Kütük Bile Değilsiniz, Kütük!

advertisement
Mine G. Kırıkkanat
Kütük Bile Değilsiniz, Kütük!
Türkiye’nin parçalandığı, Kıbrıs’ın da birleştiği varsayılan bir
hayal ürünü... Oysa T.C. ile KKTC ilelebet yekpare ve payidar
kalacaktır, hepimiz biliyoruz, değil mi???
***
Meğer İzmir’in özgür insanlar yetiştiren mucize topraklarında,
Kıbrıs’taki kadim meşeden daha da yaşlı bir çınar varmış da ben
bilmezmişim!
Cumhuriyet’in 2 Nisan tarihli sayısında okuduğum en mutluluk
verici haberdi: Buca Kaynaklar’da koruma altına alınan 6 tescilli
ağaçtan biri, 30 metre boy ve 4 metre çapındaki anıt ağaç,
kovuğunda ayakkabı tamirciliği yapıldığı için “Kunduracı” diye
anılan çınar, yaklaşık bin yaşındaymış!
2007 yılında, Destina* başlıklı romanımın çevre kurgusu için
Kıbrıs’ı “sınıraşırı” dolaşırken kefşettiğim bir ağaçtan çok
etkilenmiştim.
Şöyle bir durup, ulu çınar Kunduracı’nın on yüzyıldır süren
yaşamında ne imparatorlar, ne krallar gördüğünü ; kaç kuşak
insanı, hangi hanedanları, hatta devletleri gömdüğünü bir
düşünün...
Kıbrıs’ın yegane ormanlık bölgesi, belki de Rum kesiminde
kaldığı için pek yolunmamış Troodos dağlarıdır... Tarih boyunca
denizaşırı güçlerin işgaline uğrayan adanın en eski kiliseleri,
talan ve yağmadan korunmak için bu dağların tepelerine
yapılmıştır. İşte o kiliselerden biri, UNESCO’nun dünya kültür
mirasına kayıtlı Panaghia Tu Araka olup, 1191 yılında inşa
edilmiştir. Sade görünümüne karşın eşsiz değerde Bizans
freskleri barındıran kilisenin, dokuz yüz yıla yakın bir ömrü hiç
yıpranmadan geride bırakmış olması, yeterince şaşırtıcıdır.
Ancak daha şaşırtıcı olan, Panaghia Tu Araka kilisesinin dışındaki
bir meşe ağacıdır...
Kunduracı’nın topraktan fışkırdığı varsayılan 1014 yılında,
doğduğu yurt, Doğu Roma’ydı. Çağrı bey komutasındaki Oğuz
Türklerinin Doğu Anadolu’ya keşif seferi yapmasına 4 yıl vardı.
İznik merkezli Selçuklu devletinin kurulduğu yıl, Kunduracı çınarı
o çağlarda ortalama insan ömrünü çoktan aşmış, 57 yaşındaydı.
Osmanlı devleti oluştuğunda çoktan “ulu” sıfatını kazanmış, 285
yaşının bilgeliğiyle bakıyordu fetihlere, metihlere... Fatih’in
orduları İstanbul surlarına girdiğinde 439 yıllıktı, Osmanlı
İmparatorluğu yıkılıp, Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda,
909.uncu yaşını geride bırakmıştı.
***
***
Türkçesi “domuz dalı” demek olan Gurunoklado diye anılan
devasa meşenin, en az 900 yaşında olduğu biliniyor.
Belki kilise yapılmadan önce de vardı, belki mabedin temeli
atıldığında dikildi. Belki çağlar boyu kesilen günahkar kafalar
dallarına asıldığı için Gurunoklado, adı verildi.
Öyle ya da böyle, zamana meydan okuyan ulu meşeden,
Destina’ya şu satırlar düştü:
Daryal, meşeye yeniden, ulu bir bilgeyi seyreder gibi baktı. “Bu
ağaç burada Osmanlı İmparatorluğu kurulmadan önce vardı.
Bizans’ın çöküşünü, Osmanlı’nın gelişini de, gidişini de gördü.
Adanın bölünmesine de tanıklık etti, birleşmesine de...” diye
düşündü hayretle.
Adanın bölünmesi tamam da, “birleşmesi” sözüne takılmış
olabilirsiniz. Destina, 2016 yılında geçen bir kurgu.
http://www.mgkmedya.com
Hiç kuşkunuz olmasın ki Kunduracı çınarı, günümüzde makam,
güç ve para için yapmayacağı hiç bir kötülük, sahtekarlık,
gaddarlık olmayan modern sultanları da gömecek, onların
topladığı ganimeti sıfırlayan lanetli zürriyetlerini de...
Ey hırsı vicdanını boğan beyler, ağalar! İmparatorluklar doğurup
batırmış bir çınarın yüce gölgesinde, sizler kütük bile değilsiniz,
olamazsınız. Meşelerin, çınarların kalıcılığına aşılıyor, hep
aşılacak, geçiciliğiniz.
Belki de bu yüzden ağaçları ve ormanları sevmiyor,
dokunduğunuz her doğa parçasını tarümar ediyorsunuz. Çünkü
ruhunuz çöl. Siz çölsünüz. Çöl de siz.
*Literatür Yayınları, 2008
Çağ atlayacak bir iş yapmak için, bir ağaç ekmek gerekir.
Caecilius Statius
Pazar, Nisan 6, 2014 - Sayfa 1 / 2
Mine G. Kırıkkanat
Kütük Bile Değilsiniz, Kütük!
«G» NOKTASI
Güleyim mi, ağlayayım mı, bilemiyorum... Ama imkansızı
başardığım ve bir arada anılmaktan nefret eden Adnan Oktar ile
Fethullah Gülen’in hiç olmazsa şahsıma karşı birleşmesini
sağladığım anlaşılıyor!
24 Temmuz 2013’te yayınlanan “Dünya Yalan, Narkoz Şirketten”
başlıklı makalemden ötürü açtıkları iki davada, her ikisi de 1
yıldan 2 yıl 4 aya kadar hapsimi istiyor. Davacıların gerek
parasal, gerekse örgütsel gücüne bakınca, ben de ister istemez,
“vay neymişim...” oluyorum. Böyle güçlü errkekk muktedirleri,
bir kadının tek yazıyla can evinden vurması kolay mı? Keskin söz
nişancısı, olduğumu falan düşünmeye başladım. Neyse. Gezen
hafta ifade verdiğim Adnan Oktar’ınkinden sonra, şimdi sıra
Fethullah Gülen’in dava duruşmasında.
8 Nisan salı günü saat 10’da, Çağlayan Adliyesi 2. Asliye Ceza
Mahkemesi’nde hakim karşısına çıkacağım.
Yanımda olmak isteyen okurlarım, adliye danışmasına mutlaka
mahkemenin yerini sorsunlar. Geçen hafta koridorlarda yolunu
bulamayanlar oldu çünkü.
http://www.mgkmedya.com
Pazar, Nisan 6, 2014 - Sayfa 2 / 2
Download