TMMOB Makina Mühendisleri Odası Arşivi

advertisement
tmmob
makina mühendisleri odası
DENİZLİ'DE SANAYİLEŞME VE KENTLEŞME
SEMPOZYUMU
15-16-17 EKİM 1999
BİLDİRİLER KİTABI
Yayın no
230
tmmob
makina mühendisleri odası
Sümer Sokak 36/1 -A 06440 Demirtepe/ANKARA
Tel
: (0312) 2313159
Fax: (0312) 2313165
/•
e-mail : [email protected]
Yayın No : 230
ISBN
,
-.975-395-338-0
Bu yapıtın yayın hakkı Makina Mühendisleri Odasına aittir. Kitabın hiçbir bölümü
değiştirilemez. MMO'nun izni olmadan kitabın hiçbir bölümü elektronik, mekanik, vb.
yollarla kopya edilip kullanılamaz. Kaynak gösterilmek kaydı ile alıntı yapılabilir.
Ekim 1999-Denizli
Dizgi
:MM0
Baskı -.Özkan Matbaacılık Ltd. Şti.
Tel: (0312)229 59 74
SANAYİLEŞME VE KENTLEŞME SÜRECİNDEKİ
DENİZLİ' DE ÇEVRE SORUNLARI
Tarık Barbaros PİLEVNE
DOÇEV
1.1 -ÖZET
'Mavi gezegenimizde her gün bir milyon tondan fazla atık doğaya bırakılıyor. Daha çok kazanmak, başkasından
daha zengin olmak için çılgınca üretiyor ve tüketiyoruz. Büyük alışveriş merkezleri, yaşamımızın da merkezleri
haline geldi. Kendimizi ifade etmek için deliler gibi alışveriş yapıp tüketiyoruz, ama yine de mutlu olamıyoruz.
Eğer bu anlayış devam ederse, dünyamızdaki yaşamın temellerini oluşturan biyolojik çeşitlilik ve doğal
kaynaklar, kısa bir süre sonra yok olacaklar. Bu nedenle uygarlığa yeni bir yaklaşım ve tanım gerekiyor. How
Much İs Enough! ( Ne Kadar Yeterli! ) adlı kitabın yazarı Alan Thin Durning, tüketim toplumu hakkında şöyle
diyor; "Ne yazık ki artık halkımızı, pazarlama reklamlarından, ulusal markalardan ve mağaza zincirlerinden
oluşan bir ticari kültür birbirine bağlıyor. Alış veriş merkezleri, toplum hayatımızın merkezleri ve tüketim en
büyük eğlencemiz haline geldi." Chicago üniversitesi, Ulusal Görüş Araştırma Merkezinin anketleri, kendilerini
"çok mutlu" olarak tanımlayan Amerikalı sayısının 1957' den beri % 30 civarında azaldığını ve genel tatmin
düzeylerinin gerçekte düşmüş olduğunu göstermekte. Oxford Üniversites'inden Psikolog Michael Argyle' in
yaptığı araştırmalar, mutluluğun asıl belirleyicilerinin gelir ve tüketimle tamamen ilişkisiz olduğunu ortaya
çıkardı. Araştırmaya göre mutluluğun asıl belirleyicileri, aile iş ve arkadaşlık yaşantısındaki tatminle, boş
zamanların anlamlı kılınması. Bir başka deyişle, insan mutluluğunun en önemli kaynağı; sosyal ilişkiler ve
paylaşım duygularıdır. İşte bu nedenle, gelecekte dünya üzerinde refahı sağlayacağı ifade edilen ve daha çok
tüketme - kirletme anlamına gelen "sürdürülebilir kalkınma" (sustainable development) kavramının doğruluğu
yargılanmalıdır. Çünki kalkınmanın içinde üretim ve tüketim, tüketimin içindeyse kirletme yeralmaktadır.
Tüketen Kirletendir. O halde sürdürülebilir kalkınma yerine sürdürülebilir yaşam' in hedef alınması gerekir.
Doğa ile barışmamış insan sürdürülebilir yaşam idealine ulaşamaz. Doğa ile barışmanın tek yolu ise; korumak ve
paylaşmak' tır.' KARACA Hayrettin - TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı. Kasım 1998. Yeni Bir İnsan
Aranıyor! Yeşil ATLAS Dergisi. Çevre Özel Sayısı 6-13
İnsanoğlu varoluşundan itibaren çevresini kuşatan doğal kaynaklardan yararlanmıştır. Önceleri bir kaç temel
ihtiyacı karşılamak üzere başlayan bu yararlanma olgusu, dünya nüfusunun hızla artması, teknolojideki
gelişmelerle yoğun bir kentleşme ve sanayileşme sonucunda çeşitlenerek yoğunlaşmıştır. Doğal kaynakların
yanlış kullanımı ile, doğa'nın temel fiziksel unsurları olan; hava, su, toprak kirlenmesinin meydana getirdiği
tahripler, doğal denge' nin bozulmasını ve çevre sorunlarının ortaya çıkmasını beraberinde getirmiştir. Zamanla
çevresel sorunlar daha geniş anlam kazanmış ve çevre'ye ait tüm unsurları kapsayacak bir boyuta erişmiştir.
Giderek üç eleman' a ilave olarak, tarihi, estetik,psikolojik ve canlı doğal kaynakların da korunmaları gerekliliği
anlaşılmıştır. İnsan dahil tüm canlıların yaşam ortamlarının giderek kötüleşmesi ve daralması, ülke
ekonomilerinin ve toplum sağlığının önemli ölçülerde zarar görmesine, ulusal ve evrensel düzeyde sosyal,
kültürel ve bilimsel değerlerin gerilemesine neden olmuştur.
Tüketilen bir doğal kaynağın, bozulan ekolojik denge ve yok olan eko sistemlerin yeniden oluşturulması çok zor
ve bazen olanaksızdır. Bu nedenle ülkeler, doğal kaynakları ile, ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel açıdan
gelişme yolunda haklı talepleri olan insan arasındaki sorunların çözümüne ilişkin politikalar üretmek
zorundadırlar. Doğal kaynakların devamlılığını sağlamak için, sahip oldukları kaynakların niteliğine ve
toplumun sosyo-ekonomik yapısına uygun kaynak kullanma politikaları' nı tesbit edip, koruma artırma ve
iyileştirme sistemlerini geliştirmelidirler.
1.2-GİRİŞ
Çalışmanın amacı; Denizli1 de çevre sorunlarını belirlemek ve bu sorunlara yol açan temel nedenler üzerinde
çözüm önerileri getirmektir. Kentleşme ve sanayileşme yolunda hızla mesafe kateden Denizli, bu süreçte
özellikle çevresel yönden araştırılmaya ve yönlendirilmeye ihtiyaç göstermektedir. Araştırmaya Denizli ve
Türkiyede konuyla ilgili yayınlar gözden geçirilerek başlanmıştır. Mevcut dokümanın resmi ve dar kapsamlı
olduğu, konunun önemi karşısında yeterli kaynağın bulunmadığı görülmüştür. Bu da çevresel konulara toplumsal
yaklaşımın bir ölçüsü olarak değerlendirilmiştir. Yararlanılan başlıca kaynak olarak; Denizli Valiliği, İl Çevre
Müdürlüğü tarafından düzenlenerek yayınlanan; DENİZLİ İLİ ÇEVRE DURUM RAPORU-Denizli / 1997' adlı
çalışmadan konu etmekte yarar vardır. Denizli İlinin; Jeolojik, Topoğrafık, Klimatik, Floristik ve diğer çevre
faktörleri yönlerinden oldukça iyi incelendiği bu çalışmaya emeği geçenleri kutluyor ve teşekkür ediyorum.
Ayrıca, Milli Prodüktivite Merkezi' nce Doç. Dr. Sn Yücel ÇAĞLAR' a hazırlatılan ve adı geçen tarafından 3
Kasım 1998 tarihinde düzenlenen bir toplantıyla Denizli kamuoyuna sunuşu yapılarak tartışmaya açılan,
'DENİZLİ' DE ÇEVRE SORUNLARI ve ÇEVRE EYLEM PLANI' (DENÇEP) adlı yayın da bildirimize kaynak
teşkil etmiştir. Yararlanılan diğer kaynaklar bildirinin KAYNAKLAR bölümünde belirtilmiştir.
t
/;
1.3-ÇEVRE NEDİR?
Prof. Dr. Necmettin ÇEPEL, Çevreyi şöyle tanımlar; "Çevre denildiğinde uzun bir süre bu sözcüğün somut
anlamı akla gelmiş ve genellikle bu deyim, Bir şeyi kuşatan yakın yerler veya Bir şeyin kıyılarının meydana
getirdiği kapalı çizgi, ya da Bir geometrik şeklin çerçevesi anlamında kullanılmıştır. Bugün, çevre denildiğinde;
İnsanın durumunu, yaşamını ve gelişimini etkileyen ve insanın kendi etrafından kaynaklanan tüm
faktörler akla gelmektedir. Buna bağlı olarak da çeşitli bilim dallarında zengin bir Çevre Terminolojisi
gelişmiştir. Çevre ile ilgili deyimlerin tümünün içeriğinde ve özünde canlıların yaşam koşullan ile bunu etkileyen
faktörler kompleksi ve bunlar arasındaki karmaşık ilişkiler yer almaktadır." Prof. Dr. Rıfkı ASLAN' in Çevre
Tanımlaması ise şöyledir; "Çevre, doğa ile maddi kültür öğelerinin birlikte oluşturduğu topyekun ortamdır."
Tanımlamalardan anlaşılacağı üzere; Çevre, en yalın anlamıyla, Canlıların yaşam ortamıdır.
,
j
>j
1.4- ÇEVRE1 YE GENEL BAKIŞ
Yirminci Yüzyılın ilk yarısında, özellikle fizik ve kimya alanlarında sağlanan büyük ilerlemeler, teknolojik
gelişmeyi desteklemiş ve bu gelişim tüm insanlık için görkemli bir geleceğin habercisi olmuştur. Teknik
gelişmelerin ve sürekli ekonomik büyümenin sağladığı nimetler yanında; Hava - su - toprak kirlenmesi gibi ciddi
yan etkilerin ortaya çıkması, bu hesaplaşmada yalnızca kazançların göz önünde tutulduğu, kayıplarınsa hiç
düşünülmediği gerçeğini gündeme getirmiştir. Çevre sorunları insan- doğa ilişkisi ile başlar, Yani, insanın
bulunduğu her yerde çevre sorunu var demektir. Konuya bu kadar rijit yaklaşırsak, doğa' nın kendisinin de bir
kirletici olduğunu, fakat iç bünyesinde sağladığı dengeyle kendisini temizlediğini görürüz. Doğal afetler, volkan
püskürmeleri, fırtınalı havalarda oluşan azot oksitleri, bazı bitkilerin oluşturduğu Hidrojen Sülfit, virüsler,
bakteriler ve mikroplar çevremizi kirletmektedirler. Ancak, doğa kendi haline bırakıldığında, yani insan
müdahalesi olmadığında, muhteşem bir yaratıcı ve onarıcı güçle kendini yenileme ve doğal dengesini oluşturma
imkanını bulmaktadır.
Çevreyi, dolayısıyla canlı yaşamını (toplum sağlığını) etkileyen başlıca çevresel sorunlar, Hava, su, toprak,
gürültü ve görüntü kirliliğidir. Bu sorunlar, canlıların yaşam ve barınma alanlarının -habitatlannın- bozulması
ve daralmasını beraberinde getirmekte, bedensel ve ruhsal gelişmelerini engelleyerek biyolojik çeşitliliği,
türlerin devamlılığını tehdit etmektedir. Bozulan doğal denge ve ekosistemler, onarılamaz yaralar almakta,
doğa'ya ve doğal kaynaklara kendini yenileme şansı ve imkanı -maalesef- tanınmamaktadır.
ı
\
V
ı
f
Sorunlara genel bakışı tamamlayabilmek için, bir kaç boyutta açılım sağlamak gerekmektedir. Bunlar; Çevre
sorunlarının Uluslararası Boyutu, Eğitim ve Bilinçlendirme Boyutu, Ekonomik ve Mülkiyet Boyutu, Kaynak
Kullanım Boyutu, Yaptırım ve Yasal Düzenleme Boyutu gibi başlıklar halinde irdelenmiştir.
1 . 4 . 1 - ÇEVRE SORUNLARININ ULUSLARARASI BOYUTU
Kirlilik kaynakları, ülkeler ve toplumların yaşam düzeyleri ve yaşam biçimleri ile ayrıcalıklar göstermektedir.
Gelişmiş ülkelerdeki çevre sorunları, gelişmekte olan ülkelere göre çeşitlenmekte ve farklı boyutlar
kazanmaktadır. Çevre sorunları özellikleri gereği ulusal sınırları da aşarak, Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği
gibi kuruluşların gündeminde yer almaktadır. Çünki kirlilik sınır tanımamakta, Çernobil'in nükleer etkisi diğer
ülkelere de ulaşmakta, Tuna nehri Orta ve Doğu Avrupa ülkelerinin çöpünü Karadenize taşımaktadır. İkibinli
yıllara az bir süre kala, İnsanlığın acil gündeminde yerini alan çevre sorunları ile, toplumların sürdürülebilir
kalkınmalarını çağdaş ve akılcı yollardan gerçekleştirmeleri arasında doğrudan bir bağlantı bulunmaktadır.
1994 yılında toplanan 2. Çevre Şurası - Sonuç Raporu 1. Kom. tarafından, Türkiyenin ULUSLARARASI
ÇEVRE POLİTİKALARI şu başlıklar halinde düzenlenmiştir;
-Türkiye, küresel kirlilikteki payının düşük olmasından hareketle "ortak fakat farklı sorumluluk" üstlenmelidir.
j
f'
,
-Türkiye, İkİlİ Ve ÇOk taraflı SİyaSİ, ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerinde ve anlaşmalarda çevrenin
korunmasına ve çevre hakkını geliştirecek unsurlara ağırlık vermelidir.
-Türkiye, sahip olduğu ekolojik, coğrafi, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle bölgesel baz da, önder ülke
konumuna gelmelidir. Uluslararası ve bölgesel anlaşmalarda, çevre konusunda aktif ve yönlendirici olmalıdır.
-Türkiye uluslararası anlaşma ve esaslara uygun olarak " Ulusal Çevre Stratejisini" belirlemelidir.
-Çevre amaçlı yatırımlar için uluslararası kaynakların kullanımı artırılmalıdır.
-Büyük projelerde ve sektörel yatırımlarda uluslararası fınans kaynağı tedarikinde çevresel etkiler dikkate
alınmalıdır.
-Tüm kuruluş ve kurumların çevre kapasitelerini güçlendirecek şekilde uluslararası kredi, hibe gibi finansman
kaynaklarının kullanımı artırılmalıdır.
-Uluslararası anlaşmaların süratle iç mevzuata yansıtılması ve ulusal düzenlemelerin yapılması sağlanmalıdır.
-Hükümet dışı kuruluşların uluslararası etkinlik kazanmaları teşvik edilmelidir.
-Artan uluslararası işbirliği ve faaliyetlere Türkiye' nin sürekli ve etkin katılımı sağlanmalı, bu amaçla kurumsal
kadro ve alt yapı güçlendirilmelidir.
-Kurumlararası bilgi, iletişim ve koordinasyon artırılmalı, uluslararası çevre enformasyon sistemine dahil
olunmalıdır.
-Türkiye, çevre değerlerini, politikalarını ve uygulamalarını uluslararası kamuoyuna tanıtmalı ve aktarmalıdır.
Kararların içeriğinden anlaşılacağı gibi, "Evrensel düşün, yerel davran" ilkesi uluslararası çevre politikalarına
yön vermektedir. Doğaldır ki bu görüş, diğer ülkeler içinde geçerliliğini sürdürüyor. Bu noktada, Türkiyenin son
yıllarda en üst düzeyde katıldığı ve birçoğuna taraf olduğu uluslararası çevre toplantılarını, tarihsel süreç içinde
anımsamaya çalışarak bu bölümü sona erdirelim;
-Sulak Alanların Korunması - RAMSAR Sözleşmesi /1971
-BM Uluslararası Çevre Sorunları Toplantısı - Stokholm /1972
-Türleri Tehlikede Olan Bitki ve Hayvan Ticaretinin Önlenmesi Antlaşması - CİTES Washington /1973
-Dünya Çölleşme Konferansı - Nairobi /1977
-Akdenizin Kirliliğe Karşı Korunması Antlaşması - Barselona / 1978
-Avrupa Doğal Hayatını Koruma Antlaşması - Bern /1979
-Soyu Tükenen Göçmen Türlerin Korunması Antlaşması - Bonn /1979
-Dünya Çevre Zirvesi - Rio De Janeiro / !992
-Biyolojik Çeşitliliği Koruma Konferansı - Bahama /1994
-BM Çölleşmeyle Mücadele Antlaşması /1994
-BM.Dünya Nüfus Konferansı /1994
-HABİTAT 2 - İstanbul / 1996
1. 4. 2 - ÇEVRE SORUNLARININ EĞİTİM VE BİLİNÇLENDİRME BOYUTU
Avrupa Topluluğu' nca, Eurobaromater'e yaptırılan son büyük analize göre;
1 - Avrupalıların % 82' si çevrenin korunmasının yakın ve acil bir sorun olduğuna inanıyorlar.
2 -Avrupalıların % 72' si ekonomik büyümenin sağlanması, fakat çevrenin de korunması gerektiğini
düşünüyorlar.
3 - Avrupalıların çevreye ciddi zarar verdiğini düşündükleri sorunlar esas olarak şunlar;
- Havaya ve suya tehlikeli kimyasal maddeler bırakan fabrikalar. (% 68 )
- Tropik ormanların yok olması, ozon tabakasının incelmesi ve sera etkisi gibi küresel kirlenme (% 48 )
- Denizlerin ve kıyıların petrol ile kirlenmesi (% 40)
- Nükleer atık depolanması. ( % 39 )
4 - Avrupalıların, çevreyi korumak için zaten yaptıkları ve/veya daha sık yapmaya hazır olduklarını
söyledikleri somut eylemlerin ilk altısı ise şunlar;
- Yere kağıt veya diğer atıklar bırakmamak. (%.95 )
- Enerji tasarruf etmek. ( % 81 )
- Yeniden kullanım amacıyla evsel atıkları sınıflandırmak ve ayırmak. ( % 84 )
- Musluk suyu tasarruf etmek. ( % 82 )
- Daha az gürültü yapmak.( % 79 )
- Çevreye zarar vermeyen ürünler satın almak. ( % 67 )
5 - Yanıt verenlerin % 69'u çevreyle ilgili kararların, Topluluk düzeyinde ele alınması gerektiğini düşünmekteler.
Anket sonuçlarından görüleceği üzere; Avrupa Topluluğuna üye ülkelerin insanları, çevremiz konusunda oldukça
duyarlı. Tüketim toplumları olarak bilinen gelişmiş ülke insanlarının, Tüketim - Çevre dengesini oluşturmak
konusunda eriştikleri bilinç düzeyi, doğaldır ki aldıkları eğitimin bir sonucudur. Bununla birlikte aynı Avrupanın;
birçok geri kalmış ülke kaynaklarını ( insan, orman, maden), geçen yüzyılların sömürgeci anlayışlarıyla nasıl
tükettikleri, tahrip ettikleri bilinmektedir. Dünyamızda her gün 1 milyon tondan fazla zehirli atık çevreye
atılmakta. ABD' deki kimya sektörünün atık olarak yılda 700 bin ton zehirli madde oluşturduğu bilinmekte. Bu
gidişle dünyamız bir çöplüğe dönüşecek ve yüzyıl önce ünlü Kızılderili Reisin dediği gibi, kendi çöplüğümüzde
boğulacağız! Şu halde yapılacak şey; her ülkenin kendi kaynak kullanma ve çevre politikalarını oluşturarak,
eğitim - yasa ve diğer belirleyici kurumlar çerçevesinde davranış kalıplarını geliştirmeleridir. Bununla birlikte,
atmosferin ozon tabakasının delinmesi veya oluşan sera etkisi ile dünya ortalama ısısının yükselmesi, muhakkak
ki tüm insanlığın sorunudur. Çevre konusuna halkın ve yöneticilerin ilgisi artarken, ekonomik gelişme ve çevresel
sürdürülebilirlik arasındaki dengenin kontrolden çıkmaması gerektiği, fakat kontrolden çıkma olasılığı
bulunduğu,Rio konferansında vurgulandığı gibi, artık dünya çapında kabul görmektedir. İnsanlığın buluştuğu bu
noktada eğitim yoluyla geniş halk kitlelerinde oluşturulacak çevre bilincinin düzeyi, doğaldır ki sosyo - ekonomik
sürecin düzeyi ile doğrudan ilgilidir. Açlık sınırında bulunan bir toplumun insanlarına, çevresel politikalardan
konu etmenin fazlaca bir yararı olmayacaktır. Günü kurtarma kaygısında olan geniş halk kitlelerinin yarınları ile
ilgili projelere destek vermeleri beklenemez. Yasalar ve yasaklarla da fazlaca bir yol alınamadığı uygulamalarda
görülmüştür. Yeşil ve temiz bir çevrede yaşayan, sağlıklı ve mutlu bir toplum yapısına ulaşabilmek için; akılcı
üretim ve tüketim politikalarını yaşama geçirecek düzenlemeler yapmak, bu arada eğitsel yoldan ülke
insanlarında çevre bilincini geliştirmek gerekir.
Çevre konusunda toplumun beklentilerini oluşturan kamuoyu baskısı da eğitimle oluşur. Bu bilince erişen
toplumlardaki otokontrol mekanizmasının ve > aratılan toplumsal sorumluluk duygusu' un, bir çok yasal
yaptırımdan daha etkili olacağı bilinmektedir. 28 Şubat - 2 Mart 1994 tarihinde İstanbul'da gerçekleştirilen 2.
Çevre Şurası Sonuç Raporuna göre çevre eğitiminin kurumsallaşması yönünde çözüm önerileri şunlardır;
-Çevre eğitiminin sektörel düzeyde ele alınması tartışılmalıdır. Çevre Bakanlığı bu eğitimin koordinatörü olarak
yaptırım gücüne ulaştırılmalıdır.
-Çevre eğitiminin sunulacağı hedef kitleler ve eğitim boyutu kararlaştırılmalıdır.
-Çevre Bakanlığı geniş bir kitaplık ve dokümantasyon merkezi kurmalı; her an araştırmacıların, programcıların
ve yapımcıların kullanımına sunmalıdır.
