kolorektal kanserli hastalarda prognostik faktörlerle vücut kitle

advertisement
Haydarpaşa Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi
4.İç Hastalıkları Kliniği
Şef: Doç. Dr. Refik DEMİRTUNÇ
KOLOREKTAL KANSERLİ
HASTALARDA PROGNOSTİK
FAKTÖRLERLE
VÜCUT KİTLE İNDEKSİ
ARASINDAKİ İLİŞKİ
Dr. Volkan KONYA
Uzmanlık Tezi
İSTANBUL - 2009
Asistanlık sürem boyunca bilgi ve becerilerinden yararlandığım Hocalarım Sayın Doç.
Dr. Haluk Şavlı, Sayın Doç. Dr. Refik Demirtunç ve Sayın Doç. Dr. Murat Duranay’a en içten
teşekkürlerimi sunarım.
Yine rotasyonlarım süresince eğitimime katkılarından dolayı Enfeksiyon Hastalıkları
ve Klinik Mikrobiyoloji Klinik Şefi Sayın Prof. Dr. Paşa Göktaş’a, Klinik Biyokimya Klinik
Şefi Sayın Uzm. Dr. Sacide Atalay’a, Süreyyapaşa Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi
Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3. Göğüs Hastalıkları Klinik Şefi Sayın Uzm. Dr. Mevhibe
Esen Akkaya’ya, Kartal Koşuyolu Yüksek İhtisas Eğitim ve Araştırma Hastanesi Kardiyoloji
Klinik Şefi Sayın Doç. Dr. Mehmet Özkan’a, tüm asistanlık sürecimde her zaman yanımda
olan kliniğimiz Başasistanı Sayın Uzm. Dr. Mehmet Fatih Akdoğan’a ve Süreyyapaşa Göğüs
Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi 3. Göğüs Hastalıkları
Kliniği’nden Başasistan Uzm. Dr. Sevinç Bilgin’e,
Tezimin hazırlanmasındaki katkılarından dolayı, hastanemiz Tıbbi Onkoloji
Ünitesi’nden Sayın Uzm. Dr. Mehmet Aliustaoğlu’na, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp
Fakültesi Halk Sağlığı ABD Öğretim Üyesi Sayın Doç. Dr. Gülsüm Nurhan İnce’ye ve
kliniğimizden başladığım günden bugüne her zaman yanımda olan ve desteğini esirgemeyen
asistan arkadaşım Sayın Dr. Murat Gücün’e ve Tıbbi Onkoloji Ünitesi’ndeki tüm hemşire ve
personel arkadaşlara,
Ayrıca 5 yıl boyunca birlikte çalıştığım ve büyük mutluluk duyduğum 4. Dahiliye
Kliniği uzman, asistan, hemşire ve tüm çalışanlarına,
Yine bu süre içerisinde desteklerini ve sevgilerini her zaman yanımda hissettiğim
sevgili eşim, çocuklarım, annem, babam, ablam ve tüm aileme,
Teşekkür ederim.
2
İÇİNDEKİLER
GİRİŞ VE AMAÇ
………………………… …… 4
GENEL BİLGİLER
……………………………… 6
MATERYAL VE METOD
……………………….. 33
BULGULAR
……………………………… 35
TARTIŞMA
……………………………… 41
ÖZET
……………………………… 45
KAYNAKLAR
……………………………… 47
3
GİRİŞ VE AMAÇ
Kolon ve rektum kanserleri tüm dünyada kansere bağlı morbidite ve
mortalitenin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Kanser görülme ve morbidite
ve mortalite oranı az gelişmiş ülkelerde 5.sırada, gelişmiş ülkelerde 2.sırada yer
almakta iken ülkemizde 3.sıklıkta görülmektedir. Bu da özellikle gelişmiş
ülkelerde hem görülme hem de morbidite ve mortalite oranının daha yüksek
olduğunu göstermektedir(1). Her yıl için yaklaşık olarak 1 milyon kolorektal
kanser teşhisi konulmakta ve yarım milyondan fazla hasta da kolorektal
kanserden ölmektedir(1,2).
Kolorektal kanserin görülme oranlarının geniş bir coğrafik varyasyon
göstermesinden dolayı, gözlemler ve çeşitli çalışmalar diyet
(3,4)
, fiziksel
aktivite(5), obezite(6), diyabetes mellitus’u(7) kapsayan hayat tarzı risk
faktörlerinin bu hastalığın etiyolojisinde rol oynadığını düşündürmektedir(8).
Obezite, vücutta fazla miktarda yağ dokusunun birikmesi veya vücut
ağırlığında
boy
uzunluğu
ile
ilişkili
standardın
üzerindeki
artışla
tanımlanmaktadır. Tüm dünyada obezite prevalansının halen 300 milyon olduğu
tahmin edilmektedir. Bu sayının 2015 yılında 700 milyona çıkacağı tahmin
edilmektedir.
Obezite, kolorektal kanser riskini normal kilodaki bireylere göre %7–60
arttırır(6,9–11). Obezitenin kolorektal kanser riskini %20 arttırdığı farz edilirse
dünya çapında her yıl için 10000 kolorektal kanserli vaka ciddi fazla kiloya
bağlıdır(12,13). Bu sayının 2015 yılında 25000 üzerine çıkacağı düşünülmektedir.
1940 yılında ilk kez artkın vücut ağırlığının bazı kanserlerin gelişimiyle ilişkili
olabileceği hipotezi öne sürülmüştür(14). Yapılan bazı epidemiyolojik çalışmalar
gelişmiş ülkelerde görülen en sık ve tüm dünyadaki 4.en sık kanser olan
kolorektal kanser ile obezitenin arasında kesin bir bağlantı olduğunu
düşündürmektedir(15).
4
Vücut kitle indeksi obeziteyi tanımlamada sık kullanılan bir tanımlamadır.
Vücut kitle indeksine göre obezite sınıflandırılmaktadır. Birçok epidemiyolojik
çalışmada vücut ölçüsü ile kolorektal kanser arasındaki muhtemel ilişki
incelenmiştir. Genel olarak vücut ağırlığı ve vücut kitle indeksini erkeklerde
kolon kanseri ile pozitif ilişki olduğu bulunmasına karşın kadınlarda zayıf veya
ilişkisiz olduğu rapor edilmiştir. Küçük sayıda çalışmada rektal kanser ile ilgili
ilişkiler incelenmiş ama çoğunda vücut ağırlığı veya VKI ile ilgili bir ilişki
bulunmamıştır(16–23).
Obezite insülin rezistansına neden olur ve bu yüksek miktarda IGF
salınımı sağlar(24). Bu hormonlar insülin ve IGF-I hayvan çalışmalarında ve
epidemiyolojik çalışmalarda kolorektal kanser ile ilişkilidir(24–26).
Artmış VKİ azalmış fiziksel aktivite ile korele olabilir(27). Bazı çalışmalar
VKİ’nin etkilerinin kolonun tutulduğu bölgeye göre farklılıklar gösterdiğini
bildirmiştir. Distal kolon kanseri proksimal kolon kanserine göre VKİ ile daha
kuvvetli ilişki içerisindedir(28–32).
Tüm bu bilgiler doğrultusunda bizim çalışmamızdaki amacımız kolorektal
kanserlerin prognostik faktörleri ve sağkalımı ile vücut kitle indeksi arasında bir
ilişki olup olmadığını ortaya koymaktır.
5
GENEL BİLGİLER
EPİDEMİYOLOJİ
Kolorektal kanserler her iki cinsiyetteki tüm kanserlerin %9,7’sinden ve
kanser ölümlerinin %8,4’ünden sorumludur(33). Erkeklerde akciğer ve prostat,
kadınlarda ise akciğer ve meme kanserinden sonra en sık görülen kanserlerdir.
Her yıl yaklaşık olarak 800000 yeni kolorektal kanser vakasının meydana
geldiğine inanılmaktadır. Yılda tahmin edilen mortalite ise yaklaşık 450000
kadardır. 2001 yılında ABD’de yeni 130000 kolorektal kanser olgusu saptanmış
ve yaklaşık 60000 kişinin bu hastalık nedeniyle öldüğü belirtilmiştir(34).
Prevalans tahminleri 50 yaş ve üzeri taranmamış kişilerin %0,5–2 invaziv
kolorektal kanser, %1–1,6 insitu karsinom, %7–10 1cm’den büyük adenoma ve
%25–40 herhangi bir boyuttaki adenoma bulunma ihtimalini ortaya koymuştur.
Yaş kolorektal kanser insidansını diğer demografik faktörlerden daha
fazla etkiler. Sporadik kolorektal kanser insidansı tüm gruplar için 40 yaş
üzerinde dramatik olarak artmaktadır. Tüm ülkelerde yaş standardize insidans
oranı kadınlarda erkeklerden daha düşüktür(34). 1990’da erkeklerdeki kolorektal
kanser insidansı 19,4/100.000 ve kadınlarda 15,3/100.000’dir.
1.Coğrafya: Kolorektal kanser insidansında coğrafik değişimler çevresel
faktörlerin önemini vurgulamaktadır. En yüksek ve en düşük insidans oranları
arasında yaklaşık 30–40 kat civarında farklılık görülür. Alaska’da insidans
70/100.000’i aşarken, Gambiya ve Cezayir’de 2/100.000’den daha az
görülmektedir. Genel olarak söylenebilir ki, kolorektal kanser insidansı ve
mortalitesi gelişmiş Batı ülkelerinde en yüksektir(35–39).
6
2.Popülâsyon Gruplarındaki Göç: Çalışmalar
göstermektedir
ki;
kolorektal kanserlerin düşük insidanslı görüldüğü bölgelerden, yüksek insidanslı
görüldüğü bölgelere göçenler bir kuşak içinde gittikleri bölgenin insidansına
ulaşmaktadır(40,41).
3.Irk:
Bazı
Ashkenazi
Yahudilerinde
bulunan
kalıtsal
APC
(Adenomatous Polyposis Coli) gen mutasyonu (I1307K mutasyonu), kolorektal
kanser riskinde artışı göstermektedir. DNA mismatch onarım genlerindeki
kalıtsal mutasyonlar Afrikalı Amerikalılarda daha yaygındır(42–45).
4.Sosyoekonomik Faktörler: Genellikle kanser insidansı ve mortalite
oranı ekonomik düzeyi yüksek olan ülkelerde daha yüksektir. Buna kuvvetle
muhtemel yüksek yağ ve kırmızı et tüketimi, obeziteye neden olan fiziksel
aktivite yokluğu ve mortalitedeki değişiklikler neden olabilir(45–47).
5.Anatomik Değişim: Klasik olarak kolon kanseri sol kolon ve distal
kolon hastalığı olarak bilinmektedir. Bununla birlikte sağ ve proksimal kolon
kanseri insidansı Kuzey Amerika’da ve Avrupa’da artmaktadır. Asya’da da
benzer
bir
eğilim
gözlenmektedir.
Bu
anatomik
değişim
olasılıkla
multifaktöryeldir: 1) Yaşam süresinin uzaması artıyor. 2) Lüminal prokarsinojen
ve karsinojenlere kolon ve rektumun farklı bölgelerinde cevap değişebilir. 3)
Genetik faktörler tercihen mikrosatellite instabilite ile sonuçlanan mismatch
repair genlerindeki defektlerle ilişkili olarak proksimal kolon kanserlere neden
olurlar ve kromozomal instabilite sol kolon ve rektal karsinomlarda üstün
olabilir. Bu gelişmeler özellikle tarama prosedürlerinde, ilaçla korumaya
cevapta, kemoterapiye cevapta ve nihayetinde hastalık spesifik yaşam süresinde
muhakkak etkindir(48–52).
ETİYOLOJİ
1.Genetik Predispozisyon: Ailede kolorektal kanser bulunması bir risk
faktörüdür. Birinci derece bir akrabada kolorektal kanser bulunmasıyla risk 1,7
7
artarken, ikiden fazla kolorektal kanser bulunduğunda risk 2,7 kat ve 45 yaş altı
akrabalarda kolorektal kanser varlığında 5,3 kat artar(53,54). Benzer şekilde
kolorektal kanserli hastaların birinci derece yakınlarında premalign ya da
kolorektal kanser ihtimali artmıştır(55–59).
Kolorektal kanser gelişme riski familyal adenomatöz polipozis (FAP) ve
herediter non polipozis kolorektal kanser (HNPCC)’de yüksektir(60). HNPCC’de
kolorektal kanserli hastanın en az üç akrabasında kolorektal kanser vardır ve bu
hastaların en az biri 50 yaşın altında olup en az biri birinci derece akrabadır ve
bu durum en az iki nesilden beri devam etmektedir (Amsterdam Kriterleri)(61).
HNPCC’nin FAP’tan farkı polipler yoktur ya da çok azdır. %20 senkron, %35
metakron tümör vardır.
Çevresel faktörlere maruz kalmanın derecesi ile ilişkili olarak kolorektal
adenom ve kanserlere kalıtsal duyarlılık olduğu ileri sürülmektedir(62,63). Bu
duyarlılık faktörleri nelerdir sorusunun cevabı ise henüz açıklanamamıştır.
Bununla birlikte örneğin glutatyon S-transferaz(64), etilen tetrahidrofolat
redüktaz(65,66) ve N-asetil transferazlar 1–2(64,67–69) da bulunan genetik
polimorfizmlerin önemi olabilir. Aslında genetik polimorfizmler kolorektal
kanserin coğrafik değişimi içinde de ipucu verebilen ırksal ve etnik gruplar
arasında değişebilir(67,70).
