafyası politik sınır. çekme işlemi olarak anla§ılır. Mekan, orta Kant döneminde olduğu gibi çıplak bir
form olarak dü§ünülür ve bu Cassirerin ortaya koymuş olduğu gibi her kültür ve
çağa göre deği§ir. Böylece mekan analizi denilen şey de ele§tirel bir bilim olarak
geçerlilik kazanır.. Mekan bilimi, ~anya'da coğrafyacı Alfred Hettner tarafın­
dan adı konulan bir bilim olmuştur. Mekan bilimi tıpkı Spengler gibi, mekanı,
faustvari bir eylem ortarnı olarak kavrar·ve·bundan dolayı özcü bir mekan kavrayışı gelecek nokta-i nazanndan desteklenmi§tir. 17
Alman idealizminden beri felsefede - NeWt:oı:ı.cu mekan kavramının reddeontolojize edilmesi güç kazanmarnış, aksine bununla
birlikte coğrafi mutlakla§tırma ve determinizm geçerli olmu§tur. Heidegger'in
görüşüne göre en etkili örnek, 'tar_fusel zemin ~larak vatan'dı~ _ve bu da kusursuz
bir örnek olarak felsefe yapmanın iddialı bir temelidir. Alman ta§rası büyük §ehirlere karşı yalnızca ideal · düşünce mekanı olarak gösterilmez, aksine bu, Yunan
dilinin düşünce mekanı olarak alman dilinin metafiziki yükselişi anlamına da
gelir. Özsel mekan yapımının arka planında Heidegger'in etkisiyle olu§an 'yersellik'le ilgili· yeni Aristocu görüşlere tepki olarak şu görüşler ortaya çıkar: Otto
Friedric.h Bollnows;u~ mimari çalı§malannda· takip ettiği çizgi, Peter Sloterdijk'in
adres merkezli küre projesi ve Gernot Böhmes'in _atmosfer es tetiğinin doğa felsefesiyle ilgili ·kavramlarını konu alan çalışmalan. 18 •
dilişinde- yalnızca mek~nın
Geefelsefenin en eski.dilsel kullanımlanndan birihe de Heidegger'in çağda§ı
olan Eugen Diesel'de rastlaı;ur. 1?29'a geri dönerek Alman topr~anndaki otomobil yolCuluklarına bakar~ak, Eugen Diesel'in babasının yaptığı giri§irnler bir
bilimi müjdeler ki, bu da farklı bÖlgesel ve mental enstı:ntenelerin· ortak bir bakı§­
ta birle~tirilmesi anlamında ulusal. bir birliğe hizmet etmiştir. Diesel'in 'Alman
Deği§imi' nsalesinde Almanya'nın mümkün ·coğrafyasının taslağı çıkarılır ki, bu,
fiziksel ve metafi~sel ko§Ulların ayru tarzda nazan dikkate alınmak istendiği bir
17
18
Stephan Günzel, ·~eop~losopl:iie", s.3.
Stephan Günzel, age, s.4.
Hüseyin Pala
204
risaledir. Heidegger'in bu zor durumdan çıkması, özselle§tirilmi§ mekanla, öncelenmi§ toplumsal-politik niteliklerin olumlu bir ili§kisinde ortaya çıkar ve yalnız­
ca buna dayanarak ortaya çıkabilen topografik sistemde gösterilebilir. Onun doğa
felsefesinin ba§langıcından beri felsefe, elementlere, topraklara ve kozmolojik
koordinatlara itiraz etrni§tir. Kant'ın tüm felsefesi coğrafi metaforlada doludur.