-Gönüllü kuruluşların üyeleri çevre eğitimine tabi tutulmalı ve bu kuruluşların faaliyetleri teşvik edilmelidir.
-Üniversitelerde Çevre Bilimi Bölümleri ya da programları açılmalı, bu bölümlerde Mühendis-Tekniker
yetiştirmekle birlikte, bilgi de üretilmeli, öğretim kurumlarında eğitim verecek öğretmenler yetiştirilmelidir.
-Okullarda öncelikle şu anda çevre eğitimi veren öğretmenler bu konuda hizmet içi eğitime alınmalıdır.
-Uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapılarak, ilgili kaynak, araç-gereç ve finansman desteği sağlanmalıdır.
-Yazılı Basın, Radyo ve TV Kurumlarıyla, Çevre Bakanlığı arasında protokol hazırlanmalı, çevre konusunda
eğitici ve tanıtıcı programlar üretilmeli, yapımcıların kullanacağı materyal Çevre Bakanlığı tarafından hizmete
sunulmalıdır.
-Politika oluşturucu ve karar alıcı konumdaki yöneticilerin çevre konusundaki eğitimi öncelikle ele alınmalıdır.
-Çevre konusunda kamuoyuna verilecek bilgi; bilimsel, objektif kriterlere dayanmalı ve bu bilgilerin çoğaltılıp
yayınlanması çıkar gruplarının egemenliğine bırakılmamalıdır.
-Hükümetler üstü bir çevre politikası oluşturulmalı, çevre eğitimi de hükümetler üstü bir yaklaşımla ele
alınmalıdır.
-Çevre eğitiminin temel ilkelerine estetik anlayış ve kaygıyı geliştirici nitelik kazandırılmalıdır.
-Halk eğitim merkezlerindeki kursiyerlere düzenli olarak çevre eğitimi verilmelidir.
-Çevre Kirliliğini Önleme Fonu kaynaklan, yerel yönetimlere araç - gereç dağıtmak yerine, çevre eğitiminin plan,
proje, burs ve uygulamalarına yönelik olarak kullanılmalıdır.
j
/
V
j
\
';
ı
f
•,-'•
<
j
V
1. 4. 3 - ÇEVRE SORUNLARININ MÜLKİYET VE KAYNAK KULLANMA BOYUTU
Prof. Dr. Rıfkı ARSLAN' a göre; 'İnsan - Doğa ilişkisinde, arazi kullanışta etkinlik yani optimal yararlanma
esastır. Oysa insanların, topyekün doğadan Toplum Yararı çerçevesinde yararlanması gerekir. Etkinlik ilkesi
bununla çatışma halinde olduğundan yararlandırma sınırlandırılmıştır. Özellikle kentlerde bu sınırlandırma kent
planları ile yapılmaktadır. Çevrenin kullanılması etkin kullanmayla çatışır. Çünkü genellikle bu doğa parçalan,
çeşitli ekonomik eylemler ve yerleşim açısından avantajlar sunar. Başka bir deyişle etkin yararlanma ile,
kaynakların toplum yararına kullanılması ilkeleri birbiriyle bağdaşamamaktadır. Aslında sorunun kökeni
mülkiyet ve mülkiyet hakkıdır. O halde akla şu soru gelmektedir; Mülkiyet ve mülkiyet haklarının kullanılması,
sözünü ettiğimiz denge uğruna ne^'fçüde sınırlandırılabilir veya sınırlandırılmalıdır.
Bilindiği gibi nüfus artışı ile kaynakların üretime tahsis edilmesi, özetle kalkınma arasında doğrudan bir ilişki
vardır. Bu ilişki ikinci bir soruyu gündeme getirmektedir. Bir ülkenin kaynaklan ile kalkınma hızı arasındaki
ilişkide, çevre koruma açısından hangi ölçülerin geçerli olacağı! Piyasa mekanizmasının egemen olduğu
j
f'
,
sistemlerde kişi ve firmalar, kaynaklarını kendilerine en fazla yarar sağlayan alanlara yöneltirler. Mülkiyetin bu
anlamda kullanılması, kamu ve toplum yararıyla çelişir. Çevre sorunları bu çelişkiden kaynaklanmaktadır.
Mülkiyet hakkının kullanımı sırasında geçerli olacak çağdaş ölçü; Kaynakların toplum yararına kullanılması
olmalıdır.
Nüfus artış hızının yüksek olduğu, kalkınma hızının düşük düzeylerde tutulmak istenmediği ve kaynak tüketiminin
doğal olarak bu iki faktöre bağlı olarak planlandığı -planlanamadığı- ülkelerde ise; kaynakların, karın
maksimize edildiği en fazla yarar getiren alana ayrılması düşüncesi çevreyi koruma anlayışına baskın
gelmektedir.'
1. 4. 4 - ÇEVRE SORUNLARININ YAPTIRIM BOYUTU
Ülkemizde çevresel sorunları üstlenmesi amacıyla kurulan Çevre Bakanlığının, ne kadar etkin bir yapısal
düzenleme sağlayarak sorunların üzerine gidebildiğini tahmin etmek güç değil. Günümüzde çevresel sorunların
yoğunlaşması ve yaygınlaşması, toplumun çevre sorunlarına giderek artan ilgisi, Devletin konuya yaklaşımını
sağlamış ve son yıllarda çıkarılan; Çevresel Etki Değerlendirme Raporu alma zorunluluğu (ÇED), Katı Atık - Su
ve Hava Kirliliği yönetmelikleri ve İl' ler düzeyinde oluşturulan Mahalli Çevre Kurulları gibi etkinlikleriyle
Devlet, yasal denetim ve yaptırım gücünü hissettirmeye başlamıştır. Ancak, Endüstriyel kuruluşlara yönelik Atık
Su Deşarj İzin Belgesi ve Baca Gazı Emisyon İzin Belgesi alan kuruluşların sayısal azlığı, denetim - yaptırım
gücü eksikliğinin bir ölçüsü olarak algılanmalıdır. Daha önceki bölümlerde konu edilen otokontrol
mekanizmasının, toplumda oluşması beklenen çevre bilinci ile etkinleşeceği ise bilinen bir gerçektir. Bu
demokratik yaptırım olgusu, iyi yurttaş olma bilinci ile çevresine sahip çıkan insanlara ihtiyaç göstermektedir.
BÖLÜM 2.
DENİZLİ' DE ÇEVRE SORUNLARI
Denizli1 deki çevre sorunlarının niteliği, yoğunluğu ve yaygınlığı üzerinde çeşitli incelemeler bulunmaktadır. Bu
incelemelerde kentleşme ve sanayileşme süreçlerinden kaynaklanan çevre sorunlarının öne çıktığı
gözlemlenmektedir. Denizli İli hızla sanayileşmekte ve bu sürece koşut olarak da hızla kentleşmekte; ancak bu
süreçlerin yol açabileceği çevre sorunlarının önlenmesine yönelik önlemler yeterince alınamamaktadır. Denizli'
de çevre sorunlarını irdelemeden önce, bu sorunlara yol açan temel nedenlerin bilinmesinde yarar vardır.
2.1 - DENİZLİ' DE ÇEVRE SORUNLARINA YOL AÇAN TEMEL NEDENLER
2. 1.1 - DOĞAL KOŞULLAR
Denizli, doğal koşullar yönünden çevre sorunlarının oluşmasına uygun özellikler barındırır. Doğu, Güney ve
kısmen Batısı yüksek dağlarla çevrilidir. Jeolojik yapı, il genelinde özellikle toprak ve su kaynaklarının
korunması yönünden özel önlemlerin alınmasını gerektirecek niteliktedir. Özellikle ovaların toprak özellikleri ile
toprak - su dengesi koşulları, olumsuz dışsal etkilere karşı duyarlılık gösterir. Denizli' de 393 000 Hektar tarımsal
alanın, il toplam alanı içindeki payı % 33 olup, bu alanların % 85'i 1. 2. ve 3. sınıf arazi niteliğindedir. Oranlar;
arazi nitelikleri yönünden Türkiye ortalamasının üzerinde iyidir. Özellikle Denizli - Sarayköy doğrultusundaki
Çürüksu Çayı ile B. Menderes Nehrinin oluşturduğu vadiler, tarımsal üretim yönünden büyük önem taşımaktadır.
Zengin yeraltı su kaynakları yüzeye yakındır ve tarımsal amaçlı kullanımlar çoğunlukla kuyu açılarak
sağlanmaktadır. B. Menderes Nehri ile Çürüksu ve Gökpınar Çayları tarımsal sulama, enerji üretimi, içme ve
kullanma suları kaynağı olarak işlev görmektedirler. İklim koşulları Denizli'de tarımsal üretimin
çeşitlendirilmesine olanak verebilecek niteliktedir. Denizli ili, coğrafi konum itibariyle Ege, İç Anadolu ve
Akdeniz bölgeleri arasında bir geçiş bölgesi olduğundan, iklim özellikleri çeşitliliği ve buna bağlı olarak
biyolojik çeşitlilik önem arzetmektedir. Ortalama yıllık yağış, 556 mm. dir. Kış ayları ılık ve yağışlı, yaz
mevsimi sıcaktır. (Yazın oıt. sıcaklık 25.4 C dir) Bu güne kadar karşılaşılan en yüksek sıcaklık değeri; 41.3 C. ve
en düşük sıcaklık değeri ise, - 11.4 C. dir. Hakim rüzgar yönü ( NW) Kuzey Batı' dır. Hava sıcaklığı yaz
aylarında 25- 30 C. ve kış aylarında 4 - 8 C. dolayında değişmektedir. Bu değerler, Denizli' deki ısıtma amaçlı
enerji tüketimi yönünden daha ucuz ve temiz seçenekler sağlayan bir durumdur. Öte yandan kış aylarında egemen
rüzgarlar, Güney Batı doğrultusunda; ortalama yükseltisi 2000 m. dolayındaki dağlar yönündedir. Bu durum ise
kentte hava kirliliğine yol açmayacak, ya da en aza indirecek yerleşme düzeninin tasarlanması için önem
kazanmaktadır.
Denizli' de Doğu - Batı doğrultusundaki deprem fay hattının ve jeotermal oluşumun, özel önlemler
alınmadığında, yaşamsal önemde çevre sorunlarına yol açabilecek doğal etmenler olarak değerlendirilmesi
gerekmektedir.
j
f
2. 1.2-SANAYİLEŞME
Denizli 1923 yılında küçük bir yerleşim merkezi iken, gelişmesini Cumhuriyet döneminde gerçekleştirmiştir.
Hızlı sanayi hamlesi ise 1960 yılından itibaren başlamıştır. Bu yönelim 1980' li yıllarda gündeme getirilen
"dışsatıma yönelik sanayileşme" yaklaşımıyla pekişmiş; özellikle Beşinci Beş Yıllık Kalkınma Planı döneminde (
1985- 1990) doruğa çıkmış, dönem boyunca % 70'i tekstil alanında olmak üzere 60 yeni sanayi tesisi kurulmuş
ve bu eğilim izleyen plan döneminde de sürmüştür. Denizli'nin geleneksel el sanatları olan dokumacılık, tabaklık
( debbağlık), bakırcılık, demircilik gibi küçük sanayiden bu günkü sanayi tesisleri doğmuştur. Bu gün Denizli'de
özellikle pamuklu dokumaya dayalı tekstil sanayii, haddehaneler, metal sanayii, gıda sanayii, kablo ve inşaat
malzemeleri sanayii, traverten ve mermer sanayii mevcuttur. DPT tarafından, kendi imkanları ile gelişmesi
yönünden Türkiye' ye model gösterilen Denizli; ülkedeki ekonomik aktivite bakımından ilk 13 il içinde, sanayi
göstergeleri bakımından da ilk 9 il içinde bulunmaktadır. Türkiye'nin en büyük beşyüz firmasından sekizi
Denizli'de yer almaktadır.
Başlangıçta sanayileşmenin büyük bir bölümü şehrin muhtelif yerlerinde, özellikle İzmir ve Ankara karayolu
güzergahında yoğunlaşmıştır. İlk etapta İzmir karayolu üzerinde bünyesinde 528 adet işyeri barındıran birinci ve
ikinci sanayi sitesi kurulmuştur. Daha sonra şehrin bitişik kuzey batısındaki üçüncü sanayi sitesi kurulmuştur.
Kent' in hızlı gelişimiyle bu sanayi siteleri ve sanayi tesisleri şehir dokusu içinde kalmış ve kent yaşamını
görüntü ve gürültü kirlenmesi yönlerinden de olumsuz etkilemişlerdir. Bu tesislerin dışında 4500 dolayında
küçük ve orta ölçekli işletme karayolları üzerinde veya kent dokusu içinde yer almaktadır. Kent'in özellikle Batı
girişi estetik yönden oldukça kötü bir görünüm arz etmekte olup, karayolu düzenlemesi de peyzaj' dan uzak bir
anlayıştadır. Yol güzergahındaki kamusal alanlar yeşil örtüden mahrum, çıplak bir durumdadır. Bu görünüm
şehirle ilk kez bu mekanda karşılaşan insanların gözünde kent prestijinin kaybına neden olmaktadır. Gelişen
Kent dokusu içinde bu işyerlerinin kaldırılması veya estetik kaygılarla yeniden düzenlenmesi uygun olacaktır.
Ayrıca, Ankara yolu girişinin iki yanındaki boş ve atıl durumda bekleyen Hazine Arazileri ve yol güzergahının
da ağaçlandırılması sağlanmalıdır.
DOÇEV kuruluşundan bu yana, amaçları doğrultusunda kırsal ve kentsel alanları daha yeşil hale dönüştürmenin
uğraşını vermektedir. Bu kapsamda Kent'in yakın çevresinde 60 000' i aşkın fidan dikerek, üç orman
oluşturulmuştur. Bu faaliyetlerimiz her yıl bir DOÇEV Ormanı gerçekleştirilerek sürecektir. 1999 yılı dikim
sezonunda da Bozburun köyü - Deveyolu mevkiindeki 135 000 m2 alanda 15 000 fidan dikilerek İl'in orman
varlığı desteklenecektir. Okul, hastane bahçeleri gibi kentsel alanlarda ise, talep üzerine fidan yardımı
yapılmaktadır. Kişi ve kurumların Vakfımıza sağladıkları her türlü katkı, Denizli topraklarına fidan ve çevresel
hizmet olarak geri dönüşmektedir.
i
...
i
/
i
1.Denizli Organize Sanayii Bölgesinin kurulmasıyla, sanayii için yer arayışında bir rahatlama görülmektedir.
Kuruluşuna 1975 yılında karar verilen D.O.S.B.' nin alt yapı tesisleri inşaatına 1985 yılında başlanmış ve 1988
yılında tamamlanmıştır. Denizli sanayiinin son yıllardaki gelişmesine büyük katkı sağlayan Den. Org. San.
Bölgesi, yer seçimi yönünden de uygun faktörler taşımaktadır. Ayrıca ülkedeki kırk bir adet O.S.B.'nden, arıtma
tesisi bulunan altı O.S.B.' nden birisidir. Denizli Organize Sanayi Bölgesi Arıtma Tesisinin tarafımızdan yapılan
incelemelerde faal ve arıtma kapasitesinin yüksek bulunduğu tespit edilmektedir. Denizli O.S.B. Denizli' ye 17
Km. mesafede Denizli - Ankara karayolu üzerinde yer almakta ve Üç Milyon m2' lik alanı kapsamaktadır. Tesis,
inşaatı devam eden kuruluşlarla 139 parsel halinde dolduğundan, 2.0rg.San. Böl.' nin Çardak İlçesinde kuruluş
çalışmaları başlatılmıştır.
'
Denizli'de Devletin, Sümerbank Dokuma Fabrikası dışında başka bir sanayi yatırımı yoktur. Tüm sanayi yatırımı
özel sektörce gerçekleştirilmektedir. Denizli' nin ülke gayri safi milli hasılasına katkısı % 1.5' dur. Ege
bölgesinde ise, % 19' luk pay ile İzmir' den sonra yer almaktadır. İl bazında yaratılan katma değerin % 55'i
hizmet sektöründen, % 14'ü tarım sektöründen, % 31'i sanayi sektöründen karşılanmaktadır. Denizli imalat
sanayii bakımından Türkiye genelinde % l'in üzerinde pay sahibidir. Sanayileşme, Denizli de özellikle yanlış yer
seçimi ve kirlilik kaynağı olma yönleri ile çevre sorunları yaratmaktadır. Sanayileşme sürecinin yapısal
özellikleri de sorunların oluşmasına yol açmaktadır; Bu yapısal özellikler şunlardır;
-Sanayi işletmelerinin çoğunluğu Dokuma, Giyim, Deri, Metal Eşya, Makina, Teçhizat, Gıda, İçki ve Tütün
Sanayii kollarında yoğunlaşmıştır. Bu sanayi dallarının çevresel etkileri göreceli olarak yüksektir.
i
/.
-İşyerlerinin çoğunluğu küçük ve orta ölçeklidir. Sanayii işletmelerinin çoğunluğu, Organize Sanayi Bölgesi ve
sanayi sitelerinin dışında kurulmuştır. Yeterli alt yapının bulunmadığı bu tesisler, daha çok kentler arası
karayollarının çevresinde ve çevre köylerin tarım alanları üzerinde yer almaktadır. Şehir merkezinde kalan
tabakhanenin de -toplum sağlığı açısından- bir an önce bu sanayi kolu için kurulacak sanayi bölgesine taşınması
gerekir.
-Sanayi işletmelerinin çoğu atıklarını arıtma olanağına sahip değildirler. 1997 yılı kayıtlarına göre, Denizli' de
arıtma tesisleri faaliyette olan 24 şirketin yanında, 14 şirket' de arıtma tesisi inşaatını sürdürmektedir. Kamuoyu
tarafından duyarlıca izlenen bu konu; şirket yönetimlerinin toplumsal sorumluluklarını, tesis ve üretim
maliyetlerinin üzerinde bulundurmaları ilkesinin bir uzantısı olarak saygıyla karşılanmaktadır.
-İl ekonomisine egemen olan Tekstil Sektöründeki fınans sorunlarının, uluslararası ekonomik konjonktürün
olumsuz koşulları ile birleşmesi sonucu, içinde bulunduğumuz yılın başlarında görülen kriz, Denizli' li
sanayicinin çevreci yatırımlara yönelmesini güçleştirmektedir.
-Denizli'de, ilçelerin ekonomik gelişmişlik düzeyi, sanayileşmedeki yoğunlaşmaya koşut olarak dengesizdir.
Merkez ilçenin GSMH' dan aldığı pay % 53 iken, toplam nüfus içindeki payı % 36' dır. Buna karşın İl nüfusunun
% 19' unun yaşadığı 10 ilçenin GSMH' dan aldığı pay yalnızca % T dir.
-1990 yılında hazırlanan 'Denizli Kent Bütünü Nazım İmar Planı Analitik Etüd' adlı belgede şu saptamalar
yapılmaktadır; 'Güney yönünde Tekkeköy, Bağbaşı, Zeytinköy, Kayhan, Kınıklı ve Karakurt Köyleri, merkezi
yerleşimin bir devamı olarak gelişmekte ve bu gelişim vadinin en verimli tarım alanlarının kentsel alana
dönüşmesini hızlandırmaktadır. Kuzey yönünde ise İzmir ve Ankara karayolları üzerindeki sanayileşme hızla
sürmektedir.'
Bütün bu olumsuz yapılanmalara rağmen, Çardak' ta kurulacak olan Özdemir SABANCI Organize Sanayi
Bölgesi' nin uygun ölçeğe ve teknolojik özelliklere sahip arıtma tesisleri ile donatılarak yaygınlaştırılması
durumunda, sanayileşme sürecinin yol açabileceği olumsuz çevresel etkilerin giderek azalabileceği
görülmektedir.
2 . 1 . 3 - KENTLEŞME - YAPILAŞMA - MEKAN DÜZENLEMESİ.
Konum olarak üç tarafı dağlarla çevrili ve kuzey-batıya açılan bir çöküntü düzlüğünde bulunan Denizli Kenti, B.
Menderes Ovası yerleşimlerinin bir uç noktasıdır. Kentin yerleşim alanı Karcı Dağı eteklerindeki platform' da yer
almaktadır. Denizli şehir merkezinin doğu sınırı boyunca, Gökpınar Deresi belirgin bir vadi oluşturur. Denizli
yerleşik alanı neojen oluşumlar üzerinde bulunmaktadır. Güney ve Batı kesimlerde konglemeralar
başlamaktadır. Doğudan Batıya uzanan bir fay hattı üzerinde bulunuşu Denizli' yi birinci derecede deprem
bölgesi yapmaktadır. Jeoloji, deprem ve taban suyu yönleriyle yerleşim avantajsız konumdadır. Karcı dağı
eteklerinde birikinti konileri dizelenmektedir. Bu ana dereler, çok geniş su toplama havzaları ile akış gösredikleri
kuzey yönünde sel ve taşkın potansiyeli yaratmaktadırlar. Ancak gerek askeri alan içinde kalan bölgelerde,
gerekse yukarıdaki -güneydeki- Karcı Dağı eteklerinde gerçekleştirilen ağaçlandırma çalışmalarıyla bu dereler
nisbeten kontrol altına alınmıştır. Karcı Dağı eteklerine doğru yükselerek yayılan ormanlık alanlar, doğal eşik
olarak kent sınırını oluşturmaktadır. Bu alanlar dışında kalan uygun boşluklar ise yerleşim konusunda cazibe
merkezleridir.
Mevcut ormanlık alanların Kent'in yarınları için mutlaka korunması ve geliştirilmesi gerekliliği ise tartışılmaz.
Hatta, Honaz Dağından başlayarak Karcı Dağı - Babadağ Silsilesini içine alan dağlık ve ormanlık kesimin, Milli
Park veya Tabiatı Koruma Alanı olarak tescilinde sayısız yarar vardır. Bu alanlardaki orman ekosistemlerinin
korunması, endemik - tıbbi - aromatik bitkilerin tesbiti, genetik rezerv alanlarının belirlenmesi, doğal yaşam' in
korunması, geliştirilmesi ayrıca önem taşımaktadır.
Akçay ve Zindan Dereleri de anormal yağışlarda taşkınlara neden olmaktadırlar. Açıktan akan arklar ve
çaylardan Günlük Arkı, Bağırsak Çayı, İlbadı Deresi ile eski mezarlık yönünde akan çayın taşkın yaptıkları
belirlenmiştir. Denizli Belediyesi1 nce yaptırılan sel suyu drenaj kanalları, bu taşkınları önlemek amacını
taşımaktadır.
