ُقُوا لَنْ تَنَالُوا الْبِرَّ حَتّٰى تُنْفِ مِمَّا تُحِبُّونَ

advertisement
Aralık 1987
VAKIFLARIMIZ
kuyunun sahibine çok yüklü bir para ödeyerek onu
satın almış, halkın istifadesi için vakfetmişti.6
Ahmet Karadut
‫ن َت َنا ُلوا ا ْل ِب َّر َحتّٰى ُت ْن ِف ُُقوا‬
ْ ‫َل‬
‫ون‬
َّ ‫ِم‬
َ ُّ‫ما ُت ِحب‬
Muhterem Müslümanlar!
Vakıf, menfaati kullara ait olmak üzere bir aynı,
Allah'ın mülkü hükmünde kabul ederek temlik ve
temellükten ebediyen alıkoymaktır1, diye tarif edilir.
Yani bir malın aslının korunması kaydıyla gelirinin
Allah yolunda sarf edilmesi demektir. Vakıf, kökü
İslam Hukuku'na dayanan bir sosyal yardım
kurumudur.
Değerli Müminler!
Bilindiği gibi İslam Medeniyeti Kur'an'a ve
Hadis'e dayanır. İnsani yaşayış bakımından en
mükemmel
örnek
de
Hz.
Peygamber
Aleyhisselam'dır. Bu açıdan Resulullah'ın günlük
yaşayışı, davranış ve tatbikatı oldukça önem arz
eder. Vakıf konusunda ilk örnek de Hz.
Peygamber'dir. Çünkü O, "Hayırlı mal, Allah
yolunda harcanan maldır" buyurmuş, daha
Mekke'den Medine'ye gelir gelmez, Benî Neccâr'dan
bir arsa satın almış, vakfederek üzerine mescid
yapılmasını sağlamıştı.2 Hicret'in 32. ayında da
kendisine ait yedi parça hurma bahçesini vakfedip,
gelirini,
İslam'ı
muhafaza
için
yapılacak
faaliyetlerde duyulan ihtiyaçların giderilmesine
tahsis etmişti. Fedek'teki hurmalığını erzak ve parası
tükenen yolculara, Hayber'deki hurma bahçesini de
üçe taksim ederek ikisini ehli İslam'a, bir kısmını
Ehli beytine, bundan bir şey artarsa onu da fakir
muhacirlere bırakmıştı.3
Hz. Peygamber'in açtığı bu güzel yolu O'nun
değerli Ashabı da takip etmişlerdi. "Siz sevdiğiniz
mallardan Allah yolunda sarf etmedikçe iyiliğe
erişemezsiniz. Her ne sarf ederseniz, şüphesiz Allah
onu bilir"4, mealindeki Ayeti Kerime nazil olunca,
Medineli müslümanların en zengini olan Ebû Talha,
Hz. Peygamber'e gelerek, "Ey Allah'ın Resulü!
Benim en çok sevdiğim malım bu bahçedir, nasıl
dilersen öyle yap" deyince Resulullah (s.a.s.), Ebu
Talha'yı takdir ve tebrik ederek, "Bu karlı bir mal,
söylediğini işittim. Benim fikrim sen bu bahçeyi
akrabalarına vakfet" buyurmuş, Ebû Talha da öyle
yapmış, aile vakıflarının öncüsü olmuştu.5
Medine'de halkın içebileceği tatlı su yoktu.
Rûme Kuyusu vardı ama sahibi bu kuyunun suyunu
satarak geçimini temin ediyordu. Resulü Ekrem
(s.a.s.) Efendimiz bu kuyuyu satın alıp
Müslümanlara vakfedecek kimse için cennet
müjdelemişti. Bunu duyan Hz. Osman (r.a.),
Hz. Ömer de (r.a.) Semg adı verilen hurmalığını
hayır olarak bırakma niyetini Resulullah'a açmış, O
da, "Eğer istiyorsan aslını vakfedip hasılatını
tasadduk et" buyurmuşlar, Hz. Ömer de (r.a.) o yerin
aslını, "Satılmaz, satın alınmaz, bağışlanmaz ve
miras yoluyla intikal etmez" şeklinde vakfedip,
gelirini Allah yolunda gaza eden mücahsitlere,
esaretten kurtulmak isteyen kölelere, yolculara,
misafirlere ve muhtaç akrabaya tasadduk etmiştir.7
Muhterem Müminler!
İlahi bir lütuf olarak, müslümanın manen
ömrünün uzaması, ikinci bir ömür yaşaması
mümkündür. Vakıf yapmak suretiyle Allah yoluna
tahsis ettiği, insanların faydalandığı mülk, eser
yaşadığı, Allah'ın kulları ondan faydalandığı
müddetçe o müslüman yaşıyor demektir. Çünkü
bunlar birer sadaka-i cariyedir. Ecir ve sevabı, akan
bir su misali sahibine ulaşacaktır. Peygamber
Efendimiz, "Bir insan öldüğünde amelinin sevabı
kesilir, amel defteri kapanır. Yalnız sadaka-i
cariyesi, ilmi bir eseri ve kendisine dua eden hayırlı
bir evladı olan kimsenin amel defteri kapanmaz"8
buyurmuşlardır. Hadisi Şerif'te geçen sadaka-i cariye
ile cami, çeşme, okul, hastane, v.s. yaptırmak,
bunları amme menfaatine tahsis etmek kast
olunmuştur.
Değerli Müminler!
Atalarımız Resulullah Efendimizin (s.a.s.) bu
öğütlerini tutmuşlar, bizlere ölümsüz abideler
bırakmışlardır. Bize düşen ise halka hizmet
gayesiyle kurulmuş bu vakıflara gereken ilgi ve
alakayı göstermek, onları korumak, kollamak, maddi
ve manevi yardımlarda bulunmaktır. Eskilere
yenilerini ekleyebilirsek, ekleyenlere yardımcı
olabilirsek bizler de öldükten sonra amel
defterlerimizin kapatılmamasını sağlayabiliriz.
Hutbemizi bir hadisi şerif meali ile bitirelim.
Allah'ın Resûlü (s.a.s.) buyururlar ki: "Olgun bir
mümin, sonu cennet oluncaya kadar hiç bir hayra
doymaz, hiç bir hayırdan da geri kalmaz."9
Ö.N. Bilmen, Hukuki Islamiyye ve Istilâhât-ı Fıhkiyye
Kâmûsu IV, 294.
2 M.A. Nasıf, et-Tâc II, 246.
3 N. Öztürk, Vakıflar, s.45, Ank. 1983.
4 Âl-i Imrân, 92.
5 et-Tac 11, 243-244.
6 Tecrid-i Sarih Trc. VIII, 237.
7 et-Tâc 11, 244. Tecrid VII, 158-159, VIII, 221-222.
8 Riyazus -Salihin Trc. İÜ, 5.
9 Riyazus-Salihin Trc. İÜ, 6.
1
Download