Question Neden imam Ali (as) Nehcü`l-Belağa`da kendi

advertisement
Question
Neden imam Ali (a.s) Nehcü’l-Belağa’da kendi imametinden söz etmemiş ve sadece hilafetini
gasp ettiklerinden şikâyet etmiştir. Neden İmam Ali hiçbir zaman açıkça ben sizin imamınızım
dememiştir?
Answer:
İmam Ali’nin kendini savunması, kabiliyetlerini, liyakatini ve üstünlüklerini dile getirmesi
gerçekte imamet makamını savunmak ve tanıtmaktır; zira eğer halk bundan haberdar
olmazsa çok ağır bir hüsrana uğrayacaktır (nitekim bu vakıa maalesef İslam tarihinde
gerçekleşti). Bu esas uyarınca İmam Ali (a.s) şartların gerektirdiği durumlarda kendi rehberlik
ve imamet makam ve konumunu açıkça dile getirmekteydi. Bu bildirimlerin bazıları NehcülBelağa’da zikredilmiştir ve biz sadece onların bir kısmının adresini vermekle yetiniyoruz: 3, 4,
5, 6, 10, 15, 16, 26, 34, 37, 74, 75, 84, 87, 92, 93, 108, 126, 127, 131, 136, 137, 139 ve
156. hutbeler.[1] Burada sadece meşhur Şıkşıkiye[2] hutbesinde İmam Ali’nin açık sözlerinin
bir numunesini aktarıyoruz. İmam Ali bu hutbede açıkça Allah Resulünün bazı sahabeleri
tarafından hilafet makamının gasp edilmesine itiraz etmekte ve kendini ümmeti hidayete
erdirme ve ümmetin imameti için en üstün şahıs sıfatıyla tanıtmaktadır. Bu nurani hutbede
İmam Ali (a.s) şöyle buyuruyor: “Biliniz ki Allah’a yemin olsun Ebubekir[3] hilafet elbisesini
giydi, oysaki o benim İslam devletindeki konumumun değirmenin etrafında döndüğü
değirmen ekseni olduğunu bilmekteydi. O, ilimler şelalesinin benim dağ yatağımdan aktığını
ve düşüncelerin yüksek uçan kuşlarının benim yüksekliğimde uçamayacağını bilmekteydi. Ben
hilafet cübbesini bıraktım ve kendimi toplayarak ondan uzaklaştım. Ben, tek bir şahıs olarak
kendi hakkımı almak için ayaklanayım mı veya yaşlıları çürüten, gençleri yaşlı kılan ve imanlı
bireyleri kıyamet ve Allah ile görüşünceye dek hüzünlü kılan bu boğucu ve karanlık muhitte
sabrı mı seçeyim diye düşündüm. Doğru bir değerlendirmeden sonra sabır ve beklemeyi
makul gördüm. Böylece gözümde diken ve boğazımda kemik varmışçasına sabrettim ve
mirasımı yağmaladıklarını kendi gözlerimle seyrettim.”[4] Sonra bu şikâyeti sürdürmekte ve
şöyle buyurmaktadır: Ebubekir kendi hayatında halktan özrünü kabullenmelerini istiyordu,
ama nasıl ölüm anında hilafeti bir başkasına devretti! Her ikisi hilafet devesini çok sağdı ve
onun ürününden faydalandılar.[5]Refrence:
[1] Nehcü’l-Belağa, tercüme: Muhammed Deşti.
[2] Nehcü’l-Belağa, Subhi Salih, hutbe. 3, s. 48.
[3] Subhi Salih’in Nehcü’l-Belağa’sında Ebubekir ismi yerine “filan” sözcüğü kullanılmıştır. Ama
en eski Nehcü’l-Belağa şerhlerinden olan İbn. Ebi’l-Hadid’in Nehcü’l-Belağa’sında “İbn. Ebi
Kuhafe” (Ebubekir) ismi zikredilmiştir.
[4] Nehcü’l-Belağa, üçüncü hutbe, s. 45.
[5] a.g.e. s. 46.
-----------------------------Kaynak:www. islamquest.net
Sunulan cevaplar zorunlu olarak Ehl-i Beyt (a.s) Kurultayı’nın görüşünü yansıtmamaktadır
Download