ReceteOca-Nisan 2013 ic_Layout 1

advertisement
Yıl: 14
Sayı: 69 Ocak/Nisan 2013
Türkiye Hastanesi Yayınıdır
• Bronşit
• Sosyal Fobi
• İlaç Alerjileri
• İnsulin Direnci
• Hemoroid Nedir?
• Gebelikte Depresyon
ANLAŞMALI KURUMLAR LİSTESİ
Özel Sigorta Şirketleri
Özel Kurumlar
• Acıbadem Sağlık ve Hayat Sigorta A.Ş.
• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şti. (San.)
• Barsan Global Loj. A.Ş.
• Beşiktaş Spor Kulübü (BJK)
• Back-up-card
• Cihan Haber Ajansı
• CompuGroup Medical (CGM) A.Ş.
• Darüşşafaka Cemiyeti
• Esnaf ve Sanatkarlar Derneği
• Europ Asistance Turkiye
• İDO
• İSPARK
• Fem Dersaneleri
• Gümrük Müsteşarlığı Vakfı
• IBM
• İGDAŞ A.Ş.
• IPA (Inter Partner Assistance)
• IRCICA (İslam, Tarih ve Kültür Arafltırma Merkezi)
• İSTAÇ A.Ş.
• İstanbul Bilgi Üniversitesi
• İstanbul Sanayi Odası-İSO
• İstanbul Ulaşım San. ve Tic. A.Ş.
• Müstakil İşadamları Derneği-MÜSİAD
• Özel Saint Michel Lisesi
• Perpa Ticaret Merkezi
• Shell Club Smart Card
• Şahinler Holding A.Ş.
• Şeker Sigorta A.Ş. Yardım Sandığı Vakfı
• Türk Barter İnternational A.Ş.
• Türk Hava Yolları
• Türk Telekom Vakfı
• Türkiye Petrolleri A.O. Personeli VAKFI
• Ufuk Sema Eğitim İşl. Tic. A.Ş.
• Maliye Vakfı
• Yeşilay Vakfı
• Ak Sigorta A.Ş.
• Allianz Sigorta A.Ş.
• American Life Sigorta A.Ş.
• Anadolu Anonim Türk Sigorta Şirketi
• Ankara Sigorta Anonim Türk Sigorta Şirketi
• AXA Hayat Sigorta A.Ş.
• AvivaSa Emeklilik ve Hayat A.Ş.
• Demir Hayat Sigorta A.Ş.
• Dubai Group Sigorta A.Ş.
• Ergo İsviçre Sigorta A.Ş.
• Eureko Sigorta A.Ş.
• Garanti Sigorta A.Ş.
• Generali Sigorta A.Ş.
• Groupama A.Ş.
• Güneş Sigorta A.Ş.
• Halk Sigorta A.Ş.
• HDI Sigorta A.Ş.
• Işık Sigorta A.Ş.
• Mapfre Genel Yaşam Sigorta A.Ş.
• Ray Sigorta A.Ş.
• Sombo Japan Sigorta A.Ş.
• Yapı Kredi Sigorta A.Ş.
• Zürich Sigorta A.Ş.
• Ziraat Sigorta A.Ş.
Bankalar ve Finans Kurumları
• Akbank T.A.Ş.
• Arap Türk Bankası
• Asya Katılım Bankası A.Ş.
• Dışbank T.A.Ş. (Fortis)
• Esbank Eskişehir Bankası A.Ş.
• İMKB Takas ve Saklama Bankası A.Ş.
• Şekerbank T.A.Ş.
• T.C. Merkez Bankası
• T. Halk Bankası A.Ş.
• T. İş Bankası A.Ş.
• T. Sınai Kalkınma Bankası A.Ş.
• T. Vakıflar Bankası T.A.O.
• Yapı Kredi Bankası A.Ş.
Resmi Kurumlar
• T.C. Sosyal Güvenlik Kurumu
(SSK. Bağkur ve T.C. Emekli Sandığı)
• TBMM Milletvekilleri ve Hak Sahipleri
• TBMM Çalışan Memurları ve Hak Sahipleri
(Milli Saraylar Daire Başkanlığı)
• İMKB
• Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK)
• Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF)
• PTT Genel Müdürlüğü Sağlık Yardım Sandığı
merhaba
merhaba
Yeni Yıldaki Yenilikler...
Faruk Koca
Türkiye Hastanesi
Başhekimi
Her yerin beyazlara büründüğü güzel ‹stanbul’umuzda
yeni bir y›la ve k›ş mevsimine giriyoruz.
Geçtiğimiz ayda sizlere daha faydal› olabilmek amac›yla
Göğüs Hastal›klar› bölümünü ruhsat›m›za ilave ettirerek Prof.
Dr. Recep Aydilek’ i bünyemize katt›k. Bundan sonra SGK
mensubu olan hastalar›m›z sağl›k güvencelerini kullanarak
göğüs hastal›klar› ve alerji bölümünden faydalanabilecekler.
Yine özellikle bayan hastalar›m›za hizmet verebilmek için diyetisyen Ayşenur Cumurcu da hasta kabulüne başlad›.
Bütün hastanelerin yan›nda sizleri de yak›ndan ilgilendiren
e-Reçete uygulamas› 15 Ocak itibariyle ülke çap›nda başlayacak.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) taraf›ndan uzun bir çal›şman›n
sonucunda ortaya konulan uygulamaya göre art›k doktorlar
hastalar›na kâğ›t reçete yerine bilgi işlem sistemi üzerinden
e-Reçete yazacak.
Bu ayki reçete dergimizde; Horlama ve Uykuda Nefes Durmas›, Longo ve Lazer ‹le Hemoroid Tedavisi, ‹laç Alerjileri,
Karda Yürüme Zorluklar›, Sosyal Fobi, Bronşit, K›ş Aylar›nda
Beslenme, Gebelikte Ultrasonografinin Yeri, Doğum Şekline
Karar Verilmesi, ‹nsülin Direnci, Gebelikte Depresyon ve Bebeklerdeki Göz Problemleri gibi beğeneceğinizi umduğumuz
konulara yer verdik.
Bu vesile ile yeni y›l›n›z› ve vefakâr sağl›k çal›şanlar›m›z›n
da 14 Mart T›p Bayram›n› tebrik eder, sağl›kl› günler dileriz
efendim.
En içten sayg›lar›m›zla.
Ocak/Nisan
2013
3
* $"!-&
* "%(+"
* ,)+$$
* ,!%'!+$!
* "$"+$
* &+#$%("!
Y›l: 14 Say›: 69 Ocak/Nisan 2013
Türkiye Hastanesi
ad›na imtiyaz sahibi ve Başhekim
Dt. Faruk Koca
Sorumlu Yaz›işleri Müdürü
Hayati Odabaş›
Yay›n Kurulu
Opr. Dr. Şerafettin Özer
Uzm. Dr. Y›lmaz Kendirli
Opr. Dr. Nevra Topalismailoğlu
Oktay Sever
Yönetim Yeri
Türkiye Hastanesi
Darülaceze Cad. Nadide Sk. No: 7 34381 Şişli-‹stanbul
Tel: 0212 314 14 14 Faks: 0212 314 14 15
www. turkiyehastanesi. com
Dan›şma Kurulu
Acil
Dr. Ayhan C›blak
Dr. Iş›l Çekin
Dr. Hüseyin Öztoprak
Anestezi
spot
Uzm. Dr. Şaban Bayyozgat
Uzm. Dr. R. Elif Balan
Uzm. Dr. Nezih Berksoy
Beyin Cerrahisi
Opr. Dr. Levent Akduygu
Biyokimya
Uzm. Dr. Özkan Özbaş
Cildiye
Uzm. Dr. Metin Oğuz
Opr. Dr. Çolpan Oval›
Opr. Doç. Dr. Mehmet Çak›r
‹ç Hastal›klar›
Doç. Dr. Sabahattin Gül
Uzm. Dr. Ahmet Faruk Yağc›
Uzm. Dr. Canan Çelebi
Kad›n Doğum
Opr. Dr. Nihal Çak›r
Opr. Dr. Nevra Topalismailoğlu
Opr. Dr. Mehtap Karaaslan
Opr. Dr. Figen Ezen ‹şler
Opr. Dr. Özge Coşkun
Opr. Dr. Roza Eskandari
Kalp Damar Cerrahisi
Opr. Dr. Cafer Abbasoğlu
Çocuk Cerrahisi
Kardiyoloji
Opr. Dr. Cem Kara
Uzm. Dr. Arif Akgül
Doç Dr. Sibel Enar
Çocuk Hastal›klar›
Uzm. Dr. Salim Erdoğan
Uzm. Dr. Şükrü Cido
Uzm. Dr. Mustafa Tengirşek
Diş Ünitesi
Kulak-Burun-Boğaz
Opr. Dr. Ahmet Y›ld›r›m
Opr. Dr. ‹lhan Özbek
Opr. Dr. Cevat Uçar
Dt. Yasin Bilen
Dr. Dt. Ömer Atar
Dr. Dt. Gökhan Yamaner
Uzm. Dr. Y›lmaz Kendirli
Diyetisyen
Uzm. Dr. Ak›n Gürdil
Dyt. Bahattin Arslan
Dyt. Ayşenur Cumurcu
Enfeksiyon Hastal›klar›
Uzm. Dr. Suat Selçuk
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
Uzm. Dr. Mehmet Saka
Gastroenteroloji
Uzm. Dr. Refik Okçu
Nöroloji
Nöro-Psikiyatri
Ortopedi ve Travmatoloji
Opr. Dr. Mehmet Helvac›
Opr. Dr. Tar›k Şener
Plastik ve
Rekonstrüktif Cerrahi
Opr. Dr. Tekin Gümüşoğlu
Opr. Dr. Hanife Ak›noğlu
Psikiyatri
Uzm. Dr. Aytül Gürbüz
Genel Cerrahi
Radyodiagnostik
Opr. Dr. Şerafettin Özer
Opr. Dr. Cavit Hamzaoğlu
Uzm. Dr. Necati Sönmez
Uzm. Dr. Nilgün Eren
Uzm. Dr. Funda Akaçl›
Göğüs Hastal›klar›-Alerji
Prof. Dr. Recep Aydilek
Üroloji
Göz Hastal›klar›
Opr. Dr. Ahmet Talha Beş›ş›k
Opr. Dr. Ahmet Ayd›n
Opr. Dr. Hanefi Çak›r
Opr. Dr. Nusret Baş
Opr. Dr. H. Ahmet Baş
Opr. Dr. M. Kadir Egemenoğlu
Klinik Psikolog
Uzm. Psk. Çağla Tuğba Dortluoğlu
Uzm. Psk. Gülşah Dursun
Yay›n - Tasar›m - Renkayr›m› - Bask›
‹HLAS GAZETEC‹L‹K A. Ş.
29 Ekim Cad. No: 23 Yenibosna-‹stanbul Tel: 0212 454 30 00
4
Reçete Dergisi Türkiye Gazetesi Hastanesi’nin sağl›k sektöründeki
mesleki süreli yerel yay›n›d›r. 3 ayda bir yay›nlan›r.
Dergide yer alan bilgiler kaynak gösterilerek kullan›labilir.
Ocak/Nisan
2013
içindekiler
6
‹nsülin Direnci
22
Karda Zordur Yürümek...
8
Gebelikte Depresyon
24
Sosyal Fobi
K›ş› Sağl›kl› ve Formunuzu
Koruyarak geçirin.
26
‹laç Alerjileri
10
Doğum Şekline
Karar Verirken...
10
12
Bronşit
14
Gebelikte Ultrasonografi
30
Sağl›kl› Yaşam
16
Uykuda Nefes Durmas›
Hastal›ğ›
31
Çengel Bulmaca
32
Türkiye Dostlar›
34
Anlaşmal› Bölümler
18
Bebeklerin Göz Özellikleri
20
Hemoroid Nedir?
Ocak/Nisan
2013
5
dahiliye
dahiliye
Genetik faktörler, fiziksel aktivite
eksikliği ve aş›r› enerji yüklemesi sonucu
oluşan hastal›k...
İnsülin Direnci
Uzm. Dr. Canan Çelebi
‹ç Hastal›klar› Uzman›
Yemekten sonra
uyku hali, kan şekerinde
iniş ç›k›şlar, çarp›nt›,
terleme, uyku
bölünmeleri, unutkanl›k,
halsizlik, çabuk
sinirlenme gibi
belirtiler; kilo vermede
güçlük, s›kl›kla insülin
direnci problemini
akl›m›za
getirmektedir
6
Ocak/Nisan
2013
Son zamanlarda hastalar›m›zdan s›kl›kla duyduğumuz çabuk ac›kma, tatl› krizleri, yemekten sonra uyku hali, kan
şekerinde iniş ç›k›şlar, çarp›nt›, terleme,
uyku bölünmeleri, unutkanl›k, halsizlik,
çabuk sinirlenme gibi belirtiler; kilo vermede güçlük, göbek çevresinde art›ş s›kl›kla insülin direnci problemini akl›m›za
getirmektedir ancak problemin nedeni ve
çözümü ise kafam›z› kar›şt›rmaya devam
etmektedir.
‹nsülin pankreas bezinde üretilen bir
hormondur. Birinci görevi yemeklerden
sonra kan›m›zda artan kan şekerinin vücudumuzda yak›t olarak kullan›lmak üzere hücrelerimizin içine girmesini
sağlamak ve enerji kaynağ› olarak kulla-
n›lmas›n› sağlamakt›r. Normalde herhangi
bir yemek öğününden sonra, yemeğimizi
yediğimiz zaman kan›m›zdaki şeker oran›
h›zla yükselir, bununla beraber pankreas
organ›m›z sisteme bir miktar insülin salg›lar ve artan kan şekerimiz bu insülin
yard›m›yla enerjiye çevrilmek üzere hücrelere girer. Kan şekerimiz kullan›ld›kça
yavaş yavaş düşer ve yemekten yaklaş›k
3 – 4 saat sonra iyice azal›p normal seviyelere iner ve yeniden ac›k›r›z, sistem
böylece dengede kalm›ş olur. Yani besinlerle ald›ğ›m›z şekeri biz enerji üretimi
için kulland›ğ›m›z müddetçe vücudumuz
bunu düzenli olarak yakar ve kilo almay›z.
Eğer gereğinden fazla yüksek enerji veren şekerli g›dalar vücudumuza girerse
dahiliye
dahiliye
ve de yeterli fiziksel aktivite yapmazsak
insülin-şeker dengemiz bozulur, kan şekerimizde iniş ç›k›şlar başlar, pankreas›m›z dolaş›ma aş›r› insülin gönderir ve
kan›m›zda gereksiz, ihtiyac›m›z›n üstünde insülin dolaş›r ve hiperinsülinemi (insülin fazl›ğ›) oluşur. ‹nsülin-şeker
aras›ndaki bu dengenin değişimi hücrelerimizde insülin direnci oluşumuna yol
açar ve hücre duvar›ndaki insülin reseptörlerinde insüline karş› duyars›zl›ğa yol
açarak şekerin insülin taraf›ndan hücreye sokulamamas›na yol açarak kanda
şeker ve insülinin birikimine yol açar.
