cuma namazı - WordPress.com

advertisement
CUMA NAMAZI
EBU SEYF
Hamd Allah subhanehu ve tealayadır. Salat ve selam ise
O’nun Rasulü’nedir. Bundan sonra:
‘’ Cuma namazı farzdır. Çünkü Yüce Allah (C.C.) «Allah'ı
anmaya hemen gidiniz.» buyurmuştur. Bir şeye hemen gitmek (sa'y) ile emrolunmak, sârifden (manîden) hâlî olarak,
ancak vü-cûb için olur.’’1
‘’Kur'an-ı Kerim'de: "Ey iman edenler!.. Cum'a günü namaz
için çagrıldıgınız vakit, hemen Allah'ı zikretmeye gidin.
Alışverişi bırakın. Bu bilirseniz sizin için çok
hayırlıdır"hükmü beyan buyurulmustur. Bu Ayet-i Kerime
"Mücmel"dir. Söyle ki;
a) Ayet-i Kerime'de " Cum'a Namazı" zikredilmemiş,
mutlak manada "Namaz" zikredilmistir.
b)
Cum'a günü şer'i bir gün olduguna göre; fecir
vaktinden günesin kavuşma zamanına kadar olan süre
sözkonusudur. Hangi vakitte çagrılacagi da beyan
buyurulmamistir.
c) "Ey iman edenler!.." umumi bir beyandir, kimlere farz
kılındıgı serahatla zikrolunmamıştır!..
Dolayisiyle her "Mücmel" olan Ayet-i Kerime'de oldugu
gibi; Allahû Teâla (cc)'nın bununla neyi murad ettigini
Resûl-i Ekrem (sav)'in tefsir etmesi esastır. Müctehid
imamlar; Resûl-i Ekrem (sav)'den gelen emirleri esas
alarak Cum'a Namazı'nın mahiyetini izah etmişlerdir.’’2
1
2
Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi ,Eser Neşriyat
Emanet ve Ehliyet,Yusuf Kerimoğlu, Ölçü Yayınları
1
CUMA’NIN SIHHATİNİN ŞARTLARI
‘’1- Cuma Namazının -sıhhatinin şartı, şehirdir. Köyler
(karyeler) de (Cum'a) caiz değildir. İmâm Şafiî (Rh.A.) ayn
görüştedir.
Şehir (mısr); mescidlerinin en büyüğüne - mutlaka orada
oturanlar değil - üzerine Cuma vâcib olan halkı sığmayan
beldedir veya Müftüsü olan beldedir. Bunu Kâdîhân (Rh.A.)
zikretmiştir.
Yine şehir; emîri, ve ahkâmı infaz edip cezaları uygulayan
Kadısı olan beldedir. Bu iki ma'nâ, İmâm Ebû Yûsuf (Rh.A.)
dan nakledilmiştir.Birinci ma'nâ Kerhî' (Rh.A.) nin kabul
ettiğidir. İkinci ma'-nâ, Selcî' (Rh.A.) nin kabul ettiğidir.
Veya Cuma Namazının sıhhatinin şartı, finây-ı mısr'dır. O
finâ , şehrin işleri için hazırlanmış olmak bakımından şehre
bitişik bir yerdir. Bu, at koşturmak, asker toplamak, ok
atmaya çıkmak, ölüleri gömmek ve cenaze namazı kılmak
ve bunlara benzer işler için hazırlanmış yerdir.
2- Yine Cuma'mn sıhhatinin bir şartı da Sultân'dır. Veya
Cuma Namazını kıldırmak için Sultân'ın emrettiği kimsedir.
Şehrin Valisi vefat etse, onlara ölünün halîfesi Cuma
Namazı kıldırır. Veya «Sâhib-i Sarat» kıldırır. Sarat; alâmet
mânâsındadır. Ona Şıh-ne (yâni Emniyet Âmiri) denir. Sarat
adı verilmesinin sebebi şudur: Zira, onlar kendilerine,
bilinip tanınmaları için alâmet koyarlar.
2
Veya Cuma'yi Kadı kıldırır. Çünkü halkın işi onlara
verilmiştir. Kâdihân (Rh.A.) böyle zikretmiştir.