Denizli'nin 1960 tarihli Nazım İmar Planı vardır. ( Daha sonraki gelişmeler, ilave imar planlan olarak Nazım
Plana dahil edilmişlerdir.) Gelişim; İzmir, Ankara ve Tavas Karayollarının belirlediği yönlerde başlamış, son
yıllarda yayılma her yönde olmuş ve hızlı bir gelişim izlenmiştir. Konut alanları Kınıklı-Çamlık yönünde Güneye,
İzmir Yolu yönünde Kuzeye kaymıştır. Kentin güney batısında yer alan ve kentin merkezine doğru uzanan Askeri
alan bu yöndeki kentsel gelişimi engellemiştir. Doğu yönünde; Tekkeköy, Bağbaşı, Zeytinköy, Kınıklı ve
Karakurt köyleri, merkez yerleşimin bir devamı olarak gelişmekte ve vadinin en verimli tarım alanları kentsel
alana dönüşmektedir.
Bilindiği gibi sanayileşme ve bu sürece bağlı olarak da hizmetler kesiminin gelişmesi, doğal olarak kentleşme
sürecini etkilemekte ve hızlandırmaktadır. Bu gelişme Denizli'de de yaşanmaktadır. Yıllık nüfus artış hızı, % 2.4
olan Denizli, bu artış hızıyla toplam nüfusu en çok artan 18. il sıralamasındadır. Denizli' nin net göç hızı da (+)
yönlüdür ve % 1.5 dolayındadır. Bu gelişmeler sonunda Denizli' de 1960' lı yıllarda % 24 olan Kentli Nüfus
oranı, 1990'larda % 45'e çıkmış; 1970'li yıllarda 45 kişi/km, olan nüfus yoğunluğu, 199O'lı yıllarda 63 kişi/km.
olmuştur.
Denizli Kent Bütünü Nazım İmar Planı' na göre;
"Kentin ekonomik ve sosyal gelişmesinin mekana yansımasının bir sonucu olarak yoğunluk artışı önlenememiş,
teknik alt yapı ve sosyal tesis yetersizlikleri kentin her bölgesinde kendini göstermiştir. Gelir seviyesi yüksek,
planlı prestij bölgelerinde sonradan alınan kararlarla dikey yoğunlaşma desteklenmiş, ana cadde üzerlerine 8-9
katlı yapılar hakim olurken, hemen arkasında 3-4 katlı, kimi yerde tek katlı yapıların yoğunlaştığı sağlıksız bir
doku ortaya çıkmıştır."
Denizli'de sanayileşmenin ilçeler düzeyindeki yersel dağılımına bağlı olarak, Merkez İlçenin çekiciliğinin
süreceği; dolayısıyla da nüfusun kent merkezine yöneleceği ve bu eğilimin giderek artacağı görülmektedir.
Denizli'de kentsel nüfusun artışı, doğal olarak yapılaşma eğilimini de artırmıştır. Ülke genelinde yapılaşma oranı
olarak Denizli Kenti, 15. sırada yer almıştır. Öte yandan 1996 yılında kısmen ya da tamamen biten yapılar
arasında 'bağımsız ev" niteliğinde olanların % 78'i kanalizasyon sistemine bağlanırken, geri kalanlar " fosseptik"
düzenine sahiptir.
Denizli' nin gelişmesi tarımsal ürünlere dayalıdır. Geçmişteki Tarım ve Manüfaktür sanayiinde oluşan sermaye
birikimi, bu günkü sanayileşmenin temelini oluşturmuştur. Artan nüfusun gıda ihtiyacını yine çevrenin tarımsal
potansiyeli karşılamaktadır. Dolayısıyla tarıma elverişli alanların yerleşime açılmasından kaçınmak gerekir.
Kentin Doğusu boyunca uzanan % 5 eğimli Gökpınar - Çürüksu Ovası düzlüğü verimli tarım alanlarını barındırır.
Bu düzlük yeni sulama projelerinin gerçekleşmeye başlaması ile yerleşilemez bir eşik durumundadır. Denizli'de;
jeolojik sınırlamaların dışında kalan, tarıma elverişsiz ve parçalı topografyası olan arazilerin yerleşim alanı olarak
düzenlenmesi gerekmektedir. Batıdaki kırsal alanlardan; Başkarcı, Göveçlik, Saruhan, Çakmak, Şirinköy,
Hallaçlar, Barutçular, Bereketler vb. yerleşimler, ulaşım olanaklarının artmasıyla gelişerek, Merkez yerleşimi
ile direkt ilişki içine girmişlerdir. Bu alanlar, mikroklima, topografya, zemin durumu, arazi değerleri,
ulaşılabilirliği ve bugünkü tarımsal potansiyelleri yönlerinden, gelişme için en uygun alanlar olarak
görülmektedir. Kentsel Gelişmenin Doğu ve Güney yönlerinden çok, bu yörelerde desteklenmesi uygun
olacaktır.
,
j
'
,
^
j.
'
$
f.
'
Çevresindeki yeşil kuşağın oldukça iyi korunduğu ve ağaçlandırmalarla desteklendiği Denizli Kentinin, kent içi
yeşil alan' larının varlığı yeterli düzeyde değildir. Giderek Betonlaşmiş Kent görünümüne ulaşan Denizli1 de,
birey başına düşen yeşil alan miktarı 1.31 m2. iken, çağdaş kent planlamacılığında bu rakamın 10 m2. olduğunu
vurgulamakta yarar vardır. Bundan sonra kazanılacak kamusal alanların yeşil alan olarak kent dokusuna
ilavesi ve mevcut yeşil alanların titizlikle korunması, ruhsal ve hpHpnsel halk sağlığı açısından önemli bir
konudur.
" Nüfusu hızla artan ve oldukça yüksek oranda göç alan Denizli İli, istihdam olarak bu gücü emebilecek
durumdadır. Göç kitlesinin yetersiz ekonomik yapısı ile biçimlenen çarpık kentleşme ise, günlük ve lokal
önlemlerle çözülmeye çalışılmaktadır. Plana uygun yapılaşma değil, yapılaşmaya uygun planlama ile Ana Plan
kararlan işlemez duruma düşmektedir. Büyük caddelerin çok katlı yapılaşmaya açılması ile özellikle tarihi
dokunun harap olduğu gözlenmiştir. Kentsel Rant; tarımsal, tarihsel, doğal değerlerimizi yok edecek güçte iken,
planlamanın bu rantı dengelemesi büyük önem kazanmaktadır. Sanayi, ticaret ve tarımdaki bu gelişmeler
kent'linin alım gücünü artınken, arazileri değer kazanmaktadır.
Arazi üzerindeki yapılaşmanın kontrol edilebilmesi için değer artışına eşdeğer bir Kontrol Mekanizması
kurulmalıdır." Denizli İli Çevre Durum Raporu. Denizli - 1997
\
f.
'
2. 1. 4 - KENT İÇİ - DIŞI ULAŞIM VE TAŞIMACILIK SİSTEMLERİ
Denizli Merkezi, Kaleiçi ve Bayramyeri çevresinde bölgesel etkisini güçlendirerek korumakta ve buradan güneye
akslar bovunca yayılmaktadır. Enverpaşa Caddesi idari, konaklama tesis aksı olarak belirlenmekte ve
Delikliçınar'da kente hitap eden bir alt merkez olarak son bulmaktadır. Konut alanları dairesel olarak bu bu
merkez çevresinde Güney-Doğu-Batı yönlerinde yeralır. Konut alanları ara ara resmi ve sosyal tesislerle karışık
j
>\
olarak güney doğu kesimine uzanır. Kent Merkezi toplam arazinin % 1 - 4 oranındadır. Saraylar, Uçancıbaşı,
Gürcan, Altıntop Grubu merkezi kullanışlardan en çok payı almaktadır.
Bu çerçevedeki kent içi ulaşım, tümüyle karayolu ile sürdürülmektedir. Kent merkezinde Belediye tarafından
yönetilen toplu taşıt sayısı ise yalnızca 52' dir. Buna karşılık kent içinde 30 hatta 680 minibüs yolcu
taşımaktadır. İl Çevre Müdürlüğünün saptamalarına göre; kent içi ulaşımda yolcuların % 23' ü belediye
otobüsleri, % 4O'ı dolmuş ve minibüsler, % 37' si de taksilerle taşınmaktadır, öte yandan Denizli' de motorlu
taşıt sayısının da giderek arttığı gözlemlenmektedir. DİE' nün saptamalarına göre, 1996 yılında Denizli' deki
araç sayısı 121 400' e yükselmiştir. Bu taşıtların % 67' si İl merkezinde bulunmaktadır. Yalnızca 1996 yılında
11 764 aracın kaydı yapılmıştır. Bu artış doğal olarak trafik kazalarının sayısı üzerinde de etkili olmuştur.
Türkiye genelinde trafik kazası yönünden Denizli ili, 14. sıraya yükselmiştir. Burada bir düşünürün, "
kentlerin sonunu otomobiller getirecek!" deyişini zihinlerde tartışmaya açarak, Kent' in artan ulaşım ve
taşımacılık sorununun doğru tesbit ve çözümlerle üzerine gidilmesini önermekteyiz. Kentin çevresi ile ilişkisi
de, hemen hemen tümüyle karayolundan sağlanmaktadır. Sözgelimi Denizli' de demiryolu çevresinde kurulu
1
hiçbir sanayi tesisi yoktur. Çünki Denizli ye ulaşan demiryolu^ Aydın - Afyon Demiryoluna Goncalı
istasyonunda bağlanan ikincil bir hattır. Yükleme ve boşaltma sistemleri geliştirilmemiştir. Bugün, sanayi
kuruluşlarının yoğunlaştığı Denizli Organize Sanayi Bölgesinin içinden geçen demiryolu hattı üzerinde hiç bir
istasyon ve boşaltma parkı yoktur. Üstelik bu olanaklardan yararlanmak üzere herhangi bir proje dahi
bulunmamaktadır. Denizli' de demiryolu ulaşımım tercih edenlerin sayısı 1994 yılı için 150 685 kişidir.
Yolcunun yanısıra, yük taşımacılığında demiryollarının önemi büyüktür. Bu tür ulaşımda nakledilen yükün
birim maliyeti nisbeten düşüktür. Ayrıca, kontrollü geçiş üstünlüğüne sahip olma özelliği ile güvenli bir
taşımacılık sistemi olduğu bilinmektedir. Bütün bu avantajlarına rağmen demiryolu yük taşımacılığından
yeterince yararlanıldığı söylenemez. 1994 yılı'nda 960 vagonda 19750 ton yük sevk edilmiş, 2192 vagonda
46965 ton yük taşınarak Denizliye gelmiştir. Denizli' nin en yoğun yük ve yolcu taşımacılığının yapıldığı
Organize Sanayi Bölgesi - Denizli güzergahında, özellikle işçi servislerinin can kaybına yol açan kaza
haberleri, kamuouyunca üzüntü ve endişeyle izlenmektedir. Bu doğrultuda gerçekleştirilecek Raylı Sistem Metro- düşüncesi, Denizli gündemine girmiş ve takip edilmektedir. Bu sistem 2000' li yılların Denizli' sine
yakışır bir boyutta projelendirilmen ve yaşama geçirilmelidir.
Son olarak, yapımı devam eden İzmir - Aydın - Denizli Otoyolunun, Denizli'nin şehirlerarası ulaşım
olanaklarım yüksek düzeyde artıracağı umuduyla bu bölümü sona erdiriyoruz.
2 . 1 . 5 - HALKIN ÇEVRE SORUNLARINI ALGILAMA BİÇİMİ VE DÜZEYİ
"Çevre" ve "çevre sorunu" sayılan oluşumlar, Denizli'de de Ülke genelinde olduğu biçim ve düzeyde
algılanmaktadır. Denizli Sanayi Odası tarafından yaptırılan ve DSO' na kayıtlı işyerlerine yönelik olarak
sorulan;
-Sizce Denizli Sanayiinde çözülmesi gereken en önemli sorunlar önem sırasına göre nelerdir? sorusuna alınan
yanıtlar arasında; "Arıtma ve çevre sorunu" % 12' lik bir oranla ilk sıralarda yer almaktadır.
-Çevrenin korunması için neler yapılabilir? sorusuna alman yanıtlar ise;
- İnsanlara eğitim verilebilir
(% 33 )
- Yatırımlarda bulunulabilir.
(% 25 )
- Çevresel Yatırım yapanlara teşvik verilebilir. (% 22)
- Çevreyi koruma örgütleri kurulabilir.
( % 20 )
biçiminde sıralanmaktadır. Aynı araştırmada yer verilen Pamukkale Üniversitesi öğrencilerine yönelik " Çevre
Kirliliği Konusunda Bilinç Belirleme Anketi" nin sonuçlarına göre;
- Sanayi kirlenmesi birincil kirlenmedir.
- Çevre öncelikli ekonomiye gidilmelidir.
- Çevresel tepki, "uyan" dan öteye geçmemekte, tepkiler çoğunlukla "kızarak" dile getirilmektedir.
- Çevre ancak para cezası ile denetlenebilir.
- Çevre kirleticilerinin nerelere şikayet edileceği bilinmemektedir.
2. 2. - DENİZLİ' DE ÇEVRE SORUNLARI
Çevre Bakanlığı tarafından hazırlanan İl Çevre Sorunları ve öncelikleri Envanteri -1995 adlı yayına göre,
Denizli' deki çevre sorunları önceliklerine göre şöyle sıralanmaktadır; Hava Kirliliği, Su Kirliliği, Toprak
Kirliliği, Endüstri Kirliliği, Gürültü Kirliliği, Plansız Kentleşme, Atıklar, Görsel Kirlilik, Orman Tahribatı ve
Asit Yağmurları.
2. 2. 1 - HAVA KİRLİLİĞİ
1
Isınma, trafik ve sanayi tesislerinin salınımlarından kaynaklanan hava kirliliği, Denizli de önde gelen çevresel
sorun alanlarından birisini oluşturmaktadır. Belediye, Çevre Koruma Vakfı ve İl Çevre Müdürlüğü tarafından
yapılan çalışmalar, çeşitli nedenlerle sorunun tümüylre çözülmesini sağlayamamıştır. Bu nedenle de; Aralık Ocak - Şubat ve Mart aylarında havadaki SO2 ve partikül madde miktarı 100 mg/ m3' ün altına
düşürülememiştir. Hava Kirliliği sorununa taraf olan etmenler; sanayici, taşıt sürücüsü, apartman- toplu konut
yöneticileri ve görevlileri, ilgili kurum ve kuruluşlardır. Bu etmenlerin bilgi - bilinç ve etkinlik düzeyinin
düşüklüğü sorunu artırmaktadır.
Denizli İlindeki 1996 yılına ait Hava Kirliliği Aylık Ölçüm Sonuçları' na göre;
Kükürtdioksit' in
(SO2) en yüksek olduğu aylar; Ocak (156) ve Şubat (104),
Partikül Madde'nin (PM) en yüksek olduğu aylar; Ocak (139) ve Kasım (110) aylarıdır.
İnsan Sağlığı na uygun Uzun Vadeli Sınır Değerler; Kükürtdioksit ve Partikül Madde için; 150 mg/m3' dür.
Görüldüğü gibi sınır değerlere yakın ölçüm sonuçları Denizli' de toplum sağlığını tehdit etmektedir. Isıtma
amaçlı kullanılan kömür, Denizli' de hava kirliliğinin kaynağı olduğu için, konu İl Valiliği tarafından denetim
altına alınmış ve kireç içeren Torba Kömür kullanma zorunluluğu getirilmiştir. Uygulamadan iyi sonuç
alınması beklenmektedir. Ancak bu konuda gerçek çözüm doğal gaz' in Denizliye getirilmesi: sanayi ve evsel
amaçlı kullanımlarda yaygınlaştırımasıdır.
Hava kirlenmesine sebep olan gaz kirleticiler, normal sıcaklık ve basınç altında gaz formunda bulunan
maddeler ile katı ve sıvı halde bulunan maddelerin buharlarından ileri gelir. Gaz halindeki kirleticilerin en
önemlileri Karbonmonooksit (CO), Hidrokarbonlar, Hidrojensülfür (H2S). Kükürtdioksitler. Azot oksitler
(NOx) ve Ozon'dur. Kükürtdioksit (SO2) suda ve dolayısıyla vücut sıvısında çözünebilen gaz olması nedeniyle
insan sağlığı açısından önem arz eder. Bu nedenle hava kirliliğinde en önemli kriterlerden biri olarak kabul
edilmektedir. Partikül halindeki kirleticiler ise menşelerine ve dane büyüklüklerine göre ince tozlar, kimyasal
dumanlar, kimyasal buhar, yanma dumanlan, aerosol ve spray olarak sınıflandırılır. Genel olarak gaz molekül
büyüklüğü 0.002 mm. çaptan iri olan ve havada bir süre askıda kalabilen katı veya sıvı her türlü madde partikül
sınıfına girmektedir.
2. 2. 2. - SU KİRLİLİĞİ
4
j
>;.
j
I
V
i
2. 2. 2. 1 - Yer Altı Suları
Denizli' deki ova ve havzaların yeraltı suyu emniyet rezervi toplam 205 hm3 / yıl' dır. Bu kaynakların en
önemlisi 90 hm3 / yıl ile Kaklık Yukarı Çürüksu ovası' nda yer alır. Sanayi ve evsel atıklarla bilinçsizce
kullanılan tarımsal gübre ve ilaçlar, yer altı sularımızda kirlilik meydana getirmektedir. Özellikle şehir içinde
kalan tekstil, boyama, iplik yıkama ve deri-tabakhane tesislerinden çıkan kostik atık sular in bir kısmı
kanalizasyona verilmekte bir kısmı da açıktan akarak sulama sularına ve yer altı sularına karışmaktadır. İl
sınrları içinde yerleşim merkezleriMe oluşan kentsel katı atıklar gelişigüzel yerlere ve Belediye Çöplüğüne
atılmak suretiyle bertaraf edilmektedir. Standart' a uygun çöp depolama alanları olmadığı için bu çöp
yığınlarından sızan sular, yeraltı sulanna karışarak kirlenmelerine neden olmaktadır. Belediye çöplüğüne
atılan tıbbi atıklar da muhtemelen yer altı sularını kirletmektedir.
j
2. 2. 2. 2 - Akarsular
/
Denizli İl Merkezindeki evsel nitelikli atık suların arıtılmaması, küçük yerleşim birimlerinde arıtma işleminin
yapılmaması, sanayi nitelikli atık sulann bir kısmının arıtılmaması, fosseptik çukurlarının sağlıklı olarak inşaa
edilmemesi, fosseptik atıkların vidanjörle çekildikten sonra gelişigüzel yerlere boşaltılması. İlimizin su
kaynaklarının yoğun şekilde kirlenmesine neden olmaktadır. Denizli coğrafi konum itibariyle B. Menderes
havzasının üst başlangıcında bulunması nedeniyle belirtilen kirlilik etmenleri, verimli Menderes Havzası tarım
arazileri için büyük bir tehlike arz etmektedir. Sanayi kuruluşlarının bu tarzdaki kirletici etkinliklerinin
kesinlikle önlenmesi gerekmektedir. Atık sulardaki kirletici parametrelerin gerek yok edilmesi gerekse zararsız
hale getirilebilmesi için kuruluşların fiziksel, kimyasal ve biyolojik arıtım yapabilen komple tesisler kurmaları
gerekmektedir.
Denizli İl Çevre Müdürlüğü' ne göre, aşın su kirliliği yaratan 25 sanayi tesisi bulunmaktadır. Bu tesislerden
bir kısmı antma tesisine sahip olup, bir kısımda yapım aşamasındadır. Ancak, arıtma tesisi bulunan
işletmelerden yalnızca üçünün atık su deşarj izni bulunmaktadır. Ayrıca yine su ve toprak kirliliği yaratan 10
turistik işletmenin dokuzunun arıtma tesisi bulunmakla birlikte yalnızca üçünün atık su deşarj izin belgesi
bulunmaktadır. Aşın su kirliliği yaratan tesislerden, arıtma tesisi yapamalan için noter onaylı iş termin
planları alınmış olup, İl Çevre Müdürlüğünce takip edilmektedir. Jeotermal Enerji kaynaklarından yararlanma
'
10
I
,
?
'}
sonrasında atık suyun hiçbir önlem alınmadan çevreye salınması ise. başta B. Menderes olmak üzere, akarsular
ve yeraltı sularında sıcaklık değişmesi ve bor artışı gibi çeşitli olumsuzluklara yol açmaktadır.
Gökpınar Çayı üzerinde de çeşitli sanayi kuruluşlarının neden olduğu kirlilik gözlenmektedir. İl içerisinde
bulunan çeşitli sanayi ve evsel nitelikli atık sular Gökpınar Çayına boşalmaktadır. Menba kesiminde içilebilir
nitelikte olan Gökpınar kaynaklarının suyu, baraj aks yerine ulaştığında, içme, kullanma ve sulama suyu
niteliklerini kaybedecek şekilde kirlenmektedir. Gökpınar Ç:ayının her geçen gün artan kirliliğine evsel ve
sanayi atık suları ile Denizli Şehrinin kanalizasyon suları neden olmaktadır. Su kirliliğinin ana kaynağını
oluşturan fabrikalardan en büyüğünün arıtma tesisi, geçtiğimiz yıllarda tamamlanmış ve faaliyete geçmiştir.
Gökpınar Çayının bir diğer özelliği, üzerinde DSİ tarafından baraj inşaa edilmesidir. Baraj koruma alanları
içindeki sanayi tesislerinden çıkan atık sular. Gökpınar Çayının sol sahiline paralel olarak uzanan bir kanal
vasıtasıyla taşınmakta ve Denizli Kentinin kanalizasyon sularını da almaktadır. Bu kanal DSİ tarafından By Pass yapılarak Gökpınar Baraj Göleti havzasından uzaklaştırılacaktır. Baraj koruma ajanları içindeki mevcut
yapıların atık sularını havza dışına çıkartacak olan kanalizasyon kollektör hattının, barajın su toplamasından
önce gerçekleştirilmesi gerekir. Su Kirliliği Kontrol Yönetmeliği' ne göre baraj gölünde biriken suyun. 1.
derecede su tanımına girmesi gerekmektedir..
Bu suyun korunması ve kirliliğinin önlenmesi Denizli Kenti için yaşamsal önem kazanmaktadır 'Zaman
içinde büyüyecek Denizli Kentinin tek su kaynağı olarak Gökpınar Baraj Gölü akla gelmektedir.
