Ġçindekiler

advertisement
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ġçindekiler
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ ................................................................................................................ 2
Ege'de 24 saatte 300 deprem kaydedildi ............................................................................................. 2
Nuri Bilge Ceylan'a Altın Palmiye ...................................................................................................... 2
Çocukları dağa çıkarılan annelerin isyanı – Yasin Aktay – Yeni Şafak Gazetesi ............................... 2
Kürdistan petrolü, İstanbul Havaalanı ve ulusal hükümranlık – Orhan Miroğlu – Star Gazetesi ....... 4
Başbakan, Almanya ve yeni Türkiye – Vedat Bilgin – Akşam Gazetesi ............................................ 6
AVRUPA GÜNDEMĠ ................................................................................................................. 7
AP'de aşırı sağ yükseldi....................................................................................................................... 7
Avrupa Birliği karşıtlarından seçim zaferi .......................................................................................... 8
Katılım oranı ........................................................................................................................................ 8
Hile iddiası ........................................................................................................................................... 9
Ukrayna'ya milyarder lider .................................................................................................................. 9
Litvanya'da ikinci kez seçilen ilk devlet başkanı .............................................................................. 10
Yunanistan'da Türk azınlık 3 belediye başkanı seçti ......................................................................... 10
Polonya'nın son Komünist lideri öldü ............................................................................................... 10
Ukrayna‟yı neden umursamalı – Soli Özel – Haberturk Gazetesi..................................................... 11
Rusya ve Batı‟nın çıkarlarının getirdikleri ve götürdükleri – Sevil Nuriyeva- Star Gazetesi ........... 12
Köln manifestosu: Benimle eşit ilişki kur! – Marker Esayan – Yeni Şafak Gazetesi ....................... 13
AMERĠKA GÜNDEMĠ ............................................................................................................. 15
Obama'dan Sürpriz Afganistan Ziyareti ............................................................................................ 15
Kaliforniya‟da silahlı saldırı dehşeti ................................................................................................. 16
ORTADOĞU GÜNDEMĠ ......................................................................................................... 16
Mısır Cumhurbaşkanını seçiyor ........................................................................................................ 16
İsrail, Papa için Aksa'da namazı yasakladı ........................................................................................ 17
AFRĠKA GÜNDEMĠ ................................................................................................................ 18
Nijerya'da Boko Haram saldırısı: 20 ölü ........................................................................................... 18
Libya'da Maatik hükümeti güvenoyu aldı ......................................................................................... 18
Somali‟de parlamento binasına saldırı .............................................................................................. 19
Jacob Zuma ikinci dönem için yemin etti.......................................................................................... 19
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ ..................................................................................................... 19
Güney Kore'de otogarda yangın: 7 ölü 20 yaralı ............................................................................... 19
Tayland‟da cunta yönetimine Kral‟dan destek .................................................................................. 20
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
TÜRKĠYE GÜNDEMĠ
Ege'de 24 saatte 300 deprem kaydedildi
Dünya Bülteni
Ege Denizi'nde dün meydana gelen 6.5'lik depremin ardından bugün de artçı sarsıntılar
meydana geldi.
Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanlığı Deprem Dairesinin
tespitlerine göre, saat 14.38'de merkez üssü Saros Körfezi olan 4,8 büyüklüğünde sarsıntı
kaydedildi.
300'DEN FAZLA ARTÇI
Richter ölçeğine göre 6.5 büyüklüğündeki deprem sonrası 24 saati geçen sürede 300'den fazla
kaydedilen artçı olduğunu belirten Prof. Dr. Perinçek, "Bunların olması çok normal. Artçıların
büyüklükleri genelde azalıyor. Ancak aralıklarla büyüklerin de olabilmesi sürpriz değil.
Artçılar devam edecektir" dedi.
Nuri Bilge Ceylan'a Altın Palmiye
Sabah Gazetesi
Yönetmen Nuri Bilge Ceylan, 67. Cannes Film Festivali'nde, "Kış Uykusu" filmiyle kazandığı
"Altın Palmiye" ödülünü Türkiye'nin genç insanlarına ve geçen yıl hayatını kaybedenlere
adadığını söyledi.
Ceylan, törende yaptığı konuşmada, ödülün kendisini için sürpriz olduğunu ifade ederek, "Bu
ödülü beklemiyordum" dedi. Ödülünü ABD'li ünlü yönetmen Quentin Tarantino'dan alan
Ceylan, bu yıl Türk sinemasının 100. kuruluş yıl dönümünün kutlandığını hatırlatarak,
kendisini destekleyenlere ve jüriye teşekkür etti. Ceylan, "Bu ödülü, Türkiye'nin genç
insanlarına ve geçen yıl hayatına kaybedenlere adıyorum" ifadesini kullandı.
"Kış Uykusu"nda Haluk Bilginer, Demet Akbağ, Melisa Sözen ve Nejat İşler rol alıyor. Nuri
Bilge Ceylan, bugüne kadan Cannes Film Festivali'nde, ''Uzak'' ile jüri, ''Üç Maymun'' ile en
iyi yönetmen ve ''Bir Zamanlar Anadolu'' ile de jüri büyük ödüllerini kazanmıştı.
Çocukları dağa çıkarılan annelerin isyanı – Yasin Aktay – Yeni ġafak Gazetesi
Yaklaşık 17 ay öncesine kadar ülkenin rutini haline gelmiş olan şiddetin yok olduğu bir
ortamda meselelerin çok daha kolay konuşulabileceğini, her türlü sorunun veya talebin çok
daha kolay dile gelebildiğini de gördük. Aslında çözüm sürecini daha öncelere götürebiliriz.
2009 Ağustos ayında Beşir Atalay Demokratik Açılım sürecini ilan ettiğinde Türkiye'de artık
bir Kürt sorununun kalmamış olduğunun da işaretlerini vermiş oluyordu.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Kürt sorunu denilen şey büyük ölçüde Kürtçe dili ve tanınma sorunudur çünkü. Her ikisinin
de devlet söyleminde artık tanınmış olduğu ve Kürt siyaseti zemininde artık konuşulamayacak
hiç bir şeyin kalmamış olduğu bir döneme girmiş olduğumuza göre sorunun Kürtlükle ilgili
kısmı halledilmiş olmalıydı.
Nitekim öyle de oldu. Bugün Kürt siyasetinin marjı, yani tartışılabilecek, konuşulabilecek,
ifade ve talep edilebileceklerin marjı alabildiğine genişlemiştir.
Kürtlük, diliyle, kültürüyle, itibarıyla ülkenin normal bir unsuru olarak yerini almış
bulunuyor. En uç sayılabilecek anadilde eğitim konusu bile 30 Mart seçimlerinden bir kaç gün
önce TBMM'nde çıkan yasayla en azından özel okullar için bir yol olarak tanınmış oldu. Bu
okullara gösterilecek teveccüh, devletin bu okullara desteğini de zorlayabilir. Ancak bunun
için gerçekten reel talebin ve tablonun görülmesi gerek.
Her şeyden önce gerçekten paralı olan ve genellikle anadilde eğitim talebini en çok
dillendirenlerin kendi çocuklarını bu okullara göndermesini beklemek lazım. O kesimler
genellikle kendi çocuklarını bu okullara göndermedikleri halde devlet eliyle bunun bir
zorunluluk olarak benimsenmesini ve fakir fukara Kürt çocuklarına zorunlu olarak verilmesini
istiyorlar. İstedikleri, yapmak istedikleri milliyetçiliğin yükünü yine fakir Kürt halkına
çektirmek. Neticede, bir insan Kürttür diye Kürtçe eğitimi tercih etmek kendisine bir
zorunluluk olarak dayatılamaz.
Bu konuda daha ileri bir adım atmanın önü kapalı değildir, ama bu adımın gerçekten sağlıklı
olması ve özgürlüklerle başka türlü çelişmemesi için talebin net olarak görülmesinden başka
yol yok.
Silahlı bir örgütün vesayetinin hala kendisini en ağır biçimde hissettirdiği bir ortamda reel
talebin ortaya çıkması beklenemez. Ne yazık ki, çözüm sürecinde kendisinden beklenen
silahsızlanma sözünü tutmayan bir örgütsel yapı var ve bu yapı sürecin içinden kendisine
yönetecekleri bir alanın terkedilmesini sağlayacak şartların oluşumu hesaplarını yapıyor.
