TESTEV ve Türkiye`de Tiyatro Eğitiminin Durumu

advertisement
TİYATRO EĞİTİM DERNEĞİ SÖYLEŞİLERİ
İsmet Tekerek’le “TESTEV ve Türkiye’de Tiyatro Eğitiminin Durumu” Üzerine…
Üsküdar’da bir sanat evi var. İçi sanatla, eğitimle, kültürle, bilimle, felsefeyle ve
oyunla dolu… Bu doluluğu edinmek için TESTEV’in kapısından içeri istekli ve
disiplinli bir adım atmanız yeterli.
Kurucu müdür İsmet Tekerek’le TESTEV, Türkiye’de tiyatro eğitimi ve tiyatro
gündemi üzerine bilgi dolu bir söyleşi gerçekleştirdik. Keyifli okumalar dilerim.
Kemal Oruç
TESTEV’in kuruluş hikayesini anlatır mısınız?
TESTEV, Tek Erek Sanat Tiyatro Evi, 18 Ekim 2014 tarihinde açılışını gerçekleştirdi.
Şu anda Uludağ Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan Prof. Dr. Nurhan Tekerek’le
birlikte uzun süredir bir hayal kuruyorduk. Kendimize özgü bir eğitim kurumu
oluşturmak ve dileyen her
insana sanat üzerine yeni
pencereler
aralayacak
yolculuğun
bir
sürdürücüsü
olmak gibi. Ben 2013-2014
eğitim-öğretim
yılında
Muş
Alparslan Üniversitesi Felsefe
Bölümü’nde Yard. Doç. Dr.
olarak
göreve
başladım.
Ancak
eğitim
ve
iklim
şartlarının güçlüğünden ötürü istifa etmek durumunda kaldım ve İstanbul’a geri
döndüm. Akabinde tekrar Prof. Dr. Nurhan Tekerek’le bir araya gelip yukarıda sözünü
ettiğimiz hayalimiz üzerine istişarede bulunduk. Kendisi de manevi ve maddi olarak
başlangıçta destek vereceği sözünü verdiği için TESTEV’i kurma girişimlerine
başladık. TESTEV ve Tek Erek Sanat Tiyatro Evi adı üzerinde uzun süre düşündük.
Bizim soyadımız Tekerek. Tekerek ve Ev sözcüklerini belli bir içerikle ya da moda
1
deyişle vizyon ve misyon çerçevesinde birleştirince Tek Erek Sanat Tiyatro Evi adı
ortaya çıktı. Birincil ereğimiz ya da adımızla ifade edersek tek ereğimiz tiyatro,
sinema ve diğer alanlarda, bizden öğrenmek isteyenlere kapımızı açmak, birlikte
öğrenmenin yollarını aramak. Bu amaç bize kalırsa önemli amaç... Çünkü artık her
birimiz yurttaş olarak bir şeylerin farkına varmak, duyarlığımızı arttırmak ve hayata
birey olarak katkıda bulunmak zorundayız. Yani hayatı ve dünyayı güzelleştirmek
durumundayız. Mevcut çirkinliklere gözleri kapalı tutmak ya da umursamamak bir
yurttaş ya da bir birey olarak bizlere yakışmaz. Farkındalığı arttırmanın, güzellikleri
keşfetmenin ve çirkinlikleri yok etmenin en önemli yollarından biri de sanatı ve
felsefeyi öğrenmek ve öğretmek. “Seyirci Kalmayın” sloganı da bütün bu
düşüncelerin ardından ortaya çıktı. Seyirci Kalmayın! Eğer hayatı güzelleştirmek,
farkındalığınızı arttırmak, çirkinlikleri ötelemek istiyorsanız seyirci kalmayın. Bize
gelin, TESTEV’e… Bir ev sıcaklığı içinde, doğru, dürüst ve samimi ama mutlaka belli
bir disiplin içinde -çünkü sanat ve felsefe birer disiplindir- tiyatroyu, dramayı, oyun ve
senaryo yazarlığını, tiyatro felsefesini birlikte öğrenelim. Okuyalım, düşünelim,
öğrenelim, oynayalım, yazalım, film çekelim. Çünkü sanat umudun çocuğudur. Gelin
bu çocuğu beraber büyütelim. Böylece kendimizi zenginleştirelim, sonra da bu
yaşanası dünyamızı…
İsmet Tekerek kimdir?
