Amino Asitler

advertisement
BĠYOLOJĠ ARAġTIRMALARI,
TEKNOLOJĠYE AKTARIMI VE
ÖNCELĠKLERĠMĠZ
Prof. Dr. Orhan ERMAN
FIRAT ÜNĠVERSĠTESĠ, FEN FAKÜLTESĠ, BĠYOLOJĠ BÖLÜMÜ
ĠÇERĠK
1
GĠRĠġ
2
BĠYOLOJĠ BĠLĠMĠNĠN GELĠġĠMĠ
3
MODERN BĠYOLOJĠNĠN BAġLANGICI
4
BĠYOLOJĠNiN TEKNOLOJĠYE AKTARIMI
5
BĠYOTEKNOLOJĠ NEDĠR?
6
REKOMBĠNANT DNA TEKNOLOJĠSĠ
7
GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRMĠġ ORGANĠZMALAR (GDO)
8
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
9
KÖK HÜCRE ÇALIġMALARI
10
ÖNCELĠKLERĠMĠZ
1. GĠRĠġ
Güneş, her gün çok büyük miktarda enerjiyi dünya ve ay ile güneş
sistemimizdeki diğer tüm gezegenlere doğru yayar. Ve yine her
gün gezegenler bu enerjiyi uzay boşluğuna geri yansıtır. Bunlar
arasında sadece dünya aldığı enerjinin küçük bir kısmını çok az bir
süre için bile olsa hapseder ve depolar. Kozmik enerji akışındaki
bu minicik gecikme yaşam gücünü sağlar.
Bitkiler güneş ışığını alır almaz bu enerjiyi gövde, yaprak ve
tohumlarını oluşturabilmek için kullanırken, hayvanlarda bitkileri
yiyerek veya bitkileri yiyen hayvanları yiyerek bu enerjiyi kendi
bünyelerinde hapsederler.
Yaşam ve ölüm arasındaki süreçte her basamakta, enerjinin tekrar
uzaya dönme zincirini tamamlayacak halka olan atık ısı ortaya
çıkar.
Biyoloji; kısaca canlıları çeĢitli yönleriyle inceleyen bir
bilimdir.
Dünya
yaĢam
ıĢığı
ile
doludur.
Milyonlarca
organizma dünyanın çeĢitli bölgelerine dağılmıĢtır. Bunlar,
doğrudan ya da dolaylı olarak güneĢ gibi canlı olmayan enerji
kaynakları üzerinden beslenirler.
Bu karmaşık çeşitlilikte tüm biyolojiyi bir bütün haline getiren
şey nedir?
Örneğin amipler, süngerler ve insanlar arasında biyoloji bilimi için
ortak olan nedir?
Canlı ve canlı olmayanlar birbirinden nasıl ayrılır?
Aslında kısacası
yaşam nedir?
Sözlüklerde yaĢam;
canlı ve ölü arasındaki özellik farkı,
ölüm de;
yaĢamın sona ermesi Ģeklinde tanımlanır.
Bakterilerden insanlara kadar tüm organizmalarda ortak bazı nitelikler bulunur.
Ferdiyet
Gen
Organizasyon-Hücreler-Organlar-Sistemler
Gen
Kimyasal yapı
Metabolizma
Gen
Hareket
Gen
Duyarganlık
Gen
Büyüme
Üreme
Uyum
Ölüm
Gen
Gen
Gen
Gen
2. BĠYOLOJĠ BĠLĠMĠNĠN GELĠġĠMĠ
Bilim; temel anlamda doğayı anlama
gayretidir.
Muhtemelen,
bitkiler
ne
zaman gelişir, yağmur ne zaman yağar
gibi ilk insanların günlük hayatlarında
gözlemledikleri
bir
takım
olayları,
pratikte uygulanabilir halde bir araya
getirdikleri zaman gelişmeye başlamıştır.
Bilimsel yöntem ve modern bilimin geliĢiminden
çok daha önceleri bu neden-sonuç iliĢkileri üzerine
yapılan gözlemler, bilimsel düĢüncenin ortaya
çıkmasına yol açmıĢtır.
Bilimdeki en önemli gelişmeler Eski Yunan’ da
başlamıştır. Bu dönemde evrenin, insanları kendi
kapris
ve
gönüllerince
yöneten
bazı
tanrılar
tarafından koyulan keyfi kurallara bağlı olmadığını,
bunun yerine dünyanın tutarlı, belirli
kanunlara
sahip ve doğa üstü güçlerden bağımsız bir yer
olduğu düşüncesi doğmaya başlamıştır.
Böylece filozoflar evrenin uyduğu bazı doğa
kanunlarını ya da kendi deyimleriyle filozofik
esasları keşfetmeye çalışmışlardır.
Aristotales,
Aristotales’in
sistematik
gözlemler
yapmıştır.
evreni, mükemmellik, güzellik ve
armoni ile doludur. Dünya bunun tam ortasında yer
alır. Ay, güneş, gezegen ve yıldızlar dünyanın
etrafında dolaşan mükemmel, şeffaf, tek merkezli
kürecikler halindedir.
Nocolaus Copernicus, güneşin
dünya etrafında değil, tersine,
dünyanın güneş etrafında belirli
bir yörüngede döndüğünü ileri
sürmüştür.
Galileo, gökyüzünü teleskopla inceleyen ilk bilim adamıdır.
Ayın küre şeklinde olmadığını, üzerinde dağların, kraterlerin
bulunduğunu, güneşin mükemmel ve sabit olmayıp, üzerinde
lekelerin var olduğunu, bunların hareket edip, ara sıra gözden
kaybolduğunu, Venüs’ün sadece gelen ışınları yansıttığını ve
dünya merkezli bir yörüngeyi izlemediğini söylemiştir.
Kepler,
gezegenlerin
yörüngelerini 5 mükemmel
geometrik şekille açıklamıştır.
Sonunda
gerçek
güneş
düzenini
başarmıştır.
sisteminin
bulmayı
Yani gezegenlerin güneş etrafında
elips
biçimli
yörüngelerde
ve
güneşe olan uzaklıklarına göre
döndüklerini anlamıştır. Keplerin
çalışmaları doğada belirli bir düzen
olduğunu
açıklayan
yaklaşımlardan birisidir.
en
iyi
Eğer belirli bir düzen olmasaydı, bilim bir vakit kaybından
başka bir şey olmayacaktı. Fiziksel dünyanın tanrıların
istekleri,
büyücüler
ya
da
şeytani
güçler
tarafından
yönetilmediği, bunun yerine anlaşılması mümkün, kişisel
yaklaşımlara bağlı olmayan evrensel kural ve ilişkiler
içerisinde olduğuna dair inanç kuvvetlenmiştir.
Isaac Newton gibi daha sonraki bilim adamlarına güç veren
bu düşünceler, mekanik, matematik, optik ve yer çekimi
kanunlarının bulunmasında büyük katkıları olmuştur.
3. MODERN BĠYOLOJĠNĠN BAġLANGICI
Modern biyoloji araştırmalarının ilk izleri Copernicus ve
Galileo’nun çalışmaları ile aynı döneme rastlar. Yaşam
bilimindeki en önemli adımlar aşağıda bahsedilen kişiler
tarafından atılmıştır.
Andreas Vesaliu: Cesetler üzerinde çalışarak insan
anatomisini incelemiş, insan vücudunun sayısız karmaşık
alt birimlerden oluştuğunu ve bunların her birinin kendi
fonksiyonları olduğunu saptamış, daha sonra da diğer
hayvanları inceleyerek karşılaştırmalı olarak bu anatomik
birimlerin görev ve organizasyonlarını anlamaya çalışmıştır.
