Taviloglu.com - Prof.Dr. Korhan TAVİLOĞLU

advertisement
Taviloglu.com - Prof.Dr. Korhan TAVİLOĞLU - Genel Cerrah
Oluşturulma: 20 October, 2017, 05:11
apandis ve kalın bağırsakta kitle
Gönderen : levent77 - 15/04/2010 14:33
_____________________________________
Merhaba,
annemi cmt günü karın ağrısı şikayeti ile doktora götürdük. apandis ve kalın bağırsakta kitle olduğu
belirlendi. Pazar sabah 7 de ameliyata girdi ve ameliyatı 4,5 - 5 saat sürdü. apandisi , kitleyi aldılar. Kitle
4-5 cm civarındaymış. Şimdi patoloji sonucunu bekliyoruz. Doktoru kitlenin üzerinde tüylenme olmadığını
bu nedenle annemin şanslı olduğunu söyledi. Ayrıca hasta raporunda ''inflame görünüm.serozaya
ulaşmış omentumu kendine çekmiş perfore tumoral kitle'' şeklnde bir açıklama vardı. Bunu
yorumlayabilirseniz çok sevinirim. Ayrıca bu açıklamadan hastalığın evresi ile ilgili bilgi edinebilir miyiz?
============================================================================
Cvp:apandis ve kalın bağırsakta kitle
Gönderen : DrTaviloglu - 20/04/2010 23:24
_____________________________________
Öncelikle annenize geçmiş olsun, kendisinde apandis ve muhtemelen kör bağırsak (çekum) veya kalın
bağırsağın çıkan bölümünü (asandan kolon) ilgilendiren bir tümöral kitle delinmesi söz konusu ve yapılan
acil ameliyatla muhtemelen kalın bağırsağın sağ yarısı veya bir bölümü alınmış durumda. Bu bölgede
çok fazla sorun olabielceğinden annenizde hangi sorun olabileceğini bilemiyorum. Kendisinde ne sonuç
olduğu ancak patoloji sonucu ile anlaşılabilir ve bu konudaki detayları da kendi doktorunuzla
paylaşmanız gerekir. Ben özellikle sizin ve ailenizin heyecanını gidermek ve aydınlatmak üzere konuyu
enine boyuna anlatacağım. Ancak, sizden ricam çıkan sonuca göre detayları kendi doktorunuz ile
paylaşmanız. Kalın bağırsağın sağ bölümünde tümöral kitleye neden olabilecek başlıca sorunlar
şunlardır:
1. Apandisit: Apandisit hastalığı, körbağırsağın apandis denen solucansı uzantısının iltihaplanmasına
verilen addır. Apandisit, apandis organının iç boşluğunun Yersinia, adenovirüs, sitomegalovirüs,
aktinomikoz, Mikobakteri, Histoplazma, Şistozoma veya Strongyloides stercoralis gibi bakteriler, virüsler,
mantarlar veya parazitler ile tutulması, tıkaçlarla (meyve çekirdeği gibi) tıkanması veya etrafındaki lenf
bezlerinin şişmesi, Crohn hastalığı veya ülseratif kolit gibi iltihabi bağırsak hastalıkları zemininde ve
karına gelen darbeler sonrasında gelişir. Bu tıkanma nedeniyle apandis organında şişme ve organ içi
basınç artışı meydana gelir ve dolaşımı bozulur, bunu da iltihap yani apandisit durumu izler. Bu durumun
ilerlemesi durumunda apandis delinir (apandisit perforasyonu), bu durum % 5-15 arsında görülür.
Apandisit ameliyatı tüm cerrahi girişimlerin % 2’si ve acil girişimlerin yaklaşık % 50’si apandisit nedeniyle
yapılmaktadır. Bebeklik çağında ender görülür, çocukluk ve özellikle ergenlik çağında çok sık ortaya
çıkar. Apandisit: iştah kaybı, bulantı, kusma, ateş, karın ağrısı (öncelikle göbek çevresinden başlayıp,
karın sağ alt kesimine yerleşen ağrı) gibi yakınmalarla kendisini belli eder. Apandisit tedavisi sınırlı
istisnalar dışında apandis organının yerinden alınmasıdır. Bu işlem klasik cerrahi yöntem veya son 20
yıldan beri daha yoğun uygulanıldığı gibi laparoskopik yöntemle yapılabilir. Laparoskopik yöntem
özellikle doğurganlık çağındaki kadınlarda üreme organlarına ait sorunları ayırt etmede ciddi yararlar
sağlar.
