İstanbul Cerrah Mehmet Paşa Camii İmamı Hasan

advertisement
23.01.2013– İstanbul Cerrah
Mehmet Paşa Camii İmamı
Hasan Güler’in Mevlüt Gecesi
Özel Sohbetinden notlar:
Aziz cemaat
Allah cümlemizi cemaatimizi
sohbetimizi ve bu gece dolayısıyla
aşkımızı, duamızı kabul eylesin.
Rasulullahın şefaatine mazhar
eylesin.
Böylece onun risaletinden gelen ilim
ve. irfan ile hakikatımızı tanımak
bizlere nail olsun. Onu yaşantımıza
kabul etmemize engel olan
şartlanmalarımız, sahiplenmemiz
her ne var ise ona olan hakikat aşkı
ile tövbe etmeyi cümlemize mazhar
etsin. Bu rehberlikte kendi
hakikatimizi yaşamak nasip olsun.
İster Hicri takvime göre Muharrem
ayından itibaren gerekse miladi
takvim ocak 1 den itibaren olsun
yeni senemize göre ilk kandil gecesi
bu gece. Bu haftanın kutlu doğum
haftası olarak kutlanması çok
yerinde bir şey. Bunlara duyarsızlık
kendimize sağır olmaktır.
Her halimizle hassasiyetimiz aslında
istidamızla alakalıdır. Bu istidat
olmasa bunları önemsemez
duymayız bile. Günahlardan tövbe
etmekte vir istidadın varlığına işaret
eder. Kuran hitabı ile o günah ona
süslenir, süslü gösterilir ve kuran
sevdiği kuluna hatasını gösterir.
Allah bu istidadımızı köreltmesin.
Bu gecedeki buradaki katılımınızda
iplerin kopmadığını gösterir.
İbni Arabinin tespitlerinde
ramazan ayından sonra en
önemli ay rebiülevvel ayıdır
geçer. Ramazan ayının vasfını
anlatırken ona kuran inzal oldu
diye ifade edilir.
Kuran tecessüm edilmese kuran
inzal olmayacak. Kuranın ikizi olan
o risaletin muhteşem zatı Hz
Muhammed’in ete kemiğe
bürünmüş hali yunus misali böylece
bu ayda doğmuş.
Bu doğum ile insanlıkta hakikat
kapısı açılmıştır. Bizlerin bu sınırlı
süre zarfında Rasulullah
Efendimizin doğumunun ne kadar
önemli olduğunu anlatmamız kafi
değil tabiki.
Bu nurlu, feyzli, aziz cemaat;
umarım Allah bizi sizlere mahcup
etmez , bir takım hakikatleri
konuşur sizlerle beraber bende ilim
öğreniriz.
Öncelikle Kuran’a göre doğum
ne anlama gelir? Nebi ve
rasuller doğar mı?
Hakikatı itibarıyla nebi ve
rasuller baas olur.Kuranda "biz
seni alemlere Rahmet olarak irsal
ettik" der. Baas dediğimiz zaman
o hakikatın açığa çıkmış hali
demektir. Bu kemalat artık onda
yaşanır oldu demektir. Ruhani
boyutta biz onu artık yaşıyoruz
demektir.
İrsalde ise o irsal ile açığa çıkan
ilmin işlevine başlaması
demektir. Artık o ilim bir
maksatla hikmetle açığa çıkmış
ve bir fonksiyon yapmış
demektir.
İnsalıkta bir misyonu işlevi ifade
eder.
Fakat o mahalin o fıtratın kendisine
nispetle doğumundanda bahsedilir.
Esasında şöyle düşünebiliriz Eğer
Nuru Muhammedin Muhammed
Mustafa as. doğmasa hiçbirimiz
doğmazdık güneş doğmazdı
adem doğmazdı.Bir hadisi
şeriftede buna işareten "Adem
toprak ile su arasında karılı iken
nebi idim" diyor.Hakiki anlamda
İnsanın doğumundan bahsedersek
gerçek anlamda
Adem’in,İbrahim’in, Musa’nun,
İsa’nın doğumudur.
Bir canlının bir canlıyı doğurması
anlamındaki doğum değil burada
bahsedilen. Biyolojik olarak anne ve
babadan gelen sperm ve
yumurtanın birleşimi ile zigotun
oluşumuyla başlayan ve neticede
oluşan insanın doğum bu işin en alt
tabakasındaki şeklidir.
İnsanın doğumu Kurana göre
babadandır. İnsan babadan
doğar. Biz tüm doğumların bu
varlıktaki bu mükemmelliğin
hedefine varması,dairenin
tamamlanmasını doğum şeklinde
alırsak işte o nedenle “O doğmasa
biz doğmazdık” diyoruz.
Kalbi olarak hisseden bir zat diyorki
Doğmazdı kalbe iman, inmezdi
arza Kur'an,
Meçhul olurdu esmâ, Levlâke yâ
Muhammed!