Bu konuda bulduğu en önemli şeylerden birisi, beyinden
gırtlağa giden sinirin pek çok hayvanda ses çıkarma
fonksiyonunu kontrol ettiğini anlamasıdır. Yaptığı deneyde,
bir domuzun sinirini keserek almış, ses çıkarma organları
sağlam olmasına karşın hayvanın ses çıkartamadığını
gözlemiştir.
Bu karşılaştırmalı ve deneysel çalışma biçimi kalbin
kanı pompaladığını ve kan dolaşımını bulan İngiliz
fizikçi
William
geliştirilmiştir.
Harvey
Kalp
tarafından
metafiziksel
daha
anlamda
da
sevgi
duygusunun merkezi değil, aslında fonksiyonu belirli
olan mekanik bir aygıttır. Bu araştırmalar sunucunda
anatomi çalışmaları hızlanmıştır.
1590 yılında Jhanssen tarafından
mikroskop icat edildi.
Antony Van Leeuwenhoek, mikroskopla mikroorganizmaları
(bakteriler dahil), sperm ve dölledikleri yumurtaları ve kendisine
göre tüm canlıların meydana geldiği hücreleri bulmuştur.
Aynı şekilde Robert Hooke (30 kez büyütme yapan), Malpighi
ve Swammerdam gibi bilim adamları mikroskobu botanik ve
zoolojiye uygulayarak önemli bulgulara ulaştılar.
Fiziğin aksine, biyolojide temel
genellemelerin yapılabilmesi için
çok
uzun
zahmetli
çalışmalar
gerektiren
gözlemlerin yapılması
gerekir. Hücre ismi ilk defa Robert
Hooke (1665) tarafından mikroskop
altında şişe mantarı kesidi üzerinde
görülen içi boş odacıklar için
kullanılmıştır.
Mikroskobun icadı canlılarla uğraşan bilim adamlarına geniş bir
ufuk açtı. Hiç bilinmeyen mikroorganizmalar ile büyük
organizmaların ince kısımlarını görmek ve incelemek mümkün
oldu.
Gittikçe
zenginleşen
hayvan
çeşitlerinin
arasındaki
ilişkileri
görebilmek için hayvanların bilimsel mantıki esaslara dayanarak
sınıflandırılmasını zorunlu kıldı.
Bu konuda Linne, 1753’te yaptığı
suni sınıflandırma ile daha sonraki
bilimsel
denemelere
öncülük
yapmıştır. İki kelime ile isimlendirme
kuralını o koydu.
Schleiden (1838), bitki hücreleri üzerinde çalışmış ve bütün bitki
dokularının hücrelerden oluştuğunu teori olarak ortaya atmıştır.
Schwann, 1839’da hayvan hücreleri üzerinde araştırmalar
yapmış ve o da hücre teorisi kelimesini kullanmıştır.
Schleiden ve Schwann’ın hücreyi buldukları söylenemez. Onlar
sadece daha önceki bilim adamlarından daha açık olarak şu
temel fikri ortaya atmışlardır: “Bütün canlılar hücrelerden
meydana gelir ve hücreler bağımsız oldukları halde birlikte iş
görürler”. İşte bu temel fikre ”hücre teorisi” adı verilir ve 19.
asrın en büyük keşiflerinden birisi olarak kabul edilir.
19. yüzyılın başında mikroskop ile çalışmalar en büyük
meyvesini verdi. Bütün canlı organizmaların hücrelerden
oluştuğu, organizmanın gelişmesinde ve büyümesinde hücrelerin
başlıca rolü oynadığı anlaşıldı.
1862’de Lois Pasteur, kendi kendine oluşum
teorisinin yanlış olduğunu kanıtlamıştır (Biyogenez).
Pastör ve Koch hastalık amillerinin mikroplar
olduğunu buldular. Bu sayede hastalıkların biyolojik
kontrolleri yapılmaya başlandı.
Charles Darwin, doğal seçilim
yoluyla evrim teorisini açıklamaya
çalıştı. Daha önce fosil kayıtların
alternatif açıklamasını yapan bilim
adamı Lamarck olmuştur. Ancak
yüzyılın sonuna doğru Weismann’ın
deneyleri, kazanılmış karakterlerin
kalıtsal olamayacağını gösterdi.
Morgan ve talebeleri
Ancak 1990 yılına
Gregor
kadar, bu sonuçlar
Mendel’in 1865’de
tekrar keşfedilinceye
yayınladığı kalıtım
kadar
deneyleri ile başlar.
anlaşılamadı.
Genetik,
önemi
kalıtım
mekanizmasının
temellerini
oluşturdular.
Biyoloji, insan ruhunda vardır. İnsanlar evde
hayvan besler, bitki yetiştirir. Arka bahçelerine
koydukları
hayvanat
yuvalara
bahçelerini
kuşları
ve
davet
doğal
eder,
koruma
alanlarını gezmeye giderler.
İnsanlar her çeşit hayat formuna karşı yakınlık
duyma ve merak etme eğilimindedirler.
İşte biyoloji bu insani eğilimin bilimsel uzantısı ve serüven
düşkünü zihinlerin bilimidir. Bu bilim bizi bizzat ya da bir
başkasının yerine ormanlara, çöllere, denizlere ve diğer
ortamlara gitmeye zorlar. Canlılığı araştırmak bizi, canlıların
nasıl
işlev
gördüklerini
laboratuarlara yöneltir.
daha
yakından
incelemek
için
Biyoloji bizi, canlılığın temel birimleri olan hücrelerin
mikroskobik
dünyasına
ve
hücreleri
submikroskobik ortamına sürükler.
kuran
moleküllerin
Zihinsel gezimiz bizi geçmiş zamanlara da götürür. Çünkü
biyoloji sadece günümüzde yaşayan canlılarla değil, geçmişi
hemen hemen 4 milyar yıl öncesine uzanan eski hayat
formlarının tarihçesiyle de ilgilenir.
Şu anda biyolojinin en heyecanlı dönemiyle karşı karşıyayız.
Tarihteki en büyük ve en donanımlı bilim adamları topluluğu, bir
zamanlar
çözümsüz
çözümlemeye başlıyor.
gibi
görünen
biyolojik
bilinmezleri
Bizler tek bir hücrenin nasıl bir bitki ya
da hayvan haline geldiğini, insan
zekasının nasıl çalıştığını, bitkilerin
güneş enerjisini kimyasal enerjiye nasıl
dönüştürdüklerini, ormanlar
mercan
adaları
komünitelerde
etkileşim
gibi
ya da
biyolojik
organizmaların
ağları
nasıl
oluşturduklarını
anlamaya şimdi daha yakınız.
Modern biyoloji hem önemli, hem de heyecan vericidir. Genetik
ve hücre biyolojisi, tarımda devrim yapmaktadır. İçinde
bulunduğumuz dönem, aynı zamanda biyoloji öğrenmenin en zor
olduğu dönemdir. Modern biyolojiyi çok heyecan verici kılan
buluş patlaması aynı zamanda, profesyonel biyologlar için bile
korkutucu olabilmektedir.
O halde biyolojiyi yeni öğrenmeye baĢlayan öğrenciler
bilgi ve buluĢ selinde boğulmamak için, baĢlarını suyun
üstünde tutmayı nasıl ümit edebilirler?
Biyolojide 20. y.y.’ın ikinci yarısı ve 21 y.y.’ın başlarında
insanlığı yakından ilgilendiren birçok gelişme oldu.
Örneğin:
DNA’nın üç boyutlu yapısının ikili sarmal şeklinde olduğu
ilk kez 1953’te CambridgeĠÇERĠK
Üniversitesi’nde çalışan James
Watson ve Francis Crick tarafından öne sürülmüştür.