2. Çekum veya çıkan kolon kanseri: Kalın bağırsak kanseri en sık 50 yaşın üzerindeki kişilerde görülür
ve kadın ile erkek farkı gözetmez. Bu durum bazı hücrelerin uygun olmayan şekilde (anarşik) çoğalması
ile gelişirler. Bu tümörler iyi huylu (sıklıkla polip) ve kötü huylu (kanser) şeklinde olabilirler. Kalın bağırsak
kanserlerinin gelişmesi çoğu kez yıllar alır ve çoğunlukla bağırsak içindeki polip adı verilen iyi huylu
urlardan veya ülseratif kolit gibi bazı iltihabi kalın bağırsak hastalıklarından ötürü gelişirler. Bu tümörler
1/4
Taviloglu.com - Prof.Dr. Korhan TAVİLOĞLU - Genel Cerrah
Oluşturulma: 20 October, 2017, 05:11
yayılma yada sıçramalarını yakınlarındaki lenf damarları karaciğer, kemiklere veya prostat, mesane veya
rahim gibi komşu organlara yapabilirler. Bağırsak kanseri için risk grubundaki kişiler: 50 yaşın üstündeki
kişiler (hastaların % 90’ı), ailede kalın bağırsak kanseri olanlar, ailevi polipozis hastalığı olanlar, yüksek
yağ ve kalorili (özellikle hayvansal yağlar) ve düşük lifli diyetle beslenen kişiler, kalın bağırsak polipleri
olanlar, yumurtalık, rahim veya meme kanseri öyküsü olan kadınlar, ülseratif kolit ve Crohn hastalığı gibi
iltihabi bağırsak hastalığı varlığı, aşırı kilolu olmak, egzersiz yapmamak, şeker hastalığı, sigara ve aşırı
alkol kullanmak ve uzun süreli olarak gece vardiyasında çalışmaktır. ABD’de yapılan birçok araştırmada
kalın bağırsak kanseri tanısı konulan hastaların % 80’inde ailevi bir bağ bulunmadığı ve buna karşın %
20’sinde ise ailevi bir bağ olduğu belirlenmiştir. Kalın bağırsak kanserinin yaklaşık % 70’i kalın
bağırsağın ilk 1.5 metrelik bölümünde yer alırken, % 30’u ise rektum denilen makata yakın olan son
bölümünde yer alır. Bu kalın barsak kanseri hastalarının sadece % 5’inde Lynch sendromu denilen ailevi
kalın bağırsak kanseri sendromu olduğu bilinmektedir. Birinci derecede akrabada kalın bağırsak kanseri
olduğu zaman riskin genel nüfusa göre 2 kat civarında arttığı bilinmektedir. Ailede kalın bağırsak kanseri
tanısı konulan kişinin 60 yaşın altında bu hastalığa yakalanması durumunda ve birden çok aile bireyinde
kalın bağırsak kanseri olması durumunda riskin daha arttığı bilinmektedir (www.cancer.org). Bağırsak
alışkanlıklarında değişiklik-bir haftadan uzun süren kabızlık, ishal ya da dışkı çapının incelmesi gibi,
bağırsağın tam olarak boşalamama hissi, karın ağrıları, dışkıda kan görülmesi, nedeni açıklanamayan
demir eksikliğine bağlı kansızlık ve yorgunluk hissi, nedeni olmayan kilo kaybı kalın bağırsak kanseri için
görülebilen belirtilerdir. Kalın bağırsak kanserinin evreleri: Evre 0, kanser çok erken safhadadır. Evre I,
kanser kalın bağırsağın iç kısmını tutmuştur.
Evre II, kanser kalın bağırsağın dışına yayılmış, fakat lenf
bezlerini tutmamıştır. Evre III, kanser yakındaki lenf bezlerine yayılmıştır. Evre IV, kanser vücudun
diğer bölümlerine (karaciğere ve/veya
akciğerlere) yayılmıştır yayılma eğilimi gösterir.
3. Divertikülit delinmesi (perforasyonu): Kalın bağırsağın iç yüzeyinin zayıf noktalardan dışarı doğru kese
şeklinde fıtıklaşmasına bağırsak divertikülü adı verilir. Birden çok divertikülün yer aldığı durumlara ise
‘divertikülozis koli’ veya bağırsak divertikülozisi adı verilir. Bağırsağın kas tabakasına damarların girdiği
noktalarda divertiküller gelişir. 30 yaş altında
% 5-10 sıklıkta, 50 yaş üzerinde % 30 sıklıkta, 70 yaş
üzerinde % 50 sıklıkta ve 85 yaş üzerinde % 66 sıklıkta kalın bağırsak divertikülleri görülür. Erkeklerde
daha sıktır. Divertiküllerin delinerek bağırsak içeriği yani dışkının karına boşalmasıdır. Bu durumda
hastada şiddetli ağrı, yüksek ateş, bulantı ve bazen kusma meydana gelir.
