Sanatta Özerk Bölge Olabilir Mi-3

advertisement
On5yirmi5.com
Sanatta Özerk Bölge Olabilir Mi-3
Sanatta, içine imân ve takvânın girme hakkının bulunmadığı ‘özerk bir bölge’ olabilir
mi? (3)
Yayın Tarihi : 10 Mayıs 2011 Salı (oluşturma : 10/20/2017)
(Bu makalenin birinci ve ikinci bölümlerini “önceki yazlar” bölümünden okuyabilirsiniz.)
***
Meslek hayatmn olaan ak içinde, tesettürü için yllardr zorlu bir savan içinde muhataplaryla bouup
duran, fakat ayn zamanda sinemasever olup bu alanda da akademik eitim alan genç hanmlarla
karlap duruyorum. Benim de bütünüyle katldm “slâmî kayglar” nedeniyle kar cinsle el skmayan,
ezkaza baörtüsünün kenar bir santim kaysa bunu kendilerine bir hafta boyunca dert eden o
arkadalarla sohbet ederken, sözgelimi Marksist talyan yönetmen Bernardo Bertolucci’nin insan
ruhu açsndan ykc özellikler içeren bir sinema yaptn söylediimde ise muhataplarmn yüzleri allak
bullak oluyor; o anda açk bir muhalefet sergilemeseler bile beden dillerinden belli ki sonradan
aralarnda yaptklar konumalarda benim "sinema konusundaki cehaletimden" dem vuruyorlar.
Halbuki, sinema tarihiyle üstünkörü ilgilenmi biri için bile Bertolucci’nin sanat algs bir sr perdesinin
ardnda deildir. nsan insan yapan temel deerler arasnda “ahlâk”n da bulunduuna kesinlikle
inanmayan Bertolucci, kariyeri boyunca yerleik ahlâkî deerleri zorlayacak her ne varsa, bunlar
çektii filmlere belirli bir plan dahilinde yedirmitir. Bunu 1973 yapm “Paris’te Son Tango”sunda da
yapmtr, 1979 yapm “Ay”nda da, 2003 yapm “Hayâlperestler”inde de...
Sorun u ki artk Türkiye’de, gerçek hayatnda Bertolucci filmlerinden frlam bir sahneye, bir duruma,
bir gelimeye tanklk etse ortal ânnda velveye verecek olan dindar bir sinema okulu örencisi, sra ayn
olay beyazperdede izlemeye geldiinde bunu büyük bir rahatlkla kabul edip içselletirmekte, “Sanat
bu hocam, sanatn kendine ait bir özgürlük alan var, ona hiç birimiz karamayz”
diyebilmektedir.
Bu gibi örnekleri Quentin Tarantino’dan Kim Ki Duk’a, Eli Roth’dan Chan-Wook Park’a, David
Croneberg’ten Pier Paolo Passolini’ye kadar en doudan en batya düzinelerce yönetmen ve
onlarn yüzlerce filminin içinde yer ald son derece zengin içerikli bir seçkiye dönütürebiliriz.
Ben, tüylerimi diken diken bir zâlimlik ya da ahlâkszlk gösterisi karsnda kalemimin ayarn birazck
kaçrp o zâlimliin ya da ahlâkszln müsebbibi için “yavak” yazdmda bunun için hiç zaman
yitirmeden özel uyar mesajlar göndererek ahsma ayar çekmeye kalkan muhafazakâr çocuklar,
eroin bamls olmu olunu bu alkanlktan kurtarabilmek için diiliini kullanp onunla cinsel yaknlk kuran
“fedakâr” (!) bir annenin öyküsünü izlediklerinde (Bertolucci’nin “Ay”) bu yavakla pekâlâ
“sanatsal amlk” muamelesi çekebiliyorlar.
Aada yer alan, konuyu balayc nitelikteki sözlerim, kendisini “ateist” olarak tanmlayanlara ya da
dinsel duygular zayf olanlara deildir. Böyle kiilerin bal olduklar farkl bir ahlâk sistematii var ve o
sistematik beni çok fazla ilgilendirmiyor. Onlar, mevcut düünceleri ve hayat tarzlaryla birlikte
mutluysa, söylenebilecek bir söz de yok demektir.