• GiriĢ
• Deneysel ÇalıĢmalar
• Bulgular ve TartıĢma
• Sonuçlar
James Watson ve Francis Crick tarafından 25 Nisan
1953’de Nature’da yayınlanan
makale…
ĠÇERĠK
• GiriĢ
• Deneysel ÇalıĢmalar
• Bulgular ve TartıĢma
• Sonuçlar
Bu çalışma, James Watson ve Francis Crick’in daha sonra (1962
yılında) Fizyoloji-Tıp dalında Nobel
ödülü almasını sağladı…
ĠÇERĠK
• GiriĢ
• Deneysel ÇalıĢmalar
• Bulgular ve TartıĢma
• Sonuçlar
HIV virüsü tanımlandı.
Çalışma, Mayıs 1983’de
yayınlandı…
Çalışma,
sahiplerine
kazandıracaktır…
2008’de
Nobel
ödülü
Memeli
hayvanların
klonlanabileceği gösterildi.
Çalışma, Mart 1997’de Time
Magazine’de yayınlandı..
DNA’nın keşfinin 50. yılında İnsan Genom Projesi tamamlandı.
Kök hücre çalışmaları hız kazandı.
1998 yılının en önemli olayı, ABD
Madison
Kentinde
Wisconsin
Üniversitesi’nden James Thomson
ve ekibinin, IVF laboratuvarında
dondurulmuş ya da taze 36 tane
embriyondan
embriyonik
5
kök
adet
insan
hücre
serisi
ürettiklerini rapor etmesiydi.
Bu olaydan sonra embriyonik kök
hücre araştırmaları hız kazandı.
Bazı canlı türlerinin gen
haritası çıkarıldı.
4. BĠYOLOJĠ ARAġTIRMALARININ TEKNOLOJĠYE AKTARIMI
Elektronik ortamın yaşamımızı etkilemesi ve bilgiye
ulaşmanın
kolaylığı
ile
biyolojik
ve
teknolojik
araştırmaların çeşitliliği artmış ve bilimde çok ciddi
ilerlemeler kaydedilmiştir.
Biyoloji
araştırmalarının
gelişmelerle yakından ilgilidir.
gelişmesi
teknolojik
Biyolojik organizmaların, biyolojik sistemlerin veya
biyolojik proseslerin üretim ve hizmet endüstrilerine
uygulanması biyoteknolojiyi ifade eder.
5. BĠYOTEKNOLOJĠ NEDĠR?
•Bir ürün veya işlemi özel bir amaç için oluşturmak veya
değiştirmek için biyolojik sistemleri, canlı organizmaları
veya bunların türevlerini kullanan herhangi bir teknolojik
uygulama,
•Biyolojik sistem ve süreçleri kullanarak sorunlara
çözüm bulunması ve yararlı ürünler üretilmesi,
5. BĠYOTEKNOLOJĠ NEDĠR?
•Bilgi, mal ve hizmet üretmek amacıyla canlı ve cansız
malzemeleri değiştirmek için, bilim ve teknolojinin canlı
organizmalara ve bunlara ilişkin parça, ürün ve modellere
uygulanması,
5. BĠYOTEKNOLOJĠ NEDĠR?
•Endüstriyel ya da sanayi uygulamalarında bakteri ya da küf benzeri
canlı organizmaların kullanılması,
5. BĠYOTEKNOLOJĠ NEDĠR?
•Özel bir kullanıma yönelik olarak ürün veya işlemleri
dönüştürmek veya meydana getirmek için biyolojik
sistem ve canlı organizmaları veya türevlerini kullanan
teknolojik uygulamalardır.
Biyoteknolojinin ilk kullanımı; 6000 yıl önce mayaların
kullanıldığı ekmek, peynir, şarap ve bira yapımıydı.
Şarap ya da peynir yapımındaki maya kullanımı, bazı
deterjanlarda enzim kullanımı ve bazı antibiyotiklerin
üretimi
gibi
değiştirilmeden
canlı
organizmaların
kullanıldığı
biyoteknoloji olarak tanımlanır.
yapılarının
teknolojiler
klasik
Modern
biyoteknoloji,
manipulasyonu,
genetik
organizmaya
mühendislik,
tıpta
gen
gen
tedavilerinden, tarımda daha dayanıklı ve verimli ürünler
elde edilmesi, tekstil ve kozmetik sanayine kadar çok
geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Rekombinant DNA
teknolojisindeki
ilerlemelerle
birlikte
genetik mühendisliği ile birlikte çalıştı.
biyoteknoloji
Modern biyoteknoloji özellikle bitkisel çalışmalarda
rutin olarak kullanılabilir hale gelmiş, hatta modern
biyoteknolojinin son aşaması olan doğrudan gen
transferi tekniği de kullanılmaya başlanmıştır.
Biyoteknolojide amaç; genetik ve moleküler DNA
teknikleriyle, canlıların genetik haritalarını çıkartmak,
çoğaltmak, ıslah etmek, değiştirmek, geliştirmek, yeni
ve az bulunan ürünleri yine canlılara (organizma, hücre
ve dokulara) ürettirmek veya bunları daha fazla elde
etmektir. Dolayısıyla tıpta, tarımda, hayvancılıkta, ilaç
ve gıda endüstrilerinde birçok soruna çözüm bulmaktır.
Biyoteknolojinin uygulama alanları renklerle ifade
edilmektedir:
Kırmızı
Biyoteknoloji:
Biyoteknolojinin
sağlık
bilimlerinde uygulanması, ilaç üretimi ve genetik
tedaviler.
Beyaz
Biyoteknoloji:
Biyoteknolojinin
sanayi
süreçlerine uygulanması.
YeĢil
Biyoteknoloji:
uygulanması.
Biyoteknolojinin
tarımda
6. REKOMBĠNANT DNA TEKNOLOJĠSĠ
Belirli bir geni çalışan moleküler biyolog, bir mücadeleyle yüz
yüze gelir. Doğal olarak bulunan DNA molekülleri oldukça
uzundur ve tek bir molekül, genellikle çok sayıda gen taşır.
Dahası, genler kromozomal DNA’nın küçük bir bölümünü işgal
eder. Geri kalan bölüm, kodlama yapmayan nükleotid dizilerini
içerir.
Örneğin
bir
insan
geni,
bir
kromozomal
molekülünün sadece 1/100.000’ni oluşturabilir.
DNA
Bilim adamları, özgül genleri doğrudan çalışabilmek
için, iyi tanımlanmış gen boyutundaki DNA parçalarının
çok sayıda benzer kopyasının elde dildiği yöntemlerin
geliştirilmesine ihtiyaç duyar. Başka bir ifadeyle, bilim
adamları gen klonlanması ile ilgili tekniklere ihtiyaç
duymuştur.
Gen klonlamasının aĢamaları…
Plazmidlerin bakteriden
izole edilmesi
1
Klonlanacak genin
organizmadan izole edilmesi
Transformasyon
5
2
Rekombinant
DNA Teknolojisi
4
Ligasyon
(Gen ve plazmidin bağlanması)
3
Gen ve plazmide yapıĢkan
uçların takılması
Plazmidler bakterial kromozomlardan bağımsız olarak
bakteri hücreleri içerisinde kendini eşleyen küçük,
halkasal DNA molekülleridir.
Genlerin
ya
da
diğer
DNA
parçalarının
klonlanabilmesi için, ilk önce plazmidler bakteri
hücresinden izole edilir.
Bir sonraki aşamada klonlanması istenilen
gen organizmadan izole edilir.
Gen ve plazmidin bir sonraki aşamada birbirine
bağlanması için her ikisinde yapışkan uçlar oluşturulur.
İstenilen genin takıldığı plazmid, bakteri hücresine geri aktarılır.
Burada DNA kombinasyonu değişmiştir. Artık bir rekombinant
DNA molekülüdür.