Çözüm sürecinde kendisinden silahsızlanma şartını yerine getirmesi beklenirken, tam tersi
sahadaki varlığını daha da artırmaya yönelen örgüt demokratik özerklik dediği sürecin
muhtevasını kendince manidar bir biçimde dolduruyor. Dağdaki silahlı unsurlarını yurtdışına
çekmesi gerekirken süreç içinde dağa sürekli daha fazla eleman celbetmeye devam ediyor.
Çözüm sürecinin ruhuyla bağdaşan bir hareket değil bu. Ailelerinden zorla koparılarak dağa
götürülen ve büyük kısmı 18 yaşın altında olan bu çocukların aileleri son zamanlarda ilk defa
olmak üzere seslerini duyurmaya başladı.
Önce Diyarbakır'da bir anne, 23 Nisan'da pikniğe götürülen çocuğun oradan dağa
kaçırılmasına tepki olarak bir eylem başlattı. Eyleminde muhatap olarak doğrudan BDP
milletvekillerini ve belediyeyi alan annenin tepkisi üzerine örgüt çocuğu ailesine teslim etti.
Ardından yine Diyarbakır'da benzer durumda olan ve sayıları bugün itibariyle 9'u bulan
çocukları dağa çıkarılmış anneler eylemlerine başladı. Muhatap aldıkları BDP-HDP
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
milletvekilleri kendilerine 'gurur duyun, çocuklarınız dağa çıktı' cevabı verince anneler, 'çok
düşkünseniz yanınızdan ayırmadığınız çocuklarınızla siz dağa çıkın' diyerek yeni bir hareketin
söylemini dillendiriyorlar.
Kuşkusuz burada HDP milletvekillerinin çözüm sürecine karşı bu lakaytlıkları kadar, 30 yıllık
süreç içinde ilk defa ortaya çıkan annelerin isyan hareketi de çok manidar. Bu hareketin
yıllarca açığa çıkmak için fırsat kolluyor olduğunu biliyoruz. Eylemci kadınlardan birisinin 14
yaşındaki çocuğu üç yıl önce PKK tarafından dağa çıkarılmış. 14 yaşındaki çocuklardan
üretilen bir militan hareketi Kürt sorununu değil sadece terör sorununu işaret eder.
Esasen BDP veya HDP'lilerin anladığı manada bir demokratik özerklik fiilen uygulama alanı
buldukça örgüte fiilen tabi olanların dışında hiç kimsenin güvende olmadığı, hiç bir ifade ve
varlık hakkını kullanmadığı bir durumdan bahsetmiş oluyoruz. Bölgedeki üniversitelerde
başka öğrenci gruplarının faaliyetleri bu mantıkla ve şiddetle engelleniyor, örneğin.
Geçtiğimiz hafta Lice'de ve Siirt Üniversitesinde yaşananlar bu açıdan çok ilginç. Mısır'daki
idamları kınamak üzere toplanıp bildiri okumak isteyen öğrencilere HDP'li bir grup engel
olmak istiyor, gerekçe de Siirt Üniversitesi'nde kendilerinden izinsiz bu tür hareketlere geçit
verilemeyeceği diye ifade ediliyor.
Demokratik özerklik böylece, belli bir örgütsel yapının kendine derebeylik süreceği bir alan
bırakılmasını istemekten farksız, kaba bir gücün gösterisine dönüşmüş oluyor.
Kürdistan petrolü, Ġstanbul Havaalanı ve ulusal hükümranlık – Orhan Miroğlu – Star
Gazetesi
Kürdistan petrolü, Türkiye üzerinden dünya pazarlarına akmaya başlayınca, homurtular
yükselmeye başladı. Amerika kaygı bildirdi; Bağdat, Uluslararası Tahkim‟e başvurdu.
Amerika ve Irak, kendi toprağında çıkan petrol ve başka yeraltı zenginlikleri söz konusu
olduğunda, hükümran uluslara tanınan bütün haklardan yararlanılabiliyor da Kürdistan‟da
çıkan petrolün kime ve hangi petrol boru hattı kullanılarak satılacağına neden Amerikalılar ve
Arap yönetimleri karar veriyor?
Çin ve Rusya arasında imzalanan yeni doğalgaz anlaşmasına kimse bir şey diyebiliyor mu?
Azerilere ve İranlılara, „petrolünü, doğalgazını, şuna sat, buna satma‟ diyen bir Allahın kulu
var mı dünyada?
Yoksa bu dünyada hükümran olan ve hükümran olmayan halklar kategorisi mi var?
Topraklarında çıkan petrolü ve doğalgazı satamayan bir Kürdistan‟ı ne yapsın Kürtler?
Kürdistan petrolünün dünya piyasalarına sevk edilmesinin siyasi sonuçları belli ki çok
tartışılacak ve bu siyasi sorunları en çok da Kürtler ve Türkler hissedecekler.
Çünkü her iki halk, Ortadoğu‟da yüzyıldır, kimin ne kadar hükümran olacağına karar veren
Batı‟nın hiç hesabında olmayan bir stratejik ittifak anlayışı geliştirdiler. Ama, yeni bir KürtTürk siyasi ittifakını anlaşılan kimse pek istemiyor. Bu iki halka, Batılıların istediği ölçülerde
siyasi flört serbest, iş evliliğe dönüşünce, koro halinde „bu evlilik olmaz‟ sesleri yükseliyor
dünyadan!
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Barzani, Diyarbakır‟a gelince, „Osmanlılar Ortadoğu‟ya geri geliyor!‟ manşetleri atıldı...
Batı‟da, özgürlüğü için o kadar çok kampanya yapılan Öcalan‟ı Batılılar çoktan unutmuş gibi
görünüyor. Günahı, Erdoğan‟a barış eli uzatmak olsa gerek! Erdoğan‟dan sonra, istenmeyen
iki kişiden biri, Öcalan‟sa diğeri şüphesiz Mesut Barzani‟dir.
Bu üç liderin siyasi kaderi birbirine çok bağlı artık.
Herşeye rağmen, tarihi bir mecburiyet bir zorunluluk yaşanmakta, Erbil ve Ankara arasındaki
ilişkiler, Batı‟nın çizdiği sınırları aşmaktadır.
Türkiye, Öcalan‟la müzakere yürüterek, kendi Kürt sorununu çözmeye çalışırken, Hewlêr‟le
(Erbil) kıskançlık yaratan yeni bir dış politika izliyor.
Bu yeni bir sorun ve yeni bir çatışma alanı demek.
Diğer bir sorun da böylesi önemli bir süreçte, etkin ve güçlü Kürt partilerinin, kendi
aralarında yaşamakta olduğu problemlerdir.
Yüzyıl içinde kurulmuş, kimi 70 yaşında, kimi 40, kimi daha genç olan dört büyük Kürt
partisi, bugün Kürt siyasi coğrafyasında hatırı sayılır bir iktidar alanına sahiptir.
Erbil‟de KDP, Süleymaniye‟de GORAN ve YNK, Rojava‟da PYD, Türkiye‟de ise Kürt siyasi
alanına PKK/BDP hakimdir. Suriye‟de geleceği belirsiz olsa da fiili bir özerk yapılanma var,
Erbil‟de federal bir yapı, Türkiye‟de ise hem yerelde hem ulusal parlamentoda -TBMMgüçlü bir Kürt temsiliyeti var.
Kürt partileri arasında çatışma hiçbir şekilde Türkiye‟nin çıkarına olmaz. Türkiye‟nin çıkarı
Kürtlerarası barışın güçlenmesindedir.
Ne yazık ki, siyasi olarak güçlenme, yeni Kürt ulusal uyanışı; Kürt ulusal birliğini, beklenin
aksine güçlendirmemiş, fakat zayıflatmış gibi görünüyor. Filistin‟de ulusal birlik önündeki
tüm engeller aşılıyorken, ve Hamas ile FKÖ arasında birlik inşa ediliyorken, Kürtler arasında
derin bir bölünme yaşanıyor.
Kürt toplumunun sosyal değişimi, artan orta sınıfların etkinliği, Kürt siyasetini o oranda
çeşitlendirip çoğaltamadı. Bu yüzden birbiriyle kavga etmek isteyen Kürt partilerine „One
Minute‟ çekecek güçlü bir sivil toplum ve güçlü, etkin bir aydın hareketi de söz konusu değil.
Yeni bir uzlaşma ve diyalog süreci, büyük oranda çözüm sürecinin başarıya ulaşmasına
bağlıdır.