Benim asl endiem ve çrpnlarm “genç Müslüman birey”e yönelik...
Kur’an- Kerim, ona inananlarn sanatla üretici ya da tüketici konumunda kuracaklar ilikilere kökten
bir yasak getirmez. Aksine, insann ruhuna iyi gelen, onun kalbindeki bütün güzel duygular
ahlandrp yüceltecek bir sanat anlaynn kesin olarak yanndadr kutsal kitabmz...
“Sinema” da dier pek çok sanat dal gibi çada Müslüman’n ilgi alanlar arasnda yer alabilecek
popüler bir sanattr. Müslüman pekâlâ sinema yapabilir, sinema izleyicisi de olabilir. Bunun
önünde alkol tüketimi ya da zinâ eylemine benzer kesin bir set yoktur.
Fakat, bir Müslüman’n genelde sanatla, özelde de sinemayla üretici ya da tüketici
konumunda ilgilenmesinin belli baz snrlar ve koullar vardr. Ki bunlar da öyle kolayca
sulandrlabilecek, esnetilebilecek, yok saylabilecek snrlar deildir.
Sürekli tanrtanmazl, din ve ahlâk d davranlar vaaz eden, bizleri böyle yaamann ve davranmann
kendine özgü bir zevki bulunduuna inandrmaya çalan zvanadan çkm bir akraba ya da arkadan
sohbetlerine katlmann dinen hükmü her ne ise, bu yöndeki bir sinemann müptelâs olmann hükmü
de bütünüyle ayndr. Çünkü sinema, çamz insan için sk sk dertleilen, sohbetinden bazen akl
bazen de keyif alnan bir yoldaa dönümütür. Sinema salonuna girip orada günah kabul edilen
eylemleri ballandra ballandra anlatan bir görsel iletiyi tüketmekle, kötü niyetli birinin evinde
saatlerce oturup onun çirkin ve ayartc muhabbetlerini dinlemenin -kiiye yüklenen dinî sorumluluk
açsndan- hiç bir fark yoktur. “Kiminle taklyorsanz, gitgide ona benzersiniz.”
Esasen, Müslüman bireyin bu konularda sakat bir yol izleyip izlemediini tespit edebilmek için, öyle
göbeine kadar sakall, ilminden sual olunmaz pir-i fânilere de ihtiyac bulunmuyor. Nasl ki Kur’an’n
içeriinde (srf tarihin aknda çok daha sonradan gündeme gelmeleri sebebiyle) bulunmuyor olsalar
bile, çkarsama yoluyla sigara ve dier uyuturucu maddelerin haram olduklar hükmüne rahatça
varabiliyorsak, insann ruhsal ve bedensel saln korumas yönündeki bütün genel uyarlar bizleri bu
amaz sonuca götürüyorsa, “ykc sanat”n slâm’daki yerine ilikin yapacamz bütün çkarsamalar da
bizleri ayn hükme ulatracaktr.
nançszln, kötü alkanlk ve davranlarn, ahlâkszn, fuhuun, zinânn, cinsel sapknln, velhasl din
kurumunca yasaklanp lanetlenmi olan hereyin sinema perdesindeki -övücü ve olumlayc bir bak
açsyla- tekrar da mü’minler açsndan zararldr.
Henüz ergenlik çandaki delikanllar ve kzlar her frsatta çevresine toplayp “Gençler, hayatnzn en
güzel yllarn boa harcyorsunuz, gençliiniz ve gençlik enerjiniz yerli yerindeyken bol bol
zamparalk yapn, gözünüze kestirdiiniz kadnlara/adamlara hiç tereddütsüz yanan” eklinde
tavsiyelerde bulunan düük ruhlu bir kenar mahalle akl verenini kafamzda nasl bir yere
oturtuyorsak, ayn tavsiyeleri beyazperdeden yalnzca bir film kapsamnda deil, binlerce sinema filmi
ve televizyon dizisi üzerinden neredeyse bir yüzyldr srarla yapan ynsal iletim araçlarna da benzer
bir mesafeyle bakmak durumundayz. Her iki akl veren arasnda, bunlarn kurduklar sebep-sonuç
ilikileri ve toplumda oluturduklar ykm açsndan herhangi bir fark yoktur.
