Porsuk Çayı, Sakarya Kolu, Ankara Çayı -Ankaramızdan geçe

advertisement
T.B.M.M.
B:8
20 . 9 .1994
O :1
Sakarya Nehrinin kolları var; Porsuk Çayı, Sakarya Kolu, Ankara Çayı -Ankaramızdan geçen
ve Ankara'nın bütün pisliklerini verdiğimiz ve hepimizin yakından müşahede ettiği gibi, ve maale­
sef burnumuzu tıkamadan üzerinden geçemediğimiz Ankara Çayı- Kızılcahamam bölgesinden ge­
len Kirmir Çayı, Mudurnu bölgesinden gelen Mudurnu Çayı, İnegöl - Yenişehir bölgesinden gelen
Göksu ve Sapanca Gölüne boşalan Çarksuyu olmak üzere ana kolları bulunmaktadır.
Çevreyle ilgili il müdürlüğünden aldığım bilgiye göre, Adapazarı'nda, Çarksuyuna atık su ve­
ren birtakım işyerleri ve fabrikalar, bu kirlenme üzerine geçici olarak kapatılmış bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, Sakarya Nehrinin çevresinde ve Marmara Bölgesinde, özellikle Susurluk
Çayının da dahil olduğu ve sanayinin yoğun olarak bulunduğu bu bölgelerde kirlenmelerin sebep­
leri -hepinizin malumu olduğu gibi- nehirlerin ve çayların kenarlarında belediyelerin ihdas ettiği
çöplüklerdir - bu çöplüklerin bütün akıntıları bu akarsulara gitmektedir- yine, vidanjörlerle boşal­
tılan -affedersiniz- lağımların ve pis suların, nehre ve kollarına -her yerde olduğu gibi- atılmış ol­
masıdır; fabrika ve işyerlerinin kirli sularının nehre ve kollarına verilmesidir; şehir ve kasaba ka­
nalizasyonlarının doğrudan nehre ve çaylara verilmesidir.
Bu durum, doğup büyüdüğümüz bölgelerde, balık tuttuğumuz, yüzdüğümüz, oynadığımız de­
relerde, artık, çocukların bu zevki tatmasına imkân vermeyecek derecede, had safhada kirlenmeye
sebep olmuş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, diğer sebepler de, şehir, kasaba ve işyerlerinin kanalizasyon ve kirli sula­
rının, fiziksel ve biyolojik tasfiye olmadan, doğrudan doğruya akarsulara, hatta göllere verilmiş ol­
masıdır; tarım ilaçlarının sebep olduğu kirlenmelerdir ve mevcut arıtma tesislerinin, teknik şartla­
ra uygun çalıştırılmamış olmasıdır.
Bir diğer sebep de, yeni kurulmuş olan ve çok değerli Bakanımızın tedvirinde bulunan, sevk
ve idaresinde bulunan Çevre Bakanlığının, gerek"personel gerekse teçhizat bakımından yetersiz du­
rumda olmasıdır. Kirlenme kaynaklarının kontrolünü sağlamak ve hava, su ve her türlü çevre kir­
liliğine karşı tedbir almak üzere kurulmuş olan Çevre Bakanlığıyla ilgili gelişmeleri hatırlarsanız,
1983'te Çevre Kanunu, 1988'te Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği çıkmış; 1991'de, çevre kontrolü­
nü sağlamak üzere, birçok genel müdürlükleriyle Çevre Bakanlığı kurulmuş ve yine 1989 ve
1991'de, Özel Çevre Koruma Kurumu Başkanlığı kurulması muhtelif kanun hükmünde kararname­
lerle yürürlüğe konulmuş bulunmaktadır.
Değerli arkadaşlar, buna rağmen biz, çevre meselesinde yeterince başarılı olamamış bulun­
maktayız. Bunun sebeplerine şöyle bir baktığımız zaman gördüğümüz şunlardır:
Bakanlık teşkilatı -önce de arz ettiğim gibi- personel, ölçme teçhizatı ve laboratuvar bakımın­
dan yetersizdir. Göllerin, nehirlerin, çayların ve buralara deşarj eden yani, atık suları, kirli suları
veren kaynakların, mutlaka yakın kontrolde olması lazım; buraların "monitoring system" dediğimiz
sistemle, sürekli kontrol altında olması gerekir; hatta, kirlenmeye karşı, birtakım tehlike limitleri­
ne yaklaşıldığında alarm verecek şekilde modern teçhizatların mutlaka konulması gerekir.
Hatırlarsanız, bundan yedi sekiz sene öneç İsviçre'de bir ilaç fabrikasının atıkları, bir yıkama
ve temizlik sırasında Ren Nehrine kazara gidince, büyük bir olay olmuş, Avrupa'daki bütün Çev­
re Bakanları bir araya gelmişler ve akıntıları tehlikeli ve zararlı olan bu tip fabrikaların deşarj de­
diğimiz atık sularının, mutlaka bir tankta toplanarak, kontrol edilerek ve tasfiye edildikten sonra
akarsulara verilmesi için yeni müeyyideler geliştirilmiş bulunmaktadır.
., - 2 7 7 -
Download