Arslan: "Modernleştik ve Kirlendik"

advertisement
On5yirmi5.com
Arslan: "Modernleştik ve Kirlendik"
Abdurrahman Arslan, Müslümanların modern veya kadim sorunları üzerine
düşünenlerin okuması gereken bir isim.
Yayın Tarihi : 9 Kasım 2011 Çarşamba (oluşturma : 10/20/2017)
Müslümanların hayat algısı bozulmamalı!
Abdurrahman Arslan, Müslümanların modern veya kadim sorunları üzerine düşünenlerin okuması
gereken bir isim.
Abdurrahman Arslan ismi benim aklıma öncelikle iki kelimeyi getiriyor: samimiyet ve modernite. Pek
alâkası olan iki kelime değil sanırım ama kendisinin samimiyeti ve moderniteyle her halükârda
verdiği savaş benim aklımda bu ikiliyi oluşturdu. Kitaplarını okumak ve konuşmalarını dinlemek ayrı
bir zevk benim için ve tanıdığım birçok kişi için de aynı durum söz konusu. Abartı gibi geliyor olabilir
ama mesela herhangi bir -örneğin aile konulu- seminerine gidilse; üstüne bir de onun
söyleşilerinden ve dergi soruşturmalarına verdiği cevaplardan oluşan “Nehri Geçerken” isimli kitabı
okunsa rahatlıkla anlaşılır söylemek istediklerim.
Asım Öz’ün yayına hazırladığı ve Beyan Yayınları’nın bastığı Nehri Geçerken her satırı dikkatle
okunması gereken güzel bir kitap. 1994’teki söyleşilerden başlayıp 2010’a kadar gazetelerde ve
dergilerde yer alan söyleşilerle devam ediyor ‘söyleşiler’ kısmı. Diğer kısım, ‘soruşturmalar’, yine
dergi ve gazetelerin belirli bir konu hakkında hazırladığı dosyalara verilen cevaplardan oluşuyor.
Modernite algı değiştiriyor
Kitabı okurken sık sık ara vermek zorunda kaldım, zira bazı cümleler çok etkileyici ve üzerine
düşünülmesi gereken tespitler içeriyor. Abdurrahman Arslan, modernitenin taşıdığı anlamı ve
değiştirdiği algılarımızı anlatıyor kitabında. Sevginin, aşkların, iyiliklerin, güzelliklerin, kısacası her
türlü duygunun başkalaştığı, bize ait olmaktan çıktığını belirtiyor.
Sorulara verilen cevaplar yer yer uzuyor. Mesela soru “modernizmin süreci”nden bahsediyor, hâliyle
Arslan yıllarını verdiği bu konuya dair uzun cevaplar veriyor, kelimenin kökeninden tarihine kadar.
Evet, zaman zaman sıkılabiliyor insan; fakat kitabın/ söyleşinin sonunda bu sayede -uzun ve
kapsamlı cevaplar- kavramların daha anlaşılır olmasını sağlıyor.
Abdurrahmna Hoca, ‘birey’in tanımını yaparken ‘kendi varlığını, kendisinin ispat ettiği, dışsal bir
referansa ihtiyaç hissetmeyen yeni bir yaratık’ ifadesini kullandıktan sonra modern dönemin aslında
bu kavramla kurulduğunu söylüyor. Pek sık kullanılan, felsefe derslerinde yazılı sorusu olan ve
eğitim sistemimizin test mantığı vesilesiyle adeta oyuncak hâline gelen “Düşünüyorum, öyleyse
varım.” cümlesi için de, ajandalarımıza not almamız gereken vurucu bir tespitte bulunuyor. Arslan bu
sözle varlığın başkasına ait olmayacağının bilinçlere işlendiğini söylüyor.
Müslümanın kimlik sorunu olmaz!
Abdurrahman Arslan’ın kitaplarını okuyan ve onu takip edenler zaten bu tespitleri çok sık
duymaktadır. Mesela Müslüman kimlik mevsuzu... Ona göre kendini Müslüman addeden bir insanın
kimlik sorunu olamaz. İslam’a inanmak, zaten başlı başına bir kimlik tercihidir, kimliği kalpte taşımak
demektir.
Kitabı okurken şunun da farkına vardım: Sosyal hayatta benim için sıradan hâle gelen herhangi bir
olayın aslında benim bilincime pek de sıradan olmaması gerekiyor. O sıradan değildi eskiden, sıradan
hâle getirildi birileri tarafından. Kitapta anlatılan ‘dondurma’ meselesi örneğin: 1960’ların sonunda
dünyanın, şu an Batılı olarak addedilen yerlerinde(mesela İngiltere’de) dışarıda yemek pek hoş
karşılanmazmış. Aradan 50 yıldan fazla geçmiş ve günümüzde Müslümanından Müslüman
olmayanına dışarıda yemek ayıp karşılanıyor mu? Burada Arslan, toplumların zihninin de insanlar
gibi bozulmuş olduğuna dikkat çekiyor.
Kitapta eleştiriler, özellikle Müslümanlara yönelik eleştiriler oldukça fazla. Ben bunları reçete olarak
görüyorum. Eleştiriler genelde olumsuz, lâkin yazar, umut dolu. Sorunu tespit edip çözüme
gidilmesidir zaten esas olan. Sorun tespit edilmeden çözüme nasıl ulaşılabilir ki? Müslüman ümidini
yitirmez, Abdurrahman Arslan da... Mesela bir eleştirisinin ardından (şirk temelli bir hayatın
anlatıldığı cümlelerden sonra) bir grup Müslümanın İslam’ın rahmet dini olduğunu göstereceğine
inandığını söylüyor.