Cuma'mn kılınması için, halkın bir kimseyi nasb (tâyin)
etmelerine itibâr edilmez Ancak, eğer ölünün halîfesi,
sahibi sarat ve kadî bulunmazsa, o zaman halkın bir
kimseyi tâyinine itibâr edilir.
Cuma'yi Hac mevsiminde Mina'da ancak Halîfenin veya
Mekke'de olan Hicaz Emîrinin kıldırması caizdir. Yâni Hac
mevsiminin dışında Arafat'ta ve Mina'da; mevsimde
Mina'da, Mevsim Emîrinin - ki ona Hac Emîri denir - Cuma'yı
kıldırması caiz değildir. Ancak Halîfenin ve Hicaz
Sultanının kıldırması caizdir.
3- Yine, Cuma Namazının sıhhatinin şartı, Öğle Namazının
vaktidir. Öğle vaktinin çikmasıyle Cuma bâtıl olur. Bu
durumda, Öğle Namazı kaza edilir, Cuma yerine geçmez.
4- Cuma Namazının sıhhatinin bîr şartı da, tesbîha (Cenâbı Hakk'kı teşbihler) miktarı hutbedir, İmâmeyn'e göre,
hutbe denilebilecek uzun bir zikr lâzımdır, İmâm Şafiî'
(Rh.A.) ye göre, iki hutbe lâzımdır, ki iki hutbeden her biri
tahmîd (hamd-ü sena) ve salevât (sa-lât-ü selâm) ve takva
ile tavsiyeyi ihtiva etmelidir. Birinci hutbe kıraate dâir ve
ikinci hutbe mü'minler için dua hakkındadır.
Hutbe, Cuma Namazından önce, Cuma'mn vaktinde okunur.
Eğer Cuma'yı hutbesiz kılsalar veya hatib hutbeyi Cuma
Namazından sonra okusa veya vaktinden önce okusa,
Cuma bâtıl olur. Ve bu durumda, vaktinde iade edilir.
5- Cuma Namazının sıhhatinin bir şartı da cemâattir.
Cemâatin en azı, imâmdan başka, erkeklerden üç kişidir.
3
Eğer cemâat, imâm secde etmeden önce dağılmış olsalar,
şartı mevcûd olmadığı için bâtıl olur, ve Öğle Namazım
kılmaya başlamak gerekir. Eğer cemâat üç erkek kalırsa
veya imâmın sücûdundan sonra ayrılırlarsa, Cuma
Namazını tamâm ederler. Çünkü cemâat Cuma'mn
kurulmasının (in'ikâdının) şartıdır. Cemâat ise kurulmuştur.
Devamı şart değildir.
6- Cuma Namazının sıhhatinin bir şartı da izn-i âmmdır.
Yâni Emîrin, insanlar içjn umûmî müsâde vermesidir. Hattâ
emîr, köşkünün kapısını kapayıp maiyyetiyle Cuma
Namazını kılsa, caiz olmaz. Çünkü Cuma Namazı, İslâm'ın
şiarından ve Dînin husûsiyetlerindendir. Bu bakımdan,
kılınması, duyurulmak* ve yayılmak yoluyla vâcibdir. Eğer
Emîr köşkünün kapısını açıp maiyyetiyle birlikte Cuma'yı
kılar ve insanların girmesine izin verirse Cuma caiz
olur. Fakat mekruh olur. Çünkü Emîr cemeden (toplayan)
mescidin hakkını yerine getirmemiştir. ‘’3
3
Molla Hüsrev, Gurer ve Dürer Tercümesi ,Eser Neşriyat
4
CUMA’NIN VÜCUBUNUN ŞARTLARI
‘’1- Cuma Namazının musallî üzerine vâcib olmasının şartı,
şehirde ikâmet etmesidir.
2 - Yine timsalimin sağlıklı, hür, erkek, âkil ve baliğ olması,
iki gözü ve ayağı sağlam olmasıdır.
Zikredilen bu şartlan ve benzerini yitirene Cuma vâcib
değildir.