Adem as.’mın o cennet halinden
yeryüzüne indirildikten sonra
günahından dolayı indirilirken la
ilahe demesi cennet halini
unutmadığıve bunun yüzü suyu
hürmeti günahlarının affedilmesini
istediği var hadislerde.
Hz rasulullah buyuruyor ki "Kişinin
unutmayacağı yüz doğduğu
anasının yüzüdür." Bunun
pedagojik olarak izahı çok kolay.
Doğmadan önce kanından
doğduktan sonra sütünden aldığı
gıda ile besleniyor. Anneden
aldığıgıda ile genetik olarak bebeğin
yapısına annenin bilgisi işliyor. Ve
sonra Annesinin yüzünü görüyor ilk
olarak ve bu bilgi asla
kaybolmuyor.
Cenabı hak "(Kasem) yenim
ederken onu doğuran
babaya"diyor. Bu insana ait bir
tabirdir.
Bu ayeti kerimede geçen La
kelimesi ki burdaki lam elif fazladan
olan sonradan gelen kelimenin
manasının açılması anlamında
kullanılan halidir. Ki buda arapcanın
süsüdür, güzelliğidir. Lam elif
burada okumada vardır anlamda
yoktur. Bazen kuranda bir anlam
vardır ama görünende kelime
olarak yoktur. İşte kuranın
muhteşemliğidir.
Kasem ederim, yemin ederim şu
beldeye ama gösterir şu beldeye.
Burada muhattap olan bir belde. Şu
belde diyor ama hangi belde olduğu
isim verilmiyor.
1. Manası; Bu belde öyle beldeki
sen bu beldenin mukibisin. Benim
bu yemin ettiğim belde ikame
ettiğim kaim olduğum bir belde.
2. Manası; sen bu beldenin helalisin
sen bu beldede yasaksızsın.
Musa as’nin kutsal vadide
ayakkabılarını çıkar demesi onun
orada yasağı var demektir. Onun
yasağı olduğu yerde senin hiç
yasağın yok denen makamdır bu
belde. Burada hala lam elifi okuma
olarak fonksiyon olarak var. Birde
lam elifin hem mana hemde
fonksiyon olarak manası varki o ap
ayrıdır. 1. Cümle Atfedilen bir
cümle değil. Bu belde ile
münasebetin bu denir. 3. Ayetle atıf
yapılır. Doğuran babayada yemin
ederim der. İnsanı doğuran
babaya insanın doğduğu babaya
diyor. Kuranın doğuma babaya
nasıl bir güzergah istikamet
çiziliyor anlamamız için.
Diğer anlamla insanı andığımız
zaman zürriyet anlamıvardır ama
burada zürriyet kavramı yok.
Ayrıca Mearic Suresinde de
"Doğuların ve batıların Rabbine
yemin ederim ki" denilmektedir.
Her batı başka bir yerin doğusudur.
Varlıkta bu realite. Sana göre batan
yer başka yere göre doğan yerdir.
"Andolsunki biz insanı
meşakkat içinde yarattık" diyor
devamında ayetin. İçini sıkıştıran
içinden gelen tanzik ile seni
meşşakkat ile yarattık derken
dışardan gelen değil içinden
gelen bir darlıktır. Bu üzerine
yemin edilen insanın ana
rahminden itibaren aldığı etkilerle
oluşan koza ile kendi bünyesinde
meydana getirdiği darlık. Gerçekte
koza senin bilincini örten koza.
İnsan bu sarp (adeta duvar gibi dik
mermer gibi kaygan olan) yokuşu
aşmak için gayrete yönelir. Bu
yokuşu aşan bir zat; duvar gibi dik
mermer gibi kaygan olan dağları
yüksekteki o dağın mürşitin
himmeti ile aştım ve bunun
tepesinde o sultanın Rasulullahın
sofrasına ulaştım. Kendim nefsani
bir şekilde bunu beceremem vede
insan kendisi bu sarp yokuşa
vuramaz.
Bakın Kuran kendi kelimesini kendi
tefsir ediyor. Ayet geliyor "bu
akabenin ne olduğunu
biliyormusun" diyor. Bu kelime
arapça değil. Muhattap olan araplar
ama onlarda bilmiyor. Demekki
arapça bilen her arap kuranı
anlayamıyor. Kurana özgü olan ve
yine kuranın tariflediği ifadeler var
ayetlerde.
Kendisi tarif ediyor akabe odur
ki köleyi azat etmektir.
Şöyle düşünün doğduğu andan
itibaren bir hücrede bir insan
yetiştirilse ve onu yedirseler
içirseler. 18 yaşına geldiğinde hep
orada olan için dünya hep onun o
hücresidir. Bilmiyorki dışarsını.
Ne zaman dışarda yaşayan birini
içeri alırsın o kişi hücrenin ne
olduğunu bilir ve çıkacağı zamanı
bekler.
