Robota Rol Model - Bilkent University

advertisement
Yiğit Usta
21502193
Turk102
Robota Rol Model
Dışarıya çıktığınız zaman; mesela Kızılay’da bir işinizi yaparken ya da gezerken mümkünse
biraz kenara çekilin ve insanları izlemeye başlayın. Her birinin farklı bir gayesi var değil mi? On binlerce
insandan oluşan o karınca sürüsünü hatırlatan kalabalığın içinde birisi bir iş görüşmesini ayarlamaya
çalışırken; diğeri çocuğuna satın alacağı giysinin en iyisinin nerede olabileceğini düşünür ve bu esnada
çevresinden tamamen kopuktur. Bu size bir şey hatırlattı mı? Elbette! İnsanların robotları tasarlarken
nereden ilham aldığı oldukça ortada: biz!
İnsan beyninin binlerce yıl ve milyonlarca zorluk ile geçen evriminin sonunda bu duruma
düşmesi çok gülünç. Çoğu bilim adamının da geleceğini tahmin ettiği gibi geri-evrim sürecinin
başlangıcı maalesef bizim doğduğumuz çağa denk geldi. En başta getir-götür, fabrikaların
otomatikleşmesi gibi ‘’gerçek’’ ihtiyaçlardan sonra, insanlığın ve daha fazla para için elini mümkün
olabilecek her yere uzatmaya kalkacak sermayelerin son yıllardaki icatları; işlerinizi mükemmel bir
şekilde, size ihtiyaç duymadan halleden, sayesinde uykunuzdan bile uyanmanıza gerek kalmayan
robotlar. Elimizdeki akıllı telefon, akıllı evler, akıllı aygıtlar, bunların hepsi gelecekte tembelliğin son
raddesi; her durumda insanın yardımına koşup bizi işsiz ve gayesiz bırakan robotlar güruhuna
dönüşecek. İçinde bulunduğumuz bu dünyaya bakacak olursak, Wall-E gibi eleştirel bir filme meyve
vermeye çok müsait bir ortam; değil mi?
İnsanlar iş yapmayı bırakıp, bütün sorumlulukları robotlara devrettikleri zaman, iç dünyalarında
değişimlerle beraber, sorumluluk duygusunun ölümüyle buna bağlı olan bütün duygular kum fırtınasına
maruz kalmış ağaçlar gibi solmaya başlıyor. Robotlarsa aksine, yapay zekâ ve sorumluluk duygusunun
onlara yüklenmesinin ardından, insanlardan daha çok insan oluyorlar. Unutmayalım ki, insanı fiziksel
görünüşü değil, muhakeme yeteneği insan yapar. Wall-E haricinde aklını yitirmiş, takıntılı davranışları
olan, daha birçok insansı davranışlar sergileyen robotlar görüyoruz; tıpkı bizim gibi. Bu duruma karşılık
olarak ise, havada ileri teknoloji koltuklarının üzerinde süzülen, gün boyunca bir ekrana bakıp konuşan
insanları görüyoruz. Bu noktada aklımda bir soru canlanıyor: Bu filmde robotlar insan kadar duygusal
davranırken, insanlar nasıl oldu da bu kadar soğuk, içi boş robotlar gibi davranıyorlar? Cevap olarak
insanın doğasına sinsice sızmış o duyguyu buluyorum; rahat olma isteği.
İnsan harici varlıklar da bizim gibi birçok duyguya sahip olabilir. Her canlı kendi dilinde, bir
şekilde duygularını ifade eder ve biz çoğu duyguyu beş harfli bir kelimeden öte düşünemeyen insanlar,
Yiğit Usta
21502193
Turk102
bunu anlamadığımız için onlara ait bir duygu olabileceği ihtimalini aklımızdan çıkarırız. İçinde
bulunduğumuz toplumda, insanlar diğer insanların duygularını bile önemsemediği için maalesef
kendimi ıssız bir çölde buluyorum; içinde duygudaşlık bulunmayan, duygusuz bir çöl. Biz de
duygularımızı kaybedersek insanlık dışında, anlamsız boş bir kabuk oluruz. Böyle insanlara bırak
hayvan sevgisini, en başta hümanizmi öğretmek gerekiyor ve bu bizler gibi farkında olan insanlar için
neredeyse imkânsız bir görev.
Filmde geçen senaryonun gerçekleşebilmesi çok muhtemel, zira dünyamızı kirletmeye,
hektarlarca ormanı kesip yerlerini beton ormanlarla doldurmaya son hızla devam ediyoruz. Gittikçe
makineleşen, elektronik dünyamız ve onun getirdiği rahatlık arttıkça insanların duygusal etkileşimleri
hızla değişiyor. Bir konuşma uygulamasından kalpler göndermek anneyle sıkıca sarılmanın yerini;
üzücü olaylarda olayın fotoğrafını paylaşıp insanların beğenilerini beklemek aile ile üzülmenin yerini
alıyor. Gidişata bakacak olursak, dünyanın bu filmdeki hale, hatta çok daha kötü duruma gelmesi işten
bile değil.
Download