Meselâ, zâlim sultandan gizlenen kimse veya zindanda
mahbûs olan kimse gibi. Eğer bunlar Cuma Namazım
kılsalar, vaktin farzı düşer. Çünkü Cuma'nın şartlarım
"yitiren kimseden düşmesi hafifletmek içindir. Bu
bakımdan, şayet (şartlan) yitiren kimse o düşeni (farzı)
yük-lense, vaktin farzı yerine caiz olur. Müsâfirin
(yolcunun) oruç tutması gibi.’’4
‘’ Resûl-i Ekrem (sav) hicretten önce ve birinci Akabe
bey'atından hemen sonra Hz. Esad b. Zürare (ra)'yi
Medine'de mukim olan mü'minlere " Cum'a Namazı'nı"
kıldırmakla görevlendirmişti. Abdurrahman Ka'b b. Malik
(ra)'ın söyle dediği rivayet edildi. "Babam, Cum'a günü
Ezânı işitince, Esad b. Zürare'ye rahmet okurdu da bunun
sebebi sorulunca: "Çünkü o, Neki El Hadimat'ta Beyada
ogullarinin kara taşlı topraklarında "Hezm En-Nebit"
adındaki köyde bize Cum'ayi kıldıran ilk insandir" dedi. O
zaman babama: "Kaç kişi idiniz?" diye sordum. "- Kırk kişi
idik" dedi".Imam-i Safii (rha) bu hadisi delil ittihaz ederek,
en az cemaatin kırk kişi olmasına kail olmuştur.Daha sonra
4
A.g.e.
5
Resûl-i Ekrem (sav)'in Hz. Mus'ab b. Umeyr (ra)'ı, Kur'an-ı
Kerim'i ögretmek ve cum'a kıldırmak üzere görevlendirdigi
bilinmektedir. Bunlar hicretten önceki olaylardir. Mekke'de
Resûl-i Ekrem (sav) ve Sahabe-i Kiram (Hicretten önce)
cum'a namazı'nı kılmamışlardır. ‘’5
‘’ Cum'a namazi'nin Mekke'de mi, Medine'de mi farz oldugu
hususunda müfessirler arasinda ihtilaf vardir.’’6
5
6
Emanet ve Ehliyet,Yusuf Kerimoğlu, Ölçü Yayınları
A.g.e.
6
NEDEN BİZ CAMİLERDE CUMA KILMIYORUZ?
Bizim camilerde Cuma Namazı kılmamamızın sebebi
şüphesiz ki Diyanet İmamlarının durumlarından dolayıdır.
Biz bu İmamların kafir olduğuna inandığımız için onların
arkasında ne Cuma namazı ne de vakit namazını eda
etmiyoruz.
Bize bir İmam gösterin ki, o imam bütün tağutları tekfir
etmiş, onlara düşmanlık göstermiş, onlara ibadetin batıl
olduğuna inanmış, onlara ibadeti terk etmiş, onlara buğz
etmiş, oy vermenin şirk olduğuna,tağuta muhakemenin
küfür olduğuna, tağutun askerlerinin kafir olduğuna
inanmış, mevcut laik ve demokratik devletin kafir bir
devlet olduğuna, bu devlete karşı cihadın farz olduğuna
inanan ve bunu insanlara anlatan bir diyanet imamı bize
gösterin!!! Bunu yapamazlar. Bazıları zaten bu tür
meselelerin cahilleri. Çok azı da bazı şeyleri biliyor fakat
anlatmıyor. Üstelik bu imamlar laik ve demokratik devlete
dua ediyorlar, bu devletin askerlerine dua edip, onlara
şehid diyorlar. Allah için bizden nasıl böyle imamların
arkasında namaz kılmamamızı söylersiniz?
Allah subhanehu ve teala şöyle buyurmuyor mu:
‘’ İndirdiğimiz açık delilleri ve onu Kitap'ta insanlara
açıklamamızdan sonra hidayet çizgisini gizleyenler var ya,
işte bunlara Allah da lanet eder, bütün lanet ediciler de
lanet eder.’’7
7
Bakara 159
7
GÜNÜMÜZDE NAMAZ İSLAM ALAMETİ DEĞİLDİR
Bu imamların lailaheillallah demesi, ben Müslümanım
demesi ya da namaz kılması seni aldatmasın.
