769 - Diş Hekimliği Fakültesi

advertisement
T.C.
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi
Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı
DİŞHEKİMLİĞİNDE ANALJEZİK İLAÇ KULLANIMI
SIRASINDA KARŞILAŞILAN
İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
BİTİRME TEZİ
Stj. Diş Hekimi: Kübra EMANETOĞLU
Danışman Öğretim Üyesi: Prof. Dr. G. Mehtap ÇINAR KÖKSAL
İZMİR - 2012
ÖNSÖZ
Hayatım boyunca beni her konuda destekleyen, her zaman yanımda
olan sevgili aileme ve üniversite hayatımın başından sonuna dek yanımda olan tezim
için yardımlarını esirgemeyen sevgili arkadaşım Bahar TIRAŞCI’ya; ayrıca tezimin
oluşmasında bana yol gösteren ve yardımcı olan sayın hocam Prof. Dr. G. Mehtap
ÇINAR KÖKSAL’a da teşekkürlerimi sunuyorum.
İZMİR-2012
Stj. Diş Hekimi Kübra EMANETOĞLU
İÇİNDEKİLER
1. GİRİŞ VE AMAÇ……………………………………………………………
2. GENEL BİLGİLER………………………………………………………....2
2.1. AĞRI……………………………………………………………………..2
2.2. AĞRI KONTROLÜNDE FARMAKOLOJİ……………………………..2
3. ANALJEZİKLER…………………………………………………………....3
3.1. ANALJEZİKLERİN SINIFLANDIRILMASI…………………………...3
3.1.1. NON-NARKOTİK ANALJEZİKLER………………………………..4
3.1.1.1. NONSTEROİDAL ANTİ-ENFLAMATUAR İLAÇLAR………...4
3.1.1.1.1. ASPİRİN VE DİĞER SALİSİLATLAR……………………….4
3.1.1.1.2. NABUMETON………………………………………...……....4
3.1.1.1.3. KETOROLAK………………………………………………….5
3.1.1.1.4. TENOKSİKAM………………………………………………...6
3.1.1.1.5. PROPİYONİK ASİT VE TÜREVLERİ…………………….…7
3.1.1.1.6. İNDOL GRUBU………………………………………………..7
3.1.1.1.7. NAPROKSEN SODYUM……………………………………...7
3.1.1.2. NON ANTİ-ENFLAMATUAR ANTİPİRETİKLER....................8
3.1.2.1. ASETOAMİNOFEN……………………………………………..8
3.1.2. NARKOTİK ANALJEZİKLER………………………………………..8
3.1.2.1. OPOİD AGONİST ANALJEZİKLER……………………..............9
3.1.2.2. OPOİD AGONİST / ANTAGONİST ANALJEZİKLER………..10
4. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ…………………………………………………..11
4.1. FARMAKODİNAMİK ETKİLEŞİMLER……………………………..12
4.1.1. ANTAGONİZMA...............................................................................12
4.1.1.1. FİZYOLOJİK ANTAGONİST…………………………………..12
4.1.1.2. FARMAKOLOJİK ANTAGONİST……………………………..13
4.1.2. SİNERJİZMA......................................................................................16
4.2. FARMAKOKİNETİK ETKİLEŞİMLER………………………………17
4.2.1. EMİLİM DÜZEYİNDE ETKİLEŞİMLER…………………………17
4.2.2. DOKU İÇİ DAĞILIMDA ETKİLEŞİM……………………………17
4.2.3. PLAZMA PROTEİNLERİNE BAĞLANMADA ETKİLEŞİM......18
4.2.4. DOKU PROTEİNLERİNE BAĞLANMADA ETKİLEŞİM………18
4.3. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER……………..18
4.3.1. DOZ…………………………………………………………………18
4.3.2. VERİLİŞ YOLU…………………………………………………….19
4.3.3. BİRLİKTE KULLANILAN İLAÇLARIN ÖZELLİKLERİ……....19
4.3.4. HASTAYLA İLGİLİ ÖZELLİKLER................................................19
5. ANALJEZİKLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ............................................20
5.1. NSAİ İLAÇLARIN FARMAKOKİNETİK ETKİLEŞİMLERİ………..20
5.2. NSAİ İLAÇLARIN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ.........................................20
5.3. NON ANTİ-ENFLAMATUAR ANTİPİRETİKLERİN İLAÇ
ETKİLEŞİMLERİ.............................................................................................21
5.4. OPOİD ANALJEZİKLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ........................21
6. KAYNAKLAR..............................................................................................23
7. ÖZGEÇMİŞ...................................................................................................28
1. GİRİŞ VE AMAÇ
Dişhekimliğinde en yaygın görülen klinik durumlar ağrı, anksiyete ve
enfeksiyondur. Ağrı ile mücadelede değişmeyen bazı temel ilkeler vardır. Ağrı
sağaltımı; ağrı nedeninin saptanıp ortadan kaldırılması ve ağrı belirtilerinin
giderilmesini sağlayan analjeziklerin kullanımı ile yapılabilir (1) .
Ağız ve diş kontrolü ne kadar ertelense de şiddetli diş ağrısının gece
yarısı diş hekimi aratacak kadar önceliği olduğu iyi bilinir. Bu nedenle, ağrının
giderilmesinin çoğu kez hasta ve hekim arasında olumlu bir ilişkinin
başlamasında ilk adımı oluşturduğu görülmüştür. Bilindiği gibi, ağrı kontrolünde
yapılması gereken ilk uygulama ağrının kaynağına yöneliktir (1) .
Analjezikler bilinç ve duyulara zarar vermeden MSS üzerine etki ederek
ağrı duyusunu gideren ilaçlardır. Hastanın ağrı şikayetini ortadan kaldırmak ya da
azaltmak için ilgili sinir yolları üzerinde bir noktada iletim ve bu ilaçlarla bloke
edilmeye çalışılır. Bu yüzden dişhekimleri analjezik uygulamalarında başarılı
olmak için bu ilaçların sınıflandırılmaları, etki mekanizmaları ve yan etkileriyle
yakından ilgilnemlidirler (2) .
Bu çalışmada, ağrı duyusunu oratadan kaldırmak için kullanılan
analjezikler ve bunların hasta üzerindeki etkileri ve birbirleriyle olan etkileşimleri
anlatılacaktır(2).
.