2.Diyet: Obezite ve toplam kalori alımı kolorektal kanser gelişimi için
bağımsız risk faktörleridir(71,72). Kırmızı et tüketimi artmış kolorektal kanser
ilişkili olup(47,70–73) kuvvetli bağımsız risk faktörüdür. Yüksek protein alımı
karsinogenezi artırabilir fakat kesin kanıt hali hazırda mevcut değildir. Kırmızı
etin yağlı elemanları tümör büyümesini artırabilir çünkü yağlar lüminal
bakteriler tarafından anormal kolon epiteli proliferasyonuna neden olabilen
karsinojenlere metabolize edilebilir(70,74).
Klasik olarak yüksek fiberli diyet düşük kolorektal kanser insidansı ile
ilişkilidir(75–77). Yüksek lifli diyetin fekal karsinojenleri seyrelttiği, kolondan
geçiş zamanını kısalttığı ve lümende uygun bir ortam oluşturduğuna inanılmıştır.
8
Bununla birlikte yapılan büyük çalışmalar fiber alımı ile kolorektal kanser
gelişimi arasında ters bir ilişki olduğunu göstermemektedir(73,78).
Genel olarak sebze ve meyve tüketiminin kolorektal kansere karşı
koruyucu etkisi olduğu dile getirilmektedir(47,70). Daha çok çiğ, yeşil ve turpgiller
türündeki sebzelerde bu gözlemlenmiştir. Kalsiyumun da koruyucu etkisi olduğu
söylenmektedir. Kalsiyumun zararlı safra asitlerine bağlanabildiği ve kolonik
epitel proliferasyonunu azalttığı görülebilir(70). Bununla birlikte popülasyon
temelli çalışmaların sonuçları kesin değildir(47,70). Alkol ve sigara artmış
kolorektal kanser ile ilişkilidir(79).
3.Yaşam Tarzı: Fiziksel inaktiflik rektal kanserden daha çok kolon
kanser ile ilişkili bulunmuştur(47,70,80). Mekanizma açık olmamasına karşın
sedanter yaşam tarzı kolorektal kanserler için artmış risk ile birliktedir.
4.Non Steroid Antienflamatuar İlaçlar (NSAİİ): Aspirin ve diğer non
steroid antienflamatuar ilaçlar ile kolorektal kanserler ve adenomlar arasında
ters bir ilişki olduğu birçok çalışmada gösterilmiştir(81–84). NSAİİ kullanım süresi
önemlidir ve sağ kolon kanserleri sol kolondan daha fazla yarar görebilir. İlginç
olan ise NSAİİ türünün önemli olmamasıdır.
Artmış İnsidans İle Birlikte Olan Durumlar:
• Yüksek kalorili diyet
• Artmış kırmızı et tüketimi
• Fazla pişirilmiş kırmızı et tüketimi
• Fazla doymuş yağ tüketimi
• Aşırı alkol tüketimi
• Sigara kullanımı
• Sedanter yaşam tarzı
• Obezite
9
Azalmış İnsidans İle Birlikte Olan Durumlar:
• Antioksidan vitamin tüketimi
• Taze meyve ve sebze tüketimi
• NSAİİ kullanımı
• Yüksek kalsiyum diyeti
Kolorektal Kanserlerin Ailesel ve Ailesel Olmayan Nedenleri:
Ailesel Nedenler:(60,85)
• Adenomatöz Polip Sendromları
• APC Gen Mutasyonları (%1)
o FAP (Familyal Adenomatöz Polipozis)
o Turcot sendromu (2/3)
• MMR Gen Mutasyonları (%3)
o Herediter nonpolipozis kolorektal kanser tip I ve tip II
o Muir-Torre sendromu
o Turcot sendromu (1/3)
• Hamartomatöz Polip Sendromları (<%1)
o Peutz-Jeghers sendromu
o Juvenil polipozis
o Cowden sendromu
o Mikst polipozis
10
• Diğer Ailesel Nedenler (%20-25)
o Ailesel adenomatöz polip hikayesi
o Ailesel kolon kanseri hikayesi
o Ailesel kolon-meme kanseri
Ailesel Olmayan Nedenler:(86–92)
• Adenomatöz polip hikayesi
• Kolorektal kanser hikayesi
• İnflamatuar barsak hastalığı (Ülseratif kolit, Crohn hastalığı)
• Radyasyon koliti
• Üreterosigmoidostomi
• Akromegali
• Cronkhite-Canada sendromu
Familyal Adenomatöz Polipozis:
Tüm kolorektal kanserlerin %1’ini oluşturur. 15-30’lu yaşlarda yüzlerden
binlere ulaşan kolonik polip gelişimi ile karakterize olup kolon opere edilmezse
%100 kanser gelişimi ile sonuçlanır. Kolon dışı bulgular konjenital retinal
pigment epiteli hipertrofisi, mandibuler osteomlar, fazla sayıda diş, epidermal
kistler, adrenakortikal adenomlar, desmoid tümörler gibi çeşitli benign durumlar
ile tiroid tümörleri, duodenal ya da ampuller adenokarsinoma neden olabilen
gastrik ve ince barsak polipleri ve beyin tümörleri gibi malign durumları
içerir(85). Beyin tümörleri glioblastoma multiforme ya da medulloblastoma
olabilir ve belirli beyin tümörleri ile ilişkili kolonik polipozis Turcot sendromu
olarak adlandırılır(93).
11
Herediter Nonpolipozis Kolorektal Kanser (HNPKK):
Tüm kolorektal kanserlerin %3’ünü oluşturur. Sıklıkla sağ ya da
proksimal kolonda 100’e yakın kolonik polip varlığı dikkat çeker(94). Bu küçük,
düz poliplerden kolorektal kansere dönüşümünün ortalama başlangıç yaşı 43’tür.
Bu tip I HNPKK olarak isimlendirilir, otozomal dominant geçiş gösterir,
senkron ya da metakron olabilirler.
Tip II HNPKK ise ekstrakolonik malignitelerle birlikte görülen
tümörlerdir. Bunlar sıklık sırasına göre endometrium, over, üreteropelvik
karsinomlar, mide, pankreas ve safra yolu adenokanserleri, larenks, deri, meme
ve yumuşak doku maligniteleridir(95).
HNPKK tanısı için kaynaklarda “Amsterdam kriterleri” olarak geçen
“International Collaborative Group on Hereditary Nonpolyposis Colorectal
Carcinoma” (ICG-HNPCC) esasları şu şekilde belirlenmiştir(96):
1.
Ailede, biri yakın olmak üzere iki ya da üç bireyde histolojik
olarak verifiye edilmiş kolorektal karsinom vakası bulunmalıdır.
2.
Kolorektal kanserler en az iki kuşakta ortaya çıkmalıdır.
3.
Kolorektal kanserlerden biri ya da ikisi 50 yaşın altında tanı
almış olmalıdır.
HNPKK’li ailelerde yapılan çalışmalarda, tümörün daha çok sağ kolonda
lokalize olduğu, müsinöz ve taşlı yüzük hücreli tiplerin daha baskın olduğu
bildirilmektedir(97).
Hamartomatöz Polipozis Sendromları:
Nadir olup çoğunlukla çocukları ve adolesan yaş grubunu etkiler.
Kolorektal kanserlerin %1’den azını teşkil eder.
Peutz-Jeghers Sendromu: Peutz-Jeghers sendromunda polipozisle
birlikte majör belirtisi olan deri ve daha çok ağız içi mukokutanöz pigmentasyon
ile birlikte görülür. Bu sendromda nadir olarak benign ve malign over tümörleri,
servikal adenokarsinomlar ve meme kanserleri gelişebilir. Peutz-Jeghers
12
sendromunda
nadiren
pigmentasyon
görülmeyebilir
ya
da
polip
saptanmayabilir(98). Bu sendromda polipler daha çok ince barsağın jejunum ve
ileum bölgesinde lokalizedir. Ayrıca kolon, rektum ve midede görülebilir.
Polipler multipl ya da soliter 2–3,5cm çapında, saplı oluşumlardır. Peutz-Jeghers
polibi morfolojik olarak ince barsak tipi mukoza ve muskuler komponentleri
dallanmalar yaparak içeren hamartomatöz bir yapıdır. Malignite potansiyeli
taşımakta, displazik ve karsinomatöz transformasyon gösterebilmektedir(99–102).
Bu sendromdan sorumlu olan gen bir serin treonin kinazdır ve LKB–1 olarak
adlandırılır.
Cowden Hastalığı: Gastrointestinal poliplerin görüldüğü otozomal
dominant bir hastalıktır. Barsak polipleri dışında meme ve tiroid kanseri, fasiyal
trikolemmomalar,
akral
keratozis,
oral-mukozal
papillomlar
görülür.
Gastrointestinal poliplerin disorganize, fibroid, lenfoid, iltihabi ya da lipomatöz
stromalı hiperplazik polipler olduğu görülür. Cowden sendromunda barsakta
gelişen poliplerde malignite riski düşüktür(103).
Juvenil Polipler: Daha çok birinci ve ikinci dekadlarda görülen,
genellikle saplı, distal kolonda daha sık lokalize olan ortalama 1,5cm çapında
kolay kanayan poliplerdir. Tek ya da nadiren juvenil polipozis şeklinde
görülebilirler. Juvenil polipler histolojik olarak mukustan zengin kübik,
prizmatik epitelle döşeli kistik guddeli oluşumlardır. Sıklıkla sekonder
değişikliklere uğrayarak ülserasyon, iltihabi infiltrasyon ve hipervaskülarizasyon
gösterir. Soliter juvenil polipler malignite potansiyeli taşımamaktadır. Ancak bu
tür polipten gelişen karsinom vakaları bildirilmiştir(104).
Familyal Kolorektal Kanserler:
Kolorektal kanserlerin %20-30’unun sendromlardan bağımsız olarak
kalıtsal predispozisyonla uyumlu olduğu tahmin edilmektedir(105). Diğer sorumlu
genlerin tanımlanması büyük bir klinik etki yaratacaktır. Sporadik ailesel
adenomatöz polip hikayesi olan hastalarda artmış adenomatöz polip riski
olabilir.
13
SPORADİK KOLOREKTAL KANSER PATOGENEZİ
Büyük çalışmalar kolorektal kanser progresyonunu kanser biyolojisi ve
genetik için bir paradigma olarak tarif etmektedir. Normal kolonik mukozanın
adenomatöz polip ve kolorektal kansere dönüşmesi bir dekaddan daha uzun süre
alabilir. Araştırmacılar iki genetik yol tanımladılar. Birincisi adenomatöz
poliplerin %80 APC (adenomatöz polipozis coli) gen mutasyonları içerir. APC
proteini kapı koruyucu görevi olup bu proteinin disfonksiyonu kromozomal
instabiliteye neden olur. APC proteini sitoplazmadaki beta-katenin onkoprotein
ile ilişkilidir ve glikojen sentaz kinaz 3-beta ile birlikte indirgenmesi için betakatenini transfosforile ederler. APC mutasyonunda beta-katenin indirgenmeden
kaçar ve transkripsiyonel faktörlerle ilişkili olacağı nukleus içine transloke olur
ve c-myc, cyclin D1 gibi kritik genleri aktive eder(106–109).
%40–50 vakada polipler büyüdükçe Ras onkogeninde mutasyon
kazanırlar. Ras aracılı sinyal yolları hücre proliferasyon, büyüme ve
transformasyonunda çok ve can alıcıdır(110–112).
Kolorektal kanser oluşumu yaklaşık olarak vakaların %80’inde p53 ve
SMAD4 tümör supresör genlerindeki mutasyonlarla ilişkilidir. Adenomatöz
polip ve kolorektal kanserlerin %70-80’inde COX–2 overekspresyonu
saptanmıştır. COX–2 apoptozisi inhibe eder ve anjiyogenezi uyarır(113).
YERLEŞİM
Kolorektal kanserlerin çoğu sigmoid kolon ve rektumda yerleşir(114).
Ancak proksimal kolon kanserleri de giderek artmaktadır.
PATOLOJİ
Kolon karsinomlarının anatomik dağılımı belirgin morfolojik özellikler
gösterir. Sağ kolon tümörleri genellikle polipoid, egzofitik vasıfta büyürler, gizli
kan kaybına neden olurlar ve nadiren tıkanıklığa yol açarlar. Buna karşılık, sol
taraf tümörleri genellikle halka şeklinde gelişirler, hem kanamaya hem de barsak
14
lümeninde daralmaya yol açarlar (peçete halkası veya elma koçanı). Kolorektal
kanserlerin yaklaşık %25’i çekum ve çıkan kolon, %10’u transvers kolon,
%10’u inen kolon ve %35’i rektosigmoidde saptanır(115–118).
Kolorektal kanserlerin çoğu, histolojik olarak tubüler yapılardan oluşan,
özellik
göstermeyen
(NOS)
tipte
adenokarsinom
türündedir.
Bunlar
diferansiyasyon derecelerine göre iyi, orta ve az diferansiye adenokarsinomlar
olarak üç derecede değerlendirilirler. Kolorektal kanserlerin yaklaşık %10’unu
taşlı yüzük hücreli tipler de dahil olmak üzere müsinöz adenokarsinom tipindeki
tümörlerden oluşur, müsin lezyonun genişlemesi ve prognozun kötüleşmesine
yol açar(115–118).
Lezyonlar doğrudan yayılımla barsak duvarını geçerek perikolik yağ
tabakası ve mezentere ulaşır, hatta komşu organlara ulaşabilir. Ayrıca lenfatik
sisteme geçerek lenf nodlarını, venöz sisteme geçerek portal ven aracılığı ile
karaciğeri tutabilir. Kolorektal kanserler periton boşluğuna yayılabilir veya kan
akımı aracılığı ile akciğer ve kemik iliğine metastaz yapabilir. Rektal kanserler
perirektal yağ dokusu, vagina, prostat, mesane, üreter ve kemik pelvis gibi
komşu dokulara yayılabilir.