İsmet
TEKEREK,
ODTÜ
İşletme
Bölümü’nü
bitirmiştir. Okuduğu sıralarda öğrenci arkadaşlarıyla
birlikte
siyaset
yazılardan
düşüncesi
oluşan
Abra
ve
sanat
Dergisi’ni
üzerine
çıkartmış,
ardından Fransa/Paris’e gitmiş, orada Fransızca
öğrenip, sinemayla da ilgilendikten sonra Türkiye’ye
dönmüştür. Şeyla bin Habip’ten “Eleştiri Norm ve
Ütopya”
kitabını
Türkçe’ye
kazandırmasının
akabinde İşletmeciliği bırakmış, Ege Üniversitesi,
Edebiyat Fakültesi, Felsefe Bölümü’nde “Hegel’in
Hukuk Felsefesi” üzerine yaptığı teziyle doktorasını
tamamlamıştır. Muş Alparslan Üniversitesi Felsefe
2
Bölümü’nde kısa bir süre Yard. Doç. Dr. Olarak çalıştıktan sonra İstanbul’a dönmüş
ve TESTEV’in kuruluşuna katkıda bulunmuştur. Felsefe ve siyaset üzerine pek çok
makalesinin yanında Prof. Dr. Nurhan Tekerek ile birlikte Tiyatro, Felsefe ve
İşletmecilik üzerine makaleler de yazmıştır. Halen TESTEV’in kurucu müdürlüğünü
yapmaktadır.
TESTEV’de hangi eğitim programları uygulanıyor?
TESTEV’de kuruluşu olan Ekim 2014’den bu yana Reji, Diksiyon-Fonetik, Oyunculuk
ve Dramatik Yazarlık alanlarında programlar uygulanmaktadır. Ayrıca Hikaye
Anlatıcılığı, Yetişkinler ve Çocuklar için Yaratıcı Drama, Sinema gibi programlarımız
ve ek olarak Tiyatro Okullarına Hazırlık programımız da vardır.
Bütün programlarımız üçer aylık dilimler halinde hazırlanmıştır. 3x3’lük programı
bitiren katılımcı -ki bu da 9 aylık bir süreci kapsamaktadır- TESTEV’in sertifikasını
almaya hak kazanır. Üçer ay devam eden öğrencilerimize ise katılım belgesi ya da
referans mektubu verilmektedir.
3
Diksiyon-Fonetik ve Sinema Programımız dışında Oyunculuk, Reji, Hikaye
Anlatıcılığı, Dramatik Yazarlık, Yaratıcı Drama Programlarımız haftada 8 saatten
oluşmaktadır. Bu programlarda Tiyatro Felsefesi ortak derstir.
Oyunculuk Programı: Oyunculuk, Sahne Bilgisi ve Tiyatro Felsefesi,
Reji Programı: Sahne Bilgisi, Reji Uygulamaları, Tiyatro Felsefesi,
Dramatik Yazarlık: Dramatik Yazarlık, Film Okuma, Tiyatro Felsefesi,
Hikaye Anlatıcılığı: Hikaye Anlatıcılığı, Sahne Bilgisi ve Tiyatro Felsefesi gibi
derslerden oluşmaktadır.
Diksiyon-Fonetik haftada 5 saatten oluşan bir programdır ve Fonetik, Nefes-VurguTonlama, Diksiyon ve Artikülasyon gibi üç dersten oluşmaktadır.
Sinema programımız; Kısa Film ve Belgesel Yapımı, Film Okuma olmak üzere
haftada 6 saattir.
Oyunculuk kontenjanımız 10
kişi, Dramatik Yazarlık, Reji,
Hikaye Anlatıcılığı ve Sinema
5’er
kontenjanımız
kişi,
Diksiyon-Fonetik ve Yaratıcı
Drama
kontenjanımız 10’ar
kişidir. Bu sayıların üzerine
çıkıldığında
yeni
bir
sınıf
açma zorunluluğu vardır.
Ek olarak Hobi Programı adıyla Oyunculuk programımızı da devreye soktuk bu sene.
İki saatlik bir program bu program. Yalnızca hobi olarak ilgilenmek isteyenleri
kapsayan bir paket bu program. Yalnızca Oyunculuk çalışmalarını içeriyor.
Ayrıca Tiyatro Okullarına Hazırlık babında Oyunculuk ve Dramatik Yazarlık
alanlarında programlarımız da mevcuttu. Bu programlar da Oyunculuk için Oyunculuk
ve Ses Eğitimi derslerinden, Dramatik Yazarlık için Dramatik Yazarlık ve Hazırlık,
Film Okuma derslerinden oluşuyor.
4
Bu eğitimler hangi günler/saatler ve hangi eğitmenler tarafından veriliyor?
Oyunculuk, Reji, Hikaye Anlatıcılığı gibi programlarımız hafta sonları, Dramatik
Yazarlık hafta içi oluyor. Ancak çalışma saatlerimiz esnektir. Öğrencilerin, eğitimcinin
ve mekanın durumuna göre ders sürelerini aynı tutmak koşuluyla değişiklik de
yapılabiliyor.