‘’İmam Muhammed Eş-Şeybani, dönemindeki Yahudilerin
Lailaheillallah demelerini İslam alameti olarak kabul
etmemiştir. Çünkü Irak Yahudileri Nebi’nin ‫ ﷺ‬Araplara
gönderildiği itikatındalardı. Bu yüzden selef ve tabiinden
olan bu büyük imam, Yahudilerin “Muhammed, bütün
insanlara gönderilmiştir.” demeden, bu sözleri ile
İslamlarına hükmetmemiştir.’’8
Oysa bu kelimeyi söyleyenin cennete gireceğine, ateşin
ona haram kılınacağına dair hadisler sana ulaşmadı mı?
Bu insanlar lailahe illallah demelerine rağmen nasıl
Müslüman hükmü almadılar? Çünkü onlar bu kelimeyi
söylerlerken aynı zamanda küfür işliyorlardı. Küfürleri de
‘’Muhammed sadece araplara gönderilmiştir’’ akidesidir. Ne
zaman ki bu akidelerinden beri olurlar o zaman Müslüman
hükmünü alırlar. Günümüzde de bu imamlar ne zaman ki
tağutlardan ve onların kullarından beri olurlar işte o zaman
Müslüman hükmünü alırlar.
‘’ Ebu Muhammed İbn Kudame dedi ki;
Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında) dedi
ki; kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda kılsın,
ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun islamına
hükmedilir. Bundan sonra İslam olduğu beyan olursa
söylenecek söz yoktur. Eğer bundan sonra küfür beyan
olursa mürteddir. Ona mürtedlerin ahkamı uygulanır.
8
Ebu Ubeyde, Fetvalar
8
İslamın zıddı olan şey ölümünden önce beyan olmazsa
müslüman ölmüş deriz ve kafirlerin dışında müslümanlar
ona mirasçı olurlar. Ebu Hanife dedi ki; eğer mescidde tek
veya cemaat ile kılarsa İslamına hükmedilir. Tıpkı bizim
sözmüz gibidir bu sözü. Ancak mescidin dışında tek kılarsa
İslamına hükmedilmez. Bazı Şafiler dediler ki; hiçbir halde
(namaz kılmasına rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü
namaz İslamın furuundandır. Hac ve oruç gibi İslamın
fuurundan olan diğerleri gibi bu namazla da kişinin
müslümanlığına hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi
ve sellem dedi ki; “ İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye
kadar savaşmakla emrolundum. Eğer bunu söylerlerse
benden mallarını ve kanlarını korurlar.” Bazıları dediler ki;
eğer darul harpte namaz kılarsa müslüman değildir. Çünkü
o namazı ile dinini gizlemek ve saklamayı kast edebilir.
Ancak darul harpte kılarsa o müslümandır. Çünkü darul
harpte onu namaz kılmamasından dolayı kimse töhmet
altında bırakmaz. Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi
ve sellem’in şu sözlerindendir; “ Ben namaz kılanları
öldürmekten nehyolundum.” Dedi ki; “ Bizim ve onlar
arasında namaz vardır” namazı İman ve küfrün arasındaki
sınır kıldı. Her kim namaz kılarsa İslamın sınırına girmiş
olmuştur. Memluk’a dedi ki; “ Eğer namaz kılarsa senin
kardeşindir” Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir.
Onu açığa vurmak Kelimeyi şehadet gibi İslamdır. Ancak
Hac ve oruç ise değildir. Çünkü onları kafirlerde yaparlar.”
İbn Kudame’nin sözlerini iyice anlamak için şimdi
sözlerinin tek tek açalım inşallah;
“Ashabımız (namazın İslam alameti olması noktasında)
dedi ki; kişi ister darulharpte kılsın, isterse darul islamda
9
kılsın, ister tek kılsın, isterse cemaat ile kılsın onun
islamına hükmedilir.”