Adem as dikkat edin yaşadığı
cennette yasak yoktu tek yasak
vardı. Sen ve eşin dilediğiniz
yerden yiyin.canınızın istediğiniz
yerden bol bol yiyin kısmayın. O
cennet hali ne ise gıdaları ne ise bol
bol yiyin ama sadece şu ağaca
yaklaşmayın. Yaklaşırsanız
zalimlerden olursunuz. İblis
kendisine göre doğru olan şeyi
telkin etmiş. İblis ademin gerçeğini
bilemiyordu. Ademi balçıktan
gelmiş olarak görüyordu. Hakikat
tarafınıgöremiyordu. Kendisinde
açığa çıkmayanı o
değerlendiremiyordu. Neticede
köleyi azat etmesi frontal
kortekte meydana gelen beden
bilinci azat etmektir. Adeta
bilincini eli ayağı bağlı bir esir
haline getirmesi köle haline
getirmesidir anlatılan.
İbrahimde İsada Musada
Rasulullahta bu hakikat yaşandıise
insandada onu yaşasın ve buda
sabır ile yaşanacak bir haldir. Buda
ashabımeymene olanların
yaşayabileceği birşeydir.
Rasulullah efendimizin doğumu aynı
zamanda Rasul ve Nebilik kapısının
açılmasıdır.
İslam garip olarak zuhur etmiş ve
ahir zamandaysa tekrar görkemini
gösterecek, O islam şahlanışını
gösterecek ve sonra garip olarak
gidecektir.
Her doğan islam fıtratı üzerine
doğar demek din fıtrattır fıtrat
islamdır.Peki neden mekke
döneminde gizli gizli yayıyordu
Rasulullah islamı. Ömer as. islamı
kabul ettikten sonra namaz kılınma
hali daha serbest bir hal aldı.
Neden insanlar islamı reddediyor,
demekki insan bu kadar fıtratına
uzaklaşmış. Tuhaf geliyor. Aslında
kendi hakikatidir o.
Araplar günlük ifadelerinde
sakladıkları o yemek bozulmamış
ise ona salih yemek bozulmamış
yemek derler bozulmuşsa salih
olmayan yemek, tuhaflaşmış yemek
ifadesi kullanırlar. Salihliği yitirmiş
bir insan tuhaflaşır ve garip olarak
karşılanır.
Ebubekir ilk davette kabul etmiş
çünkü salihti. Hz Ömer ilk vahiy
geldiğinde hz Ömerin içi değişmeye
başladı. Aslında içi değişmedi
pasifize olan yönleri aktif oldu
ve inandı.
Hz mehdi için o bir gecede salih
olacaktır. Bir çalışma ile değil
bir anda bildirilecek demektir.
Ebubekir sıddık efendimizin anladığı
gibi anlamıyor diğer salihler. Herkes
kendi kabına göre anlıyor.
O Sönmeyen nur olarak ifade
ediyor. Allah o nuru tanımladığı
zaman batmayan nur ifadesini
kullanıyor. Onlar islama çağrıldıkları
halde o hakikatını inkar eder o
perdeliler hoşuna gitmesede Allah
nurunu tamamlayıcıdır.
Doğmazdı kalbe iman, inmezdi arza
Kur'an, Meçhul olurdu esmâ,
Levlâke yâ Muhammed! demek
Allah ilminin açığa çıkması ile
Allah isimlerinin açığa
çıkmasıdır. Onun Rasuludur
Muhammed Mustafa. Böylece adem
zürriyetinden Nuh as’mın
Zürriyetinden İbrahim as’nin
müjdesinden (Ama dikkat edin
İbrahim as nin Zürriyetinden
bahsedilmiyor müjdesinden
bahsediliyor)ve sonra Muhammed
Mustafa as’mın benden sonra size
iki tane şey bıraktım dediği emanet.
1-Kitabullah
2-Ehlibeyt. Benim neslim
demektir. Benim
kemalatımıyansıtıcak o şekilde
fıtratı açığa çıkaracak mahallerdir
yapılardır.
Bir insana halifelik ve insan
olmandan daha büyük nimet
yoktur. Bunu senden
alıkoyandan daha büyük cimri
yoktur diyor kuran. Bu nimetten
esirgeyendir cimri.
Bu Allah nimetidir. Ekmek su nimeti
değil. Senin bu nimetti yaşaman
tatman için formülü verenden daha
büyük bir etiket yoktur. Bunun
altında öğreneceğin hiç bir etiketin
logonun önemi yoktur. Bu nimet
özel Nimetullahtır
Neticede müslüman olmamış
hıristiyan kalmışkardeşlerimiz isa
mesihe çağrıyor. Şayet Hz İsaya
inanmazsan cehennemdesin diye
seni davet ediyor.
İslamın imanıda diyorki; sen çok
değerlisin ama unutmuşun ama bir
kıymetini bilebilsen. İşte bu tüm
insanlığa açılan kapıdır, şefaattir.
Download