Eğitmenlerimizin tamamı tiyatro ve sinema alanında akademik eğitim almışlardır. Ben
“Tiyatro Felsefesi” ve “Film Okuma” derslerimizi yürütüyorum. Umur Ozan Şahin ve
Nimet Erdem Dramatik Yazarlık derslerini veriyorlar. Oyunculuk eğitmenlerimiz de
Nihal Usanmaz, Teoman Gelmez, Yaşar Büker ve D.T.’den emekli oyuncu Özden
Çiftçi’dir. Ses ve Şan Eğitimi eğitmenimiz Bülent Yüksel, Kısa Film ve Belgesel
eğitmenimiz Burhan Gün’dür. Prof. Dr. Nurhan Tekerek de zaman zaman katkıda
bulunmaktadır. Ayrıca mesleği tiyatro olan dostlarımızla da workshop-söyleşi
bağlamında ilişkilerimiz her zaman vardır.
TESTEV’de yapılan eğitim çalışmalarının amacı nedir?
TESTEV’de
çalışmalarının
yapılan
eğitim
birincil
amacı
“seyirci kalmak” istemeyenlere
tiyatroyu, sinemayı düşünceyi
ve düşünmeyi öğretmek ve
birlikte öğrenmektir. Belli bir
disiplin
içinde
elbette.
Dolayısıyla programlarımız 15
yaşın üstünde her isteyene -ama gerçekten isteyene- açıktır. 15 yaşın altındakiler için
de Yaratıcı Drama programımız mevcuttur.
Eğitim programlarınıza kimler katılabilir?
Eğitim programlarımıza tiyatroyu, sinemayı öğrenmek isteyen, merak eden, bu işi
profesyonel olarak yapmak isteyen herkese kapılarımız açıktır. Bizim bir sloganımız
5
da “Sanat umuttur. Gelin o çocuğu birlikte büyütelim…” Umudu büyütmek isteyen
herkes katılabilir. Bu TESTEV’in bir yolgeçen hanı olduğu anlamına gelmiyor elbette.
Gerçekten düşünen, gerçekten bu işi öğrenmek isteyen, gerçekten oyunculuk,
yazarlık, sinema ve diğer alanlarda anlamlı işler yapmak isteyen kişiler kısa sürede
kendini belli ediyor. Biz biraz da
bu süreci öğrenciyle
birlikte
yaşamak
isteyenlerdeniz. Baştan engel koymuyoruz. Ama süreç içinde tiyatronun ve
sinemanın hiç de o kadar kolay bir iş olmadığını, kendine özgü birer disiplin olduğunu
idrak edebilenler kalır, diğerleri de belli bir süre de olsa tiyatroyla haşır neşir olur ve
öyle gider. Özetle TESTEV’e gelen sanata ve düşünmeye dair mutlaka bir şeyler
öğrenir. Yeter ki istesin…
Türkiye’de oyunculuk bölümlerindeki eğitimler hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu sorunuzu alanına yıllarca emek
vermiş, ülkede iki bölüm kurmuş ve
birinin revize edilmesine katkıda
bulunmuş, TESTEV’e de özellikle
gönüllü ve manevi olarak destek
veren Prof. Dr. Nurhan Tekerek’le
bir görüşme yaptıktan sonra ancak
yanıtlayabiliyor ve onun Türkiye
Barolar Birliği’nin 2014’de organize
ettiği Hukuk-Sanat Buluşması’ndaki görüşlerinden bir alıntıyla konuyu açmak
istiyorum. Ayrıca görüşlerimizin ortak olduğunu da ifade etmek isterim.
“Tiyatro sanatı diğer tüm sanat dallarını içinde barındıran, pek çok bilim
dalından da yararlanarak, kendine özgü anlatım araçlarını, belli bir estetik formda
biçimlendirerek, mutlaka seyirciyle paylaşan bir eylemin adıdır.
Eğitim ise, bireye, bireysel özelliklerini geliştirmesi ve süreç içinde edindiklerini
diğer bireylerle ve toplumuyla paylaşması adına fırsatlar sunan bir sürecin adıdır. Bu
süreç devletin resmi okullarında da yaşanabilir, özel ve tüzel farklı kurumlarda da
yaşanabilir, geleneksel usta-çırak ilişkisi içinde de yaşanabilir.
6
Genelde sanat, özelde farklı alanlarıyla birlikte tiyatro eğitimi, sanatçı adayının
yolculuğuna yardımcı olacak tüm donanımı ve özelliği ona sunar ya da sunmalıdır.
Nedir bu özellikler?
‘Beceri ve hüneri geliştirme (pratik)
Bilgi birikimi (teori)
Özgür ve özgün yaratma cesareti (düş gücü)
Merak ve araştırma yatkınlığı ve yetkinliği (bilimsel tutum)
Düşünsel alt yapı ve dünya görüşü (felsefi-etik-hukuksal bakış)
İlkeli ve tutarlı bir sanatçı kişiliği (karakter)
Çözüme yönelik kararları çabuk alabilme becerisi (pratik zeka)
Kendini ve başkalarını anlayabilme becerisi ile gelen farkındalık ve seçicilik (duygusal
zeka)
Yurttaşlık ve insanlık bilinci (sosyallik)
Ben ve biz, kendi ile toplum arasındaki diyalektik ilişkiyi kavrayabilme ve hayata
geçirebilme gücü (diyalektik yöntem)
Planlama, organizasyon ve koordinasyon (stratejik düşünme)’
Aslında bu özellikler yalnızca sanat ve tiyatro eğitiminde değil eğitimin tüm
alanlarında adaya kazandırılması gereken özelliklerdir ve salt üniversite eğitimine
ilişkin, aile içi eğitimden, örgün eğitime, örgün eğitimden hayat boyu öğrenmeye ve
gelişmeye yayılması gerekir.