Bölgenin en önemli Akarsuyu olan B. Menderes Nehrinin toplam yağış alanı; 11852 Km2 'dir. B. Menderes
Nehri, Işıklı, Dinar ve Kufi Çayları' ndan gelen sulan biriktiren Işıklı Gölünden çıkar. Çivril ve Çal - Baklan
Ovalarını geçer. Uşak' tan gelen Banaz Çayını da alarak Sarayköy ovasına iner. Çürüksü ve Gökpınar Çayları
ile beslenir ve Batı yönünde ilerleyerek Aydın İl sınırına girer. Aydın İli, Söke İlçesine bağlı Balat Köyü
yakınlarındaki Dipburun' da Ege Denizine dökülür.B. Menderes Nehri enerji üretimi ve tarımsal sulama
amaçlarıyla kullanılmaktadır. Menderes nehrinin kirlilik kaynakları: Evsel katı - sıvı atıklar. Sanayi atıkları
ile aşırı ve bilinçsiz kullanılan tarımsal nitelikli ilaç ve gübrelemenin yol açtığı kimyasal kirlenmedir.
Menderes Nehrinde canlı yaşam ve nehir ekosistemi yok olmak üzeredir! Nehrin aşağı havzalarında (
Nazilli - Aydın - Söke dolaylarında ) durum daha da vahimdir.
Çürüksu Çayı ; Honaz Dağı, Kaklık ve Kocabaş yörelerinin sularını toplar, Çürüksü Çayı adı ile Böceli
köyünden ovaya iner. Gökpınar Çayını da alarak Denizli ovasına geçer. Tarımsal sulama amacıyla
kullanılmaktadır. Evsel sıvı atıklar, sanayi atıkları, tarımsal ilaç ve gübre kullanımı ile kirletilmektedir.
Dalaman Çayı; İl' in B. Menderes' ten sonra ikinci büyük akarsudur. Acıpayam' daki Eşeler Dağı' ndan çıkar.
Gireniz Vadisi ile Çameli Dağları' ndan çıkan suları alır. Muğla - Köyceğiz sınırına geçerek Akdeniz' e
dökülür. Bu Çay üzerinde Kumavşarı ve Kelekçi tarımsal sulama kanalları yer alır. Evsel sıvı atıklar, tarımsal
ilaç ve gübre kullanımı ile kirletilmektedir.
Akçay ; Kaynağını Bozdağ ve Sandıraz Dağlarından alır. Ayrıca Beyağaç İlçesi yakınlarında Su Gözü adlı
kaynakla da beslenir. Eskere Ovasından geçerek Doğançay ve diğer çaylarla birleşir. Aydın-Bozdağan İlçesi'
nde Kemer Barajını besler. Türkiyenin en temiz akarsularındandır. Nehir ekosistemi canlı yaşamı henüz
barındırmaktadır.
2. 2. 2. 3 - Göller;
Acıgöl ( Çardak gölü); 157 Km2. yüzölçümünde. 1.5-2 m. derinlikte sığ bir göldür. Yaz aylarında su seviyesi
düştüğünden göl alanı % 50 civarında azalmaktadır. Denizli İlinin Çardak İlçesi ile Afyon İlinin Da/kırı İlçesi
arasındaki graben arazide dünyanın en temiz sodyum sülfat tuzunun elde edildiği ( toksik madde içermeyen )
bir göldür. Doğal yapısı ile flamingo ördek gibi yaklaşık otuz tür kuşun yaşadığı bir kuş cennetidir. B Sınıfı
Sulak Alan olarak koruma altındadır. Acıgöl' ün doğal su dengesi, doğal beslenme dışında su ilavesi veya
buharlaşma dışındaki su deşarjı ile bozulmaktadır. Acıgöl tamamen kapalı bir havza olması nedeniyle su
sirkülasyonu yok denecek kadar azdır. Bu durum göle verilen kirleticilerin birikme yapmasına neden
olacağından göl. kısa bir sürede özelliğini kaybetme tehlikesi altındadır. Acıgölün batı kenarında ve Çardak
İlçesi yakınlarında kurulmakta olan Denizli 2. Organize Sanayi Bölgesi. Gölün ekosistemi açısından tehlike
arz ettiği için atık sularının göle verilmemesi gerekmektedir.
Buldan Yayla ( Süleymaniye ) Gölü, Buldan ilçesi Süleymaniye Köyü yakınında ve Sazak Dağının 1150 m.
Kot'undaki düzlüğünde bulunmaktadır. 1970' li yıllardan itibaren genel çevre sorunlarına bağlı olarak,
kuraklıklar sonucu su birikiminde azalmalar olmuştur. Göl su seviyesinin düşmesi sonucu ekosistem zarar
görmekte ve sulak alan özellikleri yitirilmektedir. 500 Dekar alanı kaplar.
11
AdıgUzel Baraj Gölü; B. Menderes Nehri ile Banaz çayının birleştiği yerdedir.Güney İlçesinin doğusunda
yeralır. Uşak İlinin kanalizasyon atıkları ile deri fabrikalarının atıklarını taşıyan Dokuzsele Çayı, Banaz Çayına
ulaşmakta ve oradan Adıgüzel Baraj Gölüne akmaktadır. Enerji üretimi, tarımsal sulama ve taşkın önleme
amacıyla kullanılır.
Işıklı Gölü; Çivril İlçesindedir. Afyon İline bağlı Dinar İlçesi yakınlarındaki Suçıkan kaynağından çıkan B.
Menderes Nehri ve Akdağdan gelen Kufi Çayı ve Işıklı Çayı ile beslenmektedir. Su çıkan suyu yazın «"ulamada
kullanılmakta, kışın ise DSİ tarafından Işıklı gölüne sevk edilmektedir. Akarsu ve dolayısı ile göl, Dinar İlçesinin
evsel ve sanayi atıkları ile kirlenmektedir. Işıklı Gölü' nde mevcut Turna Balığı ve Tatlı Su Kereviti yok olma
noktasına gelmiştir. Gölde ayrıca Tatlı Su kefali yetişir. Göl, bir baraj gölü sayılır ve suyu tatlıdır. Işıklı Gölü A
Sınıfı Sulak Alan niteliğindedir. Çevresinde rekreasyon alanları mevcuttur. Batı Anadolunun en büyük göl
ekosistemlerindendir. Bir çok türde yerli ve göçmen kuş için barınma ve konaklama alanıdır. Özenle korunması
gereken sulak alanlanmızdandır.
İl Çevre Müdürlüğü ve İl Sağlık Müdürlüğü' nün konuyla ilgili çalışmalarını şu şekilde sıralayabiliriz;
-Gökpınar Su Kaynağı, Gökpınar Su Toplama Havzası ve Buldan Yayla Gölü, Mahalli Çevre Kurulunca koruma
altına alınmıştır. Acıgöl ve Işıklı Gölü çevresinin koruma altına alınma çalışmaları sürdürülmektedir.
-Denizli'de kurulması düşünülen sanayi tesisleri ve işletmeler, Mahalli Çevre Kurulu' nca Çevresel Etki
Değerlendirilmesinle tabi tutulmakta, kirletici atık su çıkaran iş yerlerine arıtma tesisi kurmaları ve deşarj izin
belgeleri almaları için tebligat yapılmış, gerekli takibat yapılmaktadır.
*
,.
'
;
Denizli İl' inde ayrıca; Çaltı Gölü ( Beyler Gölü ), Karagöl, Beyağaç - Kartal Gölü, Aydoğdu Göleti gibi göl
ve gölet' ler bulunmaktadır. Bu su rezerv' lerinin bazılarından tarımsal sulama amacıyla yararlanılmaktadır.
Kartal Gölü İse Sandıraz Dağlarının, Çiçek Baba Dağı zirvesinde Anıtsal Karaçam ormanları ile çevrili bir krater
gölüdür.
'
2. 2. 3 - TOPRAK KİRLİLİĞİ
2. 2. 3.1 - Toprak Yapısı;
Denizli İli' nin yüzölçümü 11 868 Km2. dir. Bu alanın % 33'ü Tarımsal Alan, % 44'ü Ormanlık Alan, % 6.5'u
Çayır ve Mer'a, % 16.5'u ise meskun alan olarak kullanılmaktadır. Denizli yerleşik alanı' nm toprak tipleri;
Rendzina ve Kollüvüyal' dir. Honaz - Eskihisar - Kumkısık arasındaki engebeli kuşakta, genellikle 6. ve 7. sınıf
topraklar bulunmaktadır. Bunlar Kalker, Dolomit ve Marn' lı topraklar olup, doğal bitki örtüsü ot ve funda'dır.
Sulanabilir alanlarda bağ ve bahçe tarımı, sulamanın yapılamadığı alanlarda ise tahıl yetiştirilmektedir. Bu alanlar
içinde mer'a olarak tescil edilmiş alanlar da bulunmaktadır. Kayhan - Hacıeyüplü şeridindeki Kollüvüyon'lar,
genellikle sulu tarım yapılabilen 2. sınıf topraklardandır. Son yıllarda Denizli yerleşik alanı batı yönündeki bu
topraklar üzerinde gelişmektedir. Çürüksu' nun iki yanı AUüvüyal, sulu tarım yapılabilen, genellikle 2. sınıf
arazilerdendir. Denizli' nin batısında Şirinköy - Göveçlik - Kayaköy üçgeninde ise Kireçsiz Kahverengi topraklar
bulunmaktadır. Kısmen mer'a, bağlık ve fundalık alanlar yer almaktadır. Hacıeyüplü' den kuzeybatıya yine
Rendzina Topraklar uzanmaktadır. Güneydeki dik eğimli arazi ise 7. sınıf Kırmızı Kahverengi Akdeniz
Topraklarından oluşmaktadır.
j
/.
'
Denizli ve çevresinde tarıma elverişli alanlarda tuzluluk, meyil, su ve rüzgar erozyonu gibi bazı olumsuzluklar
bulunmaktadır. Kentsel yerleşme kararlarını etkileyen önemli verilerden olan; toprak kaabiliyeti, tarımsal faaliyet
ve sulama alanlarının belirlenmesi konuları, Denizli Çevre Düzeni Planlaması için gerekli unsurlardır. Gerçekte
bu konu Ülke genelinde de yaşamsal önem taşımakta, Arazi yeteneklerine uygun toprak kullanım stratejileri'
nin geliştirilmesi gerekmektedir. Makro düzeyde gerçekleştirilecek arazi sınıflandırmaları ile sağlanacak
veriler, bölgesel baz' da uygulamalara aktarılmalı, üretilemeyen yegane üretim unsuru olan topraklarımızdan,
ulusal çıkarlar doğrultusunda yararlanılması sağlanmalıdır. Bu yararlanma olgusu çevresel ilkelerle
desteklenmeli, Planlamalarda Türkiye Doğa' sının korunması ve geliştirilmesi hedeflenmelidir.
f.
,
>
,•
2. 2. 3. 2 • Toprak Kirliliğinin Nedenleri;
Genel anlamda toprak kirliliği; Toprakların fiziksel, kimyasal ve biyolojik etkenlerle doğal yapılarından
uzaklaşarak, kendilerinden beklenilen doğal, sağlıklı, kaliteli ve yüksek ürün verme yeteneklerini yitirmeleri
olarak tanımlanabilir. Toprak kirliliğine neden olan faktörler; Endüstriyel Atıklar, Kentsel ve evsel atıklar,
Pestisit kullanımı, Hatalı Gübreleme, ve Sulamada Kirli Suların Kullanımı olarak sayılabilir.
12
i
.<;
İlimizde özellikle teksil boyama sanayiinin kimyasal atık suları ve şehir kanalizasyon atıklarının karıştığı
sular ile sulanan tarım arazileri aşırı derecede kirlenmektedir. Sulamada kullanılan suların niteliksiz olması, bu
suların özellikle sodyum ve az da olsa bor minerali içermesi, topraklarımızda kirliliğe ve bozulmaya neden
olmaktadır. Sarayköy ve Akköy ovalarında bu oluşum sözkonusudur. Suyun bulunmadığı veya kıt bulunduğu
yerlerde drenaj kanalından sulama yapılması bu oluşumu hızlandırmaktadır. Ayrıca endüstri kuruluşları
atıklarının sulama sularına karışarak dolaylı olarak toprak kirliliğine neden olması, Denizli' de en büyük
sorunlardan birisidir.
Hatalı gübre kullanımı da toprak kirlenmesinin bir diğer nedenidir. Özellikle Azot, Fosfor ve Kükürt' lü
gübrelerin bilinçsiz ve aşırı kullanımıyla toprak ve su kirlenmesi görülmektedir. Azotun olumsuz etkisi, bitki ve
hayvan bünyesinden insanların beslenme zincirine girer. Nitrat ve Nitrit gibi Azot formlarının canlı bünyesinde
belirli düzeylere yükselmesi toksik etki oluşturur. Bu olumsuzluğun giderilebilmesi için, Toprak - Su Tahlil
Labaratuarı' nda yapılan incelemeden sonra önerilen gübrenin bilinçli kullanımı sağlanmalıdır.
Bir diğer toprak kirletici uygulama da Pestisit (Tarımsal İlaç) kullanımıdır. Pestisit kullanımı giderek
yaygınlaşmakta kullanım sayısı ve çeşidi çoğalmaktadır. Bu maddeler suda hemen hiç çözünmeyen, yaygın ve
kalıcı etkili sentetik ürünlerdir. Toprak ve su kaynaklarında kirlilik nedeni olmaktadırlar. Yağ dokularında
birikmeleri, kanserojen etki yaratabileceklerini akla getirmektedir. Denizli' de 154 adet zirai mücadele ilaç bayii
bulunmaktadır.
Kullanılmış piller, pet şişeler, polietilen torbalar, petrol türevleri, plastik malzemeler gibi doğada yok olmayan
bir çok tüketim artığı çevremizi hızla istila etmekte, su ve toprak kirliliği yaratarak her türlü yaşamı tehdit
etmektedir. Bir adet pilin 4 m3 toprağı zehirlediğini bilmekteyiz. Pillerin içindeki Civa, Kadmiyum, Kurşun gibi
ağır metaller, yeraltı sularına karışarak insan sağlığına kalıcı - olumsuz etkiler yaratmaktadır.
Tüketim disiplini sağlamak, dönüşüm zihniyetini oluşturmak ve toplumun konuya dikkatini çekmek amacıyla
DOÇEV, Atık Pil Toplama Kampanyası başlatmıştır. Toplatılan piller konuyla ilgili kuruluşlara gönderilerek
imhası sağlanmaktadır.
2. 2. 4 - TARIM ALANLARININ TARIM DIŞI AMAÇLARLA KULLANILMASI
Önceki bölümlerde yer yer değinilen bu konu, Denizli' deki çevresel sorunların önde gelenidir. Tarımsal,
özellikle de bitkisel üretimin İl' deki ekonomik gelişimin itici gücü olduğu bilinmektedir. Denizli' de üretilen
Toplam Gayri Safı Ulusal Hasıla içinde, tarım kesiminin payı 1990' lı yıllarda % 30 dolayındadır. Denizli' de
tarım kesiminde çalışanların toplam işlendirme içindeki payı % 58.5 dur. Bu yapının herhangi bir nedenle
bozulmasının doğrudan ve dolaylı sonuçlarından birisi de " köyden kente göç" ve dolayısıyla da kentleşme
sorunlarının artmasıdır. Ne var ki, bitkisel üretim yapılan alanların % 84' ünü; birinci, ikinci ve üçüncü sınıf
nitelik' deki verimli tarım alanlarının oluşturduğu Denizli' de bu olgu önlenememiştir.
Bu gerçek Denizli Kent Bütünü Nazım İmar Planı Analitik Etüt'de de dile getirilmektedir. "Son yıllarda
Kent, Ülke kentsel artış hızının üstünde bir gelişme ile büyümektedir. Bu hızlı gelişimin Denizli kentinde
sağlıksız bir kentsel yaşam ortamının oluşmasına ve kent çevresinde verimli toprakların giderek geriye
kazamlamayacak biçimde elden çıkmasına yol açmakta olduğu gözlenmektedir" Öte yandan, yapılan bir
araştırmanın bulgularına göre; "1960 yılında hazırlanan İmar Planındaki 1. Sanayi Sitesi ihtiyacı karşılayamadığı
için 1971'de 2. Sanayi Sitesi kurulmuş, iki site de yer alan 2000 kadar işyeri yeterli olmayınca, Denizli' nin en
verimli toprakları üzerine Sümerbank ve çevresindeki 2200 dekar alanı kapsayan 3. Sanayi Sitesi
gerçekleştirilmiştir. Dokuzkavaklar, Deliktaş, Kirişhane, Sümer, Bakirli mahalleleri halkın; İnsan diksen
bitecek! deyimine uygun arazilerdi."
Denizli İl Çevre Müdürlüğünün saptamaları da bu doğrultudadır; "Şehrin alt kesiminde kurulan Üçüncü Sanayi
Sitesinin yer seçimi yanlıştır. Zira hem verimli araziler yok edilmiş, hem de hava kirliliği oluşturacak bir ortam
yaratılmıştır." Bir başka incelemeye göre de "Ankara ve İzmir asfaltı üzerindeki verimi* tarım toprakları,
planlama hatalarıyla sanayi alanlarına dönüşmüştür. Bazı İşletme sahipleri depo inşaatı ruhsatları ile fabrika
kurmakta veya imar planlarını hiçe sayıp, yol olarak planlanan yere inşaat yapmakta ya da kaçak katlar çıkmakta
tereddüt etmemişlerdir"
Türkiye Çevre Vakfı' na göre, 1994yılı verileri ile Denizli' de 50 000 Dekar l.ile 4. sınıf arasında tarım alanı
yerleşme amacıyla kullanılmıştır.
13
TÜBİTAK tarafından hazırlatılan Denizli Çevre Eylem Planı ( DENÇEP) ' e göre; " Denizli'de, özellikle de
Merkez İlçe çevresindeki verimli tarım alanlarının tarım dışı amaçlarla kullanılması, yakın gelecekte sanayideki
gelişmeyi de olumsuz yönde etkileyecektir."
2. 2. 5 - KATI VE TEHLİKELİ ATIKLARIN TAŞINMASI VE DEPOLANMASI
Denizli' de hızla artan nüfus, büyüyen sanayileşme ve yükselen refah düzeyinin paralelinde, nicelik ve nitelik
yönlerinden atık problemleri de büyümekte ve önemli çevre sorunları oluşturmaktadır. Sorunun çözümünde;
çevre haklarını yanıtlayacak, doğa ve çevreyi destekleyecek atık yönetimi oluşturmak gerekmektedir. Bu
yönetimde ana ilke; bertaraftan önce değerlendirme, değerlendirmeden önce önleme olmalıdır.
2. 2. 5. 1 - Katı Atıkların Toplanması ve Taşınması
Denizli'de yılda 109 bin ton katı atık üretilmektedir. Denizli nüfusunun 250 000 kişi olduğu düşünülürse, kişi
başına düşen atık miktarı yaklaşık olarak 440 kg / yıldır. Belediyeler Kanununa göre çöplerin toplanması,
taşınması ve zararsız hale getirilmesi ile ilgili tüm işlemler Belediyelerin görev kapsamına girmektedir.
Denizlide katı atıklar evsel, endüstriyel ve tıbbi kökenlerine göre toplanmamakta, taşınmamakta,
depolanmamakta ve uygun tekniklerle yok edilmemektedir. Denizli'de atıkların toplanması için 400 İt.
hacmindeki büyük konteyner'ler kullanılmaktadır. Toplam 1800 adet konteyner kullanım halindedir. Bu sayı
yetersizdir, Kentin ana arterlerinde dahi çöpler torbalı veya torbasız olarak kaldırım üzerine boşaltılmaktadır.
Çöplerin toplanması sırasında standart torbaların kullanılmaması, uygun zamanlama yapılmaması, çöp taşıyıcı
araçlara özenle aktarılmaması sorunun pekişmesine yol açmaktadır. Çöplerin toplanması ve taşınması işlemi,
sıkıştırmalı tipte araçlarla iki vardiya halinde yapılmaktadır. Araçlar genellikle kapasitelerinin üzerinde
doldurulduğu ve yeterli donanım olmadığı için çöp suları yollara dökülmekte, özellikle yaz aylarında çevreye
kötü kokular yayılmaktadır.
Bu haliyle çöp toplama sisteminin yetersizliği ortadadır. Çevresel Ortamı sinek, haşere, fare üremesine uygun
hale getirerek halk sağlığını tehdit eden bu çöp toplama sisteminin bir an önce iyileştirilmesi gerekmektedir.
2. 2. 5. 2 - Katı Atıkların Depolanması
1991 yılında kapatılan Karşıyaka çöp döküm sahasından sonra, Aktepe sahası çöp dökümü için kullanılmış,
çevrede oturan halkın şikayeti üzerine burası da 1995 yılında kapatılmıştır. İlgili kuruluş tarafından bu sahalarda
herhangi bir rehabilitasyon işlemi gerçekleştirilmemiştir. Şu anda çöplerin gelişigüzel döküldüğü Kumkısık
Sahası, bu tarihten itibaren bir çok çevre Belediyesi ve Denizli Belediyesi tarafından kullanılmaktadır. Alt yapı
ve mekan düzenlemesinin yapılmadığı, çevre arazilerin korunması için hiç bir önlemin alınmadığı, izolasyon
sisteminin bulunmadığı bu alan, çevresel kirlilik kaynağı olmakta devam etmektedir. Denizli' de çevre konusunda
görüş belirtecek olanların, bu sahadaki çevre faciasını bizzat izlemeleri tarafımızdan önerilir. Çevredeki tarım
alanlarını naylon tarlaları haline dönüştüren ve Vahşi Çöplük tanımına uyan çöp sahasının, hemen batısında
yeralan Kumkısık Köyü' ne açtığı çevresel zararlar henüz araştırılmamıştır. Hava - su ve toprak kirliliğinin
birlikte yaşandığı çöp biriktirme bölgesindeki barakalarda barınan ve çöp ayrıştırma işinde çalışan, -temelde
olumlu bir iş gerçekleştiren- yurttaşlarımızın hijyenik koşullan da hiç bir ortamda konu edilmemektedir.
