Kadınlar Daha Takıntılı

advertisement
On5yirmi5.com
Kadınlar Daha Takıntılı
Takıntı görülme sıklığı kadınlarda biraz daha fazla...
Yayın Tarihi : 11 Ekim 2011 Salı (oluşturma : 10/21/2017)
Mükemmelliyetçilik ve başarı endeksli yaşam, halk arasında, 'takıntı' olarak nitelendirilen 'obsesif
kompulsif bozukluk' rahatsızlığını artırıyor.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Pskiyatri Anabilim Dalı öğretim üyesi, Konsültasyon-Lizeyon
Psikiyatrisi ve Onkoloji Enstitüsü Psikososyal Onkoloji bilim dalları Başkanı Prof. Dr. Sedat Özkan,
takıntı görülme sıklığının kadınlarda biraz daha fazla olduğunu belirterek mükemmeliyetçilik ve
başarı endeksli yaşamın halk arasında takıntı olarak nitelendirilen obsesif kompulsif bozukluk'
rahatsızlığını artırdığını ve azdırdığını bildirdi. Özkan, obsesyonun, kişinin aklına, mantığına ahlakına ve anlayışına uymadığı halde, isteği ve
iradesi dışında, mantıksız, amaçsız ve işlevsiz düşüncelere kapılması ve bu düşünceleri
uzaklaştıramamasına, kompulsiyonun ise mantıksız ve amaçsız olduğunu bildiği halde bazı
davranışları yapmak zorunda hissetmek ve bunun sürekli tekrarlamak anlamına geldiğini anlattı.
Özkan, obsesif kompulsif bozukluğun yaygınlığının, düşünüldüğünden çok daha yaygın bir hastalık
olduğunu ve yaklaşık her 40-50 kişiden birinde bu hastalığın bulunduğunu söyledi.
Obsesif kompulsif bozukluğun, insanlık tarihi kadar eski olduğunu en iyi İngiliz şair ve tiyatro yazarı
Shakespeare'in, Macbeth'inde anlatıldığını dile getiren Özkan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Orada şöyle bir konu vardır: Lady Machbet'in teşvikiyle kocası, kralı öldürür. Akabinde Lady
Machbet de elini yıkama kompulsiyonu başlar ve 'Akdeniz'in bütün suları gelse, bu kirli eller
temizlenemez' der. Bu sözler, obsesif kompulsif bozukluğu çok güzel ifade ediyor. Ruhsal kişilik
duygusu, bedensel pislik duygusu ile yer değiştirmiştir. Obsesif kompulsif bozukluğun içeriği;
bilinçaltı baskılanmış, olumsuz, yasak dürtüler ve bu dürtülerle bağlantılı, suçluluk duyguları ile
ilgilidir. Obsesif kompulsif bozukluğu olan insanlarda sıklıkla kaydedilen kişilik özellikleri, aşırı
titizlik, mükemmeliyetçilik, aşırı düzenlilik, cimrilik, kararsızlıktır.'' Obsesif kompulsif bozukluğun, toplumsallaşma ve uygarlaşma süreciyle yakın ilişki içinde olduğunu
kaydeden Özkan, kırsal kesimde daha az görülen bu hastalığın, kişiliği ve psikolojiyi etkileyen
psikososyal, kültürel ve çevresel faktörler arttıkça ve yoğunlaştıkça arttığını belirtti. Hastalığın ilk belirtileri, küçük yaşlardan itibaren başlayabilmekle beraber ortalama başlangıç
yaşının 20 olduğunu, nadir olarak daha ileri yaşlarda da başlayabileceğini aktaran Özkan, bu
hastaların üçte birinin, ilk belirtilerini, çocukluk döneminde yaşamaya başladıklarını
kaydetti. 2 yaşından başlayarak çocuklarda ve ergenlerde bazı obsesyonlar ve kompulsiyonlar görülebildiğine
dikkati çeken Özkan, bu belirtilerin genellikle bir dönem olup, sonra kendiliğinden kaybolabildiğini
aktardı. Özkan, şöyle devam etti: ''Yatak örtüsünün belli şekilde katlanması, ışığın açık bırakılması, yürürken çizgilere basmama,
kontrol etme, dokunma, temizlenme, mikrop kapma korkusu, obsesif kompulsif bozukluğu
düşündürtecek belirtiler olabilir. Çocuk ve ergenlerde belli yaşlarda başlayıp, genelde okul çağı ya