2. GENEL BİLGİLER
2.1. AĞRI
Ağrının kontrol edilmesinde ilk aşama tasarlanan prosedürlere uygun
açıklama ve hastanın tedavi hedeflerini anlamasıdır. Hasta tedavi amaçlarından
tamamen haberdar olduğu zaman endişe boyutu ve ağrı kontrolü önemli oranda
daha idare edilebilir duruma gelmektedir. Örneğin, yapılan anket çalışmaları
göstermiştir ki; ankete katılanlardan kök kanal tedavisi tecrübesi yaşamış olanlar,
kanal
tedavisi
görmemiş
olanlara
oranla
tedavinin
yaratacağı
ağrının
sınıflanmasında 4-5 kat daha ağrısız tanımlamaya yönelmişlerdir. Bu çalışmalar
sonucunda bireylerin tedavi prosedürlerine yakın oldukları zaman tedavi sonucu
olarak beklenenden daha az ağrıyı tecrübe ettikleri ve önceden oluşan bazı peşin
yargılara sahip olamayabilecekleri saptanmıştır (1) .
İletişimin önemi atlanılamaz. Akut ağrıya endişe ve sempatik hiperaktivite
belirtileri eşlik eder. Yüksek düzeydeki endişe ve beklentiler sıklıkla akut ağrının
daha şiddetli olamsına neden olur. Etkili iletişim yeteneğine sahip hekimin
hastanın problemi ve tedavi hakkındaki dikkatli açıklamaları prosedüre olan
güvenin oluşmasını sağlayacaktır (2) .
2.2. AĞRI KONTROLÜNDE FARMAKOLOJİ
Analjezikler bilinç kaybı olmaksızın ağrının kabul edilebilir boyuta
getirilebilmesi için kullanılırlar. Periferal ve santral etkili olmak üzere iki tipi
vardır.
Periferal
etkili
ajanlar
lokal
humoral
faktörleri
bloke
ederek
(prostoglandin sentezi inhibisyonu) sinir sisteminin periferine etki eder. Bu hafif
2
ağrıdan orta dereceli ağrıya kadar etkili olur ve anestetik etkisine ek olarak
antipiretik ve aynı zamanda antienflamatuar amaçla kullanılabilirler (3) .
Santral etkili ajanlar beyindeki ağrı algılayışını değiştirirler.Bu ilaçlar
narkotik analjezikler ve antagonistleridir. Bunların analjezik etkisine ilaveten
lokal ve genel anestetiklerle kullanıldığında sedasyon ve hipnoz sağlayabilirler.
Antipiretik veya antienflamatuar etkileri yoktur. Bu grubun tatbiki fiziksel ve
psikolojik bağlılıkla sonuçlanabilir. En az zararlı potansiyeldeki analjezikler
yeterli gelecekse, güçlü narkotikler verilmemelidir (2) .
Narkotik ve narkotik olamayn ilaçların kombinasyonları aneljeziklerin
populer formlarıdır. Her komponentin sinerjik etkisi olarak ilacın tek başına
kullanıldığında daha yüksek oranda analjezi sağlayacağı düşünülmüştür. Bu
yolda, santral ve periferal etkili sonuçlar için kombine edildiler. Kombinasyon,
ilacın ilacın bir dozu ağrıyı elimine etmek için arttırıldığında zararlı etki
doğuracak ilave değerlere sahiptir (3) .
Bugünkü analjezik preperatlarda büyük çeşitililikler vardır. Hekim hastaya
yararlı olan ajanların tam fizyolojik aktivite, terapötik değer ve yan etkilerini
gelişen farmakoloji kitaplarından takip etmelidir (3) .
3.ANALJEZİKLER
3.1.ANALJEZİKLERİN SINIFLANDIRILMASI
3.1.1.Non-Narkotik Analjezikler: Nonsteroidal antienflamatuar ilaçlar ve
nonantienflamatuar antipiretik ilaçlar olarak ikiye ayrılırlar.
3.1.2.Narkotik Analjezikler: Opoid agonist analjezikler ve opoid agonist \
antagonist analjezikler olarak ikiye ayrılırlar.
3
3.1.1.Non-Narkotik Analjezikler
3.1.1.1.Nonsteroidal Antienflamatuar İlaçlar
Ağrı yapıcı kimyasal ya da mekanik etkenlerin, periferde prostoglandin
sentezini arttırdığı bilinmektedir. Dokularda enflamatuar reaksiyona bağlı
ağrının, iki ayrı tipteki ağrı mediyatörleri tarafından duysal sinir uçlarının
sinerjistik bir şekilde uyarılmasına bağlı olduğu bilinmektedir. Bu iki gruptan
birini oluşturan mediyatörler sinir ucunu doğrudan uyarırlar ki, bunlara aljezik
mediyatörler denir. İkinci gruptaki mediyatörler ise sinir uçlarını doğrudan
uyarmaz, ancak duysal sinir uçlarının aljezik maddelere karşı duyarlılıklarını
artırırlar. Bunlara da hiperaljezik ağrı mediyatörleri denir. NSAİ ilaçlar
siklooksigenaz enzim inhibisyonu yoluyla bu hiperaljezik ağrı mediyatörlerinin
oluşumun baskılayarak ağrı kesici etki oluştururlar. NSAİ ilaçların aneljezik
etkisi bu şekilde açıklanmaktadır (4) .
Enfeksiyöz olgularda mikroorganizmaların salgıladığı endojen pirojenler
merkezi etkileyerek ateşin yükselmesine neden olurlar. Antipiretik ilaçlar ise
aracı prostoglandinlerin sentezini inhibe ederek, oluşmuş olan duyarlılığı normal
düzeye yükseltirler. Bunu da vücuttaki ısı kaybını arttırarak yaparlar. NSAİ’ların
antipiretik
etkileri,
hipotalamustaki
sıcaklık
düzenleme
merkezindeki
aktivitesiyle sonuçlanır (5) .
NSAİ’lerin antienflamatuar etkileri; prostoglandin sentezi inhibisyonu
sonucudur fakat lökotrien sentezindeki azalma, lizozom stabilizasyonu veya
plazma proteinlerinden enflamatuar mediyatör sentezlenmesiyle sonuçlanabilir.
4
Antienflamatuar ve anajezik ilaçlar içinde en çok kullanılandır. Antipiretik,
analjezik ve antienflamatuar etkili, toksisitesi düşüktür (6) .
Antitrombosit etkisi, geçici iskemik ataklardan, inmeden, daha önceden
enfarktüs geçirmiş veya düzensiz anjina pektoris geçirmiş hastalarda, miyokard
enfarktüsü geçirmeden korur. Bu antiantiagregan etkisi diğer ilaçlardan farklı
olarak,trombosit yaşamı süresince (ortalama 9 gün) devam eder (6) .