Bakteri, daha sonra hücre klonu oluşturmak üzere çoğalır.
Plazmidin taşıdığı yabancı gen aynı zamanda klonlanmış olur.
Normal koşullar altında bu bakterial klon yabancı gen tarafından
kodlanan proteini üretecektir.
Klonlanan genlerin potansiyel kullanımı iki genel kategoride toplanır:
Amaç, araştırma ya da bazı pratik kullanımlar açısından protein
ürününün elde edilmesi olabilir. Örneğin; ilaç üreten firmalar
büyüme sorununu tedavi etmede kullanılan hormonunun büyük
miktarda üretiminde, bu geni taşıyan bakterileri kullanmaktadır.
Ayrıca, amaç genin kendisinin çok sayıda kopyasını hazırlamak
da olabilir. Bir bilim insanı, genin nükleotid dizisini belirlemek
isteyebilir. Ya da bu geni canlıya yeni bir metabolik yetenek
kazandırmak için kullanabilir.
Örneğin; mahsulü yapılan bir bitki türünden elde edilmiş ve
zararlılara karşı dirençli olan klonlanmış bir gen, diğer bitki
türlerine aktarılabilir. Pek çok gen genomda sadece bir kopya
halinde
Bu
bulunur
nedenle,
nadir
(DNA’nın
olarak
milyonda
bulunan
klonlayabilmek oldukça fazla değerli olacaktır.
DNA
biri).
parçalarını
REKOMBĠNANT DNA TEKNOLOJĠSĠNĠN UYGULAMA ALANLARI
TIP
TARIM
ÇEVRE
ECZACILIK
ADLĠ
UYGULAMALAR
Rekombinant DNA teknolojisiyle ilgili bir haberin yer almadığı
gün sayısı çok nadirdir. Hikayenin konusu çoğunlukla medikal
(tıbbi) bir problem için yeni ve umut verici uygulamadır…
Rekombinant DNA teknolojisi;
Hastalıkların tanısı ve eczacılık
ürünlerinin geliştirilmesinde tıbbi
açıdan
sayısız
katkılar
yapmaktadır.
Genetik hastalıklardan sorumlu
gen mutasyonlarının belirlenmesi
ve bu şekilde tanı ve tedavisi için
kullanılmaktadır.
Tıp konusunda çalışan bilim insanları şimdi
rekombinant DNA teknolojisini kullanarak
insanlardaki
hemofili,
kistik
fibrosis,
Duchenne Kas distrofisi gibi yüzlerce genetik
bozukluğu teşhis edebilmektedir.
Rekombinant DNA teknolojisi çoğunlukla protein olmak üzere,
yararlı
pek
çok
eczacılık
ürününün
elde
edilmesinde
kullanılmaktadır. İstenilen bir proteini kodlayan gen, kültürde
kolaylıkla üretilebilen bir bakteri, maya ya da farklı bir hücreye
aktarılarak, doğal olarak sadece az miktarlarda bulunan bir
proteini fazla miktarlarda üretilebilir.
Örneğin; memeli hormonlarının bakterilerde üretimi. Bunlardan
insan insülini ve insan büyüme hormonu en eski örneklerdir.
Genetik mühendisliği ile üretilen diğer önemli eczacılık ürünü doku
plazminojen aktivatörüdür (TPA). İlk ataktan kısa bir süre sonra
alınmışsa, bu protein kan pıhtısını çözer ve daha sonraki kalp krizi
riskini azaltır.
Yine HIV’in beyaz kan hücrelerine girmesi yerine, bağlandığı
reseptör proteininin taklidi yapılmış ve HIV akyuvar yerine, verilen
(üretilen) ilaç molekülüne bağlanır ve kan hücrelerine giremez.
Bir aşı, patojeni yok etmek üzere
bağışıklık sistemini uyaran
patojenin zararsız bir tipi ya da türevidir. Rekombinant DNA tekniği
ile bu patojenin yüzeyindeki spesifik protein molekülü fazla
miktarda üretilebilir. Alt birim olarak adlandırılan bu protein, eğer
bağışıklık sistemini patojene karşı uyarabiliyorsa bir aşı olarak
kullanılabilir.
zayıflatma
kullanılabilir.
Aynı
şekilde,
işleminde,
genetik
patojen
mühendisliği
genomunun
metodları,
değiştirilmesinde
Eczacılık
endüstrisinde
rekombinant
DNA
teknolojisinin kullanıldığı tamamen yeni bir gelişme ise
aşı ve nadiren de medikal önemi olan insan proteinlerini
üretmek üzere bitkileri genetik olarak değişikliğe
uğratmaktadır.
Şiddet uygulanmış olaylarda, olay yerinde kurbanın ya da saldırganın
elbisesi veya diğer malzemeleri üzerinde kan veya diğer dokulardan
az miktarda örnek kalmış olabilir.
Tecavüz durumunda ise kurbanın vücudundan az miktarda semen
(meni) elde edilebilir. Eğer yeteri kadar doku ya da semen
mevcutsa, kriminal laboratuarlarında antikorlar kullanılmak
suretiyle özgün hücre yüzey proteinleri test edilerek kan grubu ya
da doku tipi belirlenebilir.
Diğer taraftan her bireyin DNA dizisi kendine
özgü olduğu için (monozigotik ikizler hariç)
suçlu birey DNA testi ile çok daha yüksek bir
doğrulukla belirlenir.
Souther blotting yoluyla gerçekleştirilen RFLP
analizi, DNA örneklerindeki benzerlik ya da
farklılıkların kriminal tespitinin yapılabildiği
güçlü bir metoddur ve sadece az miktarda kan
ya da diğer doku örneğine ihtiyaç duyar. Bu
metodda DNA’nın
incelenir.
seçilen birkaç bölgesi
Ayrıca annenin, çocuğun ve babası olduğu düşünülen kişinin
DNA’sı karşılaştırılarak babalık konusu kesin olarak çözülebilir.
Rekombinant DNA teknolojisi günümüzde
transgenik
bitki,
hayvan
ve
mikroorganizmalar ya da diğer bir adıyla
genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO)
elde etmek için kullanılmaktadır.
7. GENETĠĞĠ DEĞĠġTĠRMĠġ ORGANĠZMALAR (GDO)
İnsanlık
tarihiyle
geçmişe
sahip
eşdeğer
olan
bir
geleneksel
biyoteknoloji, gerçekleşen bilimsel
gelişmelerin güncel uygulamalara
da
yansımasıyla,
evrensel
boyutlu
son
yılların
en
önemli
teknolojisi halini almıştır (Modern
biyoteknoloji).
Gıda,
tarım,
eczacılık),
sağlık
(tıp
tekstil,
ve
kimya,
madencilik, enerji, çevre, sosyal ve
etik alanlarla doğrudan etkileşim
halinde olan bu dal, uygulamayı da
içine alan ve pek çok mesleki
disiplinin
birarada
gerektiren
yaşamsal
konumundadır.
çalışmasını
bir
alan
Son yıllarda biyoteknolojik uygulamalar arasında en çok
tartıĢılan konu genetik mühendisliğidir.
Genetik mühendisliği, genetik materyalin manipülasyonu için belirli
genlerin transformasyonu ile bir organizmanın özelliklerinin bilinçli
olarak değiştirildiği bir bilimdir.
DNA çeşitli yollarla manipüle edilerek
ve
bir
organizmadan
rekombinant
DNA
diğerine
teknolojisi
ile
transfer edilerek hemen hemen her
organizmanın özelliklerini bir bitkiye,
hayvana,
bakteri
mikroorganizmalara
mümkün olmaktadır.
veya
virus
gibi
aktarmak
mühendisliği
Genetik
teknolojisi
ile
modifiye edilen veya üretilen organizmalar
literatürde
genetiği
değiştirilmiş
organizmalar (GDO), genetiği değiştirilmiş
ürünler (GD), genetik olarak modifiye
edilmiş
organizmalar
(GMO),
genetik
olarak modifiye edilmiş ürünler (GM), gen
aktarımlı
organizmalar,
biyomühendislik
organizmalar,
organizmaları
tanımlanmaktadır.
transgenik
vb.