Çünkü böylesi bir sonuç, Türkiye‟nin Kürt sorunundaki ağırlığını Ortadoğu ölçeğinde
arttıracaktır.
Kürt partileri arasındaki anlaşmazlıkların çözüm adresi, Brüksel ve Washington‟dan
Ankara‟ya kayacaktır.
Ama Türkiye Kürt partilerinin kendi aralarında yaşadıkları çeşitli sorunlarda arabulucu rolü
üstelenebilecekse, bunun tek koşulu var: Kendi Kürt sorununda kalıcı ve kesin bir barışı
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
sağlamak. Bunun gerektirdiği siyasi bir bedel var kuşkusuz. AK Parti‟nin cumhurbaşkanlığı
seçimi ve 2015 seçim sonuçlarını beklemeden bu siyasi bedeli nihai olarak göze alabileceğini
düşünmemek, ama bu siyasi bedeli almaya aday tek partinin de AK Parti olduğunu
unutmamak lazım. Bu gerçeği en çok da Kürt siyasetinin ve Kürt partilerinin anlamasında
fayda var. Belirsizliğe mahkum olmak ve siyasi manada muhatapsız kalınmak istenmiyorsa
tabi.
İnşallah yeni Osmanlıcılıkla suçlanmam, ama bana göre, bugün Ortadoğu‟da, Kürt sorununa
Türkiyeci çözümün mücadelesi veriliyor.
Ulusal hükümranlığa sahip çıkıp onu savunmak bu gerçeği anlamaktan geçiyor.
Unutmayalım ki, İstanbul‟a yeni havaalanı ve Kanalİstanbul istemeyenlerle, Kürt petrolüne
dünya ölçeğinde rota belirlemek isteyen güçler, aynı güçler...
BaĢbakan, Almanya ve yeni Türkiye – Vedat Bilgin – AkĢam Gazetesi
Başbakan Erdoğan‟ın Almanya ziyareti öncesinde, eski Türkiye‟nin sözcüleriyle aynı dili
kullanan Alman medyasının saldırıları gerçeği değiştirmedi. Başbakan Almanya‟da bu
saldırganlığın, düşmanlığın, nefretin ve kinin dayandığı zihniyetin temellerini bir kere daha
teşhir etmiştir. Bu bağlamda Başbakan‟ın Almanya gezisi nasıl yorumlanabilir?
Bu soruya verilebilecek çok cevap var. Birçok kimse,BaĢbakan Erdoğan‟ın
cumhurbaşkanlığı seçimi öncesi bu ülkede yaşayan Türklerle buluşarak, bir anlamda “seçim
kampanyasını” bu ülkeden başlattığını düşünmektedir.
Türkler Avrupa’da
BaĢbakan Erdoğan‟ın bu gezisinin sadece Almanya değil bütün batıya verilen bir cevap
olduğu söylenebilir: Karşınızda artık eski Türkiye yok. Türkiye‟de yakın ilişkilerde
bulunduğunuz, ”iĢbirliği yaptığınız çevrelerin üzerinden iliĢkilerinizi sürdürerek, onların
çizdiği Türkiye tablosuyla ne bu ülkeyi anlayabilirsiniz ne de bu iliĢkileri devam
ettirebilirisiniz” denilmiştir. Bunda ısrar edilmesi halinde yanlış yapılacağı ikaz edilmiştir.
BaĢbakan Erdoğan‟ın, Köln‟de binlerce kişiye yaptığı konuşmada ortaya çıkan manzara
dışarıdan şöyle tanımlanabilir: Bu tabloda, ülkesine güvenen bir Başbakan, on yılı aşkın bir
süredir başarıyla ülkesini farklı bir yere taşımış ve eski Türkiye‟yi ve onun dünyayla
ilişkilerini değiştirmiş ve değiştirmeye devam etme kararlılığında olan bir siyasetçi;
Almanya‟da, Köln‟de bir araya gelmiş Türklere “artık arkanızda güçlü bir Türkiye var,
kendinize ve devletinize güvenin” diyen bir devlet adamı; yeni Türkiye‟nin gücünü ve
Almanya‟nın bunu fark ederek AB‟ye katılım sürecine destek olması gerektiğini ortaya koyan
bir lider vardır.
Almanya ile Türkiye münasebetlerinin tarihi, diğer hiçbir Avrupa ülkesiyle kıyaslanamayacak
kadar geniş ve derindir. Abdülhamit Han‟dan İttihatçılara kadar, imparatorluğun son
yüzyılında her konuda işbirliği yapmış iki ülkenin birçok noktada “ortak kaderi
paylaĢtığını” hatırlatmaya gerek yoktur. Dün Berlin- Bağdat demiryolu projesiyle dönemin
en büyük yatırım ortaklığına imza atmış iki ülke, bugün de birçok konuda ortak yatırım yapar
konuma gelmişlerdir. Türkiye ve Almanya arasında çıkan sorunların aşılması, dünya
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
sisteminde olduğu kadar Avrupa içinde de “yeni stratejik denge” merkezlerinin oluşumunu
hazırlayacak potansiyele sahiptir.
Eski Türkiye ile iĢ tutmak
Batı‟yla Türkiye arasındaki temel sorunun kaynağı, Almanya içinde geçerlidir. Batı Türkiye
ile ilişkilerini eski Türkiye‟nin “politik ekonomik güç merkezleri” üzerinden kurmuştur.
Bugün bu merkezde yer alan sınıflar, onların, medyadaki uzantıları, aydın grupları arasındaki
temsilcileri, bu ilişkiyi uzun bir dönem “bağımlılık düzeyinde” kabul edip, sürdürmüş olan
unsurlardır.
Türkiye‟de, bu unsurların dayandığı eski toplumsal yapının değişmesinin sonucu olarak
oluşan toplumsal çoğulculuk, yeni sınıflar, yeni ekonomik kurumlar ortaya çıkınca, eski
yapının egemen koalisyonunun üzerinden oluşmuş bulunan dış ilişkiler askıda kalmıştır.
Türkiye‟nin demokratikleşme, ekonomik gelişme, toplumsal dönüşüm sürecinde yaşadıkları
bu unsurların tepkisini çekmiş, onlarda oluşan rahatsızlık “eksen kayıyor” , ”Türkiye
mezhepçi dıĢ politika uyguluyor” veya“Erdoğan otoriterleĢiyor” gibi kampanyalara
dönüşmüştür.
Almanya, Avrupa, kısacası bütün Batı eski Türkiye‟nin rahatsızlıklarını yansıtan ifadelerle
meşgul olmak yerine, yeni Türkiye‟yi anlamaya çalışırsa, Başbakan‟ın Köln‟deki çağrısına
samimi yaklaşırlarsa, bu bütün Avrupa için daha olumlu bir adım atılması anlamına
gelecektir. Avrupa‟nın, Türkiye‟ siz bir geleceğinin olmadığını anlamak gerekir.
AVRUPA GÜNDEMĠ
AP'de aĢırı sağ yükseldi
AA
Avrupa Parlamentosu‟nun (AP) yeni üyelerini belirlemek için Avrupa Birliği‟nin (AB) 28 üye
ülkesinde yapılan seçimlerde aşırı sağ ve Avrupa karşıtları net yükseliş kaydederken ana akım
siyasi partilerin iki önemli temsilcisi Hristiyan Demokratlar ve Sosyalistler ciddi boyutta
zemin kaybetti.
AP‟deki 751 koltuğun siyasi gruplara göre dağılımına yönelik son tahminler Hristiyan
Demokratların (EPP) 212 koltuğa sahip olacağını gösteriyor. Bu grup, mevcut AP‟de 275
üyeye sahipti. Hristiyan Demokratlar, 63 koltuk kaybetse de AP‟nin en büyük siyasi grubu
olmayı sürdürecek.
Seçim sonuçlarına yönelik tahminlere göre Sosyalistler (S&D), 186 üyeyle AP‟nin ikinci
büyük gücü olmayı garantilemiş durumda. Bu grubun mevcut AP‟deki sandalye sayısı 195
seviyesindeydi.
Liberallerin (ALDE), üçüncü büyük grup olma konumu da yapılan son tahminlere göre
sürüyor. ALDE‟nin, 15 koltuk kaybederek 70 üyeye sahip olması öngörülüyor.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Ana akım siyasi partilerin bir başka üyesi Yeşiller de bir önceki AP seçimindeki sonuçlara
yakın bir performans sergilemiş gibi gözüküyor. Güncellenmiş tahminlere göre Yeşillerin
AP‟ye 55 üye sokması bekleniyor. Bu da 3 koltuğun kaybedildiği anlamına geliyor.