3.1.1.1.1.Aspirin ve diğer salisilatlar
Aspirin günümüzde en fazla kullanılan, etkin ve ucuz bir ilaçtır. Sadece
ağız yoluyla alınırlar ve uygun kan düzeyine 30 dakika içinde ulaşırlar.
Analjezik, antienflamatuar, antitiromatoit ve antipiretik etkiye sahiptirler (8) .
3.1.1.1.2.Nabumeton
Naftilalkonon grubundan bir non-steroid antienflamatuar ilaçtır. Önerilen
dozu gece yatmadan önce 1 g şeklindedir. Semptomların şiddetli veya dirençli
olduğu durumlarda veya akut alevlenme durumlarında sabah o,5 g veya 1 g ek
doz verilebilir. En sık görülen yan etkileri karın ağrısı, disepsi, bulantı, ishal ve
gaz gibi gastrointestinal yan etkilerdir (9) .
3.1.1.1.3.Ketorolak (Toradol)
Ketorolaktrometamin, ilk parenteral NSAİ’dir. Oral, intramüskuler,
intravenöz ve topikal kullanılabilir. Terminal eliminasyon yarılanma ömrü yaşlı
ve böbrek fonksiyon problemi yaşayan hastalarda artmıştır. Primer olarak üre ve
feçesle atılır. Diğer NSAİ ilaçlarla aynı etki mekanizmasına sahiptir. Kanama
düzensizliği gösteren hastalarda dikkatli kullanılmalıdır. Mutajenik veya
karsinojenik değildir fakat hamilelerde dikkatle kullanılmalıdır. Ayrıca
5
prostoglandin inhibisyonu, fetüsü ve anneyi etkilediği için kontraendikedir.
Aspirin, plazma proteininden ketorakla yer değiştirebilir. Ketorolak, diüretiklerde
ve lityum kullananlarda dikkatle kullanılmalıdır. Yan etkileri; oral veya
parenteral yoldan en az diğer alternatif analjezikler kadar iyi tolere edilen bir
ilaçtır. Multipl i.m. injeksiyondan sonra en sık görülen yan etkileri somnolens
(%7) , injeksiyon yerinde ağrı (%2) , terleme (%1) ve bulantı (%1) ’dır.
Başağrısı, baş dönmesi, kusma, kaşıntı ve vazodilatasyon ise %1’den daha az
sıklıkta görülür (11) .
3.1.1.1.4.Tenoksikam
Oksikam grubundan tienotiazin türevi non-steroid anti-enflamatuar ve
analjezik bir ilaçtır. Yarı ömrü uzun olduğu için günde tek doz olarak verilir.
Önerilen dozu 20 mg/gün’dür. Genel olarak iyi tolere edilebilen bie NSAİ’dır.
Oral yoldan hızlı bir biçimde ve tama yakın absorbe olur ve ortalama 1.3 saatte
maksimal plazma düzeyine ulaşır. Lipofilitesi düşük olduğu için merkezi sinir
sistemi, yağ ve deri dokularına penetrasyonu düşüktür.Bu nedenle bu dokular ile
ilgili olarak daha az yan etki oluşturur. Enflamatuar dental hastalığı veya dental
operasyon sonrası ağrısı olan 58 hasta üzerinde yapılan bir çalışmada
tenoksikamın hastaların %90’dan fazlasında ağrı ve enflamasyonu azalttığı ve
ödem gelişimini önlediği saptanmıştır. Tenoksikamın gebelikteki, emziren
kadınlardaki ve çocuklardaki güvenilirliği henüz kesinleşmemiştir (14) .
6
3.1.1.1.5.Propiyonik asit türevleri
Bu grubun en etkili olanı ibuprofendir. Antienflamatuar, analjezik,
antipiretik etkiye sahiptir. İbuprofenin analjezik ve antienflamatuar etkisi oldukça
iyidir. Bu nedenle apikal bölgede enflamasyonla seyreden ağrılarda, kanal
tedavisi seanslarının aralarında veya endodontik işlem sonrası oluşan postoperatif
ağrılarda ibuprofen endikedir. Bu grup içerisinde yer alan naproksen,
antienflamatuar ve analjezik etkisinin etkili ve uzun olamsı dolayısıyla yine
sıklıkla tercih edilmektedirler (17) .
3.1.1.1.6.İndol grubu
İndometazin, sulindak ve zomierak bu grup içerisinde yer almaktadır.
Antienflamatuar, analjezik ve antipiretik etkiye sahiptirler. İyi bir siklooksigenaz
inhibitörü olmalarına rağmen diğer non-steroid antienflamatuar ilaçlara oranla
yan etkileri daha fazladır. Mide ve bağırsak mikroflorasına olan yan etkilerinin
yanı sıra toksik hepatit etkeni de olabilirler (10) .
3.1.1.1.7.Naproksen sodyum
Analjezik, antienflamatuar ve antipiretik etkili bir NSAİ’dır. Oral yoldan
hızla ve tama yakın emilir. Analjezik etkisi 20-30 dakikada başlar, 1 saatte tepe
noktasına ulaşır ve 6-8 saat kadar sürer. Hızlı analjezik etki istenen akut ağrılı
durumların tedavisinde kullanılır. Genel olarak iyi tolere edilebilen bie ilaçtır. En
sık görülen yan etkileri gastrointestinal kaynaklı yan etkilerdir. Postoperatif ağrı
önemli kullanım alanlarından biridir (18) .
7
3.1.1.2.Non anti-enflamatuar Antipiretikler
3.1.1.2.1.Asetaminofen (Parasetamol)
Etkili bir analjezik ve antipiretik olmasına karşın, belirgin antienflamatuar
etki göstermez. Aynı zamanda NSAİ’ların antitrombosit ve gastrik iritan
etkilerden de yoksundur (12) .
Asetaminofen, periferal dokularda zayıf siklo-oksigenaz inhibitörüdür; bu
da NSAİ’lara zıt olarak zayıf antienflamatuar aktivetesini açıklamaktadır.
Asetaminofenin, gastrointestinal ve hematolojik sistemlere belirgin zıt bir
etkisi yoktur. Karaciğer hastalığı ve buna eşlik eden alımı durumlarında
hepatoksisite artar (12) .