Bu
adlarla
organizmalara
aktarılan genler ise transgen olarak ifade
edilmektedir.
Çoğu organizmaların genetiği çeşitli amaçlar
için değiştirilebilmektedir. Günümüzde böyle
organizmalar
enzimleri,
monoklonal
antikorları, gıdaları, hormonları, ilaç ve aşı
gibi çeşitli farmakolojik ürünleri içeren
çeşitli maddeleri bol miktarda üretmek için
programlanmıştır. Bu şekilde ticari olarak
üretilen diğer bileşikler gıdalar, pestisitler,
hücreler,
dokular,
biyokimyasallardır.
organlar
ve
Aynı zamanda genetik mühendisliği ile bakteriler, bitkiler, balıklar
ve hatta çiftlik hayvanları gibi bazı organizmaları klonlamak
mümkün olmuştur. Günümüzde ise bu teknoloji gıda olarak
kullandığımız bitki ve hayvanları klonlamak veya modifiye etmek
için kullanılmaktadır.
Yetişkin bir koyunun meme
bezi hücresinden Dolly adlı
kuzunun klonlanması genetiği
değiştirilmiş
hayvanlar
elde
etmek için bir adım olmuştur.
Genetiği değiştirilmiş hayvanlar biyomedikal araştırmaların çoğu alanlarında
gerekli olmuştur. Örneğin; Polly isimli ilk genetiği değiştirilmiş kuzuya,
insanlarda eksikliğinde hemofiliye neden olan kan pıhtılaştırıcı faktör-9’u
kodlayan insan geni aktarılmıştır. Böylece bu proteinin hayvanın sütünde ticari
olarak bol miktarda üretilmesi sağlanmıştır .
Dolayısıyla transgenik hayvanlar, az miktarda bulunan biyolojik
bir maddeyi tıbbi amaçla fazla miktarlarda üretmek üzere
eczacılık ürünlerinin fabrikası olarak kullanılabilmektedir.
Şimdiye kadar pek çok olguda,
hormon ya da kan pıhtılaştırma
faktörü
gibi
istenen
bir
insan
proteinini kodlayan gen, bir çiftlik
memeli
hayvanının
aktarılarak
hayvanın
sağlanmıştır.
kültüründen
genomuna
ürününün
genin
sütüne
Bu
ya
salgılanması
ürün,
hücre
da
transgenik
bitkiden elde edilene
göre daha
kolay bir şekilde saflaştırılabilir.
Rekombinant
DNA
teknolojisi
günümüzde, çiftlik hayvanlarının
tedavisi amacıyla kullanılan aşıların
ve
büyüme
yapımında
kullanılmaktadır.
hormonlarının
rutin
olarak
Ayrıca ıslah çalışmaları (transgenik bir
hayvan elde etme)
yapılmaktadır. Örneğin; daha iyi kalitede yüne sahip bir koyun,
az yağlı ete sahip bir domuz veya kısa sürede döl verebilen bir
inek elde etmek gibi. Örneğin; bilim insanları bir sığır
varyetesinde fazla kas gelişimine neden olan bir geni
belirleyebilir ve klonlayabilir ve bu geni diğer bir sığıra veya
koyuna aktarabilir.
Bitkileri
genetik
olarak
değiştirmek, pek çok hayvana göre,
çarpıcı bir şekilde daha kolaydır.
Pek çok bitkinin tek bir doku
hücresi, kültürde gelişerek olgun
bir bitki oluşturulabilir. Bu yüzden
genetik manipulasyonlar, tek bir
hücre üzerinde
yapılabilir ve bu
hücre daha sonra yeni özelliklere
sahip bir canlının elde edilmesinde
kullanılır.
Tarımsal
alanda
insanları,
olgunlaşma,
hastalıklara
çalışan
bilim
halihazırda,
geç
bozunma
ve
karşı
dirençlilik
gösterme gibi istenen özellikleri
kodlayan genlere sahip olan bir
takım ürün bitkisine sahiptir.
Bitkilerde genetik mühendisliği teknolojisi
uygulamaları
organizmalara
ürün
direnç
kalitesini,
zararlı
gelişimini
ve
agronomik özellikleri geliştirmek amacıyla
yapılmaktadır.
Genetik
değiştirme
çalışmaları
mısır,
pamuk, patates vb. bitkisel ürünlerde
zararlılara
dayanıklılık;
soya,
pamuk,
mısır, kolza, çeltik vb. bitkisel ürünlerde
yabani ot ilaçlarına dayanıklılık; patates,
çeltik, mısır vb. bitkisel ürünlerde viral
bitki hastalıklarına dayanıklılık; ayçiçeği,
soya, yerfıstığı vb. bitkisel ürünlerde
bitkisel
yağ
kalitesinin
artırılması;
domates, çilek vb. bitkisel ürünlerde
olgunlaşmanın
dolayısıyla
raf
geciktirilmesi
ömrünün
ve
uzatılması;
domateste aromanın artırılmasına yönelik
olarak kullanılmaktadır.
Son yıllarda ise bilim insanları, belli vitaminler
bakımından
değiştirilmiş
zenginleştirilmiş
tarım
ürünleri
genetiği
geliştirmişlerdir.
Bunun en iyi bilinen örneği, pirince beta karoten
(provitamin A) üreten genlerin aktarılmasıdır.
Dünya nüfusunun yarısının temel besin maddesi
olan pirinç, vitamin açısından zengin bir besin
değildir. Örneğin pirincin en çok tüketildiği
Güney ve Güneydoğu Asya’da 5 yaşın altındaki
çocukların
%
70’i
A
vitamini
eksikliği
çekmektedir ve bu durum bir çoğunun sağlığının
bozulmasına ve kör olmalarına neden olmaktadır.
Fotosentez için gerekli bir pigment olan beta karoten, pirinç bitkisinin yeşil
dokusunda bulunmakla beraber tohum gibi fotosentez yapmayan dokularda
genellikle bulunmamaktadır. Tohum hücrelerinin beta karoten üretmesi için pirinç
bitkisinin genomuna, beta karoten sentezinde anahtar enzimlerden sorumlu olan
üç gen aktarılmıştır. Gen aktarımlı bu pirincin daneleri parlak sarı-yeşil renkte
olup “altın pirinç” adı verilmiştir.
Dünya populasyonunun beslenmesini daha iyi duruma getirmede rekombinant
DNA teknolojisinin önemli bir potansiyel kullanım alanı, azot fiksasyonunu
gerektirir. Azot fiksasyonu bitkilerin kullanamadığı atmosferdeki
gazının, azotlu bileşiklere dönüştürülmesidir.
azot
Bitkiler bu azotlu bileşikleri aminoasitler gibi azot içeren temel
bileşiklere dönüştürebilir. Doğada azot fiksasyonu, toprakta ya
da
bitki
köklerinde
yaşayan
bazı
bakteriler
tarafından
gerçekleştirilir. Bu durumda bile topraktaki azotlu maddelerin
miktarı
çoğunlukla çok düşük olduğu için, ürün bitkilerinin
yetiştirilmesi için, gübrelerin kullanılması gerekir. Azotlu
gübreler maliyetlidir ve su kirliliğine neden olur. Rekombinant
DNA teknolojisi azot fiksasyonunun arttırılmasına ilişkin yollar
sunmaktadır. Sonuçta muhtemelen bu yolla geliştirilmiş olan
ürün bitkileri, kendi azotunu fikse etme yeteneği kazanacaktır.