Bu Hanbelilerin meşhur görüşüdür. Namaz onların katında
İslam alametidir. İster Darulharp olsun ister darulharp
olmasın fark etmez. Namaz İslam alametidir.
“Ebu Hanife dedi ki; eğer mescidde tek veya cemaat ile
kılarsa İslamına hükmedilir. Tıpkı bizim sözmüz gibidir bu
sözü. Ancak mescidin dışında tek kılarsa İslamına
hükmedilmez.”
Şimdi bu noktada bir hakikatin beyanının tam vaktidir. Biz
bugün namaz sadece müslümanlara has bir amel olmadığı
için islam alameti değildir dediğimiz ve ‘ Kim namazımızı
kılar, kestiğimizi yer ve bizim kıblemize dönerse, bizdendir’
hadisini tevil ettiğimiz için birçok insan bize harici yaftası
vurmuşlardır. Ey vicdan ehli size sesleniyorum Ebu Hanife
mescidin dışında kılınan tek namazı İslam alameti
saymayıp bizim gibi hadisin zahirinden çıkıp hadisi tevil
edince oda haricilerden mi oldu yoksa bizi haricilik ile
itham edenler bize mi zulmettiler. Vallahi onlar bizlere
zulmetiler. Ebu Hanife az önce zikrettiğimiz hadisin acaba
hangi lafzında cemaatle namaz kılarsa bizdendir tek namaz
kılarsa bizden değildir ibaresine bakara böyle bir tevil
yapmıştır. Tabii ki hadise ait böyle bir lafız yoktur. Peki
neden böyle bir tevile gitmiştir denilirse Allahın tevfiki ile
deriz ki; çünkü İslam alameti denen şey müslümanlara
hastır. Ebu Hanife’de cemaat ile namazın veya mesciddeki
bu şekli ile bir namazın bu ümmete has olduğunu beyan
ederek hadisi tevil etmiştir. Çünkü İslam alameti denen
şey sadece müslümanlara has olan bir amel olmalıdır. Bu
10
illetten dolayı hadisi tevil etmiştir. Bugün bizlerde bu illete
bakara bu hadisleri tevil ettik. Ancak bize harici yaftası
vuranlar bu illeti görmezden geldiler.
“Bazı Şafiler dediler ki; hiçbir halde (namaz kılmasına
rağmen) İslamına hükmedilmez. Çünkü namaz İslamın
furuundandır. Hac ve oruç gibi İslamın fuurundan olan
diğerleri gibi bu namazla da kişinin müslümanlığına
hükmedilmez. Çünkü Nebi sallahu aleyhi ve sellem dedi ki;
“ İnsanlarla Lailaheillallah diyinceye kadar savaşmakla
emrolundum. Eğer bunu söylerlerse benden mallarını ve
kanlarını korurlar.”
Eğer biz şu anda namaz müslümanlara has değildir o
yüzden islam alameti değildir ancak birgün eğer sadece
müslümanlar namaz kılarsalar o zaman alamettir dediğimiz
için harici oluyor isek acaba namaz hiçbir halde alamet
değildir çünkü şeriatın fuurundandır diyen şafiler bu
hasımlarımıza göre haricilerin hangi fırkasındandır. Belki
de onları haricilerin kafir ve en azılı olan ve bazı
peygamberleri bile tekfir eden Ezarika fırkasına herhalde
müntesip sayarlardı. İşte bu büyük bir iftiradır ve zulumdür.
Şüphesiz aynı illeti göz önünde bulundurduğu için şafilerin
bir kısmı böyle bir fetva vermişlerdir.’’9
‘’ “Bizim görüşümüz ise; Nebi sallahu aleyhi ve sellem’in şu
sözlerindendir; “ Ben namaz kılanları öldürmekten
nehyolundum.” Dedi ki; “ Bizim ve onlar arasında namaz
vardır” namazı İman ve küfrün arasındaki sınır kıldı. Her
kim namaz kılarsa İslamın sınırına girmiş olmuştur.