Bu durumda insülin hormonunun
ikinci görevi, yani kanda fazla biriken
şekeri yağ olarak depolama görevi devreye girer ve fazla şeker trigliseride
dönüştürülerek yedek enerji kaynağ›
olarak depolan›r. Karaciğer yağlanmas›,
büyümesi, pankreasta yağlanma, kar›n
yağlar›n›n, göbek çevresinin artmas› ve
doğal olarak şeker hastal›ğ› başlar. Ayr›ca hiperlipidemi, hipertansiyon, reaktif
hipoglisemiler, polikistik over hastal›ğ›,
fibrokistik meme,
fibromiyaljiler
s›kl›kla bunlar› takip eder.
‹nsülin direncine yol açan
nedenlerin baş›nda genetik
faktörler, fiziksel aktivite eksikliği, sigara kullan›m›,
aş›r› unlu, nişastal› ve
yağl› g›dalar›n tüketimi, şeker, ekmek, pirinç,
makarna,
meşrubat ve tatl›n›n fazlaca tüketimi,
artm›ş
vücut ağ›rl›ğ›
(santral obesite), kortizon
gibi birtak›m
ilaçlar, gebelik, cush i n g ,
akromegali
gibi
baz›
endokrin
hastal›klar,
baz›
hormonlar›n
kontrolsüz
kullan›m›, annelerin bebekleri gereğinden
fazla beslemeleri
ve kilo al›m›na yol
açmalar›d›r. Bu faktörler aras›nda santral
obesite özellikle çok
önemlidir. Ayr›ca insülin direnci yaşa bağl› olarak da artar. En s›k görülen yaşlar 50 – 74
aral›ğ›d›r. Artan vücut kitlesi ile insülin
direnci belirgin
olarak artar, kar›n içi yağ kitlesindeki
art›ş insülin
duyarl›l›ğ›n›
azaltarak
insülin direncine sebep olur.
Asl›nda bir k›s›r döngü olan insülin direncini k›rmak için doğru, dengeli, düzenli
beslenme, düşük glisemik indeksli g›dalar›n al›m›, fiziksel aktivite art›ş›, düzenli
spor, egzersiz, özellikle tempolu yürüyüşler en önemli çözüm yolu gibi gözükmektedir. Doktor kontrolünde metformin gibi
ilaçlar da kullan›labilir.
‹nsülin direnci ölçümünde ise, pratikte açl›k insülin düzeyi bize oldukça yol
göstericidir. 5 iü/ml üstü değerler dikkat
çekicidir. Normal bireylerde OGTT’de glikoz verilmesinden 2 saat sonra insülin
düzeyi 80 mU/ml alt› olmal›d›r; bu değerlerin üstündeki rakamlar insülin direncini
gösterir. Ayr›ca pratikte kulland›ğ›m›z
HOMA IR dediğimiz değer ise,
“Açl›k plazma insülin değeri x Açl›k
kan şekeri / 22,5” formülü ile hesaplan›r
ve bu değer normal bireylerde 2,1 – 2,7
aras›nda olmal›d›r.
Ocak/Nisan
2013
7
psikiyatri
psikiyatri
Anne adaylar›n› etkileyen
tehlikeli gelişme...
Gebelikte Depresyon
Uzm. Dr. Aytül Gürbüz Tükel
Psikiyatri Uzman›
Eğer gebelikte
yaşanan depresyon
tedavi edilmezse intihar
düşünceleri ve girişimi
olabilir, anne ve
dolay›s›yla bebek kötü
beslenir ve buna bağl›
olarak yeni doğanda
doğumsal sorunlar
görülebilir
8
Ocak/Nisan
2013
Kad›nlarda östrojen düzeyinin değişmesi depresyon riskini de art›r›r. Geçmişte düşünülenin aksine gebelik kad›nlarda
psikiyatrik hastal›klara karş› koruyucu
değildir.
Daha önce geçirilmiş depresyon, premenstrüel disforik bozukluk (adet öncesi
gerginlik) yaşayanlar, genç yaşta hamile
kalanlar, s›n›rl› sosyal desteği olanlar,
çocuk say›s› fazla olanlar, evliliğinde sorunlar yaşayanlar, gebelikle ilgili çelişkili
düşüncelerde olan kad›nlarda gebelikte
ve doğum sonras› dönemde depresyon
riski daha fazlad›r.
Eğer gebelikte yaşanan depresyon
tedavi edilmezse intihar düşünceleri ve
girişimi olabilir, anne ve dolay›s›yla bebek kötü beslenir ve buna bağl› olarak
yeni doğanda doğumsal sorunlar görülebilir, eğer hamilelikte depresyon tedavi
edilmezse doğum sonras›nda da depresyon devam edebilir, bu da emzirme dönemini etkileyebilir.
Gebe bir kad›n› tedavi ederken yaln›zca anneyi değil anne karn›ndaki fetüsü de
düşünmek gerekir. Çünkü anneyi etkileyecek her şey fetüsü de etkileyecektir.
Tedavi seçenekleri hastayla görüşülüp
psikiyatri
psikiyatri
kar zarar hesab› yap›lmal›d›r. Eğer depresyon ilaç d›ş› müdahalelerle tedavi
edilebiliyorsa bu yollar öncelikle tercih
edilmelidir. Asl›nda depresyon tedavisinde kullan›lan ilaçlar›n hiçbirisi ABD G›da ve ‹laç ‹daresi (FDA) taraf›ndan
onaylanmam›şt›r. Hamilelikten önce
depresyon geçiren ve antidepresan kullanan kad›nda hamilelik
oluşmas›yla ilac›n ani kesilmesi depresyonun tekrarlama
riskini
çok
art›rmaktad›r. Bu sebeple planl› bir gebelikse kad›n›n ilaç
tedavisi bittikten
sonra hamile kalmas› daha uygundur.
annenin duygu durumu değişkenlik
gösterir, ağlamakl› bir hali vard›r, huzursuzluk, gerginlik, kayg›, endişe, uyku
ve iştah bozukluklar› görülür. Eğer
bu belirtiler 2 haftadan fazla
sürerse doğum sonras›
depresyon
Gebeliğin ilk 3 haftas› bebekle anne
kan dolaş›m› aras›nda bir ilişki olmad›ğ›ndan bu dönemde ilaç kullan›m›n›n
sak›ncas› yoktur, birçok kad›n hamile
olduğunu anlad›ğ›nda birkaç hafta geçmiş olabiliyor, bu dönem de bebek için
sak›nca oluşturmaz. Gebeliğin 1-3 ay›
organ gelişimi dönemi olduğundan bu
dönemde ilaç kullan›m› sak›ncal›d›r.
olarak değerlendirilmelidir.
Yap›lmas› gereken şeyler
1- Kad›n gebe kalmadan önce eğer
depresyon bulgular› iyileşmişse ilaç
azalt›larak kademeli kesilmelidir.
2- Mümkün oldukça ilk 12 haftada
ilaç kullan›m›ndan kaç›n›lmal›d›r
3- Eğer ilaç gerekirse hamilelik döneminde bebeğe zarar vermeyecek uygun ilaçlar seçilmelidir.
4- ‹ntihar riski varsa, psikotik bulgular varsa, beslenmeyi ciddi şekilde etkileyecek derecede depresyon varsa
EKT (elektroşok tedavisi) hamilelikte
uygulanabilir.
Doğum Sonras› (Loğusal›k) Depresyonu
Kad›nlar›n %30–75’i doğumdan
sonra 4–10 gün süren hafif bir doğum
sonras› hüznü yaşarlar. Bu dönemde
Gebelikten
önce depresyonda olmas›,
premenstrüel
disforik bozukluk yaşayanlar, ilk
doğum olmas›, gebelikte olumsuz
şeyler yaşanmas›,
yeterli
sosyal
desteğin olmamas›, evlilik sorunlar› olmas›
riski art›r›r.
Bu dönemde de yine
kar-zarar
durumu değerlendirilmeli ve buna
göre
tedavi
planlanmal›d›r.
‹laç seçiminde de
dikkatli olmak gerekir, ilac›n süte geçiş
oran› ve bebekte yapacağ› yan etkiler
dikkate al›narak
ilaç seçilmelidir.
Ocak/Nisan
2013
9
diyet
diyet
Soğuk günler için s›cak tavsiyeler
Kışı Sağlıklı ve
Formunuzu
Koruyarak Geçirin
Ayşenur CUMURCU
Diyetisyen
K›ş aylar›nda yaza
oranla daha az hareket
etmemize; besin ögeleri
bak›m›ndan yetersiz ama
enerji getirisi fazla olan,
dengesiz beslenme
düzeni de eklendiğinde
k›ş aylar›nda bağ›ş›kl›k
sisteminin zay›flamas›
ve kilo art›ş›
kaç›n›lmaz olur
K›ş aylar›nda günlerin k›salmas›, havalar›n soğumas›yla birlikte vücudumuzda
baz› değişiklikler meydana gelir. Bazal
metabolizma h›z›n›n düşmesi enerji
ihtiyac›n› azalt›r, güneşin kendini daha az göstermesi ise kendimizi daha
mutsuz hissetmemize sebep olabilir.
Buna aç›k havada geçirilen zaman›n
azalmas›, daha az hareket etmek, besin
ögeleri bak›m›ndan yetersiz ama enerji getirisi fazla olan, dengesiz beslenme düzeni
de eklendiğinde k›ş aylar›nda bağ›ş›kl›k sisteminin zay›flamas› ve kilo art›ş› kaç›n›lmaz
olur. K›ş mevsiminde bu tür olumsuzluklar
yaşamamak için antioksidan içeriği zengin
g›dalarla beslenmek önem kazan›r. Antioksidanlar, pek çok metabolik soruna neden
olan, bağ›ş›kl›k sistemini zay›flatan ve yaşlanma sürecini h›zland›ran serbest radikalleri uzaklaşt›rarak veya yok ederek vücut
sağl›ğ›n›n korunmas›na yard›mc› olur. A, C,
E vitamini, çinko, selenyum mineralleri en iyi
bilinen antioksidanlard›r. K›ş aylar›nda sebze meyve tüketimine önem vermek, yeterli
ve dengeli karbonhidrat, protein ve yağ al›m›na dikkat etmek ve vücudumuzu susuz
b›rakmamak birinci önceliğimiz olmal›d›r.
Yeterli D Vitamini
K›ş aylar›na önem kazanan bir diğer konu da yeterli D vitamini almakt›r. Güneşlenme zaman›n›n az olduğu k›ş aylar›nda,
bulutsuz günleri f›rsat olarak değerlendirin,
aç›k havada en az 30 dk yürüyüş yap›n. D vitamininin temel kaynağ› güneş olsa da besinlerden de fayda sağlamak mümkün.
Yumurta sar›s›, süt ve bal›k yeme düzeniniz
içinde mutlaka yer als›n. D vitaminin yetersizliği bağ›ş›kl›k sisteminin zay›flamas› başta
olmak üzere pek çok olumsuzluğa neden
olur. Vücudunuzda yeterli seviyede bulunup
bulunmad›ğ›n› öğrenin, gerekliyse takviye
al›n.
Güçlü Bağ›ş›kl›k Sistemi
Soğuk ve yağ›şl› havalarla birlikte bağ›ş›kl›k sisteminin savunmaya olan ihtiyac›
artar. Bağ›ş›kl›k sistemini güçlendirecek
10
Ocak/Nisan
2013
diyet
diyet
besinlerin tüketimi bu aylarda daha çok
önem kazan›r. Sistemimizi sağlam tutman›n temel kural›; yeterli ve dengeli beslenme düzeninin sağlanmas›d›r. Bunu
yaparken en büyük destekçimiz sebze ve
meyvelerdir. A,C, E vitamini, selenyum,
magnezyum, çinko içeren sebze ve meyveler vücudun ihtiyac› olan gerekli besin
ögelerini içerir. Yeşil yaprakl› sebzeler, p›rasa, lahana, brokoli, kereviz, karalahana,
karnabahar, brüksel lahanas›, havuç,
maydanoz, tere, roka, turp, semiz otu,
k›rm›z› pancar, k›rm›z› soğan, sar›msak,
bal kabağ›, turunçgiller, elma, ayva, armut gibi besinler günlük yeme düzenimiz
içinde mutlaka yer almal›d›r. Ayr›ca E vitamini kaynağ› olan badem, ceviz, f›nd›k,
kabak ve ay çekirdeği miktarlar›na dikkat
edilerek tüketilebilir.
Kilo Almadan Sağl›kl› Bir K›ş
Metabolizma h›z›n›n yavaşlamas› ve
hareketin azalmas› enerji ihtiyac›n› azalt›rken, ruh halindeki dalgalanmalar ve soğuk hava karbonhidrat ve yağ içeriği
fazla olan kalorili yiyeceklere eğilimi artt›rabilir. ‹şte bu durumu engellemenin alt›n kurallar›:
1. Üç ana üç ara öğün tüketin.
2. Kahvalt›y› asla ihmal etmeyin, haftada 2–3 gün haşlanm›ş yumurta tüketerek daha uzun süre tok kal›n.
3. Mercimek, tarhana, sebze çorbas›
gibi krema ve un eklenmemiş kalorisi
yüksek olmayan ve tok tutan çorbalar›
tüketin.
4. Her gün salata yiyin. Salatalar›n›z›
mümkün olduğunca farkl› besinler kullanarak renklendirin, çeşitlendirin.
5. K›ş›n vazgeçilmezi kuru baklagilleri
haftada 1–2 defa tam tah›l ekmeği veya
bulgur pilav› ile birlikte tüketin. Kuru baklagiller magnezyum, demir, çinko, B6 vitamini, folik asit ve posa aç›s›ndan
zengindir.
6. Protein al›m›na dikkat edin. Haftada 1–2 defa, ›zgara ya da buğulama bal›k
tüketin. Bal›ktaki omega 3 yağ asitleri,
kan yağlar›n› düzenler, kardiyovasküler
hastal›klara karş› korur, depresyonu iyileştirici etki yapar. Depresyonda olan kişilerde omega 3 yağ asitlerinin düşük
olduğu gözlemlenmiştir.
7. Yeterli s›v› al›n. K›ş aylar›na terlemenin azalmas›yla birlikte su al›m›nda
azalma görülür, fakat bu vücudun su ihtiyac›n›n olmad›ğ›n› göstermez. Al›nan
her bir kalori için 1 ml suya ihtiyaç vard›r.
2000 kalori alan bir kişinin günde 2 litre
su tüketmesi gerekir. S›v› ihtiyac› asitli
içecekler, siyah çay, kahve gibi kafeinli
içecekler yerine su, C vitamini kaynağ›
olan kuşburnu çay›, yeşil çay gibi bitki
çaylar›ndan sağlanmal›d›r. Ayr›ca antioksidan kaynağ› olan nar suyu haftada 1 defa bir çay bardağ› olacak şekilde
tüketilebilir.