Genetiği
değiştirilmiş
bitkisel
ve
hayvansal ürünler doğrudan kullanılmakla
genetiği
beraber,
değiştirilmiş
mikroorganizmalar (bakteriler, mayalar ve
küfler) ekmek, bira, peynir, bağcılık
ürünleri vb. çeşitli üretimlerde, enzim ve
gıda katkı maddesi olarak amino asit elde
etmek
için
kullanılmaktadır.
Böylece
mayalanma teknolojisi, biyodegradasyon
süreçleri,
alanlarda
yeni
ayrıştırma
kullanılan
özellikler
metotları
gibi
mikroorganizmalar
kazandırılarak
veya
istenmeyen özellikler elemine edilerek
endüstriyel üretime katkı sağlanmaktadır.
Genetiği
değiştirilmiş
mikroorganizmalar
özellikle çevre sektöründe biyolojik temizleme
(biyoremediasyon) ve koruma çalışmalarında
uygulama alanı bulmuştur. Mikroorganizmaların
kimyasal
maddeleri
değişikliğe
uğratma
yetenekleri vardır. Günümüzde bilim insanları,
bazı çevresel problemlerin çözümüne yardımcı
olacak
canlılara
bu
metabolik
yetenekleri
aktarmaktadırlar. Örneğin; pek çok bakteri,
bakır, kurşun ve nikel gibi ağır metalleri
çevreden alır ve bu metalleri bakır sülfat ya da
demir sülfat gibi bileşiklerin yapısına katarlar;
bu bileşikler kolayca geri kazanılabilir.
Genetik mühendisliği ile elde edilen mikroplar,
hem mineral madenciliğinde ve hem de oldukça
toksik atıkların temizlenmesinde önemli hale
gelebilmektedir.
sistemlerde
olmayan
Lağım
suyunun
atıldığı
pek çok organik bileşiği toksik
forma
parçalayan
mikropların
yeteneğine güvenilir.
Bununla beraber bitkilere gen aktarımında,
konukçu hücreye girerek yolunu kendisi bulan
ve genleri ona aktaran genetiği değiştirilmiş
virus ve bakteriler kullanılmaktadır.
8. ĠNSAN
GENOM
PROJESĠ
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
İnsan Genom Projesi resmi olarak 1990 yılında başlamıştır.
Projenin amaçlarından bazıları;
• İnsan kromozomlarının fiziksel haritasını çıkarmak,
• İnsan DNA’sında bulunan baz çiftlerinin dizilimini ve bunları
oluşturan genlerin yerini tespit etmek,
• Diğer organizmaların da genom dizilerini belirleyerek insanın
genom dizisi ile karşılaştırmak,
• Elde edilecek bilgileri tarım, sağlık, çevre, enerji gibi alanlarda
değerlendirmektir.
Şubat 2001’de International
Genome
Sequencing Corsortium (IHGSC)
ĠNSAN Human
GENOM
PROJESĠ
ve Celera Genomics Şirketi’nin her birinin ayrı ayrı yayınladığı raporlar insan
genomunun ilk ayrıntılı taslak dizisini ortaya koymuştur:
Konsorsiyum, insan genomunda yaklaşık olarak 32 bin
protein kodlayan genin bulunduğunu rapor etmiştir.
Celera Genomics, insan genlerinin toplamının 26 bin
civarında olduğunu ve geçerli genom dizisinin 2.91
milyar nükleotid kapsadığını rapor etmiştir.
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
Nisan 2003’de DNA’nın keşfinin 50. yılının
kutlanmasının ardından İnsan Genomunun
tamamen yapıldığı açıklanmıştır.
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
International
Human
Genome
Sequencing Corsortium (IHGSC),
insan genomunda 20-25 bin protein
kodlayan genin bulunduğunu, geçerli
genom
dizisinin
2.851.330.913
nükleotidi (2,85 milyar nükleotid)
kapsadığını rapor etmiştir.
ĠNSANşu
GENOM
İnsan genom projesinin
ana kadarPROJESĠ
ki en
sürpriz ve mütevazı sonucu, var olan gen
sayısının azlığıdır. İnsan gen sayısı, daha
önce tahmin edildiği gibi 100 bin civarında
olmayıp, beklenenden daha az olduğu (20-
25 bin) belirlenmiştir. Şu ana kadar çalışılan
diğer canlılara göre insan DNA’sının çok
küçük bir bölümü gendir. İnsan genomunda
kodlama yapmayan DNA’nın büyük bir
bölümü tekrarlanmış DNA’dır.
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
Genom haritalanması ve dizi analizi
(Genomiks)’ndeki
insanlarını,
başarı,
genom
bilim
tarafından
kodlanan tüm protein tabanlarının
(Proteon) sistematik olarak çalışması
anlamına
gelen
yönlendirmiştir.
proteomiks’e
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
Genom karşılaştırılması ve genlerin
fonksiyonlarını anlaşılması çalışmaları
için, genetiğe ve diğer biyolojik
bilgilere,
bilgisayar
biliminin
ve
matematiğin uygulanması olan etkin
bili
ağlarının
(biyoinformatik)
kurulması
ve
ilerlemeler
bilime
sağlamıştır.
biyoinformatikteki
önemli
katkı
ĠNSAN
GENOM PROJESĠ
Ġnsan genom projesinin
tamamlanmasının
ardından;
• İnsan genomundaki bireysel farklılıkların bulunarak
kanser, diyabet gibi birden fazla genin etkili olduğu
hastalıkların genetik temellerinin anlaşılabileceği,
• Genetik hastalıkların tanısı için test sistemlerinin
oluşturulabileceği,
• Haritalanan genlerin fonksiyonlarının anlaşılabileceği,
• Genom
bilgisinden
yararlanarak
kişiye
özel
ilaç
geliştirilebileceği, hastalık yatkınlığının ve ilaçlara olan
duyarlılığın belirlenmesi ile gen tedavisi,
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
• Doku ve organ nakillerinde, doku uygunluğunun tespit
edilmesinde iyileşmeler,
• Her türlü cinayetlerde ve adli vakalarda failin yerde
bıraktığı hücre örneklerinden, herkesin kendine has
olarak yaratılmış DNA programını kullanarak gerçek
suçluyu belirleme imkanında büyük ilerlemeler olacağı
umutları ortaya çıkmıĢtır.
İnsan genom projesinin tamamlanmasının ardından diğer –omiks bilimleri
ĠNSAN GENOM PROJESĠ
devam etmektedir. Genomiks’den sonra popülarite kazanan diğer –omiksler:
Yapısal Genomiks: Her protein ailesinden en az bir proteinin üç boyutlu
yapısının aydınlatılıp, işlev ve biyolojik hedeflerinin belirlenmesi; bilgilerin
yeni ilaç tasarımında değerlendirilmesi.
KarĢılaĢtırmalı Genomiks: İnsan genomu ve diğer model organizmalara ait
genom dizilerini karşılaştırarak insan genlerinin ve moleküler evrimin
incelenmesi.
Proteomiks: Protein sentez ve işlevlerinin incelenerek hücre içindeki
süreçlerinin aydınlatılmaları.
Transkriptomiks: mRNA'ların ve genlerin; kodladıkları proteinleri, ne
zaman, nerede ve hangi koşullarda, sentezlediğinin belirlenmesi amacıyla
geniş ölçekte incelenmesi.
Metabolomiks: Metabolitlerin incelenmesi,
9. KÖK HÜCRE ÇALIġMALARI
Kök hücreler vücudumuzda bütün dokuları
ve organları olusturan ana hücrelerdir. Henüz
farklılaşmamış olan bu hücreler sınırsız
bölünebilme ve kendini yenileme, organ ve
dokulara dönüşebilme yeteneğine sahiptir.