Histolojik Tipler:
• Adenokarsinomlar
o İyi diferansiye
o Orta diferansiye
o Az diferansiye
• Müsinöz adenokarsinomlar
o Taşlı yüzük hücreli karsinom
o Skiröz tip
o Lenfangiotik tip
15
• Skuamöz diferansiasyon gösteren karsinom
o Adenoskuamöz
o Saf skuamöz
o Saydam hücre (clear cell) komponentli karsinom
o Bazaloid (cloacogenic) karsinom
• Koriokarsinomatöz diferansiasyon gösteren adenokarsinom
• Nöroendokrin diferansiasyon gösteren adenokarsinom
• Nöroendokrin tümörler
o İyi diferansiye (karsinoid tümör)
o Nöroendokrin karsinom
o Küçük hücreli karsinom
EVRELEME
Sağkalım ve nüks açısından pek çok faktör tanımlanmış olsa da,
prognostik önem açısından en önemlisi hastalığın evresidir(119). Kolorektal
kanserlerin evrelemesinde değişik evreleme sistemleri kullanılmaktadır: Dukes,
Astler-Coller ve TNM evrelemesi(120, 122-131).
1.Dukes Evrelemesi:
İngiltere, Londra, St.Mark’s Hastanesi’nin patoloğu, Cuthbert E.Dukes’in
bildirdiği sınıflandırma kanserin direkt yayılımı ve lenfatik yayılımı üzerine
dayanır(121-131).
16
Dukes sınıflandırması;
A evresi: Mukoza, submukoza ve muskularis propria tutulmuştur.
B evresi: Mukoza, submukoza, muskularis propria ve seroza yani tüm
duvar tutulmuştur.
C evresi: Lenf nodu tutulumu vardır.
D evresi: Uzak metastaz mevcuttur.
2.Modifiye Astler-Coller (MAC) Evrelemesi:
Astler ve Coller barsak duvarında tümör derinliğinin önemine dayanarak
B ve C’yi üç alt gruba ayırmışlardır.
A evresi: Tümör sadece mukozadadır.
B1 evresi: Muskularis propria tutulmuştur.
B2 evresi: Seroza invazedir.
B3 evresi: Tümör seroza dışına çıkmış, komşu organ invazyonu vardır.
C1 evresi: B1 ilaveten lenf nodu tutulmuştur.
C2 evresi: B2 ilaveten lenf nodu tutulmuştur.
C3 evresi: B3 ilaveten lenf nodu tutulmuştur.
D evresi: Uzak metastaz mevcuttur.
3.TNM Evrelemesi:
TNM evrelemesi Union Internationale Centre le Cancer(UICC)tarafından
belirtilmiş, daha sonra American Joint Committee on Cancer (AJCC) tarafından
değiştirilmiştir.
T:
Primer tümör
Tx:
Primer tümörün belirlenememesi
Tis: Karsinoma in situ
T1:
Tümör submukozaya invazedir fakat onu geçmemiştir.
17
T2:
Muskularis propria tutulmuştur fakat onu geçmemiştir. Duvar dışına
çıkmamıştır.
T3:
Tüm barsak duvarı katlarını tutarak dışa çıkmış (seroza ve
adventisya tutulmuştur), perikolik yağ dokusu tutulmuştur; periton boşluğuna
veya organlara yayılım ya da fistül yok
T4:
Tümör visseral peritonu perfore etmiş ve komşu organ invazyonu
yapmıştır, fistül vardır.
N:
Bölgesel lenf nodu tutulması.
Nx:
Bölgesel
lenf
nodları
değerlendirilmemiş
veya
tutulum
kaydedilmemiş.
N0:
Lenf nodu tutulumu yoktur.
N1:
Perikolik veya perirektal 1-3 lenf nodu tutulumu vardır.
N2:
Perikolik veya perirektal 4 ya da daha fazla lenf nodu tutulumu
vardır.
M:
Uzak metastaz
Mx: Uzak metastaz varlığının değerlendirilememiş.
M0: Uzak metastaz yoktur.
M1: Uzak metastaz vardır.
AJCC Evrelemesi:
Evre 0:
Tis, N0, M0
Evre 1:
T1, N0, M0
T2, N0, M0
Evre 2:
T3, N0, M0
T4, N0, M0
Evre 3:
Herhangi bir T, N1, M0
Herhangi bir T, N2, M0
Evre 4:
Herhangi bir T, herhangi bir N, M1 olarak belirlenmiştir.
18
PROGNOSTİK FAKTÖRLER
1.Rezeksiyon Sınırlarında Rezidüel Tümör (R Evresi):
Tümüyle çıkarılan tümörler histolojik olarak negatif sınır olup R0 olarak
sınıflandırılır. Tümüyle çıkarılan fakat mikroskobik pozitif sınırları olan
tümörler R1 ve tam çıkarılamayan pozitif sınırları olan tümörler R2 rezeksiyon
olarak sınıflandırılır. R0, R1 ve R2 tayini kuvvetli prognostik anlamlar taşır.
Rezeksiyonun proksimal ve distal sınırlarının tanımlanması iyi anlaşılır.
Daha kompleks ve sıklıkla yanlış anlaşılan rezeksiyon sınırı sirkumferensiyal
radiyal sınır (CRM)’dir. Her üç sınır (proksimal, distal ve CRM) prognostik
önemleri nedeniyle patoloji raporunda yorumlanmalıdır. CRM cerrahi kesilmiş
bir
yüzeydir.
Tümörün
en
derin
penetrasyonuna
en
yakın
kesilmiş
retroperitoneal ya da perineal yumuşak doku sınırı olarak tanımlanır. Pozitif
CRM yüksek olasılıkla lokal rekürrensin habercisi olup adjuvan tedavi acil
olarak değerlendirilmelidir(132,133).
2.Histolojik Grade (Diferansiasyon Derecesi):
Histolojik grade’in prognostik önemi gösterilmiş olmasına rağmen, bu
değişkenin skorlanmasında önemli bir subjektiflik mevcuttur ve grade
belirlenmesi için hiçbir kriter evrensel olarak kabul edilmemiştir(119). Evreleme
sistemlerinin çoğunluğu tümörleri Grade I (iyi diferansiye), Grade II (orta
derecede diferansiye), Grade III (az diferansiye), Grade IV (undiferansiye)
olarak ayırırlar. Pek çok çalışmada düşük grade (iyi ve orta derecede
diferansiye) ve yüksek grade (az ya da undiferansiye) olarak değerlendirilir.
Greene ve arkadaşları bu iki sıralı ayrıma göre belirlenen grade’in prognostik
önemini göstermiştir(134). Sağkalım iyi diferansiye, tubüler ve papiller
komponentleri baskın olan tümörlerde daha uzundur. Az diferansiye ve küçük
hücreli kanserlerde ise prognoz belirgin şekilde kötüdür(118,135).
19
3.Lenf Nodu Metastazı:
Kolorektal kanserlerde lenf nodu metastazının görülmesi prognoz
yönünden önemli derecede olumsuz bir bulgudur. Metastatik lenf nodlarının
tümör proksimalinde (I), tümör çevresinde (II), tümör distalinde (III) ve
rezeksiyon üst sınırında (IV) olup olmadığı, bu kısımların bölgelere ayrılarak
ince diseksiyonla araştırılması sonucu yapılır. Metastatik lenf nodu sayılarının
yüksek oranda olması, tümör apikalinde ve mezenter damar köklerinde metastaz
görülmesi, perigangliyoner yayılım kötü prognostik belirtilerdir(136,137).
Aksine, nonmetastatik lenf nodlarında follikül hiperplazisi, sinüzal
histiositozis ve parakortikal immünoblastların artışı sağkalım yönünden önemli
bulgulardır(118).
4.Lenfatik, Vasküler, Perinöral İnvazyon:
Erken evrelerde seyrek lenfatik invazyon prognoz açısından büyük bir
anlam taşımamaktadır. Ancak, ileri evrelerdeki tümörlerde tümör dokusunda ve
çevresinde yaygın lenfatik invazyonun sağkalım açısından belirgin olumsuz
etkisi gözlenmiştir(133,136).
Barsak cidarı içinde venöz invazyonun saptanması ise prognozu şiddetle
etkileyen bir bulgudur. Sağkalım üzerinde şiddetli olumsuz etkisi vardır.
Perinöral invazyon tümör evresinin ilerlemiş olduğunu belirten bir bulgu olarak
yorumlanmaktadır(118,138).
5.Histolojik Tip:
Kolorektal kanserin çeşitli histolojik tipleri spesifik bağımsız prognostik
anlam taşırlar. Taşlı yüzük hücreli karsinomlarda, hücrelerin %50’den çoğu
intrasellüler müsin birikiminin nukleus ve sitoplazmayı hücrenin periferine
doğru yer değiştirdiği taşlı yüzük morfolojisi gösterirler. Bu histolojik tip kötü
prognozu gösterir(139,140).
20
Müsinöz karsinom (%50’den fazla müsin) bulgularının prognostik önemi
halen tartışmalıdır. Bazı raporlar müsinöz tipi kötü histolojik özellik olarak
listelerken bu sürekli kanıtlanmış bir özellik değildir. Müsinöz histolojik tiple
kötü prognoz bulgularının çoğunluğu univariate analize dayanmaktadır. Kötü
prognostik sonuç bulgusu olan multivariate analiz prezentasyonu obstrüksiyon
olan müsinöz tümörler üzerinde yapılan çalışmaya dayandırılmıştır. Bazı
raporlarda müsinöz ve taşlı yüzük hücreli tümörlerin birlikteliği negatif bir
prognostik faktör olarak bulunmuştur. Bununla beraber, bu basitçe taşlı yüzük
hücreli tümörlerin negatif etkisini yansıtıyor olabilir.
Küçük hücreli (ekstrapulmoner oat cell) açıkça kötü prognostik özellikleri
olan
yüksek
grade
nöroendokrin
tümörlerdir.
Fokal
nöroendokrin
diferansiasyonun prognostik önemi açık değildir. Verilerin çoğu yaygın
nöroendokrin diferansiasyonun kötü prognozla ilişkili olduğunu gösterir(141).
Medüller karsinom undiferansiye olarak sınıflanan ayırt edici büyüme
paterni olan ve salgı bezlerinin yokluğu ile karakterize bir subtiptir. Tipik olarak
lenfositlerin anormal birikimi mevcuttur. Bu histolojik tip daha iyi prognoza
sahiptir(142).
Taşlı yüzük hücreli, küçük hücreli ve medüller karsinom dışındaki
histolojik tipler patoloji raporunda rutin olarak belirtilir. Bununla beraber diğer
histolojik tiplerin çoğunluğu bağımsız prognostik bir önem taşımazlar.
6.Microsatellite Instabilite (MSI):
Sporadik kolorektal patogenezinde iki ayrı mutasyonel yol bulunur. MSI
ve kromozomal instabilite yolu. Mikrosatellitler kısa ardışık nükleotidlerin (en
sık dinükleotidler) birçok kez tekrar edildiği DNA bölümleridir(143). MSI
mikrosatellitin tekrarlayan birimler kazanıp ya da kaybederek boyutunda
değişiklik oluştuğu ve çerçeve değişikliği mutasyonları ya da baz çiftlerinin yer
değiştirmesi ya da her ikisinin sonuçlandığı bir durumdur. Kolorektal
kanserlerin yaklaşık %15’i bu mutasyonları gösterirler. Genetik stabilizasyon
21
bozukluğunun bu tipi genellikle defektif DNA eşleşme ve onarım bozukluğu
fonksiyonları ile ilişkilidir(143).
7.18 Q Alel Kaybı (Deleted in Colorectal Cancer, DCC):
18q kromozom kolu alel kaybı kolorektal kanserlerin yarısı ya da daha
çoğunda bulunur. 18 q alel kaybı tipik olarak DCC geni ile ilişkilidir. Bununla
birlikte bu bölgede SMAD2 ve SMAD4 gibi diğer genlerde kolorektal kanser
gelişimi ile ilişkili olabilir. Çok sayıda kolorektal karsinomda DCC ekspresyonu
çok azalmış ya da yoktur ve DCC kaybı metastaz ve kötü prognozla
ilişkilidir(144). Netrin–1 reseptörün DCC geninin spesifik bir ürünü olduğu
gösterilmiştir. Patolojik olmayan durumda bu reseptör nöronal aksonların yer
değişikliğini idare eder. Netrin–1 bağlanmasının olmadığı durumda DCC
apoptoza neden olur. Netrin–1 DCC bağlanması apoptozisi engeller(145). 18q alel
kaybı sonucu olarak DCC kaybının daha fazla kemoterapi direnci ile sonuçlanan
apoptoz bozukluğuna neden olması beklenir. Bu önemli bir hipotez olmasına
karşın 18q alel kaybına ne kadar mesafeye kadar DCC’nin aktif kısım olduğu
açık değildir. Bir multivariate analizde, 18q alel kaybının hem hastalıksız hem
de genel sağ kalımda önemli bağımsız bir prognostik faktör olarak
gösterilmiştir(146).
8.Karsinoembriyonik Antijen (CEA):
CEA hücre yüzey belirleyicisidir. Kolorektal kanserlerde CEA, tümör
dokusunda immünohistokimyasal yöntemle rutin olarak kontrol edilmelidir.
Dokudaki yoğunluğu, seroloji ile korele olup, hücre yüzeylerinde yoğunlaşır.