da ergenlik sonuna kadar sürebilen bu belirtileri, hastalık olarak görmemek gerekir. Çocuğun günlük
yaşam aktivitesini bozacak denli yoğunlaşırsa ya da çocuk şiddetli huzursuzluk, sıkıntı, bunaltı
duyguları yaşamaya başlarsa bir çocuk psikiyatristine danışmak gerekebilir. '' Tipik olarak stresli bir yaşam olayının, obsesif kompulsif bozukluğun belirtilerinin kötüleşmesine yol
açabildiğine işaret eden Prof. Dr. Özkan, stresin obsesif kompulsif bozukluğun nedeni olmadığını,
ancak sevilen bir yakınının kaybı, doğum, boşanma vb gibi stres veren yaşam olaylarının hastalığın
başlamasını tetikleyebildiğini ya da belirtilerini alevlendirebildiğini kaydetti. Özkan, ebeveyni tarafından dürtüleri, iç güdüleri, gereksinimleri engellenen ve bunları
karşlayamayan çocukta öfkenin başladığını, kendisini engelleyen anne veya babasını hem severken
hem de büyük kızgınlık duygusu yaşadığını, ailesinden sonra çevre, okul ve toplum baskısıyla
çocukta öfkenin arttığını, ancak bu öfkenin bastırıldığını anlattı. Özkan, ''Çocuğun merak, keşfetme döneminde aile ve çevrenin tutumu çok katı, kalıpçı, çok basınçlı,
merakını engelleyici, farklılığına fırsat vermeyecek tarzda olursa, o çocukta obsesif kompulsif
bozukluğu daha çok görülür'' şeklinde konuştu. Obsesif kompulsif bozukluğun bir kısmının potansiyel olarak var olduğunu, yetiştirilme tarzına bağlı
olarak ortaya çıkmayabileceği gibi, çok ciddi travmatik ve suçluluk duygusu uyandıran yaşam
durumlarından sonra yüzeye çıkabileceğini kaydeden Prof. Dr. Özkan, ''Baskıların fazla olduğu
toplumlarda, 13-14 yaşında çocukta 'Sakın ha günahtır' gibi sözler karşısında 'Eyvah suç mu
işledim?' şeklinde suçluluk psikolojisi ortaya çıkıyor. Bu suçluluk psikolojisini temizlemek için de
obsesif kompulsif bozukluk başlıyor'' diye konuştu. Özkan, ebeveynleri, çocuğun 3-5 yaşlarında vücudunu tanıma döneminde daha dikkatli olmaları
konusunda uyardı.
''OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK, SÜLÜK GİBİ YAPIŞIR, KOLAY KOLAY DA GİTMEZ''
Sık görülen obsesyonların, kirlilik veya mikroplardan aşırı kaygılanmak, hastalanacağı veya
başkalarına hastalık bulaştıracağı kaygısı, yaptıklarında emin olamama, kendine veya başkalarına
zarar vereceğinden korkma, kontrolünü kaybetme ve saldırgan davranışta bulunma korkusu,
utanılacak bir şey yapmaktan korkma ve kötü olaylardan kendinin sorumlu olacağı korkusu,
yasaklanmış ya da sapıklık derecesinde cinsel düşünce, görüntü veya dürtüler, dinle ilgili ya da
kutsal şeylere karşı hürmetsizlik veya günahla ilgili düşünce, görüntü veya dürtüler, eşyanın kesin
bir düzen ve simetri içinde bulunmasıyla ilgili düşünceler ve herhangi bir hastalıkla ilgili aşırı
uğraşılar olarak sıralayan Özkan, sık görülen kompulsiyonların da şunlar olduğunu belirtti: ''Aşırı veya törensel el yıkama ve eşyalarının ya da bulunduğu mekanın temizliğiyle ilgili aşırı
uğraşılar, kapıları kilitleyip kilitlemediğiyle ya da ocağı kapatıp kapatmadığıyla ilgili kontroller veya
hata yapıp yapmadığını tekrar tekrar kontrol etmek, kalıplaşmış hareketleri tekrarlama gereksinimi,
saymayla ilgili takıntılar örneğin her yaptığı şeyi mutlaka belirli sayılarda yapma gereksinimi),
kendisi için maddi ya da manevi değeri olmayan eşyaları atamama, biriktirme, aşırı tertipli ve
