Kemal Özer, 50 Kuşağı`nın adını lise öğrencisiyken

advertisement
Türk Tabipleri Birliði (TTB)
Merkez Konsey Baþkaný Eriþ
Bilaloðlu, 19-20 Nisan’da tüm saðlýk
çalýþanlarý olarak yapacaklarý iki
günlük grev için hazýr olduklarýný
açýkladý. Bilaloðlu, bu grevin sadece
saðlýk çalýþanlarýnýn haklarý için
yapýlmadýðýný, bunun tüm toplumun
saðlýk hakký için olduðunu kaydetti.
Bilaloðlu, demokratik bir hak arama
mücadelesi olan bu etkinliðin,
toplumdaki anti-demokratik
uygulamalarla mücadele anlamýnda
örnek teþkil edeceðini de belirtti.
19-20 Nisan’da tüm Türkiye’de
saðlýk alanýnda yapýlacak olan grev
için son basýn toplantýsý dün TTB
Genel Merkezi’nde düzenlendi.
Greve katýlan saðlýk örgütleri
temsilcilerinin de katýldýðý toplantýda
ortak açýklamayý yapan Bilaloðlu,
19-20 Nisan etkinliði için
parlamentodaki AKP, BDP, CHP ve
MHP ile görüþtüklerini anlattý. Saðlýk
Bakaný ile de görüþtüklerini belirten
Bilaloðlu, Saðlýk Bakaný’na,
beklentiler ve talepler doðrultusunda
kendilerinden gelecek sahici
yaklaþýmlarý deðerlendireceklerini
söylediklerini aktardý.
2’DE
2’DE
6’DA
14 Nisan 2011 Perþembe günü Hacýbektaþ PTT binasý önünde
pankart asarak ve stant açarak basýn açýklamasý yapan DÝSK Tüm
Emekliler Sendikasý Hacýbektaþ Þube Baþkaný Ali Murtaza Keleþ
þunlarý söyledi;
3’DE
“Çok deðerli Hacýbektaþlýlar, basýn açýklamasýnda bizleri yalýnýz
býrakmayan demokratik kitle örgütleri, parti temsilcileri, emekçi
arkadaþlarýmýz ve emekliler; son günlerde emeklilerin devletten alacaklý
olduðuna dair haberleri gazete ve televizyonlardan sýkça duymaktasýnýz.
2002 ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐ-KUR emeklilerine eksik zam
vererek milyonlarca emekliyi maðdur eden hükümet ise susuyor. 8’DE
Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ’ýn yaný
sýra turizm sektör temsilcilerinin çelenk
koymasý, saygý duruþu ve Ýstiklal Marþý’nýn
söylenmesi ile baþlayan törenlere daha sonra
Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi’nde
devam edildi.
Kýtalararasý bir köprü oluþturan ve tüm
dünyada önemli bir barýþ projesi olarak da
nitelendirilen turizm’in yaygýnlaþtýrýlmasý ve
geliþtirilmesi amacýyla bu yýl 35. si kutlanan
Turizm haftasý Nevþehir’de düzenlenen
törenlerle kutlanmaya baþlandý.
Nevþehir Valiliði önündeki Atatürk Anýtýna
Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi giriþinde
turizm pastasýnýn Nevþehir Valisi Abdurrahman
Savaþ, Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan
Ünver ve diðer ilgililerce kesilmesinin
ardýndan düzenlenen törende konuþan Nevþehir
Kültür ve Turizm Müdürü Velettin Birsöz,
bacasýz sanayi olarak da deðerlendiren turizm
alanýnda son yýllardaki verilerin sevindirici
boyutlara ulaþtýðýný söyledi.
7 Nisan 2011 tarih ve Kutlu Doðum Haftasý konusu
ile gönderilen genelgede öðrencilerin psikolojik olarak
saðlýklý, karakteri geliþmiþ, temel insani deðerleri iyi
kazanmýþ bir insan olmalarý için merhamet duygusunu
önemine vurgular yapýlýrken, Kutlu Doðum Haftasýnýn
deðerlendirilerek peygamber Hz. Muhammed’in
‘Merhamet Duygusu’nun güzelliðini yaþatmanýn
yollarýnýn öðretilmesine deðiniliyor.
7’DE
Kapadokya Turistik Ýþletmeler Derneði
Baþkaný Ahmet Tok’ da turizmin sadece
ekonomik anlamda deðerlendirilmemesi
gerektiðini belirterek, sosyal hayatýn da daha
etkin hale gelmesinde vazgeçilmez bir odak
noktasý oluþturduðunu kaydetti. Türkiye’nin
adeta bir Amiral gemisi haline gelen turizmin
kaliteli bir yaþam aracý haline geldiðine dikkat
çeken Tok, Akdeniz’in mutlak surette
Anadolu’na uçak ve tren gibi benzeri ulaþým
araçlarý ile etkili bir þekilde baðlanmasý ile
turizmin sadece Kapadokya’da deðil,
Karadeniz, Doðu ve Güneydoðu Anadolu
Bölgesinde de önemli geliþim göstereceðine
inandýðýný vurguladý.
Devamý 8’DE
Kemal Özer, 50 Kuþaðý’nýn adýný
lise öðrencisiyken öðrendiðim
þairlerinden. Ýstanbul Kýz Lisesi’ndeki
bir sýnýf arkadaþým o sýra sevdiði ya da
niþanlý olduðu Günseli’nin kýz
kardeþiydi. Tek tük þiirlerini elden alýp
okuma þansým oluyordu bu yüzden.
Sonra nasýl oluyor, hatýrlamýyorum
tanýþýyoruz. Bir gün Caðaloðlu
dolmuþlarýnýn orada karþýlaþýyoruz ve
yedek subay öðretmenlik, baba olmak,
þiirlere dergilerde yer veriliþiyle ilgili
uzun bir söyleþiye giriþiyoruz. 5’DE
7’DE
“Ýnsaný yaþat ki, devlet yaþasýn” diyen tarihi
þahsiyet, Edebali diye bilinen Þeyh Ede Balý'dýr.
Ede Balý, bir Bâtýni derviþidir; dededir,
Türkmen’dir ve Alevidir.
Baþbakanýn davranýþlarý ile sözleri örtüþmez,
Alevileri sevmez, haklarýný vermez, inançlarýnýibadethanelerini tanýmaz, hiçbir devlet makamýnda
istemez. Ama atasözlerini, deyiþlerini, dualarýný,
ritüellerini, vergilerini kullanýr. Üstelik de gider
Avrupa Parlamentosunda inanç özgürlüðünden
söz eder: hem de baðýra çaðýra... “Türkiye’de
inanç özgürlüðünün teminatý benim...”
Hadi caným sende!
Þimdi kendisine anýmsatalým: Sn. Baþbakan,
tutsak haline getirdiðin, hak ve hukukunu yok
saydýðýn, atasözlerini, deyiþlerini, dualarýný
kullandýðýn kültürün-inancýn adý, AleviBektaþiliktir. Bugünkü varlýðýmýzý borçlu
olduðumuz Horasan Erenlerinden Baba Ýlyas,
Hace Bektaþ Veli, Hace Bayram Veli, Ede Balý
vd. de iþte bu zeminin, iklimin ürünüdür...
Danýþmanlarý bu gerçeði Baþbakana
ilettiklerinde, ne tepki verir bilemem...
Yarýþ atýna çevrilmiþ evlatlarýmýz
oðullarýmýz kýzlarýmýz dörtnala girdiler son
düzlüðe. O düzlükte dörtnala koþtururlarken
son ipi göðüsleyecekleri anda bir duvar
çekildi önlerine. Tüm hýzlarýyla o duvara
çarptýlar. Biz bu duvara YGS þifresi diyoruz.
Zaten hem içerik hem þekil olarak bu küçük
insanlarýn kendi potansiyellerini, yeteneklerin
keþfetmesine deðil, bastýrýlmasýna yönelik
eðitim sistemimizin son halkasýnda iþler iyice
çýðýrýndan çýkmýþ durumda. Bu ölümlü
dünyada yaþamamýzýn tek sebeb-i hikmeti
olan kendini gerçekleþtirme arzumuzu
törpüleme makinesine dönüþen eðitim sistemi
bize “Orada kal! Orada kal” diye sesleniyor.
“Nerdeysen orada kal. Bir makine parçasýna
dönüþ ve ömrünü bize hizmet ederek tüket.
Sevmek gibi, yaratýcýlýk gibi, tüm bu dünyayý
deðiþtirmek gibi potansiyellerini bir penyeye
dikiþ atarak, bir vida sýkarak, bir çantanýn
sapýnda hata var mý? diye bakarak harca!”
Eðitim sistemi buna göre dizayn ediliyor.
Yani altta olanlarý altta tutmak, emekçinin
kýzýný oðlunu yine emekçi yapmak için.
Tahsilde Müsavat Yolsuzluðu
Bir önceki yazýmýzda da dedik, tarih
ucunda bir ok illa ileri gitmez diye. Bakýnýz
Doðu Anadolu Vilayetleri Umum müfettiþi
Müþir Þakir Paþa “nihilizm anarþizm
sosyalizm gibi yýkýcý hareketler eðitimin
sýnýrsýz boyutlarda geniþlediði Avrupa
ülkelerinden çýkmýþtýr” buyurmuþ 1896
tarihinde. Ne isabetli bir tahlil 1968’e
bakýnca. “Yoksul köylü çocuklarý idadilerdeeski ortaokullar- okurlarsa” demiþ “bu onlara
yüksek öðrenim yolunu açar. Orada zengin
çocuklarý ile birlikte okurlar. Ama onlarýn
aksine doðru dürüst bir iþ bulamazlar. Bu
memnuniyetsizlik içinde devlete muhalif
olur bunlar” demiþ. “Sosyal mevkilerine
uygun bir eðitim verilsin bunlara” demiþ.
Mealen öyle saða sola yukarý týrmanmasýnlar
sosyal olarak yerlerinde tutalým demiþ.
“tahsilde müsavat yolsuzluðunun (eðitimde
eþitsizlik uygunsuzluðunun)önüne geçilsin”
diye önermiþ. Yöntem olarak da demiþ ki
“bu okullara sýradan halkýn ödeyemeyeceði
yükseklikte bir öðrenim ücreti getirelim”.
Tanýdýk geldi mi? “Mesleki eðitimin bir
memleket meselesi olmasý, çýraklýk eðitimi”
gibi meseleleri tartýþýrken paþanýn açýk
sözlülüðü daha faydalý olurdu þüphesiz.
Kabaca geçtiðimiz yüzyýlýn baþýndan sonuna
bir parantez olan “sosyal devlet” tarihe
gömülmüþken, okul müdüründen giriþimci,
öðretmenden tezgâhtar, öðrenciden müþteri
yaratmaya çalýþanlara müjdeler olsun ki bu
yol da ilerlemekteyiz! “Tahsilde müsavat
yolsuzluðunun” önü alýndý alýnacak.
Üniversiteye girebilmesi için çocuðumuzun,
daha eðitimin ilk kademesine adým attýðý
andan itibaren dikkatli olmalý ve eðer varsa
paranýz, para dökmelisiniz. Senelerce süren
dershane çilesi saymýyorum bile. Eðitimin
içeriði mi? Ondan bahsetmeye bile deðmez!
Yeter ki çocuk o sýnavlarda doðru þýkký
iþaretlesin. Paranýz yoksa hiç yanaþmayýn
eðitim sistemine. Asgari ücrete çalýþmanýzý
engellemeyecek, “bu iþyerinde asgari ücret
uygulanmaktadýr” yazýsýný okuyabilecek
kadar eðitim neyinize yetmiyor?
Hýzlandýrýlmýþ Kurs
Koþtura koþtura, kan ter içinde köpüklere
boðulmuþ, gözleri büyümüþ ve aðýzlarýnda
gem son düzlüðe giren o yaðýz atlarýmýz,
milyonlarýn içinde eðitime ulaþabilmiþ, o
ana dek gelebilmiþ en þanslýlarýmýz,
çocuklarýmýz son yarýþtalar. Daha doðrusu
bu yarýþtaydýlar. Ama bu berbat yarýþlarýn
sonuncusunun, daha da berbat olma ihtimali
varmýþ. Bu adaletsizlik daha da adaletsiz
olabilirmiþ. Bizi kendimiz olmaktan, bu
çocuklarý çocuk ve genç olmaktan alýkoyan
bu zulmün daha da katmerlisi icat
edilebilirmiþ. Öðrendik. ÖSYM’ye operasyon
yapan AKP zihniyeti her adaya özel birer
soru kitapçýðý saçmalýðýna giriþmiþ. Buna
eðitim bilimciler kabalýðýmý affetsin,
iþgüzarlýk demekten baþka bir söz
bulamýyorum. Böylesi sýkýþtýrýlmýþ bir
sýnavda sorularýn nasýl dizildiði öðrencinin
baþarýsýný etkiler. Bunu tüm eðitimciler bilir.
Bunu benim gibi sýnavlara girmiþ herhangi
bir öðrenciye sorsanýz o da bilir. O zaman
ÖSYM’ye ilk sorumuz budur. Neden illa da
her öðrenciye bir soru kitapçýðý diye
tutturdunuz? Pedagoji ilmi açýsýndan bunu
bize bir açýklayýn. Sýnav salonlarýnda
estirdiðiniz polisiye havasýný da ekleyerek,
güvenlik falan mý diyeceksiniz? Salonlarda
göstermelik tedbirler, tek tek soru kitapçýðý
derken, kopya zembille ÖSYM’nin
kendisinden inmedi mi? Belli ki ÖSYM’deki
iþgüzar-siyasi irade de diyebilirsiniz- tek
kitapçýklar icat etmekle kalmamýþ bir takým
þifreler de icat etmiþ. Ama tabii ÖSYM deðil,
bunu haber yapan medya suçlu bu durumdan.
