06.04.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi

advertisement
06.04.2015 Pazartesi İzmir Basın Gündemi
Sağlıkta Üreten Türkiye Dönemi
İzmir’de gerçekleştirilen “Genç Hekimler Buluşuyor, Sağlığın Geleceğini Konuşuyor-sağlıkta Gelecek Vizyonu” toplantısında
konuşan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, “Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nda kuracağımız kanser enstitüsü ile ‘Türkiye’nin
de kanser tedavisinde şu ilaçlar üretilmiş, şu ilaçlar bulunmuş, şu teknolojide katkı sağlamış’ diyecek altyapıyı kuruyoruz.
Türkiye 5’li 10’lu yıllarda yalnız tüketen değil tüketileni üreten alanlarda söz sahibi olacak” dedi.
Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu, İstanbul veBursa’dan sonra İzmir’de gerçekleştirilen “Genç Hekimler Buluşuyor,
Sağlığın Geleceğini Konuşuyor-Sağlıkta Gelecek Vizyonu” toplantısında, İzmir’den Ege Üniversitesi ve Dokuz Eylül
Üniversitesi, Aydın’dan Adnan Menderes Üniversitesi, Denizli’den Pamukkale Üniversitesi veManisa’dan Celal Bayar
Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencilerini dinledi, sorunlarını masaya yatırdı. Tıp fakültesi öğrencilerinin yanı sıra İzmir Valisi
Mustafa Toprak, üniversite rektörleri, dekanları ve akademisyenlerin de katıldığı toplantıda konuşan Sağlık Bakanı Mehmet
Müezzinoğlu, “Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nı yasalaştırdık ve kurumsal alt yapısını oluşturmaya başladık. Türkiye’nin
artık Sağlık Enstitüleri Başkanlığı var. Kanser enstitüsü, biyoteknoloji enstitüsü ve akreditasyon enstitüsü kurmuş olacağız.
Kanser enstitüsü ile bütün üniversitelerimizdeki kanser alanındaki araştırmaların güçlü desteklenmesi, istikrarlı, güvenli ve
uzun vadeli projelerinin desteğinin sağlanması ile Türkiye’nin kanser alanında ‘dünya şu ilacı üretmiş bize ne zaman
gelecek?’ cümlelerini bir taraftan takip ederken ‘Türkiye’nin de kanser tedavisinde şu ilaçlar üretilmiş, şu ilaçlar bulunmuş, şu
teknolojide katkı sağlamış’ diyecek altyapıyı kuruyoruz. Türkiye 5’li 10’lu yıllarda yalnız tüketen değil tüketileni üreten
alanlarda söz sahibi olacak” diye konuştu.
SAĞLIĞI SADECE TÜKETEN DEĞİL ÜRETEN TÜRKİYE
Sağlık hizmeti sunumunda Türkiye’nin iddialı bir noktaya geldiğini belirten Müezzinoğlu, 24 saat hizmet sunan ve her gün
yeni bilimsel gelişmelerin olduğu alanda sağlıktaki memnuniyeti ve hizmet sunumunu başarılı noktaya getirmiş bir ülkenin
sağlık yönetimini yaptıklarını söyledi. Türkiye’de güçlü bir sağlık camiası olduğunu kaydeden Müezzinoğlu şöyle devam etti:
“Takdire şayan emeğini, fedakarlığını, 24 saat sunan son derece saygın onurlu bir meslektaş grubumuz var. Sağlıkta hizmet
sunumunun çok iyi olması ülke ve bizim sağlık yöneticileri olarak yeterli olmaması gerekir. Çok iyi sağlık hizmet sunuyor
olmamız çok iyi sağlık tüketicisi de olduğumuzu gösterir. Bununla övünür durumda olmamamız lazım. Tıp alanında bilgi
üreten, tükettiğimiz sağlık ürünlerini üretebilen, ilaçta kendi marka değeri olabilecek Türkiye’nin ve Türk bilim adamlarının
AR-GE ve alt yapısıyla dünyanın ‘tıbbi tedavide Türkiye’nin de şu ürünle katkısı var’ diyebileceği, tıbbi teknolojide ‘şu
teknolojileri üreten ülke oldu’ diyebileceği ayaklarını oluşturmamız lazım. Her ne kadar çok geç kalmış olsak bile sürece
bakma lazım.”
