Rabbim bize hizmet etme imkanı bahşetmiştir

advertisement
Sorularlarisale.com
Rabbim bize hizmet etme imkanı bahşetmiştir, ama
geçmişte işlediğimiz büyük günahları hatırladıkça,
utanıyor ve bazen de bu nezih ortam bana göre değildir,
diyorum. Bu tavrım doğru mudur? Günahkar insanın
hizmette yeri nedir?
Evvela, İslam dininde nasıl insanın kendi amellerine güvenip, "bu beni kurtarır,
bana yeter" demek manevi bir sapkınlık ve gurur ise, aynı şekilde "ben affa
uğramam, benden adam olmaz" deyip bütün bütün ümidi kesmek de sapkınlık
ve yanlıştır. Bu sebeple Mümin ne amellerine güvenecek, ne de ümitsizliğe
kapılacak. Orta yol olan ümit ve korku içinde olacak. Gurur ifrattır, yeis yani
ümitsizlik ise tefrittir. Orta ve makbul olan yol ümit ve korku içinde olmaktır.
İkincisi, insan ne kadar büyük bir günah işlemiş de olsa, hatta kafir ve ateist de
olsa tövbe ve istiğfar ettiği zaman, Allah’ın af ve rahmet kapısı açıktır. Farazi olarak
firavun, hatta şeytan dahi samimi bir şekilde "ben tövbe ve istiğfar ettim" deyip
dergah-ı İlahiye ye iltica etse, Allah’ın rahmet ve af kapısı açıktır. Hal böyle iken,
Allah’ın rahmet ve af kapısından ümidimizi kesmemiz hata ve yanlış olur. Üstelik bu
bakış açısı bütün İslam alimlerinin ortak bir görüşü ve ortak bir kaidesidir.
Nitekim bu hususlara işaret eden ayet ve hadisler de mevcuttur şöyle ki:
"De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım! ALLAH'ın
rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü ALLAH bütün günahları
bağışlar. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok merhamet
edicidir."(Zümer, 39/53)
"Ey mü'minler! Hep birden, bütün günahlarınızdan ALLAH'a tövbe
ediniz ki, felaha, kurtuluşa eresiniz."(Nûr, 24/31)
Hazreti Ömer (ra) gibi bir İslam kahramanı iman etmezden evvel en şiddetli ve
şefkatsiz günahları işlemiştir, ama tövbe edip iman getirdiği zaman, Allah o eşsiz
şefkat ve rahmeti ile onu bağışlamakla kalmayıp ona çok yüksek bir mevki ve ahlak
nasip etmiştir. Herhalde hiçbir günah, diri diri kızını toprağa gömmekten daha kötü
olmasa gerek. İşte Hazreti Ömer (ra) eski hayatındaki böyle bir günaha rağmen o
yüksek makamlara erişmiştir.
Peygamber Efendimiz (asv) de bu hususta şöyle buyurmuştur:
page 1 / 2
İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
buyurdular ki:
"Son nefesini vermedikçe ALLAH, kulun tövbesini kabul eder."(1)
Hz.Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:
"İnsanoğlunun herbiri hatakârdır. Ancak hatakârların en hayırlısı
tövbekâr olanlarıdır."(2)
Üçüncüsü, Allah insanları günah işlemeye müsait ve kusur yapmaya uygun bir
fıtratla yaratmıştır. Bu yüzden tövbe ve pişmanlık kapısını da açık tutmuştur.
İnsan yanılıp günaha girse, ya da kusur etse, bunu imha edip yeni ve temiz bir sayfa
açma fırsatını Allah kullarına bahşetmiştir. Bu yüzden Peygamber Efendimiz (asv);
"Kim bir kusur etse, ardından sevap işlesin, zira o sevap o kusuru
temizler." diyor. Yani günahların silgisi sevaplardır, samimi tövbe ve pişmanlıktır.
Son olarak, geçmişte işlediğimiz günahları hatırlayıp, "Ben bu hizmete layık
değilim" demek ve hayırlı ortamlarda bulunmaktan haya etmek, şeytanın bir hilesi
ve aldatmacasından başka bir şey değildir. Bu sebeple bu gibi vehim ve vesveseleri
ciddiye almamak gerekir. Ne kadar iman hizmetinde bulunursak o kadar geçmiş
günahlarımıza kefaret olur inşallah.
Dipnotlar:
(1) bk. Tirmizî, Da'avât 103, (3531); İbnu Mâce, Zühd 30, (4253).
(2) bk. Tirmizî, Kıyâmet 50, (2501); İbnu Mâce, Zühd 30, (4251).
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download