4. Granülamatöz kolit veya Crohn hastalığı: Crohn hastalığı, sindirim sisteminin ağız boşluğu ile kalın
bağırsak arasındaki tüm bölümlerini tutabilen iltihabi bir bağırsak hastalığıdır. Sıklıkla hastalığın ince
bağırsağın son kısmını (ileum) ve kalın bağırsağın başlangıç bölümünü (çekum) tuttuğu bilinmektedir.
Crohn hastalığının oluş nedeni çoğu zaman bilinmemektedir, ancak sıklıkla vücuttaki iltihabi
(enflamatuvar) kimyasal medyatörlerin dengesizliği sonunda olduğu düşünülmektedir. Günümüzde,
kalıtımsal (NOD2 geni), mikrobik (Mikobakterium paratüberkülozis, Psödomonas ve Listeria), bağışıklık
sistemi ile ilgili (interlökinler and tümor nekrozan faktör - TNF), çevresel faktörlerle (sigara kullanımı),
diyete bağlı, damarsal ve stres ile oluşabildiği ileri sürülmektedir. Crohn hastalığı, ortalama 100.000
kişide bir kişide görülür. Asya ve Afrika kıtalarında, diğer kıtalara göre biraz daha sıktır. Kuzeydeki
ülkelerde son 50 yılda özellikle kalın bağırsakta görülme sıklığı artmıştır. Kentlerde ve üst
sosyo-ekonomik grupta kırsal kesime oranla daha sık görülür. Beyazlarda siyahlara göre Crohn hastalığı
daha sık görülür. Crohn hastalığı, Musevi toplumunda tüm kıtalarda diğer toplumlara göre 2-4 kat daka
sıktır. Kadın ve erkeklerde görülme sıklığında belirgin bir fark yoktur. Crohn hastalığı’nın 15-30 yaş ve
60-80 yaş gruplarında artış gösterdiği bilinmektedir. Crohn hastalığı, bağırsağın kripta adı verilen
bölümlerinde ülserler ve granülom adı verilen şişlikler oluşturur. Bağırsağın tüm katmanlarını tutan
iltihabi gelişme yaratır ve bağırsakta darlık, ödem ve tıkanıklık oluşturabilir. Crohn hastalığı, bağırsaktan
dışarıya sızıntı (fistül) oluşturabilir. Bunun sonucunda bağırsakta delinmeler ve apseler meydana gelir.
Crohn hastalığına bağlı fistüller sıklıkla bağırsak ile bağırsak arasında (entero-enteral), bağırsak ile
mesane (sidik torbası) arasında (entero-vezikal), bağırsak ile hazne (vajina) arasında (entero-vajinal),
kalın bağırsak ile mide arasında (kolo-gastrik) ve bağırsak ile deri arasında (entero-kutanöz) tipte
olabilirler. Crohn hastalığında: bağırsak tıkanıklığı gelişmesi, bağırsak delinmesi, kan zehirlenmesi
2/4
Taviloglu.com - Prof.Dr. Korhan TAVİLOĞLU - Genel Cerrah
Oluşturulma: 20 October, 2017, 05:11
(toksik megakolon) gelişmesi (toksik megakolon) ve karın içi apse gelişimi durumunda ameliyat kararı
alınır. Crohn hastalığında ameliyat tekniği, hastalıklı bağırsak bölümünün çıkartılması veya bypass
yapılması ile devamlılığın sağlanması esasına dayanır. Zorunlu olmadıkça bu hasta grubunda bağırsak
yaralarının iyileşme sorunu, hastalığın aynı belirtilerle çıkartılan bağırsağın dışındaki bölümlerde
tekrarlaması ve bağırsağın farklı bölümlerinde daralma riski nedeniyle cerrahi girişimden kaçınılır. 20 yıl
içinde hastaların yaklaşık % 75’inde ameliyat gerektiren komplikasyonlar gelişir.
5. Ülseratif kolit: Ülseratif kolit, kalın bağırsakların iç yüzeyini döşeyen bölümün iltihaplanması ile
seyreden bir hastalıktır. Olguların yaklaşık % 95’inde kalın bağırsağın son kısmı olan rektum bölümünün
tutulumu vardır. Ülseratif kolit hastalığı sıklıkla makattan yukarıya doğru kalın bağırsak boyunca yayılır.