Özellikle yaz aylarında ürettiği Metangazı ile sürekli yanarak çevreyi dumanlara boğan Çöplük, çevre tarlalarda
mahsul - anız yangınlarına ve bitişiğinde konuşlanan bir ağaçlandırma alanında da 1000 adet fidanın yanmasına
sebebiyet vermiştir. Dumanlar Kent Merkezinden duyumsanabilmekte, Pamukkale'den gözlemlenmekte, yerli ve
yabancı konuklar tarafından ilgiyle! izlenmektedir. Şikayetler dile getirildiğinde; sorumlular, aynı yerde
yaptırılacak Katı Atık Entegre Tesisinden söz ederek savunma geliştirmektedirler. Oysa, yeni bir tesisin
gerçekleştirilecek olması, mevcut sorunları gidermemek için bir gerekçe teşkil etmez. Denizli Belediyesinin,
Kumkısık' taki mevcut çöp döküm alanını rehabilite ederek, Katı Atık Entegre Tesisini bir an önce yaşama
geçirmesi yolundaki çalışmalarını hızlandırmasını diliyoruz.
Kent merkezi için geçerli olan atıkların çevresel zararları olgusu, köy - kasaba ve ilçelerimiz bazında da önem
kazanmaktadır. Günümüzde, tüketim alışkanlıkları ve çevresel davranışları itibariyle kentli1 den pek farklı
olamayan kırsal bölge insanımız da, maalesef çevresel değerlere gereken önemi vermemektedir. Kentsel alanda
daha çok göze batan ve otokontrol gruplarının denetiminde bulunan çevre kirliliği ve çarpık yapılaşma olgusu,
14
kırsalın denetimsizliğinde olanca hızıyla sürmektedir. Sözgelimi bu satırların yazarı, memleketi olan Sarayköy
İlçesi-Hasköy Köyü' ne doğru, Babadağm karlı doruklarından dupduru süzülerek inen Hasköy Çayı' nın, önce
Sarayköy İlçesinin çöplerini alarak köyüne ve buradan da otomobil-traktör lastikleri, pet şişeler, evsel atıklar,
zirai ilaç kutuları ve diğer çöplerle birlikte B. Menderes'e doğru yol almasını üzülerek izlemektedir. Yazık ki bu
konularda yerel yönetimler ve diğer ilgililer en ufak bir tedirginlik duymamakta, soruna taraf olmayı
düşünmemektedirler. Kırsal bölge yerleşim birimlerinin, kendi ölçeklerinde gerçekleştirebilecekleri çöp toplama
sistemleri, katı atık depolama üniteleri ile yaşanabilir bir çevreye adım atmaları, günümüz koşullarında
1
beklenmemektedir. Oysa, Çevre Bakanlığı nca bu tür yerler için geliştirilen Tip Projeler mevcuttur. Konuya
Model olabilecek yerlerde uygulamaya geçilmesinde Türkiye' mizin geleceği açısından sayısız yarar
bulunmaktadır.
2. 2. 5. 3 - Tehlikeli ve Zararlı Atıklar;
Günümüzde zararlı atıkların güvenli bir şekilde bertaraf edilmesine yönelik uygulamalar, en önemli çevresel
sorunlardan birisini oluşturmaktadır. Ülkemizde yılda bir milyon ton civarında oluşan zararlı atıklarla ilgili ciddi
bir envanter çalışması yapılmamaktadır. Daha önceki bölümlerde adı geçen, Denizli İli Çevre Durum Raporu' na
göre; "Denizli'de nüfus ve sanayinin artışı ile birlikte, katı atık depolama sahalarında ve sanayi tesislerinde oluşan
atıkların miktar ve türleri insan sağlığını ve çevreyi tehdit etmektedir. Bu atıkların önlenmesi ve bertaraf
edilmesi hususunda, ilgili kurum ve kuruluşların yaptıkları çalışmalar yetersiz kalmaktadır.
Tehlikeli ve zararlı atıklarla ilgili araştırmalar yetersiz olup, bu tür atıkların meydana geldikleri noktadan
itibaren toplanma, taşınma ve imha "dilmesi aşamalarında yeterli kontrol işlemi yapılmamaktadır." Denizli' deki
atıkların zararlı madde içerikleri; Bakır, Krom, Nikel, Kadmiyum, Kurşun ve Kalay'dır
2. 2. 5. 4 - Tıbbi Atıklar;
Hastane atıklarının evsel nitelikli çöplerle karıştırılmaması ve özel koşullarda toplatılıp, taşınarak depolanması
gerekmektedir. Hastane atıklarının miktar, tür ve özelliklerinin belirlenmesi, bertaraf tekniklerinin seçilmesi
bakımından gereklidir. Şehir merkezinde tıbbi atıklar Denizli Belediyesi tarafından toplanmaktadır. Tıbbi Atıklar;
Resmi ve Özel Hastaneler, klinikler, muayenehaneler, labaratuar, dispanser ve sağlık ocaklarından toplanmakta
ve özel, kapalı bir araçta Kumkısık Çöplüğüne bırakılmaktadır.
2. 2. 5. 5 - Değerlendirilebilir Atıklar;
Denizli İl Çevre Müdürlüğü' nce gerçekleştirilen atık ayırma çalışmaları sonuçlarına göre; evsel atıkların
içerisinde önemli bir miktarda değerlendirilebilir atık olduğunu göstermiştir. Evsel atıkların % 22' sinin
değerlendirilebilir potansiyel oluşturduğu anlaşılmaktadır;
-Yıllık 40 000 ton organik içeriğin değerlendirilebilmesi, büyük ölçekli tesis gerektiren kompostlaştırma ile
mümkündür.
-Özellikle ticari atıklarda bazı önlemlerle temiz bir şekilde toplanabilecek, % 16 gibi yüksek bir oranda kağıt
bulunmaktadır. Kağıt ve kartonların evsel atık içindeki oranı ise % 32 olup, bu miktar 11 760 ton / yıl' dır.
-Toplanabilir plastik' de % 18 gibi yüksek bir değerde seyretmektedir. Değerli atık potansiyeli 12 230 ton / yıl1
dır.
-Değerli atıklar içerisinde cam, % 13 oranında ve 5 000 ton / yıl miktarındadır.
-Denizli' de, potansiyel atıklar içinde Tekstil ve Metal atıkları da değerlendirilebilir atıklar içinde sayılmalıdır.
Her iki grup, oransal olarak % 10 civarında ve 3700 ton / yıl miktarındadır.
Denizli1 de evsel çöplerdeki değerlendirilebilir maddelerin toplanması, bu gün için yaygın olarak ruhsatsız
toplayıcılar tarafından sürdürülmektedir. Ruhsatlı atık ayırması çöp döküm sahasında ve oldukça düşük oranlarda
gerçekleşmektedir. Toplam değerlendirilebilir atık potansiyeli, ayrılan atıklar ve korsan toplayıcıların ayırdığı
değerli atıklar baz alınarak, yaklaşık bir değer ile 34 400 ton / yıl olarak ifade edilmektedir. Tahmini % 24
olarak verilen geri kazanım değeri herhangi bir tartım ile doğrulanmamıştır. Söz konusu oran oldukça yüksektir.
Yeniden Değerlendirme veya Kazanım, Dönüşüm Sağlamak gibi kavramlar; günümüz Çevre Terminolojisinde
önemli yer tutmaktadır. Doğal kaynakların korunması, üretiminin getirdiği çevresel sorunların azaltılması, ulusal
ekonomiye katkı sağlama gibi işlevlerin yanında, toplumda oluşması beklenilen tüketim bilincini sağlayan bu
olgu, etkin bir eğitim ve organizasyonla gerçekleştirilebilir. Bu organizasyonda halkın katılımı çok önemlidir.
15
Evsel atıkların kaynağında ayrıştırılması yöntemi, geri kazanım için büyük potansiyel yaratmaktadır. Gelişmiş
ülkelerde uygulanan yöntem de budur.
Denizli Orman Çevre Vakfı (DOÇEV), başlattığı organizasyon' la kullanılmış gazete, kağıt ve kartonları
toplamakta ve değerlendirmektedir. Değerlendirilen bir ton hurda kağıtla 18 adet çam ağacının kesimi
önlenmekte, sağlanan ekonomik girdi ise doğaya 80 adet çam fidanı olarak geri dönmektedir. Denizli halkının
ilgi ve katılımı ile başarı kazanacak olan kampanyamızla, Denizli Doğasına daha fazla ağaçlandırma ve çevresel
hizmet sağlamayı amaçlamaktayız.
3 - SONUÇ
Bildirinin hazırlandığı günlerde, 17 Ağustos 1999 tarihinde Ulusumuzu derin bir acı' ya sürükleyen ve Yüzyıl' in
felaketi olarak tanımlanan Marmara Depremi, çevresel trajedilerin en büyüklerinden birisi olarak insanlık tarihine
geçti. Felaketin büyüklüğü ölçüsünde bu çalışmada yer alan ana tema günceliğini ve önemini kaybetmemiştir.
Aksine, bildiri bölümlerinde ısrarla üzerinde durulan ve gerçekte toplumsal sağduyunun yıllardır haykırdığı;
Mekan Düzenlemesi, Planlı Kentleşme, Çevresel Alt Yapılar, Arazi Sınıflandırılması ve Kullanımı, Toprak
Kullanma Stratejileri gibi çok önemli konular kamuoyu' nun gündemine büyük bir acıyla yerleşmiştir. Bu büyük
yıkımdan milletçe alacağımız dersler olmalı. Birinci derecede deprem bölgesi olan Denizli' mizde veya Dünya'
nın başka bir bölgesinde umarız böyle bir felaket yaşanmaz. Buna rağmen, "Deprem öldürmez, Binalar öldürür"
özdeyişinden hareketle, kentleşme ve yapı sistemlerimizi yeniden gözden geçirmeli, doğal kaynaklarımızın
dengeli kullanımı konusundaki politikalarımızı gecikmeden oluşturmalıyız.
i
...
Son depremde en büyük yıkıma uğrayan İlimiz olan İzmit' te, 1988 yılında gerçekleştirilen; Çevre Kirliliği ve
Orman Paneli -Sonuç Bölümü' nden aldığımız şu paragrafla çalışmamızı sonlandırıyor, doğaya ve irisan'a saygı
duyan herkese saygılarımızı sunuyoruz;
Doğal kaynaklar dengeli bir şekilde işletilerek bunlardan sürekli yararlanma ilkesi kabul edilmelidir. Bunun
içinde her türlü lüks tüketim sınırlandırılmalıdır. ( Enerji, mekan, besin maddesi, vb.) Doğal kaynakların bir
çoğunun yenilenemeyen kaynaklar olduğunun ve bunlardan AŞIRI YARARLANMANIN evrensel düzeyde
AFETLER getirebileceğinin bilincine varılmalıdır.
4 - KAYNAKLAR
/
Denizli Valiliği İl Çevre Müdürlüğü - Denizli İli Çevre Durum Raporu. Denizli - 1997
Milli Prodüktivi te Merkezi - Denizli'de Çevre Sorunları ve Çevre eylem Planı. Ankara - 1998
Ali SIRTLI - Orman Mühendisleri Odası Yayını No: 8 - Çevre Kirliliği ve Orman. Ankara - 1984
T.C. Çevre Bakanlığı - Yeşil Seri: 5 - 2 . Çevre Şurası Sonuç Raporu. Ankara - 1995
Avrupa Komisyonu - Avrupa Birliği Çevremizi Nasıl Koruyor? Ankara - 1996
Orman Genel Müdürlüğü - Çevre Kirliliği ve Orman Paneli. İzmit - 1988
T.C. Çevre Bakanlığı - İl Çevre Sorunları ve Öncelikleri Envanteri 1995. Ankara - 1996
T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı - Denizli Kent Bütünü Nazım İmar Planı Analitik Etüt. Denizli -1990
Hayrettin KARACA - Yeni Bir İnsan Aranıyor! Yeşil Atlas Dergisi. İstanbul - 1998
DİE. - Türkiye İstatistik Yıllığı 1995. Ankara - 1996
DİE. - Motorlu Kara Taşıtları İstatistikleri 1996. Ankara - 1997
DİE. - Karayolu Trafik Kaza İstatistikleri 1996. Ankara - 1997
DİE. - İller İtibariyle Gayri Safı Yurt İçi Hasıla 1987 - 1994. Ankara - 1997
Fatih YAŞA - Erkin PALAMUTÇU. - 21. Yüzyıla Doğru Denizli Sanayii Sempozyumu. Denizli - 1997
Türkiye Çevre Vakfı - Türkiye' nin Çevre Sorunları. Ankara -1995
Mehmet ACAR - Denizli' nin Kentsel Gelişimi. Denizli - 1997
Lerzan SÜZÜK - Denizli Sanayisi ve Sürdürülebilir Sanayileşme Kapsammda Çevre Etkileri. Denizli
Denizli Ticaret Odası - Ekonomik Yönü ile Denizli 1998.
Mustafa MUTLUER-Den.San.Odası Yayınları.-Gelişimi Yapısı ve Sorunlarıyla Denizli Sanayii. İzmir - 1995
DPT. - Türkiye Ulusal Çevre Stratejisi ve Eylem Planı. Ankara - 1998
,
j
1
*' '
16
YEREL GÜNDEM 21 VE ENERJİ-ÇEVRE İLİŞKİLERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Hüseyin ŞALVARLI
Adnan Menderes Üniversitesi
Söke Meslek Yüksekokulu
09200 SÖKE
1.ÖZET
Sürdürülebilir ve daha iyi yaşanabilir bir çevreye sahip olmanın önemi, giderek hızla artmaktadır. Günümüzde,
dünya nüfusunun yarısından fazlasının kentlerde yoğunlaşması, kentleşme ve çevre sorunlarını ön plana
çıkarmıştır. Bu nedenle, enerjinin üretimi konusunda da çevre dostu temiz teknolojilere yatırım yapmak ve yerel
yönetimlerin katılımını sağlamak gerekecektir. Böylece, Yerel Gündem 21 çalışmalarına katılarak, bölgenin
sorunlarının çözümünde yeni konumlara ulaşılacaktır.
Ülkemizin, birincil enerji kaynakları açısından, dışa bağımlılığı çok önemli boyuttadır. Mevcut enerji
kaynaklarımızı mümkün olduğunca verimli ve uzun süre kullanmak ve bu arada bazı çevre dostu alternatif enerji
kaynaklarını uygulamaya koymak kaçınılmaz bir durumdur. Bu yüzden, güvenilir elektrik enerjisinin temini için,
yapımı devam eden projelerin zamanında tamamlanması ve planlanan projelerin geciktirilmeden hayata geçilmesi
gerekmektedir.
Günümüzde, enerji sistemlerinin seçimi ekonomik, politik ve kısmen çevre ve insan hayatı girdilerine göre
yapılmaktadır. Gelecek yirmi yıl içinde, ülkemiz enerji üretiminin giderek daha fazla termik ve ithal kaynaklara
dayanacağı anlaşıldığından yerli kaynaklarımızdan jeotermal, rüzgar ve güneş gibi enerji kaynaklarının katkısı
önemli oranda sağlanmalı ve çevre-enerji politikaları geliştirilerek uygulanmalıdır.
Gelecekte, enerjide arayışların daha verimli, daha katılımcı, merkeziyetçilikten uzak ve çevreye çok daha az zarar
veren sistemler şeklinde olması gereklidir. Sonuç olarak, geleceğe dönük yerel ve küçük ölçekli fakat verimli
yatırımların sağlanabilmesi için, jeotermal, güneş ve rüzgar gibi enerji kaynakları en kısa zamanda devreye
girmelidir. Bu amaçla, enerji sektöründeki yerel projelere ait gerekli alt yapı ve yasal düzenlemeler
sağlanmalıdır.
Anahtar kelimeler :local agenda 21, energy, environment
2.GİRİŞ
Günümüzde kentlerdeki nüfusun giderek artması nedeniyle sürdürülebilir ve daha iyi yaşanabilir bir kent için
yerel çalışmalar büyük -önem kazanmıştır. 1976 yılında Kanada'nın Vancouver şehrinde konut, yerleşme ve
kentleşme sorunlarının hükümetlerin politika ve programları ölçeğinde ele alındığı Habitat I (Birleşmiş Milletler
İnsan Yerleşimleri) konferansından sonra, geçer 23 yılda hızlı kentleşme ile ilgili sorunların azalmadığı
görüldüğünden, 1992 yılında Brezilya'nın Rio de Janerio kentinde Birleşmiş Milletler
çevre ve Kalkınma
Konferansı düzenlenmiştir. Daha sonra 1996 yılında İstanbul'da Habitat II toplantısı yapılmıştır. Bu toplantının
temel hedeflerinde, dünyada sürdürülebilir ve yaşanabilir bir yerleşim sisteminin oluşturulması ve herkese yeterli
konutun sağlanması gerektiğinin önemine yer verilmiştir. Ayrıca, kentleşme ile ilgili sorunların çözümü için yerel
yönetimlerin, özel sektörün, meslek örgütlerinin ve sivil toplum kuruluşlarının gerekliliğine dikkat çekilmiştir.
Her iki 1992 Rio Konferansı ve 1996 İstanbul Habitat II Kent Zirvesinde Sürdürülebilir ve yaşanabilir bir
çevrenin oluşturulması hususunda yerel yönetimlere, katılımcı anlayış içinde Gündem 21 olarak ifade edilen
"Kentler İçin Eylem Planı" hazırlama sorumluluğu verilmiştir.
Kentlerdeki birçok fiziki, coğrafi, toplumsal, sosyal, kültürel, ekonomik, sağlık, eğitim vb. alanlarındaki
sorunların çözümünde, kendisini kentine karşı sorumlu hisseden herkesin katkıda bulunması gerekir.
17
Ülkemizde Yerel Gündem 21 Merin teşviki ve geliştirilmesi amacıyla "pilot kentler" belirlenmiş ve Birleşmiş
Milletler Kalkınma Programı'nın öngördüğü proje çerçevesinde farklı büyüklükteki yaklaşık 30 kentte
(Diyarbakır, Gaziantep, İzmit, Zonguldak, Afyon, Burdur, Çeşme, Foça, Aliağa, Kaş, gibi ) yasal çalışmalar
sürdürülmektedir.
Gelecek 21. Yüz yıla da aranacak en önemli beş materyal; gıda, su, toprak, hava, ve enerji olacaktır. Çevre dostu
temiz teknolojilere yatırımlar yapılarak sürdürülebilir bir gelişme elde edilecektir. Ekonomiyi iyileştirmek,
ekolojiyi desteklemek ve enerji tasarruf etmek için endüstriyel tesislerin planlanması ve inşasının çevre yararına
göre yapılması zorunluluğu ortaya çıkmaktadır. Bilineceği üzere, ekonomik ve sosyal refahı getiren endüstriyel
gelişmenin enerji ile olan ilişkisi doğru orantılıdır ve enerjiye olan talep uygarlığın gelişinden itibaren hızla
artmış olup bir ülkede tüketilen enerji miktarı ile gelişmişlik seviyesi arasında doğrudan bir bağıntı vardır.
f
t
V
3.ENERJİ-ÇEVRE İLİŞKİLERİ
Çeşitli şekillerde karşımıza çıkan enerjinin etkinliği gün geçtikçe daha çok artmaktadır. Tüketilen enerji
uygarlığın en önemli unsurlarından biridir. Bazı kaynakların enerji üretiminde kullanılması çevre koşullarını
bozmakta ve çevre kirliliği oluşmaktadır. Bu gibi kirliliğin kaynakta önlenmesi ülke kalkınması açısından da
önemlidir.
Enerji sektöründe ana politika, amaçlanan ekonomik büyüme ve toplumsal gelişmeleri destekleyecek ve
yönlendirecek şekilde ülke enerji gereksiniminin zamanında, yeterli ve güvenilir olarak karşılanmasıdır. Belli
başlı enerji kaynakları, kömür (linyit ve taş kömürü), petrol ürünleri (fueloil, motorin, doğal gaz), nükleer (fizyon
ve füzyon), akarsular, jeotermal, rüzgar, güneş, biyokütle, denizlerdeki gel-git ve hidrojen olarak sınıflanabilir.
Yenilenebilir enerji içinde güneş, rüzgar, jeotermal, hidrolik, biyokütle, atık, hidrojen, gel-git enerjisi sayılabilir.
i
.,,
Günümüzde enerji sistemlerinin seçimi ekonomik, politik ve kısmen çevre ve insan hayatı girdilerine göre
yapılmaktadır. Gerekli alt yapı ve yasal düzenlemeler yapılarak, özel ve yabancı sermayenin enerji sektöründe
yerini alması sağlanmalıdır.
Türkiye'nin hızla artan enerji talebinin karşılanabilmesi için planlanan projeler zamanında gerçekleştirilmeli ve
bu esnada çevre-enerji politikaları geliştirilerek uygulanmalıdır. Gelecek yirmi yıl içinde, ülkemiz enerji
üretiminin giderek daha fazla termik ve ithal kaynaklara dayanacağı anlaşıldığından, yenilenebilir enerji
kaynakları ile enerji üretim ve iletim tesislerindeki yatırım harcamaları politikaları çok iyi izlenmelidir.
Türkiye'deki elektrik enerjisi üretimi, 1996 yılı rakamlarıyla, 21164 MW kurulu güce dayanmakta olup, % 47'si
hidrolik ve % 53'ü kömür ve petrole dayalı termiktir. Üretim kapasitesi yılda toplam 94.9 milyar kWh olarak
gerçekleşmiş ve kişi başına brüt elektrik enerjisi tüketimi yılda 1520 kWh olmuştur. Sonuçta, ülkemizde kişi
başına tüketilecek enerji miktarı, gelişmiş ülkelerin günümüzde tükettiği enerji miktarına ancak 2020 yılında
yaklaşabilecektir. (5500 kWh / kişi) Enerji tesis harcamaları için yılda yaklaşık 5 milyar Amerikan Doları
gerekmektedir. Yapılan planlamalara göre 2020 yılına kadar, yenilenebilir enerji kaynaklarının sistemdeki payı %
1.5 olacak ve elektrik üretimi daha çok termik ve ithal kaynaklarla sürdürülecektir. Ülkemiz petrol ve doğal gaz
açısından fakirdir ve ithalatı genelde, politik olarak kararsız ülkelerden yapılmaktadır. Hidrolik ve termal
kaynaklarımızın 2020 yılına kadar tam kapasitesine ulaşacağı ve enerji tüketiminin yaklaşık % 40'ını
karşılayabileceği tahmin edilmektedir. Geriye kalan enerji gereksinimi ithal edilecek doğal gaz, kömür ve diğer
kaynaklar tarafından karşılanacaktır.