Kant'ta böyle yerler çoğunlukla suçlamaya pek· mahal bırakmayan ek(lenti)lere
ula§ır: Saf Aklın Kritiği'nin ba§ında göçebeler (sözgelimi Prusya'daki çingeneler)
ve §üpheciler (mesela Hume bağWan) arasındaki dü§ünsel bağlantı yalnızca bir
örnektir. "Saf anlayı§ ilkesinnin, yani gerçeğin bir ba§ka sınırlaması da 'fırtınalı
okyanus'un arkasında ke§fedilrni§ olan "görünü§lerin merkezi" yani yeni dünyadır. Kant'ın bir ba§kasını reddetmesi anlayı§ına dayanan bilgi, akılla kurulmu§
ahlakı beyan eder. Bu, felsefede resim kullanımının uygun rolü hususunda temelde bir aydınlığı i§in içine katmaz ve çoğunlukla telkin edici bir karakteri vardır.
Bu açıdan Nietzsche ele§tirel geofelsefenin kurucusu olarak görülür. Bu türden
alegorik yazılar, 'tropik insan'ın ahlaki olarak itibar kaybetmesi veya monoteistik
resimlerin üstünlüğüne bir saldırı anlamına gelir ve Avrupa felsefesinin belirli
kültür coğrafyasına yönelik tercihlerine vurgu yapar. Bu saldırı her §eyden önce
de Platoncu Heliosentrizme yöne~tir. 19
İtalya'da Luisa Bonetti 1997'de Nietzsche, Heidegger ve Emst Jünger'in
'ta§ra felsefesi' hakkında konu§mu§ ve bu münasebetle ta§ra varidatırun sembol
yazı olarak temelde bulunduğunu ve bunun öncelikle estetik doğa olduğunu söylerni§tir. Bu noktada Rus filozof Valerij A. Podoroga'nın 1993'deki "Ta§ranın
Metafiziği" adlı çalı§ması zikredilmelidir. İlgili yazann yazılarında, ta§ra varidatı
konusunda tarihsel temelin göz önünde bulundurulması gerektiği saptaması da
yapılmaktadır. Aynı zamanda filozof da olan Venedik'in eski belediye ba§kanı
Massimo Cacciari 1994 tarihli 'Avrupa'nın geofelsefesi' hakkındaki denemesinde
bu kavramı kullanır. Cacciari, Nietzsche'yle birlikte Avrupa'nın soykütüğünün
antik dünyadan çıktığını göstermek için bu çalı§mayı yapar. Nietzsche hakkında
ilk kez 1981'de Rudolf Berlinger "Nietzsche'nin Felsefi Coğrafyasın adh kitabıyla
konu§ur ve bu kitapta Ernst Bertram'ın (1918) ve Theodor Lessing'in (1925) her
§eyden önce ruhsal-§ü.rsel ta§rayla ilgili yazılan ve bunun yanında Vico'nun
"poetik coğrafya" fikrinin benimsendiği görü§ler bu kitapta yer alır. Fiziki coğraf­
yanın her bir temsili olarak harita, subjektif veya kültürel yapıbozuro arnili demektir ve esasen poetik coğrafya da buna dayanır. Nihayet çok dikkatli bir felsefi
çalı§manın ürünü olan Atlas von Elmar Holenstein'in(2004) öz dü§üncesi açıkça
yansıtılmamı§, fiziki coğrafyaya takılıp kalan ve yine 'felsefenin haritası'nın da
19
Stephan Günzel, "Geographie· der Aufklaerung, (Klimapolitik von Montequıieu zu Kant)",
Au(klauu11g&Kritik 2/2004, s.69.
Coğrafya-Felsefe ilişkisine Bir Giriş: Geefelsefe
205
eksik olduğu ve filozoflarm coğrafi lokalizasyonunu ortaya koyan bir kitabı vardır. lo
Geefelsefenin aktüelliği iki türlüdür: Bir kere felsefe için, kendi konseptinin
teknik veya genel olarak kültürel-sanatsal olduğu
fikri daha. fazla kabul edilemez. Günümüzde felsefenin kendisini klasik babalık
veya danışmanlık fonksiyonuna indiegemiş olması, onun yalnızca evrensel bir
bilim olarak kalması anlamına gelmemektedir. Aksine o, kurucu ve aynı zamanda
planlayıcı kültürel birikimini günümüzdeki bilginin yeniden değerlendiriciliğine
katılarak kaybetmiştir. Coğrafya ise, felsefenin bir tür bilinçdışı olarak onun ciddiyetinin bir mihenk taşı anlamına gelir olmuştur.