Kök hücreler üç kaynaktan elde edilir:
•Embriyon
•EriĢkin
•Fetüs
EriĢkin kök hücrelerden sinir, kas karaciğer, kan gibi
hücreler elde edilemiyor.
Büyümesi ve çoğalması için daha uzun zaman
gerektiriyor.
Kolay elde edilemezler ve birçok dokuda bu hücreleri
bulmak oldukça zordur.
Embriyonel kök hücrelerden
tüm hücreler elde edilebiliyor.
Kültür ortamında yetiştirilmesi
daha kolay.
EriĢkin
kök
hücrelerin
bölünme
ve
değişim
potansiyelinin
oldukça
az
olması ve zor elde edilmesi
nedeniyle
bilimsel
araştırmalarda
tüp
bebek
ünitelerinden
sağlanan
embriyonal kök hücreler
tercih ediliyor.
Fetusdan elde edilen kök hücreler sınırsız sayıda bölünme ve
kendilerini yenileme potansiyeline sahipler.
Embriyolardan elde edilen bu hücreler “pluripotent” yapıdalar.
(yani şartlar sağlandığında kas, sinir, karaciğer gibi her hücre
türüne değişebiliyorlar.)
Çoğalma potansiyeli biraz daha düşük olmasına rağmen
embriyonik kök hücreye alternatiftirler. Çünkü kültür ortamında
her türlü hücreye dönüşebiliyorlar.
Ancak düşüklerden elde edilen fetuslar etik açıdan tartışma
konusudur.
Kök hücre araştırmalarında son
10-15 yılda gözlenen gelişmeler
başta nöro-musküler dejeneratif
hastalıklar olmak üzere bu gün
için
geleneksel
medikal
yöntemlerle tam olarak tedavisi
mümkün olmayan birçok sağlık
sorunundan muzdarip insanlar için
umut olmuştur.
Normal görevini yapamayan veya ölen hücrelerin yerine yenileri gelmediği
zaman organlar çalışamıyor ve çeşitli hastalıklar meydana geliyor. Ölüm
nedenlerin başında gelen kronik hastalıklar, organ yetmezliği, kanserler ve
sinir sistemi etkileyen parkinson, alzheimer gibi hastalıklar; kök hücreyle
tedavinin ilk hedefidir.
Kalp krizi geçirip kalp kaslarının büyük bir
kısmını kaybeden hastaya, kök hücrelerden
üretilen
sağlıklı
nakledilebilecektir.
kalp
kası
Ameliyat
hücreleri
yapmadan
damardan enjekte yoluyla hasarlı bölge
onarılabilecektir.
10. BĠYOLOJĠ ARAġTIRMALARINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ
TÜBA
(Türkiye
Bilimler
Akademisi)
tarafından
hazırlanan
Moleküler Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri (MYBT) Öngörü
Çalışması (2003-2023) raporuna göre:
Moleküler Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri (MYBT), insan, hayvan,
bitki ve mikrooganizmaların genetik olarak belirlenmiş moleküler
yapı ve işleyişleri ile ilgili araştırmaları ve bu araştırmaların
sağladığı bilgiyi doğal çevre ile uyumlu bir biçimde sosyo-ekonomik
faydaya dönüştürmeyi amaçlayan teknolojileri kapsayan bir kavramı
ifade eder.
10. BĠYOLOJĠ ARAġTIRMALARINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ
MYBT,
insan
genomunun
okunmasından,
kuzu
Dolly'nin
klonlanmasına, rekombinant ilaçlardan genetik olarak değiştirilmiş
bitkilere kadar çok geniş bir yelpaze içinde günlük yaşamımızı
etkilemektedir. Bunların da ötesinde, MYBT, gelişmiş ülkelerde
kısaca "modern biyoteknoloji" olarak tanımlanan, önemli ve dinamik
bir endüstriyel faaliyet alanı haline gelmiştir. MYBT'nin etkileri
gelişmiş ülkelerle sınırlı değildir.
Gelişmekte olan ülkelerin başlıca ekonomik değeri olan bitkisel üretim, genetik
olarak değiştirilmiş bitkilerin ekimine başlanması ile, artık bu teknolojilerin etki
alanına girmiştir. Rekombinant ilaçlar, bir yandan kanser, hepatit, diyabet ve böbrek
yetmezliği gibi bir çok hastalığın tedavisinde eşi görülmemiş başarılara ulaşılmasını
sağlarken, diğer yandan, bu tür ilaçları çok yüksek fiyatlarla ithal etmek zorunda
olan Türkiye gibi ülkelerde, tedavi giderlerini aşırı biçimde arttırmakta, sosyal
sigorta sistemlerindeki dengeleri sarsmaktadır. Kısacası, Moleküler Yaşam Bilimleri
ve Teknolojileri (MYBT) artık sadece gelişmiş ülkelerin bir uğraş alanı değildir ve
gelişmekte olan ülkelerin de sosyo-ekonomik yapılarını etkiler hale gelmiştir.
TÜBA (TÜRKĠYE BĠLĠMLER AKADEMĠSĠ)
MOLEKÜLER YAġAM BĠLĠMLERĠ ve
TEKNOLOJĠLERĠ (MYBT) ÖNGÖRÜ PROJESĠ
Moleküler YaĢam Bilim ve Teknolojileri Öngörü Raporu:
Türkiye'de Moleküler Yaşam Bilimleri ve Teknolojileri Kritik Araştırma Alanları
(KAA), Öncelikli Bilim ve Teknoloji Faaliyet Konuları (ÖBTFK) ve Çalışma
Alanları ile İlgili Bulgular’a dayanarak 7 alanda önceliklerimiz belirlenmiştir:
• Sağlık Alanı
• Bitkisel Üretim Alanı
• Hayvancılık Alanı
• Gıda Alanı
• Endüstri Alanı
• Genetik Kaynaklar Alanı
• Çevre Alanı
SAĞLIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
• Üreme amaçlı olmayan, tedavi amaçlı klonlama teknolojilerinin
rejeneratif tıptaki uygulamaları araştırılmalı, yapay hücre, doku ve
organların geliştirilmesi ve tıpta kullanımı uygulamalarına öncelik
tanınmalıdır.
• İlaç
tasarımı,
ilaç
üretim
teknolojileri,
rekombinant
DNA
teknolojisine dayalı tanı kitleri ve aşıların üretimi, rekombinant DNA
teknolojisinin endüstriyel üretimde kullanımı, ülkemizde sık görülen
kanserlerde gen tedavisi uygulamaları teknoloji geliştirmede öncelikli
olmalıdır.
SAĞLIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Biyoteknoloji endüstrisinde patentli ürünlerin üretimine geçilmeli,
bunun için patent almaya yönelik biyoteknoloji araştırmaları ve
patent kurumları güçlendirilmelidir.
• Yabancı mikroçip üreticisi firmaların Türkiye'de yatırım yapmaları
kolaylaştırılmalı, mikroçip teknolojisini kullanan bölgesel referans
laboratuvar/merkezleri kurulmalıdır.
SAĞLIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Moleküler biyoloji tekniklerinin tıpta kullanımı yaygınlaşmalı,
teknoloji
üreten
kolaylaştırılmalı,
firmaların
Türkiye'de
biyoteknolojik
ürünlerin
yatırım
yapmaları
patentlenebilirliği
konusunda yasal düzenlemeler gözden geçirilerek gelişmelere göre
yeniden düzenlenmelidir.
BĠTKĠSEL ÜRETĠM ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•In vitro melezleme teknikleri geliştirilmeli ve elde edilen yeni
çeşitlerin kitle çoğaltımı için yapay tohum olanakları araştırılmalıdır.
