وَلْت َكُنْ مِن ْكُمْ اُم َةٌ يَدْعُونَ اِلَى الْخَيْرِ وَيَأْمُرُون

advertisement
Şubat-1986
İYİLİĞİ
EMREDİP
SAKINDIRMAK
KÖTÜLÜKTEN
Muslihiddin KARTAL
Din İşl. Yk. Krl. Uzmanı
‫َولْتَ كُنْ ِم ْن كُ ْم ا ُ َمةٌ يَ ْدعُو َن ِالَى الْ َخي ِْر‬
‫وف‬
ِ ‫َويَأْ ُم ُرو َن بِالْمَ ْع ُر‬
Muhterem Müslümanlar!
İyiliği emredip, kötülükten sakındırmanın,
İslamiyet’te büyük bir önemi vardır. Bütün
Müslümanlar
yekdiğerinin
iyiliğini
istemeli,
birbirlerini
irşada
çalışmalıdırlar.
Bunu
vazgeçilmez bir görev bilmeli ve bu görevi
yapanlara teşekkür edilmelidir. Üzülerek belirtelim
ki, bazı insanlarda garip bir ruh haleti vardır. Hatta
söz ne kadar faydalı, ne kadar değerli olsa da
hoşlarına gitmez, bu faydalı nasihatları bile ters bir
anlayışla
karşılarlar.
Halbuki
sevgili
peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde
"Şüphe yok ki Din; Allah için, Allah'ın kitabı için
ve peygamberleri için Müslümanların amirleri için
ve bütün Müslümanlar için nasihattan ibarettir"
buyurmuşlardır. (1)
Dinimizde ve asrımızda, işlenmesi pek önemli
olan iyiliği emredip ve kötülükten sakındırma
konusu hakkında, her Müslüman elinden geleni
mutlaka yapmalıdır. Ancak bu işin ifası sırasında
İslami ölçüye göre hareket edilmelidir. Nitekim
Cenabı Hak "Ey Muhammed, Rabbinin yoluna,
hikmetle, güzel öğütle çağır; onlarla en güzel
şekilde tartış; Doğrusu Rabbin kendi yolundan
sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da
en iyi bilir" buyurmaktadır. (2)
Buna göre, emri maruf ve nehyi münker
yapılırken, şüpheleri giderecek deliller, güzel
öğütler, tatlı sözler, nezih misaller ve yumuşak
sözler kullanılmalı, insanları korkutan, çekindiren,
kaçıran, tiksindiren söz ve beyanlardan mutlaka
kaçınılmalıdır. Doğruyu en iyi şekilde anlatmak,
onun güzelliklerine çekmek ve batıl yolların
çirkinliklerini
de
örnekleri
ile
göstermek
gerekmektedir.
Muhterem Müminler!
İki cihan güneşi, Yüce Peygamberimiz Hz.
Muhammed (s.a.v.) kimsenin inanmadığı bir
zamanda ve zeminde, tek başına ortaya çıktı.
Yılmaz bir azim, sönmez bir gayret, bitmez bir
irade ile insanlara emri maruf ve nehyi münkerde
bulundu. İslam’dan nasibini almamış, küfrün ve
cehlin karanlıklarında yüzenler onun bu davetinden
rahatsız oldular. Bu rahatsızlıklarını önceleri tenkit
ve alayla ifade ettiler. Fakat işin alayla
önlenemeyeceğini anlayınca, hakarete başladılar.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) bütün bu alay,
tenkit, hakaret ve kınamalara aldırış etmeksizin,
vazifesi olan İslami tebliği yerine getirmeye devam
etti. Dün olduğu gibi bugün ve yarın da İslami
davasına gönül verenler, çeşitli sıkıntı ve çilelere
katlanacaklardır.
Zira İslam'da nemelazımcılık
yoktur.
Değerli Müminler!
Konumuzla ilgili olarak Cenabı Hak Kuranı
Kerim’de
"Mümin
erkekler
ve
kadınlar,
yekdiğerinin yardımcılarıdır. İyiliği emreder ve
kötülükten sakındırırlar" (3) buyurmakta ve bu
görevi kadın, erkek her Müslümana yüklemektedir.
Diğer bir ayeti kerimede de Cenabı Hak "siz,
insanlar için ortaya çıkarılan, doğruluğu emreden,
fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir
ümmetsiniz" buyurmuşlardır. (4) Bu ayet, İslam
toplumunun meziyetini ve bu dine mensup
olanların bütün ümmetlerden daha hayırlı olacağını
ilan ederek. İslam toplumu arasında mümtaz
simaların bulunacağını bizlere müjdelemektedir.
Aziz Cemaat!
Hutbemizin başında okuduğum ayette de
Cenabı Hak "Sizden, iyiye çağıran, doğruluğu
emreden ve fenalıktan men eden bir cemaat olsun.
İşte başarıya erişenleriniz onlardır" buyurmaktadır.
(5) Bu ayeti kerime ise, Müslümanlar arasında
güzel bir davranışta bulunarak, bütün beşeriyeti
aydınlatacak, birlik, beraberlik ve kardeşliğe,
doğruluğa çağıracak bir toplumun bulunmasını
emrediyor.
Bu itibarla; Bütün Müslümanlar birbiri
hakkında doğruluğu emreden ve fenalıktan
alıkoyan olduğu gibi, içlerinden bir kısım, güzide
zevatta daima emri ma'ruf ve nehyi münkerde
bulunarak İslam toplumunun dinine, diyanetine,
ahlakına hizmette bulunmalıdır. Bu hizmet bütün
milletçe takdir edilmelidir. Unutulmasın ki, bu
görev esasen,
farzı kifaye yoluyla bütün
Müslümanlara yöneliktir.
Ancak bu önemli görevi güzelce yapabilmek,
ilim ister, tecrübe ister, konuya vukufiyetle hitapta
bulunmak melekesi ister. Dolayısıyla bir yerde
kötülükten sakındırma işi eğer mümkün ise el ile
yapılmalı, bu mümkün değil ise dil ile yapılmalıdır.
Bu da kabil değilse, o fenalığa kalb ile buğz
edilmelidir.
***
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
Sahihi Müslim Şerhi Nevevi C.2 S. 36, 37. Mısır baskısı
Nahl Sûresi, Ayet: 125
T evbe Sûresi, Ayet: 71
Al-i İmran, Ayet: 110
Al-i İmran, Ayet: 104
Download