Asetaminofenin en büyük zıt etkisi, kısmen genç hastalarda öldürme amaçlı
girişimlerle sonuçlanan, yüksek dozdaki karaciğer nekrozdur (12) .
Asetaminofen mideden emilmez fakat ince bağırsaklardan iyi absorbe olur.
Hızlı karaciğer metabolizmasıyla ilk etkisini gösterir. Kandaki pik seviyeye 1 saat
sonra ulaşır. Eliminasyon yarılanma ömrü 2-3 saattir. Ortalama %10’u
karaciğerde çok toksik karaciğer metabolitlere dönüşür ki bunlar glutatonla
süratle detoksifiye edilir (12) .
3.1.2.Narkotik (Opioid) Analjezikler
Özellikle opioid beyin reseptörlerine bağlanan ve morfinin bazı veya tüm
etkilerini gösteren doğal veya sentetik ilaçlardır.
8
Opioid ajanların 3 tipi, opioid reseptörlerle etkileşime girer.
I.
II.
III.
Agonistler
Antagonistler
Agonist/Antagonistler.
Agonistler, antagonistle zıt olarak özel doku reseptörüne adapte olan ve
psikolojik değişikliğe neden olan ilaçlardır. Agonist ve antagonistler,
analjezik ve sedatif etkileri. Limitli depresan etkileriyle bunlara bağlı
durumlarda rol oynarlar (14) .
3.1.2.1.Opioid Agonist Analjezikler
Tüm opioid agonist analjezikler morfinle benzer farmakolojik özellikler
gösterirler. Morfinin, en büyük farmakolojik etkisi, narkoz, sedasyon, bulantı,
öksürük süpresyonu, solunum depresyonu, ilaç bağımlılığıdır (16) .
Kodeinin farmakolojik etkileri nitel olarak morfine benzer, nicel olarak
ayrıdır. Bağımlılık ve solunum depresyonu nadirdir. Meperidin ise morfinden
daha az öksürük önleyici fakat daha fazla solunum depresanıdır (16) .
Opioid agonist analjeziklerin zıt etkileri arasında tiksinme ve bulantı, baş
dönmesi, terleme, kızarıklık, hipotansiyon, ilaç bağımlılığı vardır. Solunum
depresyonuna tolerans limitlidir, bu nedenle her zaman öldürücü doz mevcuttur.
Allerjik
reaksiyonları,
mast
hücreleri
ve
bazofillerin
histamin
salgılamasıyla karşılaşılan anafilaktik reaksiyonlardır (16) .
Oral absorbsiyon oranlarında çeşitlilik gösterirler, çünkü çoğu karaciğerden
hızla metabolize olur. Eliminasyon yarılanma ömürleri 2-4 saattir.
9
Opioid agonistler analjezik olarak kullanılabilir. Oral meperidin, kodeine
benzer analjezik etkiye sahiptir ve en etkili oral opioid analjeziktir. Kodein ve
aynı cinste olanlar orafasiyal ağrılarda tercih edilen analjeziklerdir. Aspirin,
kodein veya diğer opioid analjeziklerin kontraendike olduğu ender durumlarda
propoksijen uygundur (16) .
3.1.2.2.Opioid Agonist/Antagonist Analjezikler
Günümüzde pentazosin, buprenorfin, butorfonol ve nalbufin üzerinde
çalışmalar yapılmıştır. Sadece pentazosin’in oral kullanımı uygundur (19) .
Pentazosin analjezik özellikleri kodeine eşittir. Gece kabusu, halisünasyon
görme gibi zıt etkileri vardır (21) .
Butorfenol, nalbufinle benzerdir, fakat kardiyak çalışmayı artırır ve akut
miyokard hastalarında dikkatli kullanılmalıdır (23) .
Nalbufin, asetominofenle ve aspirinle sinerjiktir. Analjezik fonksiyon
gösterirken, solunum depresyonuna neden olan, faydalı bir morfin antagonistidir.
Akut miyokard enfeksiyonu geçiren hastalarda tercih edilir. Çünkü
kardiyak çalışmayı arttırmaz (22) .
10
Hafif Ağrılar
Orta Şiddette Ağrılar
Şiddetli Ağrılar
Aspirin
İbuprofen
Oksikodon
Asetaminofen
Diflunisal
Metadon
Propoksipen
Kodein
Hidromorfin
Hidrokodon
Meperidin
Nalbufin
Oral kullanım için uygun analjezik ajanlar ve çeşitli ağrılarda
gösterdikleri etkinlikleri
4.İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
Bir ilacın diğerinin etkisini kalitatif ve/veya kantitatif bakımdan
değiştirmesine ilaç etkileşmesi (veya ilaç-ilaç etkileşmesi) denir (27) .
Etkileşme için iki ilacın, genellikle birlikte alınması ve vücutta aynı
zamanda bulunması gerekir. Etkileşme, iki ilaç birlikte alındıkları zaman daha
yararlı oldukları için bazen istenerek oluşturulur. Çoğu zaman da istenmeyen ve
bazen de öngörülmeyen bir şekilde ortaya çıkar (27) .
Bir ilaç diğerinin farmakokinetiğini (absorpsiyon, dağılım, metabolizma
veya itrahını) değiştirmek suretiyle onun plazmadaki ve dolayısıyla etki yerindeki
konsantrasyonunu değiştiriyorsa (yani bunun sonucu etkisini azaltıyor ya da
çoğaltıyorsa), bu tür etkileşmelere farmakokinetik etkileşme denir (27) .
Plazma ve etki yerindeki ilaç düzeyinde değişme olmaksızın, etki yerinde
(çoğu zaman reseptör düzeyinde) etkileşme veya ilacı bağlama ya da zıt veya
11
aynı yönde etki yapma sonucu, bir ilacın diğerinin etkisini azaltmasına veya
çoğaltmasına ise farmakodinamik etkileşme denir (26) .
İlaçların farmasötik şekil içinde veya injeksiyondan önce solüsyonlarının
karıştırılması sırasında, vücut dışında birbiriyle fiziksel veya kimyasal etkileşme
göstermesine farmasötik etkileşme veya geçimsizlik (inkompatibilite) denir (28) .
Organizmada ilaç ya da endojen moleküller arasındaki etkileşimler
farmakodinamik ve farmakokinetik etkileşimler olarak iki gruba ayrılır (27) .
4.1.FARMAKODİNAMİK ETKİLEŞİMLER
İlaç ya da endojen iki molekül birbirlerinin reseptöre bağlanmasını ya da
intrasellüler tepkimelerini değiştirmeleri şeklindeki etkileşimler zıt yönde
(antagonizma) ya da aynı yönde (sinerjizma ya da potansiyalizasyon) şeklinde
olmaktadır (29) .