Memluk’a dedi ki; “ Eğer namaz kılarsa senin kardeşindir”
9
Ebu Ubeyde, Halkarın Hükmü
11
Burada da kendi mezhebinin görüşlerinin delillerini
zikretmektedir. Birinci delile bakacak olursak ben namaz
kılanları öldürmekten nehyolundum hadisinden hiçbir alim
Allah’a da küfretse namaz kıldığı için hiçbir kafirin
öldürülmeyeceği manasını ve sonucunu çıkarmamışlardır.
Hadis küfrünü izhar etmeyen ancak Nebi sallahu aleyhi ve
sellem’in vahiy ile kendilerini bildikleri münafıkları
öldürmeme nedeni beyan etmesi ile alakalıdır. Bizim ve
onlar arasında namaz vardır hadisi de o dönemde kafirler
ile müminlerin arasında namazın var olduğunu o gün
sadece müslümanların bu amel ile amel ettiklerini açıkça
ortaya koymaktadır. “Çünkü namaz müslümanlara has bir
ameldir.”
O ve mezhebindeki diğer imamların namazı İslam alameti
saymalarının illeti işte budur. Bu altın değerinde bir sözdür.
Çünkü namaz müslümanlara has bir ameldir. Bugün
yeryüzünün en kafir ve azğın tağutları bile namaz
kılmaktadır.
“Onu açığa vurmak Kelimeyi şehadet gibi İslamdır.”
İşte burada Kelimeyi şehadetin de İslam alameti
olmasından bahsetmektedir. O zamanlar risalenin başında
da bahsettiğimiz gibi Kelimei Şehadeti de sadece
müslümanlar telaffuz ediyorlardı ve manasının ne demek
olduğunu biliyorlardı. Onların kelimeyi şehadetin manasının
ne demek olduğunu bildiklerinin delili şu sahih hadistir; “
Ne zamanki Ebu Talib’in vefatı yaklaşmıştı Nebi sallahu
aleyhi ve sellem yanına geldi ve yanında Umeyye ibn Halef
ve Ebu cehil vardı. Ona dedi ki; lailaheillallah de
amcacımda onun Allah katında sana karşı delilim olsun. O
12
ikisi ona dediler ki; Abdulmuttalib’in dininden yüz mü
çeviriyorsun.” İşte bu hadis o zamanki müşriklerin
Lailaheillallah kelimesinden ne anladıklarını açıkça ortaya
koymaktadır. Onlar Lailaheillallah deyince Abdulmuttalib’in
dininden beraat etmeleri gerektiğini anlıyorlardı. O yüzden
o gün bu sözü sadece müslümanlar söylüyorlardı.
İnsanlarla Lailaheillallah deyinceye kadar savaşmakla
emrolundum hadisleri ile alakalı alimler şöyle tevillerde
bulunmuşlardır;
Hafız İbn Hacer rahimehullah dedi ki; “ Hadiste
Lailaheillallah diyenin bunun üzerine bir şey yapmasa da
öldürülmemesi ifade edilmektedir. Ki bu böyledir. Fakat
kişi sadece bunu söylemekle müslüman olur mu? Tercih
edilen görüş olamamasıdır.”
İmam Begavi rahimehullah dedi ki; “ Kafir puperest ya da
Allah’ın birliğini ikrar etmeyen bir müşrik ise Lailaheillallah
dediği zaman İslamına hükmedilir. Sonra İslam’ın tüm
hükümlerini kabul etme sonra da İslam dinine muhalif olan
bütün dinlerden beri olmaya zorlanır. Ancak her kim
tevhide itikat ediyorsa ancak Nebi sallallahu aleyhi ve
sellem’in nübüvvetini inkar ediyorsa onun mücerred
kelimeyi tevihidi söylemesi ile İslamına hükmedilmez. Taki
Muhammed sallahu aleyhi ve sellem Allah’ın resulüdür
diyene kadar. Eğer bunu söylerse müslüman olur. Ancak
eğer Muhammed sallahu aleyhi ve sellem’in sadece
araplara gönderildiğini söyleyenlerden ise işte o vakit
sadece Lailaheillallah muhammedur resulullah demesi ile
İslamına hükmedilmez. Ta ki onun bütün insanlığa
gönderildiğini ikrar edene kadar. Sonra ikrarını imtihan
ederek dirilişi ve bütün batıl dinlerden beraati ikrar ettirilir.