Üniversitelere Genel Bakış
24 Ocak kararlarını ve akabinde gelen 12 Eylül 1980 darbesini hepimiz
anımsıyoruz. Söz konusu darbeyi, seksen öncesi kaosundan ötürü uygulama fırsatı
bulunmayan ekonomik kararların hayata geçirilmesi için uygun şartları hazırlamak için
gerçekleştirilmiş kestirme, katı, yıkıcı, yıpratıcı, yaralayıcı bir çözüm yolu olarak
yorumlayan
pek
çok
görüş
var.
Nitekim
ardından
gelen
süreçte,
dünya
konjonktürünün de etkisiyle uygulanan pek çok siyasi ve ekonomik tedbir ve
tercihlerle ülkemiz bugüne geldi.
Seksen sonrasında söz konusu kaotik ortamın baş aktörleri olarak görülen
üniversiteleri yakından denetlemek adına yeni bir merkezi yapı oluşturuldu: YÖK
(1981’de çıkartılan 2547 sayılı Yüksek Öğretim Kanunu çerçevesinde) Aradan 33 yıl
geçmesine, her ile bir üniversite düşüncesiyle açılan üniversitelerle birlikte sayısı
7
bugün 208’i bulan üniversiteleri tek merkezden yönetmeye çalışan o merkezcil
yapısını korumakta.
Ancak böylesi katı ve merkezcil yapı, her nedense, stratejik planlarda(!) “dış
paydaşlar” olarak yer alan kurum ve kuruluşlarla organik bağı gerektiği ölçüde
oluşturamamış ve en önemlisi işbirliği içinde, istihdam ve ihtiyaçlar doğrultusuna planlı
bir süreci henüz inşa edememiştir. Sayısal veriler için de her ne kadar gelişme varmış
gibi görünse de, nitelik açısından bu gelişmeyi yakalayamamıştır.
Tiyatro eğitiminde de durum farklı değildir
Bugün Devlet Tiyatroları, Şehir Tiyatroları’yla birlikte devlet ve özellikle yerel
yönetimler, Anayasa’nın ve diğer yasaların ilgili maddeleri doğrultusunda mezunlar
için yeni tiyatrolar ve istihdam alanları oluşturacaklarına, mevcut imkanları ve
kurumları da ortadan kaldırıp, tiyatro sanatını ve tiyatro insanlarını piyasa şartlarının
acımasız şartlarıyla karşı karşıya bırakarak, özellikle genç sanatçı adaylarını adeta
cezalandırmaktadır.
Eğer YÖK, özellikle tiyatro eğitimi alanında, gerçek bir ilerleme arzu ediyor
olsaydı,
bu alanda uzmanlaşmış akademisyenler ve uygulayıcı sanatçılar ve
kurumlarıyla organik bir bağ oluşturur ve ortak buluşmalar sağlanmasının gerçekten
yolunu açar, tiyatro eğitimi alanında, istihdama yönelik ciddi bir planlama yapılmasına
ön ayak olurdu. Bizler de akademisyenler olarak katkı sağlardık.
Bu arada, özellikle ödenekli tiyatro kurumlarında çalışan yönetici sanatçı ve
sanatçıların açılan her yeni bölüme -mevcut akademisyenlerin yeterince nitelikli
olmadığı, olanların da kendileri kadar tiyatroyu bilmedikleri iddiasıyla- mesafeli
durdukları, dahası olumsuz yaklaştıklarını belirtmeliyim. Türkiye gibi olağan üstü hızla
büyüyen devasa bir ülkenin, salt Ankara ve İstanbul Devlet Konservatuvarları
merkezli bir eğitim doğrultusunda sanatı nasıl yaygınlaştırabileceği de ayrı bir merak
konusudur. Dolayısıyla tiyatro bilimiyle ve sanatıyla ilgisi olmayan bu sekter tutumlar
ve merkezcil bir yapı olan YÖK’ün de tiyatro eğitimi alanına soğuk bakması ve
planlama eksikliği dolayısıyla (YÖK ve Üniversitelerarası Kurul çatısı altında bir Sanat
Eğitimi Konseyi vardır ama bu konseyde de çoğunlukla büyük kentlerdeki
üniversiteler -Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi gibi- etkileyici olduğunu
gözlemlerim göstermiştir.) bu alanda ortak bir zemin oluşturulamamıştır.