4.1.1.Antagonizma
Spesifik reseptörlere bağlanarak biyolojik etki başlatabilen agonist etkili bir
ilaç molekülünün tersine, reseptörlerde etki yanıt zincirleme olayını başlatmayan
ve reseptörle farklı şekilde etkileşen moleküller de vardır. Bunlar aktif endojen ya
da eksojen maddelerin reseptörü aktive etmelerini engelleyerek etkilerini
gösterirler. Fizyolojik ve farmakolojik olmak üzere başlıca iki tip antagonist
vardır (25) .
4.1.1.1.Fizyolojik Antagonist
Farklı tipte reseptör topluluğnua etkiyerek bir hormon ya da mediyatörün
etkisini dolaylı yoldan önleyebilen maddelerdir. Örneğin anafilaktik şokun
tedavisinde adrenalin veya noradrenalin gibi sempatomimetiklerin kullanılması
12
alfa ve beta adrenerjik reseptörü uyarmasına karşın histamin antagonisti bir
etkinin ortaya çıkmasını sağlar. Bu şekilde oluşan antagonizmaya fizyolojik ya da
fonksiyonel antagonizma adı verilir (29) .
4.1.1.2.Farmakolojik Antagonist
Bir grup antagonistler hormon ya da mediyatörle aynı tip reseptöre
bağlanırlar. Dolayısıyla aktiviteyi doğrudan etkilerler. Bu şekilde oluşan
antagonizmaya farmakolojik antagonizma denir (29) .

Kimyasal Antagonizma: İki ilaç birlikte kullanıldığında kimyasal
etkileşim sonucu antagonist ilacın agonist ilaç etkisini azaltması ya da ortadan
kaldırması olayıdır. Kimyasal antagonistler genellikle zehirlenmelerde kullanılan
ve antidot adı verilen maddelerdir. Bu antidotlar (dimerkaprol, EDTA,
deferoksamin, prolidoksim v.b) genellikle toksik madde ile inert kompleksler
oluşturup,
absorbsiyonlarını
önlemekte
ya
da
toksik
maddenin
detoksifikasyonunu hızlandırmaktadırlar (29) .

Kompetitif Antagonizma: Bu tür antagonizmada, agonist ve
antagonist molekülleri aynı reseptör için yarışma halindedirler. Her ikisinin de
reseptörle kombinasyonu, reversibledır ve kitle etkisi kanununa göre oluşur.
Antagonizmanınderecesi ortamda bulunan agonist ve antagonist maddelerin
molar derişimleri arasındaki orana bağlıdır. Eğer agonistin derişimi azaltılırsa
antagonizma
tamamen
ortadan
kaldırabilir.
Bundan
dolayı
kompetitif
antagonizma yenilebilir bir antagonizmadır (29) .

Kompetitif Olmayan Antagonizma: Antagonist molekül agonist
molekülün bağlanmasını ya da reseptörün uyarılmasını engeller. Bazı antagonist
13
moleküller farklı ya da uzak alanlara bağlanarak dareseptörlerin fiziko-şimik
yapılarında önemli değişikliklere yol açabilmektedir (allosterik etki). Bu gibi
antagonistler kompetitif olmayan bir antagonizma oluştururlar (29) .
Kompetitif (B ve D) ve non-kompetitif (C) antagonistlerinin, agonistin
(A) log konsantrasyon-cevap eğrisinde yaptığı değişme.
İn vitro deneylerde, agonist ortama sabit bir konsantrasyonda ilave edilip,
belirli miktardaki etkisinin (örneğin, bir damar şeridi üzerinde noradrenalinin
kasıcı etkisinin), antagonistin (örneğin, noradrenalin antagonisti prazosin'in) artan
konsantrasyonları kullanılarak, azalma miktarı ölçülüp ve buna ait log
konsantrasyon-cevap eğrisi çizilebilir. Bu eğri üstünden, antagonistin etki gücünün
bir göstergesi olan İC50 değeri kestirilebilir. İC50 değeri, agonistin belirli bir etkisini
% 50 oranında inhibe eden antagonist konsantrasyonudur. İC50 değeri, ortamdaki
14
deney boyunca sabittir; fakat farklı deneylerde değiştirilebilen agonist
konsantrasyonuna göre değişir (31) .
Aynı reseptörü etkileyen antagonistlerin etki güçleri, bunların herbiri için
sabit bir değer olan Ki (antagonist molekülü-reseptör kompleksinin disosiyasyon
sabitesi) ile ölçülür. İn vitro bir deneyde Ki değeri şu şekilde hesaplanabilir:
Ki = İC50 / 1+ (C/EC50)
Bu formülde: C: Deneyde kullanılan sabit agonist konsantrasyonu, EC50:
Emaks'ın % 50'sine eşit etki yapan agonist konsantrasyonu’dur. EC50, agonist bir
ilacın etki gücünün göstergesi olarak kullanılır (31) .
Ki, eğer incelemenin yapıldığı organda agonistin yedek reseptörleri yoksa,
radyoligand bağlama yöntemi ile bulunan Kd değerine eşittir (32) .
Ki yerine, KB simgesi de kullanılabilir. Agonist ilaç molekülü-reseptör
kompleksinin disosiyasyon sabitesi ise KA simgesiyle gösterilir (32) .
Antagonist bir ilacın reseptöre olan afinitesinin, yani etki gücünün, bir
diğer göstergesi ise pA2 değeridir ve bu değer teorik olarak –log Ki değerine
eşittir. pA2 değeri, agonistin aynı etkiyi oluşturabilmesi için iki kat daha yüksek
konsantrasyonda kullanılmasını gerektiren antagonist konsantrasyonunun negatif
logaritmasıdır ve in vitro deneyler sonucunda Schild grafiği çizilerek elde edilir.
Schild grafiğinde yatay eksende kullanılan antagonist konsantrasyonlarının
negatif logaritması, dikey eksende ise log (x-1) vardır ve kompetitif
antagonizmada, bunlar arasında lineer ilişki mevcuttur. Doz oranı (x), antagonist
varlığındaki EC50’nin, antagonist yok iken hesaplanan EC50’ye bölünmesi ile
bulunur. Çizilen grafiğin yatay ekseni kestiği nokta pA2 değerini verir (32) .