Çevre koruması ile yakından ilişkili olan enerji yatırımları büyük, parasal kaynakları gerektirir. Birincil enerji
kaynakları ( kömür, petrol ve doğal gaz) sınırlıdır ve bunların eski teknolojiye göre enerji üretiminde kullanılması
pahalıya mal olabilir ve çevreyi tahrip edebilir.
i
'
i
'
Ekonomik, sosyal ve nüfus artışına paralel olarak fosil (yenilenemez ) yakıtların tüketiminde artan bir eğilim
vardır. Enerji arz ve talebinde eşit olabilecek bir bağıntı yoktur. Gelişmekte olan ülkelerdeki ekonomik büyüme
ve nüfus artışı, enerjiye olan talebi arttırmaktadır. Bu durumda çevreyi kirleticilerin kontrolü zorlaşmaktadır.
]
!
Yakıtların yanması sonucunda atmosfere verilen kükürt oksitler (SOX), azot oksitler (NOX), karbonmanoksitler
(CO) ve diğer organik bileşikler hava kirliliği başta olmak üzere yerel ve global ölçekte çevresel problemlere
neden olurlar. Neticesinde, hava kalitesi düşmekte, sağlık ve ekoloji ile ilgili problemler ortaya çıkmaktadır.
.
i
•>;.
I
I
I
İH
Teknolojinin ve global ekonominin gelişmesi çevre ile uyum içinde olmalıdır. Yerel ve global ölçekte alınacak
önlemlerde daha fazla gecikmelere yer verilmemelidir.
Dışa bağımlı olmasına rağmen ülkemize kolayca ulaşabilecek ucuz, bol ve temiz enerji kaynağı olan doğal gazın
2020 yılında elektrik enerjisi üretimindeki %32 lik pay ile birinci sırada olacağı tahmin edilmektedir. Hidrolik ve
yenilenebilir enerji kaynakları toplamı ise %281ik pay ile ikinci sırayı alacaktır.
4.SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Gelecekte enerjide arayışların daha verimli, daha katılımcı, merkeziyetçilikten uzak ve çevreye çok daha az zarar
veren sistemler şeklinde olması gereklidir. Neticede, çözümler iki ana gurubu yakından ilgilendirecektir:
1. Fosil yakıtlar ve nükleer güç
2. Doğal gaz, yenilenebilir enerji kaynaklan ve yüksek verimlilik
İthal edilen doğal gaz kaynaklarından faydalanarak enerji üretiminin sağlanması bir tarafa bırakılırsa, yüksek
veremlilik koşulları altında yenilenebilir enerji kaynaklarını yakın gelecekte çok iyi değerlendirmek gerekecektir.
Ülkemiz açısından akarsulardan hidroelektrik, jeotermal, biyokütle, güneş ve rüzgar enerjileri düşünülecektir.
Türkiye'de zengin jeotermal enerji kaynakları vardır. Henüz 20 MW kurulu gücü olan jeotermal elektrik
üretiminin hedefi 2010 yılı için 3115 MW kurulu güç ve 18.69 milyar kwh elektriktir.
Ülkemizde güneş enerjisinden sıcak su elde etme ve seraları ısıtma amaçlı sistemler önceliklidir.
Türkiye'de rüzgar enerjisinden yararlanma çalışmaları, potansiyel merkezlerde rüzgar ölçmeleri başlatılmıştır.
Çeşme'de özel şirketin kurduğu toplam 15 MW gücündeki rüzgar santralleri çalışmaya başlamıştır.
Rüzgar enerjisi depolanmadığından devlet politikasında üretilen enerjinin tamamı satın alma, fiyatını destekleme,
vergi indirimi gibi hususlara gereksinim vardır.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının en kısa zamanda devreye girmesiyle geleceğe dönük yerel ve küçük ölçekli
fakat verimli yatırımlar sağlanacaktır. Fosil yakıtlar üzerindeki desteğin azaltılarak enerji fiyatlarının
ayarlanması, çevreye zarar veren yakıtların fiyatlarının buna göre belirlenerek enerji vergisinin getirilmesi ve yeni
teknolojilere yönelerek verimli sistemlerin kullanılması gündeme getirilmelidir. Bu gibi çalışmalarda yerel
katılımların etkinliğini arttırılmalıdır. Unutmayalım, enerji problemleri karmaşıktır ve basit yanıtları yoktur !
5. KAYNAKLAR
İzmir Yerel Gündem 21 Yürütme Kurulu, 1998, Yerel Gündem 21 Rehberi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, İzmir.
Şalvarlı, H, 1998, Türkiye'nin Enerji Gereksiniminde Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Değerlendirilmesi ve
Geleceği, Tarım ve Çevre'98 Sempozyumu, 3-5 Eylül 1998, Söke.
TEAŞ Genel Müdürlüğü, 1996, TEAŞ'ın Tanıtımı,
19
TAŞ OCAKLARININ ÇEVRESEL ETKİ
DEĞERLENDİRİLMESİNDE
DİKKATE ALINMASI GEREKEN ÖZELLİKLER
Doç. Dr. Halil KARAHAN*, Yrd. Doç. Dr. Halil KUMSAR
PAÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü
PAÜ Mühendislik Fakültesi Jeoloji Mühendisliği Bölümü
1. GİRİŞ
Altyapı ve inşaat çalışmalarının önemli girdilerinden olan kırma taş gerek beton agregası gerekse kaplama, dolgu,
drenaj ve filtre malzemesi olarak inşaat sektörünün pek çok alanında yaygın kullanıma sahiptir. Dere yataklarından
alınan doğal malzemeye göre tane büyüklükleri ve mukavemet özelliklerinin istenilen sınırlar arasında kalması, daha
homojen bir yapı göstermesi nedeniyle son yıllarda kırma taş kullanımı ve buna bağlı olarak üretimi de artmaktadır.
Denizli'deki doğal malzeme ocaklarından alınan malzemenin yüksek oranda kil içermesi ve birçoğunun
mukametinin düşük olduğu geçmişte yapılan bilimsel çalışmalarla belirlenmiştir. Bu durumun iyileştirilmesi
amacıyla taş ocaklarından elde edilen malzemenin gerek hazır beton üretiminde gerekse diğer kullanım alanlarında
yaygınlık kazanması son yıllarda taş ocaklarının sayılarının ve üretim miktarlarının artmasına neden olmuştur.
Açık bir işletme olan taş ocaklarının çevresel etkilerinin en aza indirilmesi için; yer seçiminin iyi yapılması ve
işletme esnasında alınacak yapısal, düzenleyici veya engelleyici önlemlerin bilimsel ölçütlere göre kapsamlı olarak
belirlenmesi, üretim maliyetinin ve fiyatlarının belirlenmesinde mukavemet, ulaşım ve pazar durumu yanında
çevresel maliyetlerin de bir parametre olarak hesaba katılması gerekmektedir.
Çevresel maliyetlerin sağlıklı olarak belirlenebilmesi için de çevresel etkilerin detaylı olarak incelenmesi gerekir. Bu
kapsamda; arazi kullanımı, bölgenin flora ve faunası, hava, toprak ve su özellikleri, rüzgar ve yağış gibi meteorolojik
özellikler, taşkınlar, sediment ve su kalitesi, hidrojeolojik özellikler, hava kalitesi ve gürültü, sarsıntı ve dinamik
etkiler, sosyoekonomik özellikler, yamaç ve şevlerin stabilitesi, peyzaj durumu, artık malzemenin nerede ve nasıl
değerlendirileceği, trafik, hayvancılık, turizm, kültür ve tabiat varlıkları gibi özelliklerin mevcut durumu, işletmeden
ne oranda etkilenecekleri, bu etkileri azaltmanın yolları ve maliyeti Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporunda
ayrıntılı olarak incelenmelidir.
Taş ve maden ocaklarının çevresel etkilerinin; askıdaki partikül, yer seviyesi toz çökelimi, gürültü ve dinamik etkiler
açısından incelenmesi için ABD-EPA örgütü tarafından veya farklı kişi ve kurumlarca hazırlanan ve EPA tarafından
ÇED çalışmalarında kabul edilen çok sayıda Matematik Model bulunmaktadır. Söz konusu modeller yardımıyla;
yıllık, aylık, günlük ve saatlik üretim miktarları ve bunlardan kaynaklanacak toz emisyonları, bölgenin üç boyutlu
topoğrafık durumu, etkin rüzgar yön ve şiddetleri dikkate alınarak, ocak çevresindeki istenilen noktalarda toz
konsantrasyonları hesaplanabilmekte ve sonuçlar Hava Kirliliği Kontrol Yönetmeliği'nde izin verilen değerlerle
karşılaştırılmak suretiyle değerlendirilebilmektedir. Elde edilen değerler yönetmeliklerin izin verdiği değerleri aştığı
takdirde; alınacak yapısal önlemlerle veya üretim kapasitesini ve zamanını sınırlandırmak suretiyle yönetmeliğin
sınır değerlerinin altına düşürülebilmektedir.
2. ÇED RAPORUNUN İÇERİĞİ VE KAPSAMI
Bir taş ocağının işletme izni verilmeden önce Şekil 1 'de verilen genel formata uygun olarak taşocağının yeri, tanımı,
üretim zamanı, kapasitesi, proje için seçilen yerin çevresel özellikleri ve projenin doğal ve sosyal çevre üzerindeki
etkileri, bu etkilerin yönetmeliklerle izin verilen değerleri aşıp aşmadığı, izin verilen değerlerin üzerine çıkıyorsa yer
21
seçiminin iyi yapılması ve işletme esnasında alınacak yapısal, düzenleyici veya engelleyici önlemlerin bilimsel
ölçütlere göre kapsamlı olarak belirlenmesi, üretim maliyetinin ve fiyatlarının belirlenmesinde mukavemet, ulaşım
ve pazar durumu yanında çevresel maliyetlerin de bir parametre olarak hesaba katılması gerekmektedir
ÇED KAPSAMI
PROJE İÇİN SEÇİLEN YERİN ÇEVRESEL ÖZELLİKLERİ | i PROJENİN ÇEVRE ÜZERİNE ETKİSİ VE ALINACAK ÖNLEMLER |
PROJENİN TANIMI VE AMACI
Şekil 1. ÇED Kapsamı
PROJENİN TANIMI VE AMACI
Projenin Yeri
Projenin Tanımı
Projenin Amacı
Şekil 2. Projenin Tanımı ve Amacı
PROJE İÇİN SEÇİLEN YERİN ÇEVRESEL ÖZELLİKLERİ
ARAZİ KULLANIMI
1
TOPOGRAFYA
1
I
I
JEOLOJİK ÖZELLİKLER TÜRLER VE EKOSİSTEM
Flora
HAVA, SU VE TOPRAK
ÖZELLİKLERİ
Fauna
Şekil 3. Faaliyet İçin Seçilen Yerin Çevresel Özellikleri
22
I
SOSYOEKONOMİK
ÖZELLİKLER
ARAZI KULLANIMI
TARIMSAL ALANLAR
ORMAN ALANLARI
TURİZM ALANLARI
|
1
SANAYİ ALANLARI
SU KAYNAKLARI
1
ULAŞIM YOLLARI
GELİŞME POTANSİYELİ
Gelişmeyi Gerektiren
Nedenler
Mevcut Tesisler
Önerilen Tesisler
Gelişme Süresi
Gelişme Planının
Sonuçları ve Etkileri
Şekil 4. Ocak ve Yakın ve Uzak Çevresinde Arazi Kullanımı
Topografya
I
Eşyükselti Haritası
I
1
Arazinin 3 Boyutlu Görünümü
Şekil 5. Ocak ve Çevresinin Topoğrafık Durumu
-80000
Şekil 6. Örnek Bir Taşocağı ve Çevresinin Eşyükselti Eğrileri.
24
Şekil 7. Örnek Bir Taşocağı ve Çevresinin Üç Boyutlu Görünümü
25
JEOLOJİK ÖZELLİKLER
Stratigrafi
Deprem
Yapısal Jeoloji
Ekonomik Jeoloji
Şekil 8. Taşocağı ve Çevresinin Jeolojik Özellikleri
HAVA, SU ve TOPRAK ÖZELLİKLERİ
İ
1
l
l
Meteorolojik
özellikler
Hidrolojik ve Hidrojeolojik
özellikler
i
Hava Kalitesi ve
Gürültü
Şekil 9. Taşocağı ve Çevresinin Hava, Su ve Toprak Özellikleri
METEOROLOJİK ÖZELLİKLER
Genel
Meteoroloji istasyonları
Yağış
Şekil 10. Taşocağı ve Çevresinin Meteorolojik Özellikleri
26
Toprak özellikleri
HAVA KALİTESİ VE GÜRÜLTÜ
Taşıma
Ocak ve Çevresi
1
Titreşim ve Sarsıntı
Gürültü
1
1
Toz
Trafik
1
Gürültü
Toz
Şekil 11. Hava Kalitesi ve Gürültü-
TOPRAK KALİTESİ
_T
TozvePaittüler
Yakıtlar
Yağlar
Patlayıcı Maddeler [ | Sızıntı Sulan | | Şantiye Kullanılmış Sulan | [ Katı Atıklar
Şekil 12. Toprak Kalitesi
3. KARŞILAŞILAN BAŞLICA ÇEVRESEL SORUNLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI
Beton ve yol üst yapısında kullanılacak malzemenin kırılması (istenilen boyutlara getirilmesi), yüklenmesi ve
boşaltılması sırasında toz oluşacaktır. Üretim aşamalarında meydana gelebilecek toz emisyonları, çalışmanın
yoğunluğuna bağlı olarak farklılık gösterecektir. Arazi yüzey temizlemesi, kazı-dolgu ve malzemenin taşınması
sırasında meydana gelen toz emisyonu değerleri ve partikül boyutları kullanılmak suretiyle, günlük üretim miktarına
bağlı olarak oluşacak toz miktarı ile meteorolojik ve topoğrafık koşullara göre ocak içinde ve civarında çökelen ve
havada asılı kalan partiküllerin yerden 2 m yükseklikteki konsantrasyonları 3 boyutlu matematik modeller yardımıyla
hesaplanmalıdır.
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğinde belirtilen kısa ve uzun vadeli sınır değerlerin kontrol edilebilmesi için
kullanılan model zaman içerisinde değişen gerçek zaman verilerini baz alarak saatlik, günlük ve yıllık yer seviyesi
konsantrasyonlarını ve istenilen yükseklikteki toz konsantrasyonlarını hesaplayabilmelidir. Bu amaçla geliştirilen bir
modelin çıktıları Şekil 13 ve 14' de görülmektedir. Elde edilen değerler Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliğine
göre irdelenmeli, yerleşim bölgelerine ve bölgedeki bitki örtüsü ve canlılara olan etkisi belirlenmelidir. Elde edilen
değerler yönetmeliklerin izin verdiği değerleri aştığı takdirde; alınacak yapısal önlemlerle veya üretim kapasitesini
ve zamanını sınırlandırmak suretiyle yönetmeliğin sınır değerlerinin altına düşürülebilmektedir. Bu önlemlere
rağmen etki izin verilen değerlere düşürülemiyorsa ocak yerinin değiştirilmesi düşünülmelidir.
Malzemenin taşınması sırasında oluşacak trafik ve taşıma esnasında oluşacak toz problemidir. Taşıma yolunun asfalt
kaplanması, taşıma yapılan kamyonların üzerinin örtülmesi, kamyonlara hız sınırlaması getirilmesi, savurma
yapılmadan doldurma boşaltma yapılması, taşınan malzemenin nemlendirilmesi gibi önlemlerle taşıma sırasındaki
toz etkisi minimum düzeye indirilmelidir.
Taşocaklarının yarattığı diğer önemli bir çevresel etki patlatma sırasında oluşacak sarsıntı ve gürültü ile işletmede
çalışan delici kırıcı, yükleyici, taşıyıcı gibi iş makinelerinin yarattığı gürültü sorunudur. Ocak ve çevresindeki
gürültü kaynakları alansal, taşıma esnasında oluşan gürültü kaynakları ise doğrusal (çizgisel) kaynaklardır. Aynı
anda çalışacak iş makinelerinin oluşturacağı toplam gürültü kaynaktan itibaren istenilen uzaklıklarda ekran
görüntüleri Şekil 15,16 ve 17' de verilen Karahan tarafından geliştirilen bilgisayar pogramıyla
hesaplanabilmektedir. Hesaplanan gürültü değerlerinin en yakın yerleşim bölgelerinde izin verilen değe 'eri aşıp
aşmadığı kolayca kontrol edilebilir. İzin verilen değerlerin aşılması durumunda çalışma sürelerinin dÜzeı, > v. t
veya aynı anda çalışan iş makinesi sayılarının ve cinslerinin farklı kombinasyonlanyla gürültü s . A - ,
düşürülebileceği gibi ocak çevresinde yapılacak doğal veya yapay ses perdeleri gibi yapısal önlemlerle gürültü
27
seviyesi kontrol edilebilir.
V
Yerleşim yerlerinin patlatma sırasında oluşan sarsıntıdan etkilenmemesi için patlatma yöntemi ve bir patlatmada
kullanılacak patlayıcı madde miktarı hesaplanmak suretiyle titreşim ve gürültü sorunu minimum düzeye indirilebilir.
Yer altı su potansiyeli yüksek veya içme suyu amaçlı barajların koruma havzaları içerisinde bu gibi işletmelerin yer
alması ciddi çevre sorunlarına sebep olmaktadır. Bu nedenle ÇED aşamasında bu durum detaylı olarak incelenmeli,
alınacak yapısal önlemler ve bunların etkinlik derecesi bilimsel olarak gösterilmeli, alınacak önlemlerin maliyeti
belirlenmeli ve üretim maliyetlerine yansıtılmalıdır. Aksi takdirde bu gibi yerlerde işletme izni verilmemelidir.
Ayrıca, işletme aşamasında alınan önlemlerin etkinliği ciddi olarak denetlenmelidir.
Taşocaklarında işletme sırasında yaşanan bir diğer önemli sorun ise sıyırma kazısı veya üretim sırasında ortaya çıkan
düşük nitelikteki artık malzemenin kontrolsuz bir şekilde dere yataklarına bırakılması veya düzensiz işletme sonucu
yamaç stabilitelerinin bozulmasıyla meydana gelen heyelanlar dere yataklarında küçük birikintiler ve bunların
arkasında ise göller oluşmaktadır. Bu durum akım rejiminin değişmesine, herhangi bir taşkın sırasında küçük göllerin
yıkılması sonucu taşkın akımının artmasına, beraberinde bu döküntü maddesini sürükleyerek mansaptaki yerleşim
yerlerinin ve yolların olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır. Bu nedenle artık malzemenin dere yataklarına rast gele
boşaltılmaması ve doğal akım rejiminin değiştirilmemesi gerekir. Bu durum taşkın akımlarının hesaplanması, mevcut
dere kesitlerinin yeterli olup olmadığının kontrolü yapılarak mutlaka önlenmelidir. Aksi takdirde hem mevcut
işletme hem de akış aşağısındaki yerleşim yerleri büyük zararlar görür.
Yerleşim yerlerine veya ulaşım yollarına yakın taşocaklarının diğer önemli bir çevresel etkisi görüntü kirliliğidir. Bu
nedenle yerleşim yerlerine yakın veya peyzaj değeri yüksek alanlardan yeteri kadar uzak bölgeler ocak yeri olarak
seçilmelidir.
28
/
'/
,
i
T1 TAS OCAĞI 10 MİKRONDAN KUCUK PARTIKUL ICIN 2 M YUKS. SAATLİK MAX. TOZ KONSANTRASYONU (mikrog/m3)
1000.00-
800.00-
600.00-
400.00
200.00-
200.00
400.00
600.00
800.00
1000.00
1200.00
1400.00
Şekil 13. Ocak Çevresinde Yerden 2 m Yükseklikte Toz Konsantrasyonlan
(Matematik Model Çıktılan).
29
T1 TAS OCAĞI 10 MİKRONDAN BUYUK PARTIKULLER ICIN YER SEVİYESİ COKEN TOZ DEĞERLERİ (g/m2 gün)
1000.00
800.00-
600.00-
400.00-
200.00-
200.00
400.00
r
600.00
]
800.00
1
1000.00
r
1200.00
1400.00
Şekil 14. Ocak Çevresinde Yer Seviyesi Toz Çökelim Değerleri (Matematik Model Çıktılan).
30
OTOYOL GURULTU MODR I
f Doç Di M.M KARAMANI
(Guıultu KvjynaH.nn]
:Jl r lOTOYOL GÜRÜLT.
Şekil 15. Gürültü Kaynak Tipleri.
07:07
m OTOYOL GURULTU MODELİ
&aynak Tıpı
Yapm Ajarnası
{ Doç Dr Halil KARAHAN) - [YAPIM AŞAMASI1
İşletme Aşaması
Şantiye
Kaynak tipi - iş nakinan cinsi ve sayı
JDugıusril
|x Dozeı
JNokl.i
15" Loadeı
13? Kamyon
|Doîjrusal Alan
|x Grepdcf
|l)oğrusal Alan ~ |x SıkisİHicı
|Doğıusal Alan
(5* Aıazöz
(Nokta
(7 Korapıesöı
Leq(topl«r.):
.•
Şekil 16. İş Makinelerinin Oluşturduğu Gürültü Seviyeleri.
YARARLANILAN KAYNAKLAR
1.
2.
3.
4.
5.
Compilation of Air Pollutant Emmission Factors, Third Edition, EPA, August 1977.
Çalışma Bakanlığı, İşçi Sağlığı ve iş Güvenliği Tüzüğü.
Gürültü Kontrol Yönetmeliği.
Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği.
Karayolları Genel Müdürlüğü, "Îstanbul-İzmir Otoyolu Bursa-Mustafakemalpaşa-Susurluk
Kesimi ÇED Raporu", 1998, Hazırlayan TEMELSU AŞ.
6. Su Kalitesinin Korunması Yönetmeliği.
7. Türk Çevre Mevzuatı, Türkiye Çevre Vakfı, Cilt I-II, 1992.
33
GÖKPINAR BARAJI SU KALİTESİNİN KORUNMASI
Doç. Dr. Halil KAR AH AN, Araş. Gör. Fatih DİKBAŞ
PAÜ Mühendislik Fakültesi İnşaat Müh. Bölümü - DENİZLİ
ÖZET
Denizli-Çürüksu Sulama Projesinin bir bölümünü oluşturan Gökpınar Barajı Denizli'nin 6 km kuzeydoğusunda
Gökpınar Deresi üzerinde yerarlanmaktadır. Sulama ve içmesuyu amaçlı olarak inşa edilen baraj, Çürüksu
ovasında yeni sulama sahalarının açılmasını, mevcut sulamaların takviyesini ve hızla büyüyen, sanayileşen
Denizli'nin gelecekteki içme suyu ihtiyacını karşılamayı hedeflemektedir.