İlaç tedavisi ile yanıt alınamayan hastalığın alevlenme durumlarında, uzun dönemdir tedavi edilen fakat
giderek artan sıklıkta atak geçiren hastalarda, kanserleşme riski olan (displazi varlığında) hastalarda,
toksik megakolon (kalın bağırsağın yaygın ve şiddetli iltihabı) varlığında, bağırsak delinmesinde,
bağırsak tıkanıklığında ve tedavide kullanılan ilaçlara bağlı komplikasyonların gelişiminde ülseratif kolit
hastalarına ameliyat önerilir.
6. Karsinoid tümör:
Karsinoid tümörler kök hücrelerden kaynaklanan nöroendokrin kökenli tümörlerdir.
Meckel divertikülü, mezenter, akciğer, karaciğer, pankreas, bronşlar, yumurtalık, prostat, testisler veya
böbrekte görülebilirler. Karsinoid tümörler 5-hidroksi-indolaseik asit (5-HIIA), adrenokortikotrop hormon
(ACTH), histamin ve değişik polipeptid hormonlar salgılarlar. Karsinoid tümörler biriken kollesterol ve
lipid nedeniyle sarı yada gri-kahve renkte olurlar. Tümörler polipoid karakterde olup ülserleşebilirler.
Karsinoid tümörler en sık görülen nöroendokrin tumor (NET) olup, her 100,000 kişide 1,5 kişide görülür.
Karsinoid tümörler % 39 ince bağırsak, % 26 apandis, % 15 rektum, % 5-7 kalın bağırsak, % 2-4 mide,
% 2-3 pankreas ve % 1 karaciğerde görülürler. Karsinoid tümör, apandis organının ucundan kaynaklanır
ve akut apandisit nedeniyle ameliyat edilen hastaların 1/1,000’inde görülür. Olguların % 75’inde karın
zarında da (periton) tümör bulunur. En sık belirtisi hastalarda belirli aralıklarla gelen karın ağrısıdır.
Karsinoid tümörlerin çoğu yavaş büyür, belirti vermezler. Karsinoid tümörler kemiklere sıçrama
(metastaz) yapabilir, akromegali, Cushing hastalığı gibi sorunlara yol açabilirler. Özellikle ince bağırsakta
yer alan ve 1 cm’den büyük olan tümörler belirti verirler. Karsinoid tümörler ayrıca, lenf bezleri, karaciğer,
yumurtalıklar, periton ve dalağa sıçrama (metastaz) yapabilirler, 1.5 cm’nin altında sıçrama (metastaz)
ender olarak görülür. Karsinoid tümörlerde belirti olarak; yüz ve boyunda kızarma, ishal (hastaların),
karın ağrısı, taşikardi (nabzın yüksek atması), şuur durumu de durumu ve koma hali görülür. Karsinoid
tümörlerin % 80’i tesadüfi olarak bulunurlar. Karsinoid tümörlerin salgıladığı maddeler: asit fosfataz,
dopamin, katekolamin, gastrin, glukagon, histamin, insulin, kalikrein, kinin, 5-hidroksi-indolaseik asit
(5-HIIA), 5-hidroksi-triptamin (5-HT), nöropeptid, nörotensin, pankreastatin, sekretin, seratonin,
somatostatin ve vazoaktif intestinal peptiddir (VİP). Hastalarda kansızlık (anemi) görülebilir.
7. Bağırsak tüberkülozu (veremi):
Dünya genelinde yılda yaklaşık 3 milyon kişi tüberküloz nedeniyle yaşamını yitirmektedir. 2000-2020
yılları arasında toplam 1 milyar insanın verem (tüberküloz) basilini alacakları tahmin edilmektedir. Verem
veya tüberküloz, bağışıklık sistemi zayıflamış olan, yaşlı, AIDS hastaları vb. sorunları olan hastalarda
görülmektedir. Bağırsak veremi (tüberküloz) olan hastaların % 20-25’inde akciğer tüberkülozu da olduğu
bilinmektedir.
Saygılarımla,
Prof. Dr. Korhan Taviloğlu
Genel Cerrahi Uzmanı
www.barsakcerrahisi.com
www.kabizlikvekanser.com
www.kanserbilgileri.net
3/4
Taviloglu.com - Prof.Dr. Korhan TAVİLOĞLU - Genel Cerrah
Oluşturulma: 20 October, 2017, 05:11
www.kansercerrahisi.com
www.genelcerrah.com
www.drtaviloglu.tv
www.robotcerrahisi.com
============================================================================
4/4
Download