Avrupalı Muhafazakarlar ve Reformcular (ECR) için 56 yerine 44 koltuk öngörülürken aşırı
sol GUE/NGL‟in koltuk sayısını 35‟ten 43‟e çıkaracağı tahmin ediliyor.
Mevcut parlamentoda herhangi bir gruba bağlı olmayan ve ırkçı politika izleyen 29 koltuklu
NI'nin üye sayısını 38‟e çıkarması öngörülüyor.
Bünyesinde İngiliz UKIP gibi Avrupa karşıtı partilerin yanı sıra bazı aşırı sağ isimleri de
barındıran Özgürlük ve Demokrasi Avrupası (EFD) grubunun 3 koltukluk artışla 36 üyeye
sahip olması bekleniyor.
Mevcut koltuk dağılımında herhangi bir siyasi grupla uyumlu olmayan ve ilk kez AP‟ye
girecek siyasi partilere üye yeni seçilen parlamenter sayısının ise toplamda 67‟yi bulması
bekleniyor. Şu aşamada "diğerleri" olarak adlandırılan bu gruptan da aşırı sağa kayma
olabileceği belirtiliyor.
AP‟de siyasi grup oluşturabilmek için 7 farklı Avrupa Birliği (AB) ülkesinden en az 25
parlamenterin bir araya gelmesi gerekiyor.
Avrupa Birliği karĢıtlarından seçim zaferi
BBC
Fransa Başbakanı Manuel Valls, ülkede aşırı sağcı Ulusal Cephe'nin zaferiyle sonuçlanan
seçimleri "siyasi deprem" olarak nitelerken, İngiltere'de de Birleşik Krallık Bağımsızlık
Partisi sandıktan birinci çıktı.
Seçim sonuçlarını değerlendiren İngiltere Başbakanı David Cameron, halkın Avrupa Birliği
konusunda "hayal kırıklığı" hissettiğini söyledi ve "Sandıktan çıkan mesajı aldık" dedi.
Avrupa Parlamentosu'nda merkezdeki üç büyük grup da oy kaybına uğradı.
Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan partilerin diğer ülkelerde de oylarını artırdıkları görüldü.
Danimarka ve Yunanistan'da bu partiler birinci oldu.
Bu sonuçlarla merkez sağ Avrupa Halk Partisi'nin parlamentoda en büyük grup olması
bekleniyor.
Katılım oranı
Avrupa Parlamentosu'nun açıkladığı resmi olmayan rakamlara göre, seçimlere katılım oranı
yüzde 43,1 oldu. Bu rakam, katılımın bir önceki seçime göre binde bir oranında arttığını
gösteriyor.
Yine bu sonuçlar, ilk kez katılımın bir önceki seçimlere oranla düşmediğine işaret ediyor.
Kesin olmayan sonuçlara göre 751 üyeli parlamentoda Avrupa Halk Partisi oyların yüzde
28,3'ünü alarak 212 sandalye kazandı.
Bununla birlikte sonuç, grubun 60 sandalye kaybettiğini gösteriyor.
Sosyalistler yüzde 24,7 oyla 186, Liberaller yüzde 9,32 ile 70, Yeşiller de yüzde 7,32 oyla 55
sandalye kazandı.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Avrupa Birliği karşıtı Özgürlük ve Demokrasi grubunun sandalye sayısını koruması
bekleniyor.
Ancak hiçbir grubun üyesi olmayan Avrupa Parlamentosu milletvekillerinin sayısının artması
bekleniyor. Bunun da Avrupa Birliği'ne şüpheyle bakan bloğun gücünü artıracağı belirtiliyor.
Aşırı sol ise Yunanistan'daki Siriza partisinin sayesinde 12 sandalye kazanarak seçimlerde oy
oranını artırdı. Siriza oyların yüzde 26'sını alarak tüm partileri geride bıraktı. Aşırı sağcı Altın
Şafak, yüzde 9 ile Avrupa Parlamentosu'na 3 temsilci gönderiyor.
Hile iddiası
Fransa'da Ulusal Cephe lideri Marine Le Pen "Seçimlerde açık bir şekilde öndeyiz" dedi.
Daha sonra yapılan açıklamada Ulusal Cephe, hükümeti seçimlere büyük oranda hile
karıştırmakla suçladı. Açıklamada Başbakan Valls'in, seçimleri Ulusal Cephe'nin kazanmasını
engellemek için "en iğrenç yöntemlere başvurduğu" öne sürüldü.
Parti, bir çok oy kullanma merkezinde seçmenlere yanlış pusulaların ya da Ulusal Cephe'nin
yer almadığı pusulaların verildiği iddia etti.
Ukrayna'ya milyarder lider
AA
Ukrayna'nın yeni lideri milyarder Petr Poroşenko, sahip olduğu şekerleme ve çikolata
fabrikalarından dolayı ülkesinde "Çikolata kralı" olarak tanınıyor. Son yıllarda iş dünyasından
çok siyaset sahnesinde aldığı görevlerle ön plana çıktı. Yaklaşık 1,5 milyar dolar servete sahip
olan Poroşenko daha önce Dışişleri Bakanlığı, Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı ve
Ekonomi Bakanlığı görevlerinde bulundu.
Ukrayna'daki devlet başkanlığı seçimlerinin ardından zaferini ilan eden Poroşenko'yu zorlu
görev bekliyor. Nitekim Ukrayna'nın doğu ve güneydoğusundaki Donetsk ve Lugansk gibi
büyük kentler Rusya yanlılarının kontrolü altında. Seçimden sonra yaptığı konuşmada ilk
ziyaretini Donetsk'e yapacağını açıklayan Poroşenko, öncelikle ülke içinde yeniden huzur ve
istikrarı sağlamayı amaçlıyor. Ancak Poroşenko'nun ajandası oldukça kabarık: Kırım sorunu,
ekonomik kriz, Rusya'yla ilişkiler, işsizlik gibi sorunlar da Poroşenko tarafından çözüm
bekliyor.
Petr Poroşenko
1965 Odessa doğumlu iş adamı ve milletvekili Petr Poroşenko, yaklaşık 1,5 milyar dolarlık
servetiyle ülkenin en zengin iş adamları arasında gösteriliyor.
Kiev Devlet Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Hukuk Fakültesi mezunu Poroşenko, 1990'lı
yıllarda iş hayatına atılarak birçok şekerleme ve çikolata fabrikası satın aldı. Daha sonra bu
fabrikaları “Roshen” şirketler grubu adı altında bileştirdi ve halk arasında “Çikolata
Kralı” olarak anılmaya başlandı. Poroşenko'ya ait çikolata ve şekerleme fabrikalarında
üretilen ürünlerin yarısı Rusya'ya ihraç edilirken, iş adamının Rusya'da da çikolata fabrikası
bulunuyor.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Poroşenko, aynı zamanda Lutsk Motorlu Araç Fabrikası ve haber kanalı 5 Kanal'nin de
sahibi.
Litvanya'da ikinci kez seçilen ilk devlet baĢkanı
AA
Baltık ülkelerinden Litvanya'da Dalia Grybauskaite, ülke tarihinde ikinci kez seçilen
ilk devlet başkanı oldu.
Resmi olmayan sonuçlarına göre, seçime merkez sağ partilerin desteğiyle bağımsız aday
olarak katılan Grybauskaite, pazar günü yapılan ikinci turda oyların yüzde 58,5'ini aldı.
Sosyal Demokratlar'ın adayı Zigmantas Balcytis'in oyu ise yüzde 41,5'te kaldı.
Seçim sonuçlarının belli olmasının ardından kendisine oy verenlere teşekkür eden 58
yaşındaki Grybauskaite, daha önce hiçbir devlet başkanının ikinci kez seçilmediği ülkede
tekrar göreve gelmekten büyük gurur duyduğunu söyledi.
Grybauskaite, iki hafta önceki ilk turda oyların yüzde 46'sını, Balcytis ise yüzde 13'ünü
almıştı.
2009'da Litvanya'nın ilk kadın devlet başkanı seçilen Grybauskaite, daha önce maliye bakanı
olarak görev yapmıştı. Grybauskaite, seçim öncesi Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesini kınayan
açıklamaları ile oy oranını artırmıştı. Devlet başkanlığı seçiminde ülkede bulunan 2,5 milyon
kayıtlı seçmenden 43,7'sinin oy kullandığı belirlendi.