Kitapta modernite dışında, postmodernite üzerinde de duruluyor. Kitabı okuyanlar bu iki kavram
arasındaki mücadeleyi ve zıtlaşmaları derinlemesine tahlil etme imkânına sahip. Mesela,
modernitenin başörtüyü reddederken postmodernitenin bunu içeriye davet etmesi kitapta yer alan
örneklerden bir tanesi.
Mahiyet algısı İslam’a göre olmalı
Müslüman bir düşünür iletişime dair bir şeyler yazdığı zaman benim orayı atlamam mümkün
olmuyor. Çok uzatmayacağım, Abdurrahman Arslan'ın söylediklerini, altını çizip okumayı bırakıp
üzerine düşünmek zorunda kaldığım yargıları sizlere aktaracağım. İletişim araçlarının etkisini
anlatırken can yakıcı bir duruma el atıyor: kadın ve erkek arasındaki ilişkiler. İletişim araçları
vesilesiyle bu ilişkilerin yeni bir hâle sokulmak istendiği görülüyor. Bu ilişkileri değiştirmek aynı
zamanda ‘dünya görüşünü değiştirmek’tir. Özellikle medyaya dikkat çeken yazar, yeni bir kadınerkek ilişkisinin önerildiğini ve toplumsal ilişkilerin İslâm’ın öngördüğünden farklı bir mahiyet
kazandığı tespitinde bulunuyor. İnternetin insanı değiştirdiği de açık bir gerçek. Abdurrahman
Arslan insanların yüz yüze geldiklerinde birbirlerine söyleyemeyecekleri şeyi internette rahatlıkla
söylediklerini ifade ediyor. Benim yıllardır kafa yorduğum bu sorunu yazarın dillendirmesi benim
açımdan dikkat çekici. İnsanın karşı karşıya gelmesi gibi ‘insanî’ bir ilişki yok edilmeye çalışılıyor ve
araya iletişim teknolojileri giriyor.
Kitap, özellikle modern sorunlara kafa yoran arkadaşların çok fayda sağlayacağı nitelikte
söyleşilerden ve sorgulamalardan oluşuyor. “İslâm’ın yaşadığımız çağa bakışı ne?” sorusu kafamızı
kurcalamıyor mu Müslümanlar olarak? Nasıl bir dil önerisi sunduğunu İslâm’ın, sürekli düşünüyoruz.
Bu düşünsel sürece katkıda bulunuyor işte Nehri Geçerken.
‘Cemaat aile esaslıdır’
Üzerine çokça düşünülen ve farklı ifadelerle asıl anlamından uzaklaştırılmaya çalışılan kavramlar
vardır. Kitapta bu kavramlar üzerinde de duruluyor. Mesela, siviltoplum ile cemaat. Arslan bu iki
kavramın birbirine karıştırılmaması gerektiğini söylüyor. Çünkü siviltoplum “merkezî olan örgütsel
bir yapı” özelliğinde değildir. Cemaat derken ise ‘aile’yi esas alıyor ve modern sosyal teorinin
toplumu meydana getirirken en küçük birim olarak ‘birey’i; İslam’ın ise aileyi kullandığını belirtiyor.
Aile ve toplum arasındaki farkı ise söz konusu olan ‘irade’nin sahibi bakımından değerlendiriyor.
Toplumda insan kurucu irade sahibiyken ailede bu durum böyle değildir.
İnsanların ve özellikle Müslümanların değişimi üzerine söylenmesi gereken çok şey var belki, kitapta
bunlardan da bahsediliyor. Yazar bir yerde artık birbirine karşı güven hissetmeyen, güvenliği
İslâm’ın dışında arayan, emekli, cüzdanına/ banka hesabına güvenen ve güvenliği bunlarda arayan
bir insan modelinin ortaya çıktığı tespitinde bulunuyor. Bu insan modeli açıklamasını ilerleyen
sayfalarda “insanlar televizyona çıkmazlarsa bir hiç sanıyorlar kendilerini” diyerek tamamlıyor.
Kendisini İslâmcı olarak nitelediğini bildiğimiz Abdurrahman Arslan İslâmcılığı ‘öteki’ karşısında
Müslümanın aldığı pozisyon olarak tanımlıyor. Bu durum da tarafsızlık gibi bir tercihi engelliyor
doğal olarak, yazara göre.
Ayrıca yazar bazı çözüm önerilerinde bulunuyor. Müslümanların Gazali’ye daha fazla eğilmelerini
öneriyor.
Sünnet, cemaat ve tasavvuf
Dünyevileşme problemini aşmak için neleri önerdiği sorulan soruya üç önemli hususa dikkat çekerek
cevap veriyor: Müslümanın hızlı bir şekilde sünneti ihya etmesi, cemaat olmanın imkânının
aranması ve bunlara kapı açan tasavvuf. Bu üç husustan özellikle cemaate dikkat çeken Arslan
cemaat olmadan İslâm’ın ve Müslümanlık’ın iyi bir şekilde kurulmasının zor olduğunu belirtiyor.
Tasavvuf algısına da açıklık getirirken kendi anladığı tasavvufun ‘dünyadan el etek çekmek’
olmadığını özellikle vurguluyor. “İlk dönemin Müslümanları, takva sahibi, züht sahibi
Müslümanlarına baktığımızda göreceğimiz şey bahsettiğim.”
Dünya Bizim
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Arslan: "Modernleştik ve Kirlendik"
Download