Ancak, endüstriyel ve evsel atıksuların doğrudan veya dolaylı olarak Gökpınar Deresi'ne boşaltılması nedeniyle
su kalitesi içme suyu değil sulama suyu standartlarını bile sağlamaktan çok uzaktır. Bu nedenle; baraj su tutmaya
başlamadan önce uygun kotlardan geçirilecek bir kollektör hattıyla atık suların baraj gölüne ulaşması önlenmeli
ve ikinci aşama olarak kollektör hattıyla toplanan atık suların baraj mansabında tekrar dere yatağına verilmesi
önlenmelidir.
Bu çalışmada; Gökpınar Baraj Gölü'nün hidrolojik dengesi, değişik rüzgar yön ve hızlarında oluşacak akıntı
dokusu ve bunun su kalitesi üzerindeki etkileri geliştirilen bir matematik model yardımıyla incelenmektedir.
GİRİŞ
Denizli-Çürüksu Sulama Projesinin bir bölümünü oluşturan Gökpınar Barajı Denizli'nin 6 km kuzeydoğusunda
Gökpınar Deresi üzerinde yeralmaktadır. Gökpınar Barajıyla 698 hektar yeni sulama sahası açılması, 5824
hektar sulama sahasına su takviyesi yapılması ve Yukarı Çürüksu Ovasmdaki 3952 hektarlık sulama sahasının
yeterli miktar ve kalitede suya kavuşturulması hedeflenmektedir. Ayrıca, hızla büyüyen ve sanayileşen
Denizli'nin gelecekte içme suyu ihtiyacının karşılanması düşünülmektedir.
Sulama ve içmesuyu amaçlı olarak planlanan baraj, kil çekirdekli toprak dolgu olarak inşa edilmektedir.
Temelden yüksekliği 50 m, gövde hacmi 1 245 000 m3 olan olan barajın gövde dolgusunun çok büyük bir
bölümü tamamlanmış ve su tutma aşamasına yaklaşılmış bulunulmaktadır
Ancak, endüstriyel ve evsel atıksuların doğrudan veya dolaylı olarak Gökpınar Deresi'ne boşaltılması nedeniyle
su kalitesi içme suyu değil sulama suyu standartlarını bile sağlamaktan çok uzaktır. Bu nedenle Gökpınar
deresine boşaltılan endüstriyel ve evsel atıksuların mutlak koruma bölgesi dışında, uygun kotlardan geçirilecek
bir atıksu kollektör hattıyla toplanması ve baraj gölüne boşaltılmaması baraj su tutmaya başlanmadan önce
kesinlikle gerçekleştirilmelidir. Aksi takdirde, büyük emek ve paralar harcanarak inşa edilen baraj bir atıksu
gölüne dönüşecek ve hedeflenen sulama ve içmesuyu amaçlarını sağlayamayacaktır.
Bu nedenle, göl çevresindeki ve havzasındaki belediyelerin konuya birlikte ve ciddi olarak eğilmeleri, su
kalitesinin korunması için kısa vadeli çözüm olarak kollektör hattının baraj su tutmaya başlamadan önce
mutlaka inşa edilmesi ve baraj eksenin akış aşağısında dere yatağına boşaltılması, ikinci aşamada ise kollektör
hattıyla toplanan suların arıtıldıktan sonra dere yatağına verilmesi için gerekli çalışmaların başlatılması
gerekmektedir. Ayrıca, koruma bölgelerindeki yapılaşma ve arazi kullanımının Su Kirliliği ve Kontrol
Yönetmeliğine uygun olarak gerçekleştirilmesi zorunludur.
Yukarıda belirtilen konular gerçekleştirilmeden barajın su tutmaya başlaması durumunda sonradan düzeltilmesi
mümkün olmayan sorunlarla karşılaşılacağı ve barajın Denizli'nin sulama ve içme suyu sorunlarına çözüm
olması yerine bizzat barajın kendisinin Denizli'nin bir sorunu olacağı bilinmelidir.
Bu çalışmada, Gökpınar deresindeki su kalitesinin mevcut durumu, gelecekte oluşabilecek kirlilik yükleri, gölde
su tutulmaya başlandıktan sonra karşılaşılacak sorunlar matematik modeller ışığında irdelenmekte ve çözüm için
gerekli öneriler sıralanmaktadır.
35
2. AMAÇ VE KAPSAM
Doğal yada yapay göllerdeki su hareketleri karışım ve taşınım süreçlerini ifade eden momentum ve süreklilik
denklemlerinin sayısal çözümüyle elde edilebilmektedir. Bu ortamlardaki su hareketlerinin meydana gelmesinde
rüzgar, gel-git, atmosferik basınçtaki değişimler, koriyolis kuvveti ile ortama giren ve çıkan su kütleleri önemli
rol oynarlar. Zamanla değişken dış koşullar altında neydana gelen su hareketleri aynı zamanda konuma göre de
değişken olup, üç boyutlu ve dinamik bir karaktere sahiptir. Bu nedenle, ortamın hidrodinamik yapısı hakkında
yeterli bilgiye sahip olabilmek için birçok noktada uzun süreli akıntı ve seviye ölçümlerinin yapılması gerekir.
Bu kadar kapsamlı bir ölçüm programının uygulanması oldukça zor ve yüksek maliyet gerektiren bir işlemdir.
Ayrıca su kalitesinin korunması ve düzeltilmesine yönelik çalışmalarda zaman ve konuma göre süreklilik
göstermeyen ölçüm sonuçlarına dayanarak geleceğe yönelik bir kestirimde bulunmak mümkün değildir. Bu
nedenle; ortamın değişken dış koşullar altında davranışı, sınırlı sayıda ölçümle kalibre edilmiş karışım ve taşınım
süreçlerini içeren matematik modellerle izlenebilir.
Bu amaçla çeşitli araştırmacılar tarafından geliştirilen sığ sular için derinlik boyunca ortalama değerlerin
kullanıldığı 2 boyutlu modeller (Leendertse, 1978; Falconer, 1980; Spaulding ve Beauchamp 1983; Jerome,
1990; Karahan, 1991,1993a, 1996) ve son yıllarda bilgisayar alanındaki gelişmelere parelel olarak hazırlanan 3
boyutlu model çalışmaları (Falconer, 1994; Kim ve Lee, 1994) bulunmaktadır.
Hidrodinamik modele ek olarak dispersiyon (yayılım) denkleminin de birlikte çözülmesiyle; su alma yapısının
yer ve niteliği, kirlilik yükünün göl içerisindeki taşınım, karışım, seyrelme ve yayılımı, kritik değerlerin
nerelerde oluştuğuna ilişkin bilgiler elde edilebilmektedir (Hamrick, 1992; Juang, 1993; Karahan , 1993 b, 1996)
Çürüksu Ovasının sulaması yanında hızla gelişen ve nüfusu artan Denizli'nin gelecekteki içme suyu ihtiyacını
karşılaması düşünülen Gökpınar Barajı'nın beklenen amaçları gerçekleştirebilmesi için gölün hidrolojik ve
hidrodinamik özelliklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu çalışmada; Gökpınar Baraj Gölü'nün hidrolojik
dengesi, değişik rüzgar yön ve hızlarında oluşacak akıntı dokusu ve bunun su kalitesi üzerindeki etkileri
geliştirilen bir matematik model yardımıyla incelenmektedir.
3. UYGULANAN YÖNTEM
Şekil l'den görüleceği gibi Gökpınar Baraj Gölü'nün ortalama derinliği 25 metredir. Büyük bir bölümünün
derinliği ise 5-10 m. dir. Bu nedenle; sığ su ve tam karışımı dikkate alan 2- boyutlu matematik model
kullanılmıştır.
Tabakalaşmanın bulunmadığı iyi karışımlı sığ su ortamları için;
x yönünde momentum denklemi;
ât
+
u
+
dx
v
ây
•A^ 3.-2
T. 2
c H
ox
y yönünde momentum denklemi;
c'H
Süreklilik denklemi;
36
+'
)-^=o
* -t
T..2 /
T.
dy
(D
drı_
d{UH)
d(VH)
dt
dx
dy
(3)
Dispersiyon denklemi;
d(HP)
d(HU P)
dt
'
dx
d(HVP)
-ı-
dy
(4)
d~P '
d HL K(
)
dx \
dx
d HD
d~P 1
(
dy
}
dy J
[K]HP + HS =
yazılabilir.
Bu denklemlerde;
U,V
: x ve y yönlerindeki düşey boyunca ortalama hızları,
: Ortalama göl yüzeyine göre serbest su derinliğini,
Tl
: Ortalama göl yüzeyine göre su derinliğini,
d
:
Toplam su derinliğini,
H=d+r|
: Coriolis parametresini,
f
: Yerçekimi ivmesini,
g
: Kinematik karışım katsayısını,
Ah
:
Chezy katsayısını,
c
:
Birim kütle için etkiyen dış kuvvetleri,
Fx, Fy
: Derinlik boyunca ortalama kirletici konsantrasyonunu,
P
: Difüzyon katsayısını,
Dx,Dy
: Reaksiyon matrisini,
K
: Kaynak veya yitikleri,
S
:
Zamanı,
t
göstermektedir.
(l)-(4) denklemleti implisit sonlu fark denklemlerinin doğrudan (Karahan,1988) veya iteratif
çözüm algoritması (Karahan,1996) kullanılarak çözülmüştür.
37
Şekil 1. Denizli Meteoroloji İstasyonu İçin Hızlarına Göre Rüzgar Gülü
Esme Sayılarına Göre Rüzgar Gülü
N
N
W /T
/t
/
X\
s.NE
2500-
mi
\
/ / 7SSIZ|ÇTT
r\ \
wswV"
XL
T"
ssvr~-—-__^.
s
\
\
1
/
1
1
/
ENE
\ F
î
E S E
-—^SSE
Şekil 2. Denizli Meteoroloji İstasyonu İçin Esme Sayılarına Göre Rüzgar Gülü.
Mevsimlere Göre Rüzgar Esme Yüzdeleri
WNW,
ENE
İlkbahar
Yaz
. — Sonbahar
Kış
WSW
ESE
•'SE
Şekil 3. Denizli Meteoroloji İstasyonu İçin Mevsimlere Göre Rüzgar Yönleri.
38
4. UYGULAMA
Göldeki su hareketlerini belirlemek için x ve y yönlerinde Ax=Ay=100 m aralıkla Göl, Şekil 1' de görüldüğü
gibi 40 x 60 elemana ayrılmıştır. Şekil 2'de gölün geometrisi ve batimetrisi üç boyutlu olarak sunulmuştur.
Sınır koşulu olarak kara sınırına dik olan hız bileşenleri sıfır kabul edilmiştir. Modelin ilk 24 saatlik süre
içerisinde kararlı hale geldiği görüldüğünden, başlangıç koşulu olarak bu değerler kullanılmıştır.
Denizli Meteoroloji İstasyonuna ait rüzgar verileri değerlendirildiğinde, yıl boyunca NW ile S W yönleri
arasındaki rüzgarların etkili olduğu görülmektedir. Bu nedenle; matematik model NW ve SW yönlerindeki
değişik hızlardaki rüzgarlar için çalıştırılmıştır. Şekil 6 ve 7' de etkin rüzgar yön ve hızları için elde edilen
akıntı düzenleri sunulmaktadır.
39
55-
50-
45-
40-
35-
30-
25-
20-
15-
10-
40
10
Şekil 4. Gökpınar Gölü Su Derinlikleri
40
Şekil 5. Gökpınar Gölü Batimetri ve Geometrisi (3 Boyutlu Görünüm)
41
SD
4Û
30
zü
K- ' Ü J
I"
4 1 "
i?
10
îl
3Û
40
Şekil 6. Gökpmar Baraj Gölü Akıntı Düzeni ( Rüzgar Yönü : NW ; Hızı: 5 m/s)
42
r * ı ı
rrırr
ıı
•
ıınııııı
SD
' \ I
't'
4Ü
v , . . ı ı ı ı ı ı . f
,,,Jı ı ı i ' t ı j
^(•ııifr>
^ j i / • ' i""'1 • r
ı ^ ı ı - r ı - > " r ı ı l l
•
30
;
•
:
'
.
:
•
'
;
:
:
:
"
:
•
:
"
:
:
I?"V I »
-HM*;
20
10 -
10
20
40
50
Şekil 7. Gökpınar Baraj Gölü Akıntı Düzeni (Rüzgar Yönü: SW; Hızı: 5 m/s)
43
5. SONUÇLAR
Geliştirilen matematik model, değişik meteorolojik ve hidrolojik koşullar altında uygulanarak, farklı işletme
politikalarına göre, baraj gölünde oluşacak akıntı paterni ve su seviyesi değişimleri; modelin hidrodinamik
kısmını oluşturan süreklilik ve momentum denklemlerine ek olarak, dispersiyon denkleminin de birlikte
çözülmesiyle göle boşalan kirletici kaynakların göldeki su kalitesine etkileri, kirletici maddelerin göl içinde
yayılımı, seyrelmesi ve ortamdaki reaksiyon süreçleriyle bozunmaları dikkate alınarak, su kalitesinin konuma ve
zamana göre değişimi incelenebilmektedir.
Matematik model geliştirilmiş ve çalışır durumdadır. Su tutulmasından sonra gelecek nüfus ve sanayi
projeksiyonlarına göre su kalitesi yönetimi, baraj gölünde yapılacak sınırlı sayıda akıntı ve su kalitesi ölçümleri
kullanılarak yapılacak model kalibrasyonu ve doğrulaması aşamalarından sonra yapılabilecektir. Bu amaçla
Üniversite, Belediye, ve DSİ'nin ortaklaşa yürütecekleri ölçüm ve model etkileşimli uzun süreli bir projenin
yürütülmesinin son derece yararlı olacağı düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
Falconer, R. A., "Numerical Modeling of Tidal Circulation in Harbours", J. Of the Waterway, Port, Coastal and
Ocean Division, Proc. A.S.C.E., Feb.1980, pp 31-48.
Falconer, R. A., George, D. G., and Hail, P., "Three-Dimensional Numerical Modelling of Wind-Driven
Circulation in A Shallovv Homogeneous Lake", Journal of Hydrology, Vol.124,1991, pp 59-79.
Jerome, P., "An Efficient Horizontal Two-Dimensional Hydrodynamic Model", Coastal Engineering, Vol 14,
1990, pp 1-18.
Juang, J.T., "The Mutuality of Current and Pollution in Yin-Yang Bay (Taivvan), The First International
Conference on the Mediterranean Coastal Environment, ( Ed.: Erdal Özhan), Volume 2, MEDCOAST, Antalya,
1993, pp.,H35-1151.
Karahan, H., "Eğirdir Gölü'nün Hidrolojik ve Hidrodinamik Özelliklerinin İncelenmesi", "Göller Bölgesi Tatlı
Su Kaynaklarının Korunması ve Çevre Sorunları Sempozyumu", Haziran 1991, İsparta, Bildiriler Kitabı, s 285305
Karahan, H., "Deniz
Akıntılarının
Matematik
Modellenmesinde İmplicit ve Explicit Sonlu Fark
Yöntemlerinin Karşılaştırılması", Doğa , Türk Mühendislik ve Çevre Bilimleri Dergisi, Cilt 17, Sayı 2 , 1993,
S 101-110.
Karahan, H., "Deniz
Akıntılarının
Matematik
Modellenmesinde İmplicit ve Explicit Sonlu Fark
Yöntemlerinin Karşılaştırılması", Doğa , Türk Mühendislik ve Çevre Bilimleri Dergisi, Cilt 17, Sayı 2 , 1993,
S 101-110.
Karahan, H., "Sığ Su Ortamlarındaki Akıntıların İteratif Bir Çözüm Algoritması Kullanılarak Matematik
Modellenmesi", "İnşaat Mühendisliğinde Bilgisayar Kullanımı Sempozyumu", İTÜ, İstanbul, 17-19 Haziran
1996.
Karahan, H., "Sığ Su Ortamlarında Dispersiyon Denkleminin Çözümü İçin İterarif Bir Yöntem", "I. Uludağ
Çevre Mühendisliği Sempozyumu", 24-26 Haziran , Bursa, 1996.
Kim, C. And Lee, J.,"A Three-Dimensional PC-Based Hydrodynamic Model Using an ADI Scheme", Coastal
Engineering,Vol 24, 1994, pp 271-287.
Leendertse, J. J., "A Water Çjuality Simulation Model for Well-Mixed Estuaries and Coastal Seas: Vol I,
Principles of Computation", The Rand Corp., R-2298-RC, 1978.
Spaulding, M.L. and Beauchamp, C.H., "Modeling Tidal Circulation in Coastal Seas", Journal of the Hydraulics
Division, A.S.C.E., 109,1983, pp 116-132.
44
,
>j
DENİZLİ KENTİÇİ KAVŞAKLARININ SİNYALİZASYON
DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ
Yetiş Şazi MURAT
Pamukkale Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü, Kınıklı Kampusu, Denizli
ÖZET
Kentlerin büyümesi, ekonomik ve sosyal etkileşimlerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu etkileşimler
sonucunda, özellikle gelişmekte olan şehirlerde yetersiz planlamalardan kaynaklanan çeşitli sorunlar
gözlemlenmektedir. Ulaşım ve trafik sorunları, gelişmiş ve gelişmekte olan şehirlerin birincil derecede öneme
sahip olan sorunlarıdır.
Kentiçi kavşaklarda günün değişik saatlerinde yapılan gözlemler sonucunda özellikle zirve saatlerde taşıt
kuyruklarının oluştuğu belirlenmiştir. Kavşaklarda görülen bu kuyruklanmaların şeritlerin ve genel olarak
kavşakların kapasitelerinin azalması yönünde olumsuz etkiler oluşturduğu bilinmektedir. Bunun yanında
çevresel, ekonomik ve psikolojik olarak da insanlar üzerinde zararlı sonuçlar doğurduğu savunulmaktadır.
Dolayısıyla bu olumsuz etkilerin sebeplerinin araştırılması zorunlu olmaktadır.
Çalışma kapsamında, ekonomik ve sosyal olarak çok büyük gelişmeler gösteren, hızla büyüyen sanayisi ile Ege
Bölgesi'nin parlayan yıldızı haline gelen Denizli kentinin önemli trafik sorunlarından birisi olan kentiçi
kavşakların sinyalizasyon durumları incelenmiştir. Ana yollar üzerinde yeralan kavşaklardan örnekler seçilerek
bazı etüdler ve gözlemler yapılmıştır. Hesaplamalar için yeni bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Bu program
ile hesaplamalar yapılmış ve bulunan sonuçlar üzerinde tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Sinyalizasyon, Kavşak, Trafik, Tasarım
EVALUATION OF URBAN SIGNALIZED INTERSECTIONS
OF DENİZLİ
ABSTRACT
Development of cities is as a result of economical and social interactions. Because of true prediction of future
vehicles traffıc or lack of planning in transportation, some problems are seen especially in growing cities.
Hovvever it is understood that, transportation and traffıc problems are the most important problems in developing
cities.
Vehicle queues are observed at urban intersections of Denizli in peak hours of day. These queueing problems
made reduction of intersections capacity and also cause some economical, environmental and other harmful
effects. So, causes of these effects must be searched.
in this study, some traffıc problems of Denizli, industrialized city of Aegean Area, are investigated and
signalization situations of urban intersections are searched. Investigations are done on some significiant samples
of urban intersections. A computer program is developed for design and calculations of signalized intersections.
Results and suggestions are discussed.
Keywords: Signalization, Intersection, Vehicle traffic, Design
45
1.GİRİŞ
Bilim ve teknolojinin yaşamı kolaylaştırma amacıyla kullanılması hedefi, süreç olarak eski çağlardan günümüze
uzanıp, yeni bin yıla (milenium) girdiğimiz şu dönemde de devam etmektedir.
j
/
Belirli amaçlar doğrultusunda günlük yaşamda sürekli yolculuklar yapılmaktadır. Bu yolculuklar kentiçi ve
kentdışı trafiğini oluşturmaktadır. Yolculuklarda yolu veya kavşağı kullananların en önemli amaçlarından birisi
gecikmesiz ulaşımdır.
Özellikle kentiçinde, yol ağlarında veya kavşaklarda gün içinde görülen tıkanmalar, ekonomik ve sosyal
açılardan olumsuz etkiler meydana getirmektedir. Bu olumsuzlukların giderilmesi amacıyla trafik akımlarının
yönetimi için çeşitli kontrol yöntemleri geliştirilmiş ve geliştirilmektedir.
1.1. Kavşaklar ve Kontrol Yöntemleri
Kentiçi kavşakları, kontrol düzenlerine göre genel olarak sinyalize, sinyalize olmayan ve dönel kavşaklar olarak
sınıflandırmak mümkündür.
f.
Sinyalize kavşaklarda kontrol, elektronik olarak sinyalizasyon sistemleri ile, sinyalize olmayan kavşaklarda
trafik işaret ve levhaları veya trafik polisi ile, dönel (yuvarlakada) kavşaklarda ise genel olarak trafik işaret ve
levhaları ile sağlanmaktadır. Bu kontrol yöntemleri doğru projelendirildiği zaman oldukça iyi çalışmaktadır
(Murat, 1996). Ancak ülkemizde gerek yanlış projelendirme ve bilgi eksikliği, gerekse etüd eksikliklerinden
dolayı kontrol yöntemlerinde aksaklıklar görülmektedir. Örneğin sinyalize olarak düzenlenen bir kavşak, uzun
süre ölçüm yapılmadan aynı kontrol düzeni ile işletilmekte, oysa trafik akımlarında ve kent yerleşiminde sürekli
değişim olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı birkaç yıl sonra kontrol sistemi düzgün çalışamaz hale gelmektedir.
2.AMAÇ
j
Çalışmanın temel amacı, Denizli'deki kentiçi sinyalize kavşaklardan seçilen örneklerin sinyalizayon
sistemlerinin incelenmesi ve bulguların sunulmasıdır. Diğer bir amaç ise, sanayileşme sürecinde büyük bir hızla
ilerleyen, ülkemizin örnek kentlerinden birisi olan Denizli'nin ulaşım sorunlarından bazılarını tartışarak,
gelecekte kent yaşamı ve planlama açısından da örnek olabilmesini sağlamaktır.