Yunanistan'da Türk azınlık 3 belediye baĢkanı seçti
AA
Dün yapılan yerel seçimlerin ikinci turunda Batı Trakya Türk azınlığının yoğun biçimde
yaşadığı İskeçe ve Rodop illerindeki toplam 8 belediyeden üçünde Türk belediye başkanı
seçildi.
Türk nüfusun çoğunlukta bulunduğu Rodop ilindeki Kozlukepir (Ariana) Belediye
Başkanlığına Rıdvan Ahmet, Yassıköy (İasmos) Belediye Başkanlığına ise İsmet Kadı
seçilirken, İskeçe‟deki Mustafçova (Miki) Belediyesindeki başkanlık seçimini Cemil Kabza
kazandı. Diğer yandan, İskeçe ve Rodop illerinde ise, Gümülcine‟de Yorgos Petridis ilk turda
belediye başkanı seçilirken, İskeçe‟de ikinci tura kalan Hristos Pulios ile Haralambos
Dimarhopulos arasındaki yarışın başa baş gittiği bildirildi.
Polonya'nın son Komünist lideri öldü
Deutsche Welle
Polonya'nın eski devlet başkanlarından Yaruzelski, Varşova‟da tedavi gördüğü hastanede 90
yaşında hayatını kaybetti. Polonyalı lider, 13 Aralık 1981 tarihinde, Polonya'da sıkıyönetim
ilan etmesiyle tanınmıştı. Yaruzelski, Polonya'nın sadece son Komünist lideri değil aynı
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
zamanda demokratik değişim sonrası da ülkenin ilk devlet başkanıydı. Polonya'da oldukça
tartışmalı bir liderdi.
Ukrayna’yı neden umursamalı – Soli Özel – Haberturk Gazetesi
BUGÜN hem Avrupa Parlamentosu için AB çapında hem de Cumhurbaşkanlığı için
Ukrayna‟da seçimler yapılıyor. Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçlarını hafta içinde
değerlendirmek gerekecek. Ancak Rusya‟nın Kırım‟ı bir güzel yutması ve Ukrayna‟nın içini
karıştırmak için gösterdiği gayret nedeniyle Ukrayna seçimleri tarihsel bir önem yüklendi.
Rusya‟nın hamlelerine karşı çizginin nerede çekileceği ya da çekilip çekilmeyeceği bu
seçimlerin nasıl yapılacağı ve nasıl sonuçlanacağıyla yakından ilgili olacak. Sonuçta
Rusya‟nın Ukrayna politikasına karşı Batı İttifakı‟nın cevabı, daha doğrusu doğru dürüst bir
cevabın yokluğu yakın dönemde güvenlikle ilgili önemli soruları da gündeme getirecek.
Avrupa‟nın ve ABD‟nin Ukrayna krizine kısa vadede verdikleri tepki aslında son derece zayıf
oldu. Kimsenin Ukrayna adlı devletin egemenlik hakları ve hatta toprak bütünlüğü için
herhangi bir risk üstlenmeyeceği açıkça ortaya çıktı. Almanya için ticaret ve yatırımları,
Britanya için Londra finans piyasasındaki Rus parası, Fransa içinse milyarlarca dolarlık
helikopter gemileri kontratı egemenlik hakları, jeopolitik kaygılar veya demokratik ilkelerden
daha ağır bastı. Türkiye açısından da Rusya ile ekonomik ilişkilerin ağır basması gibi...
Bildiğiniz gibi geçen hafta pazar günü yani Mayıs‟ın 18‟i Kırım Tatarlarının dönemin Sovyet
gizli servisi NKVD tarafından sürgüne gönderilişlerinin 70. yılıydı. Kırım Tatarları bu acılı
günlerini Kiev‟de, yani Faşistlerin eline geçtiği propagandası yapılan Ukrayna‟nın
başkentinde anarlarken, kendilerine yeni ve daha geniş haklar tanınacağı söylenen
memleketleri Kırım‟da böyle bir tören gerçekleştiremediler. Sanırım Türkiye‟den de bu
konuda dişe dokunur bir tepki gelmedi.
Burada mesele ahlakçılık üzerinden dış politika eleştirisi ya da analizi yapmak değil.
Uluslararası sistem ahlaki kriterlerden çok gücün, ulusal çıkarın ön plana çıktığı, riyakârlığın
eşyanın tabiatına uygun sayıldığı bir alandır. Ukrayna da bu sistemde fazla değer taşıyan bir
ülke değil. Üstelik bağımsızlığını kazandığından beri devletini düzgün şekilde işletmeyi
beceremedi. Milletleşme yolunda yeterince mesafe kaydetmedi. Bu zaaflar ve Ukrayna‟nın
kendi siyasi liderlerince soyulmuş olması ülkenin insanlarının beklentilerinin ve demokratik
taleplerinin hiçe sayılmasını mazur göstermiyor.
Sonuçta, geçenlerde bir grup Amerikalı ve Avrupalı aydınla birlikte Ukrayna Başbakanı‟nı
dayanışmaamacıyla ziyaret eden tarihçi Timothy Snyder‟in özetlediği gibi, “Haftalarca süren
barışçıl protestolardan sonra Ukraynalılar anayasayı kanunlara aykırı şekilde değiştiren, ülke
bütçesinden epeyce para çalan, barışçıl gösterileri suç gibi gösteren ve göstericilerin
öldürülmesinin sorumluluğunu taşıyan otoriter bir Cumhurbaşkanı‟nı devirdiler”.
Gene Snyder‟in yazdığına göre, ülkenin Rusça konuşanların çoğunlukta olduğu güneydoğu
bölgesinde bile Ukrayna‟dan ayrılma fikrinden çok daha ademimerkeziyetçi bir yapı talebi
geçerli. Kamuoyu yoklamalarında aşırı sağın iki adayı yüzde 1‟lik oranlarda sürünürken önde
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
giden adaylar çikolata üreticisi Poroşenko ile kendisi de yolsuzluklara bulaşmış eski
başbakan Timoşenko. Eğer Ukrayna seçimlerini düzgün ve şiddet yaşanmayan bir şekilde
yapmayı becerir ve selametle parlamento seçimlerine gidebilirse rejim meşruiyetini yeniden
kurma konusunda büyük bir aşama kaydetmiş olacak.
Vladimir Putin zayıf komşusu Ukrayna üzerinden Batı ittifakına ve bu arada şüpheniz olmasın
Karadeniz‟de ihtirasları olan Türkiye‟ye, meydan okudu. Batı ittifakı Avrupası ve ABD‟siyle
kısa vadede bu meydan okumaya kayda değer bir karşılık vermedi.
Ukraynalıların Rusya‟ya rağmen kendi egemenliklerine sahip çıkma çabalarına destek
vermezlerse gerek NATO gerekse AB ve Türkiye açısından güvenlik bakımından yönetilmesi
zor bir dönem başlayacak demektir.
Rusya ve Batı’nın çıkarlarının getirdikleri ve götürdükleri – Sevil Nuriyeva- Star
Gazetesi
Rusya‟ya karşı artan ilgi ve yönelim, eski Sovyet coğrafyasında giderek tedirginliğe neden
oluyor. Bir yandan Batı‟nın diğer yandan Rusya‟nın Ukrayna‟nın parçalanmasına neden olan
siyasi kavgası, kamuoyunda, coğrafyanın tamamında yeni siyaset dizaynının olabileceği
düşüncesine yol açtı. Bu algı, coğrafyanın geleceği açısından tehlikeli bir durumdur.
Putin, her şeyin bumerang etkisi taşıdığını söylüyor ve her fırsatta Kosova örneğini dile
getirerek, Kırım olaylarının başından itibaren Rusya‟nın önceden birleşme fikrinin olmadığı
düşüncesini uluslararası kamuoyuna anlatmaya gayret ediyor.
Aslında Putin‟in söylediklerinde demir mantık söz konusudur. Gerçi bu demir mantık Batı‟nın
işine yaramadığı için, bu coğrafyada ne yapmak istediğine giderek karar veremediğini de
ortaya çıkarıyor.
Bu kararsızlık, eski Sovyet coğrafyasında dengeleri uzun vadeli olmasa bile bozmak için
yeterli görülüyor. Ukrayna olaylarının yarattığı korku sendromu, Kafkasya-Orta Asya gibi
bölgelerde farklı seslerin çıkmasına neden oldu.