15
Schild grafiği ve pA2’nin çizimle bulunması
pA2 değeri başlıca şu amaçlarla kullanılır:
Belirli bir reseptör türünü etkileyen antagonistlerin etki güçlerinin bir
göstergesidir.
Çeşitli agonistlerin, belirli bir organda veya dokuda, aynı tür reseptörü
etkileyip etkilemediğini gösterir (34) .
Belirli bir agonistin, farklı dokularda, aynı reseptörü etkileyip etkilemediğini
gösterir (34) .
4.1.2. Sinerjizma
En az iki ilacın benzer mekanizmayla tek başlarına oluşturdukları
farmakolojik etkiden daha fazla bir etki oluşturmalarına sinerjizma adı verilir. Bu
ilaçların tek başlarına oluşturdukları etkilerin matematiksel toplamında çok daha
fazlasını oluşturmalarına da potansiyalizasyon adı verilir. Çoğu durumlarda da
ilaçların birlikte kullanılması, etkilerinde nitelik ve nicelik yönünden bir
16
değişikliğe yol açmaz. Buna farmakolojik aldırmazlık denir. İki tip sinerjizma
vardır (35) .

Aditif Sinerjizma ( Sumasyon ) : İki ya da daha fazla ilacın tek
başlarına oluşturdukları etkilerin matematiksel toplamına eşit bir etkinin ortaya
çıkmasıdır. Buna genellikle aditif ya da sumasyon adı da verilmektedir. Örneğin;
aynı farmakolojik etkiye sahip aspirin ya da parasetamol kombinasyonu yapılırsa,
analjezik etkilerinin sumasyonu ya da sinerjizması meydana gelmektedir (35) .

Parsiyel Aditif Sinerjizma ( Potansiyalizasyon ): Elde edilen etki
ialçların tek başına oluşturdukları etkilerin matematiksel toplamından daha
düşüktür. Kombine edilen iki ya da daha çok sayıda ilaç farklı mekanizmalarla
etki oluşturuyorsa, karşılıklı olarak birbirinin etkilerini aşırı şekilde arttırırlar. Bu
duruma potansiyalizasyon adı verilir (34) .
4.2. FARMAKOKİNETİK ETKİLEŞİMLER
4.2.1. Emilim Düzeyinde Etkileşimler
Oral yoldan kısa aralıklarla ya da aynı anda alınan birden fazla ilaç,
birbirleriyle etkileşerek emilimlerinin hızını değiştirebilmektedir (27) .
4.2.2. Doku İçi Dağılımda Etkileşim
Enjeksiyonluk
lokal
anestezik
solüsyonların
içine
vazokonstriktör
meddelerin karıştırılması, bu ilaçların cilt altı dokusunda dağılımını azaltır ve etki
süresini arttırarak tedavi için yararlı bir ilaç etkileşimi sağlar (27) .
17
4.2.3. Plazma Proteinlerine Bağlanmada Etkileşim
İlaçların büyük bir çoğunluğu plazma proteinlerine özellikle albuminlere
bağlanır. Albuminler üzerine bağlanma globulinlere bağlanmaya oranla daha az
seçicilik gösterir. Bazı ilaç molekülleri ile endojen maddeler arasında plazma
proteinleri üzerindeki bağlanma alanları için yarış olabilir. Bağlanma alanına
afinitesi fazla olan diğerinin bağlanmasını engelleyrek plazmadaki serbest
konsantrasyonun artmasına yol açar. Yani bir ilaç plazma proteinlerinde
kompetisyona girdiği diğer bir ilacın plazmadaki serbest fraksiyonu ile
proteinlere bağlı kısmı arasındaki dengesini bozmaktadır. Bunun sonucu aşırı doz
uygulanmasında olduğu gibi serbest fraksiyonu artan ilacın farmakolojik
etkisinde önmeli artışlar meydana gelir (27) .
4.2.4. Doku Proteinlerine Bağlanmada Etkileşim
Doku
proteinlere
ilaçların
spesifik
olmayan
bağlanmaları
ilaç
etkileşimlerinde önemli rol oynar. Bu bağlanmalarda özellikle asit nitelikli ilaçlar
(kumarin grubu antikoagülanlar, sülfanamidler, salisilatlar, ürikozürik ilaçlar,
NSAİ, talbudamid, metotreoksat) daha güçlü bağlar oluşturmaktadır (27) .
4.3. İLAÇ ETKİLEŞMELERİNİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER
4.3.1. Doz
İki ilacın organizmada etkileşmesi ancak belirli bir düzeyde emildikten
sonra önem kazanmaktadır. Bir ilacın plazma proteinlerine bağlandığı alanın,
buraya afinitesi fazla olan başka bir ilaç tarafından işgal edilmesi ve bunun
sonucu ilk ilacın kandaki serbest konsantrasyonunun artması olayı doz bağımlıdır
(36) .
18
4.3.2. Veriliş Yolu
İki
ilacın
emilim
sürelerinin
değişik
olması
etkileşmelerini
de
etkilemektedir. Örneğin etkileşimleri sindirim sisteminde olan iki ilaçtan birisi
parenteral yoldan uygulanırsa, etkileşme riski ortadan kalkar. İki ilacın (demir
tuzları ve tetrasiklin) oral yoldan veriliş zaman aralığı da etkileşimlerinde
önemlidir. Uzun aralıklarla verilen ilaçların etkileşim olasılığı da düşüktür (35) .
4.3.3. Birlikte Kullanılan İlaçların Özelliği
Uygulanan iki ilacın toksik potansiyelleri benzer olduğunda etkileşmeleri
sonucu ortaya çıkması olası riskler tehlikeli boyutlara ulaşabilir. Toksik
potansiyellerin benzer olması çoğu kez ortak etki mekanizmasıyla etkilidir. Farklı
Etki mekanizmalı fakat benzer toksik potansiyelleri olan iki ilaç birlikte
verildiğinde de toksik etkinin sinerjizması şeklinde bir etkileşim meydana
gelebilmektedir (36) .
4.3.4. Hastayla İlgili Özellikler
Yenidoğan bebeklerde görülen konjenital enzim eksikliği anomalilerinde
biotransformasyon yetersizliği olduğundan iki ilacın bir arada kullanılması
biotransformasyon düzeyinde tehlikeli etkileşimlere yol açabilmektedir. Böbrek
bozukluğu olan hastalarda da aynı anda verilen iki ilacın etkileşmeleri sonucu
vücutta birikmeleri artabilir (36) .