Ülkemizde mevcut üniversite koşullarında tiyatro eğitimi verilen okulların sayısı
-henüz öğrenci almayanları da sayarsak- 33 olmasına rağmen, üniversite sayısı göz
önüne alındığında bu sayının o kadar da yüksek olmadığı görülecektir. Tiyatro okulları
Doğu, Güney Doğu Anadolu ve Karadeniz bölgelerinde Erzurum ve yeni açılan
8
Zonguldak, Ordu ve henüz öğrenci alma aşamasında olmayan Tunceli’yi saymazsak
neredeyse yok denecek boyuttadır. Dört yıllık lisans eğitimi veren ve öğrenci alan
okulları aşağıda sıraladığımızda bölgesel adaletsizlik somut olarak görülecektir:
1. A.Ü. DTCF, Tiyatro Bölümü (Oyunculuk, Dramatik Yazarlık, Tiyatro Kuramı)
2. Hacettepe Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk ASD
3. Dokuz Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl.
(Oyunculuk, Dramatik Yazarlık, Sahne Tasarımı)
4. İstanbul Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk ASD
5. Mimar Sinan Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk ASD
6. İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturgi ABD
7. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü
(Oyunculuk, Dramatik Yazarlık, Sahne Tasarımı)
8. Bilkent Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, Tiyatro Bl.
9. Eskişehir A.Ü. Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları Bl. Oyunculuk ASD
10. Yeditepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tiyatro Bl.
11. Konya Selçuk Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk
ASD
12. Çukurova Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk ASD
13. Süleyman Demirel Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl.
(Oyunculuk, Dramatik Yazarlık, Sahne Tasarımı)
14. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları
Bl. (Oyunculuk)
15. Kocaeli Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl. (Oyunculuk,
Dramatik Yazarlık, Sahne Tasarımı)
16. Haliç Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları, Oyunculuk ASD
17. Beykent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları (Oyunculuk)
18. Kadir Has Üniversitesi, Sanat ve Tasarım Fakültesi, Tiyatro Bl.
19. Maltepe Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bölümü
(Oyunculuk)
20. Uludağ Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl. (Oyunculuk ve
Dramatik Yazarlık)
21. Akdeniz Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları (Oyunculuk ASD)
22. Aydın Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Drama ve Oyunculuk
23. Yeni Yüzyıl Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl.
(Oyunculuk)
9
24. Muğla Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Sahne Sanatları Bl. (Oyunculuk)
25. Ordu Üniversitesi, Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi, Tiyatro Bl. (Oyunculuk)
26. Bülent Ecevit Üniversitesi, Devlet Konservatuvarı, Sahne Sanatları (Oyunculuk
ASD)
Yukardaki okulların 3’ü devlet, 7’si özel üniversite olmak üzere 10’u
İstanbul’da, 3’ü Ankara’da,
diğerleri de İzmir, Adana, Bursa-Mudanya, Erzurum,
Eskişehir, Konya, Çanakkale, Antalya, Isparta, Kocaeli, Muğla-Bodrum, Ordu,
Zonguldak’tadır. Görüldüğü üzere mevcut sayılara göre Türkiye’de 208 Üniversite ve
81 kent vardır. Yalnızca 26 üniversitede ve 15 kentte tiyatro eğitimi verilmektedir.
Tiyatronun yaşamın tam da ortasında olması gereken ve yüzyıllardan bu yana kamu
iyiliği ve yararı açısından desteklenen ve de kösteklenen bir sanat olduğu
düşünülürse bu sayıların ve dağılımın ne denli adaletsiz ve az olduğu görülecektir.
Yine yukarıdaki okullar listesinden hareketle, kimi tiyatro bölümlerinin, ilk
kurulan (1936) devlet konservatuvarının etkisiyle yalnızca tek boyutlu oyunculuk
eğitimi verdiği, yani icracı sanatçı yetiştirdiği gözlemlenmektedir.
Fakülte düzeyinde kurulmuş ve örgütlenmiş, tiyatro bilimcisi ve araştırmacısı
yetiştiren ilk enstitü de, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi çatısı altında 1954 yılında
kurulmuş, aynı enstitü süreç içinde kürsüye, 12 Eylül sonrası birime, daha sonra
bölüme ve 1987 yılında da iki anasanat ve bir bilim dalı olmak üzere tiyatro bölümüne
dönüşmüştür.
Fakülte düzeyinde Sahne Sanatları Bölümü (Halk Oyunları, Opera, Bale vb.
alanlar da sahne üzerinde icra edilen sahne ile ilgili tüm ana sanat dalları da bu bölüm
başlığı altında toplanmaktadır her nedense) adı altında ana sanat dallarından oluşan
tiyatro okulları. Fakülte çatısı altında örgütlendiği için eğitim-öğretimin yanında, doğal
ve temel görevlerinden biri de bu alanda akademisyen ve araştırmacı yetiştirmektir.