8. Günde 3-4 adet meyve, 6-8 yemek
kaş›ğ› kadar sebze tüketin.
9. Günde 2–3 porsiyon süt, yoğurt,
ayran tüketin. Yoğurt içindeki faydal›
bakteriler barsak floras›n›n düzenlenmesine yard›mc› olarak bağ›ş›kl›k sistemini
güçlendirir.
10. Ara öğünlerde sağl›kl› at›şt›rmal›klar tercih edin.1–2 ceviz içi, 5–6 adet kavrulmam›ş
f›nd›k
veya
6–8
adet
kavrulmam›ş badem hem tok kalman›za
yard›mc› olur hem de sağl›kl› yağ asitlerini alman›z› sağlar. Bir avuç beyaz leblebi de iyi bir seçenek olacakt›r.
Dengeli ve yeterli beslendiğiniz, mutlu ve enerjik bir k›ş geçirmeniz dileğiyle.
Ocak/Nisan
2013
11
çocuk
hastal›klar›
çocuk hastal›klar›
Çevre ve iklim şartlar›ndan
etkilenen hastal›k...
Bronşit
Uzm. Dr. Salim Erdoğan
Çocuk Hastal›klar› Uzman›
‹nsan burnundan
nefes al›r. Bu şekilde hava
›s›t›l›r, nemlendirilir,
mikroplardan temizlenir.
Soğuk alg›nl›ğ›, burun
kemiğinin eğriliği gibi
sebepler soğuk, kirli ve
kuru havan›n al›nmas›na
yol açar ve bronşite
sebep olur.
12
Ocak/Nisan
2013
Bronşit, nefes borusunun dallara ayr›larak akciğerlere yay›lan hava borular›n›n
iç k›sm›n› örten mukoza dokusunun akut
ya da kronik iltihab›na denir.‹ltihap bronşiyol dediğimiz küçük hava yollar›nda
olursa bronşiolit ismini al›r.
Akut Bronşit
Akut bronşit aniden gelişen bir hastal›k
olarak kabul edilir ve genellikle soğuk alg›nl›ğ›n›n ard›ndan gelişir. Çok yayg›n
olup hastal›k etkeni olan virüsler genellikle
üst solunum yollar›nda bulunmaktad›r. Başlang›çtaki virüs
enfeksiyonlar›na daha sonra bakteri
enfeksiyonu
eklenebilir.Ancak zaman›m›zdaki ilaç
tedavileri ile
bu komplikasyonlar
kontrol alt›na al›nabilir.
Hastal›ğ›n Sebepleri
Akut bronşitin iki önemli nedeni vard›r:
1- Enfeksiyonlar
2- Fizikokimyasal sebepler.
• Enfeksiyonlar, Soluk borusu dediğimiz
trakea’n›n ve bronşlar›n iltihab› olan bronşit, üst solunum yollar› dediğimiz burun,
boğaz, g›rtlağ›n gribal enfeksiyonu s›ras›nda çok s›k gelişen bir komplikasyondur.
Bunun d›ş›nda boğmaca ve k›zam›k s›ras›nda da bronşit s›k rastlan›r.
Özellikle çocuklarda ve gençlerde
görülen akut bronşitlerde, başl›ca
etken virüslerdir. Ama bazen
bakteriler de akut bronşite neden olabilir.
Bakteriler bronşlara
hava yoluyla veya
kan dolaş›m› vas›tas›yla ulaşabileceği gibi, solunum
yollar› mukozas›nda saprofit
olarak bulunmaktad›r.Bunlar normal koşullarda bir
hastal›ğa yol
açmazlar.
Herhangi bir
nedenle
vücudun
çocukçocuk
hastal›klar›
hastal›klar›
direnci zay›flar ve savunma sistemi
görevini yapamazsa zarars›z olan saprofit bakteriler de bronşite yol açabilir.
Kronik Bronşit
Sağl›kl›
Fizikokimyasal sebebler….. Bunlar
genellikle gaz halinde olup soluduğumuz
havada bulunan ve bronş mukozas›na
zarar veren birçok madde dir. Fabrikalar
ve ev bacalar›ndan ç›kan dumanlar ile
taş›tlar›n egzos borular›ndan ç›kan gazlar ve solunum yollar›nda tahribata yol
açt›ğ› kesinlikle bilinen sigara duman›
bunlar›n baş›nda gelmektedir.
‹ltihap ve aş›r›
salg›
Amfizem
Sağl›kl›
Hava kesecikleri
zarlar›nda parçalanma
Bronşiti Haz›rlayan Etkenler
Bronşit hastal›ğ›n› haz›rlayan etkenlerin bas›nda çevre ve iklim koşullar›
yer al›r.
Ani s›cakl›k ve mevsim değişikliklerinde, devaml› çok s›cak ve çok kuru
ya da tam tersi aş›r› tozlu ve nemli ortamlarda bronş mukozas›n› koruyan
s›v› salg›s› azal›r. Bu da bronşite zemin
haz›rlar.
Bronşitin sonbahar ve k›ş aylar›nda
artmas›n›n sebebi ani bast›ran soğuklar
ve hava değişimlerinden dolay›d›r.
Akut bronşitin öbür etkenleri ise soğuk alg›nl›ğ›, burun kemiğinin deviasyon
dediğimiz eğriliği, polip dediğimiz burun
içi mukozas›n›n şişlikleri gibi oluşumlard›r.
Bunlar burun solunumunu engelleyerek
soğuk,kuru ve kirli havan›n ağ›z yolu ile
al›nmas›na yol açar.Bu havada bronşlarda hastal›k yapabilir.Normal şartlarda
insan burundan nefes al›r.Bu şekilde
hava ›s›t›l›r,nemlendirilir ve mikroplardan
ar›nd›r›l›p vücuda girmesi sağlan›r.O zamanda hastal›k olmaz.
Bronşitin Belirtileri
Genellikle soğuk alg›nl›klar›ndan
sonra öksürük,h›r›lt› ile birlikte hafif
ateş görülür.Ateş 37,5°C- 38,5°C aras›nda seyreder.
Nefes borusu ve bronşlarda gelişen
iltihap göğüs kemiğinin arkas›nda yanma hissi, öksürüğün art›rd›ğ› bir ağr›yla
birlikte ortaya ç›kar. Bazen daha hafif
olan ağr›lar bütün göğse yay›labilir.Öksürükten dolay› solunum kaslar›n›n zorlanmas›yla solunum fazlalaş›r.Bazen
öksürük inatç› bir hal al›r.
Bronşit dediğimiz bronş iltihab›n›n
en önemli belirtisi olan öksürük bronşlardaki savunma mekanizmas›n›n bir
göstergesidir. Normal koşullarda da,
bronş yüzeylerini irrite eden, uyaran
herhangi bir etkene karş› şiddetli bir
öksürük cevab› görülebilir ve uyar›c›
etkenin d›şar› at›lmas›na kadar devam
eder. Fakat bronşitte bronş mukozas›
iltihaplanarak zedelenmiştir. Bu durumda bronş mukozas› mukus salg›s›n› büyük ölçüde art›r›r, ve bronş damarlar›nda
toplanan aş›r› miktardaki kan›n s›v› bölümü bronş boşluğuna s›zar ve bronşlarda yabanc› madde etkisi yaparak öksürüğe yol açar.
‹şte hastal›ğ›n en önemli ikinci belirtisi
olan balgam ç›karma, damar d›ş›na s›v›
s›zmas› ve mukus salg›s›n›n artmas›n›n
sonucu meydana gelmektedir. Başlang›çta az ve koyu k›vaml› olan balgam,
hastal›k ilerledikçe daha sulu ve boldur.
Günde yar›m litre, seyrek olarak da bir
litre kadar balgam ç›kar›labilir.
Hastal›ğ›n Seyri
Akut bronşit genellikle fazla zarar
vermeden geçer. Hasta iki hafta içinde
düzelebilir.
makta bu da buralarda bakterilerin de
üremesini kolaylaşt›rmaktad›r. Bu durumda hastal›ğ›n gidişi daha kötü seyreder. Bakteri enfeksiyonlar›n›n eklendiği
bronşitlerin en kötü komplikasyonu zatürredir.Zatürre akciğer dokusunun iltihab›d›r.
Bronşitin Tedavisi
Akut bronşitin sebebi genellikle virüsler olduğu için antibiyotik tedavisinin
faydas› yoktur. Fakat virüs enfeksiyonuna bakteri enfeksiyonu ilave olmuşsa
antibiyotik kullanmak gerekir. Bu nedenle virüslerin etken olduğu farzedilse
bile akut bronşitli hastalara olas› bakteri
enfeksiyonuna karş› antibiyotik tedavisi
uygulanmal›d›r. Ayr›ca bronş salg›lann›n
ak›c›l›ğ›n› art›ran balgam yumuşat›c›
ilaçlar verilerek balgam›n at›lmas› sağlanmal›d›r.
Ateş yükseldiğinde ateş düşürücü
ilaçlar verilir.
Bol ve ›l›k s›v› içilmeli, istirahat
etmeli, aş›r› efordan sak›nmal›, üşütmemelidir
Hastal›k kalp hastal›ğ› olanlarda, çocuklarda ve ihtiyarlarda daha uzun sürebilir.
Daha önce belirtildiği gibi öksürük
aş›r› miktarda artan bronş salg›s›n›n
temizlenmesi için gerekli bir savunma
mekanizmas› olduğundan öksürük kesici
ilaçlar› fazla kullanmamal›d›r.
Virüslerin sebeb olduğu bir enfeksiyonlarda bronşlarda doku y›k›m› ol-
Hekim tavsiyesi olmadan ilaç kullanmak uygun değildir.
Ocak/Nisan
2013
13
radyoloji
radyoloji
Hamilelik döneminin izlenmesinde
vazgeçilmez bir uygulama...
Gebelikte
Ultrasonografi
Uzm. Dr. Funda Akaçl›
Radyoloji
‹lk aylarda
oluşabilecek embriyonun
gelişmediği boş keseler,
mol gebeliği dediğimiz
anormal trofoblastik
gelişimler, uterus ve
overlere ait ve gebeliği
etkileyebilecek
patolojiler(myom, kist
gibi) ilk aylarda
yap›lan ultrasonla
tespit edilebilir.
14
Ocak/Nisan
2013
Ultrason muayeneleri günümüzde gebelik izlemlerinin vazgeçilmez bir parças›
haline gelmiştir. Ultrasonun temel prensibi
yüksek frekanstaki ses dalgalar›n›n hasta
üzerine uygulanan prob arac›l›ğ› ile doku
ve organlara gönderilmesiyle bu dokulardan yans›yan dalgalar›n yine ayn› prob
ile al›narak bir ekran üzerine yans›t›lmas›d›r.
Normal gebeliklerde gebeliğin ilk bulgusu, uterusun orta k›sm›nda yer alan
gebelik kesesinin görülmesidir. Böylece
anne için risk taş›yan d›ş gebelik olas›l›ğ›
ekarte edilmiş olur. Kar›ndan yap›lan ultrasonografi ile bir embrionun 6-7 hafta-
l›kken kalp at›şlar› ve 8 haftal›kken de
hareketleri görülebilir. Transvajinal yaklaş›m ile bu ölçümler ortalama 6 gün
daha öncedir. ‹lk aylarda oluşabilecek
embrionun gelişmediği boş keseler, mol
gebeliği dediğimiz anormal trofoblastik
gelişimler, uterus ve overlere ait ve gebeliği etkileyebilecek patolojiler( myom,
kist gibi) yine ilk aylarda yap›lan ultrasonla
saptanabilir.
CRL( crown rump lenght) yani embrionun baş popo uzunluğu ilk trimestirde
bebeğin yaş›n› belirlemede en önemli
kriterdir. 11-14 haftalar aras›nda fetusun
(bebeğin) ense kal›nl›ğ› (NT) ve burun
radyoloji
radyoloji
kemiği (NB) de değerlendirilir. NT 3
mm ‘nin alt›nda olmal›d›r. Ayn› gün verilen kanda yap›lan laboratuar incelemesi ile bebekte kromozom anomalileri
yönünden yüksek risk olup olmad›ğ›
değerlendirilir. Ancak ikili test tan› koymak amaçl› değildir. Sadece riski belirler.
Riskin düşük olmas› %100 anomali olmad›ğ›n› göstermez. Ancak riskin yüksek
olmas› durumunda ileri tetkikler yap›l›r.
Fetal ense kal›nl›ğ›n›n artt›ğ› durumlar, kromozom anomalileri (Trisomi
21-Down sendromu, Trisomi 18, Trisomi
13), kalp anomalileri, boşalt›m sistemi
anomalileri ve değişik genetik sendromlard›r.
Ayr›ca ilk 3 ayda ultrasonografi ile
anensefali gibi beyin ve kafatas› gelişiminin yetersiz olduğu sendromlar, ağ›r
iskelet, sindirim sistemi ve idrar yollar›
anomalileri kesin olarak tan›nabilmekte
ve gebelik sonland›r›labilmektedir.
Çoğul (ikiz-üçüz) gebeliklerde ikili
test yap›lmamaktad›r. Ancak ense kal›nl›ğ› ölçümü yap›lmal›d›r.
15 ile 18 haftalar aras›nda üçlü test
yap›l›r. Bu test ikiz gebelikler, ikili testi
yapt›rmayan gebeler ve ikili testi olup
kad›n doğum uzmanlar›n›n gerekli gördüğü hallerde yap›lmal›d›r. Bu testte
kanda Beta hCG, alfa fetoprotein ve
estriol değerlerine bak›larak Trisomi 21
(Down sendromu), trisomi 18 ve nöral
tüp defekti (omurga aç›kl›ğ›) riski belirlenir. Bu esnada ultrasonografide
fetal ölçümler yap›larak gebelik haftas›n›n belirlenmesi gereklidir.
Doğumsal problemlerin tan›nmas›na
yönelik yap›lan detayl› ultrasonografiye
ikinci düzey ultrasonografi denir. ‹kinci
düzey ultrasonografinin gebeliğin 1822 inci haftalar› aras›nda yap›lmas› en
uygun zamand›r. Bu haftalar bebeğin
yap›sal gelişimini büyük ölçüde tamamlad›ğ› ve en iyi görüntülenebildiği haftad›r.
Kafatas›, beyin, beyincik, yüz, omurga, kalp, göğüs ve kar›n boşluğu, iç organlar, kollar, eller, bacaklar ve ayaklar
s›rayla sistematik olarak değerlendirilir.
Ancak ne yaz›k ki en gelişmiş makineler
ve en iyi uzmanlarla dahi doğumsal
problemlerin hepsini saptamak mümkün
olmamaktad›r. Optimal bir inceleme ile
anomalilerin %65-70 ‘i ekarte edilebilmektedir.