•Katma değer yaratan, toplum sağlığı ve talepleri doğrultusunda
zenginleştirilmiş (baklagillerde methionin, buğdayda lizinden
zenginleştirme gibi) bitki çeşitleri geliştirilmelidir.
•Bitki
gen
kaynaklarının
kültür
ortamlarında
muhafazaları için gerekli teknikler geliştirilmelidir.
uzun
süreli
BĠTKĠSEL ÜRETĠM ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Bitki tür ve çeşitlerinin mikroçoğaltma ve kitle çoğaltım
tekniklerinin ve tarımsal ürünler için kloroplast transformasyon
tekniklerinin geliştirilmesi ve uygulaması sağlanmalıdır.
•Ulusal ve yabani gen kaynakları korunmalı, bunlarla ilgili
veritabanları kurulmalı ve bitki DNA kütüphaneleri oluşturulmalıdır.
•Patent geliştirme çalışmalarında ekonomik değeri yüksek ürünlerde
genlerin klonlanması, pamuk, buğday, baklagiller, yağ bitkileri gibi
stratejik bitkilerin doku kültüründe rejenerasyon ve gen transferi
teknikleri ile optimize edilmesine öncelik verilmelidir.
HAYVANCILIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Kapsamlı bir proje çerçevesinde, Türkiye'ye özgün olan bir çiftlik
hayvanı ırkının (mesela Ankara keçisi) genomu belirlenmelidir.
Bunu takiben diğer yerli ırk hayvanlarının genom analizleri de
devreye girmelidir.
•Hayvancılıkta önemi olan ve verimi artıran genler ile ilgili
moleküler işaretleyiciler belirlenmeli, bunlar dolaylı seleksiyon
kriteri olarak kullanılmalı, kantitatif özelliklerden sorumlu olan gen
bölgeleri belirlenmeli, yerli ırklar ile kültür ırkları bu özellikler
bakımından karşılaştırılmalı, ülkemizde mevcut olan evcil ve yabani
hayvanlara ait genlerin izolasyonu ve korunması sağlanmalıdır.
HAYVANCILIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Üreme teknolojileri alanında, yüksek verimli dişi hayvan
yumurtalarının
dondurma
kaynaklarının,
embriyo,
olanaklarının
sperma
veya
araştırılması,
ekonomik
genetik
özellikleri
aktarılmış materyal olarak korunma yöntemlerinin, tür içi ve yakın
türler arasında nükleer transfer teknolojisinin geliştirilmesi, embriyo
transferinin yaygınlaştırılması yapılmalıdır.
HAYVANCILIK ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Genetik markırların tanımlanıp hayvancılıkta kullanılması, seçilen
erken damızlıklarda genetik analizler ile verimi etkileyen genlerin
belirlenmesi, yerli ırk hayvanların farklı gamet ve somatik
hücrelerin korunarak gen kütüphaneleri oluşturulması, kalite-verim
ilişkileri, kalite ile ilgili genlerin belirlenmesi ve bunlardan
yararlanılması konuları dikkati çekmektedir.
GIDA ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Transgenik gıda, yem ve hammaddelerinin yasal denetim sistemleri
geliştirilmelidir.
•Yemlerde GDO izleme stratejilerinin oluşturulabilmesi için yeni
moleküler biyolojik yöntemlerin geliştirilmesi, gıda alanında ulusal
kültür koleksiyonu ağının kurulması ve veri tabanı olarak kullanıma
sunulması öne çıkmaktadır.
ENDÜSTRĠ ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Bitkisel üretim endüstrisi alanında, tuzluluğa, kuraklığa, soğuğa,
patojenlere ve metalllere dirençli dayanıklı bitkiler üretilmesi;
transgenik bitkilerin üretimine ilişkin yasal düzenlemelerin öncelikle
yapılması ve yol haritasının çizilmesi;
•Tedavi alanında, antibiyotik üretiminde biyoteknolojik yöntemlerin
geliştirilmesi; ileri saflaştırma ve analitik yöntemler kullanılarak
insan büyüme hormonu, sitokin, vb. bileşiklerin geliştirilmesi ve
üretilmesi, tedavi amaçlı DNA aşıları; ilaç tasarımı; ilaç içeren
mikrokapsüllerin
taşınabilmesi
için
biyosürfaktanların
yönlendirilmesi için nano partiküllerin geliştirilmesi;
ve
ENDÜSTRĠ ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•İnsan ve hayvanlarda kullanılmak üzere yeni ve kolay uygulanan
viral aşıların geliştirilerek ticarete sunulması;
•Türkiye'nin genetik kaynaklarının ekonomik değere dönüştürülmesi
kapsamında, özellikle ekonomik değeri olan türler başta olmak üzere
Türkiye florasındaki bitki ve hayvan türlerinin DNA parmak izlerinin
çıkarılması; çiftlik hayvanlarının gen kaynağı olarak önemlerinin
belirlenmesi; doğal alanlar, hayvanlar, bitkiler, ormanlar, kültür
bitkileri kaynaklarının saptanarak herbaryum, bakteri, maya ve
mantar kültür kolleksiyonları ve zooloji müzeleri kurulması, endemik
türlerin envanterinin çıkarılması.
GENETĠK KAYNAKLAR ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Özellikleri az bilinen ve ekonomik değere sahip genetik
kaynakların çaprazlanması, kültüre alınması ve genom analizlerinin
yapılması;
•Sistematiği ve yapısı tam olarak bilinmeyen virüs, bakteri, alg,
mantar ve liken gibi sistematik grupların genom analizleri;
•Ülkemizin ekonomik açıdan potansiyele sahip ve kültüre alınmış
canlılarla ilgili filogenetik ve genom analizi çalışmaları;
GENETĠK KAYNAKLAR ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Türlerin hayatını devam ettirebileceği en düşük birey sayısı
(effective population size) hakkında araştırmalar;
•Tehlike altında olan ve hassas türler ile hassas ekosistemlerin
izlenmesi ile ilgili araştırmalar;
•İstenen karakterlerin var olan kültür bitkisine aktarılması;
•Ülke
genelinde
yapılması;
genetik
kaynak
adaptasyon
denemelerinin
GENETĠK KAYNAKLAR ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Farklı türler için ekosistem esaslı sürdürülebilir yöntemlerin
geliştirilmesi;
•Biyoçeşitliliğimizi oluşturan özellikle endemik bitki ve hayvanların
populasyon yoğunluluklarını izleme tekniklerinin geliştirilmesi;
•Yetiştirme ve tohumluk üretim tekniklerinin geliştirilmesi;
•Ulusal olarak stratejik öneme sahip öncelikli genetik türlerin
belirlenmesi, morfolojik, genetik ve moleküler tanımlaması.
ÇEVRE ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Doğal yaşam alanlarının moleküler değerlendirilmesinin yapılması;
•Fitohormonlar ve etki mekanizmalarının çalışılması;
•Fizyoloji ve üreme biyolojilerinin çalışılması;
•Genomik çalışmalarında gelişmeler ve yöntemlerin optimizasyonu;
•Mikroflora ve makroflora ilişkilerinin nedensellik analizi;
ÇEVRE ALANINDA ÖNCELĠKLERĠMĠZ…
•Mikroorganizmaların
ekosistem
işlevlerindeki
rolünün
araştırılması;
•Ekosistem ve habitatlara özgü canlıların türlerinin moleküler
genetik teknolojiler ile çeşitliliklerinin saptanması;
•Kaybolma tehlikesi altındaki endemik bitkilerimizin moleküler
tanısı ve bunlar için DNA bankası kurulması gerekmektedir.
FIRAT ÜNİVERSİTESİ
FEN FAKÜLTESİ
BİYOLOJİ BÖLÜMÜ
TEŞEKKÜRLER…
Download