ََوَمََٓا اَرْسَلْنَاكَ اِّل رَحْمَةً لِلْعَالَم۪ينَ

advertisement
Ekim 1988
PEYGAMBERİMİZİN DOĞUM
YILDÖNÜMÜ
Ahmet Karadut
َ ‫ْس ْلن‬
َ‫َاك ِا َّل َرحْمَ ًة لِ ْلعَالَ ۪مين‬
َ ‫َو َمَٓا َار‬
Muhterem Müslümanlar!
Önümüzdeki Cumartesi'yi Pazar'a bağlayan
(22 Ekim'i 23 Ekim'e) gece mübarek Mevlid
Kandili'dir. Peygamber Efendimiz'in dünyaya
teşrif ettikleri gecenin yıldönümüdür.
Değerli Müminler!
Peygamber Efendimiz öyle bir zamanda
dünyaya gelmişlerdir ki, tarihçilerin "Cahiliyet
Devri" diye nitelendirdikleri o zamanda
beşeriyetin dini siyasi ve sosyal durumuna bir
göz atacak olursak; "Seni ancak âlemlere rahmet
olarak gönderdik"1 mealindeki ayetin sırrı daha
iyi anlaşılacaktır.
Cahiliyet Çağı'nda insanlık karanlıklar
içinde yüzüyor, küfür, cehalet, vahşet hüküm
sürüyordu. Bir kısım insanlar, esir pazarlarında
birer mal gibi satılıyor, zayıflar kuvvetlilerin
pençesinde inim inim inliyor, insanlık en
korkunç günlerini yaşıyordu. İşte bu zamanda,
bunalan beşeriyetin ufkunda ilahi bir nur doğdu,
Rebiulevvel ayının on ikinci gecesinde âlemlerin
Efendisi, iki cihan güneşi, insanlığın hidayet
meşalesi, Hz. Muhammed Mustafa (s.a.s.)
dünyaya geldi.
Bazı tarihlerin kaydettiğine göre, bu gece,
İran'ın merkezinde bin yıldır yanmakta olan
Mecusilerin ateşleri sönmüş, Medayin şehrinde
hükümdar Sarayı’nın on dört sütunu birden
yıkılmış, Save Gölü kurumuş, Kâbe’deki putlar
yüzüstü yere düşmüşlerdi. Bir Müellifin dediği
gibi gerçek şu idi: Yıkılan hükümdar sarayının
sütunları değil, bütün İran'ın saltanatı, Bizans'ın
satveti, Çin'in azametiydi. Sönen ateş,
Mecusilerin ateş gecelerinde parlayan alevler
değil, bütün dünyadaki küfür ateşiydi. Kuruyan
Save Gölü değil, putperestliğin istibdadı,
Mecusiliğin
kuvveti,
Hristiyanlığın
tahakkümüydü.2
Aziz kardeşlerim! Bu gecenin sabahı
aydınlık bir sabahtı. İbrahim aleyhisselam’ın
duası, İsa aleyhisselam'ın müjdesi, Hz.
Âmine'nin rüyası gerçekleşmişti. Beşeriyete
Allah (c.c.)'ın lütfu, nimeti ve rahmeti olan
Kâinatın Efendisi, Hz. Muhammed Mustafa
(s.a.s.) dünyaya gelmişlerdi. O'nun risaletiyle
şirkin bulutları dağılmış, insanlık şeref ve
haysiyetine kavuşmuş, zulmün yerini adalet,
kuvvetin yerini Hak, yalanın yerini hakikat
almıştır. Cehalet ve esaretin zincirleri kırılmış,
ilim ve hürriyete kavuşulmuş, kadın bir ticaret
metaı olmaktan çıkarılarak toplumdaki itibarlı
yerini almıştır. Allah-u Teâlâ O'nu bir şahit, bir
müjdeci ve korkutucu, Allah'a bir davetçi, nur
saçan bir kandil3 olarak sadece bir kavme, bir
millete değil, bütün insanlığa göndermiştir.
Muhterem Müminler!
O'nun doğumunu kutlamaktaki maksat
kandil gecelerine mahsus adet ve gelenekleri
yaşamaktan, mevlid okumaktan ibaret değildir.
Asıl gaye "... Allah'ı seviyorsanız bana uyun.
Allah da sizi sevsin, günahlarınızı bağışlasın."4
emri gereğince O'nu sevmek, hayatını örnek
almak, yaşadığı ahlakı taşımak, emir ve
tavsiyelerine uymak, O'nun kanaatini, fazilet ve
şecaatini, af ve adaletini almak, bütün güzel
hasletlerde O'na uyma azmini tazelemektir.
Aziz Kardeşlerim!
Bu mübarek gecede büyüklerimizi ziyaret
edelim, onların gönlünü ve hayır dualarını
alalım. Muhtaçları, dul ve yetimleri gözetelim,
bol bol hayır ve hasenatta bulunalım.
Çocuklarımıza Allah'ın Resulünü ve güzel
ahlakını anlatalım, Kur'an okuyarak, kaza ve
nafile namazları kılarak, Allah'ı bol bol
zikrederek, Resulullah'a salat-ü selamlarla bu
geceyi ihya etmeye çalışalım. Mübarek Mevlid
Kandili'nin yüce milletimize ve bütün İslam
âlemine hayırlara vesile olmasını dilerim.
1
Enbiya, 107.
Mevlana Şibli. Asr-ı Saadet, 1/188-189, İst. 1928.
3 Ahzab, 45-46.
4 Âl-i imran, 31.
2
Download