Ayrıca artık eski Sovyetler Birliği‟ne özenme gibi durumlar da söz konusudur. Bu ciddi
sosyolojik araştırma isteyen bir durumdur. Neden insanlar bir zamanlar bağımsızlıklarına bu
denli teveccüh gösterirken, bugün farklı sesler çıkıyor?
Tüm toplum ihanet veya Rusya yanlısı tutum içerisinde olamaz. Dolayısıyla neden giderek
Batının tutumuna karşı yeni bir tutum sergilenmektedir?
Düne kadar umutlarını Batı‟nın adaletine bağlayan toplum, neden şimdi kim olursa olsun
yeterki şimdiki durum olmasın demeye başladı?
Bu önemli bir travmadır ve bu travmanın nedenleri irdelenmelidir. Varşova Paktı dağıldıktan
ve Sovyetler Birliği çöktükten sonra Batı‟nın artan reytinginin yeni bağımsızlık hareketleri ve
milli hükumetlerin kurulmasına kapı açtığına inanarak yeni tarihin yazılmasında rol üstlenen
bu coğrafya, giderek artan sosyal adaletsizliklere tepki gösteriyor.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Önceden itiraz edeceği ve yerli yöneticilerin korktuğu bir Moskova algısı vardı. Şikayetçi
olanlar kendi ülkelerinde haksızlık gördüğünde Moskova‟ya itiraz ederken, oradan gelen
araştırmanın olumlu sonuçlarından memnun kalırdı. Bağımsızlık gibi çok önemli bir hazineye
duyulan hayranlık, yerli yönetimlerin izlediği giderek halkla ayrışan politikalar yüzünden
yitirilmeye başlandı.
Rusya‟nın bu coğrafyada açtığı derin yaralar, toprakların işgali, aydınlara ve farklı siyasi
tutum sergileyenlere yönelik uygulanan acımasız yok etme siyaseti, Kafkasya‟dan zorla
sürülen Çerkezlerin daha sonra Ahıskalıların acı kaderi ve Tatarlara yapılan zulümler
unutulmamasına rağmen, yeniden Rusya‟ya yönelimin arkasındaki asıl sebep, onlara duyulan
sempatiden kaynaklanmamaktadır. Asıl sebep, daha ziyade yereldeki sosyal adaletsizlik ve
bağımsızlığın getirdiği zenginliklerden halka pay verilmemesidir. Ülke servetlerinin sadece
bu coğrafyadaki yöneticilerin güdümünde olması ve bu durumun müsebbipleri arasında
özellikle Batılı finans ve menfaat çevrelerinin gösterilmesi, bağımsızlığın muazzam
duygularını gölgelemeye hizmet etti.
Batı‟nın demokrasi algısının sadece ekonomik çıkarlar üzerinden oluşturulması, giderek
insanlarda Batı demokrasisi anlayışına farklı olumsuz yaklaşımları da beraberinde getiriyor.
Örneğin Azerbaycan topraklarını işgal eden Ermenistan‟a yaptırım uygulayan yok. Gürcistan
paramparça, Ukrayna‟nın ne olacağı şimdiden kestirilemiyor... Bunların hepsi demokrasi ve
insan hakları anlayışı içerinde gerçekleştirildi. Bunu yaparak haksızken haklı gözükmeye
başlayan bir Rusya portresi sunulmaya başlıyor. Batı, Rusya‟yı çevresinde onunla kavga
gürültü içerisinde olan ülkeler çemberine sokmak isteyebilir. Fakat bunu yaparken elindekileri
de birer birer kaybediyor. Bu toplumlarda gerilen siyasi atmosferin bile esas nedenleri
Batı‟nın çifte standartlarıdır. Her şeyin sadece ekonomik çıkarlar ve jeopolitik menfaatler
üzerinden yapılması, insanların kim olursa olsun yeter ki bu durum olmasın algısına hizmet
ediyor. Çünkü insan, bağımsızlık kadar sosyal adaleti de çok seviyor. Ve bazen bu,
bağımsızlık gibi olağan duygulardan ileri çıkabiliyor. Adaleti bulamayan, çareyi hep farklı
yerlerde aramaya başlar. Nitekim coğrafyada oluşan atmosfer böyle. Umutlar tükendikçe
bataklıkta çırpınan birinin örneği gibi bir durum sözkonusu oluyor. Bu acı ve yeni dramların
yaşanmasına neden olacak durum, maalesef en fazla bu coğrafyanın insanına mağduriyet
yaşatacaktır.
Köln manifestosu: Benimle eĢit iliĢki kur! – Marker Esayan – Yeni ġafak Gazetesi
Başbakan Erdoğan'ın Köln konuşmasını dikkatle dinledim. Her şeyden evvel Erdoğan
tartışılmayacak bir politik fenomen olmuş durumda. Sevenleri ve sevmeyenleri açısından da
bu böyle. Herhalde yurt dışında böyle bir kalabalık toplayabilecek, toplasa bile bu heyecanı
yaratabilecek bir lider dünyada bulmak zor.
Bunun nedenleri nedir? Artık herkesin düşmanlığı bırakarak Erdoğan'ın değerinin nereden
kaynaklandığını düşünmesinin vakti gelmiş olmalı.
Evet Erdoğan iyi bir hatip ve başarılı bir siyasi lider, ancak bu ilgiyi bunlarla açıklamak zor.
Köln'deki salonda ve Türkiye'de televizyonları başında gözleri yaşlarla dolu insanları
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
açıklamakta yetersiz kalan özellikler bunlar. Bu tanıma uyan birçok siyasi lider var ama aynı
etkiyi yaratamıyorlar.
Köln'deki konuşmada bir kez daha ortaya çıkan temada gizli Erdoğan'ın değeri...
Erdoğan, Birinci Dünya Savaşı'nı, Sykes-Picot'yu ve kolonyal eşitsizliği bitirmek isteyen bir
lider.
Erdoğan Avrupa'ya Köln'de basitçe şunu söyledi: Benimle eşit ilişki kur. Bana saygı göster.
Süreçlerde nesne değil, özne muamelesi yap. Çünkü Türkiye artık eski Türkiye değil...
Bu söylemin her Türkiye vatandaşının hafızasında ve kişisel tarihinde denk düştüğü bir yer
var. 'O fakir delikanlı vardı ya' kompleksinden bahsetmiyorum. 1960'larda en ağır işleri
yapmak üzere gurbete çıkanlar kadar, onların çocukları ve torunları için de Erdoğan'ın
'eşitliği' 'onurlu yaşam'ı ima eden tavırları bu nedenle çok hayati. Bunu Anadolu'yu
gezdiğinizde de hissediyorsunuz. Mesele sadece maddi olarak zenginleşmekten öteye taşmış
durumda ve bu iyi bir şey. İnsanlar kimlikleri, gelenekleri, inançları ile kabul ve saygı görmek
istiyorlar. Ama aynı insanlar AB'ye girmek, dünyaya entegre olmak, dışa açılmak da
istiyorlar. Ama bunu kimlik ve geleneklerinden taviz vermeden, onurlu ve özgün biçimde
yapmak istiyorlar.
İşin özü bu... Bu doğru bir yol. Tarihin doğru yerinde duruyoruz.
İşte Tayyip Erdoğan bu özgüveni insanlara hissettirdiği için değerli. Eskinin içi boş 'Türk'e
Türk propagandası' değil bu. Altında siyasi, ekonomik başarılar olduğu kadar, dünyaya
entegrasyon ve dışa açılma arzusu da var.
Erdoğan'ın, 'Ben' diyerek konuşarak Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlattığı Köln
toplantısında, hem Merkel'i hem de Almanya ile olan işbirliğini överken, aynı zamanda AB
üyeliğini önemsediğini ifade etmesi önemliydi. Benim de AB için önerdiğim formülü
Erdoğan da tekrarladı: 'Avrupa'da yükselen ırkçılık, İslamofobi ve antisemitizmin panzehiri
Türkiye'dir. Batı-Doğu kucaklaşmasının kilidi Türkiye'dir' dedi.
Avrupa'nın güçlenen Türkiye'den tedirgin olmak yerine, jeopolitik önemini bir kenara bırakın,
Türkiye'nin Batı-Doğu arasındaki yıkık köprüyü onarabilecek nadide bir imkân olduğunu
keşfetmesi dünya için de en hayırlı olandır.