nsanolu, kimi davranlaryla “Allah’n yeryüzündeki halifesi” sfatn tamaya hak kazand gibi,
kimileriyle de rahatlkla bir “kubur faresi”ne dönüebilir. nsan muhayyilesinin ürettii öyle irençlikler
vardr ki bunlar yalnzca o beyin tarafndan üretildiiyle kalmal, medya ya da sanat yoluyla çoaltlp
diyar diyar gezdirilerek toplumun ortak belleinde olaanlatrlmamaldr. Sözgelimi, “ensest”e (birinci
derece akrabalar aras cinsel iliki) ya da “pedofili”ye (bebek ve çocuklara yönelik cinsel arzu) ilikin
deinmeler bu kategoridedir.
Evet, yeryüzünde bu tür cinsel sapmalar, hayatn içinde böylesi ac gerçeklikler de var; bizim de
ayaklarmz bunlar bilecek kadar yere basyor. Fakat böylesi davranlar gerçek hayatta var diye
bunlar sanat yoluyla yaymakla, kafalar henüz bu tür sapkn ilere çalmayan körpe beyinlere “Bakn,
böyle bir hayat tarz da olabiliyormu” fikrini sokmakla yükümlü deiliz. Yükümlülüü brakn, bunun
vebâli en ar günahlardan daha büyüktür. Çünkü, kötü bir huyu ya da davran bireysel ilikilerle
ikinci bir kiiye aktarmak nere, onu bir sanat eseri üzerinden milyonlarca insana aktarmak
nere...
Kriminoloji bilimi, suçun dar alandaki bulac ve ayartc yapsn herkesten çok daha iyi bildii için,
ailesinde sabkal hrsz ya da dolandrc olan kiiler devletin kritik makamlarna oturtulmazlar; bu kiilerin
o makamlara dönük i bavurular yumuak bir ekilde reddedilir. Ayn ekilde, yargçlar da içinde
“pedofili”, “ensest”, “küçüklere yönelik cinsel istismar ve taciz” gibi hassas suçlar bulunan
özel dâvâlarn durumalarn, medyann genel çerçevede bütün hukuksal süreçleri inceleme hakk
bulunmasna ramen, özellikle basna kapal oturumlarla gerçekletirirler. Ki ayn suçlarn polis
soruturmalar da belli bir gizlilik ve özen çerçevesinde yürütülür.
Çünkü, hayatn baz karanlk ve mahrem cephelerinin -ynsal iletim araçlarnn bunlar habire
mncklamasyla birlikte- gözlerde alenîletirilmeye, azlarda çiklet edilmeye balanmas toplumsal salk
açsndan son derece tehlikeli sonuçlar douracaktr. Suç bilimlerinin tecrübeli uzmanlar bu tehditkâr
gerçein farkndadr, önlemlerini de ona göre alrlar.
Günümüzün Türkiye’sinde alkollü içkiler mezuniyet törenlerinden sünnet düünlerine ve hattâ dinî
bayramlara kadar her türlü kutlamann vazgeçilmez/reddedilmez birer “sosyalleme” aracna
dönümüse, bunun altnda 1970’lerden itibaren önce TRT’de, ardndan da özel televizyonlarda yllar
yl yaymlanan bat kaynakl dizilerin azmsanmayacak bir etkisi vardr. En az iki kuak, “cenaze”den
“nikâh”a kadar hemen her durumda birbirlerine yönelik ilk selam cümleleri “Bir içkiye ne
dersin?” olan yabanc kahramanlar izleyerek büyüdü.
Sanatla tüketici, özellikle de üretici düzeyinde ilgilenen Müslümanlar, dünyadaki dier bütün
inanlarn temsilcilerinden çok daha farkl ve özel bir sorumluluk ayla donatlm durumdadrlar.