Doppler ultrasonografi ise gebelikte
kan damarlar›na ait verilerin değerlendirilmesinde kullan›l›r. Gebelik esnas›nda
Doppler ultrasonografi, gebelik ile ilgili
komplikasyonlar (preeklampsi riski, rahim içi gelişme geriliği riski) hakk›nda
değerli öngörüler sağlar. Uterusa giden
atardamarlardaki (sağ ve sol arteria
uterina) kan ak›m› özellikleri, ilerleyen
gebelik haftalar›nda preeklampsi riski
ve bebekte rahim içi gelişme geriliği
riskine ait uyar›lar verir. Göbek kordonundaki atardamara (umbilikal arter)
ait kan ak›m› ise bebeğin plasenta yoluyla yeterli besin ve oksijen al›p almad›ğ›
konusunda yani plasental yetmezliğin
ekarte edilmesinde güvenilir bir yöntemdir. Doppler ultrasonografinin amac›
bebekte anomali taramas› değildir. Gebelik esnas›nda kan damarlar›ndaki
ak›m özelliklerini değerlendirmektedir.
32.haftadan sonra yap›lan incelemelerde bebeğin gelişimi, baş›n aşağ›
dönüp dönmediği, plasentan›n yeri, amnios s›v›n›n yeterli olup olmad›ğ› kontrol
edilir.
Tüm bu çal›şmalar›n amac› dünyaya
sağl›kl› bireyler getirmek ve daha sonralar› ortaya ç›kabilecek tehlikelerin
önüne geçmektir.
Ocak/Nisan
2013
15
KBB
KBB
Yaşl› kişilerde daha s›k rastlanan
bir rahats›zl›k...
Uykuda Nefes
Durması Hastalığı
Opr. Dr. Ahmet Y›ld›r›m
KBB Hastal›klar› Uzman›
Özellikle s›rtüstü uykuda ve uyku
derinleşince nefes
durmaya başlar.
10 saniye ile ortalama
25 saniye aras›nda
solunum durmalar›
veya çok yüzeysel
nefes almalar olur.
Bir saatte 20 ila 70
defa nefes durmas›
veya azalmas›
olabilmektedir.
Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› bizler
t›p fakültesinde okurken ne kitaplar›m›zda
ne de hocalar›m›z›n notlar›nda ismi olmayan bir konuydu. Hatta 6 y›ll›k t›p fakültesinden iki sene sonra başlad›ğ›m›z ihtisasta
horlama operasyonlar› yap›ld›ğ› halde uykuda nefes durmas› hastal›ğ› doktor camias›nda pek bilinmez durumdayd›. Ve
aradan 10 sene geçtikten sonra bizler konunun önemini idrak etmeye başlam›şt›k.
Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› 18. ve
20. yüzy›l t›bb›nda şimdiki net tan›m›na
kavuşmam›ş olsa da t›p tarihinde mesela
şişko k›rm›z› bir adam›n gece gündüz
uyuklamas› ve benzeri şekilde ve dolayl›
olarak zikredilmiştir.
Uyku laboratuarlar› 1960'l› y›llarda
gelişmeye başlay›p 1990'larda yayg›nlaşmaya başlad›ktan sonra kendilerini ispat
için büyük mücadele verdiler. Şimdi bir
saat uykuda bir kişinin nefesini ne kadar
dakika tutarsa ne etkileri olacağ› ve ne
gibi hastal›klarla ilgili olabileceği kimyas›na kadar bilinmektedir.
Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› medyada yeterince tan›t›lm›şt›r. Art›k halk konu hakk›nda bilinçlidir. Özellikle
ihtiyarl›ğa yüz tutmuş erkek nüfusta daha
fazla olmak üzere uykuda nefes refleksleri ciddi olarak zay›flayabilmektedir.
Özellikle s›rt üstü uykuda ve uyku derinleşince nefes durmaya başlar. 10 saniye
Halva
Yumuşak
plaka bloklar
nazal
havayolu
Dil
Normal
Pozisyon
16
Ocak/Nisan
2013
KBB
KBB
ile ortalama 25 saniye aras›nda solunum durmalar› veya çok yüzeysel nefes
almalar olur. Bir saatte 20 ile 70 defa
nefes durmas› veya azalmas› olabilmektedir.
Uykuda vücut ölü gibidir. Yani irade
olmad›ğ› için nefessizlik adeta k›smen
boğulmak etkisi yapmaktad›r. Kan ile vücudun her yerine dağ›lan oksijen seviyesi
giderek azal›r. Hatta ileri hastal›klarda
vücut morarmaya başlar. Nefes sistemi
bu hali acil bir olay olarak hissederse göğüs kafesi şiddetli hareketler gösterebilir.
Kalp oksijen yetiştirebilmek gayesi ile
at›m bozukluklar› gösterebilir. Zaman
içinde hastal›k ilerler. Akciğerde kalpte ve
damarlarda hatta bütün dokularda sürekli oksijensizliğin hasarlar› ortaya ç›kmaya başlar. Kalp büyür, akçiğer
tansiyonu olur, damar sertleşmesi h›zlan›r . Vücudun yak›t tüketme yani enerji
elde etme sistemi bozulur. Hormon sistemi dengeden ç›kabilir.
Hastal›k başlang›c›ndan çok sonra
farkedilir. Günümüz medyas›n›n s›k du-
yurmas› bilinç sağlam›şsa da bireyin
hastal›ğ›n› tan›mas› genellikle erken
olmamaktad›r. Hastal›k geç tespit edilse de tedavisi genellikle yüz güldürücüdür.
Uykuda nefes durmas› hastal›ğ› şimdi hastal›k olarak tan›n›yor fakat horlama tek baş›na
hastal›k olarak
tan›nmamaktad›r . Horlayan bir kişide,
uykuda nefes durmas› hastal›ğ›n›n bulunma ihtimali kuvvetlidir. Bu bak›mdan
bu kişilerin uyku kalitesi düşükse hekim
desteği aramalar› gerekir.
Uykuda nefes durmas› hastal›ğ›n›n
en pratik tan›nmas› uyku kalitesizliğinin
günlük hayat› önemli derecede etkilemeye başlamas›d›r. Sabah yatağa yap›şan ve genellikle horlayan veya gece
garip sesler ç›karan yani uykuda garip
nefes ald›ğ› belli olan ve günlük faaliyetlerinde zihni yorgun ve bedeni kabiliyetleri eksilmiş bir kişi uyku t›bb› ile
ilgili bir hekimi aramaya başlamal›d›r .
Gündüz s›k olarak uylu hali, yorgunluk, zihin yorgunluğu, unutkanl›k, dikkat
kayb›, yüksek tansiyon, aş›r› kilo ile mücadelede başar›s›zl›k, libido kayb› ve daha
pekçok hayat kalitesini bozan şikayet uykuda nefes bozukluğu olan bir kişide aranacak belirtilerdir.
Hasta hekim ilişkisi bu hastal›ğ›n
varl›ğ›n› düşündürüyorsa at›lacak ilk
ad›m uyku laboratuar›nda test yap›lmas›d›r. Bu testler tarama şeklinde yani sadece var m› yok mu basitliğinde
yap›labildiği gibi gizli şeker testi gibi
saklanan hastal›ğ› ortaya ç›karmak
maksad›yla daha teferruatl› olarak da
yap›labilmektedir. Test hakk›ndaki seçimler uzman›n işidir.
Hastal›ğ›n varl›ğ› bünyeyi ne kadar
etkiliyorsa hekim bu etkiye göre tedavi
hakk›ndaki seçeneklere karar verecektir.
Ocak/Nisan
2013
17
göz
göz
Bebeklerde s›k görülen problemler...
Bebeklerin Göz
Özellikleri
Opr. Dr. M. Kadir Egemenoğlu
Göz Hastal›klar› Uzman›
Yeni doğmuş bebekte
görsel odaklanma vard›r.
Ancak gözlerde paralel
hareket 1. aydan sonra
oluşur. 2–5 ayda görsel
tehditte k›rpma refleksi
gelişir. 4.ayda fovea
denilen merkez gelişimini
tamamlar. Renkli görme
tamamlan›r.
18
Ocak/Nisan
2013
Yeni doğan’da gözün özellikleri nelerdir?
Anne karn›nda ilk 3 ayda genetiği bozabilecek hastal›k, röntgen ›ş›nlar›, ilaçlar
gibi faktörler göz gelişimini ciddi şekilde
etkiler. Retina’n›n gelişimi doğumdan
sonra 1–2 ayda tamamlan›r. Göz çukurunun boyutu önemlidir. Güdük göz veya
göz küresinin hiç olmamas› halinde hayat›n ilk birkaç haftas›nda protez göz
yerleştirilmesi ve protezin s›k aral›klarla
büyütülmesi yahut genişletilebilen protezlerle takibi göz çukurunda bir asimetri
gelişmemesi yönünden önemlidir.
Doğumda iris rengi gri veya aç›k
mavidir. Alt›nc› ayda iris rengi son haline yak›n olur. Zamanla biraz daha
koyulaş›r. Yeni doğmuş bebekte
görsel odaklanma vard›r. Ancak gözlerde paralel hareket
1.aydan sonra oluşur. 2–5 ayda görsel tehditte k›rpma
refleksi gelişir. 4.ayda fovea
denilen merkez gelişimini tamamlar. Renkli görme tamamlan›r. 6.ayda akomodasyonla
(yak›na uyumla) beraber derin
görme oluşmağa başlar. 1 yaş›nda kornea çap› erişkinin % 95 ine,3 yaş›nda
göz çap› erişkin gözünün % 95 ine
ulaş›r. Yeni doğanda mevcut görme
bozukluğunun kal›c› göz tembelliğine yol açmadan düzeltilebilmesi
için ilk 3 ayda müdahale gerekir.
Görme sisteminin esnekliği 12 yaş›na kadar devam eder.
Yeni doğan’da en s›k görülen göz
problemleri nelerdir?
Blefarit
Göz kapaklar›n›n serbest kenarlar›ndaki salg› bezlerinin iltihabi hastal›ğ›na
blefarit ad› verilir. Bu bezler yağl› bir
salg› yard›m›yla kapaklar ile göz aras›ndaki yüzeyi kayganlaşt›rmak ile görevlidirler. Buradaki mikrop say›s›n›n
artmas› ile birlikte vücut hem allerjik
hem de iltihabi reaksiyonlarla bu duruma tepki gösterir. Kaş›nt›, kapak kenarlar›nda k›zar›kl›k, çapaklanma gibi
belirtiler ortaya ç›kar. Bu seyir esnas›nda bazen salg› bezlerinin kanallar›nda
bir t›kanma olmas› durumunda yağl›
madde bez içinde birikip mikrop kaparak göz kapağ›nda ağr›l› bir şişliğe neden olur. Hordeolum (“arpac›k”) olarak
bilinen bu durum s›cak pansuman ve
yerel antibiyotik tedavisi gerektirir. Şalazyon ise ayn› yağ bezinin t›kanarak
içinde salg› birikmesi ile oluşan şişliğe
verilen isimdir, ancak şalazyonda hordeolumda olduğu gibi mikrobik bir iltihap sözkonusu değildir. Şalazyon
tedavisinde s›cak pansuman ve anti-inflamatuar ilaçlar›n yan›s›ra cerrahi yoldan t›kanan salg› bezinin aç›lmas› ve
biriken yağl› maddenin drenaj› da çoğu
zaman gerekli olur. As›l tedavi ise blefarite yönelik olmal›d›r, ancak blefarit
kronik özelliğinden dolay› tedavisi de
uzun süreli ve sab›r gerektiren bir tedavi olmal›d›r.
göz
göz
Konjunktivit
Gözlerde k›zar›kl›ğa yol açan en s›k
sebeplerden biridir. Göz küresinin en d›ş›n› saran saydam konjunktiva zar›n›n
d›ş etkenler ve mikroplar ile oluşan iltihab›na verilen isimdir. K›zar›kl›ğ›n yan›s›ra çapaklanma, batma, kaş›nt› ve
sulanmaya da neden olur. Bakteri ve viruslar›n yan›s›ra kimyasal etkenler ve
allerjik faktörler de konjunktivite neden
olabilir. Tedavisinde de nedene bağl›
olarak antimikrobial veya antiallerjik
ilaçlara başvurulabilir. Ancak bakteriyel
konjunktivitler antibiyotik tedavisine iyi
yan›t verirken, viral konjunktivitlerde
tedavi güçtür.
Konjunktivitten korunmada en etkili
yol, el-göz temas›n›n kesinlikle önlenmesi ve ellerin temiz tutulmas›d›r. Bu
arada gözdeki her k›zar›kl›k veya sulanman›n konjunktivitten kaynaklanmayabileceğini, başka hastal›klar›n da ayn›
belirtileri verebileceği unutulmamal›d›r.
Lökokori
Kelime anlam› olarak “beyaz gözbebeği” demektir. Bazen normal ›ş›k koşullar›nda
dahi
kolayl›kla
farkedilebilecek kadar bariz olabildiği
gibi, sadece flaşla çekilen fotoğraflarda
görülebilmesi de mümkündür. Ancak
bir göz hekimi, özel optik gereçlerle yapacağ› muayene sonucu durumu tam
olarak değerlendirebilir. Katarakt, retina dekolman›, göz içi iltahaplar›, retinan›n damarsal hastal›klar›, yenidoğan
retinopatisi ve göz içi tümörleri lökokoriye sebep olabilecek birçok sebep aras›nda en s›k görülenleridir. Lökokoriye
sebep olan durumlar›n hepsi de sağl›k
aç›s›ndan büyük ciddiyet arzeden ve
hemen tedavi gerektiren durumlard›r.
Nistagmus
Gözlerin ritmik titreme hareketleri
yapmas›na verilen genel bir add›r. Merkezi sinir sisteminin baz› hastal›klar›nda
görülebildiği gibi iç kulak hastal›klar›nda
da rastlanabilir. Ayr›ca gözün doğuştan
görmeyi etkileyen birçok hastal›ğ›nda
da nistagmus gelişebilir. Gözünde titreme hareketleri görülen çocuklarda neden yönelik kapsaml› bir araşt›rma
yapmak gerekir. Titreme hareketleri
bazen belli bir bak›ş pozisyonunda hafifleme
özelliği gösterir, böyle
durumlarda hasta baş›n› aksi yöne çevirerek
titremelerin
görme
üzerindeki olumsuz etkisini en aza indirmeye
çal›ş›r. Böylece bir
anormal baş pozisyonu
al›şkanl›ğ› yerleşir. Tedavisinde göz kaslar›n›n kas›lma gücünü
azaltacak cerrahi girişimler ve botulinum
toksin tedavisinden yararlan›labilir.
Katarakt
Gözün içindeki lensin doğal saydaml›ğ›n› kaybederek matlaşmas› haline verilen genel bir add›r. Çocuklarda
yaklaş›k olarak 100 binde 3 oran›nda
görülür. Çocukluk çağ›nda görülmesi
genellikle genetik veya metabolik lens
gelişim kusurlar›na bağl›d›r. Bazen görmeyi etkilemeyecek kadar küçük olanlar› tedavi gerektirmeyebilse de,
doğumsal katarakt çoğu zaman cerrahi
tedavi gerektiren bir durumdur. Görme,
ameliyatta yerleştirilecek bir göziçi
merceği ile veya sonradan tak›labilecek
bir kontakt lens ile sağlanmal›d›r. Doğumsal kataraktlar›n geç farkedilmesi
veya tedavisinde gecikilmesi çocukta
ambliopi (göz tembelliği) gelişmesi yüzünden ileride telafisi mümkün olmayan kal›c› görme kayb›na yol açar.