ÖĞRENCİLER ANLATTI BAKAN NOT ALDI
Müezzinoğlu, kısa konuşmasının ardından üniversitelerin tıp fakültesi öğrencilerinin tek tek sunumlarını dinledi. İlk sunumu
yapan Dokuz Eylül Üniversitesi öğrencisi, performans sistemindeki eksiklikler, bakılan hasta sayısının artması nedeniyle
yaşanan sorunlar, eğitim ve kontenjan sorunları, pratik ders eksikliği, sağlık çalışanlarına yönelik şiddet, Inturn öğrencilerinin
yaşadığı sorunlar, tıp öğrencilerinin maddi sıkıntıları ve TUS sınavları ile ilgili sorunları paylaşırken, Aydın Adnan Menderes
Üniversitesi öğrencisi ise tıpta usta-çırak ilişkisinin azalması, öğretim üyelerinin ders anlatım biçiminin denetlenmesi,
öğrencilerin kişisel gelişimi ve sosyalleşmede eksik olması, sağlıkta şiddet, hekimlerin bilimsel araştırmalara teşvik edilmesi,
hastaların kamu spotları ile sağlıkta şiddete karşı bilinçlendirilmesi, milli ilaç ve milli cihaz konularında sunum yaptı. Denizli
Pamukkale Üniversitesi öğrencisi, tıp eğitiminin verimli olması gerektiğini vurgularken, ideal toplumsal düzen ve eğitim,
gündelik yaşamın sağlığa etkisi, tüketim toplumu sağlık ilişkisi, yurttaşlık hakkı olarak sağlık, bireysel iyilik hali ve tam şifa hali
konu başlıkları ile taleplerini sıraladı. Ege Üniversitesi öğrencisi de, askerlik sonrasında mecburi hizmet sorununu dile
getirirken, askerliğin mecburi hizmetten sayılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca, tıp öğrencinin aldığı puana göre hayali
olmadığı bölümlere yerleştiğini meslekten zevk almadan çalıştığını kaydetti. Son olarak sunum yapan Manisa Celal Bayar
Üniversitesi öğrencisi ise hastanelerde güvenlik sorunu ve şiddet, kontenjan sorunu nedeniyle sınıfların öğrencileri
alamayacak şekilde kalabalık olması, uygulama derslerinin yetersizliği, TUS’a odaklı öğrencilerin gün geçtikçe artması ve
performans sistemi konularında sunum yaptı.
“SİYASET YAPTIĞINIZDA ‘HEKİMLİĞİM ÖLDÜ’ DİYECEKSİNİZ”
Öğrencilerin sunumlarının ardından salonda bulunan diğer öğrencilerden de soru alan Müezzinoğlu, tekrar kürsüye çıkarak
şöyle konuştu: “Her an bilimsel gelişmeleri olan bir alandasınız. Eğitim; mezun olduğunuzda, uzman olduğunuzda, yan dal
yaptığınızda bitmeyecek. Mesleği yaptığınız sürece eğitim kısmı hep olacak. Bizim gibi siyaset yapanlar olduğunuzda da,
birkaç dönem ara verdiğinizde de ‘benim hekimliğim öldü’ diyeceksiniz veya hekimlik yapabilme özgüveninizi
kaybedeceksiniz. Sitem olarak dile getirdikleriniz, ömrünüzün sonuna kadar devam edecek. Bu sürece zaten iyi hekim olma
şansınızı elde edeceksiniz. Rahatlıkla söylüyorum; hiçbirinizin koşulu eski yıllardaki koşullardan daha kötü değil. Eğitimdeki
sınıflar, kitaplar, öğretim üyesi hocalarla olan irtibatlarınız 30 yıl öncesinden daha kötü değil. Dünyanın birçok noktasında o
sıralardan mezun olmuş dünya çapında hocalarımız var. Dünyada da sağlık hizmeti sunumundan iddialı bir ülkede
olduğunuzun da dünya tarafından kabul edilen nokta gerçekten başarılı bir noktadır. Eğitimdeki gördüğünüz eksiklikler asla
moralinizin bozulmasına sebep olmamalı.”
“DÜNYA İLE YARIŞTAN ZAMAN ZAMAN KOPTUK”
Tıpta her geçen gün yeni bilgilerin eklendiğini belirten Müezzinoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: "Standardizasyon olacağını çok
zannetmiyorum. İki ay sonra yenileri gelecek. Önemli olan yenilikleri takip edebilme. Yeniliklere katılabiliyor muyuz?
Eleştirdiğimiz alanları hızla nasıl daha iyi noktaya taşırız? Bilimde eleştiri bittiyse körelme başlamıştır. Hatalar, eksiklikler
görülmezse ‘her şey güllük gülistanlık’ diyorsak kaybetmeye başlamışız demektir. Devamlı sorunları tartışmalıyız, sistemleri
güncellemeliyiz. Ne yazık ki ülke olarak dünya ile yarıştan zaman zaman koptuk. Ayrıştık ve çatıştık. 70’li yıllarda sınıflarda
bırakın ders çalışmayı hangi sıranın altından zincir sesi gelecek, arkadan silah çekilecek süreçleri yaşadık. Faşist denilen bir
grup ve diğer taraftan komünist denilen düşman ayrı grup. Halbuki ikisi de aynı ülkenin evlatlarıydık. 5-6 bin gencimizi
çatışmalarla yok ettik."