19
5. ANALJEZİKLERİN İLAÇ ETKİLEŞMELERİ
5.1. NSAİ İLAÇLARIN FARMAKOKİNETİK ETKİLEŞİMLERİ
Tüm NSAİ ilaçlar zayıf asitlerdir. İyonize olmayan formları yüksek
düzeyde yağda çözünür ve oral yoldan iyi absorbe olurlar. Plazma
konsantrasyonundaki pik seviyeye, oral uygulamadan genellikle 1-3 saat sonra
ulaşırlar. Fakat kandaki pik seviyeleri antiromatoid aktiviteyle ilişkili değildir.
Tüm NSAİ’lar, plazma proteinlerine %55 veya daha fazla oranda bağlıdır.
Verilen dozun %90’dan fazlası karaciğerde metabolize edilir (38) .
5.2. NSAİ İLAÇLARIN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
Antiasitler; aspirin ve diflunisal’in ağızdan absorbsiyonunu azaltır. Fakat
diğer NSAİ’ları etkilemez. NSAİ’lar metotreksatın toksisitesini artırır ve bazı
diüretiklerin faydasını azaltır. Aspirin, plazma proteininin de hatalı yerleşimiyle,
ibuprofenin plazma konsantrasyonunu azaltır. Böylelikle ibuprofenin hepatik
klirensini arttırır (37) .
Fenibutazon haricindeki NSAİ’lar varfarin’in antikoagülan etkisini
etkileyemez. Etil alkol, aspirinin kanama zamanını uzatma eğilimini arttırır ve
kombinasyonu alkolün gastrik irritan etkisini arttırır. NSAİ’lar antiepileptiklerin
plazma düzeyinin artmasına neden olarak bu ilaçları bağlandıkları yerden
koparırlar (38) .
NSAİ’larla
sülfanilüre
grubu
antidiabetiklerin
birlikte
verilmesi,
sülfanilürenin plazma proteinine bağlandığı yerden kopmasına neden olur. Bu
durum da karbonhidrat metabolizmasını etkiler ve hipogliseminin artmasına yol
açar (37) .
20
Alkol alan hastalarda, özellikle aspirin kullanmaları halinde mide
mukozasının tahriş olmave gastrointestinal kanama riski artar (37) .
5.3. NON ANTİ-ENFLAMATUAR ANTİPİRETİKLERİN İLAÇ
ETKİLEŞİMLERİ
Kronik alkolizm vakalarında, parasetomolün neden olduğu karaciğer
nekrozu oluşumu artar.Metoklopromid parasetomolün sindirim kanalından
absorbsiyonunu arttırarak serum düzeyini yükseltir.Aminopirin ve kodein ise,
parasetamolün hepatoksik ve nefrotoksik etkilerini arttırır. Barbituratlarla birlikte
parasetamolün kullanılması da hepatoksik etkinin şiddetlenmesine yol açabilr
(38) .
5.4. OPOİD ANALJEZİKLERİN İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ
Santral sinir sistemi ve solunum depresyonu, alkol gibi solunum
depresanları ile sinerjik etkilidirler (38) .
Kodein; diğer opiat agonistlerinin genel anestetiklerin, trankilizanların,
sedatiflerin ve hipnotiklerin, triksiklik antidepresanların, mono amino oksidaz
inhibitörlerinin, alkolün ve diğer SSS depresanlarının etkilerini arttırabilir.
Antikonvulsanlar (fenitoin, bartitüratlar, karbamazepin gibi), parasetamolün
sebep olduğu karaciğer toksisitesini arttırabilir. Parasetamol ile birlikte isoniazid
kullanılması ile de hepatotoksisite riski artabilir. Hepatotoksisite riski tavsiye
edilen dozun üstünde parasetamol kullanan hastalarda artmaktadır (38) .
Genellikle terapötik dozlarla parasetamol kullanan hastalarda aynı zamanda
antikonvulsan veya isoniazid kullanıldığında doz azaltılması gerekmez.
Kronik ve çok miktarda alkol tüketimi, parasetamolün hepatotoksisite riskini
21
arttırır. Kronik alkolikler düzenli veya fazla miktarda parasetamol kullanımından
veya alkol kullanımından kaçınılmalıdırlar. Antipiretik tedavi ile birlikte
fenotiazin alan hastalar ciddi hipotermi ihtimalini gözönünde bulundurmalıdırlar
(38) .
MAO-inhibitörleriyle tedaviyi takiben 2 hafta sonrasına kadar birlikte
petidin kullanılmamalıdır, zira merkezi sinir sistemi, solunum ve dolaşım
fonksiyonları üzerine potansiyel olarak ölümcül etkiler ortaya çıkmıştır.
Narkotikler,
anastezikler,
antihistaminikler,
benzodiazepinler,
sedatifler,
hipnotikler, trisiklik antidepresanlar, barbitüratlar, kas gevşeticileri veya alkol
gibi diğer merkezi olarak depresan maddelerle kombinasyonlarda dikkat
edilmelidir; bu maddeler, petidinin solunumu deprese edici etkisini veya sedatif
etkilerini artırabilirler. Fenotiazinlerle kombine kullanımı, kan basıncında
belirgin bir düşme ve solunum depresyonunda artmaya yol açabilir. Simetidinle
birlikte uygulanması, solunum depresyonuna ve merkezi sinir sisteminde
bozulmaya
yol
açabilir;
petidin
dozu
azaltılmalıdır.
Petidin
ve
oral
kontraseptiflerin birlikte kullanımından kaçınılmalıdır, oral kontraseptifler
petidinin metabolizmasını inhibe edebilirler. Rifampisin, fenitoin ve digoksinle
kombine kullanımı etkilerin güçlenmesine ve birikime yol açabilir. Antikolinerjik
maddelerle
birlikte
uygulandığı
vakalarda
da
dikkat
edilmelidir;
antikolinerjiklerin etkilerini güçlendirebilir ve paralitik ileusa neden olabilir.
Petidin izoniyazidin yan etkilerini güçlendirebilir. Petidin ile kombinasyonda,
klorpromazin ya da fenobarbital intoksikasyona yol açabilir (37) .
22
6.KAYNAKLAR
1. SUNAN Gültekin, Genel Farmakoloji 1972, 127-140.
2. KAYAALP Oğuz, Rasyonel Tedavi Yönünden Tıbbi Farmakoloji, 5.
Baskı, 2. Cilt, Hacettepe Taş Kitapçılık, Ankara, 1026-1050.