Bu özel sorumluluk a kapsamnda, Müslüman bir film yönetmeninin çektii filmde, birbirlerine
delicesine âk iki insann evlenip de gerdee girmesini bütün ayrntlaryla göstermemesi, “öz”e deil
bütünüyle “biçim”e dönük bir teferruattr. Bunu yap(a)mamas, o yönetmeni -yeterince yetenekli ve
hayâl gücü genise- iyi bir sanat eseri üretmekten alkoymaz. Sanat dediimiz o uçsuz bucaksz
hayâller evreninde hayata dair bir durum ve oluu betimleyebilmek için, inatla arandkça bulunan, bir
ksm imdiye kadar çoktan kefedilmi, bir ksm da halen yeni sanatçlar tarafndan kefedilmeyi
bekleyen sonsuz sayda çk yolu vardr.
Kiisel mahremiyetin pervaszca sergilendii, cinsellik tehirinin onu yaayanlarca da onu izleyenlerce
de utanlacak bir durum olmaktan çkarld pervasz/hayâsz bir anlatm teknii, sanatçnn böyle bir
durumu betimlemek için takip edebilecei yegâne yol deil, varolan yollardan yalnzca bir
tanesidir. Yarn öbür gün de slâm dünyasndan yetkin bir yönetmen çkar, sevilen kiiyle yaanm
mutlu bir gecenin perdeye yansmasn ertesi gün onun ardndan pencerenin önünde el sallayan yeni
ein yüzüne kondurduu mânidar bir tebessümle anlatr; izleyici de anlatlmak isteneni bu ekilde yine
gayet güzel anlar. Nitekim, bata ran, Msr ve Senegal olmak üzere, büyük bir gelime içindeki slâm
dünyas sinemalarnn pek çounda bu tür sembolist anlatmlar artk neredeyse yüksek ustalk düzeyine
erimitir.
Mesele, batnn, günümüzde sanat üreticilerine de tüketicilerine de “Benim bulduum ve
konutuum dil, bu alanda konuulabilecek yegâne dildir” önermesini dayatmasdr ki bunun
“ngilizce”nin bütün dünyaya insanl birletiren tek dil olarak dayatlmasndan hiç bir fark yoktur.
Müslümanlar’n yaratt slâm uygarl, gerek Araplar, gerek Türkler gerekse de Farsîler üzerinden,
yerkürede uzunca bir süre “oyunun kurallarn belirleyen taraf” oldu. Kurallar koyan taraf bizler
iken, bu kudrete sahip slâm devletlerinin ne bilimde, ne sanatta, ne de politikadaki önermelerinin
doru olup olmadn hiç kimse tartmyordu. Öyle ki stanbul’daki bir yeniçerinin geleneksel askerî
giysisi, o günlerde Paris saraylarndaki bir balonun en gözde kostümü olarak hayranlkla
karlanabiliyordu. Ne zamanki Ortadou ve Anadolu merkezli bir dünyadan Avrupa ve ABD
merkezli bir dünyaya geçildi, o noktadan sonra kural koyuculuun da adresi deiti, Müslüman’n alvar
gözlere komik görünmeye baland.
nsanlarn, uygarln ekonomik, askerî ve politik kudrete göre kolayca deiebilen kaypak bir
tanm olduunu kavrayp bu gerçei gönül rahatlyla kabul edebilmeleri için, uluslararas bir toplantya
kravat takmadan katlan ranl bir bakan ya da Birlemi Milletler kürsüsünde kendi ulusal giysileriyle
konuma yapan Hindistan cumhurbakann garipsememeyi örenmeleri gerekiyor. unu çok iyi
bilmekteyiz ki ran bugün yeryüzünün en güçlü devleti olsayd, insanln büyük bir bölümü de kravat
takmayacakt. Ayn ekilde, Hindistan dünya hâkimiyetinde ABD’ye benzer bir konuma sahip olsayd,
baka uluslar da Hintliler gibi giyinmeyi belirgin bir üstünlük sayacaklard.