İslam coğrafyasını kontrol altında tutmak için 'Ilımlı İslam' gibi mühendisliklere sarılmanın,
bir yandan da Boko Haram gibi örgütleri el altından desteklemenin artık 20. Yüzyıl'da
kaldığını görmek için geç değil. Batı Erdoğan'ı yıpratmanın derdine düşmek yerine,
Erdoğan'lı Türkiye'nin büyük potansiyellerini keşfetse, yeni bir real politiğin de temelini atmış
olur. Mısır'da yapılan büyük hatadan Türkiye'nin ayakta kalmasıyla dönme fırsatını Batı hala
kaçırmış değil.
Bir yüzyıl daha İslam ve Doğu coğrafyasını yarı sömürge durumunda, bu olmadı darbe veya
iç savaşlarla kontrol etmenin artık mümkünü yok. 17-25 Aralık darbesi amacına ulaşmış,
Erdoğan hal edilmiş olsaydı bile, bu tesbit geçerliliğini yitirmiş olmayacaktı. Mısır'da durum
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
ertelendi ama, göreceksiniz Sisi o makamda uzun süre kalamayacak. Ukrayna'da olanlar
ortada. 'Kiev İngiliz mi, yoksa Alman etkisinde mi kalsın' derken, Kırım Rusya'nın eline geçti.
Rusya, Çin ile yaptığı devasa anlaşma ile Avrupa'ya enerji kartını daha sağlam kullanmak için
büyük bir fon temin etti. Bu arada Türkiye'nin enerji bölgesindeki ağırlığı biraz daha artmış
oldu. Bu manada birkaç sene içinde Türkiye açısından önemli gelişmeler yaşanacak.
Türkmenistan, Azerbaycan, Irak, Kıbrıs ve İsrail enerji kaynaklarının dünyaya açılmasında
Türkiye en güvenli ve en rasyonel kilit ülke durumunda.
Türkiye tüm projelerde güvenilebilecek, birlikte çalışılabilecek, katma değer yaratabilecek
güçlü bir ülke.
Ama bunun için Türkiye'yi dizayn etme hevesinden vazgeçmek ve eşit bir ilişki kurmak,
Türkiye'nin maddi, manevi hakkını teslim etmek zorunluluğu var. Kürt, Ermeni, Alevi, Kıbrıs
gibi sorunları çözebilecek bir vizyona sahip bir ülkeyi kaosa sürüklemeye çalışmak ahmakça.
Türkiye'de, çifte standartlı, kolonyal refleksli tavırları nedeniyle kendisine küsmeyen,
rasyonelliğini yitirmeyen ve Köln'de olduğu gibi işbirliği çağrısı yapan bir hükümet olduğu
için Batı kendisini şanslı hissetmeli.
Yeni Türkiye, yeni dünyanın da habercisi ve büyük bir şans. Bu nedenle Türkiye'nin ayağa
kalkmasını Batı bir tehdit değil, büyük bir olanak olarak görmeli. Türkiye de rasyonellikten
kopmamalı, özgün ve onurlu bir siyaset izlerken, bunun eforizme, 'fakir delikanlı' kibrine
savrulmamasına özen göstermeli.
Herkes üzerine düşeni yaparsa, dünya için daha iyi bir dönem açılabilir. Batı ve Doğu'nun
birbirinin bileğini sırayla bükmeye değil, beraber dünyayı yaşanabilir bir yer haline getirmeye
ihtiyacı var.
İki coğrafyanın geleneğinde de yeteri kadar tecrübe mevcut.
AMERĠKA GÜNDEMĠ
Obama'dan Sürpriz Afganistan Ziyareti
Amerika’nın Sesi
Amerika Başkanı Barack Obama, Ulusal Anma Günü (Memorial Day) öncesinde
Afganistan‟daki Amerikan askeri birliklerine sürpriz bir ziyarette bulundu.
Bu, en son iki yıl önce Afganistan‟a giden Obama‟nın bu ülkeye yaptığı dördüncü ziyaret.
Amerika Başkanı‟nın özel uçağı Air Force One, bu yolculukta Amerikan Folk müziği
sanatçısı Brad Paisley‟i de ağırladı. Paisley, Afganistan‟daki Amerikan askerlerine moral
konseri verdi.
Daha önce basına duyurulmayan bu sürpriz ziyarette Obama‟ya Ulusal Güvenlik Danışmanı
Susan Rice‟ın yanı sıra, oğlu Afganistan‟da asker olan başkanlık danışmanlarından John
Padesta‟da eşlik ediyor.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Bir grup Beyaz Saray muhabirinin de katıldığı gezinin, güvenlik endişesiyle daha önceden
ilan edilmedi. Obama sabah saatlerinde Bagram Hava Üssü‟ne vardı.
Obama‟nın sürpriz Afganistan ziyareti aynı zamanda, Afganistan‟da bulunan Amerikan
askerleri ve NATO birliklerinin büyük bölümünün yıl sonunda bu ülkeden çekilmesi
öncesinde bölgeye yaptığı son ziyaret olabilir.
Amerika‟da her yıl Mayıs ayının son Pazartesi günü, Ulusal Anma Günü‟nde (Memorial Day)
askeri hizmet sırasında hayatını kaybedenler anılıyor.
Kaliforniya’da silahlı saldırı dehĢeti
Euronews
Amerika Birleşik Devletleri‟nin Kaliforniya eyaletinde bir üniversite kampüsü yakınlarında
meydana gelen silahlı saldırıda en az 7 kişi hayatını kaybetti.
Görgü tanıkları yalnız bir adamın arabasıyla giderken çevreye mermi yağdırdığını belirtirken,
Kaliforniya Üniversitesi yakınındaki olayda en az 7 kişinin de yaralandığı öğrenildi.
İsmini vermek istemeyen bir üniversite öğrencisi kız yaşadığı dehşeti, “İlk gördüğüm zaman
oyuncak veya onun gibi bir şey zannettim. Ne oluyor diye kendi kendime sordum. Sonra
arkamı döndüm ve diğer tarafa doğru yürümeye başladım. Ve o ateş etti.” sözleriyle aktardı.
Güvenlik güçleri saldırgan kaza yapmadan önce ateş açtı. Kimliği açıklanmayan kişi ise
otomobilde ölü olarak ele geçirildi.
Yetkililer bunun bir toplu cinayet girişimi olduğunu açıkladı.
ORTADOĞU GÜNDEMĠ
Mısır CumhurbaĢkanını seçiyor
AA
Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçimi için oy kullanma işlemi başladı.
Eski Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Abdulfettah es-Sisi ve Halk Akımı Platformu
Başkanı Hamdin Sabbahi'nin yarıştığı, yarın da devem edecek cumhurbaşkanlığı seçimi için
oy kullanma işlemi başladı.
3 Temmuz 2013 askeri darbesinin ardından geçekleştirilen ilk cumhurbaşkanlığı seçimi için
09.00'da başlayan oy verme işleminin bugün için akşam 21.00'da sonlanacağı, oy verme
işleminin belirlenen saatler içerisinde yarın da devam edeceği bildirildi.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Seçim merkezlerinin önünde yoğunluk olduğu gözlendi.
Mısır'da yaklaşık 54 milyon seçmen bulunuyor.
Bu arada askeri darbeyle görevinden uzaklaştırılan Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi
yanlıları ülkenin farklı kentlerinde seçimi protesto etmek amacıyla gösteri düzenledi.
Sisi ve Sabbahi oylarını kullandı
Mısır'da cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışan eski savunma bakanı Abdulfettah es-Sisi ve
Halk Akımı Platformu Başkanı Hamdin Sabbahi, oylarını kullandı.
Seçimin
sabah
saatlerinde
başladığı
Mısır'da,
yoğun
güvenlik
önlemleri
altında Kahire'deki Mısır el-Cedide semtindeki Hulefa İlkokulu'na gelen Sisi, 19 No'lu
sandıkta oyunu kullandı. Mısır'da askerlerin seçimlerde oy vermemesi nedeniyle, geçen yıl
gerçekleştirilen darbenin "mimarı" olarak da kabul edilen eski savunma bakanı Sisi,
hayatında ilk kez oy kullanmış oldu.
Cumhurbaşkanı adaylarından Halk Akımı Platformu Başkanı Sabbahi de Kahire'nin
doğusundaki Giza'ya bağlı el-Mühendisin semtindeki Seyyide Hatice Okulu'nda oyunu
kullandı.
Ġsrail, Papa için Aksa'da namazı yasakladı
Dünya Bülteni
İsrail, Papa'nın Kubbet'us Sahra'yı ziyaret etmesini bahane ederek bugün Müslümanların
Mescid-i Aksa'da sabah namazı kılmalarına izin vermedi.