oluşum koşullannın coğrafi,
Bir diğer husus da kültür ve insan bilimlerinin ilgilerinin felsefenin birikimini büyütmesidir. Çok yakın bir geçmişte mekan sosyolojisi ve sosyal coğrafya­
nın mekansallığın felsefi kavramşma dair farklı yaklaşımlar geliştiren ilgileq bu
durumu güçlendirmi§tir. Martina Löw ve coğrafyacı Bemo Werlen'in çalı§maİan
bunu ortaya koyabilecek niteliktedir. 21
SONUÇ
Yerküre'nin tarihindeki ilk düşünsel girişimler fiziksel gerçekliği, dünyaüstü varlık alanlarını merkeze alarak açıklamaya çalı§rnı§lardır. Bu tür açıklamalar
mitik-dinsel açıklamalardır. Mitik açıklamalar, fiziksel gerçeklikleri ve olaylan
genellikle bir 'yüce'ye dayanduarak açıklama eğilimdedirler. Bu eğilimin ortaya
koyduğu açıklamalar daha çok bir tür'ahiret topografyası' ortaya koymu§tur.
Yerküre üzerine ilk bilimsel denebilecek görü§ler M.Ö. S.Yüzyıl'da Yunarılı
dü§ünürler tarafından ortaya atılmı§tır. Pisagorcular, Platon ve Aristoteles'in
kusursuz bir nesne olarak kabul ettiği küre, zorunlu olarak dünyanın da §ekli
olarak dü§ünülmü§tür. Bu görü§, geometrik bir nesneyi dünya ile ilişkilendirirken,
yerbilim ve giderek coğrafya ile felsefe arasında kurulmuş bir ilgiyi de imler. Geometrik bir nesne ile ilişkilendirilebilen dünya, çizgiler aracılığıyla modellernesi
yapılabilen 'yeni' bir şey olarak karşımıza çıkar. Bu yeni durumu, 'haritalar çağı'
ve onu takip eden coğrafi ke§ifler üzerinden okumak imkan dahilindedir.
Felsefe önceleri yer ile ilgilenirken, haritalar çağından sonra bu ilgi coğraf­
yaya kayrnıştır. Coğrafya Kant'ın dü§üncesinde felsefenin pozisyonunu belirleme
i§iyle uğra§ırken Montesquieu ve Herder kültürel farklılıklan iklim ve yer bağımlı­
lığı ile açıklamaya uğra§ırlar. Yerbilim ve coğrafy~ felsefe ile ilişkilendirilerek
bir 'geofelsefe'nin örtaya konulması ise Hegel'in coğrafya temelli 'ruh dünyası'
teorisinin F. Nietzsche tarafından reddedilmesi ile mümkün olmu§tur. Bu bakım­
dan 'geofelsefe'nin isim babasının Nietzsche olduğu söylenebilir. Nietzsche ile
20
21
Stephan Günzel, "Geophilosophie", s.S.
Stephan Günzel, "Geophilosophie", agy.
206
Hüseyin Pala
.
.
birlikte Hegel'in deterministik geefelsefe anlayışıı:a karşı çıkarı diğer filozoflar ise
Deleuze ve G~attari'dir. Nietzsche eleştirel. geofel.sefenin kurucusu sayılırken,
Deleuze ve Guattari de bu anlayışın sürdürücüsü olarak anılırlar. Eleştirel
geofelsefe, felsefede kullanıl~ coğrafi metaforların (mesela Karıt) Platoncu
Heliosentrizmini ortadarı kaldırmaya yönelir. Bugün artık felsefenin bir dalı olmaya doğru giden geefelsefenin Avrupa Düşünc~sirıdeki. temsilcileri olarak şu
düşünürler zikredilebilir: Luisa Bonetti, Valerij A. Podoroga, Massimo Cacciari,
Rudolf Berlinger, Atlas von Elrn.ar Holensteirı, Martina Löw ve Berna Werlen.
Download