13
Aynı şekilde mürted de İslam’dan ne ile çıktı ise ordan
İslam’a geri dönebilir.”
İmam Nevevi dedi ki; “ İmam Hattabi şöyle dedi; ‘ işte
bundan murad edilenler ehli kitabın dışında
putperestlerdir. Çünkü ehli kitap Lailaheillallah derler
ancak onlarla savaşılır bunu söylediler diye onlardan kılıç
kaldırılmaz.’
Kadı İyad dedi ki; ‘ Nefsin ve malın korunmasını imana
icabetin tabiri olan Lailaheillallah kelimesini söyleyene has
kıldı. Bundan murad edilenler arap müşrikler ve Allah’ı
birlemeyen putperestlerdir. Onlar ilk İslam’a çağırılanlar ve
ilk bunun için öldürülenlerdir.
Ancak bunlardan başka tevhidi ikrar edenler ise onların
Lailaheillallah demeleri koruma için yeterli değildir. Eğer
onun küfründe söylüyor ise o itikadındandır… Bunun için
başka bir hadiste şöyle diyor; ‘ Ben Allah’ın resulü
olduğuma şehadet edene, namaz kılıp zekatı verene kadar
savaşmakla emrolundum.’”
Neden bu teviller sorusuna ise İmam Şevkani’nin sözleri ile
cevap veriyoruz inşallah;
“ Bu hadislerin herhangi bir mani olmaması ile kayıtlandığı
konusunda müüslümanların icması vardır. Bundan dolayı
da selef bunları tevil etmişlerdir. Aralarında aid ibnul
Museyyeb’inde bulunduğu bir gurup bunun farzların, emir
ve nehiylerin indirilmesinden önce olduğunu söylemiştir.
Nevevi onların bazılarının şöyle dediğini nakletmiştir; ‘ Bu
hadisler mücmeldir ve şerhe ihtiyacı vardır. Manası ise, her
kim bu kelimeyi söyler hakkını ve farzlarını yerine
14
getirirsedir.’ Nevevi bunun Hasanul Basri’nin sözü
olduğunu söylemiştir.”10
‘’Şeyhulislam İbn teymiyye’nin bu meselede aktardığı icma
herkes tarafından malumdur. Ancak Şeyhulislam bu
icmasını kendi nakilleri ile bozmaktadır ki bu da bu
icmanın kati değil zanni bir icma olduğunu ortaya
koymaktadır. Şeyhulislam İbn teymiyye diyor ki;
“ İnsanlardan çoğu bidatlar arttığı dönemlerde istihbab
babından akidesini bilmediklerinin arkasında namaz
kılmadılar. Ahmed’den de bu nakledilmiştir. Ancak o
sadece akidesini bildiğinin arkasındaki namaz sahihtir
diğeri değildir dememiştir.
Ebu Ömer Osman ibn Merzuk mısır beldesine gitmişti ki o
zaman oranın kralı şialığı ve sapık batınıyye mezhebini
izhar ediyordu. İşte bu şekilde Mısır diyarında bidatlar
çoğaldı ve arttı. İşte o zaman ashabına akidesini
bildiklerinden başkasının arkasında namaz kılmamalarını
emretti.”
İbnu Ebi Yala şunu rivayet etti; “ Ebu Bekir El Mervezi dedi
ki; Ahmed’e soruldu; bir yoldan geçerken ikame işitsem
namazı kılmam için ne dersin? Dedi ki; ‘ Ben musamahalı
idim. Ancak bidatlar çoğaldı ise bildiğinden başkasının
arkasında namaz kılma.”11
İmam Ahmed’in oğlu Abdullah dedi ki; “ Ebu Ubeyd’den
işittim Kasım ibn Selam dedi ki; ‘ Eğer 50 tane imam imam
olsa Cuma günü ve kuranın mahluk olduğunu söylemeseler.
Her biri birbirine namaz için emretse ve sadece
10
11
A.g.e.