Sorunlar
Kendi başına özerk bir kurum olan konservatuvarlar, her ne hikmetse YÖK’le
birlikte üniversitelere bağlanmış, dolayısıyla bu okullar akademisyen sorunuyla karşı
karşıya kalmıştır. Bu boşluğu doldurmak için de, yüksek lisans ve doktora süreci
kadar zorlu olmayan, uygulama çalışmalarının değerlendirilerek unvanların bol
keseden dağıtıldığı bir garip süreç yaşanmış ve tiyatro eğitimi alanında doktoralı ve
sanatta yeterlik sınavını vererek doktorasız unvan almış iki farklı türde akademisyen
kimliği yaratılmıştır. Elbette, özellikle akademisyen yetiştirme sürecinde bilimsel
10
standartlara
yabancı
olmaktan
kaynaklanan
pek
çok
sıkıntı
yaşanmış
ve
yaşanmaktadır.
Üniversitelerdeki tiyatro eğitiminin sorunlarına genel olarak bakıldığında
şunları söylemek mümkün görünmektedir:
1. Bir tiyatro kurumunun sürekliliğini sağlamak için planlamayla birlikte nasıl
ciddi bir bütçe-ödenek gerekliyse, tiyatro eğitimi için de kayda değer bir bütçe-ödenek
gerekmektedir. Tiyatro nasıl pahalı bir sanatsa tiyatro eğitimi de pahalı bir eğitimdir.
Oysa Güzel Sanatlar Fakülteleri ve konservatuvarların harcama kalemleri çok
kısıtlıdır. Salon ya da oyun alanı, teknik donanım (Spotlar, ışık ayakları, dimmerler,
ses düzenleri vb.), dekor-kostüm, diğer dijital araçlar, oyun metni, kitap, fotokopi gibi
pek çok fiziksel ihtiyaçları olan okulların bu talepleri kısıtlı bütçeler gerekçe
gösterilerek karşılanamamaktadır.
2. Tiyatro okullarına dikkat edildiğinde eğitimde ortak dilin oluşturulamadığı,
yukarıda
da
sözünü
geleneklerden
ettiğim
gelmenin
akademisyen
yetiştirmede
farklı
ve
bilimsel
eğitime uygun olmayan yollarla kısa
yoldan unvan vermenin yarattığı ikilik
ve
farklı
yeterince
bilimsel-sanatsal
tutumlar
nitelikli
elemanı
yetişmesini
de
Akademisyenlik
öğretim
engellemiştir.
sürecinin
tiyatro
eğitimine ek olarak artı bilimsel yükler
getirmesinden ötürü de tiyatro eğitimi
alanında nitelikli akademisyen sıkıntısı
doruk noktasına ulaşmıştır.
Bugün 26 tiyatro okulunda fiilen
çalışan 16 profesör, 20 doçent, 16
yard. doçent ve bir o kadar da öğretim
görevlisine
ek
olarak
ücretli
eğitmenlerle eğitim-öğretim sürdürülmeye çalışılmaktadır.
3. Üniversite eğitimiyle tiyatronun disiplininin çoğu zaman bağdaşmamasından
kaynaklanan gergin ve zorlu ortama ek olarak öğretim elemanı ücretlerinin ve
11
maaşlarının düşüklüğü de (Konservatuvarlarda sanatçı-eğitmen statüsünde özel
sözleşmeyle çalışan öğretim elemanlarını dışında tutmak şartıyla) akademisyen
sıkıntısı yaşanmasının bir başka nedenidir. Piyasa şartlarında şanslı olanların
astronomik paralar kazandığı bir ortamda, bilimsel ve sanatsal disiplin ve
araştırmacılığın getirdiği ek yüklerle birlikte yoğun ders saatlerinin karşılığında alınan
düşük ücretler akademisyenliği –özellikle oyunculuk eğitimi alanında- tercih
edilmeyen bir meslek haline getirmektedir.
4. Tiyatro eğitimi kendine özgü disiplin anlayışıyla aynı zamanda olmazsa
olmaz özgürlük ortamıyla farklı bir pedagojik yaklaşımı, birebir ve insan insana eğitimi,
tiyatronun etik anlayışı çerçevesinde hoşgörüyü ve tartışmayı baş tacı etmesi gereken
bir tutumu gerekli kılmaktadır. Dolayısıyla tiyatro okullarının özgün bir işleyiş
yönetmeliği kesinlikle olmalıdır. Nasıl ki tüm üniversitelerde tıp eğitimi ayrı bir
yönetmeliğe tabiyse tiyatro okulları da eğitimin nitelik açısından farklılığından
kaynaklan özel yönetmeliklere tabi olmalıdır.