'
3.YÖNTEM VE UYGULAMA
3.1. Yöntem ve Bilgisayar Programı
Sinyalizasyon sistemlerinin temeli 1960 lı yıllara dayanmaktadır. Webster ve Cobbe isimli iki araştırmacı
tarafından ortaya atılan ve literatürde İngiliz Yöntemi olarak da anılan yöntem ilk projelendirme
yöntemlerindendir (Webster ve Cobbe, 1966). Bu yöntemden sonra Amerikan ve Avustralya yöntemleri
geliştirilmiştir (Akçelik, 1995), (HCM.1985). Amerikan ve Avustralya yöntemleri projelendirmede daha detaylar
içermesine rağmen İngiliz yönteminin ülkemizin trafik koşullarına daha yakın olduğu söylenebilir.
Çalışma kapsamında, İngiliz yönteminden faydalanarak, sabit zamanlı olarak düzenlenen kentiçi kavşaklardan
ikisi örnek olarak ele alınmış ve yeniden sinyalize olarak projelendirilmiştir. Projelendirme için Windows
ortamına uyumlu olarak çalışabilen bir bilgisayar programı geliştirilmiştir. Bu programa kavşak geometrisi ve
trafik bilgileri girilmekte, istenilen faz düzeni seçilmekte ve sinyalizasyon hesapları yapılmaktadır. Sonuçlar
uygun değerlere ulaşıncaya kadar tekrarlanabilmektedir. Programın kullanımı oldukça kolaydır ve gerekli
yerlerde yardım sağlanabilmektedir. Programın akış şeması Şekil 1 .'de görülmektedir.
46
j
/
V
Genel Veri Girişi
Akım oranı ve
kayıp süre hesabı
Trafik ve
Geometrik
Verilerin girilmesi
Maksimum
değerlerin
seçimi
Faz Düzeni seçimi
Sarı ışık süresinin
seçimi
Devre ve faz
sürelerinin
hesaplanması
Doygun Akım
Değerlerinin
girilmesi
UYGULA
Şekil 1. Tasarlanan bilgisayar programının akış şeması.
3.2. Uygulama
Yöntemin uygulaması için, yoğun trafik akımlarına maruz kalan Denizli Lisesi kavşağı ele alınmıştır.
3.2.1. Denizli Lisesi Kavşağı
Denizli Lisesi kavşağı, dört yönden gelen akımların kesiştiği bir eşdüzey kavşaktır. Bu akımlar, Mehmetçik
mahallesi geliş akımı, Fakülte geliş akımı, Çaybaşı mahallesi geliş akımı ve Çınar meydanı geliş akımıdır.
Mehmetçik mahallesinden gelen akım iki şeritten oluşmaktadır. Şeritlerden sağdaki çoğunlukla direkt giden ve
sağa dönen taşıtlar tarafından paylaşılmakta, sol şerit ise genellikle sola dönen taşıtlar tarafından
kullanılmaktadır. Bu yaklaşım kolunda direkt gidiş ve sağa dönüş akımları oldukça yoğundur. Kentiçi trafiğin
ana arterlerinden birisi bu yaklaşım kolundan geçmektedir.
Çaybaşı mahallesinden kavşağa gelen yaklaşım kolunda, çok fazla olmamakla beraber sağ şeritte park yapan
taşıtlara rastlanmaktadır. Bu nedenle trafiğin akışı zaman zaman kesintiye uğramaktadır. Bu yaklaşım kolu da iki
şeritten meydana gelmektedir. Sağa dönen taşıtlar sadece sağdaki şeridi, direkt geçen taşıtlar ise soldaki şeridi
kullanmaktadır. Sola dönüşler yasaklanmıştır.
Denizli lisesi kavşağının yoğun olan diğer yaklaşım kolu ise Çınar dan geliş akımıdır. Bu kol iki şeritten
oluşmaktadır. Sola dönen akımlar soldaki şeridi, sağa dönen ve direkt geçen akımlar ise sağdaki şeridi
kullanmaktadır. Bu yaklaşım kolunda özellikle akşam zirve saatlerde taşıt kuyrukları gözlemlenmektedir.
Kavşağın dördüncü yaklaşım kolu olan Fakülte geliş kolu da iki şeritten oluşmaktadır. Sağdaki şerit direkt giden
ve sağa dönen taşıtlar tarafından, soldaki şerit ise sola dönen taşıtlar tarafından kullanılmaktadır. Kavşağa yakın
bir yan yoldan sağ şeritten dönüşler olduğundan dolayı sağ şeritteki akımda za/nan zaman karışıklıklar ve
gecikmeler gözlemlenmektedir.
Kavşağın geometrisi Şekil 2'de görülmektedir.
47
Mehmetçik Mah.Geli;
6
Fakülte
Geliş
5
J^*
7
8
•
^
—^ ı
^
V
Çınar Geliş
4 Çaybaşı
3 Mah.
Geliş
' 2
Şekil 2. Denizli Lisesi Kavşağı geometrisi ve trafik akımları
4. Yapılan Gözlem Ve Etüdler
4.1. Trafik Sayımları
Sinyalizasyon hesap yöntemlerinin hepsinde kullanılan temel parametre trafik hacim değerleridir (Gedizlioğlu,
1996). Trafik hacim değerlerini tesbit etmek amacıyla yöntemin uygulamasının yapıldığı Denizli Lisesi
kavşağında sabah 8-9, öğle 12-13 ve akşam 18-19 saatleri arasında sayımlar yapılmıştır. Sabah, öğle ve akşam
sayım değerlerine göre yeni devre süreleri önerilmiştir.
Bir kavşakta her yaklaşım kolundaki hacim sayımı 1 saat sürmüştür. Hacim sayımlarında hacim sayım föyleri ve
kronometre kullanılmıştır (Kutlu, 1993). Hacim sayımlarında yaklaşım kolundaki trafik akımının durumuna göre
kişi adedi belirlenmiştir. Yapılan gözlemlerde kavşağı kullanan ağır taşıt yüzdesi oldukça az olduğundan trafik
kompozisyonunda ağır taşıtlar dönüştürülmeden dikkate alınmıştır.
Yapılan sayımlar sonucunda Denizli Lisesi Kavşağı için devre hesabı yapmak amacıyla bulunan trafik hacim
değerleri Çizelge. 1 'de verilmiştir.
Çizelge. 1. Denizli Lisesi Kavşağı Trafik Sayım Değerleri
Akım
No
1
2
3
4
5
6
7
8
Sabah
(08.00-09.00)
(taşıt/saat)
75
256
159
63
155
592
522
171
Öğle
(12.00-13.00)
(taşıt/saat)
101
297
189
99
89
243
284
101
Akşam
(18.00-19.00)
(taşıt/saat)
175
508
212
140
78
530
436
200
t
,1 ,
5. Sinyalizasyon Hesapları
Sinyalizasyon hesapları için arazide yapılan trafik sayımlarından ve kavşak geometrisi ile ilgili bilgilerden
faydalanılmıştır. Hesaplamalar için yöntemde temel değer olarak kullanılan 1800 taşıt/saat değeri
seçilmiştir( Ayfer, 1977).
Trafik sayım değerleri, kavşak geometrisi, faz sayısı ve doygun akım değerleri hazırlanan bilgisayar programına
girilmiş ve sinyalizasyon hesapları yapılmıştır.
Kavşağın mevcut faz düzeni ve sinyal zaman diyagramı Şekil 3 ve Şekil 4'de görülmektedir.
A
5 Mehmetçil
Geliş
Fakülte ÇaybaşıGeliş.
Geliş •
x
~\
Çınar I Geliş
BFazı
A Fazı
CFazı
D Fazı
Şekil 3. Denizli Lisesi kavşağı faz diyagramı.
A Fazı
B Fazı
C Fazı
D Fazı
T TVYYVYYVVl ÎVYVVVVVVVVVÎ TVVVVVT ÎVVVVVYYYÎ
T(sn) 0 2
27 29
59 61
73 75
100
Akım
Süre
No
(sn)
1
25
IYYYYYYYYI
2
25
IYYYYYYYYI
3
30
iYYYYYYYYYYYl
4
5
30
25
..IYYYYYYYYI
6
25
..IYYYYYYYYI
7
30
iYYYYYYYYYYYl
8
30
IYYYYYYYYYYYI
11
12
iYYYYYl
41
51
12
12
iYYYYYl
IYYYYYI
81
12
IYYYYYI
iYYYYYYYYYYYl
Şekil 4. Denizli Lisesi kavşağı C= 100 sn devre süreli sinyal zaman diyagramı (mevcut durum)
(Y: yeşil süre, [....]: kırmızı süre)
49
Hesaplamalar sonucunda Denizli Lisesi kavşağı için sabah, öğle ve akşam zirve saatleri için çoklu devre
düzenlemesi yapılmasının ka-şak kapasitesinin artırılması açısından daha uygun olacağı belirlenmiştir. Buna
göre bilgisayar programı yardımıyla sabah zirve saatleri için devre süresi C=92sn , öğle zirve saatleri için C=62
sn ve akşam zirve saatleri için C=110 sn olarak hesaplanmıştır. Şekil 5-6 ve 7 de sinyal zaman diyagramları
görülmektedir.
A Fazı
T
Akım
No
1
2
3
4
5
6
7
8
11
41
51
81
TYYYVYVVVVYT
BFazı
C Fazı
TVYVYYYYYVVT TYVVVVT
D Fazı
TYYYYYVT
T(sn) 0 2
32 34
6163 75 77
92
Süre
(sn)
15
IYYYYYYI...
15
IYYYYYYI...
27
iYYYYYYYYYYl
27
IYYYYYYYYYYI
30
JYYYYYYYYYYI
30
IYYYYYYYYYYI
27
IYYYYYYYYYYI
27
12
12
12
12
IYYYYYYYYYYI
IYYYYYI
IYYYYYI
IYYYYYI
IYYYYYI
Şekil 5. Denizli Lisesi kavşağı sabah zirve saatleri için C=92 sn devre süreli sinyal zaman diyagramı.
(Y: yeşil süre, [....]: kırmızı süre)
A Fazı
T
TYYVVVVVYT
BFazı
C Fazı
D Fazı
TVYVYYYYYVT T V V Y Y Y V V T
TYYYYYVVVYT
T(sn) 0 2
14 16
3133 45 47
62
Akım
Süre
(sn)
No
1
15
iYYYYYYYYYl
2
15
iYYYYYYYYYl
3
15
IYYYYYYYYYI
4
15
IYYYYYYYYYI
12
5
..IYYYYYYYYI
12
6
..IYYYYYYYYI
7
15
IYYYYYYYYYI
8
15
IYYYYYYYYYI
,
11
12
IYYYYYYYI
41
12
IYYYYYYYI
51
12
IYYYYYYYI
81
12
IYYYYYYYI
Şekil 6. Denizli Lisesi kavşağı öğle zirve saatleri için C=62 sn devre süreli sinyal zaman diyagramı.
(Y: yeşil süre, [....]: kırmızı süre, I: sarı süre)
50
A Fazı
BFazi
CFazı
D Fazı
T TvvvvvvvvvT TvvvvvvvvT Ivvvvvî TVVVYVYVVYVT
Akım
No
T(sn) O 2
Süre
(sn)
32 34
62 64
76 78
110
1
32
IYYYYYYYYYYI.
2
32
IYYYYYYYYYYI.
3
28
IYYYYYYYYI
4
28
IYYYYYYYYI
5
30
..iYYYYYYYYYl
6
30
..IYYYYYYYYYI
7
28
IYYYYYYYYI
8
28
IYYYYYYYYI
11
12
IYYYYYI
41
12
IYYYYYI
51
12
IYYYYYI
81
12 .
IYYYYYI
Şekil 7. Denizli Lisesi kavşağı akşam zirve saatleri için C=l 10 sn devre süreli sinyal zaman diyagramı.
(Y: yeşil süre, [....]: kırmızı süre)
Çoklu devre süresi uygulaması ile kavşak bölgesinde günün değişik zamanlarında gelen trafik akımlarına değişik
kontrol stratejisi ile hizmet verilmiş olacaktır. Böylece gün ortasında gelen daha az trafiğe daha kısa süreli bir
devre ile kavşak bölgesinden geçiş hakkı verilecek ve taşıtların ilaveten beklemelerine gerek kalmayacaktır.
Yöntemin hesap kriterlerinden hareket edilerek yapılan devre hesaplarına göre taşıtların ortalama gecikme
sürelerinde de tekil devre uygulamasına göre iyileşmeler sözkonusu olmaktadır. Örneğin öğle zirve saaü için
önerilen C=62 sn devre süresi ile mevcut C=100sn lik devre sürelerinin yaklaşım kollarında oluşan ortalama
gecikme süreleri bakımından karşılaştırmalı değerleri Çizelge 2 de görülmektedir.
Çizelge 2. Taşıtların ortalama gecikmeleri bakımından devre sürelerinin karşılaştırılması.
(öğle zirve saatleri için)
Mehmetçik mah
Çınar geliş
Çaybaşı geliş
Fakülte geliş
C=100sn
30.20 (sn)
26.30 (sn)
26.67 (sn)
27.73 (sn)
C=62 sn
20.7 (sn)
18.8 (sn)
17.9 (sn)
18.7 (sn)
Çizelgede görüldüğü gibi öğle zirve saatleri için uygulanacak C=62 sn lik yeni devre ile yaklaşım kollarındaki
taşıtların gecikme sürelerinde iyileşmeler sözkonusu olmaktadır. Bu iyileşmenin anlamı, taşıtların daha kısa
sürelerde kavşak bölgesini terketmesi ve ilaveten kavşakta bekleme sürelerinin azalmasıdır.
Sabah zirve saatleri için önerilen C=92 sn lik devre süresi ile mevcut C=100 sn lik devre sürelerinin taşıtların
ortalama gecikme süreleri bakımından karşılaştırmalı sonuçları Çizelge 3'de görülmektedir.
Çizelge 3. Taşıtların ortalama gecikmeleri bakımından devre sürelerinin karşılaştırılması
(sabah zirve saatleri için).
Mehmetçik mah
Çınar geliş
Çaybaşı geliş
Fakülte geliş
C=100sn
27.30 (sn)
36.78 (sn)
23.23 (sn)
28.30 (sn)
51
C=92 sn
25.48 (sn)
33.67 (sn)
21.72 (sn)
26.47 (sn)
Bilgisayar programı ile yapılan hesaplamalar sonucunda devre süresi ile gecikme değerleri arasında Şekil 8 deki
ilişki belirlenmiştir. Şekilden anlaşıldığı üzere İngiliz yöntemine göre (Webster,1966) taşıtların ortalama
gecikme süreleri, devre süresinin artışıyla doğru orantılı olarak değişmektedir. Ancak düşük devre süreleri için
bu ilişki ters orantılıdır, diğer bir deyişle 20-60sn arasındaki devre sürelerinde gecikme değerleri keskin bir
şekilde düşmekte, 60-120 sn arasındaki devre sürelerinde ise hafif bir artış eğilimi göstermektedir. Bu
değişimden hareketle genel olarak kavşaklarda uygulanan devre sürelerinin 50-110 sn arasında değiştiği
gözlemlenmektedir. Ancak trafiğin çok yoğun olduğu ve kısa devrelerin daha uzun gecikmelere sebep
olabileceği durumlarda 130-150 sn gibi yüksek değerli sinyal devreleri uygulanmaktadır. Sonuç olarak, sabit
zamanlı (tek devreli) sinyalizasyon sistemlerinin ancak gün içinde çok az değişim gösteren trafik akımlarının
mevcut olduğu kavşaklarda uygulanması kontrol açısından doğru stratejinin belirlenmesinde gerçekçi
yaklaşımlar sağlayabilme açısından yardımcı olacaktır.
«36ı
O 15d=68
d=78
d=82
d=88
d=92 d=100 d=110
Devre süresi (sn)
-•-sabah -D-öğle -^-akşarrTj
Şekil 8.Devre süresi-ortalama gecikme ilişkisi.
Kavşak bölgesinde uzun devre süreleri ile kontrol sağlamanın diğer bir dezavantajı ise yaklaşım kollarında taşıt
kuyruklarının gözlemlenmesidir. Taşıt kuyruklarının uzaması ile doğru orantılı olarak taşıtların ortalama
gecikme süreleri de artacaktır. Dolayısıyla performans ölçütleri bakımından olumsuz bir durum ile karşı karşıya
kalınacaktır. Ayrıca yaklaşım kolunda görülen uzun taşıt kuyrukları sebebiyle bazı taşıtlar ikinci devrede kavşağı
terketme fırsatı bulabilecektir ve ortalama gecikme sürelerini artıracaktır. Konunun diğer bir boyutu ise, çevresel
açıdan taşıtların yaydığı emisyon miktarıdır. Taşıtların bekleme anında kavşak bölgesine daha fazla emisyon
yaydıkları bilinmektedir. Dolayısıyla taşıtları minimum seviyede kavşak bölgesinde bekletmek gerekmektedir.
Bunların yanında aynı zamanda kavşak bölgesinden maksimum sayıda taşıtın geçmesini sağlama zorunluluğu iyi
bir işletim açısından oldukça önem taşımaktadır. Kavşak bölgesini sadece taşıtların kullanmadığı düşünülürse,
yayaların da emniyetli bir şekilde ve mümkünse taşıtlar ile en az sayıda karşılaşarak kavşağı kullanma hakkı
bulunmaktadır.
Bütün bu şartların aynı anda sağlanması oldukça iyi düzenlenmiş bir kontrol mekanizmasının gerekliliğini ortaya
koymaktadır. Şu anda yaygın olarak kullanılan TOD (time of day) sisteminin mevcut sabit zamanlı
sinyalizasyonun yerine kullanılması ile kontrol açısından bazı üstünlükler sağlanabilecektir. TOD sistemi ile
kastedilen çoklu devre sistemidir. Ancak tam olarak dinamik kontrol sağlanmak istenirse trafik uyarmalı
sistemler veya henüz dünya literatüründe oldukça yeni olan bulanık mantık kontrolörler kullanılması daha uygun
olacaktır.
52
6. SONUÇ VE ÖNERİLER
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
•
Yapılan gözlemler ve hesaplamalar ile aşağıdaki sonuçlara varılmıştır:
İncelenen Denizli Lisesi Kavşağı'nın mevcut sinyalizasyonunun özellikle zirve saatlerde kontrol sağlamada
zorlandığı, kavşakta taşıt kuyruklarının oluştuğu, gecikmelerin yüksek ve hizmet düzeyinin düşük olduğu
anlaşılmıştır.
Kavşağa gelen akım sayısının azaltılması ya da kavşak geometrisinin değiştirilmesi (alt, üst geçit yapımı;
şerit sayısı artırımı gibi) gerekliliği ortaya çıkmıştır.
Kavşak performansının düşmesine çoğunlukla trafik kurallarına uymayan yayalar, durak harici duran
minibüsler ile park yasağına uymayarak kapasiteyi azaltan taşıtların sebep olduğu tespit edilmiştir.
(Murat, 1998)
Kavşağın işletim koşullarının veya performansının artırılması için uygulanan tek devre süresi yerine, gün
içinde değişen (dinamik) çoklu devre süresinin uygulanması gerektiği kanısına varılmıştır.
Kentiçindeki diğer sinyalize kavşaklarda da benzer problemlerin oluştuğu gözlemlenmiştir.
Kavşağın mevcut durumunun düzeltilmesi amacıyla yapılabilecekler şu şekilde sıralanabilir:
Şehir geneli için öncelikle ulaşım planlaması yapılarak, mevcut kavşakların durumları etüd edilmeli ve
gelecekteki talep merkezleri ortaya çıkarılarak, bu merkezlere hizmet verecek yüksek kapasiteli yolların
inşası düşünülmelidir.
Denizli Lisesi Kavşağı'na yakın bulunan kavşaklarla koordinasyon sağlanarak yeşil dalga ve dolayısıyla
kesintisiz akım koridoru oluşturulmalıdır.
Kavşak yaklaşım kollarında özellikle park yasağına dikkat edilmeli, yaya ve taşıtların trafik kurallarını
ihlalini önlemek amacıyla yaptırımlar uygulanmalıdır.
Kentiçindeki trafiğin azaltılması amacıyla ulaştırma sistemleri analiz edilerek, toplu taşımacılığa ve yüksek
kapasiteli taşıtlar ile taşımacılığa geçilmesi teşvik edilmelidir.
Kavşaktaki trafik yükünü azaltmak ve kavşağın işletim koşullarını artırmak amacıyla sinyalizasyon
dışındaki trafik akımı yönetim kriterleri de etkin şekilde uygulanmalıdır.
Trafik sorunları yapılacak periyodik incelemelerle tespit edilmeli ve sürekli alternatif çözüm önerileri
üretilmelidir.
7. KAYNAKLAR
Akçelik, R.,(1993), Traffic Signals: Capacity and Timing Analysis. Australian Road Research Board Ltd.,
Research Report No. 123, Fifth Reprint, Victoria.
Akçelik,
Victoria.
R.,(1995),
SIDRA
4.1
User
Guide,
Australian
Road
Research
Board
Ltd.,
Ayfer, M.Ö.,(1977) Trafik Sinyalizasyonu, T.C. Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü, Ankara
Gedizlioğlu E., Ders Notlan, İstanbul Teknik Üniversitesi, İnşaat Fakültesi, İstanbul
Kutlu, K.,(1993), Trafik Tekniği, Üçüncü Baskı, İ.T.Ü. İnşaat Fakültesi Matbaası, İstanbul
Murat, Y., Ş., (1996) "Denizli Şehiriçi Kavşaklarındaki Trafik Akımlarının Bilgisayarla İncelenmesi", PA.Ü.
Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Çalışması, Denizli
Murat, Y.,Ş., (1998)" Denizli Şehiriçi Kavşaklarındaki Trafik Akımlarının İncelenmesi", 4. Ulaştırma Kongresi,
TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası yayını, 3-5 Haziran 1998, Denizli.
Özdirim M.,(1993) Trafik Mühendisliği, Cilt 1-2, T.C. Bayındırlık Bakanlığı Karayolları Genel Müdürlüğü,
Ankara
Special Report 209: Highvvay Capacity Manual,(1985), TRB, National Research Council, Washington D.C.
Tarko A., Rouphail N. and Akçelik R.,(1994), Overflovv Delay at a Signalized İntersection Approach Influenced
by an Upstream Signal: An Analytical Investigation, Transportation Research Record 1398, TRB, National
Research Council, Washington D.C.
Webster F.V. and Cobbe B.M.,(1966), Traffic Signals, First Edition, Her Majesty's Stationery Office, London
53
Download