Operasyon öncesi yükselmiş CEA düzeyi kanser rekürrensi için kötü bir
prognostik faktördür. Potansiyel küratif cerrahi sonrası yüksek CEA düzeyinin
normal seviyeye inmediği hastalar özellikle yüksek risktedir. CEA’nın bağımsız
prognostik faktör odluğunu gösteren kanıtlar sunulmuştur. Küratif cerrahi
yapılan nodnegatif kolon kanserli 572 hasta ile yapılan çalışmada(147), univariate
22
ve multivariate analizde preoperatif CEA düzeyi ve hastalığın evresi ile yaşam
süresi tahmin edilmiştir. Kolorektal kanser nedeni ile opere edilecek tüm
hastalara operasyon öncesi CEA düzeyi ölçmeyi tavsiye etmek uygundur.
Kolorektal kanserde güvenilebilir prognositk ya da prediktif başka hiçbir
serum markırı kanıtlanmamıştır. Pankreas kanserinde yaygın olarak kullanılan
CA 19-9’un rutin kolorektal kanser idaresinde rolü yoktur.
9.Obstrüksiyon ve Perforasyon:
Kolon karsinomunun obstrüksiyon ya da perforasyonla komplike olmuş
bir şekilde prezente olması kötü bir prognostik faktördür. Obstrüksiyonun etkisi
sağ kolonda olduğu zaman daha belirgindir. Çıkan kolonun tamamıyla bloke
olabilmesi için tümör boyutunun daha büyük olması gereklidir ve inen kolonda
yerleşen tümörlere kıyasla büyümek ve yayılmak için daha uzun zamana ihtiyaç
vardır. Massachusetts General Hospital kayıtlarının gözden geçirilmesinde
küratif rezeksiyon yapılan obstrüksiyon ve perforasyonla başvuran hastalar
kontrol grubu ile karşılaştırılmışlar ve 5 yıllık sağkalımda obstrüksiyonla
başvuran hastalarda %31, kontrol grubunda %59, lokalize perforasyonda %44
bulunmuştur.
Gastrointestinal
Tumour
Study
Group
(GITSG)
yaptığı
multivariate analizde Dukes evresinden bağımsız, obstrüksiyon önemli bir
prognositk faktör, barsak perforasyonu ise sadece hastalıksız sağkalımda kötü
bir prognostik faktör olarak bulunmuştur.(GITSG-X)
10.Tümör Büyüklüğü ve Konfigürasyonu:
Çalışmalar
kolorektal
kanserde
primer
tümör
büyüklük
ve
konfigürasyonun prognostik bir önem taşımadığını göstermiştir. Tümör
büyüklüğü ile 5 yıllık sağkalım arasında herhangi bir ilişki görülmemiştir.
Tümör konfigürasyonu, ekzofitik, ülseratif, yaygın infiltratif (linitis plastica) ya
da annuler olarak tarif edilir. Çalışmaların çoğu bu konfigürasyonlardan
herhangi birinin bağımsız bir prognostik anlamı olduğunu gösterememiştir(148).
23
11.Hemoraji ya da Rektal Kanama:
Kanama ile prezente olan tümörlerin daha erken saptandığı ve bu yüzden
daha iyi bir prognoza sahip olabileceği düşünülmüş fakat bu verilerle konfirme
edilmemiştir. GITSG’un yaptığı çok değişkenli analizde, melena veya rektal
kanamanın varlığı sağkalımın uzamasına doğru bir trend göstermesine rağmen
istatistiksel anlama ulaşamamıştır (p=0,08) (GITSg-x). Büyük bir çalışmada
kanamanın univariate analizde iyi bir prognostik faktör olarak bulunmasına
rağmen mulvariate analizde bu gösterilememiştir. Kanama ile başvurunun
anlamlı olduğu düşünülmemektedir.
12.Primer Tümörün Lokalizasyonu:
Büyük retrospektif verilerin yeniden değerlendirmelerinde sağ kolon
kanserlerinin sol kolon kanserlerinkinden daha kötü prognoza sahip olduğu öne
sürülmekle birlikte sol kolon hastalarının da daha kötü prognozu olduğu rapor
edilmiştir. Çeşitli araştırmacılar primer tümör lokalizasyonunun bir fark
oluşturmadığını
rapor
etmiştir.
GITSG
kolon
kanserinde
tümör
lokalizasyonunun düşük prognostik değeri olduğunu göstermiştir. (GITSG-x)
13.Moleküler Belirteçler:
Araştırılan belirteçlerin hiçbirisi halen daha rutin klinik uygulamada
kullanılabilecek düzeyde geçerliliğe ulaştırılamamıştır. Bununla birlikte
moleküler belirteçlerin kolorektal kanser gelişmesi ve tedavisinin anlaşılmasında
çalışmalar ilerleyerek devam etmektedir.
Timidilat sentetaz (TS) büyük bir araştırma alanı olmaya devam etmekte
olup TS’nin prognostik önemi konusundaki veriler çelişkili, bununla beraber,
başlangıç çalışmaları yüksek TS düzeylerinin 5-FU esaslı tedavilere direnç için
prediktif oalbileceğini ileri sürmektedirler(149).
24
17p kromozom kolunda yerleşen p53 geni iyi bilinen bir tümör supresör
genidir. Kolorektal kanserlerde anormal p53 geni %75 vakada görülür. Tümör
supresör gen olarak aktivasyon gösterir. Wild tip p53 gen proteinde, nokta
mutasyonları kolorektal karsinogenezin terminal döneminde gerçekleşmektedir.
Sadece kolorektal kanserler için değil, diğer organ kanserleri için de saptanan
önemli prognostik parametredir(117,150–152).
14.Vücut Kitle İndeksi (VKİ):
Obezitenin
kolon
kanseri
gelişiminde
bir
risk
faktörü
olduğu
bilinmektedir. VKİ’nin uzun dönem sonuçlar ve tedavi ile ilişkili toksisite
üzerindeki etkisi bir grup kolon kanserli hasta üzerinde araştırılmıştır. Yüksek
riskli evre 2 ve evre kolon kanserli 3759 erkek ve kadından oluşan büyük
randomize Kohort çalışması yürütülmüştür. Kolon kanserli obez kadınlar daha
yüksek mortaliteye sahipken (hazard ratio 1,34), VKİ erkeklerde uzun dönem
sonuçlarda ilişkili bulunmamıştır(10).
15.Diyabetes Mellitus (DM):
Aynı hasta popülasyonu DM’nin sonuçlar üzerindeki etkisini belirlemek
için çalışılmıştır. 5 yıllık hastalıksız sağkalım DM’li hastalarda %48, DM
olmayan hastalarda %59 (p=0,0001) olarak bulunmuştur. Diyabetik hastalarda
genel sağkalım ve rekürrenssiz sağkalım da daha kötü bulunmuştur. Ortalama
yaşam süresi diyabetik hastalarda 6,0 yıl, diyabetik olmayan hastalarda 11,3 yıl
olarak saptanmıştır(153).
25
OBEZİTE
OBEZİTENİN TANIMI
Obezite, vücutta fazla miktarda yağ dokusunun birikmesi veya vücut
ağırlığında
boy
uzunluğu
ile
ilişkili
standardın
üzerindeki
artışla
tanımlanmaktadır. Obezite başta gelişmiş ülkeler olmak üzere tüm dünyada
prevalansı giderek artan bir sağlık sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü (WHO)
tarafından vücut kompozisyonunda insan sağlığını olumsuz şekilde etkileyecek
düzeyde yağ miktarının artışı olarak tanımlanmıştır(154,155). Tip II Diyabetes
Mellitus (DM), hipertansiyon, dislipidemi, kardiyovasküler hastalıklar gibi yol
açtığı morbidite ve mortalitesi yüksek sağlık sorunları nedeniyle obezitenin
henüz hiçbir hastalıkla birlikteliği yokken tanınması ve tedavi edilmesi
koruyucu sağlık politikalarının başında yer almaktadır.
OBEZİTENİN TANISI
Vücut yağ miktarını ve dağılımını değerlendirmek için kullanılan,
uygulanabilirliği, maliyeti ve doğruluk dereceleri farklı çeşitli yöntemler
bulunmaktadır. Bunlar; vücut yağ oranı, vücut kitle indeksi, bel/kalça oranı, cilt
kalınlığı, biyoelektriksel impedans, potasyum izotopu, hidrodansitometre, dual
energy X-ray absorbsiometry, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans
görüntülemedir(154–157, 160).
Vücut Kitle İndeksi (VKİ):
Obezitenin yaygın bir halk sağlığı sorunu göz önünde tutulursa ucuz,
kolay uygulanabilir ve doğruluk oranı yüksek bir yöntemin tanı ve takipte
kullanılması gerekmektedir. Vücut kitle indeksi (VKİ) en çok kullanılan bir
26
parametredir. VKİ yağ miktarının genel bir göstergesi olup yağ dağılımı
hakkında bilgi vermez. Bu nedenle büyüme çağındaki çocuklarda, hamilelerde,
sporcularda,
yaşlılarda,
ödemle
seyreden
hastalığı
olanlarda
VKİ
kullanılmamalıdır. Erişkinlerde ve çocuklarda VKİ’ye göre obezitenin
sınıflandırılması Tablo-1’de izlenmektedir(157).
Tablo-1.Erişkinler ve çocuklar için VKİ’ye göre sınıflaması.
Erişkinler için sınıflama
Vücut Kitle İndeksi*
Zayıf
<18,5
Normal
18,5-24,9
Kilolu
25,0-29,9
Sınıf I
30,0-34,9
Sınıf II
35,0-39,9
Sınıf III (aşırı)
>40,0
Çocuklar (2yaş üzeri) için sınıflama
Vücut Kitle İndeksi Durumu
Boy için normal kilo
10-85 persentil
Kilolu için risk
85-95 persentil
Kilolu
>95 persentil
*VKİ= Vücut Ağırlığı (kg) / Boy (m2)
OBEZİTE EPİDEMİYOLOJİSİ
Obezitenin global prevalansı %8,2 olarak hesaplanmaktadır. Çin ve
Japonya’da %5 olan prevalans, Samoa’da %75’e ulaşmaktadır(158). Amerika
Birleşik Devletleri’nde (ABD’de) 1988-1994 yıllarında yapılan National Health
and Nutrition Examination Survey (NHANES III) çalışması ile 1971-1974
yılları arasında yapılan NHANES I ve 1976-1980 yılları arasında yapılan
NHANES
II’nin
sonuçları
karşılaştırıldığında
yıllar
içinde
obezite
prevalansındaki artış oldukça dikkat çekicidir(159,160). VKİ’ye göre yapılan
27
değerlendirmelere göre obezite prevalansının %16,5’tan %25’e, erkeklerde ise
%12’den %20’ye çıktığı görülmüştür. 1994’ten itibaren bildirilen yıllık oranlar
obezite prevalansının arttığını göstermekte ve 2025 yılında obezite prevalansının
%50 olması beklenmektedir(160).
Türkiye’de obezite prevalansı özellikle kadınlarda oldukça yüksek
oranlardadır. Ülkemizde 1999 yılında Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma
Derneği, İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, DETAM ve Sağlık Bakanlığının
gerçekleştirdiği 24788 kişinin tarandığı TURDEP çalışmasında kadınlarda %30,
erkeklerde %13, genelde ise %22,3 oranında obezite prevalansı tespit
edilmiştir(161). Yaş dağılımı incelendiğinde obezite sıklığının üçüncü dekadda
arttığı, 45-65 yaşları arasında pik yaptığı saptanmıştır. Obezite prevalansı kırsal
kesimde %19,6 iken, kentsel kesimde %23,8 olarak tespit edilmiştir. Diğer
bölgelerle karşılaştırıldığında doğu illerinde obezite oranı daha düşük
bulunmuştur. Bel çevresine göre değerlendirilen santral obezite prevalansı
kadınlarda %49, erkeklerde %17, genelde ise %35 olarak saptanmıştır.
TEKHARF çalışmasında Onat ve ark. 1990’dan 2000 yılına ülkemizde
obezite prevalansının kadınlarda %36, erkeklerde %75 oranında arttığını; 2000
yılında obezite prevalansının erişkin kadınlarda %43, erkeklerde ise %21,1
olduğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada bel çevresi >102cm olan erkeklerin oranı
%17, >88cm olan kadınların oranı ise %56 olarak bildirilmiştir(162). Hatemi ve
arkadaşlarının gerçekleştirdiği ve yaklaşık 25000 kişinin tarandığı TOHTA
araştırmasında ise VKİ’ye göre obezite insidansı kadınlarda %36, erkeklerde
%17 ve genelde %25 olarak bulunmuştur(163).
OBEZİTENİN ETİYOLOJİSİ
Obezite pek çok değişik etiyolojik faktöre bağlı olabilir. Obezite
etiyolojisinde ana başlıkları genetik sebepler, enerji alımını artıran sebepler ve
enerji kullanımını azaltan sebepler olarak sayabiliriz(164).
28
Obezitenin etiyolojisini şu şekilde özetleyebiliriz(165,166):
• Nöroendokrin Obeziteler:
o Hipotalamik sendrom
o Cushing sendromu
o Hipotiroidi
o Polikistik over sendromu
o Psödohipoparatiroidi
o Hipogonadizm
o GH eksikliği
o İnsülinoma ve Hiperinsülinizm
o Leptin yetersizliği veya reseptör defekti
• İyatrojenik Obeziteler:
o İlaçlar (psikotropik, kortikosteroid,antidiyabetikler)
o Hipotalamik cerrahi
• Nutrisyonel Dengesizlik ve Obezite:
o Yüksek yağlı, özellikle satüre yağlı diyet
o Fast-food tarzı hızlı ve yüksek kalorili gıda tüketimi
• Fiziksel İnaktivite:
o Postoperatif dönem
o Yaşlılık
o İş ile ilgili
29
• Genetik (Dismorfik) Obeziteler:
o Otozomal resesif
o X’e bağlı kromozomal
• Diğer Faktörler:
o Yaş
o Cinsiyet
o Doğum sayısı
o Evlilik
o Sigarayı bırakma
o Alkol tüketimi
OBEZİTENİN YOL AÇTIĞI SAĞLIK SORUNLARI
Obezitenin çeşitli hastalıklarla ilişkisi bilinmekte olup, morbidite ve
mortalitede artışa neden olmaktadır.