ÖSYM Baþkaný Ali Demir çýkýp saçmalýyor
gözümüzü önünde “þifre vardý yoktu” oyunu
oynuyor. Bazýlarý tatmin oluyor. Sonra bir
kamera þakasý gibi ÖSYM kendini
soruþturacaðýný söylüyor. Tamam. Kamera
nerede? El sallayacaðýz topluca. “Efendim
benim þu elimde görmüþ olduðunuz altýnlarý
çaldýðým söyleniyor. Ama çalmadýðým
konusunda bana güvenebilirsiniz. Bir
soruþturayým bakayým çalmýþ mýyým?
Soruþturdum çalmamýþým. El cevap: Tamam
evladým! Ben tatmin oldum!”yukarýya giden
tüm yollar týkanmýþken gözümüzün önünde
verilen mesaj þudur: bizdenseniz
týrmanabilirsiniz, ip merdivenler atarýz
önünüze, þifreler indiririz zembille.
Yaðýz Atlar
Provokasyonun alasý yapýlmýþtýr. Kan ter
içinde köpüklere boðulmuþ, gözleri büyümüþ
ve aðýzlarýnda gem son düzlüðe giren o yaðýz
atlarýmýz çocuklarýmýz o duvara çarpmýþlardýr
artýk. Þimdiden öðrenmiþlerdir adaletsizliði,
emeklerinin karþýlýðýný alamamanýn,
aldatýlmanýn, ayrýmcýlýða uðramanýn acý
tadýný ve ne olduðunu, topluca hýzlandýrýlmýþ
bir kursla kavratýlmýþlardýr. Ama uyaralým
isterseniz iktidar sahiplerini: ne çýkarsa bu
gençlerin baþýnýn altýndan çýkar. Onlar
kendilerini gerçekleþtirmek konusunda
hepimizden daha gözü pek olabilirler. Yaðýz
atlarýmýz aðýzlarýnda gerilmekten kopacak
hale gelmiþ gemi fýrlatýp atabilirler. Ve
dörtnala üzerinize koþarlarsa aralarýndan
bazýlarýný vurmaktan çekinmesiniz biliriz.
Ama kimileri de menzile varýr bunu da biliriz.
Türk Tabipleri Birliði (TTB) Merkez
Konsey Baþkaný Eriþ Bilaloðlu, 19-20
Nisan’da tüm saðlýk çalýþanlarý olarak
yapacaklarý iki günlük grev için hazýr
olduklarýný açýkladý. Bilaloðlu, bu grevin
sadece saðlýk çalýþanlarýnýn haklarý için
yapýlmadýðýný, bunun tüm toplumun saðlýk
hakký için olduðunu kaydetti. Bilaloðlu,
demokratik bir hak arama mücadelesi olan
bu etkinliðin, toplumdaki anti-demokratik
uygulamalarla mücadele anlamýnda örnek
teþkil edeceðini de belirtti.
19-20 Nisan’da tüm Türkiye’de saðlýk
alanýnda yapýlacak olan grev için son basýn
toplantýsý dün TTB Genel Merkezi’nde
düzenlendi. Greve katýlan saðlýk örgütleri
temsilcilerinin de katýldýðý toplantýda ortak
açýklamayý yapan Bilaloðlu, 19-20 Nisan
etkinliði için parlamentodaki AKP, BDP,
CHP ve MHP ile görüþtüklerini anlattý.
Saðlýk Bakaný ile de görüþtüklerini belirten
Bilaloðlu, Saðlýk Bakaný’na, beklentiler ve
talepler doðrultusunda kendilerinden
gelecek sahici yaklaþýmlarý
deðerlendireceklerini söylediklerini aktardý.
Çeþitli konfederasyonlar ve odalar ile de
görüþmeler yaptýklarýný kaydeden Bilaloðlu,
destek beklentilerini buralara da ilettiklerini
söyledi.
‘HEM HASTALAR HEM HEKÝMLER
YARARINA’
Grevin sadece hekimler için
yapýlmadýðýna dikkat çeken Bilaloðlu, “Bu
etkinlik hem hastalar hem hekimler içindir.
Bir hastaya 100. hasta olarak bakýlmasý ne
hasta yararýna ne de hekim yararýna bir
durumdur” dedi. Bilaloðlu, etkinliðin tüm
toplumun, bu iradeyi gösteren saðlýkçýlarýn
yani herkesin yararýna, mesleki baðýmsýzlýk,
klinik özgürlük, güvenli ve þiddetin
olmadýðý koþullar için yapýldýðýný kaydetti.
Bilaloðlu, hak arama ve demokrasi
mücadelesine örnek olacak bu faaliyetin
aðýrbaþlý ama coþkulu, kararlý, ýsrarlý, ne
istediðini bilen bir faaliyet olacaðýný ifade
etti.
‘BU GÖNÜLDEN GÖNÜLE BÝR
ÇAÐRIDIR’
Bilaloðlu, hazýrlýklar aþamasýnda bir
takým sýkýntýlarla da karþýlaþtýklarýný, en
önemli sorunun ise örgütlü olmamaktan
kaynaklandýðýný vurguladý. Örgütlü kesimin
az olmasýna raðmen “gönülden gönüle” bir
çaðrý ve çok kuvvetli bir katýlým isteði
olduðuna dikkat çeken Bilaloðlu, zaten 13
Mart mitingine katýlýmýn ve coþkunun bu
grev koþullarýný belirlediðini ifade etti. 13
Mart’ta bir baþhekimin mitinge katýldýðý
için görevden alýndýðýný ve bu durumun da
hala düzeltilmediðini hatýrlatan Bilaloðlu,
böyle bir durumun kabul edilemez ve anti
demokratik bir tutum olduðunu yineledi.
Bilaloðlu, “Lütfen 19 ve 20’si için buna
benzer örnekler ortaya çýkmasýn. Bunu
ýsrarla, kararlýlýkla ve nezaketle talep
ediyoruz” diyerek hükümeti ve yetkili
kurumlarý uyardý.
‘ÇOK YAYGIN BÝR KATILIM OLACAK’
“Biz eyleme çok yaygýn bir katýlým
olacaðýný biliyoruz” diyen Bilaloðlu
vatandaþa da “19-20 Nisan’da lütfen acil
durumlar dýþýnda saðlýk kuruluþlarýna
baþvurmayýn”çaðrýsý yaptý. Ülkede 9 günlük
bayram tatilleri yapýldýðýna ve bu süre
içerisinde de yatan ve acil durumdaki
hastalara saðlýk hizmeti verildiðini
kaydeden Bilaloðlu, bu iki gün içerisinde
de hekimlerin gerekli acil durumlarda ne
gerekiyorsa onu yapacaklarýný söyledi.
Bilaloðlu, en kýsa sürede olabildiðince
seslerini duyurmaya çalýþacaklarýný ve grev
sürecinde kendi aralarýnda görüþmeler
yapacaklarýný ifade etti. TTB’deki basýn
toplantýsýna katýlan saðlýk örgütleri þöyle;
“Türk Ortopedi ve Travmatoloji Birliði
Derneði, Türkiye Çocuk Nörolojisi Derneði;
Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneði, Türk
Radyasyon Onkolojisi Derneði; Klinik
Mikrobiyoloji Uzmanlýk Derneði; Türk El
ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneði; Türk
Klinik Mikrobiyoloji ve Ýnfeksiyon
Hastalýklarý Derneði; Türk Plastik
Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Derneði;
Türk Týbbi Rehabilitasyon Kurumu
Derneði, Türk Histoloji ve Embriyoloji
Derneði, Türk Anesteziyoloji ve
Reanimasyon Derneði, Pataloji Dernekleri
Federasyonu, Týbbi Onkoloji Derneði, Türk
Farmakoloji Derneði temsilcileri.”
(Ankara/EVRENSEL)
Gaziantep’te greve destek çaðrýsý
SES Gaziantep Þubesi, 19-20 Nisan’da
saðlýk çalýþanlarýnýn yapacaðý grev öncesi
çalýþmalarýný sürdürüyor. Önceki gün 25
Aralýk Devlet Hastanesi’nde eylem yapan
saðlýkçýlar dün de Av. Cengiz Gökçek
Hastanesi’nde bir basýn açýklamasý
gerçekleþtirdi. Basýn açýklamasýna
sendikalardan ve hastalardan da destek
geldi. Burada konuþan SES MYK üyesi
Meryem Özsöðüt, hastane içinde daðýtýlmak
istenen bildirilere hastane güvenliði
tarafýndan engel olunmak istendiðini
söyledi. Özsöðüt, 19-20 Nisan’da greve
çýkacaklarýný hatýrlatýrken, “Birçok yerde
hiçbir sorun yaþamaksýzýn çalýþmalarýmýzý
yürütürken bazý yerlerde engellenmelerle
karþýlaþýyoruz. Engellemek istiyorlar çünkü
onlar hastanelerin satýlmasýný istiyorlar”
dedi. Çalýþmalarý yürütmek için hastaneye
geldiklerini servislerde saðlýk çalýþanlarýný
ziyaret ettiklerini ve halka neden greve
çýktýklarý anlatmak için bildiri daðýttýklarýný
söyleyen Özsöðüt, “Hastane güvenliði
tarafýndan engellendik, bildiri daðýtmamýz
engellenmeye çalýþýldý” þeklinde konuþtu.
SES Gaziantep Þube Baþkaný Behçet Eþkili
de, “Uluslararasý tekelleri, Dünya Bankasý
AKP hükümeti eliyle kamu saðlýk hizmetini
piyasaya açmaktadýr” dedi.
Sosyal Güvenlik Yasasý’na da deðinen
Ekþili, saðlýðýn paralý hale getirildiðini,
saðlýk hizmeti yürütenlerin
taþeronlaþtýrýldýðýný, sendikasýzlaþtýrýldýðýný,
güvencesiz ve esnek çalýþtýrýldýðýný söyledi.
Saðlýk çalýþanlarýnýn taleplerinin kabul
edilmesi için greve çýkacaklarýnýn altýný
çizen Ekþili, “O gün acil servis dýþýnda
hizmet üretmeyeceðiz. Halkýmýz bize
yardýmcý olarak o gün hastaneye gelmesin”
dedi. (Gaziantep/EVRENSEL
BASIN AÇIKLAMASI
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneðince geleneksel olarak düzenlenen ULUSLAR ARASI HALK OZANLARI HACIBEKTAÞ
BULUÞMASININ 2. si bu yýl 25- 26Haziran günlerinde ilçemizde yapýlacak.
Deðerli Dostlar,
Kültürü, insanýn yaþamak için yarattýðý bütün
fiziksel ve kurumsal araçlar ve bunlar çerçevesinde
oluþturulan nesneler ve söylemler olarak tanýmlarsak
üretilen her þey kültürdür.Bu gün dünyadan izole
edilmiþ toplumun kalmadýðýný biliyoruz..Bunu
sömürü aracý olarak kullananlarýn olduðunu da.
Kültürel emperyalizm okuyup araþtýrmayý farkýnda
olmadan – veya olarak- öteleyip gündemi iletiþim
kanallarý ile belirleyip kadýnlarý dizilere, erkekleri
maç geyiklerine kilitlemiþ durumda. Oysa deðerlerini
geliþtiren, bilgiye süratle ulaþýp onu eyleme
dönüþtüren ülkeler uygarlýðý yakalar ve katký koyar.
Özenti, sonunda baðýmlýlýðý ve mahkûmiyeti getirir.
Bu yiyecekten dile kadar geniþ bir yelpazedir ki
uzun yýllardýr kara bulut gibi üzerimizde durmaktadýr.
H.W.Bussh’un sonradan söylediði “Yeni Dünya
Düzeni’ni” kurmak 90’lardan itibaren “küreselleþme”
diye adlandýrdýðýmýz yöntemle yapýlmaya baþlandý.
Bunun en somut örneðini de GDO’lar la ( genetiði
deðiþtirilmiþ organizmalar) dünyayý ABD ye muhtaç
hale getirerek yapýldý. “Petrolü kontrol edersen
uluslarý kontrol edersin, yiyeceði kontrol edersen
insanlarý kontrol edersin”, yiyecek bir silahtýr ve
bizim müzakere çantamýzdaki araçlardan biridir.(
Ölüm Tohumlarý-F.William Engdahl). Ýþte
küreselleþmenin U.S.A. dan görünüþü. Gelecekte
bunu bilen toplumlar ancak kendi üretimleri ile
ayakta kalabileceklerdir. Yoksa kafadan yakalanmýþ
oltadaki balýksanýz yeme ihtiyacýnýz da yoktur.
Anadolu insaný uygarlýklarýn paylaþýlmasýndan
yanadýr. Kin, nefret, dayatma, zorbalýk, tehdit
uygarlýk olmadýðý gibi zenginlik ve sömürü de
uygarlýk deðildir. Silah üretip, sömürge kurmak,
atom bombasý ile bir kenti yok etmek nasýl uygarlýk
deðilse zehirli gazla insanlarý baský altýna alýp canýný
acýtmak dünyada bu gündemle anýlmak da uygarlýk
deðildir.
Ekonomik Ýþbirliði ve Kalkýnma Teþkilatý
(OECD) ile Uluslararasý Öðrencileri Deðerlendirme
Programý'nýn tüm dünyada eðitim alanýnda referans
araþtýrma olarak gösterilen çalýþma sonuçlarý geçen
hafta açýklandý. 3 yýlda bir yapýlan PISA eðitim
araþtýrmasýnda Türkiye yine son sýralarda yer aldý.