A.g.e.
15
başlarındaki kuran mahluktur dese onların arkasında
kılınan namazın iadesi olması gerekir. Çünkü Cuma baştaki
ile sabit olur.’ Babam Ahmed bana haber verdi ki ; Ebu
Ubeyd bunu duyunca dedi ki; ‘ Bu insanları sıkıntıya sokar.
Eğer arkasında namaz kılddığım imam bunu söylemezse
ben kılarım iade etmem. Ancak arkasında namaz kıldığım
imam bunu söylerse ben iade ederim.’”
Ahmed ibn Hanbel’in şeyhi olan Abdurrahman ibn Mehdi
dedi ki; “ Eğer ben bu işin emiri olsam bir köprünün
üzerinde dururum, ordan geçen herkese kuran hakkında
sorarım. Eğer mahluktur derse, kellesini vurup suya
atarım.”12
Son olarak bir kaideyi açıklayıp risaleye son verelim Allah
subhanehu ve tealanın izniyle.
‘’ Usulculerin yanındaki şu meşhur kaide sabittir ki; ‘ Küfür
ademsizliktir(birşeyin yokluğudur), İslam ise subutidir.’
İbn Teymiyye rahimehullah da bu hakikatten şu sözleri ile
bahsetmiştir; “ İman vucudi(var olan) bir iştir. Kişi zahiren
mümin biri olamaz ancak İmanın aslını izhar ederse
müslüman olabilir zahirinde… Küfür ise müslümanların
ittifakı ile zahir de imanın olmayışıdır. Onun İmanı bozan
şeye itikat edip konuşması ile itikat etmeyip konuşmaması
arasında fark yoktur.”
Yani imanın olduğuna hükmetmek için ispat lazımdır.
Ancak küfrün varlığını sabitlemek için ise küfürün varlığı
gerekli değildir. Yani şunu demek istiyoruz; bugün bazı
kardeşlerimiz diyorlar ki; sokakta gördüğümüz bir namaz
12
A.g.e.
16
kılan adam ki kendisi müslümanlar ile müşriklerin ortak
olduğu bir amel işliyor bu amelde ne iman olduğunu
söyleyebiliriz ne de küfrün. Adamın küfrünü görmedik.
İmanını da görmedik. Nasıl imanını görmedi isek ve bu
nedenden ötürü nasıl imanına hükmetmiyorsak aynı
şekilde iman ile beraber küfür de görmediğimiz için
küfrüne de hükmetmeyiz ve onlar hakkında tevakkuf
ederiz. İşte bu kardeşlerimiz bu müslümanların üzerine
ittifak ettikleri kaideyi göz ardı etmemelidirler. İman ispat
gerektirir. Ancak küfür ise ispat isteyen bir şey değildir.
İmanın izhar edilmeyişi ve varlığının bilinmemesi küfrün
varlığına hükmedilmesine engel değildir. Küfrün varlığına
hükmetmek ile beraber ister o kişi de herhangi bir küfür
olsun isterse herhangi bir küfür olmasın. O yüzden hangi
dönemde ve hangi asırda olursa olsun ya İslamını darul
harpte izhar eden müslüman vardır ya da izhar etmeyen
kafirler vardır. Haklarında tevakkuf edilen üçüncü bir grup
ihdas edilmez. Bu kaidenin üzerine bina ederek şu sonuç
görüşü ortaya koymaktayız; her kimin küfür diyarında ne
İslam’ına ne de küfrüne dair herhangi bir amelini
görmediğimiz müddetçe o kafirdir çünkü küfür
ademsizliktir…
İslam subuti olduğundan dolayı; müslümanları
müşriklerden ayırıcı bir özellik olmadan şirkten ve meşhur
olan küfürlerden beraat beyan edilmeden İslamına
hükmedilmez çünkü İslam subuttur.’’13
13
A.g.e.
17
Allah subhanehu ve tealaya hamdolsun risale burada bitti.
Bu risaledeki bütün doğrular Allah subhanehu ve tealadan
bütün yanlışlar ise nefsimden ve şeytandandır.
18
Download