O yüzden, hangi kültür ve sanat anlaynn “düük”, hangisinin “yüksek” olduuna ilikin bütün
deerlendirmeler dibine kadar görecelidir; her türlü deer yargs, çan ruhuna, insanlarn ahlâkî
eilimlerine ve politik/ekonomik/askerî kudreti elinde tutanlarn konumlarna göre yeniden
belirlenmektedir. nançsz biri için bu ilerin zaten herhangi bir sabiti yoktur; inançsz insan kaderi onu
rüzgârda nereye doru savurursa oraya gidecektir. Mü’minin sabiti ise inand kutsal kitabn vaaz ettii
“esas hakkndaki mütalaa”dr.
Genç kuak Müslümanlar’n genel gidiâtndan olduu gibi, bu kesimde adm adm kök salan yeni ve
hastalkl sanat algsndan da endieliyim. Sakn yanl anlalmasn; “Umudum yok” demiyorum, “Çok
korkuyorum” da demiyorum; çünkü bunlar insan küfre götürebilecek kesinlikte yarglar...
Kâinattaki herey Allah’n tartlmaz denetimi altnda ve hereyin en iyisini de yine Allah bilir.
Ben yalnzca “endieliyim”.
Son çeyrek yüzyldr, bat modernizminin olumlu yönlerini slâm’n kaya gibi salam yasalarnn
gölgesinde inceleyip bu ikisini dengeli bir üslûpla harmanlayarak ortaya salkl bir sentez koyma
kapasitesi bulunmayan, okuduu Frenk ayartmalarnn neredeyse her satrnn fena hâlde etkisi altnda
kalm bir “dindar allame kua” olutu ülkemizde... En kötüsü de bu kiiler henüz kendi kalpleri bile
iknâ olmadan kaptan köküne geçip, bir sonraki kua yetitirmeye kalktlar. Henüz çözemedikleri,
beyinlerini kemirip duran ynla soru iaretiyle birlikte...
O yüzden gazetelerin sayfalar, “intihar” gibi açkça lanetlenmi eylemleri kutsayan ve bunlara
avamn kavrayamayaca (!) yüksek anlamlar atfeden, “Müslümana kronik bir hüzün yakr” diyerek
gençlie kitlesel depresyon öneren, açk hava pazarlar ya da otobüs duraklarn havaya uçurarak
çoluk çocuk öldüren adamlar “büyük slâm mücahidi” eklinde tanmlayan erkek bilgelerle; dindar
kadn özgürlemesinin yegâne yolunun kadnlarn kapitalist sistem içinde (erkekleri bile ruhen yiyip
bitiren) kimi koltuklara oturup küçük iktidar adacklar oluturmas olduunu savunan, kendileri bir
koca-iki çocuktan oluan bir mikro toplumu bile yönetemeyip boanrken milyonlarca genç kza akl
vermeye kalkan kadn bilgelerle dolup tayor.
Kur’anî bir hayat anlayyla taban tabana zt olup politikada, ilâhiyatta, sosyolojide ve sanatta yok
zamanda ulema yerine konulmu, kendi çürük fikirlerini sizlere zerketmeye çalan bu kiilere hak
ettiklerinden daha fazla itibar etmeyin sevgili gençler...
Düünsel evrimlerini tamamlayamadan iki dünya arasnda skp kalan bu hilkat garibelerini birer
“evliya” mertebesine çkartp, onlarn çarpk inanç alglarna kobaylk yapan ucuz neferler olmayn.
Kötü ve yetersiz bir klavuzun peine taklmaktansa, gerektiinde bu yolda yalnz yürümek evlâdr.
Dudanzdan hiç düürmeyeceiniz gönülden bir “besmele”yle ilerlediiniz sürece, Allah sizin ana
yoldan çkp eytann patikalarna sapmanza asla izin vermeyecektir.
Gerçekten inananlar için hiç bir yarat ve ona ilikin olarak yaratlmlarn yapt hiç bir dünyevî
yorum, Yaradan’n nihai yorumundan daha yukarlarda olamaz. Kur’an- Kerim tarafndan
açkça “haram” klnm bir eylem, dünyann en ünlü sanatçs eliyle bir sanat eserine dönüse ve
onu dünyann en saygn sanat eletirmenleri öve öve bitiremese bile, sonuçta “haram” yine
haramdr.