Türkiye 2000 yýlýndan bu yana son 3 içinde yer alma
geleneðini sürdürdü.
Uygarlýk evrensel bilimdir. Ürettiðiniz bilim tüm
dünyada paylaþýlýyorsa bu uygarlýktýr.
Kuraklýk, susuzluk, açlýk hangi dilden ve dinden
olduðumuzun farkýnda olmayacak yoksul ve baðýmlý
iseniz sizi yok edecektir. Bu tablonun deðiþmesi
için özgür düþünce gerek. Özgür düþünce için özgür
insan gerek. Özgür insan için gerçek demokrasi
gerek. Sürdürülebilir bir yaþam için yaratýcý bir
eðitim ve bilimsel bir dünya görüþünün dünyaya
egemen olmasý gerekir. Peki tüm bunlarý yukarda
verdiðim istatistikler çerçevesinde mümkün
görebiliyor musunuz? O halde tüm güçlerin daha
özgür, daha demokratik, daha sosyal bir devlet ve
hukukun eðemem olduðu bir yönetim anlayýþýný
iktidar yapmak, çaðdaþ bir ulus devlet için bir araya
gelip önümüzdeki seçimler için çalýþmaya baþlamayý
gerektirmektedir.
Ve bu gerçekleþtiði zaman Yunuslarýn,
Bedrettinlerin, Nazýmlarýn ülkesi olacaktýr Türkiye.
Ve küreselleþme þimdiki gibi yoksul ülkelerin
zenginin kölesi olmasýndan farklý bir þey olacaktýr.O
zaman ülkemiz de geliþmiþlik sýralamasýnda dünyada
86. olmayacak, sosyal bir devlette eðitim parasýz,
bireyleri iþsiz, rektörler dilsiz olmayacaktýr..
Çabamýz bunu üretmeye çalýþýrken
olumsuzluklara- bu bir televizyon programý, bir
gazete yazarý olabilir- tepki göstermek, gelecek için
bedel ödeyenlere de sahip çýkmak olmalýdýr. Örnek
mi? Kaçýmýz Silivri’ye bir mektup yazdý? Kaçýmýz
zahmet edip bir duruþmayý izlemeye gitti?.O halde
okudunuzsa bile Balbay’ýn son kitabý “Zulumhane”
den Birkaç tane alýp dostlarýnýza armaðan edin.
Baþkasýna yakýþtýrdýklarýmýzý hala kendimize uzak
mý hissediyoruz?
Yoksa aslanlarýn önüne atýlanlar bizler ve
çocuklarýmýz mý?
Saygýlarýmla.
Aþýk DAÝMÝ anýsýna düzenlenecek olan bu etkinlikle ilgili çalýþmalar aralýksýz devam etmektedir.
Halk ozanlarýnýn katýlacaklarý yarýþmalarla ilgili jüri üyeleri belirlendi.
Þiir ve türkü dallarýnda yapýlacak yarýþmalarýn ortak konusu þöyle belirlenmiþti …
“Eþit yurttaþlýk bilinci içinde laik ve çaðdaþ, bilimden yana ve de halkçý bir yorumla, sevgi ve hoþgörü, barýþ ve kardeþlik
duygularýný dile getirme…
Farklýlýklarýmýzý zenginliðimiz bilip, ayrýmcýlýk yapmadan kültürler ve inançlar arasý karþýlýklý sevgi ve saygý duygularýný öne
çýkartma…
Daha çok özgürlük ve daha çok demokrasi çabalarýna katký sunma…
Cumhuriyet ve kazanýmlarýný, Anadolu insanýnýn yaþam biçimi ve inancý ile birlikte ele alýp, Hacý Bektaþ Veli düþüncesi ile
de harmanlayarak topluma sunabilme”
Jüri üyeleri ise þu isimlerden oluþturuldu…
Þiir dalýnda;
Prof. Dr. Hayrettin ÝVGÝN, Prof.
Dr. Nail TAN, Prof. Dr. Tuncer GÜLENSOY ,
Prof. Dr. Nurullah ÇETÝN,
Doç. Dr. Gýyasettin AYTAÇ ,
Kültür Bakanlýðý temsilcisi Piri ER.
Bu dalda yarýþmaya katýlacaklarýn en geç 16 mayýs 2011 pazartesi günü þiirlerini postaya vermeleri gerekmektedir.
Türkü dalýnda;
Prof. Dr. Hayrettin ÝVGÝN,
Musa EROÐLU ,
Dertli DÝVANÝ,
Dr. Metin TURAN ,
Dr. Doðan KAYA ,
Doç. Dr. Ayten KAPLAN,
Kültür Bakanlýðý temsilcisi Piri ER.
Bu dalda yarýþmaya katýlacak Halk Ozanlarýnýn ise 25-26 haziran günlerinde Hacýbektaþ’ta olmalarý gerekmektedir.
Uluslar Arasý Halk Ozanlarý Hacýbektaþ buluþmasý etkinliðine yurt dýþýndan ozanlar da davet edildi.
Makedonya’dan; Ali AZGAN , Zekeryan MEMÝÞ.
Ýran‘dan; Asgari MOSLEM, Razzaghi MOHAMMAD, Þair Ali Rýza HIYABANÝ, Aþýk Rahim NAZARÝ
Azerbeycan‘dan; Þair Gülaye Israyýlkýzý Rzayeva ÞINIXLI, Aþýk Sevil Firudunkýzý XIDIROVA , Necibe Bahdurkýzý
BABAKIYEVA o günlerde etkinliðimize katýlacaklar
Yurt içinden de deðiþik bölgelerden on beþ ayrý Halk Ozanlarý Derneðine de bu buluþma için davetiyeler gönderilecek.
Etkinlik süresince Aþýk Daimi tüm yanlarý ile anlatýlacak, Halk Ozanlýðý geleneði tüm boyutlarý ile tartýþýlacak, halk ozanlarýnýn
karþý karþýya olduklarý sorunlar ve çözüm yollarý konuþulup tartýþýlacak…
Bu çalýþmalar sonuç bildirisi ile kamuoyuna açýklanacak.
25 haziran akþamý kültür merkezinde “Halk OzanlarýBuluþmasý” adý ile bir gece düzenlenecek.
Farklý ülkelerden farklý inançlardan ve de farklý kültürlerden gelen çok sayýda halk ozanýný bu geleneðin merkezi konumunda
olan Hacýbektaþ’ta buluþturmanýn ilçemiz açýsýndan son derece önemli olacaðý düþüncesindeyiz.
Etkinlikle ilgili geliþmeler belli aralýklarla kamuoyuna duyurulacak.
Saygýyla duyurulur.
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneð
Velbert caddesi -hacýbektaþ
Tel-Fax : 0384 441 21 79
Sevgili dostlar, bugün tüm Alevi-Bektaþi ocaklarýnýn ve Babagan Kolu’nun yeniden
çaða uygun olarak inançsal boyutta bir çatý altýnda örgütlenmesi birliðimiz açýsýndan
son derece önem arz etmektedir.
Bu nedenle Anadolu’da 26 Aralýk 2010 tarihinden bu yana deðiþik bölgelerde
toplam 19 toplantý yaptýk. Avrupa’nýn bazý bölgelerinde de muhabbet erkâný içinde
toplantýlar yapýlacaktýr.
Hollanda, Belçika ve yakýn çevrelerde bulunan; Dedeler, Analar, Babalar, Rehberler,
Zakirler ve Hizmet sahiplerinin yaný sýra Alevi-Bektaþi örgüt yöneticilerimizin de
katýlacaðý toplantý; Hollanda Alevi Birlýkleri Federasyonu( HAK-DER) ve Belçika
Alevi Birlikleri Federasyonlarýmýzýn mihmandarlýðýnda yapýlacaktýr.
Geleceðimiz açýsýndan önemsediðimiz bu muhabbet ve toplantýyý çevremizdeki
canlarýmýza duyuralým ve katýlalým. Aþk-ý muhabbetlerimizle…
Veliyettin Hürrem Ulusoy
Hacý Bektaþ Veli Dergahý Postniþini
Toplantý Tarihi : 24 nisan 2011 Pazar
Toplantý Saati : 12:30-17:00 arasý
Yer
: Nyenrode Business Universiteit
Adres
: Straatweg 25, 3621 BG Breukelen
Telefon No
: Ahmet cimtay Hak-Der 2.bsk. 0031+(0)6-142 47 902
Fax No
:
Ama biz, hiçbir kuþkuya yer býrakmayacak
kadar gerçek olan belgeleri buradan açýklayalým
ki, Baþbakanýn hem bilgisi, görgüsü artsýn, hem
de Alevi-Bektaþiliðe olan ileri derecedeki
karþýtlýðýný gözden geçirsin.
Þeyh Ede Balý, “(…)Osmanlý Devleti’nin
manevi kurucusu, Horasan erlerinden baba
Ýlyas'ýn müridi, Nevþehirli Hace Bektaþ Veli ile
Kýrþehirli Ahi Evren’in muasýrý, ahi teþkilatýnýn
dönem reisi, Otman Gazi ve bacanaðý Dursun
Fakih’in kayýnpederidir.” (1)
Ede Balý mý; Edebali mi?
Þeyh'in ismi Edebali’ deðil, Ede Balý’dýr.
Ede Balý, sadece yeni filizlenen Osmanlý
Beyliðinin ve çevresinin deðil, baþþehri Konya
olan Anadolu Selçuklu Sultanlarýnýn da hürmet
ettiði bir derviþtir. Gayetle zengin, saygýn,
kerametleriyle ünlü ve sözü dinlenen biri
olmasýnýn yanýnda, çevredeki fakirlerin
doyurulduðu imarethanenin bütün masraflarý da
Ede Balý Erenler tarafýndan karþýlanmaktadýr.
Bu yüzden, egemenden yana taraf olan, Türkmen
unsurlarý sevmeyen devþirme Osmanlý tarihçileri
ve kimi ‘çaðdaþ’ tarihçiler, elbirliðiyle,
Osmanlýnýn kuruluþundaki Alevi-Türkmen’in
izini silmeyi büyük bir 'ödev' edinmiþ ve bu
ödevlerini “baþarýyla” tamamlamýþlardýr.
Týpký dün olduðu gibi bugün de, bütün idari
erk gibi tarih yazýnýmýz da, Türkmen’in dili,
diyalogu, âdeti ve töresinden habersiz devþirme
‘tarihçilerin’ insafýna kalmýþ-býrakýlmýþ, o
yabanlarýn elinde; Þah=Þeyh, Hace=Hacý,
Ede=edeb, Balý=bali, Otman=Utman, Ataman
ya da Osman olmuþtur. Tarihimiz, halen objektif
tarih yazým disiplininden mahrumdur. Birkaç
istisna dýþýnda neredeyse tümüyle‘yabancýnýn
referansýna’ muhtaç edilen tarihimiz üzerinde
istendiði gibi oynanmasýna-tasarruf edilmesine
neden olunmuþ, kimi zaman da Vakýflar, Kültür
Bakanlýðý, TTK vb. gibi kurumlarý ele
geçirenlerin ideolojisine uygun, ýsmarlama bir
emtia gibi ele alýnarak, içinden çýkýlmaz bir
sorunlar yumaðý haline getirilmiþtir.
'Ede’ ve ‘Balý’ sýfatlarýný incelediðimizde
karþýmýza saf bir Türkmen kocasý-derviþi çýkar
ki, aidiyet, kültür ve inancýnýn inkârý olanaksýzdýr.
Bütün Türkmenler, gelenekte ‘ede'nin’, ailenin
ekmeðini kazanan-getiren aile büyüklerinden
biri olduðunu gayet iyi bilirler. Ekmeði-nimeti
getiren ede, aile içinde hürmet görür. Babadýr;
baba yarýsýdýr. Genellikle babanýn büyük oðlu
ve aðabeydir. Göçer Türkmen'de, ede sýfatý kimi
aþiretlerde baba yerine, kimi aþiretlerde örneðin
Banaz çevresinde aðabey yerine kullanýlýr. ‘Balý’
ise ‘ede’nin balý’ anlamýndadýr. ‘Ede’nin güzel
oðlu, tatlý balý,’ biricik yavrusu, balabaný-atamaný
demektir. Bir iltifat ve sevgi sözcüðünün
somutlaþmýþ halidir.
Þeyh Ede Balý, Osmanlý’nýn kurucusu kabul
edilen Otman [Ataman] Bey’e destur veren ve
Otman’ýn gördüðü rüyayý yorumlayarak; “Oðul
Otman, sana müjdeler olsun ki, Hak Teâlâ sana
ve nesline padiþahlýk verdi; mübarek olsun. Ve
kýzým Malhun Hatun senin helalin oldu,” diyerek,
(2) kýzýný Otman Gazi’ye nikâhlamýþ ve damadý
Otman Gazi’ye þöyle vasiyet etmiþtir:
Oðul! (...) Açýk sözlü ol! Her sözü üstüne
alma! Gördün, söyleme; bildin, deme! Sevildiðin
yere sýk gidip gelme; muhabbet ve itibarýn
zedelenir. Þu üç kiþiye; yani cahiller arasýndaki
âlime, zenginken fakir düþene ve hatýrlý iken
itibarýný kaybedene acý!.. Unutma ki, yüksekte
yer tutanlar, aþaðýdakiler kadar emniyette
deðildir. Haklý olduðun mücadeleden korkma!
Bilesin ki, atýn iyisine doru, yiðidin iyisine deli
derler.