Glokom
Halk aras›nda “göz tansiyonu” olarak bilinen bu hastal›k çocuklarda yetişkinlerdekinden farkl› özellikler gösterir.
Nedeni çoğunlukla göz içi yap›lar›n gelişimsel bozukluğudur. Çocuklarda gözün cidar› yetişkinlere göre daha esnek
bir yap›da olduğu için yükselen göz içi
bas›nc› gözün boyutlar›nda büyümeye
neden olur. Gözün bu şekilde genişleyerek büyümesi, özellikle öndeki saydam
korneada çatlamalara yol açarak bu dokunun içine su nüfuz etmesine ve böylelikle saydaml›ğ›n› kaybetmesine yol
açar. Böylece kornea bulan›klaş›r, çocuğun görmesi bozulur, ›ş›ğa hassasiyeti
artar ve gözde yaşarma oluşur. Tedavi-
de göz damlalar› ve ağ›zdan al›nacak
ilaçlarla artan göz içi bas›nc› düşürülmeye çal›ş›l›rken glokoma neden olan
doğumsal bozukluğun giderilmesi çoğu
zaman ancak cerrahi yoldan mümkün
olabilir.
Yeni doğmuş olan bebeklerde göz
kaymas› normal midir? Şaş›l›k olabilir
mi? Ne yap›lmas› laz›m?
Yeni doğan bebeklerde özellikle ilk
haftalarda göz bebeklerini buruna doğru yaklaşt›rma şeklinde ya da biri o yana biri bu yana bakar şekilde k›sa süreli
göz kaymalar› olabilir. Bu henüz gözlerini fikse edebilme yeteneği kazanamam›ş olmalar›na bağl›d›r. Önemli olan
göz kaymas› durumunun sebat etmemesidir. Bazen bebeklerin burun kökleri
daha bas›k olduğu için de olmad›klar›
halde şaş›ym›ş gibi görünebilirler.
Zamanla art›k göz kaslar› kuvvetlenip gözlerini kontrol- fikse etmeyi, bir
objeyi ya da anneyi izlemeyi başarmaya
başlad›klar›nda şaş› bakmalar› sona
erer. Eğer göz kaymas› günün her saati
sürekli oluyorsa ve hiç düzelmiyorsa, ya
da birinci aydan sonra da bazen olmaya
devam ediyorsa o zaman bir göz hekimini ziyaret etme gereği doğar.
0–16 yaş grubundaki çocuklar›n göz
sağl›ğ› korumak için ne yapmal›d›r?
— Doğduktan hemen sonra,
— 6 ayl›kken,
— 3 yaş›ndayken,
— Okula başlamadan önce,
— Okul süresince her y›l,
Periyodik olarak göz muayenelerinin yap›lmas› gereklidir.
Ocak/Nisan
2013
19
genel
cerrahi
genel cerrahi
Hayat›m›z› olumsuz etkileyen çok yayg›n
bir sağl›k problemi...
Hemoroid Nedir?
Opr. Dr. Şerafettin Özer
Genel Cerrahi Uzman›
Makat bölgesindeki
damarlar›n genişlemesi
olarak tan›mlanan
hemoroidin tedavisinde
egzersiz yapmak, kab›z
ollmamak, bol su içmek
çok önemlidir
T›p dilinde hemoroid (basur), makat
bölgesindeki damarlar›n genişlemesi
olarak tan›mlan›yor. Bir başka ifadeyle
makattaki varis olgusuna hemoroid denir.
Bir k›sm› tedaviye gereksinme duyulmayacak çapta olduğu için gözlem
d›ş› kalan hemoroid, en yayg›n sağl›k
sorunlar› aras›nda yer almaktad›r. Bu
sorunun temelinde beslenme bozukluğu
yat›yor. Kal›t›msal özellik de taş›yan
hemoroidin oluşmas›nda kab›zl›k en
önemli etken olmaktad›r.
Bu konudaki veriler:hemoroid tedavisi görenlerin hemen hepsinin ailesinde
benzer rahats›zl›ğ› çeken kişiler bulunduğunu ve kişinin uzun süre kab›zl›k
çektiğini gösteriyor.
1- Tedavi Öncesi
2- Tedavi Sonras›
20
Ocak/Nisan
2013
Tedavi Yöntemleri
Hemoroid tedavisi için öteden beri
çeşitli yöntemler uygulan›yor. Belli başl›
etkili tedavi yöntemleri aras›nda skleroterapi (iğne ile kurutma). bant ligasyonu
(boğma) ve cerrahi uygulama yer al›yor.
Lazer teknolojisi de hemoroid tedavisinde
uygulan›yor. Ancak, klasik yöntem tan›m›na giren skleroterapi ve bant ligasyonunda nüks yani tekrarlama oran› yüksek
oluyor. Klasik cerrahi yöntemde başar›l›
sonuçlar al›nmas›na karş›n ameliyat sonras› iyileşme daha uzun süre istiyor.
Longo + Laser Yöntemi
Art›k hemoroid tedavisinde uygulanan bu son yöntemle klasik yöntem-
genel
cerrahi
genel
cerrahi
Longo yöntemi ile 2. 3. ve küçük 4.
derecede iç hemoroidlerde tam tedavi
sağlanabiliyor. Büyük 4. derecede iç
hemoroidler, d›ş hemoroidler, makat
çevresinde şekil bozukluğu olanlarda
(deri pilisi, doku sertleşmesi gibi) anal
fissür (makatta çatlak), fistül art› hemoroid durumu olan hastalarda longo
ile birlikte lazer uygulan›yor.
Yöntem Tespiti
lerinin sak›ncalar› ortadan kald›r›l›yor.
Longo ve lazer kombinasyonu uygulan›yor.
Uygulamada “longo stapler” kullan›l›yor. Hemoroid tedavisi için son teknoloji olanaklar› kullan›larak geliştirilen
özel bir cihaz olan “longo stapler” tedavinin ana unsurunu oluşturuyor.
Longo stapler, kal›n bağ›rsağ›n son
bölümünü halka şeklinde otomatik olarak al›yor, hemoroid memelerini içeri
çekip, beslenmesini engelliyor. Böylece
yaklaş›k 1 ay içinde bütün iç basur memeleri yok oluyor.
Cihaz her tedavi için bir kez kullan›l›p
at›l›yor. Her hasta için yeni bir cihaz
kullan›l›yor. Longo staplerin yapt›ğ› işlem, makat içinde Linea dendata üstünde olduğu için ameliyat sonras› ağr›
yok denecek kadar az olmaktad›r.
Hemoroid tedavisinde hangi yöntemin uygulanacağ› hekim taraf›ndan
hastan›n , ayr›nt›l› muayenesi ile belirleniyor. Hastan›n durumuna göre klasik
longo, lazer veya ikili kombinasyon şeklinde uygulanmaktad›r.
Bu yöntemler genel anestezi (tam
uyutma), spinal veya epidural anestezi
(belden aşağ›s›n› uyuşturma) ile yap›labiliyor.
Opr. Dr. Cavit Hamzaoğlu
Genel Cerrahi Uzman›
Yeni Yöntemin Özelliği
Yeni uygulamada
ameliyat toplam 15
dk sürüyor. Hastaya
çok k›sa süreli anestezi
verildiği için ay›lmas› ve
ayn› gün içinde taburcu edilmesi kolay oluyor.
Ameliyat sonras›nda hastalara 10-15 gün süre ile bağ›rsak
yumuşat›c› kulland›r›l›yor. Özel bir perhiz
bak›m ve pansumana gerek duyulmuyor.
Hemoroidden Korunmak için:
• Düzenli egzersiz yapmak,
• Kab›z kalmamaya özen göstermek,
• Düzenli tuvalet al›şkanl›ğ› edinmek
• Bol su içmek,
• Sulu yemekler yemek.
• Posal› g›dalarla beslenin,
• Sebze ve meyve tüketmek gerekir.
Uzmanlar Diyork i:
Hemoroid tedavisinde longo stapler
ve lazer kombinasyonu ne sağl›yor?
• ‹ç hemoroidler yak›lmadan ve kesilmeden tam iyileşiyor.
• Makat anatomisi ve görevi tam
düzeliyor.
• Klasik ameliyata göre çok k›sa dönemde normal hayata dönülüyor.
Ocak/Nisan
2013
21
ortopedi ve travmatoloji
ortopedi ve travmatoloji
K›ş›n beyaz güzelliği, dikkatsizlik sonucu
kabusa dönmesin...
Karda Zordur
Yürümek...
Opr. Dr. Birol Tar›k Şener
Ortopedi ve Travmatoloji Uzman›
Karda istekd›ş› kayarak
düşme sonucu çok çeşitli
yaralanmalar olabilir.
Bunlarda en önemlisi kafa
travmas›d›r. Yaşl›larda bel
ve s›rt omurlar›nda omurga
k›r›klar›, kuyruk sokumu
kemiğinde k›r›k oluşmas›na
da s›k rastlan›r
Her taraf›n bembeyaz olduğu,yağan
her kar tanesinin insanlara mutluluk verdiği
bir günde basit bir dikkatsizlik sonucu kayarak düşmek bu güzelliğin sizin için
kabusa dönüşmesine neden olabilir. ‹stanbul’da kar ve buzlanman›n s›n›rl› zamanlarda olmas› bizlerin bu ortamda yürümemiz için tecrübe sahibi olmam›za engeldir . Bizde bu ayki yaz›m›zda karda yürürken dikkat edilmesi gerekenlere ve
eğer düşersek ne yapmam›z gerektiğine
ay›rd›k.
Kar ve buz varken en önemli şey ayakkab›m›z›n taban›d›r . Bast›ğ›m›z yer oldukça
kaygand›r. Bu sebeple ayakkab› taban› lastik,
kauçuk gibi maddelerden yap›lm›ş ve t›rt›kl›
olmal›d›r. Ayakkab› topuklar› k›sa olmal›d›r.
Haz›rl›ks›z kaygan tabanl› ayakkab› ile yakalan›rsak ayakkab›n› üzerine çorap giyerek
geleneksel yöntemle düşme riskini azaltabiliriz. Karda ad›m atarken dengemizi daha
sağlama almak için k›sa ad›mlar atmal›y›z.
ilk bas›şta topuğa değil de parmak ucuna
basmak da kayma riskini azalt›r.
Yokuş ve merdiven inip ç›kmak karl›
havalarda düşme riskini yüksek olduğu durumlard›r. Kucağ›m›zda çocuk veya eşyay›
kucakta taş›mak önümüzü görmemize ve
dengeyi sağlamam›za mani olduğundan
tavsiye edilmez. Uzun mesafeli yürüyüşlerde
mümkünse kar gözlüğü kullan›lmal›d›r.
Yürürken her zamankinden daha dikkatle önümüze bakmal›y›z. Ellerimizin cepte
olmas› dengemizi sağlamay› güçleştirir. Bu
sebeple en az bir kolumuz mümkünse her
ikisi de boşta olmal›d›r. Kol kola girerek
yürümek denge sağlamay› güçleştirir ,birbirimizin düşmesine de sebep olur. Dengeyi
sağlamak için alt› lastikli ,kaymayan bir
baston kullanmak düşme riskini azalt›r.
Özellikle yaşl›lar buz ve karda olabildiğince d›şar› ç›kmamal›, eğer ç›karlarsa da
çok dikkatli davranmal›d›r. Osteoporoz sebebi ile yaşl›larda basit bir düşme ile ciddi
k›r›klar oluşmaktad›r.
Karda ve buzda kayarak düşme sonucu
çok çeşitli yaralanmalar olabilir. Bunlarda
en önemlisi kafa travmas›d›r. Özellikle yaşl›larda bel ve s›rt omurlar›nda omurga k›r›klar›
22
Ocak/Nisan
2013
ortopedi
ve travmatoloji
ortopedi
ve travmatoloji
oluşabilir. Kuyruk sokumu kemiğinde k›r›k
oluşmas›na da s›k rastlan›r. Çoğu kez düşerken refleks olarak yüzümüzü ve baş›m›z›
korumak için elimizi kullan›r›z. Bu sebeple
karda düşme sonucu en s›k el bileği k›r›klar›na rastlan›r. Omuz bölgesinde omuz
ç›k›ğ› ve k›r›klar gelişebilir. Özellikle yaşl›larda
kalça k›r›klar s›k olur. Ayak bileği bölgesine
bağ y›rt›klar› ve k›r›k gelişebilir. Karda
düşme sonucu k›r›kla birlikte veya bağ›ms›z
olarak çeşitli yumuşak doku yaralanmalar›
da s›k görülür.
Düştüğümlüz Zaman...
Düşen kimsenin ilk değerlendirilmesi
ve yap›lacak ilk müdahale çok önemlidir.
Öncelikle düşen kimsenin hayati fonksiyonlar›, nefes al›p vermesi, kalp ve dolaş›m sistemi kontrol edilir. Bilinç durumu,
,kafa travmas› geçirip geçilmediğine, hayati organlarda yaralanma olup olmad›ğ›na bak›l›r. Hastan›n s›rt ve bel bölgesindeki ağr› ve hassasiyet omurga k›r›ğ›na
bağl› olabilir. Bu durumda hastan›n kald›r›lmaya çal›ş›lmas› felç riskini getireceğinden bilinçsiz yaklaş›mlardan kaç›n›lmal›d›r.
Kol ve bacaklar›n değerlendirilmesinde
hastan›n ağr›s›, belirli bir bölgedeki şişlik
ve hassasiyet, yumuşak dokudaki yaralanma ve kanamalara bak›l›r. El bileği
bölgesinde şişlik şekil bozukluğu, ağr›,
k›r›k işareti olabilir. Bu durumda acil
olarak yap›lmas› geren bir destekle bilek
bölgesindeki hareketi azaltmakt›r. Bandaj
sarmak çok zararl› olabilir. K›r›k şüphe
edilen bölge s›k›lmamal›d›r. O elde bulunan
saat yüzük gibi eşyalar şişlik olabileceğinden ç›kar›lmal›d›r . Hasta mümkün olduğunca fazla oynat›lmadan hastaneye
ulaşt›r›lmal›d›r.
El Bileği K›r›klar›:
Kar ve buzda düşme sonucu en s›k
rastlanan k›r›klar el bileği k›r›klar›d›r. Hastan›n düşerken baş›n› korumak için refleks
olarak avuç içini yere uzatmas› sonucu
olur. Radius denen ön kemiği el bileği
eklemine yak›n yerden k›r›l›r. Bu k›r›klar
ilk tarif eden hekimin ad›yla Colles k›r›ğ›
olarak adland›r›l›r.
Colles k›r›klar› yaşl›larda ve bayanlarda
osteoporoz sebebiyle daha s›k görülür.