MECBURİ HİZMET
Türk milletinin anlamsız sorunlar nedeniyle bedel ödediğini ifade eden Müezzinoğlu, “Bilimi, ilimi merkeze alan yalnız
eleştiren değil daha iyi yapmak için gayret sarf eden ve bu ülke insanın dinamiklerine inanan yapıyla geleceği planlamamız
lazım. Hep gençlere akılda kalacak cümle söylemeye, bazen slogan olsun diye söylediğim üç kelime; her bireyin öz değerleri
olmalı. Hangi milletten olursak olalım, dünyada bir insansak öz değerlerimiz olmalı. Güvenilirlik, çalışkanlık ve insanlara
faydalı olma anlayışında olmalıyız. İnanılan güvenilir çalışkan bir insansak nerede olursak olalım hangi inancında mensubu
olursak olalım. Dürüst güvenilir ve çalışkan olmak farklı yapacaktır. Tabii ki biz bir ülkenin vatandaşlarıyız. Yalnız kendimize
ait öz değerler yeterli değil. Bize bu imkanları sunan millete hizmet vermekte ‘aman mağdur olursa olsun, dünyadan geri
kalalım, imkanı olan Avrupa’da tedavi olsun, parayı bastırsın özel muayene olsun’ diyebilir miyiz?”
“10 BİN NÜFUSA 16-17 HEKİM DÜŞÜYOR”
Kontenjan artışı ile ilgili de konuşan Müezzinoğlu, “Kontenjan artışının özünü kaybetmezsek çıkış yolundaki sıkıntılara nasıl
katlanacağımızı görürüz. 10 bin nüfusa 16-17 hekim düşüyor. Yan tarafta Yunanistan’da 10 bin nüfusa 72 hekim düşüyor.
Daha çok fedakarlık özveriyle hızla bu açığımızı kapatmak gibi görev ve sorumluluğumuz var. Ne yazık ki eleştirirken
cümlelerden birini de ben söylemek zorundayım; meslek hayatım ‘hekim fazlası var’ cümlelerini dinlemekle
geçti. bugün geldiğimiz noktada 20 bin uzman hekim, 10 bin pratisyen hekim, 30 bin hekim açığı olan bir ülkeden 100 binlerle
ifade edilen hemşire açığından bahsediyoruz. Son 10 yılda yatak sayısını 10 misli artırmış ülkeyiz. Hemşire açığımızı
akşamdan sabaha kapatabilme şansımız var mı? Bilimsel verilerle örtüşmeyen ağır yüklerimiz olacak ama bir taraftan açık
olan makası kapatmak için daha çok öz veri gerek ama bütün bunları sorunsuz aşabilmek ne yazık ki mümkün değil.
Sorunları görüp de korkacak mıyız? Hayır. Sorunsuz bir hayat bekliyorsak esasında anlamsız bir hayattır. Mutlu eden bir
hayat değildir. Merdivenin basamaklarını birlikte çıkacağız. Bunu birbirimize değer vererek kenetlenerek yalnız eleştiri yapan
değil eksiklikleri tespit edeceğiz, imkan çerçevesinde sorunları azaltacağız. Bir basamak daha yukarı çıktığımızda sorun
konuşacağız. Sorun konuşmalıyız, çözdükçe ilerleme gelir. Bunu öz değerlerimizle başarabiliriz” ifadelerini kullandı.
"SAĞLIKÇIYA ŞİDDETİ TOLERE ETMEYELİM, ALINACAK TEDBİRLERİ ALMALIYIZ"
Sağlıkta şiddet konusuna da değinen Müezzinoğlu şöyle konuştu: “Hepimizi yaralıyor. Canımızı yakıyor ama kendimizi bu
toplumdan ayrı birey göremeyiz. Kendimizi ‘toplum burada ben de buradayım’ diye ayrıştırarak koruyamayız. Daha dün
gördük, babasını katleden evlat. Trafikte şiddet varsa, ailede, kadına şiddet varsa hemen kavgaya dönen toplum varsa biz
hekimler ‘bize hiç kimse dokunamaz’ beklentisine girersek kendimizi kandırırız. Sağlıkçıya şiddeti tolere etmeyelim alınacak
tedbirleri almalıyız. Karabük’te komşusu, tatil günü tedaviye gidiyor destek oluyor ama ona rağmen bir bakıyorsunuz şiddete
maruz kalıyor. Savcıya tutuklama yetkisi verdik caydırıcı olsun diye, yetkiyi kullansa kamuoyuna vereceği mesaj, sağlıkçıya
verilecek güven farklı olacak. İç Güvenlik Yasası’nda acillerde, hastanelerde şiddet uygulayanlara polise 24 saat gözaltı
yetkisi verdik. ‘Doğru buluyor musun?’ diye eleştiriler de aldık ama hekimi korumak zorundayız. Tolerans olmaması lazım.