Ey Oðul! Beysin! Bundan sonra öfke bize,
uysallýk sana... Güceniklik bize, gönül almak
sana... Suçlamak bize, katlanmak sana... Acizlik
bize, yanýlgý bize; hoþ görmek sana...
Geçimsizlikler, çatýþmalar, uyumsuzluklar,
anlaþmazlýklar bize; adalet sana... Kötü göz, þom
aðýz, haksýz yorum bize; baðýþlama sana... Ey
Oðul! Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek
sana. Üþengeçlik bize, uyarmak,
gayretlendirmek, þekillendirmek sana... Ey Oðul,
sabretmesini bil, vaktinden önce çiçek açmaz.
Þunu da unutma, insaný yaþat ki, devlet yaþasýn.”
Gerçeðimiz budur ama bu gerçeðimize
karþýn, Türkmen’in âdeti, töresi ve inancý ulusal
tarihimiz içinde bulunmamaktadýr. Osmanlý’nýn,
özellikle de Fatih sonrasýnda özünden,
geçmiþinden savrulup kopmasý, 'devþirmeler
imparatorluðu’ haline gelmesi, baba, kardeþ ve
yeðen katliamlarý, harem, Enderun Mektebi,
Yeniçeri gerçeði toplumun bilgisinden
kaçýrýlmýþtýr. Bu haliyle resmi tarihimiz,
yurttaþlarýn bilgileneceði, ders çýkaracaðý bilimsel
bir baþvuru kaynaðý deðil, iþgal, savaþ ve
kahramanlýk destanlarýyla dolu yapay bir
senaryodan ibarettir. Tarihimizde yenilgimiz,
yanýlgýmýz, sürece dair kýrýlma noktalarýmýz,
hatalarýmýz, bilim karþýtlýðýmýz, teknoloji
düþmanlýðýmýz yok gibidir.
Tarihimize dair tahrifatýn boyutlarý o
derecedir ki, bugün elimizde bulunan resmi ve
gayrý resmi tarih eserleri arasýnda kimi gerçekleri
aramak, örtüþenleri bulmak, mutabakat saðlamak
iðneyle kuyu kazmak gibidir. Özetle tarihimiz,
dini ve etnik çarpýtmalarla aslýný inkâr etme
gayretkeþliðinin ucuz bir aracý haline getirilmiþ,
geçmiþimize ihanet edilmiþ; içeriði, gerçekliði,
orijini bozulmuþ, halkýmýz aldatýlmýþtýr. Orijinal
belgeler, eski Türkçe yazýmdan çevrilmiþ, çeviri,
çeviren kiþinin dini ve içtimai eðilimine
býrakýlmýþ, sonuçta Ede Balý ‘Edebali’ gibi
Türkçe kökü olmayan bir garabet, resmi
tarihimize monte edilmiþtir.
Osmanlý mý, Ottoman mý?
Osmanlý Beyliði'nin kuruluþu sýrasýnda
Kalenderi (4) derviþleri de gaza ve cihat
faaliyetlerine katýlmýþlardýr. Geyikli Baba, (5)
Bursa'nýn fethinden baþka, Kýzýl Kilise (?) denilen
mevkii kendi müritleri ile beraber fethetmiþ;
Abdal Musa, Bursa'nýn fethine katýlmýþtýr.
Örnekler çoðaltýlabilir. Ancak burada dikkati
çeken husus, bu derviþlerin Sünnîlik dýþý bir
hayat tarzý benimsediðidir. Orhan Gazi,
kahramanlýklarýndan dolayý Geyikli Baba'ya "iki
yük raký ve iki yük þarap" (6) yollamýþtýr; zira
"Baba mey-hordur".
Hiçbir Avrupa ülkesinin orijinal belleðinde,
kitap, harita vb. ‘Osmanlý’ ismine rastlamýyoruz.
Örneðin, Ýtalyan (Venedik-Ceneviz)
kaynaklarýnda “Kýzýlbörk Othman” denilir.
Birçok yazar, ayný kaynaklardan yararlandýklarý
halde, Otman Bey’in baþlýðýndan söz ederken
hep ‘beyaz sarýklý’ diyerek, kýzýl veya kýrmýzý
kýsmýndan ‘Kýzýlbaþlýðý’ çaðrýþtýrdýðý için söz
etmezler (7). ’Ülkenin adý, kurucusunun adý olan
Otman’dan türetilen Ottoman’dýr. Bu yüzden
Göçer Evli Türkmen'e göre O, sadece Otman
deðil, devlet kurup, tebaasýný kurtaran bir kutsal
kiþidir. Diyar-ý Rum, onun öncülüðünde
fethedilmiþ, Türkmen’in yeni yurdu olan bu
bereketli topraklar, Otman’ýn iyi idareciliði,
akýllý ve güçlü kiþiliðiyle kazanýlmýþtýr. ‘O,
mutlaka bir ermiþ olmalýdýr.’
Artýk O, ‘Otman Baba’dýr (8). Çok sayýda
belgede de görüldüðü gibi devletin temelini atan
Süleyman, Ertuðrul ve Otman beyleri, dini
tutuculuk içinde cihat peþinde koþan Ýslam
gazileri olarak göstermek objektif tarihi
gerçeklerle baðdaþmýyor. Bir yurt tutmak ve
orada kalýcý olmak ereðiyle yurt arayan bu
insanlar, Anadolu’yu bir baþtan bir baþa geçmiþ,
onlarca ýrk ve inançla tanýþmýþ, kiþisel olarak
heteredoks halk Ýslam’ý anlayýþýnýn devamýnda
karar kýlmýþlardýr. Bu inancýn günümüzdeki
izdüþümü ise, hiç kuþkuya yer vermeyecek kadar
açýktýr ve halen Alevi-Bektaþilik olarak
yaþamaktadýr.
Nitekim bu ‘sathi’ (9) olarak nitelenen
heteredoks Ýslam inancýn bir sonucudur ki,
Osmanlý kurucularý, Konya Selçuklu Devletinden
daha çok, özellikle ve bilinçli bir biçimde Bizans
Ýmparatorluðu ve Ýslam dýþý çevrelerle iliþki
kuruyor, gerektiðinde Bizans tekfurlarýyla, hatta
merkezi yöneticileriyle ittifak yaparak Bizans’a
yapýlan saldýrýlarý bertaraf ediyorlardý. Bununla
birlikte, Anadolu Selçuklu Devletinin tepkisini
almamaya da özen gösteriyor, Sultan II. Alaeddin
Keyhüsrev yönetimine saygýda kusur
etmiyorlardý.
Bâtýni inancýnýn doðal hoþgörüsü, Otman’ýn
insan iliþkilerine zenginlik-çeþitlilik katýyor,
farklý kesim ve mensubiyetlerle kolaylýkla
dostluk kurmasýna ve baþarýsýna katký saðlýyordu.
Harmankaya Tekfuru Bizanslý Köse Mihal,
Otman’ýn yoldaþý ve müttefiki idi. Köse Mihal
ve Otman Gazi’nin yakýn adamlarý ve
hizmetçileri genellikle bu Harmankaya’nýn
Bizanslý yerli halký arasýndan seçilirdi ki, o
derece güvenilir adamlardý. Çevre beyliklere ve
obalara yapýlacak saldýrýlara Mihal’le birlikte
karar verir, onlardan gelen saldýrýlara da yine
birlikte karþý dururlardý. Bir gün Köse Mihal’i
çaðýrmýþ; “Tarakçý Yenicesi’sine (10) hücum
edelim deriz; sen ne dersin?” diyerek O’nun
onayýna baþvurmuþ; Mihal’in, “Haným, Sorkun
üzerine Sarýkaya’dan, Beþtaþ’tan geçelim ki,
Sakarya Suyunu geçebilelim.” Önerisiyle savaþ
kazanýlmýþtýr.
Hace’mi, ‘Hacý’ mý?
Serçeþme; Sulucakarahöyük ermiþi Hacim
ya da Hace (?) Bektaþ Veli’dir. O, suyun en
baþýdýr. Suyun baþýnda yapýlan tahrifat, diðer
boyutlarda da etkili olacak ve Alevi-Bektaþiliðin
bünyesinin bozulmasýna neden olacaktýr. ‘Hesap’
böyle yapýlmýþtýr. Bu yüzden ulu, büyük saygýn
anlamýnda kullanýlan ‘Hace’nin, Hacý olarak
tahrifi, bünyeyi son derece olumsuz etkilemiþtir.
Nitekim, birçoðumuzun, ‘Aleviler hac’a
gitmiyorlarsa Hacý Bektaþ Veli’nin ‘Hacý’ önadý
nereden geliyor?’ sorusuna yanýt aradýðýmýz
anýmsanmalýdýr. Ýþte bu sorularýn yanýtý çok
eskilerde hazýrlanmýþ ve Hace ön adý Eski
Türkçeden, günümüz diline kasýtlý olarak 'Hacý'
sýfatýyla çevrilmiþtir.
Hýnzýrlýk bununla da kalmamýþ, Serçeþme
Dergâhýnýn yaný baþýna; hem de daha dün
sayýlacak bir tarihte [Padiþah II. Mahmut’un
1826 yýlýndaki Yeniçeri kýrýmýndan sonra 1834
yýlýnda] bir de minare dikilerek AleviBektaþiliðin kýblesine akýl almaz bir saldýrý
düzenlenmiþtir. Hace & Hacim (?) Bektaþ Veli:
(12) Esat Korkmaz bu durumu þöyle özetliyor:
‘Hace; Lokman Parende tarafýndan Bektaþ
Veli’ye verilen Lakaptýr. “Mürþit” anlamýna
gelen ve Hacý Bektaþ Veli’yi tanýmlayan “Hace”
sözcüðünün Ýslami esintilerle harf düþ(ürül)mesi
sonucu kazandýðý dönüþümdür(13).’
‘Hace’ tahrifatý salt Bektaþi Veli ile bitmiyor;
kim bilir daha neleri tahrif etmiþ, deðiþtirip
bozmuþlardýr. Bunun boyutlarýný tam olarak
bilemiyoruz. Bir baþka tahrifat da, Aleviliðin
gerçekten önemli isimlerinden ve Aleviliðe
damgasýný vuranlardan biri olan Hace Ali’nin
ismine karþý yapýlmýþtýr. Hace Ali&Hoca Ali,
(1392–1429) Þeyh Safiyüddin’in (1252–1334)
torunu, Þah Ýsmail Hatayi’nin büyük atasýdýr.
Tarihi kiþiliði nedeniyle ‘Hace’ sýfatýnýn AleviBektaþi literatürüne girmesinin en etkili
kiþilerinden biri olmuþtur. Mezhebi baðnazlýktan
bilim adamý noktasýna gelemeyen ve çoðunlukla
mezhebi dürtülerle ‘tarih yapmaya’ çalýþan
‘tarihçilerimiz,’ bu deðerli kiþiliðin ‘Hace’ olan
ön adýný da ‘Hoca’ olarak deðiþtirip onu da tahrif
etmiþlerdir.
‘Hace Ali, Timur’un Anadolu’yu
yaðmaladýktan sonra ülkesine dönerken kendisini
ziyaret için Erdebil’e geldiðinde Timur üzerinde
derin bir etki býrakmýþ, onun isteði ile
Anadolu’dan esir olarak getirdiði 3000 [kimi
kayýtlarda 30 000] Türkmen’i serbest býrakýp,
Erdebil arazisinin yönetim ve gelirini Erdebil
dergâhýna vakfetmiþtir. Bu olayla ilgili
vakýfnameler, ikiyüz yýl sonra, Þah Abbas’ýn
askerleri tarafýndan Batý Türkistan’da
bulunmuþtur.(14) ‘Hace Ali, Erdebil’de kalan
Anadolu Türkleri için bir mahalle kurmuþtur.(15)
Bunlar asýrlarca Sufiyan-ý Rum yani Anadolu
Sufileri olarak anýlmýþlar, Safevi devletinin
kuruluþunda çekirdek kadro olarak görev
yapmýþlardýr(16).
Ve ‘Aslýný Ýnkâr Etmek’
Gerçeði deðiþtirerek, egemen olana
yaranmanýn ve bundan çýkar saðlamanýn, ülke
adýna bir geleceði olabilir mi? Olmadýðý
halimizden belli... Dün, tarihi hafýzamýzýgeçmiþimizi deðiþtirip, menfaat uðruna Osmanlý
sarayýna peþkeþ çekenler, ‘alýþmýþ kudurmuþtan
beterdir’ misali, bugün ayný alýþkanlýkla inanç
örtüsüyle devlet içinde çeteleþerek, ülkemizin
tüm maddi birikimini yabancýlara satmaya devam
ediyorlar. Aslýný inkâr edene haramzade denir.
Sorun da aslýnda buradadýr…
Bu yüzden ‘kendisi’ olan milletlerin bir
deðeri, kýymeti, saygýnlýklarý vardýr. Zira onlar
asýldýr; kendileridir. Duruþlarý, kültür ve
gelenekleri de kendilerinindir; orijinaldir. Kültür,
gelenek, insan iliþkilerini, birikimlerini korumuþ,
geliþtirerek evrensel kültüre armaðan etmiþ,
böylelikle de evrensel kültür anlamýnda bir
yerleri ve deðerleri olmuþtur. Ya biz? Aslýmýzý,
kendimizi, kültürümüzü sansürleyerek,
deðiþtirerek, karartýp yok ederek kiþiliksiz
ülkeler-milletler arasýnda anýlýr olduk. Ülke
olarak çaðdaþ milletler sýralamasýndaki
yerimizden-imajýmýzdan hoþnut muyuz?