Hastan›n el bileğinde çatal s›rt› şeklinde
bir deformite ve şişlik oluşur. El bileği dokunmakla son derece hassasd›r. Bu şikayetle acil ortopedi polikliniğine başvuran
hastan›n muayenesi yap›ld›ktan sonra el
bileğinin en az 2 yönlü röntgen grafisi
çekilir. Şüpheli durumlarda bilgisayarl› tomografi ile değerlendirmek de gerekebilir.
El bileği k›r›klar› röntgende değerlendirilerek tedavi uygulan›r. Kaymam›ş
çatlak şeklindeki k›r›klara basit alç› uygulamas› yap›l›r. Çoğu kez k›r›k bölge yerinden
kaym›şt›r. Bu durumda lokal ve ya genel
anestezi uygulanarak özel manevralarla
k›r›k yerine oturtulur ve alç› uygulan›r.
Kapal› olarak yerine oturtulamayan ve
eklem yüzeyinde bozulmalara yol açan
k›r›klar›n tedavisinde ise ameliyat gerekir.
Karl› havalarda düşmemek ve üşütmemek dileklerimizle….
Ocak/Nisan
2013
23
çocuk
psikoloji
çocuk psikoloji
Orta Çocuklukta (6-12 yaş)
bir kayg› bozukluğu:
Sosyal Fobi
Gülşah Dursun
Uzm. Klinik Psikolog
Okul öncesi dönemde
görülen aş›r› utangaçl›ğ›n,
okul çağ›nda şekil
değiştirerek sosyal fobi
şeklini ald›ğ›
düşünülmektedir.
Çocukluk y›llar›nda
yaşanan sosyal kayg›ya,
ergenlikte depresyon ve
madde kullan›m›
eşlik edebilir.
Korku, genellikle çevresel bir tehdide
gösterilen normal bir reaksiyon olarak
tan›mlanabilir. Hayatta kalmak için gerekli ve önemlidir, çünkü bireyleri bir durumun fiziksel ya da psikolojik olarak
zarar verici olabileceği konusunda uyarmaktad›r.
Kötü, hoşa gitmeyen ve korkunç bir
şey olacakm›ş gibi bir beklenti içinde olma durumu ise kayg› olarak tan›mlanabilir. Kayg›ya, s›kl›kla motor-fizyolojik
belirtiler eşlik eder. Kayg› yaşayan çocuklarda taşikardi, tansiyon yükselmesi,
solunum s›kl›ğ›nda art›ş, solunum k›sal›ğ›
hissi, ishal, terleme art›ş›, vücutta uyuşma ve kar›ncalanma hissi, titreme,
kramplar, kar›n veya göğüs ağr›s›, uykusuzluk, baş dönmesi ve s›k idrara ç›kma
Tablo 1.
24
Ocak/Nisan
2013
gibi belirtiler görülebilir. Öte yandan, bu
kişilerde sinirlilik, gerginlik, odaklanamama, ve derealizasyon gibi psikolojik belirtiler de gözlenebilir. Kayg› yaşayan
çocuklar, davran›şsal-sosyal alanda da
başkalar›na bağ›ml› olma, sosyal ilişkilerde çekingenlik ve huzursuzluk, etkinliklerden kaç›nma veya aş›r› risk alma gibi
davran›şlar da sergileyebilirler.
Çocukluk döneminde bir şeylerden
korkmak genellikle çok yayg›nd›r. Çocukluk döneminde görülen ortak korkular›
aşağ›daki tabloyla özetleyebiliriz. (Bkz.
Tablo 1)
Normal gelişim sürecinde, çocuklar
korkular›n›n üstesinden savunma mekanizmalar›n› ve baş etme stratejilerini kullanarak gelebilmektedirler. Yani bu
Çocuklukta Yayg›n Korkular
Yaş Aral›ğ›
Endişeler ve Korkular
0–12 ay
Yüksek sesler, gölge veya karart› gibi görünen nesneler,
destek kayb›
12–24 ay
Ayr›l›k, yabanc›lar
24–36 ay
Ayr›l›k, hayvanlar, köpekler
3–6 yaş
Ayr›l›k, yabanc›lar, hayvanlar, karanl›k, hayali varl›klar
6–10 yaş
Karanl›k, yaralanma, yaln›z kalma, hayvanlar
10–12 yaş
Yaralanma, okul başar›s›zl›ğ›, alay edilme, gök gürültüsü
12–18 yaş
Sosyal alanda başar›s›zl›k, akranlar› taraf›ndan d›şlanma,
savaş, doğal afetler, gelecek
çocuk
psikoloji
çocuk
psikoloji
günü partileri, teneffüsler ve arkadaşlarla gezip tozma ve sportif faaliyetler
çoğu çocuk için eğlenceli etkinliklerdir
ancak bu çocuklar için bu etkinlikler
şiddetli bir rahats›zl›k kaynağ› olmaktad›r. Fobi veya diğer kayg› bozukluklar›na sahip olan çocuklar genellikle
bağ›ml›, talepkar, ailelerine sürekli ihtiyaç duyan kimseler olarak yetişirler.
Korku ve fobileri ile baş etmek için
uyumsuz davran›şlar geliştirir ve korku
karş›t› savunmalar kullan›rlar.
çocuklar kötü bir rüya gördüklerinde
“Bu bir rüya, gerçek değil” diye düşünerek veya okulda s›navlar› kötü geçtiğinde “s›navda başar›s›z oldum ama bu
dünyan›n sonu değil” diyerek kendilerini sakinleştirebilirler. Korkular›n› bu
şekilde yat›şt›ramayan çocuklar›n yaşad›ğ› kayg›, patolojik kayg›d›r. Bu noktada korkunun yoğunluğuna, süresine
ve çocuğun duruma ilişkin tepkilerine
dikkat edilmesi gerekir. Çocukluk döneminde normal korku ile kayg›y› ay›rt etmek zor olsa da, belirtilerin
istenmeyen, s›k›nt› verici nitelikte olmas›, gerçekçi olmayan korkular›n ve
kayg›lar›n sosyal yaşamda bir bozulmaya neden olmas›, kayg›n›n yaşand›ğ›
yer ve zaman tan› koymada önemli
olan unsurlard›r.
SOSYAL FOB‹ NED‹R?
Sosyal fobi yaşayan çocuklar, yanl›ş
bir şey yaparak veya söyleyerek kendisini zor durumda b›rakabileceklerini ve
bu nedenle dikkati kendi üzerinde toplayabileceklerini düşünerek sosyal ortamlarda
bulunmaktan
korkar.
Çocuklar, bu gibi sosyal ortamlarda bulunduklar›nda aş›r› bir kayg› yaşarlar.
Bunun yan› s›ra, yaşad›klar› kayg›n›n
başkalar› taraf›ndan da anlaş›larak rezil
olmaktan korkarlar. Sosyal fobisi olan
çocuklar sosyal ortamlarda rahats›z
edici fiziksel semptomlar (kalp at›şlar›n›n h›zlanmas›, terleme, titreme, ishal,
yüz k›zarmas› vb.) yaşamaktad›rlar. Bu
belirtiler baz› zamanlarda panik düzeyine ulaşmakta ve çocuk bay›lacağ›n›,
kontrolünü kaybedeceğini ve hatta öleceğini düşünebilmektedir. Sosyal fobi
ile ilgili olduğu düşünülen seçici konuşmazl›k durumunda ise sözel becerilerinde sorun olmayan çocuklar
yabanc›larla iletişim kurmazlar. Bu çocuklar›n sözel olmayan iletişimleri daha
başar›l›d›r.
Yap›lan çal›şmalarda bu bozukluğa
sahip olan çocuklar›n sosyal fobi tan›s›na başka ruh sağl›ğ› bozukluklar›n›n
da (özgül fobi, depresyon, yayg›n anksiyete bozukluğu vb) eşlik edebildiği
görülmüştür. Ülkemizde, 4-8. S›n›flarda
okuyan çocuk ve ergenlerde sosyal fobi % 3.9 olarak tesbit edilmiştir. Çocukluk y›llar›nda yaşanan sosyal kayg›ya,
ergenlikte depresyon ve madde kullan›m› eşlik edebilir. Yetişkinlikte ise mesleki sunum yapmaktan kaç›nma ve
sosyal ilişkilerde k›s›tl›l›k gözlemlenebilir. Ayr›ca, sosyal fobi yetişkinlikte; sosyal izolasyon ve okulu b›rakma gibi
ciddi boyutlara ulaşabilmektedir.
Sosyal çekinmeden ve normal kayg›lardan farkl› olan sosyal fobi ile ilgili
uzman yard›m› al›nmas› ve tedavi
program›na ailelerin dahil edilmesi oldukça önemlidir. Ayn› zamanda seanslarda terapistin sunduğu duygusal
destek de çocuğun kayg›s›yla baş etmesine önemli derecede katk› sağlar.
Çocuklarda sosyal fobi tan›s›n›n düşünülmesi için belirtilerin yan› s›ra, kayg›n›n sadece sosyal ilişkiler bağlam›nda
yaşanmas› ve en az 6 ay sürmesi gerekmektedir. Sosyal fobi tan›s› genellikle ergenlikte koyulmaktad›r.
Okul öncesi dönemde görülen aş›r›
utangaçl›ğ›n, okul çağ›nda şekil değiştirerek sosyal fobi şeklini ald›ğ› düşünülmektedir.
Okul;
kendisinden
akademik performans ve sosyal etkileşim beklenen bu çocuklar için korkunun odak noktas› olmaktad›r. Doğum
Ocak/Nisan
2013
25
alerji
göğüs
hastal›klar›
alerji veve
göğüs
hastal›klar›
Hafife al›nmamas› gereken
rahats›zl›klardan biri...
İlaç Alerjileri
Prof. Dr. Recep Aydilek
Alerji ve Göğüs Hastal›klar› Uzman›
T›bbi tedavide kullan›lan ilaçlar faydal›
olduklar› gibi alerjik reaksiyonlar da oluşturabilmektedir.
‹laç alerjisi bulunan
kişi gerekirse boynuna
alerjisi olduğu ilaçlar› içeren bir künye takmal›,
alerji olduğu ilaçlar
konusunda
bilinçlendirilmeli, kişi doktora gittiğinde alerji
olduğu ilaçlar› bildirmeli
ve hasta kendiliğinden
rastgele ilaç
kullanmamal›d›r.
1. Hangi ilaçlar en çok alerji oluştururlar?
Penisilin, sulfonamd, sefalosporinler,
asprin, novalgin gibi ağr› kesici ileçalar,
antiromatizmal ilaçlar, soğuk alg›nl›ğ›
ilaçlar›, epilepsi ilaçlar›, lokal ve genel
aneztezide kullan›lan ilaçlar.
2. Bir ilac›n alerji s›kl›ğ› nelere
bağl›d›r?
d- Kad›nlarda daha fazla alerjik reaksiyon oluşur.
Bunlar hastaya ve ilaca bağl› özellikler
olabilir.
e- Yaş ilerledikçe alerjik reaksiyon
riski artar.
a- Karmaş›k yap›da olan ilaçlar daha
fazla alerji yapar.
f- Karaciğer ve böbrek yetmezliği gibi
hastal›klar ilaç metabolizmas›nda değişiklik oluşrurabilir.
b- ‹lac›n veriliş yolu önemlidir. En fazla
alerji deri alt› ve damar içine uyguland›ğ›nda
görülür. Oral yolla oluşan reaksiyonlar
daha hafif seyreder (genellikle).
c- Genetik faktörler alerji oluşumunu
etkiler.
26
Ocak/Nisan
2013
3. Kaç çeşit alerjik reaksiyon vard›r? En önemlileri ve en çok görülenler
hangileridir?
4 çeşit alerjik reaksiyon vard›r. Tip1,
Tip2, Tip3, Tip4
alerji vealerji
göğüs
hastal›klar›
ve göğüs
hastal›klar›
Tip1 (anaflaksi, anjiödem, ürtiker)
Tip2 (hemoltik anemi)
Tip3 (serum hastal›ğ› ve immün
kompleks hastal›klar›)
Tip4 (lenfositlerle oluşan PPD reaksiyonu)
En önemli Tip1 reaksiyonudur.
Ürtiker , anjiödem , burun ak›nt›s›,
hapş›rma, nefes darl›ğ›, h›r›lt›l› solunum,
bulant›, kusma, kar›n ağr›s› bu tip alerjinin organ bulgular›d›r.
4. En çok görülen antibiyotik
alerjisi hangisidir?
‹laç alerjilerinden en çok görülen
ve önemli penisilin alerjisidir. Penisilin
geniş spektrumlu olmas› , ucuz olmas›,
kolay bulunmas› ve toksisitesinin çok
düşük olmas› nedeni ile çok kullan›lan
bir ilaçt›r. 4 yaş›na kadar olan çocuklar›n
büyük çoğunluğuna , 4-9 yaş›ndakilerin
yar›s›na penisilin içeren antibiyotikler
yaz›lmaktad›r. Penisilin alerjisi en çok
enjeksiyon şeklinde uygulamalarda görülür.
Bu şekilde uygulamalarda ölüm oran›
yaklaş›k 100.000 de 1-2 civar›ndad›r.
Oral yolla kullan›mlarda ölüm oran› çok
azd›r. Penisilin gibi ilaçlar; romatizmal
ateş, bakteriyel endokardit menenjit,
pnömoni, son zamanlarda art›ş gösteren
frengi tedavisinde mutlaka kullan›lmas›
gerekir. Hasta penisiline alerjik ise penisilin dilue edilerek artan dozlarda
hastaya k›sa aral›klarla verilir. Böylece
penisiline karş› DESENS‹T‹ZASYON oluşturulur.
5. ‹laç alerji tan›s› nas›l konulur?
‹laç alerjilerinin tan›s›, iyi bir sorgulama, laboratuar› tetkikleri ve deri testleri ile konur.
Ancak deri testlerinde kullan›lan antijenler her zaman kolayl›kla bulunamaz
ve her koşulda uygulanamaz. Bunun
için alerji oluşturan ilac› kullanmay›p
bunun yerine başka bir seçenek tercih
edilmelidir.
6. Alerjisinin en tehlikelisi hangisidir?
‹laç alerjilerinde en korkulan› anaflaksi
oluşmas›d›r. Anaflakside ürtiker anjiödem
larinks ödemi, asfiksi , nefes darl›ğ› ve
şuur kayb› görülebilir. Anaflaksi en çok
20-50 yaş aras›nda görülür. 12 yaş›n alt›nda görülme s›kl›ğ› çok seyrektir.
7. ‹laç alerjisi tedavisinde ne yap›l›r?
- Hasta öncelikle çok iyi sorgulan›r.
Gerçekten ilaç alerjisi mi ? Yoksa basit
bir senkop mu? belirlenir.
- Alerji olduğu ilac› ve bu ilac› içeren
başka preparatlar› bir süre almamas›
önerilir.
- Hasta da bulunan diğer hastal›klar
araşt›r›l›r.
- Alerji olduğu bilinen ilac›n yerine
kullan›labilen başka ilaçlar önerilir.