Tedbirler mutlaka en iyi şekilde alınmalı ama kendimizi hizmet ve mesleğimizden bir adım geri çekelim noktasına taşıma
hakkımız yok.”
Son iki aydır her gittiği her ilde haber vermeden bir ay önce sağlık hizmeti alan hastaları ziyaret ettiklerini hatırlatan ve
toplamda 117 bin sağlık hizmeti alan eve gittiklerini belirten Müezzinoğlu, “Yüzde 47 çok memnun. Yüzde 49 memnun. Bu
teşekkür bu ülkenin hekimlerine, sağlık hizmeti sunumlarına. Şikayetlerin yüzde 3-5’i hijyenden şikayetçiler. Bunu bizim
çözmemiz lazım ikincisi iletişim diyor. İletişimde tedbirler almamız lazım. Yüzde 95’lik memnuniyet var” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık Politikaları Kurulu olduğunu kaydeden Müezzinoğlu, “Bürokrat olmayan, sivilden sağlık alanında
değerlendirebileceğimiz 11 kişiye görev verebileceğimiz Sağlık Politikaları Kurulu oluşturma hakkı Sağlık Bakanlığı’na
verilmiştir. Bu çalışmaları yaklaşık bir yıldır hocalarımız veya girişimcilerimizle yaparken ‘bu çalışmalara gençlerimizi tıp
fakültesi öğrencilerimizi ve hocalarımızı da vizyona katkı sağlayacak boyutuyla değerlendirelim’ dedik. Bu organizasyonu 7
Mart’ta yapmaya başladık. Bütün tıp fakültelerimizi bölge bölge tarayıp divan oluşacak. Beş tıp fakültesi öğrencilerinin
sunumlarını dinleyeceğiz. 7-8 gruptan finale çıkanlarla Türkiye genelindeki ortak proje ve vizyonları değerlendirme yapıp
önümüzdeki dönemde farklı konu başlıkları ile öğrencilerle bir arada bulunacağız. Artık biz ‘genç sağlığı’ başlığını gelecek
dönemde sizlerle paylaşacağız inşallah” açıklamasında bulundu.
Toplantıda konuşan Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı ise sağlık çalışanları ile ilgili “Üç gün hastaneden
çıkmayan personel var. Ameliyat öncesi serum takıp ameliyata giren hekim var. Tıp fakülteleri ticarethane değildir” diyerek
sağlık çalışanlarının sorunlarına dikkat çekti.
Rektörden Sağlıkçılara Müjde
Rektörden Sağlıkçılara Müjde
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Rektörü Prof.Dr Galip Akhan, Türk Sağlık Sen İzmir Üniversiteler Şubesi yönetiminin
ziyaretinde iki müjde birden verdi. Diş Hekimliği Fakültesi’nde sağlık çalışanlarının dinlenme odası sorununu çözeceklerini
belirten Akhan, personelin yemeklerini de artık fakültede yemeye başlayacağını söyledi.
Türk Sağlık İzmir Üniversiteler Şube Başkanı Yasemin Zengin ve yönetimi, yeni atanan İKÇÜ Rektörü Prof.Dr. Galip Akhan’ı
ziyaret etti. Şube Başkanı Zengin, Diş Hekimliği Fakültesi’nde görev yapan hemşire, diş ve radyoloji teknisyenlerinin bir
dinlenme odasının bulunmadığını, eşyalarını depolara koyduklarını söyledi. Zengin yemek sorunu nedeniyle fakültenin tüm
personelinin rektörlük binasına gelerek yemek yediklerini aktardı. Zengin’i dinleyen Prof.Dr. Akhan, daha sonra yaptığı
açıklamada her iki sorunu da çözeceklerini açıkladı. Sağlık çalışanlarının dinlenmesinin insani bir talep olduğunu belirten
Akhan, bu sorunu en yakın zamanda çözeceklerini, yemeklerin de artık Diş Hekimliği Fakültesi’nde yenileceğini müjdeledi.
HER TÜRLÜ MÜCADELEYE HAZIRIZ
www.gazetesaglik.com ‘a konuşan Yasemin Zengin, İKÇÜ’deki sağlık personelinin hak ve taleplerini yerine getirmek için her
türlü mücadeleyi vermeye hazır olduklarını söyledi. Zengin, Rektör Prof.Dr. Galip Akhan’a katkılarından dolayı teşekkür etti.
Download