Mescid-i Aksa muhafızından alınan bilgiye göre, İsrail güçleri, Papa Franciscus'u karşılama
hazırlıkları gerekçesiyle Mescid-i Aksa'ya gelen Müslümanların sabah namazı
kılmalarına izin vermedi.
Dün öğle saatlerinden itibaren İsrail işgal güçlerinin, Aksa'yı boşaltabilmek için gelenlerin
kimliklerine el koyduğu, sabah namazı vaktinden itibaren gelenlerin ise içeri alınmadığı
bildirildi.
Yetkililerden alınan bilgiye göre, Papa'nın ziyareti nedeniyle polis, Kudüs genelinde
olağanüstü güvenlik önlemleri almıştı. Ziyaret dolayısıyla yarından itibaren kentteki pek çok
cadde ve sokağın iki gün süreyle trafiğe kapatılacağı duyurularak, Kudüslülerden yol
kenarlarına araç park etmemeleri istendi.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
AFRĠKA GÜNDEMĠ
Nijerya'da Boko Haram saldırısı: 20 ölü
Nijerya‟daki Boko Haram militanları olduğu sanılan kişilerce Borno eyaletindeki bir köye
düzenlene saldırıda 20 kişi öldü.
Kendilerini Boko Haram militanı olarak tanıtan kişilerin, daha önce de köye gelerek, para
istediklerini ve tekrar dönerek saldırı yapma tehdidinde bulunduklarının köylülerden
öğrenildiğini belirten yetkili, “Ne yazık ki köylüler tehdit konusunda güvenlik güçlerini
uyarmadılar ve köye dönen Boko Haram militanları 20 kişiyi öldürdü” dedi.
AA‟ya bilgi veren köy sakinleri dün sabah saatlerinde köye saldırı düzenleyen saldırganların
önlerine gelene ateş açtıklarını kaydetti. Bala Illia adlı bir köy sakini yüzlerce köylünün
saldırının ardından saldırganların tekrar döneceği korkusuyla çalılıklara kaçtığını söyledi.
Biu yerel yönetimine bağlı olan Kamuyya, 22 Mayıs‟ta da benzer bir saldırının hedefi
olmuştu. Biu, Boko Haram militanlarının geçen ay çok sayıda kız öğrenciyi kaçırdığı Chibok
ile aynı sınırı paylaşıyor.
Boko Haram militanlarının son iki hafta içinde düzenlediği saldırılarda sadece Borno
eyaletinde 150‟den fazla kişi hayatını kaybetti.
Libya'da Maatik hükümeti güvenoyu aldı
AA
Libya geçici meclisi Milli Genel Kongre (MGK) Milletvekili Ömer Buşah, AA muhabirine
yaptığı açıklamada, "Maatik'in kabinesi oturuma katılan 93 milletvekilinden 83'ünün evet
oyunu aldı" dedi.
Milletvekili Emine Matir de aday olmadığı için Eğitim, Savunma, Dışişleri ve Planlama
bakanlıklarının boş bırakılarak oylamalarının ertelendiğini belirtti.
Güven oylamasının yapıldığı sırada bölgede sıkı güvenlik önlemlerinin alındığı, asker, polis
ve zırhlı araçların hazır bekletildiği kaydedildi.
"Askeri darbe" karşıtı gösteri düzenleme çağrısı
Öte yandan, Misrata Yerel Meclisi, bölge sakinlerine Bingazi'deki devrimci gruplara karşı
"onur savaşı" başlattığını duyuran emekli Tuğgeneral Halife Hafter'in operasyonlarına işaret
ederek, "askeri darbe" karşıtı gösteri düzenleme çağrısında bulundu.
Meclisten yapılan yazılı açıklamada, "Libya'da meşruiyete saldırı ve devletin askerleştirilmesi
gibi olaylar nedeniyle, Muammer Kaddafi yönetimine son veren 17 Şubat 2011
devrimi düşmanlarıyla mücadele ve devrimcilere destek amacıyla Misrata sakinlerini
yarın gösteri düzenlemeye çağırıyoruz" ifadesi kullanıldı.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Tobruk'taki hava, kara ve deniz güçleri, Hava Kuvvetleri Komutanı Yarbay Cuma elAbani, Özel Kuvvetler Komutanı Albay Venis Buhamade, Ömer el-Muhtar Taburu, Tobruk
Ulusal Güvenlik Müdürlüğü, eski Başbakan Ali Zeydan, Bingazi Havaalanı'nın güvenliğini
sağlamakla görevli güvenlik güçleri ile Bingazi Emniyet Müdürlüğü'nde görevli polisler
de Hafter liderliğindeki gruplara katıldığını açıklamıştı.
Somali’de parlamento binasına saldırı
Euronews
Somali‟de parlamento binasına düzenlenen bombalı ve silahlı saldırıda en az 13 kişi hayatını
kaybetti.
Saldırganlar başkent Mogadişu‟daki binanın önünde bomba yüklü aracı patlatmalarının
ardından güvenlik güçleri ile çatışmaya girdi.
Yaşanan çatışmada en az 8 asker yaşamını yitirirken, daha olayların devam ettiği sıralarda El
Kaide bağlantılı Eş-Şebab örgütü internetten bir açıklama yayınlayarak saldırının
sorumluluğunu üslendi.
Ülkenin çeşitli bölgelerinde ordu birlikleriyle çatışan Eş-Şebab örgütü, „hükümet yetkililerini
hedef alan saldırıların artacağı‟ tehdidinde bulunmuştu.
Savunma Bakanlığı‟da kameraların karşısına geçen Başbakan Abdulveli Şeyh Ahmed ise “bu
tür olaylar terörist Eş-Şebab örgütünü ülkeden söküp atma sözümüzden bizi
vazgeçirmeyecek” dedi.
Jacob Zuma ikinci dönem için yemin etti
Euronews
Güney Afrika Cumhurbaşkanı Jacob Zuma, 7 Mayıs‟taki yapılan seçimde elde ettiği zaferin
ardından ikinci dönem için yemin etti.
Başkent Pretoria‟daki törene 4 binden fazla konuk ve çok sayıda devlet başkanı katıldı.
Zuma‟nın partisi Afrika Ulusal Kongresi (ANC), oyların yüzde 62,15‟ini alarak beşinci kez
seçimlerden birinci parti olarak çıkmıştı.
ASYA PASĠFĠK GÜNDEMĠ
Güney Kore'de otogarda yangın: 7 ölü 20 yaralı
AA
Güney Kore'nin başkenti Seul yakınlarındaki bir otogarda çıkan yangında en az 7 kişinin
yaşamını yitirdiği bildirildi.
AK PARTĠ GENEL MERKEZ DIġ ĠLĠġKĠLER BAġKANLIĞI
Yetkililer, başkentin kuzeyindeki Goyang'da bulunan otogar binasında çıkan yangında 20'den
fazla kişinin de yaralandığını açıkladı.
Yaralananlardan ikisinin durumunun ağır olduğu öğrenildi.
İtfaiyeciler tarafından kısa sürede kontrol altına
binasının bodrumunda kaynak yapılırken çıktığı sanılıyor.
alınan
yangının,
otogar
Tayland’da cunta yönetimine Kral’dan destek
Euronews
Tayland‟da cunta yönetimine bir destek de Kral Bhumibol Adulyadej‟den geldi. Siyasi
olmasa da sembolik yetkilere sahip lider, ülkenin generallerden oluşan askeri yönetime
devredilmesine resmi olarak yeşil ışık yaktı. Yürütme organına ise “Kamu düzeni ve barış için
Ulusal Konsey” adı verildi. Geçtiğimiz perşembe düzenlenen askeri darbeye liderlik eden
General Prayut Çan-Oça böylece yetkilerini daha da sağlamlaştırmış oldu. Cunta karşıtı
protestolarda bulunan kişileri de uyaran general, ordunun göstericilere karşı tavrını
sertleştireceği
ve
protestoculara
karşı
güç
kullanılacağını
belirtti.
20 Mayıs‟ta gerçekleşen askeri darbe ülkede 6 aydır yaşanan sosyal ve siyasi krizi
sonlandırmayı hedefliyor. Geçtiğimiz pazar başkent Bangkok‟ta toplanan binlerce kişi ise
cunta yönetimini ve darbeyi protesto etmişti.
Download