- ‹laç alerjisi olan kişinin özellikle
ağr› kesici ilaçlar ve boyal› yiyecekiçeceklerden kaç›nmas› söylenir.
- Alerji olabileceği düşünülen ilac›n
test için bilinen alerjeni varsa bununla
deri testi yap›labilir.
- Hastan›n yan›nda acil tedavide
kullan›labileceği ilaçlar bulundurmas›
önerilir. (kortikosteroid . antihistamin,
adrenalin vs.)
- ‹laç alerjisi bulunan kişi gerekirse
boynuna alerjisi olduğu ilaçlar› içeren
bir künye takmal›, alerji olduğu ilaçlar
konusunda bilinçlendirilmeli, kişi doktora
gittiğinde alerji olduğu ilaçlar› bildirmeli
ve hasta kendiliğinden rastgele ilaç kullanmamal›d›r.
Ocak/Nisan
2013
27
kad›n
doğum
kad›n veve
doğum
Hasta bazl› düşünüp karar verilmesi
gereken bir olgu...
Doğum şekline
karar verirken...
Opr. Dr. Figen Ezen ‹şler
Kad›n Doğum Uzman›
Gebeliğin hangi
doğum şekli ile nihayete
ereceğine karar vermek
hem doktorunuz hem de
sizin için kolay değildir.
Her gebeliğin baş›nda
gebeliğin normal şekli ile
sona ermesi hedeflenmeli,
bu amaçla her tür
tedbir al›nmal›d›r.
Oldukça güncel olan ve spekülasyonlara
aç›k bu konuda söylenebilecek son sözü
başta belirtmek isterim; “Hastal›k yoktur,
hasta vard›r”. Yani yerleşik t›p öğretilerine
göre hasta bazl› düşünüp karar vermek;
hasta için en uygun olan› yapmak; t›p fakültelerinde doktor adaylar›n›n eğitiminde
temel düsturdur.
Doğum yapacak kişiye mevcut anlay›şta
hasta dendiğine ve doğum olay›na da
t›bbi girişim muamelesi yap›ld›ğ›na göre
konuya bir hastal›k olarak bakmak yanl›ş
olmayacakt›r. ‹nsanl›k tarihinin bilinen en
eski hastal›ğ› yani gebelik ve gebeliğin
finali olan doğum; hakk›nda en çok bilgiye
sahip olunan hastal›kt›r. Bu tecrübeye rağmen ‘obstetri’ yani gebelikle ilgili bilim
dal› halen ilerlemekte, mevcut bilgiler her
geçen gün artmakta ve baz› eski bilgiler
geçerliliğini yitirmektedir. Dolay›s›yla zaman›n belirli bir noktas›ndan bakarak doğum ile ilgili sonsuza dek geçerliliğini koruyacak keskin cümleler kurmak evrensel
bağlamda doğru olmayacakt›r.
Normal Spontan Doğum (NSD)
ad›ndan da anlaş›lacağ› üzere
bebeğin ve plasentan›n vajinal
yoldan ç›kmas› ile gebeliğin
sonland›ğ› fizyolojik, ayn› zamanda da ilahi ve mucizevi
bir doğa olay›d›r. Bunun yan›nda tam tarihçesi kesin olmamakla birlikte yüzy›llard›r
uygulanan sezaryen ameliyat›
da normal doğuma alternatif
bir doğum şeklidir. Güncel tar-
28
Ocak/Nisan
2013
tişmalar içerisinde küçümsenen, kötülenen,
ve doktorun keyfiyet ve menfaat amac›yla
başvurduğu iddia edilen sezaryen ameliyat›
da bilinmelidir ki bir tak›m t›bbi ihtiyaçlar
sonucu keşfedilmiştir ve gerektiğinde de
başvurulmal›d›r.
kad›nkad›n
ve vedoğum
doğum
T›bbi şartlar›n elverişli olduğu durumlarda anne ve bebek sağl›ğ› aç›s›ndan
doğal olan›n Normal Spontan Doğum
olduğu dünyada yayg›n olarak kabul görmektedir. Sezaryen ameliyat› ile gerçekleşen doğumlara göre NSD’un baz›
avantajlar›, anne ve bebek aç›s›ndan faydalar› vard›r. Dolay›s›yla gebelere zorunlu
olmad›kça sezaryen yap›lmamal› ve gebeliği süresince anne aday› normal doğuma teşvik edilmelidir.
Normal Spontan Doğum ve
Sezaryen ameliyat›n› karş›lat›rd›ğ›m›zda;
- Normal doğumda bebek doğum kanal›ndan geçerken uğrad›ğ› bask›dan dolay› akciğerlerindeki amniyon s›v›s›n›
att›ğ› için doğduktan sonra solunum s›k›nt›s› gelişme riski sezaryenle doğuma
göre daha azd›r,
- Normal doğumdaki sanc›l› süreç
bebeğin d›ş dünyaya uyumunu haz›rlar
ve anne-bebek aras›ndaki duygusal bağ›
güçlendirir,
- Normal doğum yapan anne k›sa
sürede mobilize olmaya ve erkenden
beslenmeye başlayabilir,
- Normal doğum yapan anne bebeğini
hemen emzirmeye başlayabilir,
- Normal doğum yapan bir annenin
hastanede kal›ş süresi sezaryen yapana
göre daha k›sad›r,
- Normal doğum s›ras›nda kandaki
düzeyi yükselen ve rahim kas›lmas›n›
sağlayan oksitosin hormonu ayn› zamanda
prolaktin hormonunun etkisi ile üretilen
anne sütünün gelmesini kolaylaşt›r›r. Ayn›
hormon sezaryen yap›lan annede de yükselse de ilk sütün gelmesi normal doğum
yapan annede daha erken olmaktad›r.
- Normal doğum s›ras›nda annenin
vajinal ve intestinal mikrobik floras› ile
temas, yenidoğan bebekte kolonizasyonun erkenden başlamas› için önemli bir
faktördür.
erken ve geç dönem sorunlar› normal
doğum yapan bir annenin yaşama olas›l›ğ›
daha düşüktür; bu sorunlar:
• Erken dönemde kendi ağr›lar› nedeniyle bebeğiyle yeteri kadar ilgilenemeyebilir,
• Barsak hareketlerinin etkilenmesi
nedeniyle beslenme ve d›şk›lama faaliyetinde erken dönemde yaşanabilecek
s›k›nt›lar,
• Sezaryen olan kişinin oluşacak kar›n
içi yap›ş›kl›klar› nedeniyle ihtiyaç duyulmas› halinde gelecekteki kar›n ameliyatlar› daha zorlu hale gelebilir,
• Bir kere sezaryen ameliyat› olan
kişinin sonraki gebeliklerinde de büyük
ihtimalle tekrar sezaryen ameliyat›na
ihtiyaç duyulacakt›r.
- Normal doğumun da sezaryen
ameliyata göre dezavantaj› olarak da
organ sarkmalar›, epizyotomiye bağl›
sorunlar, erken dönemde oturma güçlüğü, idrar kaç›rma ihtimalleri say›labilir.
Bu durumda isteğe bağl› olarak düzeltme ameliyatlar› yap›labilir.
Baz› durumlarda normal vajinal
yoldan doğum mümkün olmaz; bu
durumda sezaryen yap›lmas›n›n
gerekliliği de gözden kaçmamal›d›r.
Bu durumlardan baz›lar›;
• Daha önce sezaryen ameliyat› geçirmiş olmak,
• Bebeğin kafas› ile annenin doğum
kanal› aras›ndaki uyumsuzluk,
• Bebeğin ters gelişi,
• ‹ri bebek,
• Gebelik zehirlenmesi ad›yla halk
aras›nda bilinen eklampsi ve ağ›r preeklampsi,
• Daha önce rahim ameliyat› geçirmiş
olmak (myomektomi gibi),
• Bebek kalp at›şlar›n›n bozulmas› (
fetal distres),
- Sezaryen ameliyat ile doğmuş olan
çocuklar›n normal yolla doğmuş çocuklara
göre alerji, ast›m ve immün arac›l›kl› çocukluk çağ› hastal›klar› ile karş›laşma ihtimali daha fazlad›r.
•
Doğum eyleminin ilerlememesi,
normal doğum sürecindeki bebeğin s›k›nt›ya girmesi, annenin yetersiz ›k›nmas›,
- Sezaryen ile bebeğini dünyaya getiren annenin ameliyat sonras› yaşayacağ›
• Bebeğin eşinin zaman›ndan önce
ayr›lmas› yada bebekten önde gelmesi,
• Kordon sarkmas›,
• Annenin aktif HPV, HSV ve HIV
enfeksiyonlar›,
• Doğum kanal›n› kapatan kitleler,
• Anne anksiyetesi, doğum korkusu
gibi psikolojik faktörler .
Yukar›da belirtilen nedenlerden de
anlaş›labileceği gibi gebeliğin hangi doğum
şekli ile nihayete ereceğine karar vermek
hem doktorunuz hem de sizin için kolay
değildir. Her gebeliğin baş›nda gebeliğin
normal şekli ile sona ermesi hedeflenmeli,
bu amaçla her tür tedbir al›nmal›d›r. Bu
nedenle düzenli gebelik takibi önemlidir.
Takip süresince oluşacak normalden sapmalar erken belirlenmeli; mümkünse düzeltilebilmelidir. Ancak her türlü tedbire
ve gebelik takibindeki normal seyre rağmen doğum eylemi başlad›ktan sonra
anormal durumlar gelişebilir. Oluşabilecek
böylesi durumlar erken tespit edilmeli,
h›zla müdahale edilmelidir. Yap›lacak müdahale bir ilaç ya da serumun verilmesi
olabileceği gibi acil sezaryene almak da
olabilir. Buna karar verecek kişi muhakkak
sizinle birlikte olan doktorunuz olacakt›r.
Bu yetkinlik ve donan›m şüphesiz eğitim
ve tecrübe gerektirmektedir. Bu noktada
yaz›m›n baş›nda da belirttiğim gibi “hastal›k yoktur, hasta vard›r”, hiçbir hasta
ayn› hastal›ğa sahip başka bir hasta ile
ayn› değildir. Yapt›rd›ğ›m binlerce doğuma
ve kişisel tecrübeme dayanarak şunu
söylemeliyim ki; her bir annenin doğum
tecrübeleri ve yaşad›klar› birbirinden
farkl›d›r.
Ocak/Nisan
2013
29
sağl›kl›
yaşam
sağl›kl› yaşam
Greyfurtun faydalar›na Şaş›racaks›n›z!
Hem görüntüsüyle, hem verdiği sağl›kla,
hem de mayhoş tad›yla çok sevilen greyfurtun bilmediğiniz o kadar çok faydas›
var ki…
01) Sindirimi kolaylaşt›r›r.
02) Diş etlerinin kanamas›n› azalt›r.
08) Yemeklerden önce yenirse iştah
açar.
09) Mikrop öldürücü ve kab›zl›k
gidericidir.
10) Karaciğerin çal›şmas›na yard›mc› olarak kan› temizler.
03) K›lcal damarlardaki kan dolaş›m›n› h›zland›r›r.
11) Vücuttaki zararl› maddeleri uzaklaşt›rmaya yard›mc› olur.
04) Mide ve pankreas kanserlerine yakalanma riskini azalt›r.
12) Uyar›c› bir meyve olan greyfurt,
bedensel ve zihinsel yorgunluğu gidermeye
faydal›d›r ve stresi azalt›r.
05) Tansiyonu dengeler.
06) ‹drar sökücüdür.
07) Yağl› yemeklerin ard›ndan içilen
greyfurt suyu, yediklerinizin ağ›rl›ğ›n›
izale eder.
13) Antioksidan hususiyeti de olan greyfurt, cildin kolajen sentezini art›rmas› ve
yap›s›n› kuvvetlendirmesi sebebiyle akne tedavisinde de tesirlidir.
Mutfağ›m›z›n vazgeçilmezi: BULGUR!
Bulgur, Türk mutfağ›nda Anadolu'da önemli yeri olan
besin öğelerinden biridir. Bulgur B grubu vitaminler, potasyum, demir ve fosfor bak›m›ndan zengindir. Kuru baklagillerle birlikte pişirildiği zaman besin kalitesi daha çok
artmaktad›r. Bu da bizim için vazgeçilmez olmas›n› sağlamaktad›r.
- Bulgur kandaki yağlar› düşürücü yönü olduğu bilinen
posa/lif bak›m›ndan oldukça zengin bir g›dad›r. Karbonhidrat değeri düşük, protein değeri yüksektir. Ayr›ca bulgurda
bulunan B1 vitaminleri, sinir ve sindirim sisteminde önemli
rol oynamaktad›r.
- ‹çerdiği folik asitten dolay›, çocuk ve hamile kad›nlar
için çok önemli bir g›da maddesidir
- Doymam›ş yağa sahiptir ve toplam yağ oran› düşük olduğu için sağl›kl› bir besin maddesidir.
- Kolesterol içermez.
- Hububat ürünlerinin en büyük dezavantaj› olan fitik
asit, bulgurun sahip olduğu pişirme ve kurutma işlemlerinden dolay›, bulgurda bulunmaz.
- Yüksek mineral ve selülozdan dolay› besin emilimini
h›zland›r›r, kab›zl›ğ› engeller ve bağ›rsak kanserini önler.
- Bakliyatlarla kar›şt›r›ld›ğ›nda dünyadaki en önemli besin kaynağ› durumuna gelmektedir.
- Radyasyonu emmez ve radyasyona karş› dayan›kl›d›r.
Bu nedenle baz› ülkelerde nükleer savaşlara karş›, askeri ve
sivil amaçlar için stokta tutulan ürünlerdendir.
- Pişirme işlemi esnas›nda tanenin ruşeym k›sm›nda bulunan besin maddeleri tane içerisine nüfuz ettiğinden besin
değeri diğer ürünlerden (ekmek, makarna) daha yüksektir.
Bulgurun içeriğindeki potasyum oran› yüksek olduğun-
30
Ocak/Nisan
2013
dan böbrek hastalar›n›n kan›nda potasyum değerleri yükseldiği zaman tüketilmemesi gerekmektedir. Yap›s›nda folik
asit de bulunduğu için hamile kad›nlar›n tüketmesi önemlidir. Folik asit, anneler için önemli olduğu kadar bebeklerin
gelişimi için de önemlidir.
Bulgur sar› veya biraz daha esmer bir tonda renklere sahip olabilir, rengi aç›ld›kça daha çok soyma işlemi geçirdiğinden besin değeri düşmektedir. "Besin kalitesi kuru
baklagiller ile birlikte kullan›ld›ğ› zaman daha çok artar' .
Örnek vermek gerekirse; Mercimek köftesi, ezogelin çorba ve müceddere akla ilk gelen yemeklerdir. Çok da lezzetli
olur
Bulgurdan Faydalan›n!
Bunlar›n d›ş›nda bulgurdan pirincin kullan›ld›ğ› bir çok
yemekte yararlan›labilir. Maydanoz çorbas›na bulgur çok
yak›ş›r. Ispanağ› bazen Pirinç yerine bulgur koyarak pişirebilirsiniz. K›s›r, yine çocuklar›n da severek tükettiği bir besindir.