Ýnsaný merkez alan Bâtýniliði terk ederek,
kadýn ve kýzlarýmýzý, mirastan mahrum etmek,
eþit saymamak; sarýða, peçeye, tesettüre
ambalajlamak bünyemizi bozmuþtur. Bilimin
yolunu, aklýn öncülüðünü býrakýp, resim, sanat,
müzik, felsefeyi dýþlayarak ecdadýmýzýn binlerce
yýldan bu yana alýp getirdiði ve bizlere emanet
ettiði koca bir kültür birikimini din-iman adýna
‘doðma’ya terk ederek, bünyemize uymayan bir
kültüre teslim olmak nasýl bir aklýn ürünüdür?
Bu sorularýn makul ve kabul edilebilir bir yanýtý
olmadýðý gibi, kendimizden kaçmanýn olanaðý
da yoktur. Anadolu’nun yerlisi için söylenecekler
ayrýdýr. Ama kökeninin ‘Orta Asya’ olduðunu
söyleyen ve buna inananlar bir þeye daha
inanmak zorundadýr: Orta Asya’dan Anadolu’ya
intikal eden Türkmenler arasýnda, Sünni Türkmen
aþireti yoktur.
Kaynakça:
1- A.Hamit ÖZYAYLA, Söðütte 400 Çadýr,
Ýlkadým Dergisi ve daha pek çok kaynak.
2- Aþýk Paþaoðlu Tarihi, s.16
4- Kalendiriliði asýl geliþtiren Cemalettin
Savi (Öl. 1233) oldu. Doðu düþüncesinden geniþ
ölçüde etkilenen Kalenderilik Mýsýr, Ýran, Irak
ve Orta Asya’da yandaþ buldu. Saç, sakal, kaþ
ve býyýklarýný týraþ eden Kalenderiler, yün ya da
at kýlýndan dokunmuþ sade giysiler giyerdi;
boyun kulak, bel ve bileklerinde halkalar
bulunurdu; toplumun dinsel deðerlerini ve
göreneklerini fazlaca önemsemezlerdi. Ali,
Hasan, Hüseyin, Muhammet ve Fatma sevgisi
bütün sevgilerin üzerindeydi. Korkmaz, Esat,
Alevilik ve Bektaþilik Terimleri sözlüðü, s.385
5- Geyikli Baba, kendini ''Baba Ýlyas
müridiyim, Seyyid Ebu'l Vefa tarikatindenim''
(Âþýk paþazade) diye tanýmlar.
6- Ocak A.Yaþar Kalenderiler, TTK yay.
1992, sf. 90
7- Çetinkaya, Nihat, Kýzýlbaþ Türkler, Tarihi,
Oluþumu ve Geliþimi, Ýstanbul, 2004, s. 338
8- Onun adýna Anadolu ve Rumeli’nde
Bektaþi tekkeleri kurulmuþ; ya da kurulan
tekkelere onun adý verilmiþ, yine Alevi-Bektaþiler
çocuklarýna onun adýný koymuþtur. M.D. ‘Bu
tekkelerden biri olan Otman Baba, adý her zaman
Sarý Saltuk, Kýzýl Deli Sultan gibi Batýda tekke
kurmuþ pirlerle birlikte anýlýr. Tekkesi Bulgaristan
sýnýrlarý içinde bulunan Hasköy’dedir. Otman
Baba Vilayetnamesi’yle ünlenmiþtir. Bu
velâyetnameye göre Otman Baba (Ö:1478) yedi
dilimli taç giyer, bunlardan iki dilimlisi Elifi
Horasani, dört dilimlisi de Hüseyini taç diye
adlandýrýlmýþtýr.
l478’de Hakka yürüdüðü hakkýnda kayýtlar
vardýr.
Ýrene Melikof’a göre (Uyur Ýdik Uyardýlar, s.140)
Aleviliðin yedi ulu ozanýndan biri olan 1494–95
doðumlu Yemini, Otman Baba okulundan
yetiþmiþtir. Kaynak: Gülag Öz
9- Köprülü ve Gölpýnarlý
10- Söðüt yakýnlarýnda, Sakarya nehri kýyýsýnda
bulunan bir kasaba
11- Âþýk Paþaoðlu Tarihi, s.112- Ali Sümer
Halifebaba Erenler bir sohbetimizde; ‘Hacý deðil,
‘geniþ ve oylumlu’ anlamýna gelen ‘HACÝM’
olmasý lazým geldiðini’ söylemiþlerdi. Iþýklar
içinde yatsýn.
13- Korkmaz, Esat, Alevilik, Bektaþilik Terimleri
Sözlüðü 1, s. 183
14- Walter Hýnz bu konuda þu bilgileri veriyor:
“Þah Abbas’ýn saray kâtibi Ýskender Münþi, bu
hadise ve Anadolu esirlerinin serbest býrakýlmasý
hususunda þu mülahazalarý serdetmektedir: Bu
hususlar hükümdar fermanýnda kayýtlý
olmamakla birlikte halk arasýnda eskiden beri
böyle söylenegeldiði için ben de kitabýma
koydum. Üzerinde Moðollarýn damgasý ve Emir
Timur’un mührü bulunan ve eski harflerle
yazýlmýþ bulunan tomarlarda Hoca (Hace) Ali’nin
Timur’la buluþmasý ve Hace’nin kerametleri ve
bu gibi hadiseler kaydolunmuþtur. Bu vesika
Belh üzerine yapýlan seferde Andehut kalesinin
zaptýnda (1602) Ýranlýlarýn eline geçmiþ Þah’a
gösterilmiþti. Hýnz, Walter, Uzun Hasan ve Þeyh
Cüneyd, s.8
15- Yazýcý, Tahsin Safeviler Mad. ÝA. C. X, s.53
16- Çetinkaya, Nihat, age, s. 402
Not: Bu makalede, büyük ölçüde Murtaza
Demir’in, “Kuþatýlmýþ Bir Ýnancýn; ALEVÝLÝK”
eserinden yararlanýlmýþtýr.
Kemal Özer, 50 Kuþaðý’nýn adýný lise
öðrencisiyken öðrendiðim þairlerinden.
Ýstanbul Kýz Lisesi’ndeki bir sýnýf
arkadaþým o sýra sevdiði ya da niþanlý
olduðu Günseli’nin kýz kardeþiydi. Tek tük
þiirlerini elden alýp okuma þansým oluyordu
bu yüzden. Sonra nasýl oluyor,
hatýrlamýyorum tanýþýyoruz. Bir gün
Caðaloðlu dolmuþlarýnýn orada
karþýlaþýyoruz ve yedek subay öðretmenlik,
baba olmak, þiirlere dergilerde yer
veriliþiyle ilgili uzun bir söyleþiye
giriþiyoruz. Daha doðrusu, o söylüyor ben
dinliyorum. Çünkü Kemal Özer oldukça
konuþkan. Onun bu yanýný keþfetmek içinse
iyi dinleyici olmak yeterli. Edebiyat
dünyasýndaki en eski ve iyi arkadaþlarýndan
Adnan Özyalçýner ile ortak yanlarýndan
biri bu. (Özer ile Özyalçýner o kadar iyi
arkadaþlar ki Seçilmiþ Hikâyeler’e
öykülerini ayný zarfta yolluyorlar. Kemal
o ara þiir kadar öykü de yazýyor. Salim
Þengil de, yaptýðý bir þakaya göre, adý uzun
olanýn boyunun da uzun olduðu tahmininde
bulunuyor.)
Kemal Özer’in ailesiyle ilgili bütün
bildiklerim onun anlattýklarýyla sýnýrlý. Daha
doðrusu annesi ve kýzýyla ilgili bildiklerim.
Çünkü Günseli ile ilgili bildirisi ‘Seni
Anmakla Artýyorum’ þiirinde yer almýþtý:
“korkak deðilim umutsuz deðilim bundan
böyle/ deðiþtirdim sana yaraþmayan
günlerimi verdiklerinle/ sana yaraþmayan
ne varsa bir bir çýkarýp attým/ yeller esiyor
þimdi o büyük karanlýðýmýn yerinde.” Bu
þiirin bir dizesinin alyanslarýnýn üstünde
yer aldýðý da söylenirdi.
Tamamlanamayan bir proje
Kemal’in bu þiirdeki “ülkemi bir bakýþta
baðladýn güzelliðine” dizesindeki benzetme
ikinci aþký ve evliliðindeki bir þiirinde de
yer alacaktýr: “Yan yana iki ülke gibiyiz
seninle,/ ayýn önünden geçen bulut/ önce
seni karanlýkta býrakýr sonra beni.”
Georgina’nýn Ýngiliz kökenli olduðunun
þöyle bir anýmsanmasý bile Kemal Özer’in
þiir benzetmelerinde gerçekçilikten
caymadýðýný gösterir. O hiç caymadýðý
estetik kaygýlarýn bir ayaðýnýn gerçeðe kök
salmasýný isterdi.
Adnan Özyalçýner’le evlendikten sonra
da Kemal Özer’in ailesiyle ‘evcek’
görüþtüðümüzden söz edilemez, Adnan ile
Kemal iyi arkadaþlýklarýný Cumhuriyet’te
sürdürüyorlar nasýlsa. Birbirine zýt
görünüþteki bu ikilinin gazete dýþýndaki
ortak/ek gece çalýþmalarýnda, siyasal bir
derginin son düzeltileri gibi, sabahlara
kadar süren sýkýcý nöbetlerde uyumamak
için birbirlerine ya da çevreye yaptýklarý
þakalar ortaoyunu metinlerini hatýrlatýyor:
Makaleleri lehçe ile okumak, ünlü þiirleri
lehçe taklitleri ile yinelemek, gece açýk
olduðu bilinen telefonlara (mesela diþ
doktorlarýna) þarkýlý telefonlar etmek
(Doktor civaným, diþ doktoru civaným, ah
çok yanýyor caným)... Ýkisinden de ilk
bakýþta umulmayacak ‘sululuklar’.
50 Kuþaðý ve a’cýlar diye anýlan grup
içinde Kemal Özer’in Ýstanbul Erkek
Lisesi’nden arkadaþý yalnýzca Adnan
Özyalçýner deðil. Ancak onunla elli yýllýk
arkadaþlýðý o kadar önemli olmalý ki, bu
yýldönümünü Mehmet Esatoðlu’nun
giriþimiyle Çerkezköy’de kutluyor. Bir
arkadaþlýðýn 50. yýlýnýn kutlanýþýna ilk (ve
belki de son) kez tanýk oluyorum.
Ayný liseyi ve edebiyat öðretmenini
(Salim Rýza Kýrkpýnar) paylaþtýðý grupta
Konur Ertop, Doðan Hýzlan, Önay Sözer,
Ergin Günçe de var. Ancak ülkenin
gündemi yalnýz ikisini ayný yönde keskin
çizgilerle etkiliyor. Anlatýmlarýnda daha
net bir söyleyiþi seçiyorlar. Bu seçim Kemal
Özer’in daha önceki dönemine bir özeleþtiri
yöneltmesine de yol açýyor. Özer,
Dünya’daki politik þiir yazan þairlerin
yalnýzca sosyalist ülkelerde olmadýðýyla
ilgili bir kanýtlama/çeviri çalýþmasýna
baþlýyor. Aramýzdaki konuþmalarda bu
projenin adý :Ayýn Karanlýk Yüzü. Erik
Stinus, Nielsen Hav gibi iki Danimarkalý
þairi tanýmamýza yol açan bu proje
tamamlanamadý.
Kahkahalarý bakýþlarýnda gizliydi
Kemal Özer’le konuþmalarýmýzda
evlerimize deðiniyoruz. Annesinin
profesyonel yardým isteyen hastalýðý içten
içe hýrpalýyor onu. Þimdi Ana- Oðul þiirini
okurken “bu þiirin ne kadar çalýþýldýðýnýn
izleri de, sözcüklerin ek yerleri de belli
deðil” diye düþünüyorum. Bir ana için
yazmak kolay deðildir. Ýnsan anasýnýn
kimselere benzemediðine inanýr. Öyle
anlatmak ister onu. Hastalýðýnýn ilk
dönemlerinde belli yaþlarýn hastalarýnýn
özelliði konusunda bir-iki þey söylemiþtim.
Avutmak için deðil, ipucu olsun diye. Bu
sözlerim daha da üzmüþtü onu. Ýki cümle
söyledi çünkü benim söylediklerime yanýt
diye: “Bir þey istemiyor. Öte dünya inancý
da yok.” Nasýl avutabilecekti ki onu?
Oysa þiir yazýldýðý kiþinin gerçeðinden
yola çýkýp nasýl herkesin olabilmiþ: “Oðul
bakýyor/yürümeyi bile göze alamayan yaþlý
anaya/adým atsýn diye koluna giriyor/ve
düþünüyor yýllar öncesini o anda: “Onun
gibiydim bir zamanlar/ ayaklarým güvensiz
titrek.../ Beklerdim uzatsýn diye kollarýný/
esirgesin beni yürümeye baþlarken...”/ Ayný
ürpertili bekleyiþ, ayný sevecen dayanýþma/
yer deðiþtiriyor þimdi ikisi arasýnda.”
Kemal Özer’in þakacý, çocuksu kiþiliðini
düþünüyorum, kýzý Simge Özer
Pýnarbaþý’nýn hazýrladýðý ‘Kemal Özer Ýçin
Aný Fotoðraflarý’ný okurken. Bir buz
tabakasýnýn altýnda akan nehir gibi biriydi
o. Kahkahalarý bakýþlarýna gizlenmiþ biri.