Obezite ile erkeklerde kolon, rektum, pankreas, mide, böbrek safra kesesi,
prostat kanseri riski artar. Kadınlarda ise mide, kolon, böbrek, safra kesesi,
meme, endometrium, over ve serviks kanseri riski artar(167,168).
Obeziteye eşlik eden hastalıklar ve obezitenin komplikasyonları;(165,169)
• Kardiyovasküler sistem
o Koroner kalp hastalığı
o Hipertansiyon ve İnme
o Derin ven trombozu
30
o Primer alveoler hipoventilasyon
• Solunum sistemi
o Obstürktif uyku apnesi
o Dispne
• Metabolik-Endokrin
o Tip II diyabetes mellitus
o Dislipidemi
o İnsülin idrenci
o Polikistik over sendromu
• Gastrointestinal sistem
o Hiatus hernisi ve reflü hastalığı
o Nonalkolik karaciğer yağlanması
o Safra taşları
o Kolorektal kanser
o Hemoroid
• Nörolojik
o Sinir sıkışmaları
o Siyatalji
• Artropatiler
o Osteoartrit
31
o Düz tabanlık
• Genitoüriner
o Stres inkontinansı
o Fertilite azalması
o Cinsel ilişkide mekanik güçlük
o Gebelik komplikasyonları
o Üriner taşlar
• Meme ile ilgili
o Meme kanseri
o Jinekomasti
• Psikososyal
o Kendinden memnuniyetsizlik
o Depresyon
o Anksiyete
• Diğer
o İş bulma güçlüğü
o Yüksek hayat sigortası primleri
o Ameliyat riskinde artış
o Horlama
o Kronik iltihabi reaksiyon (CRP yüksekliği)
32
MATERYAL VE METOD
Ocak 2003 – Aralık 2008 tarihleri arasında Haydarpaşa Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniği’ne başvuran küratif amaçlı
opere edilmiş, inoperabl kabul edilmiş ve metastatik 100’ü kadın 111’i erkek
olmak üzere toplam 211 kolorektal kanseri bulunan hasta çalışmamızda
retrospektif olarak değerlendirildi.
Hastaların tedavi öncesindeki kayıt altına alınmış olan boy ve kiloları, boy
ve kiloları aracılığıyla hesaplanan vücut kitle indeksleri, yaş, cinsiyet, aile
öyküsü, tümörün lokalizasyonu, boyutu, evresi, patolojik olarak lenfatik
invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon varlığı, müsinöz komponenti
olup olmaması ve histolojik grade’i, uzak metaztaz varlığı ve genel sağkalım
süreleri değerlendirme kapsamına alındı.
Tümör evrelemesi için TNM evreleme sistemi kullanıldı ve AJCC
evrelemesi ile 4 ana gruba ayrıldı: Evre I, II, III ve IV.
Vücut kitle indeksi (VKİ), 3 grupta kategorize edildi: 1, 2 ve 3.grup.
1.gruba VKİ 18–24,9 kg/m2 olanlar, 2.gruba VKİ 25–29,9 kg/m2 olanlar ve
3.gruba 30 kg/m2 ve üzeri olanlar dahil edildi.
Hastaların poliklinik ve patolojik kayıtları incelenerek hastalıksız
sağkalım ve genel sağkalım süreleri belirlendi. Hastalıksız sağkalım süresi, tanı
tarihinden itibaren lokal nüks veya uzak metastaz gelişimine kadar geçen süre
olarak hesaplandı. Genel sağkalım süresi ise yine tanı tarihinden itibaren exitus
zamanına kadar geçen süre veya halen yaşamakta olan hastalarımız için verilerin
güncelleştirildiği Mayıs 2009 tarihine kadar geçen süre olarak hesaplandı.
33
Çalışmamızda istatistiksel analizde SPSS 11. 0 programı kullanıldı.
Değişkenler aritmetik ortalama, standart sapma ve yüzde oran kullanılarak
tanımlandı. Kesikli değişkenler ki-kare testi, sürekli değişkenler normal dağılım
gösterip göstermemelerine göre Student&T ve Mann&Whitney&U testleri
kullanılarak analiz edildi. Sürekli değişkenlerin normal dağılıma uygunlukları
Kolmogorov&Smirnov ile test edildi. Sağkalım analizleri Kaplan&Meier ile ve
Log Rank testi kullanılarak yapıldı. P değeri 0,05’in altında anlamlı kabul edildi.
34
BULGULAR
Çalışmamıza Ocak 2003 – Aralık 2008 tarihleri arasında Haydarpaşa
Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniği’ne başvuran
küratif amaçlı opere edilmiş, inoperabl kabul edilmiş ve metastatik kolorektal
kanseri olan 100’ü kadın (%47,4), 111’i erkek (%52,6) 211 hasta alındı. Median
yaş 57,9 ± 15,8 (20–91) yıl idi. Kolorektal kanser için aile öyküsü hastalarımızın
%14,7’sinde (n=31) vardı.
Hasta grubumuzun kilo ortalaması 65,2 ± 12,7 (34–108) kg idi. Vücut
kitle indeksi (body mass index, VKİ, BMI) ortalama 24,7 ± 4,7 (15,8–40,2)
kg/m2 olarak hesaplandı. 1.grupta 129 hasta, 2.grupta 48 hasta ve 3.grupta 28
hasta bulunmakta idi, 6 hastamızın ise kayıtlarında boy ve kiloları
bulunamadığından VKİ hesaplanamadı ve herhangi bir gruba dahil edilemedi
(Bkz. Tablo–1).
Tablo–1. Kategorize Edilmiş Vücut Kitle İndeksi
Sayı
Yüzde
Grup I
129
61,2
Grup II
48
22,7
Grup III
28
13,3
Sınıflandırılamayan
6
2,8
211
100
Toplam
Tümörün lokalizasyonu dört ana başlıkta toplandı. Tümör lokalizasyonları
rektum, sigmoid+inen kolon, transvers kolon ve çıkan kolon+çekum olarak
belirlendi. Lokalizasyona göre hastaların 49’unda (%23,2) rektum, 95’inde
(%45) sigmoid kolon+inen kolon, 17’sinde (%8,1) transvers kolon ve 47’sinde
(%22,3) çıkan kolon+çekum tutulumu mevcuttu. 3 hastada (%1,4) ise tutulum
bölgesi belirtilmemişti. Çalışmamıza alınan hastaların vücut kitle indeksi ile
35
tümör lokalizasyonu arasında bir ilişki olup olmadığı incelendiğinde istatistiksel
olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (p=0,758). (Bkz.Tablo–2.)
Tablo–2.Tümör lokalizasyonu ve kategorize edilmiş VKİ arasındaki ilişki:
KATVKİ*
Lokalizasyon
1
2
3
Toplam
Rektum
28
13
6
47
Sigmoid kolon + İnen kolon
62
19
14
95
Transvers kolon
8
6
3
17
Çıkan kolon + çekum
29
9
5
43
Toplam
127
47
28
202
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
Cerrahi sonrası incelenen spesmenin patoloji raporları incelenerek tümör
çapı, toplam tutulan lenf nodu sayısı, metastatik lenf nodu sayısı, lenfatik
invazyon varlığı, vasküler invazyon varlığı, perinöral invazyon varlığı, müsinöz
komponent varlığı ve grade belirlendi.
Tümör çapı ortalama 7,6cm ±31,8cm (0,2cm – 44,4cm) saptandı. Toplam
tutulan lenf nodu sayısı 15,7 ± 8,4 (1–55), metastatik lenf sayısı 2,7 ± 4,1 (0–28)
olarak tespit edildi. Tümör çapı ile kategorize edilmiş vücut kitle indeksi
arasında istatistiksel olarak anlamı bir ilişki bulunmamıştır (p=0,99).
Kolorektal kanser evrelemesi 4 evre üzerinden yapıldı, evre I’de 4 hasta
(%1,9), evre II’de 62 hasta (%29,4), evre III’te 91 hasta (%43,3), evre IV’te 54
hasta (%25,6) saptandı. Evre I’de hasta sayısı az olduğundan istatistiksel olarak
anlamlı olmayacağından KATVKİ ile ilişkisi değerlendirmeye alınmadı. Diğer 3
evre ise KATVKİ ile değerlendirildiğinde istatistiksel olarak anlamlı bulundu.
(p=0,021) (Bkz.Tablo–3).
36
Tablo–3. Evre-II, III ve IV ile KATVKİ arasındaki ilişki:
KATVKİ
Evre
1
2
3
Toplam
Evre II
39
13
7
59
%31,2
%27,7
%25,9
%29,6
48
22
19
89
%38,4
%46,8
%70,4
%44,7
38
12
1
51
%30,4
%25,5
%3,7
%25,6
125
47
27
199
%100
%100
%100
%100
Evre III
Evre IV
Toplam
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
Patoloji sonuçlarında rapor edilen verilere göre, 187 hastanın 84’ünde
lenfatik invazyon varken, 103 lenfatik invazyon görülmedi. 189 hastanın
89’unda vasküler invazyon varken, 100’ünde vasküler invazyon görülmedi. 188
hastanın 57’sinde perinöral invazyon varken, 131’inde perinöral invazyon
görülmedi, 202 hastanın 32’sinde müsinöz komponent eşlik ederken, 170’inde
müsinöz komponent izlenmedi. Bu verilerin dışında kalan hastaların patoloji
raporlarında bu tutulumlara ait bir sonuç bulunmadı. Tüm bu parametreler ile
kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulunmamıştır. Lenfatik invazyon için p=0,672; vasküler invazyon için
p=0,056; perinöral invazyon için p=0,312; müsinöz komponent için p=0,160
olarak hesaplanmıştır(Bkz. Tablo–4,5,6,7.).
Tablo–4. Lenfatik invazyon varlığı ile KATVKİ ilişkisi:
KATVKİ
Lenfatik invazyon varlığı
1
2
3
Toplam
Yok
64
24
13
101
Var
47
19
14
80
Toplam
111
43
27
181
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
37
Tablo–5. Vasküler invazyon varlığı ile KATVKİ ilişkisi:
KATVKİ
Vasküler invazyon varlığı
1
2
3
Toplam
Yok
58
29
10
97
Var
54
15
17
86
Toplam
112
44
27
183
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
Tablo–6. Perinöral invazyon varlığı ile KATVKİ ilişkisi:
KATVKİ
Perinöral invazyon varlığı
1
2
3
Toplam
Yok
73
32
21
126
Var
39
11
6
56
Toplam
112
43
27
182
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
Tablo–7. Müsinöz komponent varlığı ile KATVKİ ilişkisi:
KATVKİ
Müsinöz komponent varlığı
1
2
3
Toplam
Yok
98
42
25
165
Var
24
4
3
31
Toplam
122
46
28
196
*KATVKİ= Kategorize edilmiş vücut kitle indeksi.
Histolojik grade; iyi diferansiye, orta diferansiye, az diferansiye, taşlı
yüzük ve müsinöz olarak 5 ana başlıkta incelendi. Hastaların 11’inde iyi
diferansiye tümör, 148’inde orta diferansiye tümör, 29’unda az diferansiye
tümör, 8’inde taşlı yüzük hücreli tümör, 12’sinde müsinöz tümör izlendi. Grade
ile kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında istatiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulunamamıştır. (p=0,663) (Bkz. Tablo–8.).
38
Tablo–8. Histolojik Grade ile KATVKİ arasındaki ilişki:
KATVKİ
Grade
1
2
3
Toplam
İyi diferansiye tümör
8
2
1
11
Orta diferansiye tümör
88
38
17
143
Az diferansiye tümör
17
5
7
29
Taşlı yüzük hücreli tm
5
1
2
8
Müsinöz tümör
8
2
1
11
Toplam
126
48
28
202
Uzak metastaz varlığı ile vücut kitle indeksi arasında bir ilişki olup
olmamasına bakıldı ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı
(p=0,167). (Bkz. Tablo–9).
Tablo–9. Uzak metastaz varlığı ile KATVKİ arasındaki ilişki:
KATVKİ
Uzak metastaz varlığı
1
2
3
Toplam
Yok
81
36
21
138
Var
47
12
6
65
Toplam
128
48
27
203
Çalışmamız esnasında hastalarımızın 48 aylık sağkalım oranları %67,9
olarak hesaplanmış olup, ortalama ömür 56 ay (46–65) saptanmıştır.
Hastalarımızın KATVKİ’ye göre 3 grubu arasında sağkalım süreleri istatistiksel
olarak anlamlı bir farklılık gösterilemedi (p=0,306).
Çalışmamıza alınan hastaların sağkalımı bulunduğu evreler ve vücut
ağırlığı göz önünde tutularak değerlendirilmeye tabi tutuldu (Bkz. Tablo–10).
Evre II, III ve IV ile normal ve fazla kilolu hastalarımız arasında ortalama
sağkalım süreleri istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
39
Tablo.10 Evre, Vücut Ağırlığı ve Ortalama Sağkalım İlişkisi:
Evre
Ortalama sağkalım (ay)
P
Normal (n=39)
34
0,731
Fazla kilolu (n=20)
45
Evre II
Evre III
Normal (n=48)
43
Fazla kilolu (n=41)
44
0,444
Evre IV
Normal (n=38)
45
Fazla kilolu (n=13)
46
0,478
Çalışmamıza alınan hastaların sağkalımı cinsiyet ve vücut ağırlığı göz
önünde tutularak değerlendirmeye tabi tutuldu (Bkz. Tablo–11). Kadınlarda
ortalama sağkalım süreleri, erkeklere göre daha az olmakla birlikte bu
istatistiksel olarak anlamlı bir bulgu değildir.