Allah’n benzersiz azâmeti karsnda bütün yaratlmlar gibi “sanat” ve “sanatç” da haddini bilmek
zorundadr.
Hayatn geneli gibi sanatta da sizi nanç Anayasas’nn ilk maddesinden, bu tartlmaz “öz”den
uzaklatran her türlü kii, eser ve yaklam kararllkla reddetmeyi baardnz gün, ayn zamanda gerçek
bir mü’min olmay da baardnz demektir.
***
SANATIN ZRVELERNDE GEZM AKL ADAMLARDAN BR KAÇ BLGECE SÖZ…
“Her insann hayatta olduu sürece kendisine sk sk sormas gereken iki temel soru vardr:
1) Allah bu dünyay neden yaratt?
2) Bunun cevabna paralel olarak, atacam bir sonraki admda ben ne yapmalym?
Çalan bir beyine sahip herkes için geçerli olan bu iki soruya ben de kendi meslek hayatmda çok
can alc bir üçüncü soru daha ilave ettim.
3) Sinemayla urarken Hollywood'un maskaras olmay m tercih etmeliyim? Yoksa Allah'n u
muazzam evreni var edii karsnda haddini bilen, yaratcsnn kudreti ve kanunlarna saygl bir
sanatç olarak m kalmalym?
te, yllardr srf bu yüzden ticarî açdan inanlmaz riskli filmler yapp duruyorum. Genel tüketimden bu
denli uzak hikâyeler beni egemen sistem içinde kolaylkla parasz ve zavall bir yal adama
dönütürüp, karnn 'Transformers' çizgi filmlerinin dublajlaryla doyurmak zorunda olan biri yapabilir.
Nitekim, imdiye kadar böylesi zor durumlara dümülüüm de pek çoktur. Fakat, unu da iyi biliyorum
ki bir takm ulvî deerlerin arayndaki bütün o ayrks filmleri çekmi olmaktan dolay bana son kertede
mutlaka bir takm ödüller verilecek. te ben bu sarslmaz inançla yaayan bir adamm."
GEORGE ORSON WELLES (1915-1985)
Hiç bir zaman Hollywood'dan yana olmam Hollywood yönetmeni
***
“nsann Tanr ile ilikisini ele almayan bütün dramatik yaptlar önemsizdir.”
EUGENE O'NEILL (1888-1953)
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Amerikal oyun yazar
***
“Sanat, istisnasz her türüyle ahlâk üzerine sözler söyleyen bir alandr. Ben Hristiyanl anne sütüyle
birlikte emdim. Bu yüzden, Hristiyanlk kurumunun simge ve kurallarnn bilincimin derinliklerinde
çaklp kalm olmas, filmlerimdeki kimi olaylar ve davranlarn dinsel öretilere uygun olmas da gayet
doaldr.”
INGMAR BERGMAN (1918-2007)
sveçli senarist, yapmc ve yönetmen
***
“Ben özellikle çamzda sanata muazzam bir görev dütüüne inanmaktaym. Bu görev, 'manevîyatn
diriltilmesi' görevidir. Sanat, insanoluna manevî bir varlk olduunu, sonunda geri dönecei sonsuz
derecede büyük bir ruhun parças olduunu sürekli hatrlatmak üzere hazr olmaldr.”
ANDREY TARKOVSKI (1932-1986)
Sovyet dönemi Rus sinemasnn en deerli yönetmeni
***
“Anladm ii, sanat Allah' aramakm,
Marifet bu, gerisi yalnz çelik çomakm...”
NECP FAZIL KISAKÜREK (1904-1983)
Türk-slâm airi, yazar ve düünürü
***
Konuyu pekitirici nitelikte baka baz yazlar:
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=20793&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=21011&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=21675&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=22436&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=23026&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=23662&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=24070&y=AliMuratGuven
http://www.yenisafak.com.tr/Yazarlar/?i=26192&y=AliMuratGuven
http://yenisafak.com.tr/Sinema/?i=291059
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Sanatta Özerk Bölge Olabilir Mi-3
Download