Cümlesi bitmemiþ gibi
Acýlarý dýþýnda hemen her þeyi
konuþurdu arkadaþlarýyla. Ýlk eþinden
ayrýldýktan sonra kýzýnýn onunla dargýn
kalýþý üstüne hemen hiç konuþmadýk. Yalnýz
bir sefer, torunuyla tanýþtýktan epey sonra,
baba-kýz dargýnlýðýný yaþamýþ biriyle
konuþmak istediðini söylemiþti. Benim bu
duyguyu yaþamakta olduðumu biliyor mu
sorusuyla baktým galiba yüzüne. Cümlesi
bitmemiþ gibi sürdürdü, “Bu konuda
yazýlmýþ yazýlarý okumak isterim.”
O, yalnýz kýzý Simge’yi anlamaya
çalýþmýyordu. Bütün yazdýklarýnda olduðu
gibi Simge’yle ilgili yazacaklarýnda da
yanlýþ yapmamak istiyordu.
Kemal Özer, “Ýnsanýn daðýlan yüreðini
bir dizeyle birleþtirmek için” yazýyordu.
Durmadan parçalanmasýna çalýþýlan
dünyada mum ýþýðýný dalgalandýran bomba
ýslýklarýnýn durduðu gün yokluðu belli
olacak bir adamdýr Kemal Özer.
Þimdiden özlüyorum onu.
KEMAL ÖZER ÝÇÝN ANI
FOTOÐRAFLARI
Hazýrlayan: Simge Özer Pýnarbaþý
Yordam Kitap
2011, 237 sayfa, 20 TL.
Radikal kitap
1990 yýlýna kadar Türkiye’de Kürtçe
kitap, kaset, dergi, gazete yayýmlamak
yasaktý. Bu yýllarda Kürtlerin toplumsal
istekleri yükselirken, 1991’de 2932 sayýlý
yasanýn deðiþmesiyle birlikte “Türkçe
dýþýndaki dillerde yayýn” serbestisi
baþlýyor. Tam bu dönemde Mezopotamya
Kültür Merkezi yöneticileri ‘Rewþen’
adýnda Türkçe-Kürtçe bir dergi çýkarmaya
baþlýyor. Ýlk yýllarda Kürtçe yazan kiþi
sayýsý bir elin parmaklarýný geçmiyorken,
birkaç yýl içinde dergi Türk-Kürtçe yarine,
tamamý Kürtçe yayýmlanmaya baþlýyor.
Dergi, 10 yýllýk yayýn süresi boyunca Kürt
dilini geliþtirirken, Kürt aydýnlanmasý için
önemli bir görev üstleniyor. Ýþte ‘Rewþen’
belgeseli, 1990’larda, 2000 yýlýna kadar
Rewþen dergisinin serüvenini gözler
önüne seriyor ve o dönemin önemli
olaylarýna da tanýklýk ediyor.
Dergi çýkarma baþvuru dilekçesinde
“Dili: Kürtçe-Türkçe” ibaresinin Ýstanbul
Valiliði tarafýndan da kabul edildiðini
içeren belge de belgeselin önemli
ayrýntýlarýndan biri. Bir diðer anekdot ise,
Rewþen dergisiyle yol alan yazarlar.
90’lardan 2000’lere Kürt yayýnevleri yýlda
5-10 kitap yayýmlanýrken, 2002 yýlýnda
10 Kürt yazarýn ilk kitabý yayýmlanýyor.
Bu yazarlarýn yüzde 85’i Rewþen’le
birlikte yazý yazmaya baþlamýþtý.
Rewþen’ belgeselinin yönetmeni Cemil
Oðuz belgeselle ilgili þunlarý söyledi:
»’Rewþen’ Türkiye’nin ilk resmi
Kürtçe dergisi. Siz bu derginin belgeselini
neden çekmek istediniz?
Bu belgeseli çekmem gerekiyordu,
çünkü Kürt tarihinde olmayan bir þeyi
yaptý: Onlarda (Kimilerine göre yüzlerce)
yazar bu dergiye yazarak yazar oldular.
Dergi yayým hayatýna baþladýðýnda
Türkiye’de Kürtçe yazanlarýn sayýsý bir
elin parmaklarý geçmiyorken, dergiyle
birlikte yazar ordusu yetiþti. Hâlâ Kürtler
dýþýnda Türkler ve diðer halklar bundan
haberdar deðil. Ýnsanlara bilgi sunmak
haberci-belgeselcilerin temel görevi diye
düþünüyorum.
»Rewþen’i çekme fikri nasýl oluþtu?
Annemden öðrendiðim Kürtçeyi,
1990’lý yýllarda Welat gazetesi ve Rewþen
dergisiyle yazmaya baþlayanlardan
biriyim. Ben de bu dönemin yetiþtirdiði,
o dönemi yaþayanlardan biri olarak, daha
önce gazetede bu konuda haberler
yapmýþtým. Son yýllarda sinemaya merak
salarken, bu dönemi görselleþtirmeliyiz
fikrine ulaþtým. Tekrardan araþtýrmalara
yöneldim. Benim bile bilmediðim,
görmediðim belgelerle karþýlaþýnca ‘bu
iþ olur’ diyerek sürdürdüm.
»“Rewþen”i özellikle kimlerin
izlemesini istiyorsunuz?
1990’lý yýllarda Türkiye’de Kürtçe
camiasýnda neler geliþti, 90’lý yýllarýn
toplumsal geliþmelerinden bu camia ne
kadar etkilendi, neler oldu diye merak
eden her kes izlemeli. Logosunda
“Türkiye Türklerindir” yazan Hürriyet
gazetesinin yöneticileri de biraz daha
liberal gazete olan Radikal gazetesi
çalýþanlarý da, en uçta bulunan basýn
yayým kurumlarý da Rewþen’i izleyerek
aslýnda onlarýn dýþýnda, çok fazla kimsenin
haberdar olmadýðý yayýnlarýn da olduðunu
öðrenebilirler.
Saygý deðer Veliyettin Hürrem ULUSOY
Hacýbektaþ Dergahý POSTNÝÞÝNÝ
Saygý ve de saðlýk dileklerimi ileterek
baþlýyorum söze.
Sayýn ULUSOY.
Epey süredir Hacýbektaþ’tan uzaklardasýnýz,
telefonla da size ulaþabilme kolay olmuyor, o
nedenle bu mektubu size yazma ihtiyacýný
uydum.
Görebildiðim kadarý ile uzunca bir süredir yeni
bir çalýþmanýn içindesiniz, ardý ardýna yurt içi
ve de dýþýnda bölge toplantýlarý düzenlediðinizi
ve bir arayýþ içinde olduðunuzu deðiþik
kanallardan duyuyorum.
Bu sohbetlerde ileriye yönelik düþüncelerinizi
muhabbete katýlanlarla bire bir paylaþtýðýnýzý
sanýyorum.
Alevi ve Bektaþiliðin sorunlarýnýn çözümü
konularýnda yeni bir yol haritasý var önünüzde
diye düþünüyorum.
Düþünce ve görüþ soruyorsunuzdur.
Doðru bir adým.
Gerekli bir çalýþma.
Saygý duyulmalý...
Gösterilen o çabayý ve de izlenen yolu doðru
bulduðumu ben de söylemeliyim.
En son 25. Nisan 2011 tarihinde Fransa’daki
Ocakzade’lerle yapacaðýnýz toplantý ile ilgili
duyurunuzu okudum
Sevindim de…
Onca yýl sonra ULUSOY ailesinden birisinin
açýk bir þekilde bu inanca baðlý milyonlarca
insanýmýza ve de bunca yýldýr onlarýn göz ardý
edilen beklentilerine sahip çýkmasýný gerçekten
de anlamlý buluyor önemsiyorum.
Cesur tavrýnýz nedeni ile sizi alkýþlýyorum da.
Sayýn ULUSOY.
Size yol gösterip akýl verecek bir konumda
deðilim.
Böyle bir þeyi düþünmeyi bile saygýsýzlýk olarak
deðerlendiririm.
Hoþgörünüze sýðýnarak içinde bulunduðumuz
süreçle ilgili olarak düþündüklerimi kamu oyu
önünde sizinle paylaþmayý düþündüm.
Umarým yanlýþ yapmýyorumdur.
Sevgili ULUSOY,
Bu ilçenin iki büyük zenginliði var.
Hacý Bektaþ Veli.
ÇELEBÝ Ailesi.
Ne acýdýr ki bugüne dek burada yaþayan bizler
ellerimizin hemen altýnda olan bu güzellikten
ve de zenginlikten deðiþik nedenleri de olsa
bihaber yaþadýk.
Bu gün bu ilçede çaresizliði ve de periþanlýklarý
oynuyorsak eðer bunun nedenleri baþka yerlerde
aranmamalý.
Bu kadar da deðil, daha da önemlisi,
Bu gün Alevi ve Bektaþi dünyasýnda yaþanan
karmaþa ve de olumsuzluklarýn en önemli
nedeni de, Hacý Bektaþ Veli ve de ULUSOY
ailesinden bu toplumun uzaklaþmasý ya da
uzaklaþtýrýlmasý olduðu gerçeði…”Bu anlamda
ULUSOY ailesi de kendisini sorgulamalý diye
düþünüyorum.”
Bu gerçeði görmek onu kitlelere anlatabilme
o kadar zor ki…
Olanlarý gördükçe, kahroluyorum
Her þey gün gibi ortada…
Söze ne gerek.
Böylesi sorumsuz, ilkesiz ve de erdemsiz kiþi
ve de kurumlarca nereye varýlabilir.
O kadar çok parçalara bölündük ki…
Akýl verip yol gösteren! öylesi ilginç tipler
türedi ki içimizde…
O kiþi ve kurumlara nasýl ve de nereye kadar
güven duyulabilir bilemiyorum.
Alevi ve Bektaþi toplumu bu olanlarý hak
etmiyor, yazýk ediliyor o’na sevgili ULUSOY…
Her fýrsatta dile getiririm, Alevi Bektaþi
inancýnýn gerçek baþkenti Hacýbektaþ diye.
Burasýný baþkent yapan iki önemli faktör, Hacý
Bektaþ Veli Türbesinin burada oluþu ve de
Çelebi Ailesi’nin burada yaþamasý.
O nedenle her yýl milyonlarca kiþi buraya
gelmekte.
Buralarý kutsal topraklar olarak bilip görmekte.
Alevi Bektaþi insanýmýzýn bu güzel duygularýný
çarpýtan, o güzelliði baþka amaçlar için kullanan,
kullanmaya çalýþan ve de bu iþi meslek edinen
kiþi ve kurumlar için gerçek hiç de öyle deðil.
Garip bir durum.
Söz ve de sorumluluk almasý gerekenler, söz
söylemek ve de sorumluluk almaktan kaçýyor,
o iþi baþka birileri yapýyor.
Hem de sorumsuzca…
Böyle bir þey olabilir mi?
Eðer burasý gerçekten de bu inancýn ve de bu
kültürün baþkenti konumunda ise, bu inancýn
saygý duyulan önderinin bulunduðu makam ve
de yaþadýðý yer burasý ise eðer, bu çalýþmalarý
saðlýklý bir biçimde yürütecek, bir Alevi Bektaþi
kuruluþunun burada, SERÇEÞMEDE olmasý
gerekli ve de doðal deðil mi?
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði iþte bu amaçla
kuruldu ve de bu amaç için yola çýkýldý.
Ýçte ve de dýþta yapýlan tüm engellemelere ve
de karþý çýkmalara raðmen, hak edilerek ve de
emek harcanarak belli bir noktaya gelindi…
Yeterli mi?
Deðil elbette.
Çok daha önemli yerlerde olmalý, çok daha
önemli görevler üstlenmeli bu kuruluþ,
yürünecek öylesine uzun bir yol, çözümlenecek
o kadar çok sorun var ki önümüzde…
Düþünüyorum da hangi Alevi ya da Bektaþi,
inancýnýn gereklerini yerine getirebilme adýna,
Ankara’lara, Ýstanbul’lara ya da baþka yerlere
gider.
Ne yapsýn ki onlar oralar da…
Nereyi düþlerler.
Huzura erdiði tek yer neresi onlar için,
HACIBEKTAÞ.
Öyle olunca o kiþilerle ilgilenecek, o sorunlara
çare olacak, o sorunlara yerinde çözüm arayacak
en büyük kuruluþun da burada olmasý gerekmez
mi?
Niye yok…
Niye kendimize güvenmiyoruz.
Niye büyük düþünemiyoruz?
Niye biz de varýz diyemiyoruz?
Bilgimiz mi eksik.
Cesaretimiz mi yok.
Bu umursamazlýk niye?
Sevgili ULUSOY,
Ayný yaþlardayýz, ömrümüzün son baharýný
yaþýyoruz belki de.
Bu topluma ve de doðup büyüdüðümüz bu
ilçeye nasýl faydalý olabiliriz düþüncesi dýþýnda
bir beklenti içinde olmamýz düþünülemez.
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði’nin serpilip
büyümesi, adýný duyurmasý, birleþtirici bir güç
olarak ortaya çýkmasý ilçe geleceði açýsýndan
da son derece önemli.
Bu derneðe güven duyup el vermeniz gerekiyor.
Birlikteliðimiz bu topluma ve de bu ilçeye çok
þey kazandýrýr.
Size büyük iþ düþmekte…
Bu sorumluluktan kaçamazsýnýz sayýn
ULUSOY…
Son iki yýldýr çalýþmalarýmýzýn her aþamasýnda
sizleri hep bilgilendirdik.
Siz de desteðinizi eksik etmediniz.
Teþekkür ediyoruz.
Ama bu destek yetmiyor.