Tablo–11. Cinsiyet, vücut ağırlığı ve ortalama sağkalım ilişkisi:
Cinsiyet
Ortalama sağkalım (ay)
P
Normal (n=51)
39
0,232
Fazla kilolu (n=44)
49
Kadın
Erkek
Normal (n=78)
58
Fazla kilolu (n=32)
52
0,312
40
TARTIŞMA
Kolorektal kanserler tüm dünyada en sık görülen kanserler arasında yer
almakta olup kansere bağlı morbidite ve mortalitenin önemli bir kısımını
oluşturmaktadır. Günümüzde kolorektal kanser tedavisindeki gelişmeler bu
morbidite ve mortalite oranlarını azaltmıştır. Yapılan çalışmalar sonucunda
kolorektal kanser sağkalımına etkili farklı prognostik faktörler bulunmuştur.
Yapılan prevalans çalışmalarında kolorektal kanser 50 yaş üzeri
insanlarda daha sık görülmektedir(34). Bizim çalışmamızda da median yaş 57,9 ±
15,8 (20–91) yıl olarak tespit edilmiştir.
Ailede kolorektal kanser bulunması bir risk faktörüdür. Birinci derece bir
akrabada kolorektal kanser bulunmasıyla risk 1,7 artarken, ikiden fazla
kolorektal kanser bulunduğunda risk 2,7 kat ve 45 yaş altı akrabalarda kolorektal
kanser varlığında 5,3 kat artar(53,54). Bizim çalışmamızda kolorektal kanser için
aile öyküsü hastalarımızın %14,7 (n=31) olarak tespit edilmiştir.
Obezitenin kolorektal kanser gelişiminde bir risk faktörü olduğu artık
bilinmektedir. Yine Lau Caspar Thygesen ve arkadaşlarının yapmış oldukları
2008 yılındaki bir çalışmada vücut kitle indeksi farklı hasta gruplarında 24,9–
27,9 arasında bulunmuştur(170). Bizim çalışmamızda median kilo 65,2 ± 12,7
(34–108), vücut kitle indeksi ise 24,7 ± 4,7 (15,8–40,2) olarak hesaplanmıştır.
Kolorektal kanserlerin çoğu sigmoid kolon ve rektumda yerleşir(114).
Kolorektal kanserlerin yaklaşık %25’i çekum ve çıkan kolon, %10’u transvers
kolon, %10’u inen kolon ve %35’i rektosigmoidde saptanır(114–118). Bizim
çalışmamızda hastaların 49’unda (%23,2) rektum, 95’inde (%45) sigmoid
kolon+inen kolon, 17’sinde (%8,1) transvers kolon ve 47’sinde (%22,3) çıkan
41
kolon+çekum tutulumu mevcuttu. Terry ve arkadaşları, Martinez ve
arkadaşlarının yaptıkları çalışmalarda BMI artması ile kanser vakalarının distal
kolonda daha fazla olduğu gösterdiler(171,172). Bizim çalışmamızda ise,vücut kitle
indeksi ile tümör lokalizasyonu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulamadık (p=0,758).
TNM evrelemesi ile vücut kitle indeksi arasında ilişki olup olmadığı
yönündeki
bir
çalışmaya
literatür
taramamızda
rastlayamadık.
Bizim
çalışmamızda ise yine de evre ile kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında
bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak istedik. Hastalarımızın %1,9’unu (n=4)
evre I, %29,4’ünü (n=62) evre II, %43,3’ünü (n=91) evre III ve %25,6’sını
(n=54) evre IV olarak tespit ettik. Ancak hasta sayısı düşük olduğundan
istatiksel olarak anlamlı bir ilişki olup olmadığını ortaya koyacak net bir bilgi
elde edemedik.
Skibber ve arkadaşlarının yapmış oldukları çalışmada kolorektal kanserde
primer tümör büyüklük ve konfigürasyonunun prognostik bir önem taşımadığını
göstermişlerdir(148). Biz ise çalışmamızda tümör çapının vücut kitle indeksi
arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koymak istedik. Hastalarımızın
patolojik spesmenlerinde tespit edilmiş olan tümör çapı ile kategorize edilmiş
vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamı bir ilişki bulamadık
(p=0,99).
Prognostik faktör olarak bilinmekte olan perinöral invazyon, lenfatik
invazyon ve vasküler invazyon varlığı ile vücut kitle indeksi arasında bir ilişki
varlığı olup olmadığını araştıran bir çalışmaya taradığımız literatürde
rastlayamadık. Bizim çalışmamızda perinöral invazyon, lenfatik invazyon ve
vasküler invazyon varlığı ile vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir ilişki saptayamadık (p > 0,05).
42
Müsinöz karsinom (%50’den fazla müsin) bulgularının prognostik önemi
halen tartışmalıdır. Müsinöz karsinom olup olmaması ile vücut kitle indeksi
arasında yapılan bir çalışmaya literatür taramasında rastlayamadık. Bizim
çalışmamızda kategorize edilmiş vücut kitle indeksi ile müsinöz komponent
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptamadık (p=0,160).
Histolojik grade’in prognostik önemi gösterilmiş olmasına rağmen, bu
değişkenin skorlanmasında önemli bir subjektiflik mevcuttur ve grade
belirlenmesi için hiçbir kriter evrensel olarak kabul edilmemiştir(119). Histolojik
grade ile vücut kitle indeksi arasında bir ilişki olup olmadığını ortaya koyan bir
çalışmaya literatür taramasında rastlayamadık. Bizim çalışmamızda histolojik
grade; iyi diferansiye, orta diferansiye, az diferansiye, taşlı yüzük ve müsinöz
olarak 5 ana başlıkta incelendi. Hastaların 11’inde iyi diferansiye tümör,
148’inde orta diferansiye tümör, 29’unda az diferansiye tümör, 8’inde taşlı
yüzük hücreli tümör, 12’sinde müsinöz tümör izlendi. Histolojik grade ile
kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulamadık (p=0,663).
Uzak metastaz varlığı başlı başına bir kötü prognoz göstergesi olarak
bilinmektedir. Bizim çalışmamızda uzak metastaz ile tutulan organlar; karaciğer,
periton, akciğer ve diğer olmak üzere 4 ana grupta toplandı. Toplam 66 hastada
uzak metastaz izlendi. Bu hastaların 46’sında (%21,8) karaciğer, 11’inde (%5,2)
periton, 3’ünde (%1,4) akciğer ve 6’sında (%2,8) diğer organların uzak metastaz
ile tutulumu mevcuttu. Başlangıçta evre IV olarak belirlenen 54 hastaya, uzak
metastaz ile 12 hasta takipleri esnasında eklenmiş oldu. Uzak metastaz varlığı ile
kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki bulamadık (p=0,167).
43
Sonuç olarak, kolorektal kanserin prognostik faktörleri ile vücut kitle
indeksi arasında bir ilişki olup olmadığını araştırdığımız bu çalışmamızda
tümörün evresi, lokalizasyonu, boyutu, patolojik olarak lenfatik invazyon,
vasküler invazyon, perinöral invazyon varlığı, müsinöz komponenti olup
olmaması, histolojik grade’i, uzak metastaz varlığı ile kategorize edilmiş vücut
kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
Çalışmaya dahil edilen hastalarımızın sağkalım süreleri ile kategorize edilmiş
vücut kitle indeksi arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulunamamıştır.
44
ÖZET
Ocak 2003 – Aralık 2008 tarihleri arasında Haydarpaşa Numune Eğitim
ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Onkoloji Polikliniği’ne başvuran küratif amaçlı
opere edilmiş ve inoperabl kabul edilmiş 100’ü kadın 111’i erkek olmak üzere
toplam 211 kolorektal kanseri bulunan hasta çalışmamızda retrospektif olarak
değerlendirildi. Hastaların tedavi öncesindeki kayıt altına alınmış olan boy ve
kiloları, boy ve kiloları aracılığıyla hesaplanan vücut kitle indeksleri, yaş,
cinsiyet, aile öyküsü, tümörün lokalizasyonu, boyutu, evresi, patolojik olarak
lenfatik invazyon, vasküler invazyon, perinöral invazyon varlığı, müsinöz
komponenti olup olmaması ve histolojik grade’i, uzak metaztaz varlığı ve
hastalarımızın sağkalım süreleri değerlendirme kapsamına alındı.
Tümör evrelendirilmesinde TNM evrelemesi patoloji bulguları göz
önünde tutularak kullanıldı ve evreleme AJCC evrelemesi ile 4 ana gruba
ayrıldı. Vücut kitle indeksi (VKİ), 18–24,9, 25–29,9 ve 30 veya üzeri şeklinde
kategorize edildi. Hastaların poliklinik ve patolojik kayıtları incelenerek
hastalıksız sağkalım ve genel sağkalım süreleri belirlendi. Hastalıksız sağkalım
süresi, tanı tarihinden itibaren lokal nüks veya uzak metastaz gelişimine kadar
geçen süre olarak hesaplandı. Genel sağkalım süresi ise yine tanı tarihinden
itibaren exitus zamanına kadar geçen süre veya halen yaşamakta olan
hastalarımız için verilerin güncelleştirildiği Mayıs 2009 tarihine kadar geçen
süre olarak hesaplandı.
Retrospektif
olarak
yaptığımız
bu
çalışmada
tümörün
evresi,
lokalizasyonu, boyutu, patolojik olarak lenfatik invazyon, vasküler invazyon,
perinöral invazyon, müsinöz komponenti olup olmaması, histolojik grade’i, uzak
metastaz varlığı ile kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında istatistiksel
45
olarak anlamlı bir ilişki bulunamadı. Çalışmaya dahil edilen hastalarımızın
sağkalım süreleri ile kategorize edilmiş vücut kitle indeksi arasında da
istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.
Sonuç olarak tezimizde kolorektal kanserli hastalarda mevcut prognostik
faktörler ile vücut kitle indeksi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki
bulamamış olmamıza karşın, daha büyük hasta gruplarında yapılacak çalışmalar
ile bu parametreler arasındaki ilişkinin daha net olarak ortaya konabileceğini
düşünmekteyiz.
46
KAYNAKLAR
1. Stewart BW, Kleihues P, editors. World Cancer Report. Lyon: IARC Pres; 2003.
2. Parkin DM, Bray F, Ferlay J, Pisani P. Global cancer statistics, 2002. CA Cancer J Clin
2005; 55:74-108.
3. Terry P, Giovannucci E, Michels KB, et al. Fruit, vegetables, dietary fiber, and risk of
colorectal cancer. J Natl Cancer Inst 2002;93:525–33.
4. Gonzalez CA. Nutrition and cancer: the current epidemiological evidence. Br J Nutr
2006;96:42–5.
5. Samad AK, Taylor RS, Marshall T, Chapman MA. A meta-analysis of the association of
physical activity with reduced risk of colorectal cancer. Colorectal Dis 2005;7:204–13.
6. Bianchini F, Kaaks R, Vainio H. Overweight, obesity, and cancer risk. Lancet Oncol
2002;3:565–74.
7. Larsson SC, Orsini N, Wolk A. Diabetes mellitus and risk of colorectal cancer: a metaanalysis. J Natl Cancer Inst 2005;97:1679–87.
8. Potter JD, Slattery ML, Bostick RM, Gapstur SM. Colon cancer: a review of the
epidemiology. Epidemiol Rev 1993;15:499–545.
9. Bergstrom A, Pisani P, Tenet V, Wolk A, Adami HO. Overweight as an avoidable cause of
cancer in Europe. Int J Cancer 2001;91:421–30.
10. Dai Z, Xu YC, Niu L. Obesity and colorectal cancer risk: a meta-analysis of cohort
studies. World J Gastroenterol 2007;13:4199–206.
11. Larsson SC, Wolk A. Obesity and colon and rectal cancer risk: a meta-analysis of
prospective studies. Am J Clin Nutr 2007;86:556–65.
12. International obesity taskforce. The Global epidemic. Available from:
http://www.iotf.org/globalepidemic.asp (accessed 20 July 2007).
13. WHO. Obesity and overweight. Available from: http://www.who.int/infobase/report.aspx
(accessed 20 July 2007).
14. Tannenbaum A. Relationship of body weight to cancer indidence. Arch Pathol 1940; 30:
509-517
15. Parkin DM, Bray FI, Devesa SS. Cancer burden in the year 2000. The global picture. Eur
J Cancer 2001; 37 Suppl 8: S4-S66
47
16. Gerhardsson de Verdier M, Hagman U, Steineck G, Rieger A, Norell SE. Diet, body mass
and colorectal cancer: a case-referent study in Stockholm. Int J Cancer 1990;46:832–8.
17. Kune GA, Kune S, Watson LF. Body weight and physical activity as predictors of
colorectal cancer risk. Nutr Cancer 1990;13:9–17.
18. Dietz AT, Newcomb PA, Marcus PM, Storer BE. The association of body size and large
bowel cancer risk in Wisconsin (United States) women. Cancer Causes Control 1995;6:30–6.
19. Le Marchand L, Wilkens LR, Kolonel LN, Hankin JH, Lyu LC. Associations of sedentary
lifestyle, obesity, smoking, alcohol use, and diabetes with the risk of colorectal cancer. Cancer
Res 1997;57:4787–94.