Oysa bugün diğer fakülte, yüksekokulların öğrenci ve öğretim elemanları ilke,
kural ve haklarını içeren, lisans, yüksek lisans, doktora, sınavlar, ders alma, ders
geçme, kredi sistemi (Dört yıllık ders kredi toplamında diğer bölümlere ve fakültelere
uydurulmaya çalışılan standartlar), devam, devamsızlık ve disiplin cezalarıyla genel
lisans, yüksek lisans ve doktora yönetmeliğine tabidir. Bu durum da sanatın ve
tiyatronun etiğiyle uzaktan yakından bağdaşmayan yanlış uygulamalara
ve
haksızlıklara ya da suistimallere meydan vermekte, dolayısıyla tiyatro eğitimini de
sekteye uğratmaktadır.
5. Avrupa uyum yasaları ve Avrupa üniversiteler arası değişim programı
çerçevesinde, bizim üniversitelerimizde de Bologna Süreci denilen bir süreç
başlatılmış ve yine bu sürecin getirdiği katı ön kabuller ve Tanzimatçı zihniyet tiyatro
eğitimi alanında da içinden çıkılmaz sorunlar getirmiştir. Teknik bir konu olduğu,
dahası ayrıntıya girmeden anlatılamayacağı için bu sorunu şimdilik geçiyorum. Ancak
uyum yasaları çerçevesinde pek çok olmazsa olmaz derslerimizi seçmeli havuzuna
atmak
zorunda kaldığımızı,
dersleri dönemlik
yapmak
zorunda kaldığımızı,
dayatmalarla içerikten yoksun pek çok formel değişiklikler yapmak zorunda
kaldığımızı belirtmeliyim.
6. Mezunlarımızın istihdam sorunları. Dört yıllık lisans eğitimini tamamlayan
oyuncu, yazar, yönetmen ve tasarımcıların en yakıcı sorunlarından biri bu istihdam
12
sorunudur. Anayasamızın ilgili 64. Maddesi ve Yerel Yönetimler Yasası’nın ilgili
maddeleri gereğince aslında 26 okuldan dört yılda bir mezun olan yaklaşık, diyelim
600 sanatçı adayına seksen milyon nüfusa ve 81 ile sahip bir devlet istihdam olanağı
sağlayamıyorsa orada durup düşünmek gerekir diyorum.
Son Deyiş
Tiyatro sanatı ve tiyatro eğitimi bir bütündür. İster Erzurum’dan, ister
Ankara’dan veya İzmir’den ya
da Adana-Bursa’dan, nereden
olursa olsun, dört yıllık lisans
eğitimi
almış
yazar,
tasarımcı
yönetmen
toplanan
bir
oyuncu,
ya
da
yıllarca,
halktan
vergilerle
ödeneği
sağlanan tüm devlet ve yerel
yönetimlerin tiyatrolarınca, kısıtlı kadro imkanları öne sürülerek- kırk yılda bir açılan sınavlarda dışlanıyor,
ötekileştiriliyorsa, durup bu konu üzerinde düşünmek gerekiyor.
Mezunlarımız mevcut tiyatroların kapılarından geri dönmek durumunda
kalarak işsizliğin o derin bunalımında, hiçliği yaşamanın marjinalliğinde öfke
kusuyorsa durup bir daha düşünmemiz gerekiyor.
Mezunlarımız piyasanın acımasız dişlileri arasında, şansı yaver giden üç beş
kişinin dışında- kırk paraya ve sigortasız çalıştırılırken, eğitimden nasibini almamış bir
takım insancıklar baş tacı ediliyorsa durup bir daha düşünmek gerekiyor.
Mezun öğrencilerimiz ünlü olmak uğruna set kazalarında yok olup gidiyorsa
durup bir daha düşünmek gerekiyor.
Okullardan mezun olan ve ödenekli tiyatrolarda, mevcut yozlaşmış ilişkilere
katlanarak her şeye rağmen tiyatro yapma mücadelesi verirken bunalıma düşüyor,
hayata küsüyor, geleceğimizin en önemli itici gücü olan umudunu kaybediyorsa durup
bir daha düşünmemiz gerekiyor.
Özgür ve özgün tiyatro eğitiminden yana diye, demokrasiciliğin göstermelik
kurumlar aracılığıyla yalnızca el kaldırma biçiminde algılandığı ve uygulandığı, farklı
düşünenlerin adeta bir bozguncu gibi görüldüğü, örselendiği, bilimin-sanatın
coşkusundan
ve
yaratıcılığından
uzak
tek
tip
akademisyenlerin
çoğunluğu
oluşturduğu üniversitelerimizde, özgür ve özgün söylemi düstur edinen ve bu alanda
çabalayan tiyatro akademisyenleri yalnızlaştırılıyor ve ötekileştiriliyorsa durup bir daha
13
düşünmek gerekiyor.” (Prof. Dr. Nurhan TEKEREK’in 20 Ocak 2014 tarihinde, Türkiye
Barolar Birliği’nin Düzenlediği Hukuk-Sanat Buluşması Adlı Konuşmasından)
Tiyatro eğitiminin akademik alandaki boyutları ve sorunlarının ötesinde İstanbul ve
diğer kentlerde pek çok kurum ve kuruluşun ve kurum ötesi kişilerin de kurs
boyutunda tiyatro eğitimine soyunduğunu ve adeta bir kurs enflasyonu olduğunu
gözlemliyoruz. Elbette dileyen dilediği işi yapmalıdır. Ancak sanat eğitimi bir
disiplindir. Mutlaka bir deneyim ve birikim gerektirir. Yani her önüne gelenin
öğretebileceği bir iş değildir. Dolayısıyla serbest çalışan kişilerin ve kurs adı altında
eğitim veren kurumların da bir ciddiyeti olması gerekir. Ancak bu ciddiyetin ve eğitimin
niteliğinin nasıl olması gerektiğine kim karar verecektir ve nasıl denetlenecektir, bu
konuda somut bir yanıtımız yoktur. Biz bu denetimin süreç içinde, doğal yollarla
olacağına inananlardanız. Şunun altını tekrar tekrar kalınca çizersek, bu işe ne kadar
ciddi yaklaştığımızı da bir kez daha ifade etmiş olacağız sanırım: Sanat umudun
çocuğudur. Umudun çocuğunu
büyütmek kolay değildir.