Keþke yaptýðýnýz bu çalýþmalarda
derneðimizden de bir temsilci olsaydý yanýnýzda
diye düþünüyorum þimdilerde.
Ya da katýldýðýnýz o toplantýlarda derneðimizden
de söz edebilseydiniz, Hacý Bektaþ Veli Kültür
Derneði ile birlikte ayný görüþleri
savunduðunuzu söyleyebilseydiniz keþke o
söyleþilerde…
Hacýbektaþ’ta ya da baþka bir yerde sizlerin
adý ya da aracýlýðý ile yapýlmasý düþünülen
çalýþmalar içinde lokomotif Hacý Bektaþ Veli
Kültür Derneði olmalý, Hacý Bektaþ Veli Kültür
Derneðini görmezden gelerek baþkalarý ile
yapýlacak her türlü çalýþma bizleri ziyadesi ile
üzer sevgili ULUSOY…
Biz sizi bu derneðin onursal Genel Baþkaný
olarak görüyor, öyle olmanýzý da istiyoruz.
Öyle de olmalýsýnýz.
Doðrusu da bu.
Özel bir konumunuz var.
Alevi ve Bektaþi toplumu için önemli bir
þahsiyetsiniz siz.
Temsil ettiðiniz makam Alevi ve Bektaþiliðin
birliði için son derece de önemli
Baþlangýçta yaptýðýnýz bu çalýþma, bu arayýþ
ve de gidiþ geliþler doðal görülebilir, belli bir
aþamadan sonra makamýnýzda oturma ve de
son sözü söyleme daha çok yakýþýr.
Son karar hep size ait olmalý.
Herkes size gelmeli.
Size sormalý.
Ayrýntýlar iþiniz olmamalý diye düþünüyorum.
Sayýn Ulusoy,
Derneðimiz kültürel çalýþmalarýný sürdürmekte.
25. 26. Haziran günlerinde Aþýk DAÝMÝ anýsýna
düzenlenecek 2. uluslar arasý Halk Ozanlarý
Hacýbektaþ buluþmasý etkinliðimiz olacak.
Yine Eylül Ayý sonu ya da Ekim ayý baþlarýnda
belirlenecek bir tarihte uluslar arasý boyutta
Alevi Bektaþi Hacýbektaþ Kurultayý adý ile
büyük bir projemiz gündemde…
Hazýrlýk çalýþmalarýmýz baþladý bile.
Ýzin verirseniz eðer, bu kurultayý
HACIBEKTAÞ POSTNÝÞÝNÝ VELÝYETTÝN
HÜRREM ULUSOY HÝMAYESÝNDE Uluslar
arasý Alevi Bektaþi HACIBEKTAÞ Kurultayý
olarak duyuracaðýz kamu oyuna.
Gündemli ve de geniþ katýlýmlý bir kurultay
düþlüyoruz.
Bu konularda sizin görüþlerinize tavsiyelerinize
de ihtiyacýmýz olacak.
Hacýbektaþ’a geldiðinizde bu konularý ayrýntýlarý
ile konuþacaðýz.
Selam ve Saygý ile.
Kusur oldu ise af ola…
Bana sabýrlar veren
Düþkün halim sana ayan
Ben inandým elbet beyan
Bu alemin halin bilen
Müþkülleri sen çözersin
Seven kalplerde gezersin
Büyüklüðünle sen güzelsin
Bu alemin halin bilen
Sakin olmak elbet güzel
Güzellik alemi bezer
Mutluluk dünyada güzel
Bu alemin halin bilen
Hüseynim Sabýr eyle
Sabýr ile sonun gele
Uzak yolun yakýn ola
Bu alemin halin bilen
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Güneþ KAÝM
Nevþehir Üniversitesi, spor müsabakalarýnýn
her dalýndan baþarýyla dönmeyi sürdüyor.
Türkiye Futbol Federasyonu tarafýndan
düzenlenen 2. Amatör Küme Müsabakalarý
baþladý.
Toplam 10 takýmýn karþýlaþacaðý
müsabakalardan Üniversitemiz Futbol
Takýmý ilk rakibi Diyanet Spor'u 7-3 maðlup
etti.
Geçtiðimiz yýllarýn aksine daha azimle
çalýþmalarýný sürdüren Üniversitemiz Futbol
takýmý, çift devreli lig usulüne göre
oynanacak müsabakada tüm rakiplerini
maðlup ederek 1. Amatör Kümede top
koþturmayý hedefliyor.
Nevþehir Üniversitesi olarak amaçlarýnýn
eðitim öðretimin yaný sýra spor alanýnda da
Nevþehir'e hizmet etmek olduðunu söyleyen
Üniversitemiz Beden Eðitimi ve Spor
Koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Alparslan Ýnce,
takýmlarýnýn çalýþmalarýnda desteklerini
esirgemeyen ve baþaracaklarýna inanan
Rektörümüz Prof. Dr. Filiz Kýlýç'a teþekkür
ettiklerini de söyledi.
7
ÖSYM, 1974 yýlýndan bu yana merkezi
düzeyde sýnavlar gerçekleþtiren bir
kurumdur. 1981 yýlýnda yürürlüðe giren
YÖK yasasýna kadar Üniversitelerarasý
Öðrenci Seçme ve Yerleþtirme Merkezi
(ÜSYM) adýný taþýyan kurum, YÖK
yasasýyla birlikte Öðrenci Seçme ve
Yerleþtirme Merkezi (ÖSYM) adýný almýþ
ve üniversiteye öðrenci seçmek ve
yerleþtirmekle sýnýrlý olan görev alaný her
türlü merkezi sýnavý gerçekleþtirebilecek
biçimde geniþletilmiþtir. Böylece sadece
üniversiteye girmek isteyenlerin
karþýlaþtýðý ÖSYM, ilköðretimden
doktoraya kadar tüm eðitim aþamalarýnda
ve kamuya personel alýmlarýnda toplumun
çok geniþ kesiminin doðrudan karþýsýna
çýkan bir kurum haline gelmiþtir.
ÖSYM’nin sýnav sistemi, faaliyette
bulunduðu süre boyunca eleþtirilere konu
olmuþtur. Bu eleþtiriler her þeyden önce
sýnavlarda uygulanan çoktan seçmeli test
tekniðinden kaynaklanmaktadýr. Test
tekniðini içeren sýnav sisteminde öðrenciye
hiçbir yorumlama olanaðý verilmeyerek,
mutlak doðru olduðu varsayýlan
seçeneklerden bir tanesinin seçilmesi
istenmektedir. Böylece öðrencinin
düþünme ve yorumlama yetisini
kullanmasý engellenerek öðrenci
ezberciliðe yöneltilmektedir.
Türkiye’de milyonlarca genç için
yaþamsal öneme sahip olan eðitim
kurumlarýna ya da iþlere seçme ve
yerleþtirme iþlemlerinde belirleyici olmasý
ÖSYM’nin sýnav sistemindeki
handikaplarý çok daha vahim hale
getirmektedir. Zira bu ezberciliðe dayalý
sýnav sistemi ilköðretimin ilk sýnýfýndan
baþlayarak tüm eðitim sistemini
etkilemektedir. Böylece düþünmeyen,
yorumlamayan ve de sorgulamayan
nesiller yetiþtirilmektedir. Öte yandan
ÖSYM’nin gerçekleþtirdiði sýnavlarýn çok
büyük kýsmý elemeye dayalýdýr. Yani bu
sýnavlara girenler birbirleriyle rekabet
halindedir. Eðitim sisteminin bu sýnavlara
odaklanmýþ olmasý çocukluðun ilk
dönemlerinden itibaren rekabet duygusunu
geliþtirirken, dayanýþma duygularýný
önemli ölçüde köreltmektedir.
Düþünmeyen, sorgulamayan,
dayanýþma duygularý körelmiþ, rekabeti
marifet sayan insanlar yetiþtiren bir eðitim
sistemine kaynaklýk eden ÖSYM
sýnavlarýnýn yýllardýr uygulanýyor olmasý
elbette tesadüf deðildir. Özellikle 1980’den
sonra hakim olan piyasa ekonomisi ve
esnek üretim sisteminin iþleyebilmesi için
gerekli olan insan modeli budur ve ÖSYM
bu konuda üzerine düþen görevi fazlasýyla
yerine getirmiþtir. Ayrýca ÖSYM’nin
öðrenciler arasýnda rekabeti dayatan sýnav
sisteminde dershane, özel okul ve test
kitaplarý üzerinden büyük bir harcama ve
buna baðlý olarak kâr alaný oluþmasý da
saðlanmýþtýr.
Tüm olumsuzluklarýna karþýn, eðitim
sistemine eleþtirel yaklaþan kesimler dahi
Türkiye eðitim sisteminin özellikle fiziksel
eksikliklerini gerekçe göstererek
ÖSYM’nin, alternatifi olmayan bir görev
üstlendiði düþüncesini savunmuþlardýr. Bu
savunuda ÖSYM’nin en azýndan güvenilir
sýnavlar gerçekleþtirdiði görüþü hakim
olmuþtur. Oysa önce KPSS daha son da
YGS’de ortaya çýkan þaibeler, ÖSYM’nin
belki tek kabul edilebilir yönü olan
güvenilirliðini de ortadan kaldýrmýþtýr.
Bu durumda bir kurum olarak
ÖSYM’nin ve uyguladýðý sýnav sisteminin
tamamen kaldýrýlmasýný savunmak dýþýnda
bir seçenek kalmamýþtýr. Ancak mevcut
eðitim sisteminde köklü bir deðiþiklik
yapýlmadan sadece merkezi sýnavlarýn ve
bu sýnavlarý gerçekleþtirecek kurumun
kaldýrýlmasýný talep etmek maalesef çözüm
getirmeyecektir. Aksine bu yöndeki
talepler, yükseköðretim sistemini
bütünüyle piyasalaþtýrmayý amaçlayan
kesimler için bir fýrsat olarak görülecektir.
YÖK’ün uzun süredir yükseköðretim
sisteminde yeniden yapýlanmayý içeren bir
yasa taslaðý üzerinde çalýþtýðý bilinmektedir
ve genel seçimlerin ardýndan bu taslaðýn
gündeme getirilmesi beklenmektedir.
Özellikle niteliði yüksek üniversitelerin
mütevelli heyetlerini oluþturarak kendi
gerçekleþtirecekleri sýnavlarla veya yüksek
düzeydeki baðýþlarla öðrenci almasýna
olanak tanýnmasý; merkezi sýnavlarýn özel
sektöre devredilmesi gibi düzenlemeler
daha önce hazýrlanan raporlar ve
taslaklarda yer bulmuþtur. Muhtemeldir
ki yakýn zamanda gündeme getirilecek
olan yeni düzenlemelerde de bu yönde
hükümler bulunacaktýr. ÖSYM ve sýnav
sistemi üzerine tepkiler ortaya konulurken,
üniversiteleri piyasalaþtýrarak, toplumsal
iþlevlerinden bütünüyle uzaklaþtýracak
düzenlemeleri meþrulaþtýracak bir konuma
düþmemeye de dikkat edilmelidir.
Sözün özü: YGS’de ortaya çýkan
þaibeler, sadece bir sýnavda uygulanan
yollu-yolsuz iþleri deðil tüm eðitim
sistemindeki rezaleti görünür hale
getirmiþtir. Bu rezalete karþý özellikle liseli
öðrencilerden gelen tepkiler son derece
anlamlýdýr. Ancak yetersizdir. Çünkü
sorunun çözümü tüm eðitim sisteminin
piyasanýn güdümünden kurtarýlarak insanýn
ve toplumun genel yararýna uygun ve
demokratik bir iþleyiþe kavuþmasýyla
mümkündür. Bu da sadece liseli
öðrencilerin deðil, toplumun sermaye
dýþýnda kalan tüm kesimlerinin
mücadelesiyle gerçekleþtirilebilir. Tabi ki
bu mücadelede eðitim sistemini bütünüyle
piyasalaþtýrmaya çalýþan kesimlerin
tuzaðýna düþmemeye de dikkat
edilmelidir(!)
(Evrensel)
7 Nisan 2011 tarih ve Kutlu Doðum
Haftasý konusu ile gönderilen genelgede
öðrencilerin psikolojik olarak saðlýklý,
karakteri geliþmiþ, temel insani deðerleri iyi
kazanmýþ bir insan olmalarý için merhamet
duygusunu önemine vurgular yapýlýrken,
Kutlu Doðum Haftasýnýn deðerlendirilerek
peygamber Hz. Muhammed’in ‘Merhamet
Duygusu’nun güzelliðini yaþatmanýn
yollarýnýn öðretilmesine deðiniliyor.
‘GEREÐÝ YAPILSIN’
Genelgede Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn
da bu yýlki kutlamalarda ‘Merhamet
Duygusu’nu iþleyeceði bilgisi verilerek,
sevgi, saygý ve merhamet duygularýnýn ön
plana çýkarýldýðý etkinliklerin, yaygýn eðitim
kurumlarýnda da yapýlmasý için gereðinin
yapýlmasý söyleniyor.
ÇUBUKÇU’NUN ÝMZASI VAR
Milli Eðitim Bakaný Nimet Çubukçu’nun
imzasý ile yayýnlanan genelgede etkinlik
planýnda da ‘þiir, kompozisyon, mektup
yazma ve okuma yarýþmalarý, duvar
gazetesinin çýkarýlmasý, belgesel ve film
gösterimleri, programlara yerel medyanýn da
davet edilmesi, Ýmam Hatip Liseleri için ise
‘Peygamber efendimiz Hazreti
Muhammedin’ eðitim anlayýþýný anlatan
seminer ve konferanslarýn düzenlenmesi,
ilahi ve hadis okuma yarýþmalarýnýn
yapýlmasý’ talimatý veriliyor.