düzenli olma: Örneğin çalışma odasında her şeyin simetrik durması veya masanın üstündeki her
şeyin belirli bir sıra ile dizilmesi gibi. Bunların dışında sayı sayma, aşırı liste yapma veya aşırı dua
etme gibi başka kompulsiyonlar da olabilir.'' Özkan, özgürlüğün, düşünce özgürlüğünün ve duygularını farkederek yaşamanın obsesif kompulsif
bozukluktan uzak kalmanın yolları olduğunu vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Herkeste biraz obsesif kişilik özellikleri veya ritüeller görülebilir. 'O anda elini yıkamıyor, kontrol
etmiyor, temizlik yapmıyor, arabayı kontrol etmiyor gibi' davranışları yapmadığı zaman kişide, büyük
bir sıkıntı başlıyorsa, bu durum, yaşam işlevselliğini, ilişkilerini etkiliyorsa ve büyük bir enerji
kaybına yol açıyorsa, süresi, sıklığı, yoğunluğu onu fethetmişse, tedavi edilmesi gerekir. Obsesif
kompulsif bozukluk, kişiyi yönetir, sülük gibi yapışır, kolay kolay da gitmez. Tedavisi
kaçınılmazdır.'' Obsesif kompulsif Bozukluk hastası, genellikle hastalığının farkında ve onunla mücadele içinde
olduğunu, ancak bunu engelleyemediğini belirterek, şunları kaydetti: ''Hastalarımdan örnek, 17 yıldır yemek pişiremeyen kadın... Çünkü yağlarla temasa geçemiyor,
yağların olduğu markete bile giremiyor. 4,5 saat tuvaletten çıkamayan bir başka hasta... Çıkıyor,
giriyor, elini bir daha yıkıyor, bir daha yıkıyor. Yıkanmayı, abdesti saatlerce sürdüren hastalarım var.
Yağmur, kar yağarken, camları sabunla yıkayan bir başka hasta örneği daha... En fazla temizlikle,
sayıyla ilgili takıntılar vardır. Eli toprağa değince, saatlerce elini yıkayan hastam vardı. Obsesif
kompulsif bozukluk tedavisinde 3 boyut var, ilaç, terapi ve uygulama. İlaçla birlikte terapi yaparak,
beyni hazırlıyoruz, sonra da uygulamaya geçiyoruz.''
TÜRKİYE'DE YAYGIN
Baskıcılık, kuralcılık yaygın olduğu için obsesif kompulsif bozukluğun, Türkiye'de özellikle büyük
şehirlerde yaygın olduğunu ifade eden Özkan, ''Bu hastalığın görülme sıklığı, kadınlarda biraz daha
fazla. Mükemmeliyetçilik, başarı endeksli yaşam, takıntıları artırır, azdırır'' dedi. Özkan, obsesifliğin hiçbir zaman akıl hastalığına dönüşmeyeceğini, ancak çok şiddetli vakalarda
hastanın gerçeklik duygusunun azaldığını ve hayattan tamamen uzaklaşarak, otistik bir hal
alabildiğini söyledi. Obsesif kompulsif bozukluğun tedavisinin, zorlama veya duayla olmayacağını vurgulayan Özkan,
konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Bir hastamın eşine, 'Dünyanın bütün silahlı kuvvetlerini, din adamlarını toplasan karına yardımcı
olamazsın. Zorlamayla, duayla olmaz. Bu ayıp, günah, suç değil' dedim. Tedaviye karışmamasını
söyledim. Bu hastalık, kontrollü üst benliği çok katı insanlarda daha çok görülür. 'Takma kafana',
'Saçmalama' gibi laflar işe yaramaz bu durumda... Rahatsızlık, hasta kendini suçladıkça, kendini eksik
biri gibi gördükçe artacaktır, onun için bu iş, psikiyatrinin işidir. Kadınlarda anksiyete, panik
bozukluğu, depresyon, obsesif kompulsif bozukluk gibi nörotik bozukluklar daha fazladır ve kadınlar
daha fazla yardım ister. Erkeklerde de karakter bozuklukları, kontrolsüzlük, kişilik bozuklukları, alkol
ve madde bağımlılığı, psikopati daha çok görülür. Şizofrenide ise kadın erkek ayrımı olmaz.''
NTVMSNBC
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Kadınlar Daha Takıntılı
Download