Besin kalitesini düşündüğümüz zaman bulgur, yemek
kültürümüzdeki
yerini unutmadan tüketmesi
gereken önemli
bir
besindir.
Sağl›kl› nesillerin yetişmesi
için
elimizde
olan değerleri
değerlendirmeliyiz.
çengel
bulmaca
çengel
bulmaca
Resimdeki
oyuncu
Ana konu
Bir ilimiz
Yerli halk
Baya€›,
s›radan
Bir ço€ul
eki
Güldürücü
Güzel,
giyinmifl
olan
Asker
yeme€i
‹stemeyerek, zorla
Geminin
arkas›
Muhtemel
Ç›k›fl,
bafllama
(spor)
Sevgili
Feza
Üye
Güvence
paras›
Nikelin
sembolü
Tan›t›m
Kurnaz,
cin fikirli
Ac›mas›z,
gaddar
Çok ac›kl›
olay
Ziyan
Haks›z,
gereksiz
Ça€lar,
devirler
Yabani
hayvan
yakalama
Aç›klamalar
Para
birimimiz
Hor
görülen,
afla€›
tutulan
Uyarma
Çanakkale
’nin bir
ilçesi
Köpek
Fazla bön,
avanak
Yap›lan ifl,
fiil
Büyük ve
gösteriflli
ev
Bir renk
Öz su
Ceylan
Bir yerde
oturma,
e€leflme
Difli s›€›r
Karakter
Soylu
Çevik,
hareketli
Gelenek
Belli, aç›k
Özen
Efl,
benzer
Hastal›kl›,
sakat
Kök
boyas›
Saha
Bir renk
Ba€lant›
Cerahat
K›sa radyo
oyunu
Bir hayvan
Boyun
e€en
Zay›f,
güçsüz
‹flinde
yeni, toy
Notada
durak
Korunacak
eflya
‹lgili
Bir
organ›m›z
Özel
gezinti
gemisi
Mesaj
Etraf› su
ile çevrili
kara
Gerçeklik
Evre,
merhale
Bir
mevsim
‹nleme,
inilti
Kurum,
caka
Saçma
sapan söz
‹dare
lambas›
Yemek
kab›
Say›, adet
Kifli, flah›s
Süslü
cadde
kemeri
Her tür
müzik
arac›, çalg›
Cilve
Bir nota
Gözlem
Büyükbafl
hayvan
Yas
San›
Bo€a
gürefli
alan›
Sancak
Nezaket
olarak,
nazik davranarak
Ocak/Nisan
2013
31
türkiye
dostlar›
ki
türkiye dostlar›
diyor diyor
ki
Hastanemizde, Septoplasti ameliyat› olarak şükürler olsun ki
sağl›ğ›ma kavuştum. Bu süreç boyunca benimle ilgilenerek
sağl›ğ›ma kavuşmama yard›mc› olan Dr.‹lhan Özbek ve
Dr.Cevat Uçar beye, anestezi uzman›m Dr.Şaban Bayyozgat
beye, kendimi evimdeymiş gibi hissettiren tüm sağl›k ekibi
arkadaşlara ve serviste özveriyle çal›şan tüm görevli
arkadaşlar›ma çok teşekkür ederim.
Osman Şimşek
Doğum sürecimiz
boyunca bize yard›mc›
olarak oğlumuz Kuzey’e
kavuşmam›zda desteğini
esirgemeyen başta
K.Doğum uzman›m›z
Dr.Figen Ezen ‹şler han›m
olmak üzere tim kad›n
doğum servisi hemşire
ve personellerine
teşekkürlerimizi iletiriz.
Biraz üzgün, biraz tedirgin ve rahats›z olarak geldiğim Türkiye
Hastanesinden üç gün sonra bütün üzüntümü, tedirginliğimi
atm›ş sağl›ğ›ma kavuşmuş olarak ayr›l›yorum. Bu süre zarf›nda
Türkiye Hastanesi’ne neden evim gibi dendiğini anlad›m. Tüm
personel o kadar iyiler o kadar candand›lar ki kendilerinden
biriymişim gibi davrand›lar yani burada ablalar, ağabeyler,
kardeşler var. Bahçesi evimin bahçesi gibi her köşesi huzurlu,
odalar› evimin odas› sanki. Gecesi ayr› gündüzü ayr› güzel.
Bundan önce olduğu gibi bundan sonra da sağl›ğ›mla ilgili
bütün yolculuklara buradan ç›k›cam. Biliyorum ki benim
burada hep bir odam ve güzel dostlar›m var. K›ymetli doktor
ve personelinizle, Ayten, Hilal, Gülizar, Candan hemşirelere
binlerce kere teşekkür ederim. ‹yi ki vars›n›z, dilerim hep
olursunuz canlar›m.
Zeynep Ayşegül Tüzüntürk
Sevinç-Selçuk Manas
Uzun zamand›r heyecan ve sab›rla beklediğimiz bebeğimiz
Türkiye Hastanesinde dünyaya gözlerini açt›. Bu uzun ve zorlu
süreç esnas›nda bize yard›mc› olan ve doğumumuzu başar›yla
gerçekleştiren K.doğum uzman› Dr.Figen Ezen ‹şler han›ma,
anestezi uzman› Elif Balan han›ma , yatt›ğ›m süre içinde
özveriyle yak›na alaka ve ilgi gösteren hemşireler ile tüm
servis personeline can› gönülden teşekkür ederim.
Esra-Faruk Özden
32
Ocak/Nisan
2013
Çocuklar›m›z Alperen ve Halil ‹brahim hastanenizde dünyaya
geldiğinden beri tüm takip ve muayenelerini yaparak ilgisini
esirgemeyen Çocuk Doktorumuz Mustafa Tengirşek beye
ayr›ca tedavi süreçlerimiz boyunca bizimle ilgilenip emeği
geçen tüm hemşire ve personele gösterdikleri yak›n ilgi ve
alaka için çok teşekkür ederiz.
Erol-Remziye Akbulat
türkiyetürkiye
dostlar›
diyor
dostlar›
diyorki
ki
Merhaba, hastanenizle
tan›şal› uzun y›llar oldu. Bu
zaman zarf›nda ald›ğ›m›z
hizmetlerden çok memnun
kald›k. Bu vesile ile
torunlar›m Kuzey,
Mert,Demir’in sünnetlerini
başar›yla yapan Çocuk
Cerrahi uzman› Dr.Cem
Kara beye, anestezi
uzman› Dr.Şaban
Bayyozgat beye, özveriyle
çal›şan tüm Türkiye
Hastanesi çal›şanlar›na
teşekkür ederim.
Cahide Ardal
Y›llard›r ›zd›rab›n› çektiğim bel ağr›lar›ma nihayet son verildi.Bana bu günleri
gösteren yüce Allah’a hamd-ü senalar olsun.Ameliyat›m› başar›yla gerçekleştiren
say›n Dr.Levent Akduygu beye,anestezi uzman›m›z Dr.Şaban Bayyozgat ve
ekibine teşekkür ederim.Rahats›zl›ğ›m s›ras›nda ziyaretime gelen ilgi ve
alakalar›n› hep hissettiğim,başta Say›n Başhekim Faruk Koca bey olmak üzere
bütün idarecilerimiz ile diğer tüm ziyaretçi arkadaşlar›ma teşekkür ederim.Ayr›ca
yatt›ğ›m süre esnas›nda benimle ilgilenen kat görevlileri Halil beye,kat sekreteri
Fahriye han›ma,Derya,Belgin,Mehtap,Zuhal hemşirelere diğer tüm yard›mc›
personel arkadaşlar›ma en kalbi duygular›mla teşekkür eder,sayg›lar›m› sunar›m.
Muhsin Öktem
Hastanenizin Cerrahi 1 bölümünde yatan Ersen Alkaşi ve refakatçi
Mert Kaplanoğlu olarak hastanenizdeki hemşire ve hastabak›c›
arkadaşlar›m›z›n hasta ve refakatç›lar›na karş› bu kadar s›cak
kanl›,güler yüzlü davran›p insana güven vermeleri gerçekten çok
hoş bir durum.Ben refakatçi olarak hastam› bu mükemmel
hemşirelere ve hasta bak›c›lara gözüm arkada kalmadan,herhangi
birine gönül rahatl›ğ› ile b›rak›p ç›kabiliyorum.Hastaneniz de ki
bak›m olanaklar› mükemmel bir seviyede olup,titizliğe de çok
önem verildiği çok aç›k ortada.Özellikle hasta bak›c›lardan
Süleyman bey,Adem
bey,Adnan bey ve hemşirelerden cerrahi sorumlu hemşiresi Fatma hemşire ve
BULMACANIN ÇÖZÜMÜ
ekibi,Ayşe han›m,Hatice han›m,Duygu han›m,Elif han›m ve kat sekreteri ‹lknur
Angun han›ma ilgi ve alakalar›,hastalara güler yüzlü,s›cak kanl›,kalite seviyesi çok
S
V
K
B
Ş
P
K
yüksek hizmetlerinden dolay› hem hastaneniz ad›na hem de kendi ad›m›za çok
T E M A
O L A S I
U Z A Y
teşekkür ederiz.Son olarak şunu da belirtmek isterim ki ad›na yak›şan hastanenize
L A N S M A N
K A P O R A
H İ N
T İ R A N
Z A R A R
ve bu muazzam ekibinize çok teşekkür ederiz.
N A H A K
L İ R A
A V
Ersen Alkaşi - Mert Kaplanoğlu
E D V A R
E
Y›llard›r Türkiye Hastanesine gidip geliyoruz ve
çok memnunuz.Hastalar›n bir sağl›k
kuruluşundan beklediği hizmet,sevgi ve disiplini
sizde gördük.Bu vesile ile bize uygulad›ğ› başar›l›
tedavi ile sağl›ğ›ma kavuşmam› sağlayan Beyin
Cerrahi uzman› Dr.Levent Akduygu beye
anestezi uzman› Dr.Şaban Bayyozgat beye
bizimle ilgilenen Cerrahi-1 servisinin güler yüzlü
çal›şanlar› ile tüm görevli personele kendim ve
akrabalar›m ad›na teşekkür ediyorum.
Rahmiye Ayd›n
İ
İ
T
E Z
A M E L
İ
T
İ
A
İ
R
O
S
A C E M İ
A L A K A L
İ
T E
İ
Y A T
Y A Z
Ç A L
Ş
N A N A Y
D
T A B A K
M A L
M A T E M
L
R A M
A
R E A L
İ
İ
İ
A T A K
N A
N
A L
A S
A K
İ
N E
A H U
A Y A N
İ
İ
A
N E K
I R A
K A Z
İ
V A
E S
İ
I M
L
Z A T
R A S A T
L
I
L E T
N A Z
A R E N A
N E Z A K E T E N
Ocak/Nisan
2013
33
SSK, BAĞKUR ve EMEKLİ SANDIĞI MENSUPLARINA
HİZMET VERİLEN BÖLÜMLER
DAHİLİ BÖLÜMLER
• İç Hastalıkları
• Çocuk Hastalıkları
• Cildiye
• Nöroloji
• Kardiyoloji
• Gastroenteroloji
• Fizik Tedavi
CERRAHİ BÖLÜMLER
• Kulak Burun Boğaz
• Göz Hastalıkları
• Beyin ve Sinir Cerrahisi
• Genel Cerrahi
• Çocuk Cerrahi
• Ortopedi ve Travmatoloji
• Üroloji
• Kadın Hastalıkları ve Doğum
• Hastalar›m›z›n randevu almalar› gerekmektedir.
• SUT fiyatlar› üzerinden fark al›nmaktad›r.
Randevu ve Bilgi İçin:
0212 314 12 12
TANI ve TEDAVİ BÖLÜMLERİ
Tanı Bölümleri
Tedavi Bölümleri
• Acil Servis ve Ambulans Hizmetleri
• Ağız ve Diş Sağlığı
• Klinik Laboratuvar
• Ağız,Diş ve Çene Cerrahisi
• Oral İmplantoloji
• Ortodonti
• Pedadonti
• Periodontoloji
• Protez
• Anestezi
• Beslenme ve Diyet
• Beyin Cerrahisi
• Çocuk Cerrahisi
• Çocuk Psikiyatri
• Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları
• Dermatoloji
• Enfeksiyon Hastalıkları ve Mikrobiyoloji
• Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon
• Gastroenteroloji
• Gastroduedonoskopi
• Kolonoskopi
• Rektoskopi
• Genel Cerrahi
• Endokrin Cerrahi
• Gastroenteroloji Cerrahisi
• Karaciğer,Pankreas,Safra Yolları Cerrahisi
• Meme Cerrahisi
• Göğüs Hastalıları
• Allerji ve Aşı
• Solunum Fonksiyon Testleri
• Göz Hastalıkları
• Glokom
• Katarakt ve Refraktif Cerrahi
• Kornea ve Kontakt Lens
• Lazer Tedavileri
• Okulaplastik Cerrahi
• Retina ve Diyabet
• Şaşılık
• İç Hastalıkları
• Kadın Hastalıkları Ve Doğum
• Kalp ve Damar Cerrahisi
• Kardiyoloji
• Efor- Treadmill
• Holter (24 saat EKG)
• EKG
• Ekokardiyografi
• Allerjenler
• Biyokimya
• Endokrinoloji
• Hematoloji
• Mikrobiyoloji
• Moleküler Biyoloji
• Seroloji
• Kulak, Burun ve Bogaz Hastalıkları
• Nöroloji
• EEG
• EMG
• Nöro-Psikiyatri
• Odyoloji
• Ortopedi ve Travmatoloji
• Artroplasti-Kalça Cerrahisi
• Ayak Cerrahisi
• Diz Cerrahisi
• Omuz ve Dirsek Cerrahisi
• Spor Yaralanması
• Plastik, Estetik ve Rekonstruktif Cerrahi
• Psikiyatri
• Psikoloji
• Radyoloji
• Bilgisayarlı Tomografi
• Direkt Röntgen
• Kontrastlı Tetkikler
• Kemik Dansitometri
• Mamografi
• MR (Manyetik Rezonans)
• Renkli Doopler Ultrason
• Ultrasonografi
• Uyku Laboratuvarı
• Üroloji
• Yoğun Bakımlar
• Genel Yoğun Bakım
• Neonatal(Yeni Doğan) Yoğun Bakım
• Cerrahi Yoğun Bakım
• Koroner Yoğun Bakım
• Check-Up Programları
• Ayrıntılı Check-up
• Erkek Sağlığı Check-up
• Genel Check-up
• Göz Sağlığı Check-up
• Kadın Sağlığı Check-up
24 saat açık ACİL SERVİS (0212) 314 14 14
evim gibi
0212
314 14 14
www.turkiyehastanesi.com
SSK
BAĞ-KUR
DEVLET MEMURLARI
EMEKLİ SANDIĞI
MENSUPLARINA HİZMET VERMEKTEYİZ.
Download