EÐÝTÝM SEN’DEN TEPKÝ
Yayýnlanan genelgeye tepki gösteren Ýzmir
Eðitim-Sen 1 Nolu Þubesi ise laik eðitim
sisteminde gedikler açýlmaya devam
edildiðini açýkladý. Þube Baþkaný Abdullah
Tunalý “Bizler devletin her türlü inanca eþit
mesafede olmasýný savunurken zorunlu din
kültür ve ahlak bilgisi dersinin kaldýrýlmasýný
talep ederken, yetkililer din eðitimini ana
sýnýfýndan liseye kadar her dersin içeriðine
yerleþtirmek istiyor. Bu genelge de bu çabanýn
en son örneðidir. Bu genelgenin ekinde
bulunan yapýlabilecek etkinlikler bölümünün
son maddesinde ‘hafta münasebeti ile
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in
evimizde misafir olduðu düþünülerek buna
göre farklý etkinlik çalýþmalarý yaptýrabilir’
denmektedir.
Bu ifade ile pedagojik açýdan ne
hedeflendiðinin de yetkililer tarafýndan
açýklamasýna ihtiyaç vardýr. Biz Eðitim Sen
olarak din ve vicdan özgürlüðünün laik devlet
anlayýþýndan ve bilimsel laik bir eðitimden
geçtiðini savunuyoruz” dedi.
KILIÇ LAÝKLÝÐE VURGU YAPTI
Eðitim-Sen Genel Baþkaný Zübeyde Kýlýç
da genelgeye tepki gösterdi. Kýlýç, merhamet
duygusunun þiddeti ve sorunlarý
çözmeyeceðini, eðitimi dinselleþtirme
adýmlarýnýn yaygýn ve örgün eðitim
kurumlarýnýn bütününe kadar girdiðini
söyledi. 18. Eðitim Þûrasý’nda merhamet
duygusunun tartýþýldýðýný ve eðitime nasýl
yansýtýlacaðýnýn ele alýndýðýný da söyleyen
Kýlýç, “Milli Eðitim Bakaný kutlu doðum
haftasýný resmileþtirmiþtir. Eðitim sistemi
dini temeller üzerine deðil,bilimsel ve laik
temeller üzerine kurulmalýdýr. Eðitime islami
deðerlerin yerleþtirilmeye çalýþýlmasý kabul
edilemez. merhamet duygusu çocuklara ve
kadýnlara karþý iþlenen suçlarla baðdaþamaz”
dedi.
GÜLSEN CANDEMÝR ÝZMÝR
BirGün
Sulucakarahöyük/ HACIBEKTAÞ
Haber: Çaðrý DANACI
neden engellemeye çalýþýyor.
Neden mi?
Ýþte nedenler:
• Kaynak yok diyerek, emeklilere
insanca yaþayacak maaþ vermeyen
hükümet; sýra bu ülkenin gelirine el koyan
kapitalistlere teþvik verirken kaynak sýkýntýsý
çekmiyor.
• Anayasanýn deðiþmez maddelerinden,
2.maddede Devletin temel niteliklerinden
biri olarak belirlenmiþ olan Sosyal Devlet
yok ediliyor. Bu nedenle, saðlýk kurumlarý
iþletme, vatandaþlar müþteri haline getirildi.
Tüm vatandaþlara eþit ve ücretsiz verilmesi
gereken saðlýk hakký ticaretleþtirildi. Artýk
kaldýrýlmadý aksine daha çok engel çýkarýldý.
Taleplerimiz:
• Emekli maaþlarýný insanca yaþanacak
seviyeye çýkaracak intibak yasasý derhal
çýkarýlmalý ve emeklilere
büyümeden(GSMH) pay verilmelidir.
• 2002 ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐKUR emeklilerine eksik ödenen alacaklar
yargý yoluna gidilmeden yasal faizleriyle
14 Nisan 2011 Perþembe günü
Hacýbektaþ PTT binasý önünde pankart
asarak ve stant açarak basýn açýklamasý
yapan DÝSK Tüm Emekliler Sendikasý
Hacýbektaþ Þube Baþkaný Ali Murtaza Keleþ
þunlarý söyledi;
“Çok deðerli Hacýbektaþlýlar, basýn
açýklamasýnda bizleri yalýnýz býrakmayan
demokratik kitle örgütleri, parti temsilcileri,
emekçi arkadaþlarýmýz ve emekliler; son
günlerde emeklilerin devletten alacaklý
olduðuna dair haberleri gazete ve
televizyonlardan sýkça duymaktasýnýz. 2002
saðlýk kurumlarýnda, katký payý ödüyoruz.
• Saðlýktaki bu uygulamalar nedeniyle,
parasý olana yaþam, parasý olmayana ise
ölüm reva görülüyor. Performans
sisteminden dolayý hizmetlerin kalitesi
düþüyor, hizmet veremeyen saðlýk
çalýþanlarý huzursuz.
• Ýleri demokrasiye geçtik diyen AKP
iktidarýnýn 8 yýldýr yönettiði ülkemiz de
örgütlenme özgürlüðünün önündeki engeller
ve 2006 yýllarýnda SSK ve BAÐ-KUR
emeklilerine eksik zam vererek milyonlarca
emekliyi maðdur eden hükümet ise susuyor.
Hükümetin bu kadar rahat olmasýnýn
nedeni ne olabilir?
Elbette örgütsüzlüðümüz. Hiç
düþündünüz mü? Ýleri demokrasi getirdim,
artýk Türkiye’de Ýnsan Haklarý eksiksiz
uygulanacak diyen iktidar temel bir insan
hakký olan sendika hakkýmýzý kullanmamýzý
Sulucakarahöyük/NEVÞEHÝR
Hüseyin KAÝM
Nevþehir Belediye Baþkaný Hasan Ünver’de
Kapadokya bölgesine gelen turistler ile müze
ve ören yerleri gezen turist sayýsýnýn birbirinden
net bir þekilde ayrýlmasý gerektiðini
belirterek,bunun daha dinamik projelerin hayata
geçirilmesinde önem taþýdýðýný kaydetti. Ünver
“Kapadokya bölgesini 2010 yýlýnda 2 milyon
185 bin turistin ziyaret etiði belirtiliyor. Bölgeye
gelen bir turist Göreme’yi, Kaymaklý’yý,
Zelve’yi, Derinkuyu’yu ve turizme açýk
bulundurulan diðer merkezleri de ziyaret ediyor.
Dolayýsýyla bir turist bir anda 6-7 turist oluyor.
Bu da bölgeyi ziyaret eden turist sayýsýnýn
güvenilirliði konusunda ciddi sýkýntýlar ortaya
koyuyor. Bölgede turistlerle ilgili daha reel
rakamlarýn belirlenmesinin gerektiðini
düþünüyorum.”dedi.
Turizmin ulaþýmda önemli bir konu olduðuna
deðinen Ünver, “Nevþehir Kapadokya
Havalimanýnýn henüz hava taþýmacýlýðýnda etkin
olmadýðý bir dönemde belediye baþkanlýk
görevine geldim. THY yetkilileri ile her aþamada
görüþtük. Servis hizmetlerinin tarafýmýzdan
üstlenilmesi garantisi verdik. Kapadokya
bölgesinin turizmde önemli bir merkez olduðunu
ve mutlak surette hava taþýmacýlýðýnda gerekli
olduðunu ifade ettik. Sonra THY hafta da
birlikte derhal ödemeleri ve farklar maaþlara
yansýtýlmalýdýr.
• Kamu çalýþanlarýna uygulanan maaþ
artýþlarý tüm emeklilerin maaþlarýna da
yansýtýlmalýdýr.
• Çalýþanlara verilen banka
promosyonlarý emeklilere de verilmelidir.
• Emekliler maaþlarýndan yapýlan
kesintileri ve maaþlarýný takip edemiyorlar,
bu nedenle emeklilerin adreslerine her ay
bordro gönderilmelidir.
• Kazanýlan mahkeme kararlarý dikkate
alýnmalý ve TÜFE alacaklarýmýz derhal
ödenmelidir.
• Çalýþan veya iþyeri açan emeklilerden
sosyal güvenlik destek primi alýnmasýndan
derhal vazgeçilmelidir.
• Baþta sendika özgürlüðümüz olmak
üzere, Örgütlenme özgürlüðünün önündeki
tüm engeller kaldýrýlmalýdýr.
Bütün bu nedenlerle, tüm emeklileri
örgütlenmeye çaðýrýyoruz. Ve diyoruz ki,
Emekli Arkadaþ; sen yoksan bir eksiðiz.
Onuruna, ekmeðine ve emeðine sahip
çýk!
Sendikana üye ol, Emekli-Sen’e omuz
ver!
“Kurtuluþ Yok Tek Baþýna
Ya Hep Beraber Ya hiçbirimiz.”
bir,sonra iki ve geliþen zaman diliminde de
günlük sefer baþlattýk.Ýlginin olduðunu görünce
de bu sayýyý günde ikiye çýkarttý. Ýnanýyorum
ki yakýn bir gelecekte bu sayý 3 e kadar çýkacak.
Çünkü Kýrþehir ve Aksaray ile karayolundaki
mesafenin daha da azaltýlmasý için yol yapým
çalýþmalarýna aðýrlýk veriliyor. Bunun sona
ermesi ile birlikte gerek Kýrþehirli ve gerekse
Aksaraylý kardeþlerimizde Nevþehir Kapadokya
Havalimanýný kullanýr hale gelecek ve
havalimanýmýz da bir bölge havalimaný
özelliðine kavuþacak.” dedi.
Ünver Antalya- Kapadokya seferlerinin de
bölgenin turizm geleceði açýsýndan üzerinde
hassasiyetle ele alýnmasý gerekli konu olduðuna
yürekten inandýðýný vurguladý. Ünver “Bunun
gerçekleþmesi halinde Ýstanbul-KapadokyaAntalya üçgenin de daha çok sayýda turistin
taþýnabileceðine inanýyorum.” þeklinde konuþtu.
Nevþehir Valisi Abdurrahman Savaþ’da
bölge turizminde üzerinde durulmasý en temel
konunun 1.8 olan bölgedeki turist kalýþ süresinin
artýrýlmasý ve konaklamadaki düþük ücret
uygulamasýnýn öncelikli olarak çözüme
kavuþturulmasý gerektiðini söyledi.
Basýn açýklamamýza burada son verirken
deðerli halkýmýz sizleri bu hafta pazar günü
akþam saat 17.00’ye kadar, Hacýbektaþ PTT
binasý önünde SSK ve BAÐ-KUR
emeklilerinin eksik ödenen maaþ farklarýný
alabilmeleri için açtýðýmýz imza
kampanyasýna desteðe çaðýrýyoruz.
Basýn açýklamasýna destek veren CHP
ilçe baþkanýmýz Ali Eðer aramýzda güç
verdiler, Hacýbektaþ CHP eski ilçe baþkaný
Bayram Ayvazoðlu aramýzda güç verdiler.
Hacý Bektaþ Veli Kültür Derneði genel
sekreteri Ali Kaim aramýzda güç verdiler.
Hacýbektaþ Saðlýk Emekçileri Sendikasý
ilçe temsilcisi Hüseyin Aksoy aramýzda
güç verdiler. Hacýbektaþ Belediyesi Meclis
Üyesi ve Hacýbektaþ ADD ilçe baþkaný Ali
Demirci aramýzda güç verdiler. Hacýbektaþ
Suluca Karahöyük Gazetesi ve Anadolu
Ajansý temsilcisi deðerli basýn emekçileri
eylemimizi halkýmýza ve ulusal kamuoyuna
duyuracaklar, güç veriyorlar. Basýn
açýklamamýza katýlan deðerli
Hacýbektaþlýlar, Köy Enstitülü eðitim
emekçisi öðretmenimiz Cevat Aydoðan
aðabeyimizi dün yýldýzlara uðurladýk.
Kederli ailesine, yakýnlarýna, yetiþtirdiði
öðrencilerine ve Hacýbektaþ halkýna,
Hacýbektaþ Tüm Emekliler Sendikasý Þube
Baþkanlýðý olarak baþsaðlýðý diliyoruz.
Öðretmenimizin ruhu þaad olsun.” Dedi.
Basýn açýklamasýna katýlan sendikalýlar,
Basýn açýklamasý esnasýnda sýk sýk “Yaþasýn
örgütlü mücadelemiz. Kurtuluþ yok tek
baþýna, ya hep beraber ya hiçbirimiz.
Yaþasýn DÝSK, Yaþasýn Emekli-Sen” gibi
sloganlarla imza kampanyasýna destek
verdiler.
Turizmin sadece ekonomik getirisi açýsýndan
ele alýnmasýnýn yanlýþ olduðunu anlatan Savaþ,
“Turizm sadece ekonomik odaklý deðil, insanlar
arasý iliþkilerin de geliþtirilmesi açýsýndan büyük
bir önem taþýyor. Ýnsanlar birbirlerini tanýdýkça
daha fazla yakýnlýk kuracaklar ve birbirlerini
daha iyi anlayacaklardýr.”dedi.
35. Turizm Haftasý kutlama etkinliklerinde
daha sonra Devlet Halk Danslarý Topluluðu,
Kültür ve Turizm Bakanlýðý Hacýbektaþ Semah
Topluluðu ile Sema topluluðu gösteri yaptý.
Turizm Haftasý kutlama etkinlikleri
kapsamýnda hafta boyunca çeþitli kültürel ve
sanatsal etkinlikler gerçekleþtirilecek.
Download