20. Chyou PH, Nomura AM, Stemmermann GN. A prospective study of colon and rectal
cancer among Hawaii Japanese men. Ann Epidemiol 1996;6:276–82.
21. Le Marchand L, Wilkens LR, Mi MP. Obesity in youth and middle age and risk of
colorectal cancer in men. Cancer Causes Control 1992;3:349–54.
22. Phillips RL, Snowdon DA. Dietary relationships with fatal colorectal cancer among
Seventh-Day Adventists. J Natl Cancer Inst 1985;74:307–17.
23. Chute CG, Willett WC, Colditz GA, Stampfer MJ, Baron JA, Rosner B, et al. A
prospective study of body mass, height, and smoking on the risk of colorectal cancer in
women. Cancer Causes Control 1991;2:117–24.
24. Sandhu MS, Dunger DB, Giovannucci EL (2002) Insulin, insulin-like growth factor-I
(IGF-I) binding proteins, their biologic interactions, and colorectal cancer. J. Natl Cancer Inst.
94: 972-980.
25. Giovanucci E (2001) Insulin, insulin-like growth factors and colon cancer: a review of the
evidence. J Nutr 131: 3109S-3120S.
26. Renehan AG, Zwahlen M, Minder C, O’Dwyer ST, Shalet SM; Egger M (2004) Insulinlike growth factor (IGF) –I, IGF binding protein-3, and cancer risk: systematic review and
meta-regression analysis. Lancet 363: 1346-1353.
27. Konishi F, Morson B. Pathology of colorectal adenomas: a colonoscopic survey. J Clin
Pathol. 1982; 35:830-841.
28. Terry PD, Miller AB, Rohan TE (2002) Obesity and colorectal cancer risk in women. Gut
51: 191-194.
29. Martinez ME, Giovanucci E, Spiegelman D, Hunter DJ, Willett WC, Colditz GA (1997)
Leisure-time physical activity, body size, and colon cancer in women. Nurses’ Health Study
Research Group. J Natl Cancer Inst 89: 948-955.
48
30. Caan BJ, Coates AO, Slattery ML, Potter JD, Quesenberry CP Jr, Edwards SM (1998)
Body size and the risk of colon cancer in a large case-control study. Int. J Obes Relat Metab
Disord 22: 178-184.
31. Slattery ML, Potter J; Caan B et al. (1997) Energy balance and colon cancer – beyond
physical activity. Cancer Res 57: 75-80.
32. Gerhardsson de Verdier M, Hagman U, Steineck G, Rieger A, Norell SE (1990) Diet,
body mass and colorectal cancer: a case-referent study in Stockholm. Int J Cancer 46: 832838.
33. Parkin DM, Pisani P, Ferlay J. Global cancer statistics. CA Cancer J Clin 1999;49:33.
34. Landis SH, Murray T, Bolden S, Wingo PA. Cancer statistics 1998. CA Cancer J
Clin1998;48:6.
35. Brown MO, Lanier AP, Becker TM. Colorectal cancer incidence and survival among
Alaska Natives, 1969–1993. Int J Epidemiol 1998;27:388.
36. Armstrong B, Doll R. Environmental factors and cancer incidence and mortality in
different countries, with special reference to dietary practices. Int J Cancer 1975;15:617.
37. Henderson MM. International differences in diet and cancer incidence. J Natl Cancer Inst
Monogr 1992;599.
38. Nelson RL, Persky V, Turyk M. Determination of factors responsible for the declining
incidence of colorectal cancer. Dis Colon Rectum 1999;42:741.
39. Staszewski J, Haenszel W. Cancer mortality among the Polish-born in the United States. J
Natl Cancer Inst 1965;35:291.
40. McMichael AJ, Giles GG. Cancer in migrants to Australia: extending the descriptive
epidemiological data. Cancer Res 1988;48:751.
41. Kune S, Kune GA, Watson L. The Melbourne colorectal cancer study: incidence findings
by age, sex, site, migrants and religion. Int J Epidemiol 1986;15:483.
42. Laken SJ, Petersen GM, Gruber SB, et al. Familial colorectal cancer in Ashkenazim due
to a hypermutable tract in APC. Nat Genet 1997;17:79.
43. Rozen P, Shomrat R, Strul H, et al. Prevalence of the I1307K APC gene variant in Israeli
Jews of differing ethnic origin and risk for colorectal cancer. Gastroenterology 1999;116:54.
49
44. Weber TK, Chin HM, Rodriguez-Bigas M, et al. Novel hMLH1 and hMSH2 germline
mutations in African Americans with colorectal cancer. JAMA 1999;281:2316.
45. Nelson RL, Persky V, Turyk M. Time trends in distal colorectal cancer subsite location
related to age and how it affects choice of screening modality. J Surg Oncol 1998;69:235.
46. Nelson RL, Dollear T, Freels S, Persky V. The relation of age, race, and gender to the
subsite location of colorectal carcinoma. Cancer 1997;80:193.
47. Wilmink AB. Overview of the epidemiology of colorectal cancer. Dis Colon Rectum
1997;40:483.
48. Thorn M, Bergstrom R, Kressner U, et al. Trends in colorectal cancer incidence in
Sweden 1959–93 by gender, localization, time period, and birth cohort. Cancer Causes
Control 1998;9:145.
49. Ji BT, Devesa SS, Chow WH, Jin F, Gao YT. Colorectal cancer incidence trends by
subsite in urban Shanghai, 1972–1994. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 1998;7:661.
50. Thibodeau SN, French AJ, Cunningham JM, et al. Microsatellite instability in colorectal
cancer: different mutator phenotypes and the principal involvement of hMLH1. Cancer Res
1998;58:1713.
51. Fink D, Nebel S, Norris PS, et al. The effect of different chemotherapeutic agents on the
enrichment of DNA mismatch repair-deficient tumour cells. Br J Cancer 1998;77:703.
52. Karnes WE Jr, Shattuck-Brandt R, Burgart LJ, et al. Reduced COX-2 protein in colorectal
cancer with defective mismatch repair. Cancer Res 1998;58:5473.
53. Fuchs CS, Giovannucci EL, Colditz GA, et al. A prospective study of family history and
the risk of colorectal cancer. N Engl J Med 1994;331:1669.
54. Rozen P, Fireman Z, Figer A, et al. Family history of colorectal cancer as a marker of
potential malignancy within a screening program. Cancer 1987;60:248.
55. Pariente A, Milan C, Lafon J, Faivre J. Colonoscopic screening in first-degree relatives of
patients with 'sporadic' colorectal cancer: a case-control study. The Association Nationale des
Gastroenterologues des Hopitaux and Registre Bourguignon des Cancers Digestifs (INSERM
CRI 9505). Gastroenterology 1998;115:7.
50
56. Guillem JG, Forde KA, Treat MR, et al. Colonoscopic screening for neoplasms in
asymptomatic first-degree relatives of colon cancer patients. A controlled, prospective study.
Dis Colon Rectum 1992;35:523.
57. Winawer SJ, Zauber AG, Gerdes H, et al. Risk of colorectal cancer in the families of
patients with adenomatous polyps. National Polyp Study Workgroup. N Engl J Med
1996;334:82.
58. Ahsan H, Neugut AI, Garbowski GC, et al. Family history of colorectal adenomatous
polyps and increased risk for colorectal cancer. Ann Intern Med 1998;128:900.
59. Kerber RA, Slattery ML, Potter JD, Caan BJ, Edwards SL. Risk of colon cancer
associated with a family history of cancer or colorectal polyps: the diet, activity, and
reproduction in colon cancer study. Int J Cancer 1998;78:157.
60. Vasen HFA, Wijnen JT, Menko FH, et al. Cancer risk in families with hereditary
nonpolyposis colorectal cancer diagnosed by mutation analysis. Gastroenterology 1996;
110:1020-7.
61. Pinol V, Andreu M, Castels Antoni, et al. Frequency of hereditary non-polyposis
colorectal cancer and other colorectal cancer familial forms in Spain: a multicentre,
Prospective, nationwide study. European Journal of Gastroenterology & Hepatology.
16(1):39-45, January 2004.
62. Burt RW, Bishop DT, Cannon LA, et al. Dominant inheritance of adenomatous colonic
polyps and colorectal cancer. N Engl J Med 1985;312:1540.
63. Ponz de Leon M, Scapoli C, Zanghieri G, et al. Genetic transmission of colorectal cancer:
exploratory data analysis from a population based registry. J Med Genet 1992;29:531.
64. Harris MJ, Coggan M, Langton L, Wilson SR, Board PG. Polymorphism of the Pi class
glutathione S-transferase in normal populations and cancer patients. Pharmacogenetics
1998;8:27.
65. Welfare M, Monesola Adeokun A, Bassendine MF, Daly AK. Polymorphisms in GSTP1,
GSTM1, and GSTT1 and susceptibility to colorectal cancer. Cancer Epidemiol Biomarkers
Prev 1999;8:289.
51
66. Chen J, Giovannucci E, Kelsey K, et al. A methylenetetrahydrofolate reductase
polymorphism and the risk of colorectal cancer. Cancer Res 1996;56:4862.
67. Chen J, Stampfer MJ, Hough HL, et al. A prospective study of N-acetyltransferase
genotype, red meat intake, and risk of colorectal cancer. Cancer Res 1998;58:3307.
68. Ma J, Stampfer MJ, Giovannucci E, et al. Methylenetetrahydrofolate reductase
polymorphism, dietary interactions, and risk of colorectal cancer. Cancer Res 1997;57:1098.
69. Vineis P, McMichael A. Interplay between heterocyclic amines in cooked meat and
metabolic phenotype in the etiology of colon cancer. Cancer Causes Control 1996;7:479.
70. Potter JD. Colorectal cancer: molecules and populations. J Natl Cancer Inst 1999;91:916.
71. Singh PN, Fraser GE. Dietary risk factors for colon cancer in a low-risk population. Am J
Epidemiol 1998;148:761.
72. Slattery ML, Potter J, Caan B, et al. Energy balance and colon cancer—beyond physical
activity. Cancer Res 1997;57:75.
73. Willett WC, Stampfer MJ, Colditz GA, Rosner BA, Speizer FE. Relation of meat, fat, and
fiber intake to the risk of colon cancer in a prospective study among women. N Engl J Med
1990;323:1664.
74. Burnstein MJ. Dietary factors related to colorectal neoplasms. Surg Clin North Am
1993;73:13.
75. Burkitt DP. Epidemiology of cancer of the colon and rectum. 1971. Dis Colon Rectum
1993;36:1071.
76. Trock B, Lanza E, Greenwald P. Dietary fiber, vegetables, and colon cancer: critical
review and meta-analyses of the epidemiologic evidence. J Natl Cancer Inst 1990;82:650.
77. Howe GR, Benito E, Castelleto R, et al. Dietary intake of fiber and decreased risk of
cancers of the colon and rectum: evidence from the combined analysis of 13 case-control
studies. J Natl Cancer Inst 1992;84:1887.
78. Fuchs CS, Giovannucci EL, Colditz GA, et al. Dietary fiber and the risk of colorectal
cancer and adenoma in women. N Engl J Med 1999;340:169.
52
79. Kikendall JW, Bowen PE, Burgess MB, et al. Cigarettes and alcohol as independent risk
factors for colonic adenomas. Gastroenterology 1989;97:660.
80. Whittemore AS, Wu-Williams AH, Lee M, et al. Diet, physical activity, and colorectal
cancer among Chinese in North America and China. J Natl Cancer Inst 1990;82:915.
81. Giovannucci E, Rimm EB, Stampfer MJ, et al. Aspirin use and the risk for colorectal
cancer and adenoma in male health professionals. Ann Intern Med 1994;121:241.
82. Giovannucci E, Egan KM, Hunter DJ, et al. Aspirin and the risk of colorectal cancer in
women. N Engl J Med 1995;333:609.
83. Thun MJ, Namboodiri MM, Heath CW Jr. Aspirin use and reduced risk of fatal colon
cancer. N Engl J Med 1991;325:1593.
84. Rosenberg L, Louik C, Shapiro S. Nonsteroidal antiinflammatory drug use and reduced
risk of large bowel carcinoma. Cancer 1998;82:2326.
85. Rustgi AK. Hereditary gastrointestinal polyposis and nonpolyposis syndromes. N Engl J
Med 1994;331:1694.
86. Fuchs CS, Giovannucci E, Colditz GA et al. A prospective study of family history and the
risk of colorectal cancer. N Eng J Med 1994; 331:1669-74.
87. Desai DC, Neale KF, Talbot IC, et al. Juvenile polyposis. Br J Surg 1995; 82:14-7.
88. Spigelman A, Murray V, Phillips R. Cancer and the Peutz-Jeghers Syndrome. Gut 1989;
30:1588.
89. Ekbom A, Helmick C, Zack M, et al. Ulcerative colitis and colorectal cancer: a population
based study. N Eng J Med 1990; 323:1228-33.
90. Ekbom A, Helmick C, Zack M, et al. Increased risk of large bowel cancer in Crohn’s
Disease with colonic involvement. Lancet 1990; 336:357-9.
91. Kalble T, Tricker AR, Friedl P, et al. Ureterosigmoidostomy: Long-term results ,risk of
carcinoma ,and etiological factors for carcinogenesis. J Urol 1990;144:1110-4.
92. Otchy DP, Nelson H. Radiation injuries of the colon and rectum. Surg Clin North Am
1993; 73:1017-35.
53
93. Hamilton SR, Liu B, Parsons RE, et al. The molecular basis of Turcot's syndrome. N Engl
J Med 1995;332:839.
94. Chung DC, Rustgi AK. The hereditary nonpolyposis colorectal cancer syndrome: genetics
and clinical implications. Ann Intern Med 2003;138:560.