Geleceğe
güvenle
bakabilmek, daha güzel bir dünya inşa etmenin yolu, siyaset, ekonomi, eğitim, sağlık,
endüstri, teknoloji gibi alanlarda gelişmiş olmaktan geçtiği gibi sanat alanında da
yaratıcı, yeni, ciddi, belli bir estetiğe sahip ve mutlaka hedef kitlesiyle buluşan
yapıtları oluşturmaktan geçmektedir. Bunun için de bilimle, felsefeyle ve diğer
14
alanlarla sıkı ilişki içinde olmalıdır sanat. Yani kendimizi ne kadar zenginleştirir, ne
kadar donatırsak, umudu da, başka bir deyişle sanatı da o kadar iyi yaparız.
Ülkemizde
günümüz
tiyatrosunun
içinde
bulunduğu
durumu
nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Özdemir Nutku Hocamızın “Yaşayan Tiyatro” adlı eserinde okumuştum. Lorca’nın bir
sözüydü sanırım: “Tiyatro bir
toplumun
barometresidir.
barometrenin
Bu
düşmeye
başlaması toplum içinde de bir
düşüşün
olduğunun
kesin
kanıtıdır.”
Dolayısıyla
Lorca
toplum, toplumun koşulları ve
tiyatro arasında diyalektik bir ilişki kuruyor. Yani toplumda siyaset, ekonomi, sosyal
hayat, yaşam standardı neredeyse tiyatronun durumu da oradadır. Elbette tiyatroda,
sinemada ve sanatın diğer alanlarında nitelik ve nicelik açısından yığılmış pek çok
sorun var. Ve bu sorunlar ülkenin genel sorunlarıyla birlikte çözülecektir
umudundayız. Yılmadan, yorulmadan, işimizin öneminin, ciddiyetinin farkında olarak
ve hep umutla birlikte aşacağız bu sorunları diye düşünüyoruz.
“Seyirci kalmayın” düşüncesinden yola çıkarak tiyatro ve sinema eğitimi
vermeyi hedeflemiş bir kurumu uzun soluklu kılmak mümkün müdür?
Mevcut ekonomik şartlarda böyle bir
kurumu
ayakta
tutmak
bile
gerçekten çok zor bir iş. Ama
umudumuz
direneceğiz.
var.
Direniyoruz
ve
Ve
inanıyoruz
ki
zamanla -henüz yeni bir kurumuzbize inanan ve bizimle birlikte olmak
isteyen, bu umuda yolculukta ev
15
sıcaklığında güzel paylaşımlarda bulunacağımız öğrencilerimiz çoğalacak ve belki de
tiyatro yapmaya doğru evrileceğiz. Kendi öğrencilerimizle hep birlikte…
Bu röportajların ve içeriklerinin okunduğunu ve gerçekten tiyatro disiplinine
katkıda bulunduğunu düşünüyor musunuz?
Kısa bir cevap: Evet… Katkıda
bulunduğunu düşünmek istiyoruz,
öyle umut ediyoruz. Umut… umut…
Hep
umut…
Ama
bu
piyango
biletinden para çıkacağını beklemek
gibi boş bir umut değil. Farkındayız,
çalışıyoruz,
inanıyoruz
ve
umut
ediyoruz.
TESTEV’de eğitim almak isteyenler size nasıl ulaşabilir?
TESTEV’de eğitim almak isteyenler web sitemizden bize ulaşabilir: www.testev.net
Sitemizde ulaşım adresimiz ve harita mevcuttur.
Ayrıca adresimizi de yazalım:
TESTEV, Tek Erek Sanat Tiyatro Evi
Tunusbağı Caddesi
Davudoğlu Apt., No: 21
Kat: 1, Daire:3
Üsküdar/İSTANBUL
Bu değerli söyleşi için çok teşekkür ederiz.
Yayınlanma Tarihi: 03.02.2016
16
Download