3.
GOODMAN
Gilman
Alfred,
The
Pharmacological
Basio
of
Therapeotics, Mac Millan Publishing Company, New York, 1985.
4. Alparslan C, Diş Hekimliğinde Sık Kullanılan İlaçlar, 2. Baskı, Atlas
Kitapçılık, Ankara 2008.
5. Çizmeci P, Babacan A, Analjezikler ve Analjezik Kullanım İlkeleri,
Clinic Medicine, Mayıs 2007, 2, 10-15.
6. Oktay Ş, Akılcı İlaç Kullanımının Genel İlkeleri, Turkish J of Geriatrics
Supplement, 2006, 15-18.
7. Tuncay Ü, Dental Anestezi, E.Ü. Diş Hekimliği Fakültesi Ders Notları,
İzmir, 2007.
8. GÖK Ş, Tıbbi Farmakoloji, C.B.Ü. Tıp Fakültesi Ders Notları, Manisa,
2005.
9. ÖZCENGİZ D, Anesteziyoloji, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi
Ders Notları, Adana, 2004.
10. Süzer Ö, Tıbbi Farmakoloji, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ders Notları,
İstanbul, 2011.
23
11. DÖKMECİ İ, Farmakoloji Temel Kavramlar, Nobel Tıp Kitapevleri,
İstanbul, 2000.
12. Özyalçın NS, Yaşlılık Epidemiyolojisi ve Yaşlı Hastalarda Ağrı
Prevelansı, Yaşlılık Çağında Ağrı, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2003, 1-8.
13. Uyar M, Yaşlılarda Ağrı Değerlendirmesi, Yaşlılık Çağında Ağrı,
Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2003, 39-48.
14. Harkins WS,
Aging and Pain, Bonica's Management of Pain, JD
Loeser, İlk Baskı, LippincottWilliams&Wilkins, Philadelphia, 2001, 813-823.
15. Won AB, Pain İn Elderly, Manual of Pain Management, CA Warfield,
HJ Fauset, İlk Baskı, Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia, 2003, 373380.
16. Butler RN, Gastel B. Care of The Aged, Perspectives on Pain and
Discomfor, Bonica (eds) Pain, Discomfort and Humanitarian Care, Elseiver,
New York, 1980, 297-333.
17.Oktay Ş, Akıcı A, Yaşlılarda İlaç Kullanımı ve Rasyonel Farmakoterapi
Kararı Verme Süreci, Geriatri 2001, 4. Bölüm, 127-233.
18.Gökçe-Kutsal Y, Yaşlılarda Çoklu İlaç Kullanımı, Türk Geriatri
Dergisi, 2006, 37-44.
24
19. Aydınlı I, Analjezik Kullanım İlkeleri, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul,
479-484.
20. Arıcıoğlu F, Özyalçın NS, Yaşlılarda Ağrı Tedavisinde Genel Kurallar,
Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul 2003, 95-111.
21. Royal Collage of Anaesthetists, Guidelines for The Use of Nonsteroidal
Anti-inflamatory Drugs in the Perioperative Period, London, 1998.
22. Pasero C, McCaffery M. Postoperative Pain Management in Elderly,
IASP Pres Seattle, 1996, 45-68.
23. Insua J, Mavros P, Dipirerpol H, Kong S, Tibaudin-Agver O. Exposure
to Nonsteroidal Anti-inflamatory Drugs
Among Older Adult
Patients
Hospitalized for Peptic Ulcer Disease in Argentina, A case-control study, The
American Journal of Geriatric Pharmacotherapy 2006, 51-59.
24. Yücel A, Non-opioid Analjezikler, Yaşlılık Çağında Ağrı, Nobel Tıp
Kitabevleri, İstanbul, 2003, 137-159.
25. Aydınlı I, Geriatrik Olgularda Postoperatif Ağrı Tedavisi, T. Klin J.
Anest Reanim, 2003, 46-57.
26. Hawkey CY, COX-2 İnhibitors, Lancet, 1999, 307-315.
27. Dayer P, Collart L, Desmeules L, Pharmacology of Tramadol Drugs,
1993, 313-340.
25
28. Yücel A, Opioid Analjezikler, Yaşlılık Çağında Ağrı, Nobel Tıp
Kitabevleri, İstanbul, 2003, 113-135.
29. Portenoy RK, Sibirceva U, Smout R, Horn S, Connor S, Blum RH,
Spence C, Fine PG, Opioid Use and Survival at The and of Life, A Survey of a
Hospica Population, J. Pain Symptom Manage 2006, 532-540.
30. Özyaşçın SÖ, Yaşlı Hastalarda Kronik Ağrı, Prevelans, Değerlendirme,
Tedavi Seçenekleri, Klinik Gelişim 2004, 36-48.
31. Otis J, Rothman M. A Phase III Study to Assess the Clinical Utility of
Low-dose Fentanyl Transdermal System in Patients with Chronic Nonmalignant
Pain, Curr Med Res Opin 2006, 1493-501.
32. Eroğlu F, Özyalçın SÖ, Adjuvan Analjezikler, Yaşlılık Çağında Ağrı,
Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul, 2003, 161-181.
33. Magni G. The Use of Antidepressants İn the Treatment of Chronic Pain.
Drugs, 1991, 730-48.
34. Jensen TS, Anticonvulsants İn Neurophatic Pain, Eur J. Pain, 2002.
35. Baron R. Neuropathic Pain, The Long Path From Mechanisms to
Mechanism-based Treatment, Intern J Pain Palliative Care, 2001, 2-14.
36. Mao J, Chen LL, Gabapentin İn Pain Management, Anesth Analg
2000, 680-687.
26
37. Ahmad MG, Goucke CR, Management Strategies for The Treatment of
Neuropathic Pain İn The Elderly, Drugs Aging, 2002, 929-45.
38. Baranowski P, De Courney J, Bonello E, A Trial of İntravenous
Lidocaine on The Pain and Allodynia of Postherpetic Neuralgia, J. Pain and
Symptom Manage, 1999, 429-33.
27
7.ÖZGEÇMİŞ
1990 yılında Tirebolu’da doğdum. İlköğrenimimi Görele Cumhuriyet
İlköğretim Okulu’nda bitirdim. Ortaöğrenimimi Giresun Özel Yavuz İilköğretim
Okulu’nda tamamladım. Lise öğrenimimi Özel Yavuz Fen Lisesi’nde
tamamladım. 2007 yılında Ege Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi’ni kazandım.
28
Download