95. Fearon ER: Genetic Alterations underlying colorectal tumor genesis. Cancer Surveys
12:119-136, 1992.
96. Wasen MFA, Meckin JP, Meera Khan P, Kynch MT: The International Colllaborative
Group on Hereditary Non-polyposis colorectal cancer. Dis Colon Rect 34:424-425, 1991.
97. Mecklin JP, Sipponen P, Jarrinen HJ: Histopathology of colorectal carcinomas and
adenomas in Cancer Family Syndrome. Dis Colon Rect 29:849-853, 1986.
98. Bartholomew LG, Moore CE, Dahlin DC, Waugh JM: Intestinal poliposis associated with
mucocutaneous pigmentation. Surg Gynecol Obstet 115:1-11, 1962.
99. Williams JP, Knudsen A: Peutz-Jegher’s syndrome with metastating duodenal carcinoma.
Gut 6:179-184, 1965.
100. Spigelman AD, Murday V, Phillips RKS: Cancer and Peutz-Jegher’s Syndrome. Gut
30:1588-1590, 1989.
101. Dozois RR, Judd ES, Dahlin DC, Bartholomew LG: The Peutz-Jegher’s syndrome. Is
there a predisposition to the development of intestinal malignancy? Arch Surg 98:509-517,
1969.
102. Narita T, Eto T, Ito T: Peutz-Jegher’s syndrome with adenoma and adenocarcinoma in
colonic polyps. Am J Surg Pathol 11:76-81, 1987.
103. Carlson GJ, Nivatvongs S, Snover DC: Colorectal polyps in Cowden disease (Multiple
hamartomatous syndrome). Am J Surg Pathol 8: 763-770, 1984.
104. Dajani YF, Kamal MF: Colorectal Juvenile polyps: An epidemiological and
histopathological study of 144 cases in Jordanians. Histopathology 8: 765-779, 1984.
105. Burt RW. Familial risk and colorectal cancer. Gastroenterol Clin North Am 1996;25:793.
54
106. Spirio L, Olschwang S, Groden J, et al. Alleles of the APC gene: an attenuated form of
familial polyposis. Cell 1993;75:951.
107. Powell SM, Petersen GM, Krush AJ, et al. Molecular diagnosis of familial adenomatous
polyposis. N Engl J Med 1993;329:1982.
108. Geller G, Botkin JR, Green MJ, et al. Genetic testing for susceptibility to adult-onset
cancer. The process and content of informed consent. JAMA 1997;277:1467.
109. Giardiello FM. Genetic testing in hereditary colorectal cancer. JAMA 1997;278:1278.
110. Sidransky D, Tokino T, Hamilton SR, et al. Identification of ras oncogene mutations in
the stool of patients with curable colorectal tumors. Science 1992;256:102.
111. Smith-Ravin J, England J, Talbot IC, Bodmer W. Detection of c-Ki-ras mutations in
fecal samples from sporadic colorectal cancer patients. Gut 1995;36:81.
112. Villa E, Dugani A, Rebecchi AM, et al. Identification of subjects at risk for colorectal
carcinoma through a test based on K-ras determination in the stool. Gastroenterology
1996;110:1346.
113. Eguchi S, Kohara N, Komuta K, Kanematsu T. Mutations of the p53 gene in the stool of
patients with resectable colorectal cancer. Cancer 1996;77:1707.
114. Corman ML, Veidenheimer MC, Coller JA. Colorectal carcinoma: a decade of
experience at the Lahey Clinic. Dis Colon Rectum 1979; 22:477-9.
115. Cooper HS: Intestinal neoplasms. In Diagnostic Surgical Pathology. Second Edition,
Stephen S. Sternberg (ed), Raven Press Ltd. New York, pp:1371-1383, 1984.
116. Pascal RR, Fenoglio-Preiser CMF, Noffsinger AE: Neoplastic disease of small and large
intestin in. Principles and practice of surgical pathology and cytopathology. Third edition Vol
2, Steven G Silverberg, Ronal A, De Lelllis, William J. Frable (eds). New York pp 18011852, 1994.
117. Fearon ER: Molecular Abnormalities in colon and rectal cancer in The Molecular Basis
of Cancer. Meldelsohn J, Howley PM, Israel MA, Liotta LA (eds). Philadelphia, WB
Sounders Company, 1995, pp 340-356.
55
118. Rosai J: Gastrointestinal tract in Ackerman’s Surgical Pathology, 8 ed. J Rosai (ed);
Mosby St. Louis pp 589-781, 1996.
119. Compton CC. Surgical pathology of colorectal cancer. Totowa, NJ: Humana Press,
2002:247.
120. American Joint Committee on Cancer. Colon and rectum. Philadelphia: Lippincott–
Raven, 2002:113.
121. Keighley MRB and William NS: Surgery of ANus, Rectum and Colon, W.B.Saunders
Company, London, 1993.
122. Goligher J: Surgery of the Anus Rectum and Colon Fifth Edition, Bailliere Tindal,
London, 1984.
123. Nyhus LM, Baker RJ, and Fischer JE: Mastery of Surgery Third Edition, Little Brown
Company, Boston, New York, Toronto, London, 1997.
124. Özer Ş: Genel Cerrahi, Atlas Kitabevi, Konya, 1994.
125. Özkan K, Özen N ve Malazgirt Z: Genel Cerrahi Ders Kitabı, Hacettepe, Taş Kitapçılık
Ltd.Şti., Ankara, 1996.
126. Sayek İ: Temel Cerrahi, Güneş Kitabevi, Ankara, 1991.
127. Schwartz Sl: Principles of Surgery McGraw-Hill Book Company, New York, Toronto,
1969.
128. Ahlgren J and Macdonald J: Gastrointestinal Oncology, J.B. Lippincott Company,
Philadelphia, 1992.
129. Corman ML: Colon and Rectal Surgery, Lippincott Company, Philadelphia, 1994.
130. Maingot R: Abdominal operations, Fifth Edition, Appleton-Century-Crofts, New York,
1969.
131. Andican A: MAingot Abdominal Operasyonlar, çeviri. Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul,
1989.
132. Ng IO, Luk I, Yuen ST, Lau PW, Pritchett CJ, Ng M: Surgical lateral clearaince in
resected rectal carcinomas. Cancer 71: 1972-1976, 1993.
56
133. Compton CC, Fielding LP, Burgart LJ, et al. Prognostic factors in colorectal cancer.
College of American Pathologists Consensus Statement 1999. Arch Pathol Lab Med
2000;124:979.
134. Greene F, Stewart A, Norton H. A new TNM staging strategy for node-positive (stage
III) colon cancer: an analysis of 50,042 patients. Ann Surg 2002;236:416.
135. Griffin MP, Bergstralh EJ, Coffey RJ, Beart RW Jr, Melton LJ III: Predictors of survival
after curative resection of carcinoma of thecolon and rectum. Cancer 60: 2318-2324, 1987.
136. Shirouzu K, Isomoto M, Morodomi T and Kakegawa T: Carcinomatous lymphatic
permation. Cancer 75: 4-10, 1995.
137. Patt DJ, Brynes RK, Vardiman JW, Coppleson LW: Mesocolic lymph node histology is
an important prognostic indicator for patients with carcinoma of the sigmoid colon. An
immunomorphologic study. Cancer 35: 1388-1397, 1975.
138. Lapertosa G, Baracchini P, Fulcheri E, Tanzi R: Prognostic value of the
immunocytochemical detection of extramural venous invasion in Dukes colorectal
adenocarcinomas. A preliminary study. Am J Pathol 135: 939-945, 1989.
139. Cusack JC, Giacco GG, Cleary K, et al. Survival factors in 186 patients younger than 40
years old with colorectal adenocarcinoma. J Am Coll Surg 1996;183:105.
140. Messerini L, Palomba A, Zampi G. Primary signet-ring cell carcinoma of the colon and
rectum. Dis Colon Rectum 1995;38:1189.
141. de Bruine AP, Wiggers T, Beek C, et al. Endocrine cells in colorectal adenocarcinomas:
incidence, hormone profile and prognostic relevance. Int J Cancer 1993;54:765.
142. Jessurun J, Romero-Guadarrama M, Manivel JC. Medullary adenocarcinoma of the
colon: clinicopathologic study of 11 cases. Hum Pathol 1999;30:843.
143. de la Chapelle A. Microsatellite instability. N Engl J Med 2003;349:209.
144. Fearon E, Cho K, Nigro J, et al. Identification of a chromosome 18q gene that is altered
in colorectal cancers. Science 1990;247:49.
145. Mehlen P, Rabizadeh S, Snipas S, et al. The DCC gene product induces apoptosis by a
mechanism requiring receptor proteolysis. Nature 1998;395:801.
57
146. Lanza G, Matteuzzi M, Gafa R, et al. Chromosome 18q allelic loss and prognosis in
stage II and III colon cancer. Int J Cancer 1998;79:390.
147. Harrison LE, Guillem JG, Paty P, Cohen AM. Preoperative carcinoembryonic antigen
predicts outcomes in node-negative colon cancer patients: a multivariate analysis of 572
patients. J Am Coll Surg 1997;185:55.
148. Skibber JM, Curley SA, Lotan R: Colon tumor markers for prognosis and therapy.
Cancer Bull 46:331-335, 1994.
149. Dario C. Altieri. Survivin in apoptosis control and cell cycle regulation in cancer.
Progress in Cell Cycle Research, Vol. 5, 447-452, (2003)
150. Alberts B, Bray D, Lewis J, Raff M, Roberts K, Watson JD: Cancer: The molecular
genetics of cancer in the Molecular biology of the cell. New York Garland Publishing. Third
edi, pp 1255-1291, 1994.
151. Fearon ER, Hamilton SR and Vogelstein B: Clonal analysis of human colorectal tumors.
Science 238: 193-197, 1987.
152. Vogelstein B, Fearon ER, Hamilton SR, et al: Genetic alterations during colorectal tumor
development. N Eng J Med 319:525-532, 1988.
153. Meyerhardt JA, Catalano PJ, Haller DG, et al. Impact of diabetes mellitus on outcomes
in patients with colon cancer. J Clin Oncol 2003;21:433.
154. World Health Organization: Obesity: Preventing and Managing the Global Epidemic
Report of a WHO Consultation on Obesity. Geneva, World Health Organ Tech Rep Ser.
2000;894:1-253.
155. National Institutes of Health, National Heart, Lung, and Blood Institute: Clinical
guidelines on the identification, evaluation, and treatment of overweight and obesity in adultsin evidence report. Obes Res 1998;6(Suppl 2):51S-209S.
156. Duerenberg P, Weststrate JA, Seidell JC. Body mass index as a measure of body fatness:
Age-and sex-specific prediction formulas. British J Nutr 1991; 65:105-14.
58
157. World Health Organization Expert Committee: Physical Status: The Use and
Interpretation of Anthropometry. WHO Technical Report Series no. 854. Geneva, World
Health Organization, 1995.
158. Seidell JC, Deerenberg I. Obesity in Europe: Prevalence and consequences for use of
medical care. Pharmacoeconomics 1994;5 (Suppl 1):38-44.
159. National Institute of health. Clinical guidelines on the identification, evaluation and
treatment of overweight and obesity in adults. National Institute of health Obes Res
1998;6:464.
160. Kuczmarski R, Flegal K, Campbell S, Johnson C. Increasing prevalence of overweight
among US adults: The National Health and Nutrition Examination Surveys, 1960 to 1991.
JAMA 1994;205-11.
161. Satman Đ, Sengül AM, Uygur S, et al. Population based study of diabetes and risk
characteristics in Turkey: results of the Turkish diabetes epidemiology study (TURDEP).
Diabetes Care 2002;25:1551-6.
162. Onat A, Yıldırım B, Çetinkaya A, et al. Eriskinlerimizde Obezite ve santral Obezite
göstergeleri ve iliskileri: 1990-98’de düsündürücü obezite artısı erkeklerde daha belirgin.
Türk Kardiyoloji Arsivi 1999;27:209-17.
163. Hatemi H, Turan N, Arık N, Yumuk V. Türkiye Obezite ve Hipertansiyon taraması
sonuçları (TOHTA). Endokrinde Yönelisler Dergisi 2002;11:1-15.
164. Pi-Sunyer FX. Medical hazards of obesity. Ann Intern Med 1993; 119:655-660.
165.Wadden AT, Stunkard JA. Obezite Tedavi El Kitabı Türkçesi, 1. Baskı, And Yayıncılık,
İstanbul,2003.
166. Bray GA. Classification and evaluation of the obesities. Med Clin North Am
1989;73:161-184.
167. Brörntorp P. International Texbook of Obesity Türkçe, 1. Baskı, And Yayıncılık,
İstanbul, 2002.
168.Bray GA. Obesity: Health hazards of obesity. Endocrinology and Metabolism Clinics of
North America 1996;25(4):907-919.
59
169. Yilmaz C. Obezite Tanım, Sıklık, Tanı, Sınıflandırma Tipleri, Dereceleri ve
komplikasyonları. Yılmaz C (ed) Obezite, Nobel Tıp Kitabevleri, 1985;1-20.
170 Thygesen LC, Gronbaek M, Johansen C and at al. Prospective weight change and colon
cancer risk in male US health professionals. Int Jou Can, 123(5): 1160-1165.
171. Terry PD, Miller AB, Rohan TE (2002) Obesity and colorectal cancer risk in women.
Gut 51: 191-194.
172. Martinez ME, Giovanucci E, Spiegelman D, Hunter DJ, Willet WC, Colditz GA (1997)
Leisure-time physical activity, body size, and colon cancer in women. Nurses’ Health Study
Research Group. J Natl Cancer Inst 89: 948-955.
60
Download